Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/320 E. 2022/160 K. 26.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/320 Esas – 2022/160
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/320
KARAR NO : 2022/160
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 04/11/2021
KARAR TARİHİ : 26/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 26/05/2022
DAVA:
Davacı vekili 04/11/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 2020/26246, 2019/39242, 2017/120141, 2019/135057, 2018/97528 sayılı “…”, “b … … …”, “…”, “…”, “…” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… …” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilin 30 yılı aşkın bir süredir porselenden mamul ürünlerin üretimi ve satışı alanında gösterdiğini, ülkemizin saygın ve bilinen kuruluşlarından birisi olduğunu, taraf markalarının genel görünüm ve tüm unsurları ile benzeyip benzemediğine dair değerlendirme yapılmadığını, taraflara ait markaların tesciline ve tescil istemine dahil ürün ve hizmetlerin ve tarafların ticari faaliyet alanlarının birebir aynı olduğunu, davalı markasının sonunda yer alan “…” ibaresinin markaya yeterli ayırt edicilik katmadığını, … … ibaresinde asıl ve algılanan önemli unsurun … ibaresi olduğunu, markada yer alan “…” ibaresinin ise hat-çizgi anlamında kullanılan genel bir ibare olduğunu, … ibaresinin ikincil–tanımlayıcı bir unsur olarak kullanılmış olduğunu, “…” ibaresinin ayrı yazılmış olmasının müvekkilinin markası … ile davalının markasında yer alan … ibaresinin benzerliğini arttırmış olduğunu, asıl ve ilk algılanan unsurun … ibaresi olduğunu, “…” ibaresinin ise markaya devam eden, seri marka imajı çizmekte olduğunu, meşhur ve maruf bir ibare haline getirilen … ibaresi ile … ibaresinin hem yazılış hem okunuş ve hem de tüketici nezdinde bıraktığı algı itibariyle ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, gerek genel görünüm gerek yazılış gerekse de okunuş itibariyle markaların ilişkilendirilecek derecede benzer olduğunu, bu nedenle karıştırılma ihtimalinin yüksek olduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptaline … sayılı markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı markası ile davacı itiraz markalarının genel görünümleri ve bir bütün olarak bakıldığında bıraktıkları intiba, karıştırılacak şekilde benzer olmadığını, dava konusu markanın içerdiği farklı kelime unsurları ile birlikte itiraz markalarından ayrılmakta olduğunu, söz konusu markalar bir bütün olarak değerlendirildiğinde; görsel, işitsel, anlamsal olarak ihtiva ettikleri unsurların tamamı ile birlikte karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadığını, davalı markasında davacının itiraz markalarının hiçbirisinde yer almayan “LINE” ibaresinin de bulunduğunu, dava konusu markanın bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görüş ve ayırt ediciliği vurgulayan imaj; ibarelerin ayırıcı birçok unsuru içeren bütününde odaklanmakta olduğunu, markaların farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılanabileceğini, tanınmışlık ve kötüniyet şartlarının oluşmadığını davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin el işçiliği ile üretim yapmakta olduğunu, müvekkilinin “PORLİNE” markalı porselen ürünleri tüketici nezdinde belirli bir tanınırlığa ulaşmış olduğunu, müvekkilinin … ibaresinin yanına … ibaresi ekleyerek kuvvetli bir marka oluşturmuş olduğunu, davacının gerekçe olarak gösterdiği markalardan esinlenmemiş olduğunu, müvekkilinin yurtdışına da ihracat yaptığını, markaların, görsel işitsel, anlamsal okunuş ve yazılışları incelendiğinde ortalama tüketici nezdinde bıraktığı bütünsel izlenimin asla benzer olmadığını, markaların bölünerek değil, bir bütün halinde incelenmesi gerektiğini, benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunmadığını beyan ederek, davanın reddini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali istemine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 06/09/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 04/11/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 05/04/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Davaya konu marka ile davacıya ait 2020/26246 , 2019/39242 , 2017/120141, 2019/135057, 2018/97528, 2021/024675, 2021/024673, 2020/25745 sayılı markanın 6769 sayılı SMK’nın 6/1. maddesi bağlamında benzer olduğu, taraf markaları arasında SMK’nın 6/1. maddesi bağlamında iltibas ihtimali bulunduğu, SMK 6/5. Maddesinin uygulanma şartlarının oluşmadığı, TPMK YİDK’nın 2020-M-6665 sayılı kararının iptali ve hükümsüzlük koşullarının oluştuğu…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun … sayılı ve “… life” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 21. sınıftaki “21 Elektriksiz temizlik aletleri ve gereçleri: boya fırçaları hariç fırçalar, çelik talaşları, süngerler, çelik yünleri, üstüpüler, tekstilden mamul temizleme ve silme bezleri, bulaşık eldivenleri, elektrikli olmayan cilalama makineleri, halı süpürgeleri, sopalı yer paspasları. Değerli metalden olanlar da dahil olmak üzere, bu sınıfta yer alan ve elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri (çatal, bıçak, kaşıklar hariç): yemek servis takımları, kap-kacak, şişe açacakları, saksılar, pipetler, elektriksiz pişirme aletleri. Ütü masaları ve kılıfları, çamaşır kurutmalıkları, elbise askıları. Camdan, porselenden, seramikten, kilden süs ve dekorasyon eşyaları: heykeller, biblolar, vazolar ve bu malzemelerden mamul müsabakalarda verilen kupalar. Parfüm bekleri (yandığında koku yayan bekler), parfüm spreyleri ve vaporizatörleri (püskürteç), elektrikli-elektriksiz makyaj temizleme aletleri, pudra ponponları, tuvalet eşyaları için kutular. Püskürtmeli hortum başlıkları, sulama süzgeçleri için başlıklar, sulama aletleri, bahçe sulama süzgeçleri, musluklara takılan uçlar. İşlenmemiş cam, yarı işlenmiş cam, dekorasyon için cam mozaikler ve cam tozları (inşaat için olanlar hariç), cam yünleri (izolasyon ve tekstil amaçlı olmayan). ” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise 2020/26246, 2019/39242, 2017/120141, 2019/135057, 2018/97528 sayılı “…”, “b … … …”, “…”, “…”, “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 01, 02, 03, 04, 05, 06, 07, 09, 10, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 19, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45.sınıftaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu marka ile itiraza mesnet markalar arasında emtia/ hizmetler yönünden SMK Md. 6/1’de sayılan emtiaların aynı ve ilişkili olması şartının sağlandığı tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve anlamsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… life” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı “…”, “b … … …”, “…”, “…”, “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Davaya konu davalı markası “… …” kelime unsurundan oluştuğu, işarette bir şekil unsuru veya özel bir font kullanılmadığı görülmüştür. Davacının hem kurum aşamasında itiraz hem de dava dilekçesinde belirttiği markalarından 2020/26246 , 2019/39242 , 2017/120141, 2019/135057, 2018/97528, 2021/024675, 2021/024673, 2020/25745 tescil numaralı markaların özel bir yazı fontunda hazırlandığı, şekil unsuruda içerdiği görülmekte ise de söz görünümden yüksek konuşulur ilkesi gereği iş bu davacı markalarının asli unsurunun “…” ibaresi olduğu değerlendirilmiştir.
Davacı markalarından 2020/26246 , 2019/39242 , 2017/120141, 2019/135057, 2018/97528, 2021/024675, 2021/024673, 2020/25745 tescil numaralı markaların esas unsurunun “…” ibaresi olduğu ve davalı marka başvurusunda bulunan “…” ibaresinin davacı markaları içerisinde aynen ortak olarak bulunması, markada bağımsız mevcudiyetini sürdürmesi, ortalama tüketici açısından ilk bakışta doğrudan fark edilebilir olması başta gelen davacı markalarında sondaki “a” harfinin ibarenin görünüşteki imajı değiştirecek marjinal bir farkın bulunmaması, “…” ibaresinin ilk bakışta göze çarpan unsurlardan olması, aynı zamanda “söz görünümden yüksek sesle konuşur” ilkesi gereği markadaki sözcük unsurlarının baskın ve ayırt edici unsur olması karşısında davacıya ait 2020/26246 , 2019/39242 , 2017/120141, 2019/135057, 2018/97528, 2021/024675, 2021/024673, 2020/25745 numaralı marka ile davalı markasının görsel olarak benzer oldukları kanaatine varılmıştır. Bununla birlikte davalı tarafça markada blunan “…” ibaresinin ayırt ediciliği kazandırmaya yeterli bir ibare olduğu belirtilmiş ise de “…” ibaresinin tescil konusu mal ve hizmetler yönünden ayırtediciliği düşük bir ibare olmamakla, bu marka yanında kullanılacak çoğul eki, iyelik eki, -oğlu, -zade, Türk, euro, …, grup, group, -san gibi sık kullanılan ekler veya coğrafi yer adları gibi ayırt edici niteliği düşük unsurlar olmakla benzerlik değerlendirmesinde dikkate alınmayacaktır.
Yine markaların anlamsal olarak da kıyaslanması gerekmektedir. Bazı hallerde markalardaki şekil unsuru birbirinden çok farklı olsa bile, sözcük unsurlarından dolayı ortaya çıkacak tüketici algısı nedeniyle anlamsal benzerliğe bağlı olarak karıştırılma ihtimali sabit görülebilir. Açıklanan tüm bu hususlar kapsamında somut olaya bakıldığında; davalı markasında yer alan “…” ibaresinin TDK sözlüğünde doğrudan bir anlamı olmadığı, ancak bu ibarenin “Almanya’da bir şehir ismi oluğu”, davacı markalarındaki “…” ibaresinin ise doğrudan bir anlamı görülmediği dolayısıyla anlamsal olarak benzer olmadıkları kanaatine varılmıştır.
Son olarak taraf markaların işitsel olarak karşılaştırılmaları gerekmektedir. İşitsel benzerlik incelemesinde dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi de sözcüklerin ilk heceleri, ilk sesleridir. Zira ortalama tüketiciler, sözcüklerin son kısmına nazaran başlangıcına daha fazla dikkat ederler. Bu nedenle sözcüklerin ilk hecelerinde, ilk bölümlerinde ayniyet, karıştırma ihtimaline yol açabilmekte, buna karşılık sözcüğün son kısmındaki benzerlikler karıştırma ihtimali incelemesinde göz ardı edilebilmektedir. Açıklanan hususlar kapsamında somut uyuşmazlığa bakıldığında; davaya konu markada öncelikle telaffuza konu olabilecek ibarenin “…” ve “…” İBARESİ olması sondaki a harfi hariç markaların aynı şekilde okunacak olması karşısında taraf markalarının işitsel olarak benzer olduğu kanaatine varılmıştır.
Genel değerlendirme açısından, söz konusu markaların görsel, fonetik (işitsel) veya anlamsal yönleri her zaman aynı öneme sahip değildir ve markaların piyasada bulunabilecekleri nesnel koşulların incelenmesi yerindedir.36 Bu çerçevede, önceki markanın tercih edilmesinin arkasında yatan fikir de göz önüne alınmalıdır. Aynı düşünce sonraki markanın seçilmesi için de etkili olabilir. Sonuç olarak, ilgili tüketicilerin psikolojik olarak farklılığı gösteren noktalara değil benzerliği sergileyen noktalara dikkatlerini yoğunlaştırması da dikkate alındığında markaların görsel, işitsel olarak birbirlerine benzemesi karşısında davaya konu marka ve davacıya ait markalardan 2020/26246, 2019/39242, 2017/120141, 2019/135057, 2018/97528, 2021/024675, 2021/024673, 2020/25745 sayılı markaların bütünsel olarak benzer olduğu, davacıya ait diğer markalar ile benzerlik olmadığı kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak markaların görsel ve işitsel olarak benzer olması, “…” ibaresinin dava konusu markaya eklenen farklara rağmen genel imaj içerisinde kaybolmaması ve bütünsel varlığını halen korumaya devam etmesi, tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, önceden bildiği ve tanıdığı davacıya ait markalar ile davalının başvuru konusu markasını birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunması, ortalama tüketicilerin davacı markalarından edindiği izlenimi davalı başvurusuna aktarabilecek olması, tüketicinin iki ayrı marka ile karşı karşıya kaldığını fark etse dahi her iki markanın da aynı iktisadî veya idarî kaynağa ait olduğu yanılgısına düşebilecek olmaları, karşısında SMK’nın 6/1. Madde bağlamında iltibas ihtimali bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olayda davacı yan “…” ibareli markalarının tanınmış marka olduğunu iddia etmiş ancak Türk Patent Markalar Sicili’nde yapılan araştırmada anılan ibareli markaların davacı adına tanınmış marka olarak tescil edildiğine dair herhangi bir kayıt bulunmamıştır. Davaya konu markanın tescilinden zarar görme veya itibarında zarar meydana gelme ihtimalinin bulunmadığı değerlendirilmekle, 6769 sayılı SMK’nun 6/5 maddesinin uygulanma şartlarının oluşmadığı kanaat getirilmiştir.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kabulüne, TÜRK PATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptaline, … sayılı markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine, karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-TÜRK PATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptaline,
3-… sayılı markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine,
4-Alınması gereken 80,70  TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL karar harcın davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı vekili için AAÜT uyarınca 7.375,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6- Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen 2.523,60 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.26/05/2022