Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/334 E. 2022/228 K. 28.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/334
KARAR NO : 2022/228

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/11/2021
KARAR TARİHİ : 28/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/06/2022
DAVA:
Davacı vekili 15/11/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … sayılı “…. ibareli markalarının sahibi olduğunu, davalının bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… a.ş” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa Müvekkilinin … TASARIM.. A.Ş. grup şirketlerinden biri olarak tanınmış bir firma olduğunu, müvekkilinin “…” esas unsurlu çok sayıda markasının bulunduğunu, ayrıca “…” şirketine ait olan markalar üzerinde de lisans hakkı sahibi olduğunu, markaların 36. Sınıfta koruma altında olduklarını, … sayısı ile davalı tarafça gerçekleştirilen başvuruya yönelik itirazlarının kurum tarafından reddolunduğunu, müvekkilinin “…” esas unsurlu çok sayıda markanın sahibi iken davalı yanın “… A.Ş.” ibareli başvurusunun müvekkili markaları ile benzerlik taşıdığını, müvekkili markalarının tek asli unsurunun “…” olduğunu, dava konusu markanın bütünsel algıda müvekkili markalarından farklılaşmadığını, “a.ş.” ibaresinin anonim şirket kısaltması olduğunu, tüketicinin dava konusu markayı gördüğünde yalnızca “…” ibaresine odaklanacağını, markaların görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olduklarını, yine markaların kapsamında 36. Sınıf hizmetlerin yer aldığını, davalı yanın daha evvel de … sayısı ile “…” ibareli mark başvurusunda bulunduğunu, bu başvuruya yönelik itirazlarının kurum tarafından kabul edildiğini,Ankara 2. FSHHM nezdinde anılan marka ile ilgili açılan YİDK iptal davasının da reddedildiğini, kurumun daha önce vermiş olduğu karar ile işbu kararın çeliştiğini, müvekkilinin anılan ibare üzerinde aynı zamanda gerçek hak sahibi olduğunu, davalı yanın kötü niyetli olduğunu, derdest bir dava varken ve dava sonucunda davalı başvurusu reddedilmişken yeni bir başvuru gerçekleştirmesinin kötü niyet göstergesi olduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… a.ş” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu YİDK kararının yerinde olduğunu, alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket cevap dilekçesinde özetle; Verilen kararın hukuka uygun olduğunu, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, davacı yanın gerçek hak sahipliği ve kötü niyet iddialarının haksız ve mesnetsiz olduğunu, davanın reddini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şahsa ait … başvuru numaralı “… a.ş” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 13/09/2021 tarihinde tebliğ edildiği, son günün hafta sonuna gelmesi nedeniyle 15/11/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 25/05/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu … sayılı başvuru kapsamında yer alan 36. Sınıftaki hizmetler açısından taraf markalarının aynı, aynı tür hizmetleri kapsadıkları, benzerliği tespit olunan bu hizmetler açısından rapor kapsamında ayrıntılı olarak açıklanan nedenlerle davacı yanın “…” ibaresini markasal nitelikte ve esas unsur olarak kullandığı markaları ile dava konusu marka arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu, taraf markaları SMK m. 6/1 kapsamında, uyuşmazlık konusu tüm emtialar bakımından benzer görüldüklerinden davacı yanın gerçek hak sahipliği iddialarının incelenmesine ihtiyaç duyulmadığı…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun … başvuru numaralı “… a.ş” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 36.sınıftaki “36.sınıf:Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri. Gümrük müşavirliği hizmetler.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise ….”, “birlikte …” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 36.sınıftaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede,dava konusu marka kapsamında 36. Sınıfta kalan hizmetler ile davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamında yer alan hizmetler birebir aynı olduğu tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… a.ş” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı “….” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu marka incelendiğinde başvurunun genel olarak kırmızı/bordo renkte tasarlanmış, ön kısmında akılda kalıcılığı zayıf nitelikte bir logo ile bu logonun sağ kısmında “… A.Ş.” ibarelerinden oluştuğu, “…” kelimesinin sözlükte “Bir şeyi istediği gibi kullanma yetkisi, kullanım; tutum; para biriktirme, artırım” anlamlarına gelen, günlük dilde kullanılan bir kelime olduğu, “a.ş.” ibaresinin ise ticaret hayatında “anonim şirket” tanımı için kullanılan bir kısaltma olduğu, dolayısıyla “a.ş” ibaresinin markasal nitelik arz eden bir ekleme olmadığı, bu durumda dava konusu markanın yegane esas unsurunun “…” kelimesi olduğu sonucuna varılmıştır.
Davacı markaları incelendiğinde ise, tablodan da görülebileceği üzere, markaların büyük bir kısmında sarı renkte “+” işaretinin logo olarak kullanıldığı, birçok markada “…” kelimesinin kırmızı renk ile yazıldığı, bir kısım markada ise “gri – siyah” renklerde yazıldığı, davacı markalarında “…” ibaresinin “BİR”, “teba”, “tb” gibi ek sözcük unsurları ile yada “1 … ve birlikte …+ şekil” gibi “1” rakamını işaret eden şekli unsurlar ile birlikte kullanıldığı gibi “….” gibi ayırt edici niteliği bulunmayan ek sözcük unsurları ile de kullanıldığı, bununla birlikte davacı yana ait “birlikte tasarrufun muhteşem gücünü keşfedin” ve “birlikte tasarrufun muhteşem gücü.” şeklindeki markalarında ise “…” ibaresinin herhangi bir şekilde ön plana çıkartılmaksızın, slogan şeklindeki bu ibarelerde sıradan bir sözcük unsuru olarak kelimenin, sözlük anlamı ile uyumlu şekilde kullanıldığı sonucuna varılmıştır.
İşbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Zira önceki markanın tek ve baskın unsurunun, bir bütün olarak sonraki markada da yer alması halinde, işaretlerin kısmen aynı oldukları ve ilgili tüketicide bu doğrultuda bir etki bırakacağı kabul edilmektedir. Keza yine bir markanın önceki markaya eklenmiş bir diğer kelimeden oluşması iki markanın benzer markalar olduğu yönünde bir göstergedir.
Somut uyuşmazlık özelinde taraf markalarında ortak olarak kullanılan unsurun “…” ibaresi olduğu görülmektedir. “…” ibaresi kelime anlamı olarak uyuşmazlığa konu hizmetler bakımından kavramsal bir ilişki içerisinde değildir. Başka bir ifadeyle dava konusu olan “Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri. Gümrük müşavirliği hizmetler” ile “…” ibaresi arasında doğrudan bir kavramsal bağlantı bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle bu hizmetlere yönelik “… emlak, … gayrimenkul, … gümrük müşavirliği” gibi örneklenebilecek kullanımların tamamı açısından … kelimesi kaynak bildirme kabiliyetine haiz olacaktır. Bununla birlikte anılan ibarenin ayırt edici vasfı yüksek, özgün ya da farazi bir ibare gibi yüksek bir ayırt ediciliği ise bulunmamaktadır. Ancak davacı yanın önceki tarihli markalarından özellikle “….” gibi markalarında, davacı yanın anılan ibareyi doğrudan markasal bir nitelik arz edecek şekilde kullandığı ve anılan markalarında “…” ibaresinin münhasır esas unsur ya da esas unsurlardan biri olarak kullanıldığı, dolayısıyla tüketicinin uyuşmazlık konusu hizmetlerde bu markalar ile daha evvelden karşı karşıya kaldığı bir durumda, anılan markalar ile benzer bir renkte oluşturulmuş ve hiçbir ek ayırt edici unsura haiz olmayan ibaresini, aynı hizmetlerde gördüğünde, sonuna “a.ş” eki eklenmiş bu markayı, anılan markaların iktisadi kaynağındaki şirketi / teşebbüsü işaret eden bir marka olarak algılayabileceği kanaatine varılmıştr.
Her ne kadar “…” ibaresi özgün ya da güçlü ayırt ediciliği bulunan bir sözcük değil ise de taraf markalarını birbirlerinden somut olarak ayıran hiçbir ayırt edici ek unsur bulunmamaktadır. Bu tür kelimelerin kullanılması suretiyle yaratılan markaların, bütünsel anlamda tüketicide bıraktıkları algı farklılaşmadıkları sürece, sonraki marka ile önceki marka arasında aynı ya da benzer emtialarda karıştırılma ihtimali şüphesiz doğacaktır. Bu bağlamda bu tür işaretler açısından “önce gelen alır ve korur” yorumunun yapılması doğru olacaktır. Dolayısıyla davacı yanın “…” ibaresini ihtiva eden önceki tarihli markaları mevcutken, bu markaya konu hizmetlerde, “… A.Ş.” şeklinde bir marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin, sonraki karşılaştığı markanın davacı yanın iktisadi kimliği bünyesinde yaratılmış yeni bir marka olduğu, davacı yanın kurumsal logosunu değiştirdiği algısını edinmesi mümkün görülmüştür.
Bununla birlikte aynı değerlendirmenin davacı yanın sair markaları açısından yapılması ise mümkün olmayıp davacı yanın “TEBA, TB” gibi ek ve ayırt edici sözcük unsurlarının yer aldığı sair markaları ya da “…” ibaresinin markasal nitelikte kullanılmadığı tespit edilen markaları ile dava konusu marka arasında bir benzerlik kurulması ise mümkün görülmemiştir.
Sonuç olarak dava konusu marka kapsamında 36. Sınıfta kalan hizmetler bakımından taraf markalarının birebir aynı hizmetleri kapsadıkları tereddütsüz olup davacı yanın özellikle “….”, “Tasarrufladüğün” gibi markaları ile dava konusu markası arasında görsel, işitsel ve anlamsal açıdan meydana gelen benzerlik ve bu durumun bütünsel algıya olan etkileri açısından somut ve yeterli bir farklılaşmanın meydana gelmediği, tüketici kitlesinin nispeten daha dikkatli, seçici ve özenli kişilerden oluştuğu bir durumda dahi, tüketicinin dava konusu markayı, daha evvelden deneyimlediği varsayılan davacı markaları ile iktisadi anlamda ilişkilendirebileceği, bu durumun ise işaretler arasında karıştırılma ihtimaline yol açabileceği, karıştırılma ihtimalinin temelinde, makul orandaki ortalama tüketicilerin, bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurmasının yer aldığı, dolayısıyla tüketicinin bu bağlantıyı kurmasına neden olacak düzeyde taraf markaları arasında görsel, anlamsal ve işitsel benzerlik bulunuyor oluşu nedeniyle somut uyuşmazlıkta iltibas ihtimalinin mevcut olduğu kanaatine varılmıştır.
Uyuşmazlık konusu hizmetler bakımından taraf markaları zaten SMK m. 6/1 kapsamında karıştırılma ihtimaline yol açacak düzeyde benzer görüldüklerinden, SMK m. 6/3 kapsamında, davacı yanın gerçek hak sahibi olup olmadığı hususunda ayrıca bir değerlendirme yapılmasına gerek olmadığı kanaatine varılmıştır.
Somut olayda, davalı şahıs tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şahsın kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kabulüne karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-TÜRK PATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptaline,
3-Dava konusu marka henüz tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük konusunda karar verilmesine yer olmadığına,
4-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harçta düşümü ile 21,40 TL bakiye harcın davalılardan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
5-Davacı kendisini vekille temsil ettirdiği için AAÜT uyarınca 7.375,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6- Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen 2.615,08 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.28/06/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.
Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 127,10.-TL
Posta Masrafı 187,98.-TL
Bilirkişi Ücreti 2.300,00.-TL
Toplam 2.615,08.-TL