Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/65 E. 2021/316 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/65 Esas – 2021/316
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/65
KARAR NO : 2021/316

DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 01/03/2021
KARAR TARİHİ : 23/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/09/2021
İDDİA:
Davacı vekili 01.03.2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin …, … sayılı ve “… MEK”, “MEK” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… Vitaminli Bebek Gelişimi Ekmeği+şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili şirketin 1961 yılından bu yana faaliyet gösterdiği alanda birçok ürünün tanıtımı ve geliştirilmesini sağlayarak bir kalite sembolü haline geldiğini; müvekkili şirketin … markasının TÜRKPATENT nezdinde tanınmış marka olarak tescil edildiğini ve anılan markanın WIPO nezdinde 23.02.2000 tarih ve … sayısı ile tescil edildiğini; müvekkili şirketin “… MEK”/“MEK” ibaresini ilk olarak 1978 yılında tescil ettirdiğini ve bu marka üzerinde büyük yatırımlar yaptığını, aktif olarak kullanıldığını,yoğun reklam ve tanıtım faaliyetleri yürütüldüğünü, meşhur hale getirildiğini, ayrıca müvekkili şirketin 86/095575 “… MEK”, 2000/28477 “… MEK”, 2004/29719 sayılı “…”, 2005/43000 sayılı “MEK”, 2009/49978 sayılı “… MEK ŞEKİL”, 2014/63287 sayılı “PÖRTLETMEK”, … sayılı “… MEK”, … sayılı “MEK”, 2018/63853 sayılı “…”, 2018/78421 sayılı “…”, 2019/64149 sayılı “ … MEK FORM” markalarının sahibi olduğunu, “… MEK” markasının TANINMIŞLIĞININ T/02202 numarası ile kayıt altına alındığını, müvekkili şirketin MEK ibaresini asli unsur olarak ihtiva eden markalarının WIPO nezdinde tescilli olduğunu ve dünya üzerinde birçok ülkede korunduğunu, dava konusu başvurunun müvekkilinin “MEK” ibareli markaları ile iltibas oluşturabilecek düzeyde benzer olduğunu, davacının MEK esas unsurunu birebir ve cümlenin esas vurgu alan son kısmında kullandığını, başvuruda … dışında kalan kelimelerin ayırt edici özelliği olmadığını, incelemenin … ve MEK kelimeleri arasında yapılması gerektiğini, müvekkilinin “… BEBE” esas unsurlu çok sayıda tescilli ve tanınmış markasının da bulunduğunu, dava konusu … ibareli markanın, davacının ortak markalama yaptığı markalardan biriymiş gibi algılanacağını, ortak markalamaya örnek olarak “milka” markalı çikolatalar ile “oreo” markalı bisküviler birleştirilerek “…” ibareli ürün oluşturulduğunu, “9 kat tat” markalı gofretler ile “rulokat” markalı ürün birleştirilerek “…” ibareli marka oluşturulduğunu, “içibol” ibareli çikolata ile “… …” ibareli markalar birleştirilerek “… … İÇİBOL” şeklinde marka oluşturulduğunu, “… …” bisküviler ile “…” çikolataları birleştirilerek “… … …” ibareli marka ve ürün oluşturulduğunu, “form” ve “mek” ibareli markaların birleştirilerek “… FORM MEK” ibareli marka ve ürün oluşturulduğunu, markaların birleştirilmesi yöntemi ile oluşturulan yeni markalar / ürünlerin ortalama tüketicilerde mevcut olan her iki müstesna markanın da imajına atıf yapmakta olup bu şekilde her iki ürünün de tüketicisi için de cezbedici olma amacı güdüldüğünü, Ankara 2.FSHHM’nin 2006/288E – 2007/292K. sayılı kararında da “…” markasının davacının “… MÜSLİ” ve “MEK” markalarının birleştirilmesiyle oluşturulmuş algısı yaratacağına karar verildiğini, kararın Yargıtay tarafından onandığını, benzer şekilde Yargıtay tarafından alınan 2020/2077K. sayılı kararda davacıya ait “FORM” ve “SLİM” markalarının başka bir markanın çatı markası ile birleştirilmesinin davacı markalarından farklılaşmayı sağlamayacağı görüşüne yer verildiğini, tüm bu hususlar göz önüne alındığında dava konusu marka başvurusunda yer alan VİTAMİNLİ BEBEK GELİŞİM EKMEĞİ ibaresinin ayırt ediciliğinin olmadığı, … esas unsurunun davacıya ait … BEBE ve MEK markalarından oluştuğu izlenimi uyanabileceği düşünüldüğünde açık bir iltibas olacağını, dava konusu markanın kapsamında bulunan 30.sınıf emtiaların davacı markalarının tescil kapsamlarında da yer aldığını, marka benzerliği yanında sınıfsal ve emtia benzerliğinin de sağlandığını, ortalama gıda tüketicisinin dava konusu marka ile davacı markasını benzer olarak algılayabileceğini yahut her iki marka arasında iktisadi bir bağ olduğunu düşünebileceğini, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olduğunu,davacının MEK markalarının benzeri bir markayı kullanmak istediğini,davacı markalarından haberdar olmadığının söylenemeyeceğini belirterek, belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… Vitaminli Bebek Gelişimi Ekmeği+şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu YİDK kararının hukuka uygun olduğunu, dava konusu marka ile davacıya ait markaların görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, dava konusu başvurunun marka örneğinin davacı firmanın markası/serisi gibi algılanabilecek nitelikte olmadığını, başvuru markasının itiraz gerekçesi markalardan farklı olarak karakteristik yazım stiliyle “… vitaminli bebek gelişim ekmeği” ibarelerinden ve ekmek yiyen bebek şekli unsurlarından oluştuğunu, dolayısıyla içerdiği farklı kelimeler ve şekil unsurlarıyla itiraz markalarıyla kıyaslanamayacak kadar farklı olduğunu, dava konusu markayı bir bütün olarak ele almak gerektiğini, marka hukuku ilkelerine aykırı biçimde bir bütün olarak apayrı bir marka olarak algılanan başvuru markasından “-MEK” kısmının alınarak , itiraz markalarıyla benzerlik iddiasında bulunulduğunu, söz konusu ibareyi bölmek suretiyle iltibas ihtimalini ileri sürmenin hukuken kabul edilemez olduğunu, markaların bir bütün olarak ele alınması gerektiği hususunun Yargıtay tarafından da benimsendiğini,buna ilişkin “… – kubeti” markaları arasında görülen davanın örnek olarak gösterilebileceğini, ilgili kararda “her iki markanın bir bütün olarak bıraktığı izlenim itibariyle değerlendirilmesi gerekirken, karar gerekçesinde benimsendiği şekilde “KUBETİ” ibaresinin hecelere bölünerek ürünlerin ortalama tüketicileri nezdinde iltibas tehlikesine yol açacağı sonucuna varılması isabetsiz görüldüğünden…” şeklindeki içtihadı mahkemece verilen kararın hukuka aykırılığını ortaya koymakta olduğunu, iltibasın belirlenmesinde eski markanın sahip olduğu ayrım gücünün de dikkate alındığını,orijinal niteliği az olan ve bu nedenle ayrım gücü zayıf markalarla ilgili olarak iltibas tehlikesinin önlenebilmesi için tescili istenen yeni markada ufak bazı değişikliklerin yapılmış olmasının yeterli olduğunu, tanıtma işareti olarak zayıf bir marka seçen kimsenin bunun sonuçlarına katlanmak zorunda olduğunu, somut olayda markaların benzer olmamakla birlikte dava konusu başvurunun tescilinin 6769s.SMK’nun 6/4 ve 6/5 maddesi hükmünde belirtilen koşulların oluşmasına yol açacağı yönünde bir kanaat oluşmadığını, davacının kötü niyet iddiasını itiraz aşamasında belgelendirmediğinden, bu husustaki iddiaya itibar edilmediğini, her somut olayın kendi özellikleri ve koşulları çerçevesinde ayrı olarak incelenmesi gerekliliği gereğince marka örnekleri ve mal/hizmet kapsamları işbu başvurudan farklı olan başvurular için verilmiş olan kararların işbu başvuru için emsal karar teşkil etmesinin mümkün olmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Davalı Celal Uysal cevap dilekçesinde özetle; davacı markası ile başvuru markasının görsel, işitsel veya anlamsal düzeyde ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadığını, dava konusu markanın … Vitaminli Bebek Gelişim Ekmeği” şeklinde olup davacının markasının “…” veya “MEK” kelimelerinden ibaret olduğunu, MEK ibaresinin ortalama gıda tüketicisinin aklına doğrudan davacı firmanın … MEK / MEK markalarını çağrıştırdığı iddiasının doğru olmadığını, MEK hecesinin dilimizde yoğun kullanılan EKMEK kelimesinin bir hecesi olduğunu, başvuruda yer alan BEBE kelimesinin MEK kelimesi ile olan her türlü ismin çağrışım yapmasını engellediğini, markanın tüm unsurlarının görsel, işitsel ve kavramsal yönlerden birlikte yarattığı bütüncül izlemine göre değerlendirme yapılması gerektiğini, markada yer alan kelime, harf veya şekillerden bazılarının benzer olmasının markaların mutlak surette benzer olduklarına işaret etmediğini, başvuruda asli, baskın ve ayırt edici unsurun BEBE kelimesi olduğunu, ayırt edici unsurlar açısından taraf markalarının benzer olmadığını, dava konusu marka başvurusunda yazılı ibarenin yanı sıra pozisyonu ve oranı itibariyle markanın geneline hakim nitelikte, ayırt ediciliği yüksek ve akılda kalıcı bir şekil unsurunun da bulunduğunu, söz konusu şekli unsurun 30.sının emtialarla doğrudan bağlantılı ve ticarette genel olarak kullanılan bir işaret de olmadığını,tek başına dahi ayırt ediciliğinin yüksek olduğunu, … ibaresinin davaya gerekçe gösterilen markalardaki yazılı ibarelerden başlangıç kısmında farklılaştığını, benzerlik değerlendirmesi yapılırken kelimenin ilk kısmında oluşan benzerliğin ya da benzememe durumunun kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahip olduğunu, markalarda ortak olarak yer alan “-mek” ekinin pastacılık ve fırıncılık mamulleri sektöründe son ek olarak markasal kullanımının oldukça yaygın olduğunu, “ekmek” kelimesinin son hecesi olması itibariyle kullanımı tercih edilen söz konusu ibarenin ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, genel kullanıma açık ve ayırt ediciliği düşük olan bu “-mek” hecesinin davacı markalarında kullanılıyor olmasının bu ibare üzerinde kendilerine inhisari bir hak tanımasının mümkün olmadığını, aksinin kabulünün hukuka aykırı olacağını, kavramsal olarak da markaların benzer olmadığını, dava konusu başvuruda yer alan “BEBE” kelimesi ile davacı markalarında yer alan “…” kelimesinin hiçbir surette benzemediğini, bebekler için vitaminli bebek gelişim ekmeği üretip, markasını bu emtia üzerinde kullanıp, “bebek” ve “ekmek” kelimelerini sıra dışı ve özgün bir şekilde bir araya getirerek markayı oluşturduğunu, davacının markalarının ise pişirilip dilimlenmiş ve tekrar fırında kızartılıp kurutulduktan sonra paketlenerek satışa sunulan, aylarca raf ömrüne sahip bir ürün olan ve … olarak da bilinen mamul üzerinde kullanıldığını, davacının dosyaya sunduğu ürün görsellerinde de ürün ambalajı üzerinde “hazır kızarmış ekmek” ibaresinin yer aldığını, bu bağlamda ürünlerin ve hitap ettiği tüketici kitlesinin çok farklı olduğunu, iltibas ihtimalinin ortaya çıkmayacağını, davacı markasından ve bilinirliğinden faydalanma gayesinde olmadığını, bu gayeyle ve kötü niyetle hareket etmediğini, davacının ortak markalama hususu ile ilgili iddialarının yerinde olmadığını, iddia ettiği üzere … … BEBE marka görseli ile … markasının görsellerinin ve içerdikleri kelimelerin de farklı olduğunu belirterek, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, TÜRKPATENT’den davalı şahsa ait … sayılı marka başvurusu işlem dosyası ile itiraza dayanak marka tescil belgeleri getirtilmiş, sunulan deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şahsa ait … sayılı “… Vitaminli Bebek Gelişimi Ekmeği+şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 18.01.2021 tarihinde tebliğ edildiği, 01.03.2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 09.08.2021 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “… kodlu “… Vitaminli Bebek Gelişim Ekmeği” ibareli marka kapsamında yer alan “30.sınıf:Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez” emtialarının, davacı markalarının kapsamında yer alan 30.sınıf emtialar ile aynı / aynı tür olduğu, Dava konusu marka başvurusu ile davacı şirkete ait itiraza ve davaya gerekçe markaların tüketici kitlesinin bilinç ve dikkat düzeyinin ortalama seviyede olduğu ve marka işaretleri arasında ilgili tüketiciler nezdinde karışıklığa neden olacak derecede bir benzerliğin bulunmadığı ve markalar arasında iltibas ihtimalinin ortaya çıkmayacağı, Davacı markasının tanınmış olduğunun kabulü gerekmekle birlikte, taraf markaları benzer görülmediğinden davacı markasının tanınmış olup olmadığı hususunun somut olaya etkisinin bulunduğundan söz edilemeyeceği, Kötü niyet değerlendirmesinin Sayın Mahkeme’nin takdirinde olduğu,” ifade edilmiştir.
Davada uyuşmazlığın özü, davacıya ait …, … sayılı ve “… MEK”, “MEK” ibareli markaların, davalının … sayılı “… Vitaminli Bebek Gelişimi Ekmeği+şekil” ibareli başvurusu yönünden SMK’nun 6/1, 6/5, 6/9 hükümleri çerçevesinde tescil engeli olup olmadığı ve sonucuna göre … sayılı YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davalı şahsın 12/09/2019 tarihinde “… Vitaminli Bebek Gelişimi Ekmeği+şekil” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 30.sınıftaki bir kısım emtiaların yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davacının …, … sayılı ve “… MEK”, “MEK” ibareli markaları ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince reddi üzerine, yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “… Vitaminli Bebek Gelişimi Ekmeği+şekil” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 30.sınıftaki “Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez” emtiasının bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise …, … sayılı ve “… MEK”, “MEK” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 29, 30.sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, başvuru kapsamındaki 30.sınıftaki malların, itiraza dayanak markaların kapsamındaki mallarla aynı/aynı tür oldukları tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… Vitaminli Bebek Gelişimi Ekmeği+şekil” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “… MEK”, “MEK” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu “… Vitaminli Bebek Gelişimi Ekmeği+şekil” markanın dış konturu siyah, içi beyaz dolgulu kalın harflerle yazılmış … kelimesinden, bunun altında çok daha küçük puntoyla ve özel bir yazım karakteri ile yazılmış Vitaminli Bebek Gelişim Ekmeği ibaresinden oluştuğu görülmektedir. Tüm bu kelime unsurlarının en üst kısmında, oldukça baskın bir konumda, ekmek yiyen bir bebek figürünün çizilmiş
olduğu görülmektedir.
Davacının … kodlu “… MEK+şekil” markasının ise dış konturu beyaz renkli, içi kırmızı renk dolgulu kalın harflerle alt alta … ve MEK kelimelerinin yazıldığı, kelimelerin arka fonunda birkaç adet başak figürü kullanıldığı, … kelimesinin E harfinin sol üst köşesinde de davacının birçok markasında kullanılan, davacı firma ve markalarıyla özdeşleşmiş bir unsur olan HİTİT GÜNEŞİ figürünün kullanıldığı görülmektedir. Tüm bu unsurların alt kısmının ise kalın kahverengi bir çubukla çizilmiş olduğu görülmektedir.
Davacının … kodlu “MEK” markasının ise standart yazı karakteri ile yazılmış bir kelime markası olduğu görülmektedir. Davacı markalarının ayırt edici karakteri “… MEK” ve “MEK” kelimeleridir.
Dava konusu marka ise … Vitaminli Bebek Gelişim Ekmeği ibarelerinden oluşmaktadır. … kelimesi markanın ayırt edici kelimesi olarak yer almaktadır. BEBE ve MEK hecelerinin birleştirilmesi ile oluşturulmuş bir kelimedir. Her ne kadar taraf markaları aynı sesleri aynı sırayla içeriyorsa da (*-*-*-M-E-K) kelimelerde yer alan diğer seslerin, markaları birbirinden farklılaştırdığı görülmektedir. Bu anlamda … ve … markaları ele alındığında; MEK hecesi dışında kalan “BEBE” ve “…” hecelerinin de birbirleri ile benzer olmadığı düşünülmektedir. Aynı şekilde “MEK” ve “…” markalarında da “MEK” hecesi ortak olmasına karşın, dava konusu markadaki diğer sesler olan “BEBE” seslerinden kaynaklı bir farklılık olduğundan kelimelerin bütün olarak bıraktıkları izlenim görsel ve sessel anlamda farklı olmaktadır. Davalı markasında yer alan “BEBE” sesi dilimizde sıkça “BEBEK” kelimesinin yerine kullanılmaktadır. Bu açıdan, davalı markasında yer alan “MEK” hecesi, anlamlı herhangi bir kelimeye eklenmiş davacı markası değil, farklı bir oluşuma sahip olan “…” kelimesinin içerisinde yer alan bir ses durumundadır. “…” ibaresi içerisinde yer alan “mek” sesinin, davacı markalarına herhangi bir gönderme, onlara benzeme, onları hatırlatma amacıyla yer almadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu “…” markasında yer alan “MEK” unsuru, bu başvuruda kimliğini kaybetmiş, farklı bir kelime içerisinde kullanılarak davacı markası “MEK” den farklılaşmıştır. Ortalama algı seviyesine sahip tüketici kitlesi tarafından bu markaların benzer olarak algılanmayacağı düşünülmektedir. Markayı hecelerine, harflerine bölerek değil, bütüncül bir yaklaşımla değerlendirme yapmak gereklidir. Yani markayı oluşturan kelimenin bir bütün olarak ele alınması, benzerliğin bu bütünlük ilkesi ışığında değerlendirilmesi gerekmektedir. Markaları oluşturan kelimelere bir bütün olarak bakıldığında, taraf markalar arasında görsel, işitsel, telaffuz ve kavramsal açılardan da bir benzerlik bulunmadığı ve dava konusu markaların benzer marka olarak değerlendirilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Dolayısıyla davalı markasındaki “…” ibaresi ile davacı markalarındaki “…”, “MEK” ibarelerinin ayırt edilmeyi sağlayacak kadar farklı olduğu, taraf markaların bir hecelerinin ortak olması durumunun bu farklılaşmayı etkilemediği düşünülmektedir. Dolayısıyla bir bütün olarak markalara bakıldığında, dava konusu markalar arasında işitsel, görsel, telaffuz ve kavramsal açıdan bir benzerlik olmadığı düşünülmektedir.
İltibas tehlikesinin bulunup bulunmadığının saptanmasında önemli bir ilke de, markanın bütünü itibarıyla değerlendirmeye alınmasıdır. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun, 11.05.2011 tarih ve 2011/11-242E., 2011/307 K. Sayılı kararında “ Asıl unsuru markanın bütünü itibarıyla bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırıcılığını vurgulayan imajda aramak lazımdır. Önemli olan, markanın bir bütün olarak bıraktığı izlenimdir. Davaya konu markaları karşılaştırdığımızda, ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığı, ortalama tüketicilerin davalı markası ile davacının markaları arasında bir bağlantı veya çağrışım kurmayacağı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu “…” ibaresinin, davacının “MEK”, “…” markalarının serisi/devamı niteliğinde bir marka olarak algılanmayacağı, markaların sahipleri arasında idari-ekonomik bir bağ olduğunun düşünülmesi ihtimalinin var olmayacağı kanaatine varılmıştır. Zira söz konusu markada davacı markalarına yaklaşma gayretinden ziyade “ekmek” ibaresine bir gönderme olduğu ve dolayısıyla davalının “…” markası ile karşı karıya kalan ortalama veya bilinçli tüketicinin, ilk anda davacı markalarının aklına gelmeyeceği; “ekmek” kelimesini ima eden bir marka ile karşı karşıya olduklarının bilincinde olacakları düşünülmektedir.
Dava konusu marka davacı markalarından farklı bir kompozisyon ile hazırlanmıştır. Markada MEK ibaresi tek başına değil, … kelimesinin içerisinde yer almaktadır. Dava konusu markada ayırt ediciliği sağlamada yüksek öneme sahip bir şekil unsuru da kullanılmaktadır. Davalının “… Vitaminli Bebek Gelişimi Ekmeği+şekil” ibareli başvurusu ekmek yiyen bir bebek figüründen oluşan bu şekil unsuru, markada yer alan … kelimesi ve altta yer alan Vitaminli Bebek Gelişim Ekmeği açıklayıcı unsurlarının da varlığı neticesinde, … MEK veya MEK markalarını akla getirmemektedir. Dava konusu marka bebek ekmeği kavramını işaret etmektedir. Bu haliyle dava konusu markanın davacının … MEK, MEK ibareli markalarına benzer olduğuna kanaat getirmek yerinde olmayacaktır. Dava konusu marka bir bütün halinde … kelimesinden oluşmaktadır.Markalar genel görünüm itibariyle de ayırt ediciliği sağlamaktadırlar. Eldeki olguda itiraz gerekçesi markanın “…” çatı markasını ve ayırt edici bir ibare olan MEK kelimesini içerdiği, dava konusu markanın ise “…” unsurunu içerdiği bilgisi ışığında yapılan bütünsel değerlendirme sonucunda, davacının gerekçe markalarında yer alan unsurların tamamının markaların genel itibariyle farklılaşmasına yetecek düzeyde bulunduğu ve dava konusu “… Vitaminli Bebek Gelişimi Ekmeği+şekil” markası ile itiraz gerekçesi “… MEK+şekil”, “MEK” markaları arasında karışıklığa sebebiyet verecek derecede bir benzerliğin mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu markada, dava gerekçesi markalarda bulunmayan unsurların bulunması (yazı karakteri, bebek şekli, yardımcı kelime unsurları) markaların bütün itibariyle bıraktıkları izlenimlerin farklı olmasına sebep olmaktadır. Dava konusu marka davacı markalarından ayırt edilmeyi sağlamaktadır.
Dava konusu “…” ibareli markanın, davacının “… MEK” ve “MEK” kelimesini haiz markalarından farklı ve yeni bir marka olduğu, tüketicilerin de markaları bu şekilde algılayacakları, işletmeler arasında herhangi bir şekilde ilişki kurmayacağı, markaların aynı ticari kaynaktan geldiğini düşünerek hareket etmeyeceği kanaatine varılmıştır. İlgili tüketici kitlesinin bilinç düzeyi, davaya konu ürünlerin bir kısmı için (abur cubur grubu) düşük olarak değerlendirilse dahi, günümüzde sağlıklı beslenme kaygısı taşıyan ortalama tüketicinin bilinç düzeyinin abur cubur gıdalarda dahi artmış olmasına bağlı olarak artmaktadır. Bu anlamda, ortalama bilinç düzeyine sahip tüketiciler nezdinde markalar arasında çekişme konusu 30.sınıf mallar bakımından karıştırılma ihtimali de dahil iltibas ihtimali bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Tüm bunlarla birlikte, davacının … BEBE esas unsurlu çok sayıda tescilli markasının da bulunması yanında dava konusu … ibareli markanın, davacının … MEK ve … markalarını birleştirerek ortak markalama yaptığı markalardan biriymiş gibi algılanmayacağı kanaatine varılmıştır.
“… …+şekil” ve “…” markaları ve ürünleri birleştirilerek yeni yaratılan ürün / marka olan … … … örneğinden görüldüğü gibi her iki marka da yaratılan yeni ürün üzerinde hiçbir değişikliğe uğramadan, orjinal halleri ile yer almaktadır.
Davacının … ibareli markalı ürününe ait görsel, uzun yıllardır kullanıldığı ve bilindiği haliyle “… …+şekil” olarak yer almaktadır. … MEK markalı ürünlere ait görsel ise bilindiği üzere “… MEK+şekil” şeklindedir. Oysa ki dava konusu marka … unsurunu ihtiva ediyorken davacının gerekçe markaları … MEK ve … … markalarıdır. Dolayısıyla “… Vitaminli Bebek Gelişimi Ekmeği+şekil” markalı ürünün “… …” ve “… MEK+şekil” markalarının ortak markalama yoluyla birleştirilerek yaratılmış yeni bir ürün olduğunun düşünülme ihtimalinin ortaya çıkmayacağı kanaatine varılmıştır.
Yapılan tüm bu değerlendirmeler, davacının “hükümsüzlük” iddiası ve bu iddiasının gerekesi markalar açısından da geçerli olacaktır. Davacının hükümsüzlük iddiasının gerekçesi markalar, yukarıda incelenen … MEK ve MEK unsurlu markalar yanında “…”, “…”, “Pörtletmek” markalarıdır. Bu markalar ile dava konusu “… Vitaminli Bebek Gelişimi Ekmeği+şekil” markası arasında, karıştırılma ihtimali de dahil iltibas ihtimalinin ortaya çıkmayacağı kanaatine varılmıştır.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.

Somut davada davalı şahsın başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamaktadır. Bu nedenle kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şahsın kötü niyetli olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalı TÜRKPATENT için AAÜT uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/09/2021