Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/68 E. 2022/265 K. 08.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/68 Esas – 2022/265
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/68
KARAR NO : 2022/265

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 03/03/2021
KARAR TARİHİ : 08/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/09/2022
DAVA:
Davacı vekili 03/03/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla, müvekkilinin TÜRKPATENT nezdinde … sayılı “…” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun TÜRKPATENT resmi markalar bülteninde yayınlandığını; davalı şirketin … sayılı ve “…” ibareleri markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazın reddedildiğini, bu ret kararına karşı davalının yeniden inceleme taleplerinin bu kez TÜRKPATENT … sayılı YİDK kararı ile nihai olarak kabulüne karar verilerek başvurunun reddine karar verildiği, oysa müvekkilinin, ilaç ve gıda takviyelerinin pazarlama ve satışını yaptığını, 11 ülkede 450’den fazla çalışanı bünyesinde bulunduğunu, 2018 yılında ilaç ihracatı kategorisinde 12. sırada yer aldığını, müvekkilinin, 47 adet markanın sahibi olduğunu, işbu davaya konu “…” ibareli ilaç markası altında kas-iskelet sistemi ilaç gurubuna ait bir ilaç satışı yapıldığını, Türk Patent ve Marka Kurumu tarafından verilen kısmi ret kararının yerinde olmadığını, İlaç markaları söz konusu olduğunda doktrinde ve içtihatlarda çok daha esnek davranıldığını, tüketici kitlesinin doktor, eczacı ve veteriner hekimlerden oluştuğunu ve bilinç düzeyinin daha fazla olduğunu, bir ürünü satın alırken daha fazla araştırma yapacağını, karıştırılma ihtimalinin düşük olduğunu, daha önceden “….” markaları ile ilgili verilen kararlarda bu hususlar gözetilerek markaların karıştırılmayacağına hükmedildiğini, müvekkilinin markasının iki, üç ve dördüncü harfleri ile, davalı firmaya ait markanın iki, üç, dört ve beşinci harflerinin farklı olduğunu, bu farklılığın, markaları bütünüyle farklılaştırıldığını belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptale karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; İşbu davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, dava konusu başvuru ile redde mesnet olan markalar bakımından reddedilen kısım açısından mevcut olduğunu, markaların aynı harfle başlamaları ve “-al-go”, “-el-go” heceleriyle bitiyor oluşları sebebiyle markalar arasında yüksek düzeyde benzerlik bulunduğunu, benzer bir olayda …” markalarını benzer bulduğunu, somut olayda markaların benzerlik düzeyi dikkate alındığında reddedilen mal ve hizmetler açısından ortalama dikkat sahibi tüketici kitlesi üzerinde markaların aynı ticari kaynaktan geliyor oldukları algısının oluşacağını beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin, Türkiye’de ilaç konusunda lider firmalardan olduğunu, müvekkilinin, 2018 21666 sayılı “…” markasının sahibi olduğunu, markaların karıştırılma ihtimali yaratacak derecede benzer olduğunu, markaların aynı harfleri içerdiğini, “Z,L,G,O” harf dizilimine sahip olduğunu, Yargıtay’ın, ilaç markaları olan “….” markalarını benzer bulduğunu, markaların tescil edilmek istendiği sınıfların aynı olduğunu, karıştırılma ihtimalinin bulunduğunu, Yargıtay’ca onanan “…” kararında, hekim ve eczacıların yanında kullanıcı olan hastanın da ürünleri karıştırma ihtimalinin dikkate alınmasının gerektiğine hükmedildiğini, Ülkemizde her eczanede eczanın yanında kalfa da çalıştığını, bu kişilerin de dikkate alınmasının gerektiğini, Yargıtay’ın “…” kararında ortalama tüketicilerin de dikkate alınmasının gerektiğine hükmedildiğini, yine “….” kararında bilinçli tüketicinin söz konusu olduğu hallerde dahi iltibasa sebebiyet verilebileceğine hükmedildiğini, davacı tarafından dayanılan “RIMO/NIMO” kararında da aynı hususa değinildiğini beyan ederek davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, davaya konu TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararı ile davacıya ait kod nolu marka başvuru dosyası ve davalı şirkete ait marka tescil belgeleri getirtilmiş, taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, Türk Patent YİDK’nun … sayılı kararının iptali ile marka başvurusunun tescili istemine ilişkindir. YİDK kararının davacı başvuru sahibine 05/01/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 03/03/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 24/06/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Taraflara ait dava konusu markaların görsel ve işitsel olarak benzer olduğu, davaya konu marka başvurusundan çıkartılmasına karar verilen malların, davalıya ait markada aynen yer aldığı, davaya konu markaların görsel ve işitsel olarak benzer olması, her ne kadar markaların hitap ettiği tüketici kitlesi bilinçli tüketiciler olsa da markaların … isimlerinden değil serbest seçimle oluşturulması, çekişme konusu emtiaların ayniyeti, markaların herhangi bir görsel unsur da içermemesi karşısında çekişme konusu emtiaları bakımından 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi bağlamında iltibas ihtimali bulunduğu…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 05. Sınıftaki çekişme konusu olan “05 İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler.” mal ve hizmetlerden oluştuğu, itiraza mesnet markaların “…” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 05. Sınıftaki “05 Pharmaceutical preparations.” mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, davaya konu marka başvurusundan çıkartılmasına karar verilen malların, davalıya ait markada da aynen yer aldığı tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Görsel Benzerlik Alanında Yapılan Değerlendirme
Taraf markalarının benzer olup olmadığının değerlendirilmesinde, yapılacak olan ilk değerlendirme, karıştırmaya konu markalar arasında görsel bir benzerliğin bulunup bulunmadığıdır. Söz konusu benzerlik, taraf markalarını oluşturan harflerin, sözcüklerin, sloganların, resim, logo, grafik ve benzeri diğer şekli unsurların aynı ya da benzer olması şeklinde kendisini göstermektedir.
Davacıya ait davaya konu markanın, beyaz zemin üzerine, herhangi bir şekil ve renk unsuru içermeyen “…” ibaresinden oluşan kelime markası olduğu görülmüştür. Markada başkaca bir unsur bulunmaması karşısında markanın esaslı unsurunun “…” olduğu kanaatine varılmıştır. Bu kez davalı muterize ait redde mesnet marka incelendiğinde, markanın, beyaz zemin üzerine, herhangi bir şekil ve renk unsuru içermeyen “…” ibaresinden oluşan kelime markası olduğu görülmüştür. Markada başkaca bir unsur bulunmaması karşısında markanın esaslı unsurunun “….” olduğu kanaatine varılmıştır.
Yukarıda sunulan bilgi ve görseller incelendiğinde, markaların aynı harf dizilimlerine sahip olması, aynı harfle başlayıp sonlanması, markaların herhangi bir figüratif unsur içermemesi karşısında markaların ortasında gerçekleşen harf farklılıklarının algılanabilir nitelikte olmadığı düşünülmekle markalar arasında düşük seviyeli de olsa görsel benzerlik bulunduğu kanaatine varılmıştır.
İşitsel Benzerlik Alanında Yapılan Değerlendirme
İşitsel benzerlik, markaların telaffuzları nedeniyle kulakta bıraktıkları sesle ifade olunmaktadır. İşitsel benzerlik incelemesinde dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi de sözcüklerin ilk heceleri, ilk sesleridir. Sözcüklerin ilk hecelerinde, ilk bölümlerinde ayniyet, karıştırma ihtimaline yol açabilmekte, buna karşılık sözcüğün son kısmındaki benzerlikler karıştırma ihtimali incelemesinde göz ardı edilebilmektedir. Somut uyuşmazlıkta, davacıya ait markanın “….” şeklinde okunacak olması, taraf markalarının aynı sesle başlayıp sona ermesi ve markanın ortasında gerçekleşen farklılığın telaffuzda baskın olmaması karşısında taraf markaları arasında işitsel benzerlik bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Anlamsal Benzerlik Alanında Yapılan Değerlendirme
Bu tür benzerlik, taraf markalarının ortalama tüketici nezdinde, bu kişilerin zihinlerinde bıraktıkları iz ve imaj açısından önemlidir. Taraf markaları bu kez kavramsal açıdan incelendiğinde, markaların herhangi bir kelime anlamı tespit edilememiş olup taraf markalarının anlamsal olarak benzer olmadıkları kanaatine varılmıştır.
Birbiri ile ortak yönleri bulunan iki şeyin karışması olarak tanımlanabilecek iltibas, Marka Hukuku bakımından daha teknik anlamıyla, bir mal veya hizmetin alıcısı durumunda bulunan iyi bilgilenmiş, makul derecede gözlem yapan ve makul derecede dikkatli tüketicilerin yani kısaca ortalama tüketicilerin, almayı düşündüğü, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı düşüncesiyle, başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali olarak açıklanabilecektir. Nitekim, bir marka farklı unsurlardan oluşmasına rağmen bütünü itibariyle bıraktığı etki, eski markayı çağrıştırabilir. Yahut tam tersine, unsurlardaki benzerliğe rağmen markalar tamamen farklı etki bırakabilirler. Markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki esas olduğundan, parçalara bölünerek inceleme yapılması ve özellikle markaların tek başına ayrım gücü bulunmayan tasviri işaretlerden oluşan kısımlarının aynı veya benzer olup olmadıkları üzerinde durulmasına da gerek yoktur. Ancak bunlar, markanın genel görünümüne etkileri ölçüsünde incelemede dikkate alınabilirler. Buna karşılık markaların esas unsurlarının aynı veya benzer olması markanın genel görünümüne etkisi az olan diğer unsurlardaki farklılığa rağmen iltibasa yol açabilir. Son olarak önemle belirtmek gerekir ki, Avrupa Adalet Divanı’nın C-251/95 sayılı “Sabel v. Puma” kararında ve yine C-39/97 sayılı “Canon” kararında şu tespitlere yer verilmiştir: “Mal ve hizmetlerin benzerlik derecesinin düşüklüğü, markaların benzerlik derecesinin yüksekliğiyle telafi edilebilir veya tam tersi geçerli olabilir. Divanın yerleşmiş uygulamasına göre de, önceki markanın ayırt edici gücünün yüksek olması durumunda karıştırılma riski artmaktadır. (Avrupa Adalet Divanı, Sabel – Puma davası) Dolayısıyla, ayırt edici gücü yüksek markaların korunma derecesi, ayırt ediciliği zayıf markalara göre daha fazladır. Bu nedenle Avrupa Adalet Divanına göre; Direktifin 4(1)(b) maddesinin (karıştırılma ihtimali ile ilgili ret gerekçesi) yorumlanması, mal ve hizmetler arasındaki benzerlik düşük derecede olsa da, markaların çok benzer ve önceki markanın ayırt edici gücünün yüksek olduğu durumlarda tescil talebinin reddedilmesi yönünde olacaktır.”
6769 sayılı SMK uyarınca, bir mal veya hizmet üzerinde kullanılmak üzere seçilecek olan markanın o mal ve hizmetlerde kullanılmak üzere seçilen diğer markalardan farklı olmalı ve bu mal ve hizmetlerin karakteristik özelliklerini de belirtmemelidir. İlaç markaları yönünden değerlendirilirse, ayırt edicilik işlevi ve gücü; ürünün etken maddesine, jenerik adına, tedavisi amaçlanan hastalığa ve diğer karakteristik özelliklerine yakınlaştığı sürece zayıflar, uzaklaştıkça artar. Bilindiği gibi, üreticiler ilaç markalarını yaratırken ilacın etken madde ismine, etkili olduğu hastalık ismine veya halihazırda piyasada var olan markalara benzetme eğilimindedirler. … isimleri Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından kabul edilen, ilaçlardaki etken maddenin veya farmasötik maddelerin belirlenmesini sağlayan isimlerdir. Bu isimler uluslararası düzeyde kabul edilmiş olup, kamu malı niteliğindedirler ve bu yüzden hiç kimsenin mülkiyetine geçemezler. DSÖ tarafından yapılan mehaz düzenlemenin yerel mevzuatımızdaki izdüşümü ise T.C. Sağlık Bakanlığı’nın “Beşeri Tıbbi Ürünler Ambalaj Ve Etiketleme Yönetmeliği”dir. Anılan düzenlemenin 4. maddesinde bu isimlerin marka olarak kullanılamayacağı aynen kabul edilmiştir. Ancak ifade etmek gerekir ki etken maddenin veya jenerik adın marka olarak bir kişinin tekeline verilemeyeceği ilkesi, bu adlardan türetilen ancak adın kendisinden yeterince uzaklaşan işaretlerin marka olamayacağı şeklinde yorumlanamaz. Diğer bir ifadeyle etken madde adını doğrudan tanımlamayan ibareler veya adlandırmalar marka olarak tescil edilebilir. Marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlamayan işaret olup … ismi jenerik isim olması nedeniyle bir işletmenin mallarını diğer bir işletmenin mallarından ayırt edebilme yeteneğine sahip değildir. Dolayısıyla bu isimler ile aynı veya benzer ibarelerin marka olarak tescili mutlak red nedenleri kapsamında reddedilir.
Aynı ya da benzer tanımlamasından hareketle burada değinilmesi gereken bir diğer husus da ilgili tescil sınıfları açısından ortalama tüketicinin kim olduğudur. Karıştırılma ihtimali bakımından, SMK’nın 6. maddesinde “halk” esas alınmıştır. Avrupa Adalet Divanı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesi “halk” nazarındaki algılama bakımından, “orta seviyedeki tüketici” gözüyle değerlendirme yapılmasını içtihat etmiştir. Ortalama tüketici, iyi bilgilenmiş, makul derecede gözlem yapan ve makul derecede dikkatli, makul derecede tecrübeli ve ihtiyatlı kimsedir. “Halk” tabirinin, dolayısıyla “ortalama tüketicinin kim olduğu” ise, her somut olayın özelliklerine göre tespit edilecektir. Ayrıca ortalama tüketicinin dikkat düzeyinin mal veya hizmetlerin kategorisine göre çeşitlilik gösterdiği de unutulmamalıdır. Örneğin, söz konusu mal ve/veya hizmet, toplumun sadece bir kesimini ilgilendiren, teknik veya özel bir mal ve/veya hizmet ise, bu kesimin eğitim ve bilgi düzeyi dikkate alınacaktır. Bununla birlikte, sadece eczanelerde ve reçeteli olarak satılan ilaçlar da, tehlikeli ürünler olduğundan ve doğrudan insan sağlığını ilgilendirdiğinden, hayati öneme sahip oldukları için bu gibi ürünleri satın alacak olan kimseler daha dikkatli olacaklardır. Ayrıca bu tür ürünler genellikle tıp doktorları ve eczacılar tarafından önerilip kullanılması sağlandığından, bu gibi profesyonel kimselerin gösterecekleri dikkat ile bu kimselerin mesleki bilgi ve tecrübeleri de dikkate alınmalıdır. Belirtmek isteriz ki, ilaçların reçeteli olup olmamaları, tüketicinin nihai tüketici olan hasta veya doktor ve eczacı olup olmaması yahut ilaçların aynı hastalığa hitap edip etmemesi, ilaçlara kolayca ulaşılıp ulaşılmaması gibi faktörler, ilaç markalarında dikkate alınması gereken hususlardır. Yargıtay 11.HD., … kararında; “Bilinçli kullanıcılar olan doktor ve eczacılara hitap ettiği için ilaç emtiasında kullanılan … markası arasında karıştırma ihtimalinin söz konusu olmayacağı” sonucuna varılmıştır. Yine CJEU’nun …. kararında; “Sağlık profesyonellerinin bir ilacı reçetelendirirken yüksek dikkat sarf ettiklerini, ilacın kullanıcılarının ise ilaçlar reçetesiz satılıyor olsa dahi sağlıklarını etkileyen bir ürünü alırken dikkatli davranacaklarını” ifade etmiştir. Yine devamında karıştırma ihtimaline ilişkin olarak; “…Bu markalar arasında görsel ve işitsel bakımdan çok benzerlik bulunmaktadır ve bu ürünlerin hedef tüketicileri her ne kadar doktorlar, hastalar ve sağlık sorunu olan son kullanıcılar gibi dikkat düzeyi yüksek kimseler olsa da bu kimseler reçete yazarken ya da ilacı kullanırken bu iki marka arasındaki farkı kolayca fark edecek olsalar da, görsel ve işitsel benzerliğin yüksekliği, bu kimselerin, bu iki ürünü aralarında ekonomik bağlantı bulunan bir işletmeden geldiğini, bu ürünleri üreten firmalar arasında işitmesel bağlantı bulunduğu algısının doğmasına neden olacaktır. Dolayısıyla karıştırma ihtimali mevcuttur.” tespitlerine yer vermiştir.
… kararında; “İlaçları yazan tıp alandaki kişiler, yüksek bir dikkat seviyesine sahiptirler. Bununla beraber, nihai tüketici göz önünde bulundurulduğunda, ilaçların reçetesiz olarak satıldıkları durumlarda dahi, ilaç alacak kişilerin bilgilenmiş tüketici oldukları ve özellikle dikkatli davrandıkları kabul edilir, zira alacakları ilaç, onların sağlıklarını etkileyecektir. Bu durumda bu tüketicilerin, ilaçları karıştırma ihtimalleri, ortalama seviyedeki tüketiciye göre çok daha düşüktür. Neticede, ilaçlar, reçete ile satılsa da satılmasa da, tüm tüketiciler bakımından yüksek bir dikkat seviyesi gerektirmektedir.” ifadelerine yer vererek, bundan dolayı ilaçların satışında kullanılan ibarelerin tüketiciler bakımından da karıştırılma ihtimallerinin düşük olduğunu belirtmiştir. Benzer bir uyuşmazlıkta …” markası ile ilgili olarak yaptığı incelemede; antienfeksiyon veya anti-bakteriyel ürünlerinin günlük tüketilmeyen özel ürünler olduğunu ve bu ürünlerin hastalara hastane veya kliniklerde doktor kontrolünde uygulandığını, şuan ki durumda ürünü kullanacak kesimin topluluktaki yüksek öğrenime sahip İngilizce konuşan veteriner ve eczacılar gibi sağlık profesyonelleri olduğu düşünülerek, ilgili tüketiciler tarafından “…-” ön ekinin “cephalosporin”in gövde ismi olduğu kolaylıkla anlaşılacağını, … isminin etiketleme, paketleme ve farmasötik ürünün bilgilerinde kullanmak zorunlu oldğunu, çünkü … farmasötik maddeyi veya farmasötik etken maddeyi özgün ve genel geçer bir isim ile tanımladığını, markanın ilk kısmını oluşturan “…-” ortak gövdesi … sistemi içinde tanımlanmış bir ön ek olduğunu; cephalosporin ve türevlerinden üretilen antibiyotikleri tanımlamak için kullanıldığını, ilgili alanda farmasötik müstahzarlar ve maddelerde ürün isimlerinin temelinde …’lerin veya ortak gövdelerin kullanılması genel olarak kabul görmüş bir durum olduğunu, bu bağlamda, üreticiler farmasötik müstahzarların markalarını, …’leri ve bunların gövdelerini eklemek suretiyle türetmeye çalıştığını, bu durumun ofisin, veterinerlik farmasötikleri alanıyla ilgili İngilizce konuşan profesyoneller olan ilgili tüketicinin … hakkında yeterli bilgiye sahip olduğunu ve “…-” önekinin “cephalosporin” türevi antibiyotiklerde kullanıldığını bildiği kanaatine varmasına yardımcı olduğunu, başvuru markada yer alan ve ikinci kısım olan “…” ibaresinin ise söz konusu ilgili tüketici tarafından farmasötik müstahzarların alınış şekli ya da formu olduğu şeklinde algılanacağını, sonuç olarak … markasının değerlendirilmesinde ilgili tüketici tarafından ibarenin “cephalosporin enjeksiyonu” şeklinde tanımlayıcı olarak algılanacağı tespit edilmiştir. Yüksek Mahkeme … kararında mezkur ibarenin ilaç etken maddesi olan … “erdosteine” ile benzer olması sebebiyle marka olarak tescil edilemeyeceği kararı vermiştir. Yine Türk Patent Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu (YİDK) tarafından 08.09.2014 tarihinde verilen “…” kararında başvurunun reddini talep eden itiraz değerlendirilmiştir. Kararda, “Uluslararası Mülkiyeti Haiz Olmayan İsimler (…), ilaç etken maddesi olarak kullanılmakta olan ve bir şahsın üzerinde mülkiyet tahsis etmesi mümkün olmayan isimlerdir. …’lerle aynı veya benzer isimlerin ilaç markası olarak tescil edilmeleri halinde bu durum Kurul’a göre 556 s. KHK’nın 7/1- (a),(c) bentlerine aykırılık teşkil edecektir, şöyle ki, bu isimlerin mülkiyeti haiz olmadıkları uluslararası düzeyde kabul edilmiş durumdadır… Kurul, “metoglaptin” ibareli başvuru ile “melogliptin” olarak da anılan “melogliptinum” ibareli … ismini üst düzeyde benzerlik içeren isimler olarak değerlendirmiştir. Başvurunun kapsamında “Sınıf 5: İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi amaçlı kimyasal ürünler, kimyasal elementler.” mallarının yer alması da göz önünde bulundurulduğunda, Kurul, başvuru ile “melogliptin” olarak da anılan “melogliptinum” ibareli … isminin birbirleri ile kolaylıkla karıştırılabileceği görüşüne ulaşmıştır. Bu çerçevede, “melogliptin” olarak da anılan “melogliptinum” ibareli … isminin varlığı nedeniyle, “metoglaptin” ibareli başvurunun, başvuru kapsamında bulunan mallar bakımından ayırt edici niteliğe sahip olmadığı ve doğrudan tanımlayıcı nitelikte olduğu kanaatine ulaşılmıştır. Dolayısıyla, itirazın kabul edilmesi ve başvurunun 7/1-(a),(c) bentleri uyarınca reddedilmesi gerekmiştir.” denilmiş ve başvurunun reddine karar verilmiştir. Farmasötik ürün markasının, başka …’lere benzerlik yaratmak veya başka ortak gövdelerin kullanılması suretiyle oluşturulması, doktor ve eczacılar gibi sağlık profesyonellerinin zihninde karışıklığa yol açarak doğrudan benzediği … veya ortak gövde ile ilişki kurmalarına ve yanılmalarına sebep olacaktır. Öte yandan hastaları kullanmaları gereken ilaç konusunda yanılgıya sevk ederek kamu sağlığını tehlikeye sokabilecektir. Bununla birlikte bu nitelikteki markaların 5. sınıfta yer alan diğer markalar ile karıştırma ihtimali ortaya çıkacak ve ilgili tüketiciler nezdinde yanıltıcı olacaktır. Belirtilen nedenlerle … köklerinden veya ortak gövdelerden türetilen farmasötik markaların 556. Sayılı KHK’nın 7.1 (f) bendi kapsamında reddi mümkün olacaktır.
Bu doğrultuda davaya konu “…” markasının kayıtları incelenmiş olup, anılan markanın … adından türetilmediği anlaşılmıştır: Bu doğrultuda “…” ibaresinin başvuru/tescil sınıfları bakımından ayırt edici gücü ele alınmış, anılan ibarenin yaratım bir ibare olması karşısında görece yüksek ayırt ediciliğe sahip olduğu kanaatine ulaşılmıştır.
Yukarıda sunulan tüm bu bilgi ve açıklamalar ışığında, davaya konu markaların görsel ve işitsel olarak benzer olması, her ne kadar markaların hitap ettiği tüketici kitlesi bilinçli tüketiciler olsa da markaların … isimlerinden değil serbest seçimle oluşturulması, çekişme konusu emtiaların ayniyeti, markaların herhangi bir görsel unsur da içermemesi karşısında çekişme konusu emtiaları bakımından 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi bağlamında iltibas ihtimali bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile 21,40 TL bakiye harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/09/2022