Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/388 E. 2022/253 K. 08.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/388
KARAR NO : 2022/253

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 24/12/2021
KARAR TARİHİ : 08/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/09/2022
DAVA:
Davacı vekili 24/12/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … sayılı ve “…” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın kısmen reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa davaya konu markanın tescili halinde müvekkiline ait markaların değerine zarar verileceğini, “…” ibaresinin, emtianın kendisini oluşturduğundan ayırt ediciliğinin bulunmadığını, markaların birbiri ile benzer olduğunu, davaya konu markanın tümden reddinin gerektiğini, davalının, kötüniyetli olarak müvekkilinin tanınmışlığından, ününden, güvenilirliğinden faydalanarak haksız kazanç elde etme gayretinde olduğunu, markalar arasında iltibas ihtimalinin bulunduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; işbu davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu, 6769 sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi uyarınca markaların benzer olmasının yanından kapsadıkları mal/hizmetlerin aynı/benzer olmasının ve iltibas yaratmasının gerektiğini, somut olayda 5, 30 ve 31. sınıftaki malların çıkartılmasından sonra kalan hizmetlerin farklı olduğunu, markaların bütünüyle yapılan incelemede genel izlenimlerinin benzemediğini, markaların karıştırılma ihtimallerinin bulunmadığını, markanın itibarından haksız şekilde yararlanılması, markanın itibarına zarar verilmesi yahut ayırt edici karakterinin zedelenmesi koşullarının oluşmadığını, davaya konu markanın başvurusunun kötüniyetli olarak yapıldığına ilişkin delil sunulmadığını beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şahsa usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildiren tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş yargılamaya katılmamıştır.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 28/10/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 24/12/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 20/06/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…6769 Sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu’nun 6/1 maddesi uyarınca: davacıya ait 2019 06822, 2018 83873, 2017 33908 ve 2012 37671 sayılı markaların mal ve hizmet sınıfları ile davaya konu markanın başvuru sınıfı aynı/benzer/ilişkili olsa da davacı markalarında yer alan “WORLD” ve “…” ibarelerinin mevcudiyeti, söz konusu markaları dava konusu markalardan işitsel, görsel ve kavramsal olarak farklılaştırdığı, ortalama tüketicinin söz konusu markaları bütüncül olarak algılayacağı, zira özellikle “…” markasının tüketici tarafından kişi adı ve soyadı olarak algılanıp beraber telaffuz edileceği dolayısıyla tüketicinin dikkatinin sadece “…” kelimesi üzerinde olmayacağı, “…” ibaresinin ise “…” ve “WORLD” ibarelerinin bitişik şekilde yazılması nedeniyle yüne bütüncül olarak telaffuz edileceği, öte yandan dava konusu markadaki şekil unsurunun ve “Sİ” sesinin varlığı ve dava konusu markanın tertip tarzının davacı markalarından çok farklı olması hususlarının görsel, işitsel, yazılış ve kavramsal bakımından dava konusu markanın üzerinde kullanılacağı hizmetlerin ortalama tüketicileri nezdinde iltibası önleyici mahiyette olduğu, belirtilen farklılıkların ortalama tüketici tarafından algılanabilir nitelikte olduğu, somut uyuşmazlıkta bu farklılıkların işletmeler arasında bir farklılığa yol açacağı değerlendirilmiş, dava konusu marka ile davacı markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi bağlamında iltibas ihtimali bulunmadığı, 6769 Sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu’nun 6/3 maddesi uyarınca: davacının tescilli markalarına dayandığı, dosyada mübrez belgelerde davacının “…” şeklinde bir kullanımının bulunmadığı göz önüne alındığında SMK 6/3. Madde bağlamındaki talebin heyetimizce kabul edilebilir olmadığı, 6769 Sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu’nun 6/5 maddesi uyarınca: davacının dayandığı markaların marka sahibinin şahsiyeti dışında tanınmış seviyeye ulaştığına dair dosyada herhangi bir belge de bulunmaması karşısında markaların ayırt ediciliğinin düşebileceği yahut marka itibarından haksız şekilde yararlanılabileceğine ilişkin olarak Heyetimizde kanaat oluşmamış olup SMK 6/5. madde bağlamında tescil engelinden bahsedilemeyeceği, 6769 Sayılı Sınaî Mülkiyet Kanunu’nun 6/9 maddesi uyarınca: başvurunun kötüniyetli olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceği hususunun Sayın Mahkeme’nin takdirinde olduğu, …” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 35.sınıftaki “35 Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler;insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç) : diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları. Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Ormancılık ürünleri. Canlı hayvanlar (kuluçkalık yumurtalar, döllenmiş yumurtalar dahil). Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar. Hayvan yemleri. Malt (insan tüketimi için olmayan). Evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise 2019/06822, 2018/83873, 2017/33908, 2012/37671, 2011/73313, 2005/58460 sayılı ve “…”, “…”, “…”, “…”, “byhadise”, “… şekil” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 01, 02, 04, 05, 06, 07, 08, 09, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 31, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 41, 42, 43, 44, 45.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, davalıya ait dava konusu markanın kapsamındaki malların tamamının davacı markaların kapsamlarında aynı/aynı tür/benzer/ilişkili olarak yer aldığı tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “…”, “…”, “…”, “…”, “, “… şekil” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Görsel Benzerlik Alanında Yapılan Değerlendirme
Taraf markalarının benzer olup olmadığının değerlendirilmesinde, yapılacak olan ilk değerlendirme, karıştırmaya konu markalar arasında görsel bir benzerliğin bulunup bulunmadığıdır. Söz konusu benzerlik, taraf markalarını oluşturan harflerin, sözcüklerin, sloganların, resim, logo, grafik ve benzeri diğer şekli unsurların aynı ya da benzer olması şeklinde kendisini göstermektedir. Davalıya ait davaya konu markanın, beyaz zemin üzerine, üstte gri ve büyük puntolarla “…” ibaresi ve altta çizgi ile ayrılmış “HERŞEYİN EN HASI” ibaresinin yazımından oluştuğu, “…” ibaresinde yer alan “İ” harfinin noktasının “lale” şeklinden oluşturulduğu, “HERŞEYİN EN HASI” ibaresinin bir slogan olmakla markanın esaslı unsurunun “…+ şekil” olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacıya ait itiraza/ redde mesnet markalar incelendiğinde, bir kısmının şekil unsuru içeren kompozisyon; bir kısmının ise yalnızca sözcükten oluşan kelime markaları olduğu, markaların esaslı unsurunun bir bütün olarak marka bütünü olduğu kanaatine varılmıştır. Taraf markaları her ne kadar benzer harfleri içerse de davaya konu markada şekil unsuru bulunması, “…”, “…”, “…” vb. kelimelerinin, güncel ve eski Türkçe’de doğrudan anlamları bulunan kelimeler olması karşısında belirtilen farklılıkların ortalama tüketici tarafından algılanabilir nitelikte olduğu düşünülmekle markalar arasında görsel benzerlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
İşitsel Benzerlik Alanında Yapılan Değerlendirme
İşitsel benzerlik, markaların telaffuzları nedeniyle kulakta bıraktıkları sesle ifade olunmaktadır. İşitsel benzerlik incelemesinde dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi de sözcüklerin ilk heceleri, ilk sesleridir. Sözcüklerin ilk hecelerinde, ilk bölümlerinde ayniyet, karıştırma ihtimaline yol açabilmekte, buna karşılık sözcüğün son kısmındaki benzerlikler karıştırma ihtimali incelemesinde göz ardı edilebilmektedir.
Somut uyuşmazlıkta, davacıya ait markaların “…”, davalıya ait markanın “…” şeklinde okunacak olması, taraf markalarının ortasında yer alan işitsel farklılığın markanın telaffuzunda baskın olması karşısında taraf markaları arasında işitsel benzerlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Anlamsal Benzerlik Alanında Yapılan Değerlendirme
Bu tür benzerlik, taraf markalarının ortalama tüketici nezdinde, bu kişilerin zihinlerinde bıraktıkları iz ve imaj açısından önemlidir. Taraf markaları bu kez anlamsal açıdan incelendiğinde, “…” ve “…” kelimelerinin Türkçe karşılıkları incelendiğinde “…” ibaresinin kelime anlamının “(“hisset “bayağı ve değersiz olmak”tan …) Kötü ve fena huy” anlamına geldiği, “…” ibaresinin kelime manasının ise “olay” olduğu görülmüştür. Bu incelemeler neticesinde taraf markalarının anlamlarının farklı olması karşısında markaların anlamsal olarak benzer olmadıkları kanaatine varılmıştır.
Birbiri ile ortak yönleri bulunan iki şeyin karışması olarak tanımlanabilecek iltibas, Marka Hukuku bakımından daha teknik anlamıyla, bir mal veya hizmetin alıcısı durumunda bulunan iyi bilgilenmiş, makul derecede gözlem yapan ve makul derecede dikkatli tüketicilerin yani kısaca ortalama tüketicilerin, almayı düşündüğü, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı düşüncesiyle, başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali olarak açıklanabilecektir. Nitekim, bir marka farklı unsurlardan oluşmasına rağmen bütünü itibariyle bıraktığı etki, eski markayı çağrıştırabilir. Yahut tam tersine, unsurlardaki benzerliğe rağmen markalar tamamen farklı etki bırakabilirler. Markanın bütünü itibariyle bıraktığı etki esas olduğundan, parçalara bölünerek inceleme yapılması ve özellikle markaların tek başına ayrım gücü bulunmayan tasviri işaretlerden oluşan kısımlarının aynı veya benzer olup olmadıkları üzerinde durulmasına da gerek yoktur. Ancak bunlar, markanın genel görünümüne etkileri ölçüsünde incelemede dikkate alınabilirler. Buna karşılık markaların esas unsurlarının aynı veya benzer olması markanın genel görünümüne etkisi az olan diğer unsurlardaki farklılığa rağmen iltibasa yol açabilir.
Son olarak önemle belirtmek gerekir ki, Avrupa Adalet Divanı’nın C-251/95 sayılı “Sabel v. Puma” kararında ve yine C-39/97 sayılı “Canon” kararında şu tespitlere yer verilmiştir: “Mal ve hizmetlerin benzerlik derecesinin düşüklüğü, markaların benzerlik derecesinin yüksekliğiyle telafi edilebilir veya tam tersi geçerli olabilir. Divanın yerleşmiş uygulamasına göre de, önceki markanın ayırt edici gücünün yüksek olması durumunda karıştırılma riski artmaktadır. (Avrupa Adalet Divanı, Sabel – Puma davası) Dolayısıyla, ayırt edici gücü yüksek markaların korunma derecesi, ayırt ediciliği zayıf markalara göre daha fazladır. Bu nedenle Avrupa Adalet Divanına göre; Direktifin 4(1)(b) maddesinin (karıştırılma ihtimali ile ilgili ret gerekçesi) yorumlanması, mal ve hizmetler arasındaki benzerlik düşük derecede olsa da, markaların çok benzer ve önceki markanın ayırt edici gücünün yüksek olduğu durumlarda tescil talebinin reddedilmesi yönünde olacaktır.” Bu doğrultuda “…” kelime tamlamasının başvuru/tescil sınıfları bakımından ayırt edici gücü ele alınmış, anılan ibarenin yaratım bir ibare olmaması karşısında yüksek ayırt ediciliğe sahip olmadığı kanaatine varılmıştır.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut uyuşmazlık ele alınacak olursa, davacıya ait 2019/06822, 2018/83873, 2017/33908 ve 2012/37671 sayılı markaların mal ve hizmet sınıfları ile davaya konu markanın başvuru sınıfı aynı/benzer/ilişkili olsa da davacı markalarında yer alan “WORLD” ve “…” ibarelerinin mevcudiyeti, söz konusu markaları dava konusu markalardan işitsel, görsel ve anlamsal olarak farklılaştırdığı, ortalama tüketicinin söz konusu markaları bütüncül olarak algılayacağı, zira özellikle “…” markasının tüketici tarafından kişi adı ve soyadı olarak algılanıp beraber telaffuz edileceği dolayısıyla tüketicinin dikkatinin sadece “…” kelimesi üzerinde olmayacağı, “…” ibaresinin ise “…” ve “WORLD” ibarelerinin bitişik şekilde yazılması nedeniyle yüne bütüncül olarak telaffuz edileceği, öte yandan dava konusu markadaki şekil unsurunun ve “Sİ” sesinin varlığı ve dava konusu markanın tertip tarzının davacı markalarından çok farklı olması hususlarının görsel, işitsel, yazılış ve anlamsal bakımından dava konusu markanın üzerinde kullanılacağı hizmetlerin ortalama tüketicileri nezdinde iltibası önleyici mahiyette olduğu, belirtilen farklılıkların ortalama tüketici tarafından algılanabilir nitelikte olduğu, somut uyuşmazlıkta bu farklılıkların işletmeler arasında bir farklılığa yol açacağı değerlendirilmiş, dava konusu marka ile davacı markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi bağlamında iltibas ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
6769 Sayılı Kanun’un 6/3. Maddesi Yönünden Değerlendirme
Bilindiği üzere marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlaması koşuluyla, kişi adları dâhil, özellikle sözcükler, şekiller, harfler, sayılar malların biçimi veya ambalajları gibi çizimle görüntülenebilen veya benzer biçimde ifade edilebilen, baskı yoluyla yayınlanabilen ve çoğaltılabilen her türlü işarettir. Marka hakkının kazanılması ile ilgili farklı hukuk düzenlerinde çeşitli sistemler olmakla birlikte özünde iki gruba ayrılmaktadır. Bu sistemlerden birincisi kullanma sistemi, ikincisi ise tescil sistemidir. Ülkemiz açısından marka koruması tescil yoluyla elde edilir. Bununla birlikte tescilsiz marka sahibine de bazı istisnalar tanınmıştır. Öyle ki, marka başvuruları bakımından nispi red gerekçelerinden birisi de “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.” düzenlemesidir. Öncelik hakkının kabul edildiği durumlarda markanın tescili sadece açıklayıcı etkiye sahiptir. Diğer bir deyişle, marka üzerindeki hak tescilden önce doğmuş bulunmaktadır.
Eskiye dayalı kullanım kavramı, tescil veya başvuru tarihinden önce markanın veya işaretin çeşitli alanlarda ve çeşitli şekillerde kullanımını ifade etmektedir. Bu kullanım, SMK’nın 5/2 b, c ve d bentleri uyarınca tescil edilemeyecek bir işaretin tesciline hak kazandırma sonucu doğurabileceği gibi sonradan yapılan başvuruların reddini talep etme hakkı da verebilmektedir. Bununla birlikte, dava bakımından ikinci hukuki sonuç yani sonraki başvurunun reddine karar verilmesini talep etme yetkisi üzerinde durulacaktır. Önemle belirtilmelidir ki, bir kimsenin bir markayı sadece ilk defa kullanmaya başlaması ile o marka üzerinde önceye dayalı hak sahibi olduğu kabul edilemez. Bu bağlamda kullanımın niteliği, bilinirlik şartı ve kullanımın kapsamı başlıkları altında inceleme yapılması gerekmektedir.
1) Kullanımın Niteliği: Tescilsiz olarak ticarette kullanılan işaret ve tescilsiz marka sahiplerinin marka korumasına ulaşabilmeleri için, bu kullanımın markasal biçimde olması gereklidir. Markasal kullanımdan kasıt, işaretin gerçekten üretimde ve ticarette özetle ticari hayatta, mal veya hizmeti belli bir kimlik altında sunarak marka algısı yaratacak şekilde kullanılmasıdır. Bu düzenlemenin amacı bir işareti ilk kez kullanan ve ona bilinirlik kazandıranın meydana getirdiği ekonomik değerden başkasının haksız ve sebepsiz yararlanmasının engellenmesidir. Böylece bir markayı ilk kez kullanıp bilinir kılanların, o markanın gerçek hak sahibi olmasının önü açılmış bulunmaktadır.
2) Bilinirlik Şartı: Yukarıda da değinildiği üzere bir kimsenin bir markayı sadece ilk defa kullanmaya başlaması ile o marka üzerinde önceye dayalı hak sahibi olduğu kabul edilemez. Bu kullanım sonucunda işaretin belli bir ulaşması da gerekmektedir. Zira amaç, tescilsiz marka yahut işaret sahibinin sarf ettiği emek dolayısıyla hakkaniyet kapsamında hukuken muteber bir hak elde etmesidir.
3) Kullanımın Kapsamı: Bilindiği üzere tanınmış markalarla ilgili olarak getirilen istisnai durum haricinde nispi red nedenleri bakımından genel sistematik, tescil engelinden bahsedebilmek için sonraki başvurunun aynı/aynı türden emtia/hizmetlere yönelik olmasıdır. Dolayısıyla bir nispi red nedeni olan “eskiye dayalı kullanım” bakımından da sonradan yapılan başvurunun, eskiye dayalı kullanım ile aynı emtia/hizmetlere yönelik olması kuralı aranacaktır. Bir başka anlatımla, eskiye dayalı kullanım nedeniyle üstün ve öncelikli hak hangi mal ve/veya hizmetler için elde edilmiş ise, sadece bu mal ve/veya hizmetler ile benzer sınıflardaki mal ve hizmetler yönünden tescil engelinden bahsedilebilecektir.
Yukarıda değinilen tüm hususlar dâhilinde somut uyuşmazlığa bakıldığında; davacının tescilli markalarına dayandığı, dosyada mübrez belgelerde davacının “…” şeklinde bir kullanımının bulunmadığı göz önüne alındığında SMK 6/3. Madde bağlamındaki talebin kabul edilebilir olmadığı kanaatine varılmıştır.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Somut olayda, davalı şahıs tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şahsın kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harcın peşin alınan 59,30 TL harçta düşümü ile 21,40 TL bakiye karar harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı TÜRKPATENT kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, davacı vekilinin ve diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 08/09/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.