Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/372 E. 2022/324 K. 06.10.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/372 Esas – 2022/324
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/372
KARAR NO : 2022/324

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 18/09/2017
KARAR TARİHİ : 06/10/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 06/10/2022
ASIL VE BİRLEŞEN DAVA:
Davacı vekili 18/09/2017 ime 17/02/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla, müvekkilinin TÜRKPATENT nezdinde 2016/72617 sayılı “… … … usta” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun TÜRKPATENT resmi markalar bülteninde yayınlandığını; davalı şahsın 2015/98611 sayılı ve “… … … usta” ibareli markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazın kısmen kabul edilerek başvurunun kısmen reddine karar verildiğini, bu ret kararına karşı müvekkilinin yeniden inceleme taleplerinin bu kez TÜRKPATENT … sayılı YİDK kararı ile nihai olarak reddedildiği, oysa Davacı müvekkilinin 15 yılı aşkın süredir baklava üreticisi ve satıcısı olup gıda sektöründe faaliyet gösterdiğini, dava konusu markalı ürünlerini ve dükkanını 01.01.2015 tarihinde açmış olup, bu tarihten itibaren fiilen bu markayı kullanmış sektörde ve mağazasının bulunduğu Balıkesir ilinde bu marka ile tanınmış olup uzunca bir süredir bu markayı kullanmış olduğunu, işlerin toparlanamaması sebebiyle marka başvrusunda bulunamamış ancak fiilen bu markayı kullanarak baklava üretip satmış ve gerek dükkanın tabelasında gerekse Balıkesir ilinde bu marka ile tanınmış olduğunu, davacı müvekkilin bu markayı fiilen kullandığına ilişkin olarak 05.01.2015 tarihinde yapılmış olan vergi açılışına ilişkin vergi levhası ve esnaf odasına 28.01.2015 tarihinde yapılmış olan kayıtların mevcut olduğunu, davacı müvekkilin yapmış olduğu açılış sonrasında ürünlerini … … … Usta markası adı altında kullanmış olup satmakta olduğu markalı ürünleri için baklava kutusu vb. şeyler bastırmış olduğunu, buna ilişkin olarak özel markalı poşetler sipariş edilmiş olduğunu, bu siparişlere ait irsaliyeli faturalarda da görüleceği müvekkilinin davacı … … … Usta markasını ticari hayatında kullandığını, faturaların açıkça … … … Usta – … Göker adına düzenlenmiş olduğunu, ancak davalı taraf marka hakkındaki kanunda belirtilen kötü niyeti tam manası ile kullanmış olup davacı müvekkilin olduğunu bildiği markayı kötü niyetli olarak tescil ettirmiş olduğunu, öyle ki marka sahipleri olduğunu iddia eden kişilerin davacı müvekkilinin yanında işi öğrenme amacıyla bulunmuş olup üretimdeki faaliyetlerine ilişkin resimlerin dahi mevcut olduğunu, hatta itiraz dilekçelerinde markalarının taklide uğradığına ilişkin beyanlarının ise kötü niyetin ispatı olduğunu belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptale karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu marka ile davalı markası arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, YİDK’nın işbu kararının usul ve yasaya uygun olduğunu beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Birleşen davada davalı şahıs vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin, hali hazırda kullanmaya devam ettiği “… … … Usta” markasını 02/12/2015 tarihinde yasal başvurusunu yaparak, gerekli tüm prosedürü eksiksiz tamamlayarak kendi adına tescil ettirmiş olduğunu, davacının, müvekkiline ait olan markaya ilişkin yasal olmayan, haksız ve hukuka aykırı başvurusunun doğal olarak reddedilmiş olduğunu, müvekkilinin, adına tescil ettirdiği markası ile Konya İli’nde tanınmış ve marka haline gelmiş olduğunu, davacının, dava dilekçesinde, Balıkesir’de dava konusu marka ile tanındığını, dükkanında kullandığı kutu, poşet v.b. şeyleri buna göre bastırdığını, açılışına ilin ileri gelenlerinin katıldığını, vergi kaydını bu şekilde açtırdığını belirterek davasının kabulünü talep etmiş olduğunu, ancak bulunduğu şehrin ileri gelenlerinin açılışına katılması, dava konusu markayı davacıya ait kılmıyor olduğunu, dükkanında kullandığı şeyleri bu markaya göre bastırması, vergi kaydını bu şekilde açtırmasının markayı davacıya ait kılmıyor olduğunu, davacının öncelikle bu markayı kendi adına tescil ettirmeli sonrasında bu yaptıklarını yapmasının gerekli olduğunu, davacı taraf, müvekkilinin, kendi yanında çalıştığını, işi ondan öğrendiğini iddia etmiş olduğunu, bu talihsiz beyanın tamamıyla gerçek dışı olduğunu, davacı tarafın, bu beyanının gerçeğe aykırı olduğunu ispatlamak üzere, davacının, dilekçesinde bahsettiği fotoğrafı Sayın Mahkeme’ye ibraz etmesini özellikle kendilerinden talep ettiklerini, davalı taraf vekili olarak, davalı asili yani müvekkili ‘ı ilk celseye bizzat getireceğini, duruşmada bizzat hazır bulunacak müvekkili ile davacı tarafın sunmuş olduğu fotoğraftaki kişinin aynı kişiler olup olmadığını, davacı tarafın iş bu iddiasının gerçek mi yoksa Sayın Mahkeme’yi etkilemek adına gerçek dışı bir beyan mı olduğunun duruşmada tespitini Sayın Mahkeme’den önemle arz ve talep ettiklerini, davacı taraf, dava dilekçesinde müvekkilini kötü niyetli olmakla suçlamış olduğunu, lakin ne yazık ki asıl kötü niyetli olan davacının ta kendisi olduğunu, bu işi çok çok uzun yıllardır yapan, bu isimle tanınan ve bu ismi yasal olarak adına tescil ettiren müvekkilinin mi kötü niyetli, yoksa geç kalmasının, markayı tescil alamamasının faturasını müvekkiline kesmeye çalışan, yanlış ve gecikmeli bir yol izlemesinin faturasını müvekkiline kesmeye çalışan, bir de hiç çekinmeden, sanki bu işin suçlusu müvekkiliymiş gibi asılsız iddialar ile müvekkilini suçlayan, markasını en resmi şekilde, yasalara uygun şekilde tescil ettiren müvekkilini suçlayarak, kötü göstermeye çalışarak, kötü niyetli başvurular ile bu markaya sahip olmaya çalışan davacının mı kötü niyetli olduğunu beyan ederek davanın reddini istemiştir.
ANKARA BAM 20.HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI KARARI:
Mahkememizin 12/12/2017 tarih ve 2017/327 esas, 2017/558 karar sayılı davanın reddine dair verilen kararı, Ankara BAM 20.Hukuk Dairesinin … karar sayılı ilamıyla ve özetle
“…Dava, YİDK marka kararı iptali istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Dava konusu uyuşmazlığa uygulanması gereken 5000 sayılı Kanun’un mülga 10. maddesi uyarınca Türk Patent ve Marka Kurumunun nihai kararının YİDK tarafından tesis edilen karar olduğu, 556 sayılı KHK’nın 53. maddesi uyarınca da YİDK kararının iptali için kararın bildiriminden itibaren iki ay içinde yetkili mahkemede dava açılabileceği, yetkili mahkemenin aynı KHK’nın 71. maddesi uyarınca Ankara Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi olduğu, sürenin hak düşürücü nitelik taşıdığı ve Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 10/03/2014 gün ve 2014/3072 E – 4547 K sayılı, 01/06/2015 gün ve 2015/2531 E – 7355 K sayılı emsal kararlarından anlaşılacağı üzere bu hususun dava şartı olduğu anlaşılmaktadır.
Mahkemece, bu husus nazara alınarak, davanın iki aylık hak düşürücü süre dolduktan sonra açıldığı gerekçesi ile yukarıdaki şekilde karar verilmiştir.
Ancak, dosya kapsamında bulunan evraklardan, dava konusu YİDK kararının 16.07.2017 tarihinde davacıya tebliğ edildiği, 16.09.2017 tarihi Cumartesi günü olduğundan hak düşürücü sürenin bitiş tarihinin 18.09.2017 olduğu, davanın da, 18.09.2017 tarihinde, süresi içerisinde açılmış olduğu görülmektedir.
Bu durum karşısında mahkemece, yukarıda açıklanan hususlar gözden kaçırılarak, davanın esasına girilmeden yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, davacı vekilinin istinaf itirazlarının kabulü ile HMK’nın 353/1-a-6. maddesi gereğince yerel mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın yeniden görülmesi için dosyanın kararı veren mahkemeye gönderilmesine, kararın niteliğine göre davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir…”gerekçesi ile kaldırılmış; usul ve yasaya uygun görülen özetlenen kaldırma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
Asıl ve birleşen dava, davacı başvurusu olan 2016/72617 sayılı marka başvurusu ile ilgili olarak TÜRKPATENT tarafından alınan … sayılı kararın iptali istemine ilişkindir. YİDK kararının davacı başvuru sahibine 16/07/2017 tarihinde tebliğ edildiği, son günün hafta sonuna gelmesi nedeniyle 18/09/2022 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 29/06/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu markanın kapsamında yer alan dava konusu hizmetlerin tamamının redde gerekçe markanın kapsamında ilişkili olarak yer aldığı, dava konusu marka ile davalı markası arasında işitsel, görsel ve kavramsal ayniyete yakın benzerlik bulunduğu, dava konusu marka ile davalı markası arasında dava konusu hizmetler bakımından karıştırılma ihtimali bulunduğu, TÜRKPATENT … Sayılı YİDK Kararı’nın yerinde olduğu…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun “… … … usta” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 35, 43. sınıftaki “35: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalatihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme ( başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir). 43: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” mal ve hizmetlerden oluştuğu, itiraza mesnet markaların “… … … usta” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 30. sınıflardaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, davacıya ait dava konusu markanın kapsamındaki redde konu “35. Sınıf: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir). 43. Sınıf: Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri.” hizmetlerinin davalının yukarıda belirtilen redde gerekçe markasının kapsamında yer alan 30. Sınıfta yer alan mallarla ilişkili olarak yer aldığı tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… … … usta” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “… … … usta” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu “… … … USTA” ibareli marka, beyaz zemin üzerine, büyük, siyah, kalın harflerle, üstten alta doğru “…”, “… …” ve “USTA” ibarelerinin yer aldığı herhangi bir şekil unsuru içermeyen kelime markasıdır.
Davalıya ait redde gerekçe “… … … USTA” marka, bordo kare zemin üzerine, eşkenar bir dörtgen içinde “…”, “… …” ve “USTA” ibarelerinin yer aldığı karma bir markadır.
Her iki markanın da esas unsurunun bütüncül olarak “… … … Usta” olduğu kanaatine varılmakla birlikte kelime unsurlarının marka işaretlerindeki konumlandırılışı da aynıdır.
Bu açıklamalar kapsamında; markalar görsel, işitsel ve anlamsal olarak incelendiğinde; davacının “… … … USTA” esas unsurlu markalarıyla davalı firmanın “… … … USTA” ibareli markası arasında görsel, işitsel ve anlamsal olarak ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir ayniyete yakın benzerlik bulunduğu, şöyle ki; her iki markanın da esas unsurunun “… … … usta” olduğu, başvuru görselindeki kelime unsurunun davalının markası ile çok yakın düzeyde birbirine benzer ve bağlantılı bir marka olduğunun görüleceği, işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin yargılama konusu hizmetler için ayırdığı satın alma süresi içinde, davacının “… … … USTA” ibareli başvuru markasını gördüğünde, derhâl ve hiç düşünmeden bunun davalının “… … … USTA” ibareli markasından farklı bir marka olduğunu algılamayacağı, her iki markanın aynı işletmenin markası veya idari-mali anlamda bağlantılı işletme markaları olarak algılayabileceği, davalı markasında yer alan basit şekil unsuru ve renk farklılığının bu keyfiyeti değiştirmeyeceği, zira tüketici algısının bütüncül olarak “… … … Usta” ibaresi üzerinde olacağı, hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu marka ile davalı markası arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve kavramsal olarak karıştırılmaya yol açacak düzeyde bir benzerlik bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Güncel mevzuat gereğince iltibastan söz edilebilmesi için işaret aynılığı / benzerliği ile mal veya hizmet aynılığı/ benzerliği bir arada bulunmak zorundadır. Bunun yanı sıra halk (ilgili tüketici kitlesi) tarafından markaların karıştırılma ihtimali ve karıştırılma ihtimalinin markalar arasında ilişki olduğu ihtimalini kapsaması gerekmektedir. Halkın, karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir şekilde “bağlantı” kurabilmesi, karıştırılma ihtimali bulunduğunu kabul etmek için yeterli olacaktır. “Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus, halkın iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurmasıdır. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir.” Elbette bu değerlendirme yapılırken markaların tescilli oldukları sınıflar da göz önünde bulundurulmalıdır. Markaları oluşturan işaretler arasındaki benzerlik, alıcıları satın almayı düşündükleri mal ve hizmet yerine, bir başka mal ve hizmeti almak durumunda bırakması kadar, alıcıların iki farklı mal veya hizmet karşısında olduklarını bilmelerine rağmen bu markaların aynı kişiye ait olduğunu sanmaları ya da bu malları üreten işletmeler arasındaki idari – ekonomik anlamda bir bağlılığın bulunduğu düşüncesine kapılmaları da iltibas tehlikeleri içinde ele alınmalıdır. Doktrinde kabul edildiği üzere iki marka arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır. Nitekim tüketiciler daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan ürünü/hizmeti satın almayı tercih ederler. Dolayısıyla, benzer işareti gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdıkları markaların bıraktığı intibaı hatırlayarak, yeni markanın daha önce görmüş oldukları markanın bir başka versiyonu, serisi, uzantısı olduğunu veyahut da bildikleri marka sahibi tarafından verilmiş bir lisans ile söz konusu ürünün üretildiğini düşünürler. Marka hukuku anlamında “imaj transferi” kavramının karşılığı olan bu durum sonraki markanın, önceki markanın ticaret sahasında sahip olduğu avantajdan yararlanması sonucunu da beraberinde getirmektedir.
Bunun yanı sıra markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Avrupa Topluluğu Adalet Divanı iltibas ihtimalinin belirlenmesinde, ortalama tüketici testinin uygulanmasını isteyerek değerlendirmeye konu ürünün ortalama tüketicisini de makul düzeyde bilgili, dikkatli ve tedbirli olarak tanımlamıştır. Yine ATAD kararlarında belirtildiği üzere; “ortalama alıcılar/kişiler”, çabuk aldanabilen kişiler olmadığı gibi aptal ya da budala da değildir. Mal/hizmetin alıcısı olarak dikkate alınacak olan bu kişiler; orta düzeyde zekâ ve dikkate sahip olan, işareti/markayı anımsaması da sıradan olan kişilerdir.
Sonuç olarak, hem dava konusu hizmetlerin tamamının redde gerekçe markanın kapsamında ilişkili olarak yer alması, hem de dava konusu marka ile redde gerekçe söz konusu marka arasında işitsel, görsel ve kavramsal olarak iltibas oluşturacak düzeyde ayniyete yakın benzerlik bulunması nedeniyle işin uzmanı yahut dikkatli kişilerden oluşmayan, makûl düzeyde bilgilendirilmiş, marka ve başvuru konusu işareti aynı anda görüp detaylarını karşılaştırma olanağı bulunmayan, daha önce görüp yararlandığı markanın aşağı yukarı net anısının tesirinde olan ortalama düzeydeki alıcı kitlesinin, dava konusu markanın kapsamındaki dava konusu hizmetler yönünden ayırdığı satın alma/ yararlanma süresi içinde, davacının “… … … USTA” başvuru markasını gördüğünde davalıya ait “… … … USTA”” ibareli markasından farklı bir marka olduğunu algılayamayacağı, yanılgı yaşayabileceği, kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden her iki markanın aynı işletmenin markası ve idari-ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme markaları olarak algılanabileceği, markalar arasındaki ayniyete varan benzerlik düzeyi nedeniyle dava konusu marka ile redde gerekçe markalar arasında dava konusu hizmetler bakımından karıştırılma ihtimalinin söz konusu olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Öte yandan, davalının eskiye dayalı kullanım, tanınmışlık ve davalı markasının kötü niyetle tescil edildiği gerekçeli itirazlarının somut uyuşmazlıkta dikkate alınmasının mümkün olmadığı, zira bu gerekçeler, tescil başvurusu yapılmış bir markanın reddi veya tescil edilmiş bir markanın hükümsüzlüğü istemi doğrultusunda öne sürülebilecek gerekçelerdir.
10.01.2017 gün ve 29994 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22.12.2016 gün ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun Geçici Madde 1/(1) hükmü uyarınca anılan kanunun yayımı tarihinden önce yapılmış marka tescil başvurularına, başvuru tarihinde yürürlükte bilinen 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanmasının zorunlu bulunması, YİDK kararının iptali ve buna bağlı tescil istemli davaların başvuru tarihindeki hukuki durum nazara alınarak sonuca bağlanmalarının gerekli olması karşısında 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanarak sonuca bağlanmalarının icap etmesi nedeniyle yeni SMK’nın yargılamanın yukarıdaki biçimde sonuçlandırılmasını engellemediği düşünülmüştür.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Asıl ve birleşen davada alınması gereken 161,40 TL harçtan peşin alınan 140,00 TL harcın düşümü ile bakiye 21,40 TL karar harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
3-Asıl ve Birleşen davada davalılar kendilerini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 15.000,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 06/10/2022