Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/335 E. 2022/177 K. 09.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/335
KARAR NO : 2022/177

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 17/11/2021
KARAR TARİHİ : 09/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 09/06/2022
DAVA:
Davacı vekili 17/11/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin…” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilinin faaliyetine başladığı 1991 senesinden itibaren “…” markası ile televizyon yayıncılığı yaptığını ve toplumun her kesiminde bu marka ile tanındığını, müvekkilinin en başta “… TV” markası olmak üzere “…” esas unsurunu ihtiva eden birçok ibareyi kendi adına marka olarak tescil ettirdiğini ve bu seri markaların sahibi haline geldiğini, … başvuru numaralı “…” ibareli marka başvurusuna itiraz ettiklerini, itirazlarının reddedildiğini, YİDK tarafından somut olay nezdinde itiraza konu markaların bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle görsel, işitsel ve anlamsal düzeyde karıştırılabilecek derecede benzer markalar olmamaları nedeniyle markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı yönündeki gerekçenin hukuka ve yasalara aykırı olduğunu, davalı tarafın “…” ibaresi ile marka tescil başvurusunda bulunmasına ilişkin itirazlarından karıştırılma ihtimali hususundaki değerlendirmenin müvekkili şirketin markasının tanınmış marka olduğu dikkate alınarak yapılması gerektiğini, davaya konu marka ile müvekkili adına tescilli markalar arasında ayniyete yakın bir benzerlik bulunduğunu, müvekkilinin markaları ile itiraza konu marka her ne kadar aynı sınıfta yer almasa dahi taraf markalarının aynı esas unsurlara sahip olmaları ve müvekkili markasının tanınmışlığı tescilli bir marka olması dolayısıyla ilgili YİDK kararının iptali gerektiğini, müvekkilinin 01.04.2008 yılından bu yana www…com.tr alan adının da sahip olduğunu, müvekkilinin alan adı sahibi olması sebebiyle de benzer bir başvuruya itiraz hakkı bulunduğundan önceki tarihli ve ticareti sırasında yoğun bir şekilde kullanıldığı sabit olan bu alan adının varlığı nedeniyle de marka tescil başvurusunun reddi gerektiğini, davalı taraf adına “…” ibaresinin marka olarak tescil edilmesinin davalı tarafça bu ibarenin alan adı olarak da kullanılmasına olanak vereceğini ve bu durumun marka ihlalinin yanında haksız rekabete sebebiyet vereceğini, davalının kötüniyetle tescil başvurusunda bulunduğunu, davalı tarafın “…” ibareli markayı seçmesindeki amacın müvekkili şirkete ait markanın bilinirliğinden haksız bir şekilde yararlanmak olduğunu, dava konusu markanın müvekkilinin tanınmış ve seri markaları ile karıştırılma ihtimaline neden olacak derecede iltibas yarattığını, böyle bir durumun kötüniyet oluşturduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; SMK 6/1 hükmünde aranan şartların somut olayda gerçekleşmediğini, başvuru dosyası incelendiğinde başvurunun kapsadığı hizmetler ile davacı adına kayıtlı markaların kapsadığı mal ve hizmetlerin aynı veya benzer olmadığını, bu bağlamda hükümde arana cifte benzerlik şartının öncelikle emtia benzerliği yönünden gerçekleşmediğinden davacının iddia ve taleplerinin reddine karar verilmesi gerektiğini, mahkemece aksi kanaatte olunması halinde markalar arasındaki benzerlik değerlendirmesinin markada yer alan kelime ya da şekil unsurlarının birbirlerinden bağımsız olarak tek tek ele alınması yoluyla değil markada yer alan unsurların birlikte yarattığı bütüncül izlenime göre yapılması gerektiğini, markalarda yer alan “…” ibaresinin İngilizce bir kelime olup özellikle “şov, gösteri, başarı, sergilemek” gibi anlamlarının herkes tarafından bilindiğini ve hayatta sıklıkla kullanılmakta olduğunu, dolayısıyla bu ibareye dayalı karıştırılma ve iltibas ihtimali değerlendirmesinde gerek işaret gerek mal ve hizmet benzerliğinin yüksek olmasının gerektiğini, ancak markalar arasında mal ve hizmet benzerliğinin bulunmadığını, ayrıca markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak karıştırılma ve iltibas ihtimaline sebebiyet verecek düzeyde benzerlik bulunmadığını, SMK 6/4 ve 6/5 hükmü kapsamında ret koşullarının oluşmadığını, bir markanın tanınmış marka gerekçe gösterilerek yapılan itiraz üzerine reddedilebilmesinin ön koşulunun başvurusu yapılan marka ile tanınmışlığı iddia edilen itiraz gerekçesi markanın aynı/benzer olması olduğunu, itiraz gerekçesi markanın tanınmışlığı iddiasının markaların benzer olmaması nedeniyle yerinde olmadığını, her somut olayda tanınmışlık iddiasının ayrıca irdelenmesi ve somut delillerle ispat edilmesi gerektiğini, davacının YİDK’ya sunulan itirazda tanınmış markaya dayalı beyanlarını tevsik edici delil sunulmadığını, marka tanınmış olsa dahi reddi istenen her bir mal ve hizmet için anılan risklerin ne şekilde oluşacağının ispatlanması gerektiğini ve davacı tarafça bu durumu ispatlayacak delil sunulmadığını, SMK 6/6 hükmü kapsamında ret koşullarının oluşmadığını, davaya konu başvuru ile davacının www…com.tr alan adıyla aynı olmadığından bu itirazların da reddine karar verilmesi gerektiğini, kötüniyete dayalı iddiaların ispatlanamadığını, sadece karıştırılma tehlikesi olduğundan bahsedilmesi ya da tanınmışlık iddiasının ileri sürülmesinin kötüniyetin ispatı için yeterli olmadığını, davacının kötüniyet iddialarının da reddedilmesi gerektiğini beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şahsa usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildiren tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş yargılamaya katılmamıştır.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şahsa ait … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 27/09/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 17/11/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 10/05/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “… Dava konusu marka başvurusu ile davacının dayanak markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacının Paris Sözleşmesi anlamında tanınmışlık gerekçesine dayandırdığı itirazları ile ilgili olarak marka işlem dosyasına herhangi bir delil ibraz etmemiş olduğu, davacının Türkiye’de tanınmışlık düzeyine ilişkin iddialarını marka işlem dosyasında ispat edemediği ve işaretler arasında aynılık/benzerlik bulunmaması nedeniyle söz konusu tescil engelinin somut olayda gerçekleşmeyeceği, davacının internet alan adından kaynaklı olarak somut uyuşmazlık kapsamında bir tescil engelinden söz edilemeyeceği, davacının kötüniyet iddialarının somutlaştırılmadığı …” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 39.sınıftaki “39 Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise ….”, “… olay” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 35, 36, 37, 38, 41.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu marka başvurusunun tescil talebine konu edildiği 39. sınıftaki hizmetler ile davacının dayanak markalarının kapsamındaki mallar veya hizmetler arasında herhangi bir aynılık veya benzerlik bulunmamaktadır. Karşılaştırma konusu markaların ve dava konusu marka başvurusunun tescil talebine konu edilen kapsamı birbirinden farklıdır. Çünkü söz konusu mal veya hizmetlerin kullanım amaçları veya alanları birbirinden farklı, birbirleriyle rekabet edebilecek nitelikte veya birbirinin yerine ikame edilebilecek nitelikte değildir. Hitap ettikleri tüketiciler ve karşıladıkları ihtiyaçlar birbirinden tamamen farklı olduğu tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir. Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Anlamsal benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının anlamsal benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/ benzer anlamlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının anlamsal benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
“…” sözcüğü İngilizce olup, dilimize yer etmiş günlük hayatta sıklıkla kullanılan bir sözcüktür. Türkçede “gösteri, göstermek, izlence” anlamlarına gelmektedir. İnsanların davranışları bakımından da “şov yapmak” gibi deyimlerle günlük hayatta izlence gibi etkinliklerin yanı sıra davranışlar için de kullanılan yaygın bir ifadedir. Ayrıca, yapılan işin gösterişli oluşu veya gösterimine ilişkin olarak da algı yaratabilen bir ibaredir.
Belirtilen hususlar karşısında çekişme konusu yapılan ibarenin ayırt ediciliğinin zayıf olduğu gözlemlenmiştir. Bu nedenle de işaret karşılaştırmasına ilişkin değerlendirmenin ayırt ediciliği zayıf işaretlerin karşılaştırılmasına ilişkin esaslar (Avrupa Marka ve Tasarım Ağı Ortak Bildirgesi) doğrultusunda yapılması gerekmektedir.
EUIPO (OHIM) ve Birlik üyesi ülkelerin kamuoyuna duyurdukları “Ayırt Ediciliği Olmayan veya Zayıf Bileşenlerin Karıştırılma İhtimaline Etkisi”ne ilişkin Ortak Bildirge, birlik üyesi olmamakla birlikte kabul eden ülkelerden olmamız nedeniyle 02.01.2015 tarihinden itibaren ülkemizde de uygulanmaktadır.
Ortak Bildirge’ye ilişkin genel ilkeler arasında; önceki tarihli markanın ayırt ediciliğinin bütün olarak değerlendirilmesi, önceki tarihli markanın ve sonraki markanın tüm bileşenlerinin ayırt edici niteliklerinin, markalarda ortak olarak yer alan unsurlara öncelik verilerek değerlendirilmesi, yer almaktadır.
Söz konusu Bildirge’de benimsenen 3’üncü hedef; “ortak bileşenler düşük seviyede ayırt edici özellik taşıyorsa, karıştırılma ihtimali üzerindeki etkisinin belirlenmesidir. Bu hedefe ulaşabilmek için uygulanacak ilkeler Bildirge’de açıklanmıştır. Bu ilkeler doğrultusunda markaların ortak olarak içerdikleri unsurun ayırt edici niteliğinin bulunmaması halinde; ortak olmayan unsurların markanın bütünsel olarak oluşturduğu izlenime etkisi hususuna odaklanılacaktır (ortak olmayan unsurların benzerlikleri, farklılıkları ve ayırt edici nitelikleri dikkate alınacaktır). Bildirge’de benimsenen ana kural; ayırt edici niteliği bulunmayan bir unsurun markalarda ortak olarak yer almasının karıştırılma ihtimaline yol açmayacağıdır. İstisna ise; markalar birbirine benzer diğer şekil veya kelime unsurlarını içeriyorsa ve markaların bütün olarak izlenimi aynı veya yüksek düzeyde benzerse, karıştırılma ihtimali ortaya çıkacaktır.
Dava konusu “…” ibareli marka başvurusunda öne çıkan unsur, bir bütün olarak (iki tane İngilizce sözcüğün birleştirilmesiyle oluşturulan) “…” sözcüğüdür. Davacının dayanak markalarında ise … sözcüğünün genel olarak ön planda olduğu ve beraberinde şekil veya başkaca sözcükleri, rakamları, vb. (market, party, olay, top 10, spor aktüel, klip, max) içeren işaretler söz konusudur. Karşılaştırılan işaretler arasında birebir dava konusu başvuru ile aynı unsurları içeren davacı markası bulunmamaktadır.
Ayrıca, tanımlayıcı veya ayırt edici gücü zayıf olan bir ibareyi marka olarak seçen marka sahiplerinin aynı işaretlerin başka unsurlarla birlikte başkaları tarafından da tescil edilebileceğini en baştan kabul etmiş oldukları benimsenmektedir.
Şu halde yukarıda değerlendirme bakımından esas alınması gereken kriterler doğrultusunda karşılaştırma yapıldığında çekişme konusu işaretler arasında içerdikleri ortak olmayan unsurlar nedeniyle ayırt edilmeyi sağlayacak farklılaşmanın bulunduğu kanaatine varılmıştır. Başka bir ifadeyle karşılaştırılan işaretler arasında herhangi bir aynılık veya benzerlik bulunmamaktadır.
Karıştırılma ihtimaline ilişkin düzenlemeye göre halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa marka başvurusu tescil edilemez. İki marka arasında benzerliğin bulunması, bu markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğu anlamına gelmez. Nitekim gerek marka hukuku gerek haksız rekabet hukuku, benzerliğe hukuki sonuç bağlamamakta, benzerliğin karıştırma ihtimaline yol açmasına hukuki sonuç bağlamakta ve markaya tecavüze veya hükümsüzlüğe yol açtığı kabul edilmektedir. Markalar arasındaki benzerliğin hukuki sonuç doğurabilmesi için, markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunması gerekmektedir. Her benzerlik otomatik olarak karıştırılma sonucunu doğurmaz, bu nedenle ancak ilgili tüketici nezdinde karışıklığa yol açan markalar söz konusu ise, bu benzerliğe hukuki sonuç bağlanır. Bir markanın “benzer” olarak nitelendirilebilmesi için, onun tescilli bir marka ile aralarında bağlantı olduğu ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırılma ihtimalinin söz konusu olması gerekmektedir. Somut olayda, dava konusu marka başvurusu ile davacının dayanak yaptığı markaları arasında kapsam aynılığı/benzerliği bulunmadığı gibi işaret aynılığı/benzerliği de bulunmamaktadır. Markaların karıştırılma ihtimalinden söz edilebilmesi için kapsam benzerliği, işaret benzerliği hususlarının bir arada var olması ve buna ek olarak tüketicilerin markaları birbiriyle ilişkilendirme ihtimalinin bulunması gerekmektedir. Karşılaştırılan markalar arasında kapsam ve işaret açısından aynılık/benzerlik bulunmaması karşısında tüketicilerin markaları birbiriyle ilişkilendirme ihtimalinden söz edilmesi imkânı bulunmamaktadır. Dolayısıyla dava konusu marka başvurusu ile davacının itirazlarına dayanak yaptığı markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Başka Bir Fikrî Mülkiyet Hakkı Bakımından Değerlendirme:
Davacı, dava konusu marka başvurusuna itirazlarında “….com.tr” alan adına dayanarak başvurunun tescil engelinin bulunduğunu ileri sürmüştür. İleri sürülen tescil engeline göre; “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.”
Davacının dayanak yaptığı alan adında dayanak yapılan unsur yine “…” ibaresidir. Söz konusu bu ibare ile dava konusunu oluşturan “…” ibaresi arasında karıştırılma ihtimaline ilişkin değerlendirmelerde belirtildiği üzere benzerlik bulunmamaktadır. Açıklanan nedenler karşısında aralarında benzerlik bulunmayan işaretlerden kaynaklı olarak değerlendirme konusu tescil engelinin varlığından söz edilebilmesinin mümkün olmadığı kanaatine varılmıştır.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Somut olayda, davalı şahıs tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şahsın kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın düşümü ile 21,40 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı TÜRKPATENT için 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.09/06/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.