Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/385 E. 2022/260 K. 08.09.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/385 Esas – 2022/260
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/385
KARAR NO : 2022/260

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 21/12/2021
KARAR TARİHİ : 08/09/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/09/2022
DAVA:
Davacı vekili 01/08/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 2020/38208 sayılı “…” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından reddine karar verildiğini, oysa Müvekkili şirketin 1882 yılında Almanya’da kurulmuş olup dünya çapında 150 den fazla şirketi yıllık yaklaşık 7 milyar Eouro cirosu ile kozmetik sektöründe faaliyet gösteren dünyanın en büyük şirketlerinden birisi olduğunu, 130 seneden fazla süredir cilt bakım ürünleri açısından lider üreticilerden birisi olduğunu, müvekkili şirketin dünya çapında tanınan markalarından birinin … olduğunu, müvekkilinin bu markaya ek olarak pek çok markayı tescil ile koruma altına aldığını, bu markalardan birinin ise özellikle yurtdışında ilgili ile takip edilen “…” markası olduğunu, “…” markasını güneş koruyucu özellikli ürünler başta olmak üzere kozmetik alanında kullandığını, Türkiye’de de bu marka için ilk tescilini 1990 yılında aldıklarını, taraf markalarının aynı sırada birçok ortak harf içermeleri nedeniyle çok benzer izlenimler bıraktıkların, birebir aynı harfleri aynı sırada ve aynı heceyi oluşturacak şekilde içermeleri, markalardaki sekiz harfin aynı ve aynı yerlerde kullanıldığını, markaların aynı harflerle başlayıp aynı harflerle bitmesi sebebiyle tüketici nezdinde kelimelerin karıştırılacağını ve benzer algı yaratacağını, dava konusu markanın müvekkili markaları ile görsel ve işitsel olarak karıştırılma ihtimali yaratacağını, kurum vermiş olduğu karalar ile çelişen bir karar verdiğini, davaya konu markanın müvekkili markası ile aynı sınıflarda tescil edilmek istendiğini, bu markaların kullanım amaçlarının dağıtım ve satış noktalarının aynı olup aynı tüketici kitlesine hitap etmeleri nedeniyle karışıklığa neden olacağını, her iki markanın da kozmetik, kişisel bakım ve hijyen markası ürünler üzerinde kullanılacağını, Tüketicinin aynı rafta “…” ve “…” markalarını taşıyan malları yan yana gördüğünde, bu markalan taşıyan ürünlerin farklı ticari kaynaklardan geldiğini anlayamayabileceğini, her iki markanın aynı heceyle başlayıp aynı hecelerle bittiğini, müvekkili şirketin “…” markasının dünyanın pek çok ülkesinde bilindiğini, markalarının dünya çapında yüzün üzerinde ülkede uzun yıllardır tescilli olup yoğun kullanım ve tanıtım faaliyetleri sonucunda çok iyi tanınan bir marka olduğunu, markalarının yüzün üzerinde birçok ülkede tescilli olduğunu, müvekkili markalarının Türkiye’de birçok alışveriş sitesinde satışa sunulduğunu, Müvekkil şirketin markalarının, öncelikle Paris Sözleşmesi’ne üye ülkelerde tanınmış bir marka olduğunu, “…” marka başvurusunun “…” markalarına benzer olduğunu, bu markanın kapsamında bulunan mallar ile benzer ve aynı türden mallar üzerinde tescil edilmek istendiğini ve davaya konu edilen başvurudan çok daha eskiye dayalı birçok tescille koruma altında olduğunu bu nedenle tanınmış markaya tanınan korama sayesinde evleviyetle daha geniş bir koruma uygulanması gerektiğini, markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin belirlenmesinde, müvekkil şirketin markalarının tanınmış markalar okluğu hususunun da dikkate alınmasını ve ayrıca 6/4 ve 6/5 maddeleri uyarınca da davamızın tümden kabulüne karar verilmesi gerektiğini belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle;verilen kurum kararının yerinde olduğunu, davacı markası ile davalı markasının bazı harfleri ortak olsa da; benzerlik değerlendirmesinin, markanın bütünü itibariyle bıraktığı genel izlenimin dikkate alınmak suretiyle yapılmasının esas olduğunu, inceleme konusu ihtilafa ilişkin tüm faktörler dikkate alındığında davaya konu edilen marka başvurusu ile davacıya ait marka arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, markaların bir bütün olarak değerlendirilmesi halinde, davacı markasının orta düzeydeki tüketici tarafından başvuru konusu marka ile benzer olarak algılanması ve karıştırılma ihtimalinin doğması mümkün olmadığını, Davacı markası ile başvuru markasının karşılaştırılması halinde markaların anlamın, şekil, fonetik ve bıraktıkları genel izlenim yönünden benzer olmadığını, başvuru konusu marka ile itiraz konusu markanın tertip tarzı, yazım stilleri, ihtiva ettikleri farklı harf ve hece unsurları, telaffuz edilme şekli, markalar arasında karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırdığını, markaların bütünsel algılamada ortalama tüketici nezdinde görsel işitsel ve kavramsal anlamda benzerlik taşımadığını, Bunun yanı sıra davacı vekilince dava dilekçesinde müvekkilinin tanınmış olduğuna ilişkin birçok karar zikredilmişse de her somut olayın kendi özgün koşulları çerçevesinde değerlendirilmesinin esas olduğunu, bahse konu kararların emsal teşkil etmesinin mümkün olmadığını beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı iddialarının haksız olduğunu, müvekkili şirketin 03 ve 05. Sınıfta “tone” ibaresi bulunan “Buttone”, “Olitone” başvurularının da bulunduğunu, TONE kelimesinin anlamının vücudun ve organın sağlıklı hali olduğunu, 03 ve 05. Sınıfta tescillenmiş TONE ibaresi bulunan başka birçok markanın bulunduğunu ve bunlara ilişkin örneklere yer vermiş olup, somut hukuki uyuşmazlıkta her ne kadar bütünsel olarak yaklaşılması gerekse de müvekkili şirketin başvuruda bulunduğu … ibaresindeki tone kelimesinin bir çok firma tarafından 03. ve 05. sınıf ürünlerde kullanılıyor olduğunu, markanın tali unsurunu oluşturduğunu, burada dikkat edilmesi ve değerlendirilmesi gerekenin “core” ve “copper” ifadeleri olduğunu, Davacının davaya dayanak markasının tanınmış marka olduğuna ilişkin herhangi bir delil sunmadığını, Müvekkili şirketin tescil başvurusunda bulunduğu “…” ibaresi ile davacı tarafın adına tescilli olan “…” ibaresi arasında yazı stili, punto ve görünüşünün farklı olduğunu ortalama tüketici kitlesi tarafından okunuşlarını bilebileceklerini, “…” ibaresinin okunuşunun “…” iken “…” markasının okunuşunun “…” olduğunu, “Bakır tonu” anlamına gelen “…” markasının piyasada genel olarak bronzlaştırıcı, güneş koruyucu, nemlendirici, losyon ürünleri öne çıktığını, müvekkilinin tescil başvurusunda bulunduğu “…” ibaresindeki “Core” nin ise “Öz, Damar” anlamına geldiğini, belirtilen nedenlerle markaların ortalama tüketici nezdinde karıştırılmayacağını, uyuşmazlığa konu markaların ayırt edici bir çok unsur içerdiğini, markalar arasında görsel, işitsel ve bütünsel anlamda benzerlik bulunmadığını
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, davalı başvurusu olan … sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali ve hükümsüzlük istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 21/10/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 21/12/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 14/06/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan ve tabloda altı sarı ve kırmızı renk ile gösterilen mal ve hizmetler ile davacı yanın önceki tarihli markası kapsamında yer alan kırmızı renk ile gösterilen mal ve hizmetler arasında aynı ya da benzerlik düzeyinde emtia ilişkisinin mevcut olduğu, davacı yanın önceki tarihli “…” esas unsurunu taşıyan markası ile dava konusu marka arasında bütünsel algılarda derhal farklılaşma mevcut olduğundan, dava konsu “…” markası bütün olarak incelendiklerinde, tespit edilen tüketici kitlesi nezdinde, işaretler fonetik olarak düşük düzeyli bir benzerlik taşımakla birlikte görsel anlamda bütünsel algıda meydana gelen farlılıkların, mevcut benzerlik düzeyi nedeniyle tüketicilerin işaretler arasında yanılgıya düşme ihtimaline sebebiyet vermeyeceği, davacı yan markalarının tanınmışlığına kanaat getirilebilecek delillerin dosyada mevcut olmadığı…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 03, 05.sınıftaki “03.sınıf: Beyazlatma ve temizlik amaçlı maddeler: deterjanlar, çamaşır suları, çamaşır yumuşatıcıları, leke çıkarıcılar, bulaşık yıkama maddeleri. Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil;ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç). Sabunlar (ilaç ihtiva eden sabunlar hariç). Diş bakımı ürünleri: diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları. Aşındırıcı ürünler: zımpara bezleri, zımpara kağıtları, ponza taşları, aşındırıcı pastalar. Deri, vinil, metal ve ahşap için parlatma ve bakım ürünleri: cilalar, bakım kremleri, cilalama amaçlı vaks. 05.sınıf: İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygundiyetetik maddeler;insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç): diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise 2020/38208 sayılı “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 03, 05.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu marka kapsamında 03.sınıfda yer alan “Parfümeri; kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar için deodorantlar dahil;ilaç ihtiva eden kozmetikler hariç). Sabunlar (ilaç ihtiva eden sabunlar hariç).” Emtiları davacı yanın önceki tarihli markası kapsamında aynı sınıfta yer alan mallar ile aynı “Diş bakımı ürünleri: diş macunları, diş parlatma ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları.” Emtiları ilişkili/benzer yine davaya konu marka kapsamında 05. Sınıfta yer alan “İnsan sağlığı için ilaçlar ilaç ihtiva eden kozmetikler.” Emtiları davacı yanın önceki tarihli markası kapsamında aynı sınıfta yer alan mallar ile aynı “insan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları.” benzer nitelikte olup taraf markalarının bu anlamda benzer tüketici kitlelerine hitap edip benzer ihtiyaçları karşıladıkları, birbirlerini tamamlayan ya da birbirleri yerine ikamesi mümkün olan mal ve hizmetler oldukları, satış, sunum ve dağıtım kanallarının ortak oldukları tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış”…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır.
İşitsel benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, markaların başlangıç kısımlarının işitsel açıdan benzer sesler çıkarılarak okunup okunmadığı dikkate alınmalıdır.
Markaların anlamsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Bu genel ilkeler doğrultusunda dava konusu marka incelendiğinde, “…” şeklindeki başvurunun figüratif hiçbir unsur taşımayan bir sözcük markası olduğu, anılan ibarenin İngilizcede “çekirdek ton” anlama haiz olduğunu, kelimenin “kor-ton” olarak telaffuz edileceği, bununla birlikte markanın bir bütün olarak algılanacağı, başka bir ifadeyle tüketicinin anılan markayı unsurlarına bölerek algılamasına neden hiçbir durumun mevcut olmadığı, markanın esas unsurunun bu ibarenin bütününden oluştuğu sonucuna varılmıştır.
Davacı yanın markalarının ise “…” şeklinde olup, figüratif hiçbir unsur taşımayan bir sözcük markası olduğu, anılan ibarenin İngilizcede “bakır ton” anlama haiz olduğunu, kelimenin “… olarak telaffuz edileceği sonucuna varılmıştır.
Bu çerçevede taraf markaları arasındaki benzerlik ve buna bağlı olarak iltibas ihtimali bulunup bulunmadığı tespitinin davacı markası açısından ayrı ayrı ele alındığında; davacı yanın On harften oluşan “…” markasını oluşturan harflerin, sekiz harften oluşan dava konusu markadaki başlangıç ve bitiş harf dizilimlerinin aynı olduğu, ancak davaya konu markanın orta kısmında yer alan harf diziliminin farklı olduğu, dava konusu markanın bir bütün olarak algılanması halinde, ortalama zeka ve dikkat seviyesindeki bir tüketicinin, dava konusu markanın başlangıç ve son sesini oluşturan harfleri çekip çıkartarak algılamasının mümkün olmayacağı düşünülmektedir. İbarelerin başlangıç ve bitiş sesleri her ne kadar aynı olsa da ilgili seslerin davaya konu marka içerisinde bağımsız varlığını da korumadığı kanaatine varılmıştır.
Davacı markası … davaya konu marka ….şeklindeki kelimelerin bir araya getirilmesi ile oluşturulduğu, taraf markalarının esas unsurlarını oluşturan kelimemelerin tamamen farklı kelimeler olup farklı anlamlara haiz oldukları, taraf markalarında yer alan “TONE” ibaresinin ön plana çıkartılmaksızın markanın son sesini oluşturduğu, halbuki dava konusu “…” markasında tüketicinin markayı unsurlarına ayırma ve özellikle “co ve ton” ibaresi üzerine vurguyu yüklemesini gerektirir hiçbir etken unsurun mevcut olmadığı, başka bir ifadeyle tüketicinin anılan markayı anlamını bilmediği yabancı bir sözcük markası tek ve bütün olarak algılayacağı bir durumda markayı kendi içinde unsurlarına ayırmak gibi bir eğilim de göstermeyeceği, tüketicinin dava konusu markayı bölümlere ayırarak, ayrı ayrı bağımsız anlamlar yüklemeye çalışması olağan ve rasyonel bir tüketici davranışı olmayacağı gibi böyle bir ayrım yapmak suretiyle sonrasında bunu önceden bildiği varsayılan davacı markaları ile ilişkilendirme eğiliminde hareket de etmeyeceği, aksine tüketicinin markayı bir bütün olarak okuyup algılayacağı kanaatine varılmıştır.
Bu çerçevede dava konusu marka ile davacı yanın markası arasında birtakım harf diziliminden kaynaklı bir fonetik benzerlik mevcut ise de markaların bütünsel anlamda birbirlerinden yeterli düzeyde farklılaşmayı başardıkları ve kurumsal olarak tüketiciye sundukları kimliklerinde ayrıştıkları, her iki kelimenin de birbirinden bağımsız iki yabancı marka algısı yarattıkları, ilgili tüketici kitlesinin dava konusu markayı gördüğünde, markayı unsurlarına ayırarak, zihnine daha önceki tarihli davacı markalarını getirme veya bu markalar ile ilişkilendirmek gibi bir izlenim edinmeyeceği, markaların birbirlerinin serisi/ devamı olarak algılanmayacakları, ilgili tüketicilerin her iki tarafa ait markalar altında sunulan hizmetleri/ malları karıştırmak suretiyle satın alma yahut bu hizmetler/ mallardan yararlanma biçiminde bir yanılgıya düşme ihtimallerinin bulunmayacağı, aksinin hayatın olağan akışına ve normal hayat tecrübelerine de aykırı olacağı, esasen gerçekçi bir yaklaşım da olmayacağı, zira bu iki işareti karıştıracak olan kişilerin ortalama tüketici olarak nazara alınmasının olanaksız olduğu, gerek bütünsel ve gerekse içerisinde bulunan unsurlar itibariyle başvuru konusu işaretin davacı markalarını sunan işletmeyle idarî ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçimde bir algılama oluşturmasının mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak her ne kadar taraf markaları bazı ortak harf dizilimlerine sahip iseler de karşılaştırmanın işaretlerin bütünsel algıları üzerinden yapılması gerekmekte olup taraf markaları arasındaki mezkur farklığın hususiyetle işaretlerin başlangıç sesinde olması ve bu şekilde yaratılan dava konusu markanın unsurlarına bölünerek algılanacağına kanaat getirilmemiş olunması nedeniyle, markalar kapsamındaki mal ve hizmetlerin benzerliğine rağmen, işaretlerin bütünsel algılarda birbirleri ile ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerliğe sahip olmadıkları kanaatine varılmıştır.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut uyuşmazlıkta davacı yanın “…” markasının tanınırlığı iddiasını destekler/ somutlaştırır delilleri işlem ya da dava dosyasına sunmadığı, dosya içerisinde sadece “…” markasının tescilli olduğu ülkeleri gösterir listenin yer aldığı ancak sunulan bu listenin tek başına yeterli olmadığı, davacı markalarının tanınır olup olmadığı ve SMK m. 6/5 düzenlemesindeki koşulların somut olayda meydana gelme ihtimali bulunup bulunmadığı konusunda bir kanaate varılmasının mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harçta düşümü ile 21,40 TL bakiye karar harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı, diğer davalı vekilinin yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.08/09/2022