Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/398 E. 2022/256 K. 08.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/398
KARAR NO : 2022/256

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 30/12/2021
KARAR TARİHİ : 08/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/09/2022
DAVA:
Davacı vekili 30/12/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin …. sayılı ve “…”, “…”, “…”, “by …”, “…”, “…”, “…”, “…” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından kısmen kabul edildiğini, oysa Her iki ibarenin görsel olarak birbirinden ayırtedilmeyi sağlayacak güçlü bir farka sahip olmadıklarını, işitsel olarak markaların birebir aynı olduğunu, aynı ve çok ilişkili ürünlerde kullanmak amacıyla her iki marka ile gerek aynı anda gerekse farklı zaman dilimlerinde karşılaşan ilgili tüketicilerin … sayılı başvuruyu müvekkili markalarından ayırt edemeyeceği ve markaların kökeni hakkında yanılacağını, müvekkilinin markalarının her biri Türk Marka ve Patent Kurumu nezdinde tescilli olduğunu, itirazın kısmen kabulü sonucunda değerlendirilmeye alınmayan müvekkili markalarının itiraza konu “…” markası ile 2019/06822 “…” 2019/68836 “…”, 2012/37671 “…” markalarının karıştırma ihtimalinin bulunmadığı “…” markasının tescilinin hukuka uygun bulunmasının tanınmışlık düzeyindeki marka ile korunmak istenen hukuki değere zarar vereceğinden kabul edilemez olduğunu, itiraza konu markanın müvekkilinin tanınmışlık seviyesi düşünüldüğünde haksız rekabete mahal vermemesinin düşünülemez olduğunu, müvekkili markası ile davaya konu edilen davalı markasının orta düzeydeki tüketici /hizmet alıcısı kitlesine sahip olduğundan ve orta düzeydeki tüketici /hizmet alıcısı “bilinçli tüketici” kategorisinde değerlendirilmediğinden, markaların karıştırılma ihtimalinin daha yüksek olduğu ve bu nedenle müvekkili markasının zarar görme ihtimalinin de yüksek olduğunu, itiraza konu … nolu başvurunun 6769 s. SMK’nın 6. maddesi uyarınca müvekkiline ait tüm marklar ile iltibas olduğundan başvuru kapsamında 25/ 35/ sınıf kodlarının tümünden reddinin gerektiğini, müvekkili markasının tanınmışlığının Türkiye çapında sağlandığı ve tüketici gözünde “…” ibaresinin müvekkilinin bizzat kendisini hatırlattığını, müvekkili de bu kapsamda markasının tanınmışlığını sağlayabilmek adına yoğun bir özveride bulunmuş, çeşitli reklam işbirlikleri ile markasının tanınırlığını arttırmış ve sektöründe bilinir hale gelmiş olduğunu, müvekkili markasını koruma adına bu denli hassas ve özverili davranması sonucunda tanınmış marka seviyesine yaklaşmış olan markasının da alelade bir markaya oranla çok daha fazla korunmasının gerektiğini, aksi kabul, müvekkilinin markasına zarar verecek ve müvekkili adını kullanarak faaliyet gösterecek firmaların haksız kazanç sağlamasının önünü açacağını, müvekkili şirket markasının kullanıldığı mal ve hizmetler ile karşı tarafın haksız ve hukuka aykırı markasının kullanılmak istendiği emtialarla aynı ve/veya türdeş olmaları nedeni ile itiraza konu markanın tescili ile tüketiciler nezdinde, markaların seri marka niteliğinde olup birbirinin devamı olarak algılanmasının olağan olduğunu, böylelikle, davalı taraf müvekkili şirket markalarının toplumda ulaşmış olduğu bilinirlikten haksız bir şekilde yararlanacak ve müvekkili şirketin telafisi zor zararlara uğrayacağını, Md.6/9 kapsamında; davalının kötüniyetli olarak müvekkilinin tüketici nezdindeki tanınmışlığından, ününden, güvenirliğinden, reklam genişliğinden, netice olarak markasından faydalanarak haksız kazanç elde etme gayretinde olduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle;Taraf markalarının 6769 sayılı kanun 6/1 maddesi anlamında benzer olduğu, itiraza konu markanın 25. ve 35. Sınıftaki tüm mal/hizmetlerde iptali gerektiği, davacı markalarının tanınmış marka olduğu başvuru konusu markanın haksız kazanç sağlayacağı, diğer davalının kötüniyetli olduğu iddiaları yer almakta olup bu iddialar haksız ve mesnetsizdir. Bir markanın sektöründe belirli bir bilinirliğe sahip olması, aynı ya da benzer başka bir markanın farklı mallar üzerinde tesciline engel oluşturabilmesi için yeterli olmayıp, aynı zamanda yukarıda belirtilen şartların oluşması gerekmektedir. Önceki markanın sahibi fiili ve mevcut zararı göstermek zorunda olmasa da, markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlanacağına ya da markasının itibarına zarar verileceğine ya da markasının ayırt edici karakterinin zedeleneceğine ilişkin olarak varsayımsal olmayan ve aksi ispat edilmedikçe iddiayı ispata yeterli ve geçerli olan deliller ileri sürmek zorundadır. Davacı somut olay bakımından iddiasını ispatlayacak deliller sunamamış olup bu iddiası da mesnetsizdir. Davaya konu markanın yasada öngörülen amacına ve kendisinden beklenen iktisadi işlevlerine aykırı amaçlarla yapılmış bir tescil başvurusu olduğu yönünde yeterli kanaate ulaşılmamıştır. Davacı, davalının başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olduğunu ispat edemediğini beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirkete usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildiren tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş yargılamaya katılmamıştır.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 12/11/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 30/12/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 10/06/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu markanın kapsamındaki dava konusu emtianın tamamının davacının markalarından 2019/06822 sayılı ve “…” ibareli ve 2012/37671 sayılı ve “… ” ibareli markalar kapsamında aynı/aynı tür/benzer olarak yer aldığı, redde gerekçe diğer markaların kapsamındaki emtia ile aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olmadığı, Dava konusu marka başvurusu ile dava konusu hizmetler bakımından benzerliği olan 2019/06822 sayılı ve “…” ibareli ve 2012/37671 sayılı ve “…” ibareli davacı markaları arasında marka işaretleri bakımından benzerlik bulunmadığı, Dava konusu marka ile davacı markaları arasında dava konusu hizmetler bakımından karıştırılma ihtimali bulunmadığı, Tanınmışlık gerekçeli itirazın yerinde olmadığı, Kötüniyet değerlendirmesinin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu, TÜRKPATENT … sayılı YİDK Kararı’nın yerinde olduğu…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 35.sınıftaki dava konusu olan “35: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise 2019/06822, 2019/124943, 2019/68836, 2019/68846, 2019/68864, 2018/83873, 2017/33908, 2012/37671, 2011/62357, 2005/58460 sayılı ve “…”, “…”, “…”, “by …”, “…”, “…”, “…”, “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 01, 02, 04, 05, 06, 07, 08, 09, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 31, 34, 35 36, 37, 39, 40, 42, 43, 44, 45.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu markanın kapsamında yer alan dava konusu bütün hizmetlerin davacı şirkete ait redde gerekçe markalardan 2019/06822 sayılı ve “…” ibareli ve 2012/37671 sayılı ve “…” ibareli markaların kapsamında aynı/aynı tür/benzer olarak yer aldığı, diğer redde gerekçe markaların kapsamlarındaki mallar/hizmetlerin aynı veya benzer olmadığı, zira benzer alıcı çevresine hitap etmediği, benzer ihtiyaçları karşılamadığı, aralarında hammadde-yarı mamül-mamül ürün/hizmet ilişkisi bulunmadığı, birbirleri yerine ikame ya da tamamlayıcı ürün ya da hizmet olmadıkları, dağıtım kanallarının ortak olmadığı satılmadıkları tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “…”, “…”, “…”, “by …”, “…”, “…”, “…”, “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu “…” ibareli marka, beyaz zemin üzerine, lila renginde, kalın harflerle, stilize edilmiş “…” ibaresi ile bu ibarenin başında ve sonunda figürlerin yer aldığı karma markadır. Redde gerekçe markalar, beyaz zemin üzerine, siyah, kalın harflerle, sırasıyla “…” ve “…” ibarelerinin yer aldığı, herhangi bir şekil unsuru içermeyen kelime markalarıdır.
Dava konusu markanın esas unsurunun “…” ibaresi, davacının redde gerekçe markalarının esas unsurlarının ise bütüncül olarak “…” ve “…” ibareleri olduğu sonucuna varılmıştır. Bu açıklamalar kapsamında; karşılaştırmaya konu olan markalar görsel, işitsel ve anlamsal olarak incelendiğinde; davacı markaları ile dava konusu marka karşılaştırıldığında davacı markalarında yer alan “world” ve “açıkgöz” ibarelerinin mevcudiyeti, söz konusu markaları dava konusu markalardan işitsel, görsel ve anlamsal olarak farklılaştırdığı, ortalama tüketicinin söz konusu markaları bütüncül olarak algılayacağı, zira özellikle “…” markasının tüketici tarafından kişi adı ve soyadı olarak algılanıp beraber telaffuz edileceği dolayısıyla tüketicinin dikkatinin sadece “…” kelimesi üzerinde olmayacağı, “…” ibaresinin ise “…” ve “world” ibarelerinin bitişik şekilde yazılması nedeniyle yüne bütüncül olarak telaffuz edileceği, öte yandan dava konusu markadaki “e,r” harflerinin varlığı ve dava konusu markanın tertip tarzının davacı markalarından çok farklı olması hususlarının görsel, işitsel, yazılış ve kavramsal bakımından dava konusu markanın üzerinde kullanılacağı emtianın ortalama tüketicileri nezdinde iltibası önleyici mahiyette olduğu, belirtilen farklılıkların ortalama tüketici tarafından algılanabilir nitelikte olduğu, somut uyuşmazlıkta bu farklılıkların işletmeler arasında bir farklılığa yol açacağı değerlendirilmiş, dava konusu marka ile davacı markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve anlamsal olarak benzerlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak, her ne kadar dava konusu markanın kapsamında yer alan hizmetlerin tamamının redde gerekçe markaların kapsamında aynı/aynı tür/benzer olarak yer alsa da, dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında işitsel, görsel ve anlamsal olarak iltibas oluşturacak düzeyde benzerlik bulunmaması nedeniyle dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harcın peşin alınan 59,30 TL harçta düşümü ile 21,40 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin ve davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.08/09/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.