Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/365 E. 2022/182 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/365 Esas – 2022/182
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/365
KARAR NO : 2022/182

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 07/12/2021
KARAR TARİHİ : 09/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/06/2022
DAVA:
Davacı vekili 07/12/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 2018/78401 sayılı ve “…” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından nihai olarak reddedildiğini, oysa Davalı yanın … sayısı ile gerçekleştirdiği “…” ibareli marka başvurusunun, müvekkilinin “…” ibareli markaları ile benzer ve iltibas ihtimaline neden olduğu, bu husustaki itirazlarının kurum tarafından reddolunduğunu, müvekkilinin tanınmış “…” markalarının sahibi olduğunu, aynı zamanda “…” ibaresini taşıyan tescilli markasının bulunduğunu, 2000/21305 ve 2018/78401 sayılı markalarının bulunduğunu, bu ibarenin zayıf marka olarak değerlendirilemeyeceğini, “…” markasının bilinen bir anlamı olduğundan bahisle zayıf marka olarka görülemeyeceğini, Yüksek Mahkeme kararlarında bir ibarenin zayıf marka olarak kabul edilebilmesi için tescil edildiği mal ve hizmetlere yakın olması gerektiğinin kabul edildiğini, müvekkili şirketin “…” esaslı unsuruna haiz markalarının halihazırda tescilli olması sebebiyle kanunun kendisine tanıdığı korumadan yararlanması gerektiğini, dava konusu markanın da müvekkili markası ile aynı s ınıfları kapsadığını, dava konusu markanın 35’inci sınıfın ilgili alt sınıfında yer alan 29 ve 30’uncu sınıfa ilişkin olan mal ve/veya hizmetlerin tümü, ilgili alt sınıfta yer alan 32’inci sınıfa ilişkin “Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar. Enerji içecekleri (alkolsüz); proteinle zenginleştirilmiş sporcu içecekleri.” hizmetini kapsar bir şekilde tescil edildiğini, bu bakımdan taraf markaları arasında sınıfsal benzerliğin mevcut olduğunu, markaların kapsamlarında yer alan mal ve hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesinin ortalama tüketiciler olduklarını, özellikle gıda emtialarını temsil eder nitelikte olan markalar arasındaki küçük benzerliklerin bile iltibasa sebebiyet verebileceğini, müvekkilinin 21 yılı aşkın bir süredir “…” markalarını kullanmakta olduğunu, dava konusu markanın da müvekkilinin markası ile bu anlamda ilişkilendirilebilir olduğunu, … markasını gören tüketicinin, doğrudan müvekkili markalarını anımsayacağını, gıda ürünlerinin ilgili tüketicilerinin ortalama kimseler olduklarını, …” markasının içerisinde hiçbir değişikliğe uğramadan müvekkili şirketin “…” markası yer almakta olup bahse konu marka ile müvekkili şirket markaları arasında işitsel ve kavramsal benzerlikler ciddi yoğunlukta olduğunu, markaların kavramsal olarak da benzer olduklarını, belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…” ibareli markanın 35’inci sınıfın ilgili alt sınıfında yer alan 29 ve 30’uncu sınıfa ilişkin olan mal ve/veya hizmetlerin tümü, ilgili alt sınıfta yer alan 32’inci sınıfa ilişkin “Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar. Enerji içecekleri (alkolsüz); proteinle zenginleştirilmiş sporcu içecekleri.” mal ve/veya hizmet sınıflarına ilişkin emtialar yönünden karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; kurum kararının yerinde olduğunu beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; Müvekkilinin www…..com internet sitesi üzerinden ürün satışı gerçekleştiren bir firma olduğunu, müvekkili markası ile davacı markasının tamamen farklı olduğunu, markaların faaliyet alanlarının farklılaştıklarını, “…” kelimesinin genel bir kelime olduğunu ve ek unsurlarla birlikte ayırt edicilik kazandığını, müvekkili markasının bu haliyle davacı markaları ile aynı olmadığını, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, “…” ibaresi içerir şekilde çok sayıda markanın halihazırda tescilli olduğunu beyan ederek davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şirkete ait … başvuru numaralı “…” ibareli markanın 35’inci sınıfın ilgili alt sınıfında yer alan 29 ve 30’uncu sınıfa ilişkin olan mal ve/veya hizmetlerin tümü, ilgili alt sınıfta yer alan 32’inci sınıfa ilişkin “Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar. Enerji içecekleri (alkolsüz); proteinle zenginleştirilmiş sporcu içecekleri.” hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 15/10/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 07/12/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 23/05/2022 havale tarihli raporun çoğunluk görüşünde konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu … sayılı başvurunun, davacı yana ait 2018/78401 sayılı marka ile dava konusu edilen 35. Sınıftaki emtialar bakımından benzer emtiaları kapsadığı, Bununla birlikte rapor kapsamında ayrıntılı olarak açıklanan gerekçelerle “…” ibaresinin, taraf markaları kapsamlarında yer alan mal ve hizmetler açısından sahip olduğu ayırt edicilik düzeyinin birbirinden farklı olduğu, dava konusu olan 35.05 alt grubu hizmetler açısından bu ibarenin yaygın bir pazarlama sözcüğü olarak kullanımı bulunmasından kaynaklı ayırt edici gücünün son derece zayıf olması ve başvurunun bütün olarak “…” şeklinde bir promosyon, slogan niteliği taşır mahiyette bütün olarak algılanacak bir ibareden oluşması karşısında, taraf markaları arasında “…” kelimesinin yarattığı benzerliğin, dava konusu edilen emtialar açısından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açmayacağı…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 35.sınıftaki “35.sınıf: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri. Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış m ısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. Pekmez. Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar. Enerji içecekleri (alkolsüz); proteinle zenginleştirilmiş sporcu içecekleri.” mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise 2018/78401 sayılı ve “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 30.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu marka başvurusu kapsamında 35.05 alt grubunda yer alan ve 29, 30. ve 32 Sınıftaki bir kısım gıda ürünlerinin satışına özgülenmiş hizmetler ile davacı yanın 2018/78401 sayılı markası kapsamında 30. Sınıfta yer alan mallar arasında doğrudan mal – üretilen malın satışına yönelik satış hizmetinden kaynaklı bir benzerlik ilişkisi yer aldığı tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu “…” şeklindeki başvurunun “…” ve “bitmez” kelimeleri ile oluşturulmuş bir slogan markası niteliğinde sözcük grubu markası olduğu, markanın bu haliyle bütün olarak algılanması gerektiği, tescil edilmek istenildiği 35. Sınıf 05. Alt grubundaki hizmetlerin özünde satış/perakende mağazacılık hizmetleri olduğu gözetildiğinde, dava konusu markanın bütün olarak indirimli, kampanyalı ürünlerin satışının yapıldığına yönelik promosyon amaçlı bir ibare algısı yarattığı, zira “…” kelimesinin günlük dilde “Herhangi bir şey için en uygun zaman, uygun durum veya şart, vesile, okazyon” anlamlarına gelen bir kelime olduğu, bu anlamı itibariyle ticaret hayatında yaygın bir pazarlama söylemi olarak kullanıldığı sonucuna varılmıştır..
Davacı yanın önceki tarihli markası ise kelimesinden oluşmakta olup başvuru kapsamında başkaca hiçbir ek veya ayırt edici unsur yer almamaktadır. Bu tespitler sonrasında yapılması geren değerlendirme davacı yanın önceki tarihli markasının kendisi olan “…” kelimesi ile dava konusu markayı oluşturan “…” ibaresi arasında, “…” kelimesinin birebir kullanımından kaynaklı tüketici nezdinde bir benzerlik oluşup oluşmayacağı ve bu benzerliğe bağlı olarak da işaretler arasında ilişkilendirme ihtimali dahil karıştırma ihtimaline yol açacak düzeyde bir algının tüketici tarafından edinilip edinilmeyeceğinin tespiti noktasında toplanmaktadır.
İşbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Zira önceki markanın tek ve baskın unsurunun, bir bütün olarak sonraki markada da yer alması halinde, işaretlerin kısmen aynı oldukları ve ilgili tüketicide bu doğrultuda bir etki bırakacağı kabul edilmektedir. Keza yine bir markanın önceki markaya eklenmiş bir diğer kelimeden oluşması iki markanın benzer markalar olduğu yönünde bir göstergedir.
Somut uyuşmazlık özelinde taraf markalarında ortak olarak kullanılan unsurun “…” ibaresi olduğu görülmektedir. “…” ibaresi, davacı markasının doğrudan kendisini oluşturmaktayken dava konusu marka içerisinde “…” şeklinde bir bütün olarak kullanılmıştır. Yukarıda da değinildiği üzere “…” kelimesi ise Türkçe anlamı bulunan ve günlük dilde, özellikle de ticaret hayatındaki “satış hizmetlerinde” yaygın, sık ve sektörel kullanımı bulunan bir ibare olup bu tür kelimelerin ayırt edici vasfı, özgün markalar kadar yüksek değildir. Bu bağlamda her ne kadar “…” kelimesi davacı yan adına 30. sınıftaki mallar açısından tescil edilmiş ve ilgili mallar açısından ayırt ediciliği bulunan bir ibare ise de aynı ibare 35. Sınıftaki satış hizmetlerini kapsayan 35.05 alt grubu açısından eş düzeyde bir ayırt edici niteliğe haiz olmayıp ilgili sınıfta pek çok farklı hak sahibince marka korumasına konu edilerek tescile bağlanmış bir ibaredir. Nitekim kelimenin kavramsal karşılığı itibariyle marka içerisindeki kullanımında tüketiciye ucuzluğun/indirimin, normale kıyasla daha uygun fiyatlı ürünlerin satışının yapıldığı yönünde pazarlama amaçlı olumlu bir mesaj veren bu ibare tüketici nezdinde ilgili sınıf açısından ayırt edici niteliği bulunan kavram olarak yorumlanmayacaktır. Başka bir ifadeyle tüketicinin, 35.05 alt grubunda yer alan hizmetlerde “…” ibaresine markasal bir anlam yükleme eğilimi son derece düşük olacaktır.
Böyle bir durumda ise her iki taraf markasının ortak olarak “…” ibaresini içermelerine rağmen, ortalama bir tüketicinin, taraf markalarının bütünsel algılarında salt bu ibare nedeniyle oluşan benzerlikten ötürü bir yanılgı yaşama ihtimali bulunmayacağı, bu algıda tekrar vurgulamak gerekir ise 35.05 alt grubu hizmetler açısından “…” ibaresinin ayırt edici vasfının son derece zayıf oluşunun etkili olacağı, davacı yanın tek başına “…” ibaresi içerir markasının 30. Sınıftaki gıda ürünlerinin kendisi üzerinde olduğu, her ne kadar gıda ürünleri ve bu ürünlerin satışına yönelik hizmetler arasında benzerlik bulunduğu kabul edilmeli ise de “…” ibaresinin bu iki sınıf açısından sahip olduğu anlama bağlı ayırt edici karakterinin değişkenlik göstereceği değerlendirilmektedir. Dolayısıyla tüm bu hususlar bir bütün olarak değerlendirildiğinde, dava konusu marka içerisinde “…” ibaresinin kullanımının, tüketici nezdinde, taraf markaları arasında ekonomik ya da idari bir ilişki bulunduğu yönünde bir sonuca sebebiyet vermeyeceği sonucuna varılmıştır.
Sonuç olarak taraf markaları arasında başvuruda yer alan mal ve hizmetler bakımından bir ilişki bulunmakta ise de markaları oluşturan işaretler bir bütün olarak karşılaştırıldığında ortak unsur olan “…” ibaresinin, uyuşmazlığa konu 35.05 alt grubundaki satış hizmetlerinde ticaret hayatında yaygın kullanımı bulunan bir pazarlama ibaresi olduğu, dolayısıyla bu ibarenin ayırt edici vasfı yüksek, özgün, yaratılmış bir kelime gibi değerlendirilemeyeceği, dava konusu markanın bütün olarak algılanacağı ve bütün algısında, davacı markalarını çağrıştırma veya davacı markaları ile ilişkilendirilme ihtimalinin, uyuşmazlığa konu hizmetlerde olmayacağı, tüketicinin söz konusu iki marka arasında herhangi bir bağlantı kurmayacağı, markalar arasındaki farklılıkların, tüketicinin, taraf markalarının aynı iktisadi ya da idare kaynaktan çıktığı yönünde bir algıya kapılmasını engelleyecek düzeyde olduğu, tüketicinin taraf markaları ile karşı karşıya kaldığında, iki farklı marka karşısında olduğunu derhal algılayabileceği, gerek bütünsel ve gerekse içerisinde bulunan unsurlar itibariyle başvuru konusu işaretin davacı markalarını sunan işletmeyle idarî ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçimde bir algı oluşturmasının mümkün olmadığı, dava konusu markanın davacı markalarının yeni bir versiyonu, serisi veya aynı aileye dahil yeni bir üyesi olarak algılama ihtimalinin bulunmadığı sonuç olarak taraf markaları arasında iltibas ihtimaline yol açacak düzeyde bir benzerliğin mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın düşümü ile 21,40 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalılar için 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 09/06/2022