Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/366 E. 2022/185 K. 16.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/366
KARAR NO : 2022/185

DAVA : Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/12/2021
KARAR TARİHİ : 16/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/06/2022
DAVA:
Davacı vekili 07/12/2021 tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkili adına Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde tescilli bulunan ve “…” ibaresi ile ayırt edici özellik kazanan T/02446 tescil numaralı … Türkiye’nin düğün paketçisi (TANINMIŞ MARKA) ibareli markalarının sağlamış olduğu haklar sebebiyle müvekkili “…” markasının maliki olup TANINMIŞ markasını tescilli olarak kullandığını, davalı “…” ibaresine müvekkilinin hem fiili olarak kullanım tarihinden hem de TÜRKPATENT nezdinde tescili tarihinden çok uzun yıllar sonra tanınmışlığından faydalanacak ve haksız rekabet oluşturacak şekilde ticaret ünvanında yer vererek marka hakkına tecavüz etmiş olduğunu, davalının ticaret ünvanı müvekkilinin tescilli markası/markaları ile her yönden orta seviyedeki insanlar bakımından iltibasa meydan verecek derecede aynı olduğunu, müvekkili ve davalının aynı sektörde faaliyet gösterdiğini, bu haliyle davalının ticaret ünvanını müvekkili markaları ile iltibasa sebep olacak şekilde “…” ibaresine ticaret ünvanında yer vermiş olup; bu durum tüketici zihninde müvekkiline ait markalarla bağlantı kuracak ve markalarımızın bir serisi olarak algılanmasına sebep olacağını, davalının müvekkilinin tanıtım ve reklâm kampanyaları ile tanınmış hale getirdiği markadan istifadeye yönelik olarak bu markayı tercih ettiğini, müvekkilinin “…” ibareli markalarının gerek tescil sistemine gerekse de gerçek hak sahipliği ilkesine göre, öncelikli korunması gereken marka olduğunu, çünkü, bu markayı tüm Türkiye’de tanıtan, onu ihdas ve istimal eden ve piyasada maruf hale getirenin müvekkili olduğunu, bu nedenle 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu anlamında öncelikli hak sahibinin müvekkili olduğunu, davalının “…” ibareli ünvanını kullanılması durumunda, müvekkilinin kazanılmış hakları ihlal edilecek ve markanın Türkiye’de kazanmış olduğu haklı ünden davalının haksız olarak faydalanacağını, bir başka deyişle müvekkilin markaya yapmış olduğu yatırımlardan bedelsiz olarak faydalanacak ve müvekkiline ait olan markanın ayırt edici karakterini zedeleyeceğini, müvekkilinin, 2000 yılından bu yana süregelen zaman içerisinde markasının tanıtımı için bugüne kadar para harcadığı, TV, gazete, dergi, internet, billboard ve ticari araçlarda reklamlarının yayımlandığı ve büyük satış rakamlarına ulaştığı, bu surette “…” ibaresinin ayırt edicilik vasfı kazandığını, müvekkilinin ticaret hayatına bu markayı kabul ettirdiği, markayı kendisine bağladığı ve tanıttığını, karıştırılma tehlikesinin varlığının kabulü için, tüketicinin söz konusu ürün ya da hizmetin aynı firmaya veya en azından aynı işletmeye ekonomik olarak bağlı bir firma tarafından üretildiği inancında olması gerekmektedir ki, davalıya ait “…” ibareli markada üründe ve işletmenin kimliğinde yanılgıya düşeceğinin açıkca belli olduğunu, bu gibi bir durumun müvekkiline vereceği zararın açıkça ortada olduğunu, davacıya müvekkilin marka hakkının ihlal edildiği Ticaret Sicil Gazetesinde aleni olarak ilan edilen adresine …. yevmiye numaralı ile ihtarnamesi ile bildirilmeye çalışılmışsa da adresteki bina yıkıldığından ve muhatap adreste tanınmadığından tebligatın iade edilmiş olduğunu belirterek, davalının haksız rekabeti ve müvekkilin tescilli markasına tecavüzünün tespitine, davalının müvekkilin tescilli markasına tecavüzünün menine, Ticaret sicil müdürlüğünde … Tekstil … şeklinde tescil edilen ticaret ünvanından … ibaresinin terkinine, 10.000-TL manevi tazminatın davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, yargılama giderleri ve ücreti vekâletin karşı yana tahmiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalıya usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildiren tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş, yargılamaya katılmamıştır.
GEREKÇE:
Uyuşmazlık ve Uygulanacak Hükümler, Kanıtların Değerlendirilmesi ve Kabul:
Dava, markaya tecavüz ve haksız rekabetin tespiti, tecavüzün men’i, ticaret unvanından “…” ibaresinin terkini ve manevi tazminat istemlerinden ibarettir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 09/05/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu ticaret unvanının 3. bölümündeki kırmızı ile belirtilen faaliyetlerin davacının markalarının kapsamındaki kırmızı renk ile belirtilen mallar ile aynı/aynı tür/benzer olduğu, davacıya ait markalar ile davalının ticaret unvanı arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunduğu, ancak dava konusu ticaret unvanının markasal kullanımının ispatlanamadığı ve sessiz kalma yoluyla hak kaybının oluştuğu…” ifade edilmiştir.
Davacıya ait tescilli markalar:
16/08/2010 tescil tarihli 2009/49144 sayılı “… ev yenileme paketi 1 takım fiyatına 3 takım” ibaresinden oluştuğu, 20, 35..sınıftaki “Yapıldıkları maddelere ve malzemelere bakılmaksızın mobilyalar. Yatak şilteleri, yastıklar, tıbbi amaçlı olmayan havalı yataklar ve yastıklar, kampçılar için uyku tulumları, deniz yatakları. Aynalar. Arı kovanları, suni petekler ve petek çıtaları. Bebekler için ana kucakları, parmaklıklı oyun parkları (iç mekanlar için), bebek beşikleri, yürüteçler. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul panolar, resimler, tablolar için çerçeveler, kimlik kartları, künyeler, isimlikler, etiketler. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul variller, fıçılar, bidonlar, hazneler (depolar), kutular, ambalaj kapları, nakliye amaçlı konteynerler, sandıklar, taşıma paletleri, vanalar, fıçı muslukları. Ahşap veya sentetik malzemelerden aletedevat ve kap-kacaklar için saplar, kulplar, tutamaklar, düğmeler, şişe tapaları ve kapakları, perçinler, çiviler, vidalar, dübeller, kablo kıskaçları ve kelepçeleri, derz artıları; elbise askıları ( ayaklı , sabitlenen) ve kılıfları. Tahta, mum, balmumu, plastik veya alçıdan mamul bu sınıfa dahil süs ve dekorasyon eşyaları. Sepetler, balıkçı sepetleri. Ev hayvanları için kulübeler, yuvalar, yataklar. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul portatif merdivenler, hareketli merdivenler. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul mobilyalar için bağlantılar, tertibatlar ve parçalar, pencere ve kapı armatürleri, açma kapama tertibatları, kilitler. Bambu perdeler, stor perdeler, şerit perdeler, dekorasyon amaçlı boncuklu perdeler; perde kopçaları, perde halkaları, perde kancaları, perde çubukları. SINIF KODU 35: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil). Büro hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık hizmetleri (Muhasebecilik hizmetleri dahil). İthalat ihracat acente hizmetleri. Ticari ve sınai ürünler için eksperlik hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, kataloglar ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir). ” mal ve hizmetlerini kapsadığı;
23/07/2010 tescil tarihli 2008/61163 sayılı “… Türkiye’nin düğün paketçisi” ibaresinden oluştuğu, 20, 21.sınıftaki “20 Yapıldıkları maddelere ve malzemelere bakılmaksızın mobilyalar. Yatak şilteleri, yastıklar, tıbbi amaçlı olmayan havalı yataklar ve yastıklar, kampçılar için uyku tulumları, deniz yatakları. Aynalar. Arı kovanları, suni petekler ve petek çıtaları. Bebekler için ana kucakları, parmaklıklı oyun parkları (iç mekanlar için), bebek beşikleri, yürüteçler. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul panolar, resimler, tablolar için çerçeveler, kimlik kartları, künyeler, isimlikler, etiketler. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul variller, fıçılar, bidonlar, hazneler (depolar), kutular, ambalaj kapları, nakliye amaçlı konteynerler, sandıklar, taşıma paletleri, vanalar, fıçı muslukları. Ahşap veya sentetik malzemelerden aletedevat ve kap-kacaklar için saplar, kulplar, tutamaklar, duğmeler; şişe tapaları ve kapakları, perçinler, çiviler, vidalar, dübeller, kablo kıskaçları ve kelepçeleri, derz artıları; elbise askıları (ayaklı, sabitlenen) ve kılıfları. Tahta, mum, balmumu, plastik veya alçıdan mamul bu sınıfa dahil süs ve dekorasyon eşyaları. Sepetler, balıkçı sepetleri. Ev hayvanları için kulübeler, yuvalar, yataklar. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul portatif merdivenler, hareketli merdivenler. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul mobilyalar için bağlantılar, tertibatlar ve parçalar, pencere ve kapı armatürleri, açma kapama tertibatları, kilitler. Bambu perdeler, stor perdeler, şerit perdeler, dekorasyon amaçlı boncuklu perdeler; perde kopçaları, perde halkaları, perde kancaları, perde çubukları. 21 Çamaşır mandalları” mal ve hizmetlerini kapsadığı tespit edilmiştir.
28/12/2009 tescil tarihli 2009/02883 sayılı “… Dünya’nın düğün paketçisi” ibaresinden oluştuğu, 20, 35.sınıftaki “20: Yapıldıkları maddelere ve malzemelere bakılmaksızın mobilyalar. Yatak şilteleri, yastıklar, tıbbi amaçlı olmayan havalı yataklar ve yastıklar, kampçılar için uyku tulumları, deniz yatakları. Aynalar. Arı kovanları , suni petekler ve petek çıtaları. Bebekler için ana kucakları, parmaklıklı oyun parkları (iç mekanlar için), bebek beşikleri, yürüteçler. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul panolar, resimler, tablolar için çerçeveler, kimlik kartları, künyeler, isimlikler, etiketler. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul variller, fıçılar, bidonlar, hazneler (depolar), kutular, ambalaj kapları, nakliye amaçlı konteynerler, sandıklar, taşıma paletleri, vanalar, fıçı muslukları. Ahşap veya sentetik malzemelerden aletedevat ve kap-kacaklar için saplar, kulplar, tutamaklar, düğmeler; şişe tapaları ve kapakları, perçinler, çiviler, vidalar, dübeller, kablo kıskaçları ve kelepçeleri, derz artıları; elbise askıları ( ayaklı , sabitlenen) ve kılıfları. Tahta, mum, balmumu, plastik veya alçıdan mamul bu sınıfa dahil süs ve dekorasyon eşyaları. Sepetler, balıkçı sepetleri. Ev hayvanları için kulübeler, yuvalar, yataklar. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul portatif merdivenler, hareketli merdivenler. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul mobilyalar için bağlantılar, tertibatlar ve parçalar, pencere ve kapı armatürleri, açma kapama tertibatları, kilitler. Bambu perdeler, stor perdeler, şerit perdeler, dekorasyon amaçlı boncuklu perdeler; perde kopçaları, perde halkaları, perde kancaları, perde çubukları. SINIF KODU 35: Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil). Büro hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık hizmetleri (Muhasebecilik hizmetleri dahil). İthalat ihracat acente hizmetleri. Ticari ve sınai ürünler için eksperlik hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, kataloglar ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” mal ve hizmetlerini kapsadığı tespit edilmiştir.
11/11/2010 tescil tarihli 2009/66568 sayılı “… mobilya paketi” ibaresinden oluştuğu, 20, 35.sınıftaki “20: Yapıldıkları maddelere ve malzemelere bakılmaksızın mobilyalar. Yatak şilteleri, yastıklar, tıbbi amaçlı olmayan havalı yataklar ve yastıklar, kampçılar için uyku tulumları, deniz yatakları. Aynalar. Arı kovanları , suni petekler ve petek çıtaları. Bebekler için ana kucakları, parmaklıklı oyun parkları (iç mekanlar için), bebek beşikleri, yürüteçler. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul panolar, resimler, tablolar için çerçeveler, kimlik kartları, künyeler, isimlikler, etiketler. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul variller, fıçılar, bidonlar, hazneler (depolar), kutular, ambalaj kapları, nakliye amaçlı konteynerler, sandıklar, taşıma paletleri, vanalar, fıçı muslukları. Ahşap veya sentetik malzemelerden aletedevat ve kap-kacaklar için saplar, kulplar, tutamaklar, düğmeler, şişe tapaları ve kapakları, perçinler, çiviler, vidalar, dübeller, kablo kıskaçları ve kelepçeleri, derz artıları; elbise askıları ( ayaklı , sabitlenen) ve kılıfları. Tahta, mum, balmumu, plastik veya alçıdan mamul bu sınıfa dahil süs ve dekorasyon eşyaları. Sepetler, balıkçı sepetleri. Ev hayvanları için kulübeler, yuvalar, yataklar. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul portatif merdivenler, hareketli merdivenler. Ahşap veya sentetik malzemeden mamul mobilyalar için bağlantılar, tertibatlar ve parçalar, pencere ve kapı armatürleri, açma kapama tertibatları, kilitler. Bambu perdeler, stor perdeler, şerit perdeler, dekorasyon amaçlı boncuklu perdeler; perde kopçaları, perde halkaları, perde kancaları, perde çubukları. 35 Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler (Ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri dahil). Büro hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık hizmetleri (Muhasebecilik hizmetleri dahil). İthalat ihracat acente hizmetleri. Ticari ve sınai ürünler için eksperlik hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çeşitli malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, kataloglar ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” mal ve hizmetlerini kapsadığı tespit edilmiştir.
Dava açıldığı tarihte yürürlükte olan 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun “Marka hakkına tecavüz sayılan fiiller” başlığını taşıyan 29 uncu maddesinde marka hakkına tecavüz sayılan fiiller aşağıdaki gibi düzenlenmiştir: “Aşağıdaki fiiller marka hakkına tecavüz sayılır: a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7. maddede belirtilen biçimlerde kullanmak. b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek. c) Markayı veya ayırt edilemeyecek kadar benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak, başka bir şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak. ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek” 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 29/1(a) maddesinin atıf yaptığı 7. maddesinin 2. fıkrasına göre, marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması hâlinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal veya hizmetlerle aynı veya benzer mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından tescilli marka ile ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. c) Aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde olmasına bakılmaksızın, tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle markanın itibarından haksız bir yarar elde edecek veya itibarına zarar verecek veya ayırt edici karakterini zedeleyecek nitelikteki herhangi bir işaretin haklı bir sebep olmaksızın kullanılması.
Sınai Mülkiyet Kanunu’nun 7. maddesinin 3. fıkrasında ise marka hakkı sahibinin yasaklayabileceği bazı hallere (haksız kullanım şekillerine) yer verilmiştir. Buna göre, aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a) İşaretin, mal veya ambalajı üzerine konulması. b) İşareti taşıyan malların piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması. e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması. Diğer taraftan, Türk Ticaret Kanunu’nun “Unvanına tecavüz edilen kimsenin hakları” başlıklı 52. maddesi ise “Ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebilir. Maddi tazminat olarak mahkeme, tecavüz sonucunda mütecavizin elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığına da hükmedebilir.” hükmünü amirdir.
Bilindiği üzere, ticaret unvanı bir taciri diğer tacirlerden ayırt etmeyi sağlarken, marka ise bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini diğer bir teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırt etmeyi sağlamaktadır. Daha önce tescil edilmiş bir markanın varlığı karşısında marka ile aynı veya benzer ibareler içeren bir ticaret unvanının markasal olarak kullanılması marka hakkına tecavüz teşkil edebilir. Ticaret unvanı veya unvanda yer alan bir kelime, ticaret sicilinde yazılı halinden farklı olarak mal veya hizmetle bağlantılı şekilde kullanılır ve bu kullanıma artık markasal değer atfedilirse, bu durumda marka hakkına tecavüzden bahsedilebilir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun bir kararında1, mevcut bir markanın başkası tarafından ticaret unvanı olarak tescil edilmesinde, unvanın tescili tarihinde, seçilen ibarenin serbest olmadığının belirgin olduğu, oysa unvanın tescili sırasında, bu ibarenin serbest olması, yani üçüncü şahsın ibare üzerinde hukuken ileri sürebileceği bir hakkının bulunmaması gerektiği ifade edilmiş ve öncelik hakkına vurgu yapılmıştır. Bu ifadelerden anlaşıldığı üzere, Hukuk Genel Kurulu, kararını, “öncelik ilkesine” dayandırmıştır. Buradan çıkan sonuç: Aynı işaret farklı kişiler tarafından farklı ayırt edici işaretlere konu edilirse, bu durumda işareti ilk önce kullanan, tanıtan ve/veya tescil ettirene öncelik tanınacaktır.
Marka veya ticaret unvanı arasında, kullanım aşamasında oluşabilecek karıştırılma tehlikesinin incelenmesine geçmeden önce markasal ve unvansal kullanım şekillerinin belirlenmesi gerekir. Bir işaretin unvan olarak kullanılıp kullanılmadığı ilgili tüketici kesiminin algısına göre belirlenir. Şayet ortalama tüketici, adı, bir tacirin ticarette kullandığı ad olarak algılıyor, o adda, tacirin kökenine ilişkin işaret görüyorsa unvansal bir kullanımdan söz edilecektir. Buna karşılık adın, kullanım yeri veya kullanım şekli nedeniyle, ortalama tüketici gözünde unvan olarak algılanması mümkün değil ise unvansal kullanım oluşmayacaktır. Bu bağlamda özellikle ticari belge ve yazışmalar üzerindeki, taciri gösteren ve mal veya hizmete yönelik bir vurgusu olmayan kullanımların unvansal kullanım özelliği taşıdıkları düşünülecektir. Kullanımın markasal değil, unvan kullanımı olarak kabul edilebilmesi icin, ticaret unvanının sicilde yazılı ve kayıtlı olduğu şekilde kullanılması ve unvandaki çekirdek sözcük ya da sözcüklerin, farklı renkte, büyük puntolarla ya da öne çıkarılarak kullanılmamış olması gerekmektedir. Yine unvanın kullanıldığı yer de tüketici algısı açısından önemlidir. Ürünler üzerinde, ilanlarda veya reklamlarda yer alacak kullanımların unvansal etki yanında markasal etki doğurma olasılığı yüksek olacaktır.
Herhangi bir işaretin, marka olarak kullanılması “markasal kullanım” olarak adlandırılır. Bir işaretin marka olarak kullanılıp kullanılmadığı ise, ilgili tüketicinin algısına göre belirlenmelidir. Şayet ortalama tüketici, o işareti bir mal veya ürünün markası olarak algılıyor, işarette, malın veya hizmetin kökenine ilişkin işaret görüyorsa markasal bir kullanımdan söz edilecektir. Markasal kullanımdan söz edebilmek için kullanımın ürünler üzerinde olması zorunlu değildir. İlanlarda, kataloglarda, ticari belgelerde, ürünle bağlantılı olarak markasal etki doğuracak şekildeki tüm kullanımlar markasal kullanım oluşturur. (Prof. Dr. Mehmet Emin BİLGE, Marka ve Ticaret Unvani Arasinda İltibas 28 Kasım 2014 tarihli I. Fikri Mülkiyet Hukuku Uluslararası Sempozyumu” Tebliğ). Markaların kaynak gösterme fonksiyonunu ticaret unvanlarının yerine getirilmesi söz konusu değildir. Zira tüketici algısı doğrudan markalara yönelir ve ürünün markasına göre tüketici zihninde bir köken algısı oluşur. Unvanın, ürün üzerinde marka algısı oluşturacak bir ölçekte ve karakterde kullanılması ise unvan kullanımı sınırlarını aşacak ve markasal bir kullanım niteliği kazanacaktır. Ticaret unvanı kullanımının markasal etki de doğurduğu ilk durum, unvanın fiziksel olarak ürünler üzerine yerleştirilmesi ile olan kullanımdır. Bir işaretin unvan olarak ürün üzerinde kullanımında, unvan ile ürün ilişkilendirilecek ve markasal bir etki doğacaktır. Son olarak, unvanın ürün kataloğunda ve reklamda kullanılması, incelenmesi gereken bir diğer durumdur. Birçok firma kendi ürettiği ürünler için hazırladığı katalog ve reklamlarında kendi unvanına yer vermektedir. Böyle bir kullanımın markasal etki doğuracağı açıktır. Hukukumuzda da, bir markanın ihlal edilmesinin, sonraki kullanımın markasal bir etkisinin olmasını şart koştuğu sonucu çıkmaktadır. Kullanılan ticaret unvanı, yasal mevzuata uygun olarak kullanılmakta ve markasal bir etki doğmamakta ise, başkasının marka hakkını ihlal etmeyeceği gibi haksız rekabet de oluşturmayacaktır. Eğer bir tacir, piyasada satıcı olarak yer almıyor, hammadde veya ara maddeler üretiyor ve doğrudan ürünün tüketicisi ile muhatap olmuyorsa, fason üretim yapıyorsa, kullanım özellikleri de dikkate alınarak markasal etkisi olmayan bir unvansal kullanımdan söz edilebilecektir. Bu noktada, tacirin kullandığı farklı bir markasının olması da önem taşır. Bununla birlikte, SMK 7/3-d bendine göre “İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bağlantısı olmaması şartıyla işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük ya da benzeri biçimlerde kullanılması.” ve 7/3-e bendine göre “Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması hâlinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması” hususu SMK’da düzenlenmiş ve marka sahibine bu durumun önlenmesine dair hak tanımıştır. Yargıtay bir kararında unvan kullanımının marka hakkına ihlal oluşturması için markasal kullanımın gerekliliğini vurgulamıştır; “Mahkemece, toplanan kanıtlar ve bilirkişi raporuna göre, davacının “… Hastanesi” + “Şekil”, “…” ibareli tescilli markalarının sahibi olduğu, 01.08.2005 tarihinde tescil edilen davalı şirketin amaç ve konusu kapsamında sağlık ve hastane hizmetlerinin yer aldığı, davalının gerek İl Sağlık Müdürlüğü ile yazışmalarında, gerekse, büroşür, ilan, reklam gibi tanıtım vasıtalarında, ticaret unvanını sadece tescilli olduğu gibi “… … Özel Sağlık Hizmetleri Cerrahi Tıp Merkezi Ticaret Ltd. Şti.” şeklinde değil, aynı zamanda “…” ibaresini diğer unsurlara göre daha büyük ve ön planda yer vererek kullandığı, bu kullanımın TTK’nun 52 ncı maddesi anlamında tescilli bir ticaret unvanının kullanımı kapsamını aşarak markasal kullanıma dönüştüğü anlaşılmakla, …gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir”.
Dosya kapsamında, davalının ticaret unvanının markasal kullanımına ilişkin herhangi bir belgenin bulunmadığı tespit edilmiştir.
Davacıya Ait Markaların ve Dava Konusu Ticaret Unvanının Benzer Olup Olmadığı Bakımından Değerlendirme:
Davacıya ait markalarda “…” ibaresinin esas unsur olduğu, davalıya ait ticaret unvanının esas unsurunun da ek unsur konumundaki “…” ibaresi olduğu değerlendirilmektedir. Dava konusu ticaret unvanının esas unsuru ile davacı markaları işitsel, görsel ve kavramsal olarak karşılaştırıldığında, dava konusu ticaret unvanı ile davacı markalarının esas unsurlarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak aynı veya çok benzer olması nedeniyle dava konusu ticaret unvanı ile davacıya ait markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak karıştırılmaya yol açacak derecede benzerlik bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Sessiz Kalma Yoluyla Hak Kaybı:
Yargıtay Hukuk genel Kurulu’nun E. ….tarihli kararında; “Sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesi ticaret unvanları yönünden açılacak davalarda da söz konusudur. Gerçekten aynı veya benzer bir ticari ad ve işaretin başka bir kişi tarafından ticaret unvanında kullanılması hâlinde önceki hak sahibinin dava açarak bu unvanın terkinini veya değiştirilmesini talep etmesi mümkündür. Ancak bu hakkın kullanılması imkânının önceki hak sahibine sınırlandırılmaksızın tanınması bazı hâllerde haksız sonuçlar doğurabilmektedir. Zira iyi niyetli olarak ticaret unvanını tescil ettirmiş ve kullanmaya başlamış olan tacirin, para ve emek sarf ederek bu unvan altında yatırımlar yapması, ancak önceki hak sahibinin bu durumdan haberdar olmasına rağmen uzun süre sessiz kaldıktan sonra dava açması “dava hakkının kötüye kullanılması” olarak nitelendirilmelidir. Keza sonraki ticaret unvanının bilinmesi veya devam eden tecavüze karşı uzun süre sessiz kalındıktan sonra dava açılması, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilecektir.
Ticari ad ve işaretin sahibi, haklı bir sebep olmaksızın hakkını uzun süre kullanmayarak bundan sonra da kullanmayacağı yönünde bir kanaat oluşturmuşsa artık bu hakkını kullanamaması gerekir. Bu nedenle önceki hak sahibinin, TMK’nin 2. maddesi gereğince belli bir davranışta bulunması gerekirken sessiz kalması sonucu, ticaret unvanını daha sonra iyi niyetli olarak tescil ettiren kişiye karşı dava açma hakkını veya devam eden eylemli kullanımını men etme hakkını kaybettiği kabul edilmelidir (Yasaman, Hamdi/ Yusufoğlu, Fülürya: Marka Hukuku, İstanbul, 2004, s. 856).
Sessiz kalma yoluyla hak kaybında, hak genel olarak sona ermemekte, sadece bu haktan eylemine sessiz kalınan kişi ya da kişilerin yararlanmasına katlanılmaktadır. Zira tacirin, bir hakkını bilerek isteyerek belli bir süre kullanmaması sebebiyle ticaret unvanından doğan hakkı kaybolmamakta, sadece uzun süredir var olan kullanıma/tescile sessiz kalmış olması sebebiyle bu duruma zımnen icazet verildiği kabul edilmektedir.
Sessiz kalma yoluyla hak kaybından bahsedilebilmesi için, önceki hak sahibinin ticari ad ve işaretin aynısının veya benzerinin ticaret unvanı olarak tescil ettirildiğini veya başkaları tarafından kullanıldığını bilmesi ve buna rağmen sessiz kalmış olması gereklidir. Buna karşın ticaret unvanlarının ticaret siciline tescil edilmek zorunda olmaları ve tescilin olumlu etkisi nedeniyle tescil ve ilan edilmiş ticaret unvanının bilinmediği ileri sürülemeyecektir. Bununla birlikte önceki hak sahibinin uzun süre sessiz kalması mücbir sebep ya da objektif imkânsızlık gibi haklı bir nedene dayanıyorsa ve bunun ispatlanması hâlinde sessiz kalma yoluyla hak kaybı söz konusu olmayacaktır.” (Yargıtay Hukuk genel Kurulu’nun E. 2017/11-27 K. 2020/225 T. 26.02.2020 tarihli kararı)
Önceki hak sahibi, ticari ad ve işaretin bir başkası tarafından ticaret unvanı olarak tescil edilmesine veya kullanılmasına sessiz kalmayarak dava yoluna başvurursa artık sessiz kalma sebebiyle hak kaybı söz konusu olmamaktadır. Bununla birlikte önceki hak sahibi dava yoluna başvurmadan önce ihtarname göndermesi de sessiz kalmadığı anlamına gelmelidir. Ancak dikkat edilmesi gereken husus, uzun süre boyunca, belirli aralıklarla sadece ihtarname gönderen, fakat dava açmayan ve ihtarname dışında unvanın kullanılmaması için herhangi bir girişimde de bulunmayan önceki hak sahibinin sessiz kalmadığını ileri sürmesi, hakkın kötüye kullanılması olarak değerlendirilebilir. O hâlde kullanımın daha fazla devamını istemeyen önceki hak sahibi, bu arzusunu açıklayan bir ihtarname göndermiş ise de makul bir süre içinde bu iradesini dava yoluyla da göstermelidir.
Sessiz kalma yoluyla hak kaybının söz konusu olabilmesi için, önceki hak sahibinin, ticaret unvanının aynısının veya benzerinin kullanılmasına belirli bir süre sessiz kalmış olması gereklidir. Ancak ticaret unvanı yönünden sessiz kalmanın ne kadar süre geçtikten sonra hak kaybına sebep olacağı TTK’de düzenlenmiş değildir. Bununla birlikte 10.01.2017 tarihinde yürürlüğe giren 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu (SMK) ile ilk defa marka hukukunda hükümsüzlük davaları yönünden sessiz kalma yoluyla hak kaybına ilişkin bir düzenleme getirilmiştir. SMK’nin 26/6. maddesi; “Marka sahibi, sonraki tarihli bir markanın kullanıldığını bildiği veya bilmesi gerektiği hâlde bu duruma birbirini izleyen beş yıl boyunca sessiz kalmışsa, sonraki tarihli marka tescili kötü niyetli olmadıkça, markasını hükümsüzlük gerekçesi olarak ileri süremez” hükmünü haizdir. Buna göre marka hükümsüzlük davalarında sessiz kalma yoluyla hak kaybı ilkesinin uygulanabilmesi için beş yıllık sürenin geçmiş olması gerekmektedir. Ancak ticaret unvanı yönünden mevzuatta bir süre belirlemesi bulunmadığından TMK’nin 2. maddesi de gözetilmek suretiyle her somut olayın özellikleri dikkate alınarak sürenin belirlenmesi gerekmektedir.”
Sessiz kalma iddiası, temel olarak davacının 15/06/2021 tarihinde gönderdiği ihtarnameden 2 yıl sonra dava açmasına dayandırılmaktadır. (davalı dilekçesinden alıntı ile: “davalıya ilk ihtarnamesini 15/06/2021 tarihinde göndermiş olduğunu, 07/12/2021 tarihinde huzurdaki dava açıldığını,” bu çerçevede; dava tarihine kadar kesintisiz devam eden bir kullanımının bulunması nedeniyle, davacının sessiz kaldığının kabulünün uygun olmadığı sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.
Tüm bu tespit ve değerlendirmeler neticesinde, davalının kullanımlarının davacıların marka hakkını ihlal ettiğine ilişkin iddianın ispatı bakımından hiçbir delil ibraz edilmediği, ticaret unvanları arasında var olan benzerlik ve iltibas bulunması ve davacı markalarında yer alan “…” ibaresinin davalının ticaret unvanında yer alması nedeniyle davalının ticaret unvanında yer alan “…” ibaresinin terkini yönünde talepte bulunabileceği ve uyuşmazlıkta davalı ticaret unvanından “…” ibaresinin terkini koşullarının oluştuğu sonuç ve kanaatine ulaşılmıştır.

Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davalılardan davanın kısmen kabulüne, davalının ticaret unvanından “…” ibaresinin terkinine, fazlaya dair istemlerin reddine karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-Davalının ticaret unvanından “…” ibaresinin terkinine,
3-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
4-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın tahsili ile kalan 21,40 TL bakiye harcın davacıya iadesine,
5-Davacı için AAÜT uyarıca kabul edilen kısım yönünden 7.375,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak alınarak davacıya verilmesine,
6-Kabul red oranına göre aşağıda dökümü gösterilen ve davacı tarafından yapılan 2.674,20 TL yargılama giderinden payına düşen 1.337,10 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, kalanının üzerinde bırakılmasına,
7-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.16/06/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸
Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 127,10-TL
Posta Masrafı 247,10-TL
Bilirkişi Masrafı 2.300,00.-TL
Toplam 2.674,20.-TL