Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/7 E. 2021/127 K. 18.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/7
KARAR NO : 2021/127

DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 22/10/2010
KARAR TARİHİ : 18/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 19/03/2021
İDDİA:
Davacı vekili 22.10.2010 harç tarihli dava dilekçesi ve diğer beyanlarında özetle; müvekkilinin … no.lu …. markalarının sahibi olduğunu; davalılardan …’ın diğer davalı TÜRKPATENT’e yaptığı … kod numaralı ve “…” ibareli marka başvurusunun ilanına müvekkilinin tanınmış … markası ile büyük benzerlik göstermesi ve aynı mal/hizmetleri kapsaması nedeniyle süresi içinde itiraz edildiğini,TÜRKPATENT’in itirazlarını “marka örneğinde yer alan … ibaresinin özellikle İtalya, İspanya gibi ülkelerde yaygın olarak kullanılan kişi ismi olduğu, bu ibareyi esas unsur olarak içeren … …, … … markalarının farklı firmalar adına tescilli olduğu” gerekçesi ile reddettiğini; oysa; “… … ve … …” markalarının müvekkili markası ile seri olarak algılanacağı ve KHK’nın 8/1-b koşullarının oluştuğunun Yargıtay kararları ile tespit edildiğini ve karar düzeltme taleplerinin reddedildiğini, ayrıca müvekkilinin … markasını 1980 yılından bu yana tescilli olarak kullandığını, farklı ülkelerde uzun süredir fiili kullanımı sebebiyle tanınmış marka olduğunu, davaya konu kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek, … sayılı YİDK kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı TÜRKPATENT vekili yanıtında özetle; dava konusu marka başvurusuna ilişkin işlem geçmişini açıklamış devamla, davalı başvurusunun … ve … kelimelerinden davacı markalarının ise genel olarak … ibaresinden müteşekkil olduğunu, … ibaresinin İtalya ve İspanya gibi ülkelerde yaygın olarak kullanılan bir kişi ismi olduğu, İngilizce kökenli … kelimesinin ise “…, …, …” gibi anlamları olduğunu, davalı markasının bir tamlama şeklinde oluşturulduğunu ve anlam olarak davacı markalarından ayrıldığını, şekilsel ve fonetik olarak ele alındığında kelime sayılarının farklı olduğunu, aldıkları eklerin markaları farklı kıldığını ve ilişkilendirme ihtimalini ortadan kaldırdığını, davalının … ibaresini anlamlı bir bütün içinde bambaşka bir kompozisyon, anlam ve içerikte kullandığını ve karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığını, davacının tanınmışlık konusundaki iddialarının başvuru konusu marka ile itiraza mesnet markalar arasında iltibasa neden olacak derecede benzerlik bulunmaması sebebiyle haklı olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalı … Demir’e usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş ve yargılamaya katılmamıştır.
YARGITAY 11.HUKUK DAİRESİ BOZMASI:
Mahkememizin 15/03/2012 tarih ve …. karar sayılı davanın reddine dair verilen kararı, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin …karar sayılı ilamıyla ve özetle;.
” … Dava, TPMK YİDK kararının iptali ile davalı adına başvurusu yapılan … sayılı “…” ibareli markanın tescili halinde hükümsüzlüğü istemine ilişkindir. Mahkemece, davacı adına tescilli “…” ibareli markalar ile davalı tescil başvurusuna konu “…” ibareli marka arasında ortalama tüketiciyi iltibasa düşürecek derecede benzerlik bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
556 sayılı KHK’nın 8/1-b bendinde, tescil için başvurusu yapılan marka, tescil edilmiş veya tescil için daha önce başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya benzer ise ve tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer ise, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın halk tarafından karıştırılma ihtimali varsa ve bu karıştırılma ihtimali tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile ilişkili olduğu ihtimalini de kapsıyorsa marka tescilinin yapılamayacağı hususu düzenlenmiştir. Dairemizin yerleşik içtihatlarında da ifade edildiği üzere, 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca iltibas değerlendirilmesi yapılırken markaların bir bütün olarak tüketicide bıraktığı genel izlenim dikkate alınmalı, tüketicilerin her iki markayı yan yana koyarak değerlendirme yapmaları beklenmemeli, önceki markayı bir şekilde görmüş, kullanmış, tecrübe etmiş olan tüketicilerin, o markanın baskın unsurunun zihinde bıraktığı genel izlenimin etkisiyle sonraki markayı gördüğünde her iki markanın aynı ticari işletme veya aralarında ticari, ekonomik veya idari işletmesel bağ bulunan farklı işletmeler tarafından sunulan mal veya hizmetler olduğunu düşünme ihtimalinin bulunup bulunmadığı değerlendirilmelidir. Zira markanın temel fonksiyonlarından birisi de mal veya hizmetlerin kaynağını, yani bir malı üreten veya piyasaya süren yahut hizmeti sunan teşebbüsü göstermesi olup, markalar arasında düşük düzeyde benzerlik bulunması sebebiyle ortalama tüketicinin iki farklı marka karşısında olduğunu idrak edebildiği ancak markaların kendisinde bıraktığı genel izlenim itibariyle marka kapsamındaki mal veya hizmetin aynı veyahut aralarında idari veya ekonomik olarak bağlantı bulunan işletmelere ait olduğu intibasına kapıldığı hallerde de markalar arasında ilişkilendirme ihtimali bulunduğu kabul edilmelidir.
Somut olayda, davalı şirketin başvuru markası “…” ibareli olup, başvuru markası kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetler mesnet markalar kapsamında da yer almaktadır. Davacı şirketin itiraza mesnet markalarının esas unsuru ise “…” ibaresi olup, davacının “…” ibaresini esas unsur olarak içeren seri markalar oluşturduğu anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince, başvuru markasının, içerdiği şekil unsuru sebebiyle mesnet markalardan farklılaştırıldığı sonucuna ulaşılmışsa da, taraf markaları arasında ortak unsur olarak içerdikleri “…” ibaresi sebebiyle düşük düzeyde de olsa görsel ve sescil benzerlik bulunmaktadır. Taraf markalarının aynı mal ve hizmetleri kapsadıkları ve davacının “…” ibaresini esas unsur olarak içeren seri markaları bulunduğu da gözetildiğinde, başvuru markasının davacının seri markaları arasına sızabileceği, bu durumda ortalama tüketicinin iki farklı marka karşısında olduğunu idrak edebilse bile marka kapsamında sunulan hizmetlerin aynı veyahut aralarında idari veya ekonomik bağlantı bulunan işletmelere ait olduğu intibaına kapılabileceği, bu nedenle taraf markaları arasında ilişkilendirme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunduğunun kabulü gerekirken ilk derece mahkemesince aksi düşüncelerle hüküm tesisi yoluna gidilmesi isabetli görülmemiş, ilk derece mahkemesi kararının bozulmasını gerektirmiştir.” gerekçesi ile bozulmuş, usul ve yasaya uygun görülen özetlenen bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
GEREKÇE:
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davalının 20.03.2009 tarihinde “…” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 25. sınıftaki emtiaların yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davacının …. … markaları ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince reddi üzerine, yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile “… Yapılan değerlendirme sonucunda, işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların, görsel, işitsel veya anlamsal düzeyde ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadığı, işbu marka örneğinde yer alan … ibaresinin özellikle İTALYA, İSPANYA gibi ülkelerde yaygın olarak kullanılan bir kişi ismi olduğu, bu ibareyi esas unsur olarak içeren … …, … ….. (başvuru sahibi adına tescillidir), … … gibi çok sayıda markanın halihazırda farklı firmalar adına tescilli olduğu hususları dikkate alınarak itirazın reddine karar verilmiştir. Markalar benzer görülmediğinden, tanınmışlık gerekçesi de haklı bulunmamıştır.”gerekçesi ile nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali ve tescil edilen markanın hükümsüzlüğü istemiyle mahkememiz önündeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
556 sayılı KHK’nin 8/1-b hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir;
Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 25.sınıftaki “Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar. Ayak giysileri. Baş giysileri” emtiasının bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise “…-…”, “… …”, “…”, “…”, “…”, “… …+şekil”, “… …”, “…. …” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 03, 09, 11, 14, 18, 20, 21, 24, 25, 27, 28, 34, 35.sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, başvuru kapsamındaki çekişmeli 25.sınıftaki malların ve hizmetlerin, itiraza dayanak markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı/benzer oldukları tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “lord …” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “…-…”, “….”, “…”, “…”, “…”, “… ….+şekil”, “….”, “…. …” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Davalı başvurusu iki kelime dört hece ve on harf olup “…-…” şeklinde okunurken, davacı markalarının asıl unsuru olan “…” sözcüğü; tek kelime, iki hece ve beş harften ibaret olup “….” şeklinde telaffuz edilmektedir.
“…” kelimesi dilimizde “İnsanın veya çevrenin karakterlerini, göreneklerini inceleyen, serüvenlerini anlatan, duygu ve tutkularını çözümleyen, kurmaca veya gerçek olaylara dayanan uzun edebî tür; bu türde yazılmış eser; Ortaoyunu’nda çingeneye verilen ad” anlamlarına gelmektedir. İngilizce ve bir kısım diğer batı dillerinde ise, “…” kelimesi “…, …, …” gibi anlamlara sahiptir. “…” ibaresi ise dilimize ingilizce’den geçen ve ortalama tüketicinin de bildiği, kullandığı bir kelime olup “İngiltere’de babadan oğula veya ailenin ilk erkek kişisine geçen veya kral tarafından bağışlanan soyluluk unvanı; Lortlar Kamarası üyesi; mecazi olarak çok zengin kimse; sükseli, kalantor, gösterişli kimse” anlamlarına gelmektedir. Ancak “…” kelimesi dilimizde bir anlama sahip değildir. Bu sözcük Latin kökenli dillerde ad ya da soyadı olarak kullanılan “…/ …” anlamlarına gelen, bir kısım dillerde ise kelimenin farklı ya da yanlış telaffuzuna karşılık geldiği kabul edilen bir ifadedir.
Diğer taraftan ortalama tüketici, özellikle çekişmeli giyecek ve ayak giysileri tüketicileri dilimizde sözcüklerin soldan sağa doğru yazılıp okunması nedeniyle özellikle ilk kelime hece ya da harf vurguyu üzerinde taşıyacağından ilk sözcük veya heceyi algılayıp onun etkisinde kalacaklar. Bu sözcük veya hece yeterince ayırt edici ise aklında kalan genel intibayı da vurguyu taşıyan bu kelime domine edecektir.
Somut davada, davalı şirketin başvuru markası “…” ibareli olup, başvuru markası kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetler mesnet markalar kapsamında da yer almaktadır. Davacı şirketin itiraza mesnet markalarının esas unsuru ise “…” ibaresi olup, davacının “…” ibaresini esas unsur olarak içeren seri markalar oluşturduğu anlaşılmaktadır. İlk derece mahkemesince, başvuru markasının, içerdiği şekil unsuru sebebiyle mesnet markalardan farklılaştırıldığı sonucuna ulaşılmışsa da, taraf markaları arasında ortak unsur olarak içerdikleri “…” ibaresi sebebiyle düşük düzeyde de olsa görsel ve sescil benzerlik bulunmaktadır. Taraf markalarının aynı mal ve hizmetleri kapsadıkları ve davacının “…” ibaresini esas unsur olarak içeren seri markaları bulunduğu da gözetildiğinde, başvuru markasının davacının seri markaları arasına sızabileceği, bu durumda ortalama tüketicinin iki farklı marka karşısında olduğunu idrak edebilse bile marka kapsamında sunulan hizmetlerin aynı veyahut aralarında idari veya ekonomik bağlantı bulunan işletmelere ait olduğu intibaına kapılabileceği, bu nedenle taraf markaları arasında ilişkilendirme ihtimali de dahil karıştırılma ihtimali bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin …. sayılı ilamında belirtilen ve uyulan gerekçelerle; davanın kabulüne, TÜRKPATENT YİDK nın … sayılı kararının iptaline, dava konusu yapılan marka henüz tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
10.01.2017 gün ve 29994 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22.12.2016 gün ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun Geçici Madde 1/(1) hükmü uyarınca anılan kanunun yayımı tarihinden önce yapılmış marka tescil başvurularına, başvuru tarihinde yürürlükte bilinen 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanmasının zorunlu bulunması, YİDK kararının iptali ve buna bağlı tescil istemli davaların başvuru tarihindeki hukuki durum nazara alınarak sonuca bağlanmalarının gerekli olması karşısında 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanarak sonuca bağlanmalarının icap etmesi nedeniyle yeni SMK’nın yargılamanın yukarıdaki biçimde sonuçlandırılmasını engellemediği düşünülmüştür.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-TÜRKPATENT YİDK nın … sayılı kararının iptaline,
3-Dava konusu yapılan marka henüz tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına
4-Alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 17,15 TL harcın mahsubu ile bakiye 42,15 TL karar harcının davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacı için AAÜT uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 2.016,45 TL yargılama giderinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 18/03/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.

Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 37,05.-TL
Posta Masrafı 216,50.-TL
Temyiz Karar Harcı 44,40.-TL
Tem.Yol.Baş.Harcı 218,50.-TL
Bilirkişi Masrafı 1.500,00.-TL
Toplam 2.016,45.-TL