Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/364 E. 2022/209 K. 21.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/364
KARAR NO : 2022/209
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 06/12/2021
KARAR TARİHİ : 21/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/06/2022
DAVA:
Davacı vekili 06/12/2021 harç tarihli dava dilekçesiyle; müvekkili şirketin TÜRKPATENT’e … sayılı “…” ibareli marka tescil başvurusu yaptığını, başvurularının Markalar Dairesi Başkanlığı kararı ile re’sen reddedildiğini, bu ret kararına karşı yaptıkları itirazın bu kez TÜRKPATENT YİDK kurulunca 6769 sayılı SMK’nun 5/1-(b), (c) bentleri uyarınca nihai olarak reddedildiği, oysa müvekkilinin Meksika’da 1945 yılında kurulan farmasötik kalitede ecza grubunda yiyecek ve içecekler başta olmak üzere izotonik ve enerji içecekleri üretimi ve dağıtımı yaptığını, tıbbi kullanım için uyarlanmış diyetetik gıdalar ve benzeri birçok kategoride tüketicilere hizmet sunduğunu, … ve … ibaresinin dünyaca ünlü tanınmış marka olduğunu, bu markaların çocuklara ve yetişkinlere sağlıklı yaşam ürünleri sunduğunu, … ve … markalarının 60 üzerinde ülkede tescilli olduğunu ve aralıksız uzun yıllardır kullanıldığını, … markasının ilk 15.02.1963 yılında Meksika’da tescil edildiğini, müvekkilinin bu marka adı altında reklam ve tanıtım yaptığını, Türkiye dışındaki bir dizi mecralarda güçlü ya da prestijli marka unvanı aldığını, promosyon çalışmaları gerçekleştirdiğini, yarışmalar düzenlediğini, bu nedenle markanın dünya çapında tanınmış ve itibarlı bir marka olması nedeniyle yüksek ayırt edici niteliğe haiz olduğunu, elektrolit markasının özgün kompozisyonu nedeniyle ayırt edici bir marka olduğunu, piyasada … markasının genel kullanımının bulunmadığını, Türk patent nezdinde tescil kararı verilen … ya da İngilizce karşılığı … markalarının olduğunu … markasının Meksika başta olmak üzere ana ve resmi dili İngilizce olan ülkelerin neredeyse hepsinde herhangi bir tescil engeli olmaksızın tescil edildiğini, müvekkilinin markasının Paris Sözleşmesinin 4. Mükerrer 6. Maddesinin A-1 fıkrasına göre Türkiye’de tescil edilmesi gerektiğini belirterek, … sayılı “…” ibareli müvekkil başvurusunun reddine dair TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; başvuru konusu markanın asli unsurunun … ibaresinden oluştuğunu, bu ibarenin serbest iyon içeren ve elektriksel iletkenliğe sahip ortam anlamına geldiğini, elektrik yüküne sahip olan ve kanda, dokularda, organlarda ve diğer vücut sıvılarında bulunan ve bu minerallerin sıvılarda çözüldüğü ve piyasada tescilli istenen 05. SINIF: İspençiyari, tıbbi müstahzarlar; tıbbi amaçlı sıhhi müstahzarlar; tıbbi kullanım için adapte edilmiş diyetetik gıdalar ve maddeleri, bebek mamaları; insanlar ve hayvanlar için diyet takviyeleri. 32. SINIF: Biralar; şişelenmiş su; maden suyu ve havalandırılmış sular; ferahlatıcı alkolsüz içecekler; lezzetlendirilmiş ve diğer alkolsüz içecekler; izotonik içecekler; enerji içecekleri; meyveli içecekler ve meyve suları; şuruplar ve içecek yapmak için diğer alkolsüz müstahzarlar; sodalar; hindistancevizi suyu mallarında sağlıklı içecek vasfıyla kullanıldığı belirlenmiştir. Kullanıldığı ihtiva ettiği bu açık ve belirgin anlam göz önüne alındığında 6769 S. SMK’nın 5/1-b ve 5/1-c bentleri uyarınca reddine yönelik kararın hukuka uygun olduğunu beyan ederek, davanın reddine istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER:
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, delilleri toplanmış, iptali istenen … sayılı YİDK kararı ve davacıya ait … sayılı “…” ibareli başvuru sayılı marka işlem dosyası getirtilmiş, teknik ve özel bilgiyi gerektiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor objektif, dosya kapsamındaki delillerle tutarlı denetim ve hüküm kurmaya yeterli kabul edilmiş, ve Mahkememizce de benimsenmiştir.
GEREKÇE
Uyuşmazlığın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Değerlendirilmesi ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali istemine ilişkindir. Kararın davacı vekiline 06/10/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 06/12/2021 tarihinde açılan davanın 5000 sayılı kanunun 15/C maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Uyuşmazlığın özü, davacının … sayılı “…” ibareli başvurusu yönünden, 6769 sayılı SMK’nun 5/1-(b) ve (c) madde ve bentleri anlamında tescil engeli bulunup bulunmadığından ibarettir.
… sayılı başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davacının, 01/12/2020 tarihinde “…” ibaresinin 05, 32. sınıflarda yer alan “05. SINIF: İspençiyari, tıbbi müstahzarlar; tıbbi amaçlı sıhhi müstahzarlar; tıbbi kullanım için adapte edilmiş diyetetik gıdalar ve maddeleri, bebek mamaları; insanlar ve hayvanlar için diyet takviyeleri. 32. SINIF: Biralar; şişelenmiş su; maden suyu ve havalandırılmış sular; ferahlatıcı alkolsüz içecekler; lezzetlendirilmiş ve diğer alkolsüz içecekler; izotonik içecekler; enerji içecekleri; meyveli içecekler ve meyve suları; şuruplar ve içecek yapmak için diğer alkosüz müstahzarlar; sodalar; hindistancevizi suyu.” mal ve hizmetlerinde kullanılmak üzere marka olarak tescili istemiyle davalı kuruma başvuruda bulunduğu, … kod numarasını alan başvurunun mutlak ret nedenleri yönünden incelenmesi sonucu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca, 6769 sayılı SMK’nun 5/1-(b) ve (c) bendi uyarınca reddine karar verildiği, bu kararın yeniden incelenmesi isteminin ise, TÜRKPATENT YİDK’nun, … sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiği, anılan kararın iptali istemiyle Mahkememiz önündeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş, buna göre;
6769 S. SMK’nın 5/1-b Maddesine Göre Değerlendirme:
6769 S. SMK’nın 5/1-b bendi gereğince ‘’Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler” marka olarak tescil edilemez. Belirtilen resen ret, tescil engeli bakımından aranan ayırt edicilik koşulu, başvuru veya tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerle ilişkin olarak ayırt ediciliği nitelemektedir. Başka bir ifadeyle aranan temel kriter somut ayırt ediciliktir. Söz konusu tescil engeline ilişkin düzenlemenin gerekçesinde “Maddenin birinci fıkrasının (b) bendinde, sicilde gösterilebilir olmasına rağmen ‘ilgili mal veya hizmetler için’ ayırt ediciliğe sahip olmayan, dolayısıyla tüketiciler tarafından marka olarak algılanmayacak işaretlerin tescil edilemeyeceği düzenlenmiştir. …” şeklinde bir açıklama yapılmıştır. Gerekçede kullanılmış olan “ilgili mal veya hizmetler için ayırt ediciliğe sahip olma” ifadesi, buradaki ayırt ediciliği, marka olarak seçilmiş işaretin, kapsamındaki mal veya hizmetlere “bağlı/bağımlı ayırt edicilik”tir. Söz konusu tescil engelini örneklendirmeye çalışırsak; bira şişesi şeklinin “bira” malları için tescil edilmek istenmesi durumunda şeklin, tescil kapsamındaki mala bağlı/bağımlı bir işaret olması nedeniyle “herhangi bir şekilde ayırt edici niteliği bulunmayan işaret” olmaktan kaynaklı mutlak tescil engeli söz konusu olacaktır. Aynı şekilde “anahtar” sözcüğünün “anahtarlıklar, çilingir hizmetleri” gibi mal veya hizmetler için tescil edilmek istenmesi durumunda da marka olarak tescil edilmek istenen işareti oluşturan sözcük unsurunun, tescil edilmek istendiği mal veya hizmetlere bağlı/bağımlı olması nedeniyle tescil edilebilmesi mümkün olmayacaktır. Federal Mahkemeler de, “tescili talep edilen malın/hizmetin hedef kitlesinde olan, ortalama bir bilgi seviyesine sahip kişi”leri, “ilgili tüketici” olarak adlandırmaktadır. Ortalama tüketici algısı, tescili talep edilen mala/hizmete göre değişmekte, bazı mal/hizmet alımlarında tüketici yüksek seviyede bir dikkat göstermekte, daha özenli bir inceleme yapmaktadır. Örneğin, tüketici beyaz eşya alırken gösterdiği dikkati ve özeni, gıda ürünleri için göstermemektedir. Bunun nedenleri arasında tüketime konu malların/hizmetleri kullanım alanları, süresi, satın alma sıklığı gibi hususlar yer almaktadır.
Davaya konu uyuşmazlık kapsamında davacının başvurusunda tescil edilmek istenen 05 ve 32. Sınıfta yer alan redde konu malları kapsamadadır. Söz konusu mallar günlük hayat içinde, insanların sık hizmet alımına konu olan mallar arasında yer almamaktadır. Ancak davaya konu olan markanın alıcı durumunda olan ortalama tüketici kitlesi tarafından amacının işlevinin ne olduğu bilinebilecek bir kelimeden oluşmaktadır. Dolayısıyla tüketici “…” ibaresi ile karşılaştığında bu ibarenin bir bunun insan sağlığı ile ilgili bir ürün olduğunu ve bununda insan vücuduna etki eden gıda takviyesi ya da içeceği olabileceğini anlayabilecektir. Çünkü bu ibare, sektöründe bilinebilen ve küreselleşmenin de etkisi ile sektöründe bu şekilde anılan bir ibare haline gelmiştir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında davacının başvurusuna konu ibareli marka incelendiğinde; kelime ve şekil markasından oluşan karma bir marka olup su damlası görünümüne sahip amorf bir şeklin içinde özel yazım ile elektrolit ibaresi ile bu ibaredeki “İ” harfinin ise su fışkırmasını andıran bir görünümün olduğu görülmektedir. Davacının dava konusu başvurusu, ortalama tüketici … markası ile karşılaştığında bu markanın “bunun insan sağlığına yararlı olabilecek bir kimyasal ya da mineral” olabileceğini ya da insan sağlığı ile ilişkilendirilmesi olarak düşünülmesi mümkündür. Belirtilen bu hususlar karşısında … ibaresini temsil eden bir ifadenin markasal ayırt ediciliğinin bulunmadığı değerlendirilmiştir.
6769 S. SMK’nın 5/1-c Maddesine Göre Değerlendirme:
6769 S. SMK’nın 5/1-c maddesi uyarınca ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin yapıldığı zamanı gösteren veya malların ve hizmetlerin diğer karakteristik özelliklerini belirten işaret ve adlandırmaları münhasıran veya esas unsur olarak içeren yani tanımlayıcı markalar tescil edilemezler. Bu çerçevede bir markanın tanımlayıcı olup olmadığı incelenirken, önce bu işaretin, tescili istenen mal ve hizmetler tespit edilmeli, markanın anlamsal, görsel ve fonetik özellikleri dikkate alınmak suretiyle bütünsel bir yaklaşımla, ortalama tüketicinin bu işarete ne şekilde bir anlam yükleyeceği, markanın konusunu oluşturan ibarenin bir marka mı yoksa bir ürünün genel adı veya görünümü olarak mı algılanacağı incelenmelidir. Yüksek Mahkemece benimsenen görüş de doktrindeki görüş ile paralel doğrultuda olup bu husus, muhtelif kararlarda aşağıdaki şekilde vurgulanmıştır. “…Başvuru konusu mal veya hizmet için doğrudan karakteristik özellik belirtmeyen, ancak ifade ettiği anlamlar ya da tanımlayıcı ibareler bakımından birden çok seçenek içerisinden yapılacak değerlendirme sonucunda dolaylı olarak bu ibarenin başvurusu konusu mal ve hizmetler bakımından da (telmih yoluyla) karakteristik özellik ifade edeceği sonucuna yol açan işaretlerin, 556 sayılı KHK’nın 7/1-c bendi anlamında mutlak red sebebi olan tasviri işaretlerden kabulü mümkün değildir.”( Yargıtay 11 .HD 2016/438 E.,2017/3391 K.) Yüksek Mahkemenin başka bir kararında ise bu durum “Bir işaretin 556 sayılı KHK’nın 7/1-c bendinde belirtilen münhasıran veya esas unsur olarak karakteristik özellik belirten tasviri nitelikteki işaretlerden olduğunun kabulü için, başvuruya konu markanın kapsadığı emtia bakımından cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer coğrafi, kaynak vb hususlarda doğrudan karakteristik özellik belirten, tanımlayıcı nitelikteki ibareler vasfında olması gereklidir. Başvuru konusu mal veya hizmet için doğrudan karakteristik özellik belirtmeyen, ancak ifade ettiği anlamlar ya da tanımlayıcı ibareler bakımından birden çok seçenek içerisinden yapılacak değerlendirme sonucunda dolaylı olarak bu ibarenin başvurusu konusu mal ve hizmetler bakımından da (telmih yoluyla) karakteristik özellik ifade edeceği sonucuna yol açan işaretlerin, 556 sayılı KHK’nın 7/1-c bendi anlamında mutlak red sebebi olan tasviri işaretlerden kabulü mümkün değildir.“TITAN” ibaresinin titanyum elementinin kısaltılmış hali olduğunu ve saat emtiası için üstün özellik katan bir metal olduğunu beyan etmiş ise de bu açıklamaya dayalı olarak anılan ibarenin özel bir zihni çabaya gerek olmaksızın, sıkı ilişkisi nedeniyle doğrudan ve münhasıran saat emtiası için karakteristik özellik belirten bir işaret olduğu sonucuna da varılamaz. (Yargıtay 11 HD. 2014/4470E, 2014/10387K)” şekilde vurgulanmıştır.
Görüleceği üzere işaretin söz konusu mutlak ret nedeni kapsamında kalıp kalmadığının, başvuru kapsamındaki emtialar ile işaret arasındaki ilişki gözetilerek değerlendirilmesi gereken bir husus olduğu aşikardır. Zira işaretin, ilgili mal ya da hizmetin bir özelliğini ifade edip etmediği değerlendirilirken, başvuru kapsamındaki mallar/ hizmetler esas alınmak durumundadır. Çünkü bir mal/ hizmet için tanımlayıcı nitelikte olan bir kelime, başka bir mal / hizmet için tanımlayıcı olmayabilir. Örneğin; meyveler için nitelik belirten “taze” kelimesi, elektronik cihazlar için, akaryakıt ürünleri için cins belirten “diesel” ibaresi pantolonlar için herhangi bir özellik belirtmemektedir. Dolayısıyla bir işaretin ayırt edici olup olmadığı ya da cins, çeşit, vasıf bildirici mahiyet taşıyıp taşımadığı hususunun başvuru kapsamındaki emtialar bakımından topyekün bir şekilde ele alınarak incelenmesi doğru olmayıp her bir emtia bakımından ayrı ayrı değerlendirmede bulunulması gerekmektedir. “Mahkemece iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacıya ait başvurunun “mantının ustası” ibaresini taşıdığı ve 30. sınıfta tescili için başvuruda bulunulduğu, başvuru kapsamındaki “makarnalar, mantılar, erişteler” emtiaları bakımından 556 sayılı KHK’nin 7/1-a ve 7/1-c hükümleri kapsamında tescil engelinin bulunduğu, ancak 30. sınıftaki diğer emtialar için tescil engelinin bulunmadığı” Yargıtay 11. HD.nin 03.06.2014 tarih 4470 E.-10387 K. sayılı kararında belirtilmiştir.
Yukarıdaki doktrin görüşleri ve içtihatlardan görülebileceği üzere bir işaretin SMK m. 5/1-c kapsamında değerlendirilebilmesi için, mal veya hizmetin karakteristik bir özelliğini, vasfını, amacını hiçbir özel zihni çabaya mahal bırakmadan, mal veya hizmet ile sıkı ilişkisi sebebiyle mal veya hizmetin bir özelliğini derhal düşündürmesi ve akla getirmesi gerekmektedir. Görüldüğü gibi SMK m. 5/1-c hükmü uyarınca, marka kapsamındaki mal veya hizmetleri tanımlayıcı nitelikteki işaretlerin, marka olarak tescil edilmek suretiyle bir şahsın inhisarına verilmesi mümkün değildir. Ancak işaretin 5/1-c bendi kapsamında değerlendirilmesi için, işaretin hiçbir özel zihni çabaya gerek olmaksızın, doğrudan doğruya, mal ve hizmet ile sıkı ilişkisi nedeniyle malın veya hizmetin bir özelliğini veya kompozisyonunu derhal düşündürmesi ve akla getirmesi gerekmektedir. Bir mal veya hizmeti doğrudan çağrıştırmayıp akla getirmeyen ancak imada bulunan kelimelerin tescilinin bu maddeye göre engellenmesi mümkün değildir. Dolayısıyla bir işaretin ayırt edici olup olmadığı ya da cins, çeşit, vasıf bildirici mahiyet taşıyıp taşımadığı hususunun başvuru kapsamındaki emtialar bakımından topyekün bir şekilde ele alınarak incelenmesi doğru olmayıp her bir emtia bakımından ayrı ayrı değerlendirmede bulunulması gerekmektedir.
Tüm bu doktrin ve yargı kararları ışığında somut olaya bakıldığında incelenmesi gereken; dava konusu markanın, hiçbir özel zihni çabaya gerek olmaksızın, doğrudan doğruya, çekişme konusu olan mal ve hizmetlerle sıkı bir ilişki içerisinde olup olmadığı, malın bir özelliğini veya kompozisyonunu derhal düşündürüp düşündürmediği ve akla getirip getirmediği, tüketicinin işareti gördüğünde kesin olarak malın niteliğini tanımlayıp tanımlamadığına ilişkin zihninde birkaç seçeneğin oluşup oluşmadığının tespitidir. Bu bağlamda dava konusu marka ele alındığında, markayı oluşturan kelimenin İngilizce kökenli ve ürünün hedef kitlesi olan ortalama tüketici tarafından bilinebilecek kelimelerden oluşmaktadır.
Söz konusu marka kelime ve şekil unsurundan oluşan “…” ibaresinin yer alması ile meydana gelmiştir. Dava konusu “…” markası; yapılan araştırma sonucunda iyonların hareketi sayesinde elektriksel olarak iletken olan, ancak elektronları iletmeyen ilenler içeren bir ortamdır. Su gibi polar çözücü içinde çözülmüş çoğu çözünür tuzları, asitleri ve bazları içermektedir. Çözünüm sonrasında; madde çözücü içinde eşit olarak dağıtılan katyonlara ve anyonlara ayrılmaktadır. Katı hal elektrolitleri de mevcuttur. Tıpta elektrolit terimi, çözünen maddeyi ifade etmektedir” olduğu tespit edilmiştir. Başka bir araştırmada da vücut sıvılarında yer alan elektrolitler; kalp, sinir, kas ve organların fonksiyonlarının düzenli ve düzgün çalışmasını sağlamak, insan vücudunuzdaki su miktarını dengeli tutmanın yanı sıra pH seviyelerini korumaya ve besin maddelerinin hücrelere girip çıkmasına yardımcı olmak işlevinde olduğu tespit edilmiştir. Markanın kavramsal karşılıktan kaynaklı olarak tüketicide bıraktığı mesaj doğrudan bir mesajdır. Nitekim anılan ibarenin kimya, tıp ve hatta gıda sektöründe yaygın bir kullanımı bulunduğundan veya tüketicide bu doğrultuda bir aşinalık oluşturacağı mütalaa edilmiştir. Diğer bir ifade ile … markasının markayı gören bir kişinin zihninde oluşacak ilk algı, “insan sağlığı için önemli olan bir ilaç, gıda takviyesi ya da mineral” şeklinde olacaktır. Bu nedenle redde konu mallar yönünden, tasviri/tanımlayıcı bir ibare olduğu, hizmetin cinsini, vasfını, spesifik bir özelliğini nitelendirdiği, bu ibarenin söz konusu hizmetlerin bir özelliğini ya da kompozisyonunu doğrudan doğruya ve derhal düşündürdüğü, bu ilişkinin tüketicinin algısında ekstra bir irdeleme veya analize gerek olmadan doğrudan kurulabildiği, söylenemeyecektir.
Somut durumda ise tüketici “…” ibaresini başvuru kapsamında yer alan tıbbi kullanım amaçlı diyetetik gıdalar ve maddeleri, insanlar ve hayvanlar için diyet takviyeleri ile su; maden suyu alkolsüz içecekler; enerji içecekleri; meyveli içecekler ve meyve suları; şuruplar mallarının bir vasfını hatta niteliğini, ifade eder mahiyette olacağı, tanımlayıcı olarak nitelendirilebilecek bir ibare olduğu sonucuna varılmıştır. Başka bir ifade ile dava konusu markanın özelliği veya kompozisyonunu dikkate aldığında doğrudan doğruya tüketici algısında yani ortalama dikkat düzeyine sahip tüketicilerin aklına direkt gelmesi muhtemeldir. Bu minvalde davaya konu olan markanın yukarıda belirtilen mal ve hizmetlerin ilaç ve gıda malları olduğunu ve sektörlerinde kullanılan/bilinen terimlerin arasında olduğunun fark edileceği, bu nedenle aranan asgari ve soyut ayırt edici niteliğe haiz olmadığı mütalaa edilmiştir. Başka bir ifade ile “…” ibaresinin bilinçli bir şekilde ön plana çıkacak mahiyette konumlandırıldığı, hal böyleyken “…” ibaresinin bu haliyle hücrelerdeki sıvı seviyesini dengede tutmak, dengeyi sağlamak işlevinde olduğu basit bir araştırma ile tespit edilebilecektir. Bu işlevlerin de dengeli beslenme programı, vücudun ihtiyacı olan mineraller gibi kavramsal çağrışımları tüketicide yaratacağı, başka bir ifadeyle tüketicinin bu ibareyi herhangi bir yerde gördüğünde, insan sağlığı için önemli olan bir mineral, gıda takviyesi ya da ilaç olarak yorumlayabileceği değerlendirilmektedir. Dolayısıyla dava konusu markanın bir insan sağlığı için önemli olan bu kimyasalın, mineralin tanımlayıcı olarak nitelendirilebilecektir. Bilindiği üzere mal veya hizmeti tanımlayıcı nitelikteki bu tür işaretler üzerinde bir kişiye marka hakkı tanınması, rekabet imkânının haksız biçimde sınırlandırılmasına yol açar. Çünkü marka üzerinde elde edilen hak, aynı zamanda bir ‘tekel hakkı’dır.
Marka sahibi, kendisi dışındaki kişi ve kuruluşların, aynı işareti/tanıtma vasıtasını, başkalarının kullanmasını engelleyebildiğinden bu söylenebilmektedir. Dolayısıyla, üzerinde kullanılacağı mal veya hizmetin karakteristik bir özelliğini tek başına ihtiva eden, o mal veya hizmet için tanımlayıcı olan bir işaret, marka olarak tescil edilmemelidir. Bu tür işaretler, ancak ve sadece, yanına ayırt edici ekler/eklemeler/başka unsurlar alınmak şartıyla oluşturulacak yeni markalarda herkes tarafından kullanılabilir. Bu minvalde markanın ortalama düzeydeki yararlanıcı/tüketici kitlesi tarafından doğrudan doğruya davacının redde konu olan yukarıdaki tabloda detayları verilen mal ve hizmetler açısından cins, çeşit, vasıf, amaç, bildiren bir ibare olarak algılanma ihtimalini gündeme getireceği düşünülmektedir. Tüketicinin bu markayı taşıyan hizmetle karşılaştığında bunun İnsan sağlığına yararlı olabilecek bir gıda/ilaç olduğunu algılayacağı ve bağlantı kurarak gönderme yapacağı sonucuna varılmıştır. Bu minvalde davacının redde konu mal ve hizmetleri yönünden özelliği veya kompozisyonu dikkate alındığında doğrudan doğruya tüketici algısında ekstra bir incelemeye gerek olmadan ortalama dikkat düzeyine sahip tüketicilerin aklına birden bire olmasa bile aklına gelmesinin muhtemel olacağı bu sebeple 05. SINIF: İspençiyari, tıbbi müstahzarlar; tıbbi amaçlı sıhhi müstahzarlar; tıbbi kullanım için adapte edilmiş diyetetik gıdalar ve maddeleri, bebek mamaları; insanlar ve hayvanlar için diyet takviyeleri. İle 32. SINIF: Biralar; şişelenmiş su; maden suyu ve havalandırılmış sular; ferahlatıcı alkolsüz içecekler; lezzetlendirilmiş ve diğer alkolsüz içecekler; izotonik içecekler; enerji içecekleri; meyveli içecekler ve meyve suları; şuruplar ve içecek yapmak için diğer alkosüz müstahzarlar; sodalar; hindistancevizi suyu. bakımından asgari ve soyut ayırt edici niteliğe haiz olmadığı mütalaa edilmiştir. Nitekim Yargıtay içtihatlarında da; “…anılan ibarenin özel bir zihni çabaya gerek olmaksızın, sıkı ilişkisi nedeniyle doğrudan ve münhasıran saat emtiası için karakteristik bir özellik belirten bir işaret olduğu sonucuna varılamaz….” demekle; “özel bir zihni çabaya gerek olmaksızın, sıkı ilişkisi nedeniyle doğrudan ve münhasıran bir emtianın karakteristik bir özelliğini belirten işaretlerin” marka olarak tescilinin mümkün olmadığına işaret etmiştir.
Sonuç olarak 6769 sayılı SMK madde 5/1-c anlamında tanımlayıcı olduğu ve bu maddede düzenlenen tescil engelinin somut olayda belirtilen bu mal ve hizmetler yönünden oluşacağı kanaatine varılmıştır.
Son olarak davacı vekili dava dilekçesinde davaya konu markanın çeşitli ülkelerde tescil edildiğinden bahisle Paris Sözleşmesi’nin 4. mükerrer 6. maddesinin A/1 fıkrası gereğince Türkiye’de de tescil edilmesinin zorunlu olduğu ileri sürülmektedir. Bilindiği üzere Paris Sözleşmesi’nin 4. mükerrer 6. maddesinin B paragrafı hükmü taraf ülkelere menşe ülkelerinde tescilli olsa dahi marka başvurularını/ tescillerini reddetme/ hükümsüz kılma yetkisini kılma yetkisini vermektedir. Bahsedilen hükmün (ii) numaralı alt paragrafı takip eden içeriktedir. Bu maddede zikredilen fabrika veya ticaret markalarının tescili ancak aşağıdaki hallerde reddedilebilir veya hükümsüz hale getirebilir. Bu markaların temyiz edici (ayırt edici) her türlü vasıftan var mahrum olması veya münhasıran ticarette mamullerin, Nevin’i, cinsini, kalitesini, miktarını gönderileceği yeri, kıymetini, mamullerin menşe mahallini veya imal veya istihsal zamanını göstermeye yarayan veya cari lisansla kullanılagelen yahut himayesinin talep edildiği memleketin ticaretinin dürüst ve daima itiyadı halini almış olan işaret kayıtlardan ibaret olması halinde” hükmeden anlaşılacağı üzere yoksunluk ve tanımlayıcılık durumunda taraf ülkeler menşe ülkesinde tescilli olsa dahi başvuruyu reddetmek veya tescili hükümsüz kılma yetkisine sahiptir ve 5/1 (b,c) bentlerinin içeriği de hükümde belirtilen istisna kapsama girmektedir. Dolayısıyla başvurunun 6769 S. SMK’nın 5/1 (b,c) bentleri kapsamında reddedilmesi Paris Sözleşmesi hükümlerine herhangi bir biçimde aykırı değildir. Bunun yanı sıra markanın yurtdışında bir veya birden fazla ülkede tescili olması marka haklarının ülkesel niteliği karşısında, söz konusu markanın Türkiye’de tescil edilmesi zorunluluğunu getirmemektedir. Zira marka tescil sistemleri diğer ülkelerin marka tescil sistemlerinden bağımsız olarak işleyen kendi amaç ve özellikleri bundan otonom sistemlerdir. Bu minvalde bilindiği üzere marka koruması ya da kullanımı ulusaldır. Davacının müvekkilinin markasının birçok ülkede tescil edilmesi, yurtdışındaki ulusal veya bölgesel bir marka tescil otoritesinin kararı ile bağlı olmayıp her ülkenin yürürlükte olan ilgili mevzuat çerçevesinde kendi değerlendirmesini yapması ilgilidir. Korumanın ülkeselliği diye adlandırılan bu ilke uyarınca, her devlet, marka korunmasını hukukundaki maddi ve şekli koşullar yerine getirilmek kaydıyla sadece kendi ülkesinde sağlar; her devlet sadece kendi ülkesindeki kendi kanunlarına göre hak sahibi olan kişinin kendi ülkesindeki hukuk yollarına başvurmasına izin verir. Tescilin hak sağlayıcı ve koruyucu etkisi tescil edildiği ülkenin sınırlarını aşamayacağından davacının markasının başka ülkelerdeki tescili markasının ayırt ediciliği niteliğini haiz kılmadığı kanaatine varılmıştır.
Hal böyleyken tüm bu hususlar bir arada ele alındığında, “…” esas unsuruna sahip başvuru konusu markanın bir bütün olarak tescil başvurusuna konu edilen tüm emtialar yönünden cins, çeşit, vasıf, nitelik vb özellikleri belirttiği, anılan ibarenin tüketici algısında bu yönde bir anlam oluşturduğu, ibarenin ayırt edici vasfının bulunmadığı koşullarının tümü ile uyuşan başvuru konusu işaretin izah olunan tüm bu nedenlerle 6769 s. SMK 5/1-b ve c bentleri uyarınca reddinin mümkün olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harcın peşin alınan 59,30 TL harçta düşümü ile 21,40 TL bakiye karar harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı için AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.21/06/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.