Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/363 E. 2022/174 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/363
KARAR NO : 2022/174

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 06/12/2021
KARAR TARİHİ : 09/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/06/2022
DAVA:
Davacı vekili 06/12/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … sayılı ve “….” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, müvekkilinin bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa davalı yanın … sayısı ile tescili talep edilen “…” ibareli markasına yönelik itirazlarının, kurum tarafından haksız bir biçimde reddedildiğini, …” markasının müvekkili şirket tarafından uzun yıllardır kullanıldığını, müvekkilinin “…” markasını tanınır hale getirdiğini ve kendisi ile özdeşleştirdiğini, T/03067 sayısı ile “…” markasının tanınmış markalar sicilinde de kayıtlı olduğunu, müvekkilinin markasını savunmaya çalıştığını, böylece tanınmış markasının sulandırılmasının önüne geçmek istediğini, müvekkilinin bu ibareyi aynı zamanda ticaret unvanı olarak da 60 yılı aşkın bir süredir kullandığını, müvekkilinin 100’e yakın tescilli markası ve başvurusunun bulunduğunu, dava konusu markanın müvekkili markası ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu, dava konusu “…” ibaresinde, müvekkili markası olan “…” ibaresinin yan unsur olacak şekilde başına “… harfi eklenerek ibaresi eklenerek farklılık yaratılmaya çalışıldığını, ancak marka içerisinde … ibaresinin ön plana çıkartıldığını, müvekkili markalarını tüm sınıfları kapsar şekilde tescilli olduğunu, dava konusu markanın da 05 ve 35. Sınıfları kapsadığını, bu durumun karıştırılma ihtimaline yol açacağını, davalı yanın kötü niyetli olduğunu, dava konusu markanın, müvekkili markalarının serisi gibi algılanacak olduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; kararının yerinde olduğunu beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı yanın markasının tanınmış olmadığını, “…” ibaresi denilince akla doğrudan davacı markalarının gelmeyeceğini, 05. Sınıfta “…” ibaresinin tek başına bir çağrışım yaratmayacağını, “…” markalarının yalnızca ayakkabı sektöründe ve “çay/sıcak içecek” ürünlerinde bilinen markalar olduğunu, uyuşmazlık konusu emtialarda bir bilinirliğinin olmadığını, davacının da dilekçelerinden çay ürünlerinde faaliyet gösterdiğin anlaşılabilir olduğunu, müvekkili markası ile davacı markalarının farklı s ınıflarda yer almakta olduğunu, tescile konu ibarenin “… ibareleri ile “C-vitamini” etken maddelerinden esinlenilerek yaratılmış bir marka olduğunu, Ankara 3. FSHHM’nin 2011/50E sayılı dosyasında davacı yanın markalarının “çay” ürünlerinde kullanıldığının tespit edildiğini, kaldı ki müvekkili markası ile davacı markaları arasında herhangi bir benzerliğin de bulunmadığını, müvekkili markasını oluşturan tüm ibarelerin büyük harfle yazıldığını, tek başına “…” ibaresinin ön plana çıkartılmadığını, farklı bileşen adlarının bir araya getirilmesi ile oluşturulan çok sayıda markanın bulunduğunu, müvekkilinin kötü niyetle başvuruda bulunduğu iddialarının abesle iştigal olduğunu, aslen kötü niyetli olanın davacı olduğunu beyan ederek davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şirkete ait … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 10/11/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 06/12/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 20/05/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “… Dava konusu … sayılı başvuru kapsamında yer alan 05. Ve 35. Sınıf mal ve hizmetlerinin tamamının, davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında aynı sınıfta yer alan mallar ile aynı, aynı tür ya da benzer olduğu, bununla birlikte rapor kapsamında açıklanan nedenlerle işaretler arasında, ilgili tüketiciler nezdinde, karıştırılma ihtimaline neden olabilecek düzeyde bir benzerlik halinin mevcut olmadığı, davacı yan markalarının “çay – bitkisel çay – meyve çayı” gibi emtialarda tanınmış olduğunun kabulü halinde dahi SMK m. 6/5’e ilişkin koşulların, uyuşmazlık konusu markaya ilişkin yapılan tespitler uyarınca, meydana gelmeyeceği…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 05, 35.sınıftaki “05.sınıf: İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler;insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç): diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları. 35.sınıf: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler, ilaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler;insan ve hayvanlar için diyet takviyeleri, gıda (besin) takviyeleri; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç): diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri. Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise ….” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 05.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu marka kapsamında 05. Sınıfta yer alan malların tamamı ile bunların satışına ilişkin 35. Sınıf malların davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında 05. Sınıfta yer alan mallar ile aynı ya da aynı türdeki mallardır. Dolayısıyla 05.sınıfta yer alan mallar bakımından taraf markaları arasında doğrudan bir ticari rekabetin mevcut olacağı, markaların benzer tüketici ihtiyaçlarına yönelik, benzer satış noktaları ile tüketiciye sunulan, satım, sunum ve dağıtım biçimleri aynı türdeki mallar oldukları tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “…”, … …” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu markanın “…” şeklinde tek kelime ve 11 harften oluşan “…” kelimesinden oluştuğu, marka içerisinde “S – B – Z” harflerinin büyük olarak yazılarak, markanın esasen davalının da beyanlarında ifade ettiği üzere üç ayrı ibarenin kısaltılarak bir araya getirilmesi ile oluşturulduğu yorumunda bulunulabileceği, ancak bu algının tüm tüketiciler nezdinde olmayacağı, tüketicinin anılan ibareyi anlamsız bir kelime olarak algılayacağı, anılan ibarelerin birleşiminden oluştuğunun kabulünde dahi ortaya çıkan bütünün bağımsız bir anlamı bulunmadığı, uydurulmuş ve tüketicinin uyuşmazlık konusu emtialarda karşı karşıya kalmaya aşina olduğu yapıda anlamsız bir kelime olarak oluşturulmuş bir ibare olduğu değerlendirilebilir.
Davacı yan markaları ise başta … olmak üzere “…+SÖZCÜK” veya şekil unsurları ile oluşturulan seri markalardır. Davacı markalarının tamamında “…” ibaresinin esas unsur veyahut esas unsurlardan biri olarak kullanıldığı sonucuna varılmıştır. Bu çerçevede tespiti gereken husus davacı yanın “…” markaları ile “…” şeklindeki dava konusu markanın bütünsel anlamda yarattıkları algılar itibariyle, birbirleri ile iktisadi anlamda ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerlik taşıyıp taşımadıklarıdır. İşbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Zira önceki markanın tek ve baskın unsurunun, bir bütün olarak sonraki markada da yer alması halinde, işaretlerin kısmen aynı oldukları ve ilgili tüketicide bu doğrultuda bir etki bırakacağı kabul edilmektedir. Keza yine bir markanın önceki markaya eklenmiş bir diğer kelimeden oluşması iki markanın benzer markalar olduğu yönünde bir göstergedir. Bununla birlikte ortak unsurun sonraki marka içerisindeki kullanımının niteliği ve tüketicinin bu kullanımdan edineceği algı da önemlidir.
Dava konusu marka tek kelimeden oluşan bir sözcük markasıdır. Ülkemiz tüketicisi açısından dilbilgisi kurallarından kaynaklı olarak markaların başlangıç seslerini oluşturan ibarelere normal şartlarda daha fazla dikkat edilmekte olup tüketiciler markaların başlangıçlarında yer alan ilk unsurlara, soldan sağa okuma alışkanlığı nedeniyle, daha fazla odaklanmaktadırlar.
Bu anlamda tüketicinin dava konusu markayı telaffuz ederken, markanın orta sesini oluşturan “…” ibaresinin, markanın ön kısmında ve son kısmında yer alan hecelere rağmen özel bir vurgu yükleyerek, markanın esas unsurunun tek başına “…” ibaresi olduğu yönünde bir izlenim edinmesi mümkün değildir. Zira her ne kadar “b” harfi bütün içerisinde büyük yazılmış ise de “s” ve “z” harflerinin de büyük yazımı, vurgunun tek başına “…” sözcüğü üzerinde toplanmasının önüne geçmektedir. Kaldı ki “…” kelimesi dilimizde de kullanılan ve öncül olarak “yunan alfabesinin ikinci harfi” şeklinde bir anlama sahip bir kelime olduğu gibi ülkemizde daha birçok alanda kullanılan bir kelimedir. Örneğin tıp alanında da “sıklıkla bademciklere yerleşip hastalık yapan bir mikrop” adı olarak da bilinen bir virüsün adıyken, bilişim alanında bilgisayar teknolojilerinde ikincil yazılım sürümünün adı olara kullanılmakta, yine örneğin “… …” olarak bilinen ekmek mayasından elde edilen ve bağışıklık sistemini güçlendiren doğal bir maddenin adı gibi anlamlara da sahip olmaktadır. Dolayısıyla özellikle uyuşmazlık konusu emtialar açısından “…” ibaresi yaygın kullanımı bulunan bir kelime olarak karşımıza çıkmakta olup sicil kayıtlarında da uyuşmazlık konusu emtialarda bu ibareyi içerir şekilde çok sayıda marka tescilinin mevcut olduğu sonucuna varılmıştır.
Bu bağlamda “…” ibaresinin 05. Sınıf bir kısım emtialarda, tıpta bilinen ve kullanılan anlamı itibariyle ayırt ediciliği son derece zayıf bir sözcük olduğu aşikardır. Dolayısıyla özellikle “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal ürünler, tıbbi ve veterinerlik amaçlı kimyasal radyoaktif maddeler. ilaç ihtiva eden kozmetikler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı kullanıma uygun diyetetik maddeler; zayıflama amaçlı tıbbi müstahzarlar. tıbbi amaçlı bitkiler ve tıbbi amaçlı bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç) : diş dolgu maddeleri, diş kalıbı alma maddeleri, protez ve yapay diş yapıştırma ve tamir maddeleri.” açısından “…” ibaresinin ayırt edici vasfının son derece zayıf bir tıbbi terime işaret etmesi ve tüketici kitlesinin bilinç düzeyi yüksek kimselerden oluşması göz önüne alındığında, taraf markaları arasındaki mevcut farklılıkların markaların birbirlerinden ayırt edilmesini sağlamaya zaten yeter olacağı, nitekim bahsi geçen tıbbi içerikli ürünler açısından “…” kelime kökü ile türetildiği görülen 400’ü aşkın marka başvurusunun yer aldığı, hatta “…” köküne haiz çok sayıda etken madde isminin de bu başvurular arasında yer aldığı sonucuna varılmıştır.
Bununla birlikte “…” ibaresinin ayırt edici vasfı zayıf olarak nitelendirilmesi mümkün görülmeyen “bebek mamaları; Hijyen sağlayıcı ürünler: pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuklar, yetişkinler ve evcil hayvanlar için bezler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı temizleyici ve kötü kokuları giderici maddeler. Zararlı böcek, zararlı bitki, zararlı mantar ve kemirgenleri yok edici maddeler. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar, ilaçlı sabunlar, dezenfekte edici sabunlar, antibakteriyel el losyonları” emtiaları yönünden ise yaratacağı algı itibariyle de esasen taraf markaları arasında doğrudan bir benzerlik kurulmasının beklenemeyeceği, zira işaretlerin gerek görsel, gerek işitsel gerek de bütünsel algıları itibariyle birbirlerinden yeterli düzeyde farklılaştıkları, tüketicinin dava konusu markayı gördüğünde, tek başına “…” ibaresine özellikle bir vurgu yüklemesi beklenebilir değildir.
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus karşılaştırılan işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal unsurlarının oluşturduğu bütün üzerinden bu değerlendirmenin yapılması gerekliliği olup tüketicinin, karşılaştığı markalardaki kelimeleri anlamsız unsurlarına bölerek birbirleri ile benzeştirme amacıyla tercihlerini yönlendirmediği, tam tersi, karşılaştığı kelimelerdeki ilk izlenimleri doğrultusunda bu tercihlerini somutlaştıracağı değerlendirilmektedir. Hal böyleyken dava konusu markanın sahip olduğu bütünsel algı itibariyle, davacı markaları ile ilişkilendirilme ihtimali bulunmayacağı, davalı markasının, davacı yanın “…” ibaresini esas unsur olarak içerir seri markalarının devamı olarak algılamayacağı, dört harften oluşan bu ibarenin dava konusu markanın orta sesinde yer almasının, işaretlerin birbirlerinden farklı algılar yarattığının kabulü için yeterli bir düzey ortaya çıkardığı düşünülmektedir. Sonuç olarak her ne kadar taraf markaları, dava konusu marka başvurusu kapsamında yer alan malların tamamı bakımından benzerlik taşımakta ise de gerek “…” ibaresinin bir kısım emtialar açısından ayırt edici vasfı son derece düşük bir ibare oluşu gerekse de ayırt edici vasfı daha yüksek olduğu emtialar bakımından dahi taraf markaları arasındaki farklılıkların, ilgili tüketici grupları nezdinde, işaretler arasında karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerlik doğurmayacağı, ilgili tüketicilerin dikkat, özen ve seçicilik düzeyinin ortalama tüketicilere göre nispeten daha yüksek olduğu bir durumda, dava konusu markanın başlangıç sesindeki, harf sayısı ve bitiş sesindeki farklılıklara rağmen, markanın orta hecesini oluşturan “…” ibaresinden kaynaklı, işaretler arasında bir benzerlik kurup yanılgı yaşama ihtimali bulunmayacağı kanaatine varılmıştır.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harcın peşin alınan 59,30 TL harçta düşümü ile 21,40 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalılar için AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.09/06/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.