Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/300 E. 2022/225 K. 28.06.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/300
KARAR NO : 2022/225

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 18/10/2021
KARAR TARİHİ : 28/06/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/06/2022
DAVA:
Davacı vekili 09/06/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; davacının Avusturya menşeli bir firma olarak 1975 yılından bu yana medikal cihaz sektöründe faaliyet gösteren, bilhassa implant edilebilir işitme çözümlerinde teknoloji lideri ürünleri olan, dünyada ve Türkiye’de ilgili sektörde tanınmış bir firma olduğunu, davacının bu faaliyetleri kapsamında “…” esas unsurlu markasını 40 yılı aşkın bir süredir kullandığını, davacının bu markasının WIPO ve OHIM nezdinde ve ABD, Avusturya gibi ülkelerde davacı adına tescilli olduğunu, davacının “…” markalı işitme cihazlarının 1991 yılından beri Türkiye’ye de ithal edildiğini, davalı firmanın markalarını 10. sınıftaki emtialarda ve bu emtiaların 35. sınıf altında satışı hizmetlerinde kullanmadığının, Ankara …FSHHM’nin … Esas No.lu dosyası kapsamında yapılan yargılama ile hükme bağlanmış ve davalının markasının söz konusu mal ve hizmetler yönünden kullanmama nedeniyle iptaline karar verilmiş olduğunu, buna rağmen davalının markasını kullanmadığı emtialarda marka tescili almaya devam ettiğini, nitekim davalının markaları nedeniyle davacının Topluluk Markasının bir uzantısı olarak Türkiye’de tescil ettirmek istediği markasının tescilinin engellendiğini, halbuki “…” markasının gerçek hak sahibinin davacı olduğunu, davacının “…” markalı ürünlerinin 1991 yılından beri Türkiye’de satılıyor olduğunu, davalı firmanın ise 25.12.1995 tarihinde kurulduğunu ve yalnızca ithalat ve ihracat alanlarında faaliyet gösterdiğini, yani 10. sınıfa giren emtiaları üretmediğini, davalı firmanın dava konusu edilen markayı tescil ettirdiği anda kötü niyetli olduğunu, zira davalının 10. sınıfa giren emtialarda “…” markasını tescil ettirirken, dünyada implant edilebilir işitme cihazlarını ilk yapan davacı firmanın “…”li markasından haberdar olmamasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalının “…” markaları iptal tehdidi altında iken defalarca “…” ibareli marka başvurularında bulunmuş olmasının davalının kötü niyetinin açık bir tezahürü olduğunu, nitekim davalının 10. sınıfa giren emtialarda kullanılmaması nedeniyle iptal edilmesi gerektiği yönünde Ankara …. FSHHM’nin … Esas no.lu dosyası tahtında hakkında bilirkişi heyeti raporu düzenlenen 2002 01147 sayılı markanın böyle bir marka olduğunu, söz konusu davanın Anayasa Mahkemesi’nin 06.01.2017 tarihli kararı nedeniyle usulden reddedilmiş olduğunu, Ankara …FSHHM’nin … Esas no.lu dosyasının bu davanın devamı niteliğinde olduğunu ve bu dosya tahtında verilen 2021/322 K. sayılı kararda davalının söz konusu markasının 10. sınıfta yer alan emtialar açısından kullanılmama nedeniyle iptal edildiğini, davalının … sayılı marka başvurularının da markaları iptal tehdidi altında olduğundan dosyalanmış başvurular olduğunu, davalının davacı aleyhine marka haklarının ihlali ve tazminat talepleriyle İstanbul …FSHHM’nde … Esas no.lu dosya kapsamında açmış olduğu davanın da reddedildiğini, hal bu iken davalının markalarını davacıya devretmesi için yapılan sulh görüşmelerinde davalının devir karşılığında yüksek bedeller istediğini, bütün bunların davalının kötü niyetini ve markasını 10. sınıfa giren emtialarda kullanmadığını gösterdiğini, davalının davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığı yönündeki iddialarının gerçeği yansıtmadığını, zira dava tarihinde huzurdaki davada hükümsüzlüğü istenilen markanın tescil tarihinden itibaren beş yılın dolmamış olduğunu, ayrıca kötü niyetle tescil edilen markalarda 5 yıllık hak düşürücü sürenin uygulanmadığını belirterek, davalı şirket adına tescilli bulunan … sayılı “…+şekil” ibareli markanın SMK m. 6/3 hükmü yönünden 10. Sınıftaki “Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar. Yapay organlar ve protezler. Tıbbi ortopedik malzemeler. ” ile 35. sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar. Yapay organlar ve protezler. Tıbbi ortopedik malzemeler. malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).”, SMK m. 6/9 hükmü yönünden de tescili kapsamına giren tüm mal ve hizmetler açısından hükümsüzlüğünü ve sicilden terkinini karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle, huzurdaki davanın SMK m. 25/6 hükmünde belirtilen 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açılmadığından usulden reddi gerektiğini, zira davacının davalının markasından haberdar olmasına rağmen sessiz kaldığı için hak kaybına uğradığını, ayrıca davalının “… TIP” markasını ilk kez 2002 yılında tescil ettirdiğini ve o tarihten beri aktif olarak kullanageldiğini, zira davalının 1995 yılından beri birçok medikal cihazın Türkiye’de satışını gerçekleştirmekte olduğunu, davacının ise Türkiye’deki ticari faaliyetlerine 2017 yılında kurduğu “… Elektromedikal Çözümler A.Ş.” vasıtasıyla başladığını, yani asıl davacının kötü niyetli olarak davalının tescilli markasını kullanmasını engelleyemeye çalıştığını, davacının davalının 2002 01147 sayılı markasının 10. sınıfta yer alan mallar açısından kullanılmaması nedeniyle mahkeme kararıyla iptal edildiği yönündeki iddialarının maddi gerçeğe ve hukuki terminolojiye uygun düşmediğini, zira Ankara …FSHHM’nin … Esaslı söz konusu dosyasında davalının istinaf talebinin bulunduğunu ve bu kararı henüz kesinleşmediğini, davalının dava konusu edilen markasını halihazırda kullanmakta olduğunu, hal bu iken davacının markada geçen ibare üzerinde gerçek hak sahipliği iddiasında bulunmasının haksız ve hukuka aykırı olduğunu, davalının birbirlerine bağlı marka sınıflarında markasını kullanmasının geçerli markasal kullanım olarak nitelendirilmesi gerektiğini, zaten de dava konusu edilen markanın tescil tarihi 07.06.2017 olduğundan bu markanın kullanım zorunluluğunun 07.06.2022 tarihinde başlayacağını belirterek, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, TÜRKPATENT’den davalı şirkete ait … sayılı marka işlem dosyası getirtilmiş, sunulan deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Dava, davalı adına tescilli … sayılı markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka işlem dosyası incelendiğinde, davalı şirketin 30/12/2014 tarihinde “…+şekil” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 05, 10, 25, 35, 36, 42, 44.sınıftaki “05 İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi amaçlı kimyasal ürünler, kimyasal elementler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı olan ya da olmayan diyet maddeleri; besin takviyeleri, zayıflatıcı ürünler; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç). Hijyen sağlayıcı ürünler (pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuk bezleri). Zararlı bitkileri, hayvanları ve mantarları imha edici maddeler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı tazeleyici kokular. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar. 10 Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar. Yapay organlar ve protezler. Tıbbi ortopedik malzemeler. Ameliyathane giysileri ve steril örtüler. Cinsel amaçlı aletler ve malzemeler. Prezervatifler (kondom/kaput). Biberonlar, biberon emzikleri, emzikler, bebekler için diş kaşıyıcılar. 25 Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar. Ayak giysileri. Baş giysileri. 35 Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Ticari ve sınai ürünler için eksperlik hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi amaçlı kimyasal ürünler, kimyasal elementler. Tıbbi ve veterinerlik amaçlı olan ya da olmayan diyet maddeleri; besin takviyeleri, zayıflatıcı ürünler; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve bitkisel içecekler. Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç). Hijyen sağlayıcı ürünler (pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden mamul çocuk bezleri). Zararlı bitkileri, hayvanları ve mantarları imha edici maddeler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı tazeleyici kokular. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar. Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar. Yapay organlar ve protezler. Tıbbi ortopedik malzemeler. Ameliyathane giysileri ve steril örtüler. Cinsel amaçlı aletler ve malzemeler. Prezervatifler (kondom/kaput). Biberonlar, biberon emzikleri, emzikler, bebekler için diş kaşıyıcılar. Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar. Ayak giysileri. Baş giysileri. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) 36 Sigorta hizmetleri. Finansal ve parasal hizmetler. Gayrimenkul komisyonculuğu, müşavirliği ve idaresi hizmetleri. Gümrük müşavirliği hizmetleri. 42 Sanat eserleri orijinallik onay hizmetleri. 44 Tarım, bahçecilik ve ormancılıkla ile ilgili hizmetler.” emtiasının yer aldığı, başvurunun 07/06/2017 tarihi itibariyle tescil edildiği tespit ve kabul edilmiştir.
Buna göre, somut olayda karşılaştırılan markalar/işaretler açısından, kullanıldıkları ve tescilli oldukları SMK nın 6/3 maddesi uyarınca hükümsüzlüğü talep edilen tüm emtialar yönünden “emtiaların aynı/ türdeş/ benzer olması” şartının da gerçekleşmiş olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacının tescilsiz olarak kullandığı markaları ile davalının markası karşılaştırıldığında, her iki tarafın da markasında “…” ibaresi yanında basit şekil ve kompozisyon unsurları kullanılmıştır; davacının markalarında “…” ibaresi “…” şeklinde hecelere ayrılmış ve bu hecelerin arasında, işaretlere markasal hüviyette ayırt edicilik katma özellikleri düşük olan basit şekiller ve noktalama işaretleri konuşlandırılmıştır. Davalının markasında da “…” ibaresi, yerleşik/bilinen bir anlamı haiz, tasviri/tanımlayıcı bir ibare olması itibariyle markasal hüviyette ayırt ediciliği bulunmayan “TIP” kelimesiyle birleşik olarak yazılmış ve işaretin üst kısmına da yine davacının markalarında olduğu gibi, basit bir şekil unsuru yerleştirilmiştir.
Taraf markalarında kullanılan basit şekil unsurlarının/ figürlerin, işaretlerde büyük puntolarla/ dikkat çekici bir biçimde yazılmış olan “…” ibaresine nispeten markaların ayırt ediciliğine kayda değer bir katkısının olmadığı değerlendirilmiştir, zira; böyle basit şekil unsuru yanında büyük puntolarla/baskın özelliklerde yazılmış ve konuşlandırılmış kelime unsurlarını haiz markalarda, “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur”. Ayrıca, potansiyel müşteriler somut olaydaki gibi kelime, şekil, renk gibi karma markalarda kelime unsuruna diğer unsurlara göre daha fazla önem vereceklerdir. Davalının markasında geçen “tıp” ibaresinin de, yukarıda değinildiği üzere, markasal hüviyette ayırt ediciliği yoktur. Bu sebeplerle, karşılaştırılan markaların hepsinde, ayırt ediciliği en baskın ve ön planda olan esas unsurun “…” ibaresi olduğu sonucuna varılmıştır.
Taraf markalarında esas/ baskın unsur olarak kullanılmış olan “…” ibaresinin ortaklığından hareketle, karşılaştırılan markaların görsel, işitsel ve anlamsal açılardan benzediği düşünülmektedir. “…” ibaresinin Türkçe’de ve İngilizce gibi yaygın olarak bilinen başkaca dillerde yerleşik bir anlamı olmayan, yani marka sahipleri tarafından sonradan türetilmiş/orijinal bir kelime olması nedeniyle markasal hüviyette soyut ve somut ayırt ediciliğinin yüksek olduğu gerçeği de gözetildiğinde; karşılaştırılan markaların esas unsurlarındaki bu ortaklığın; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davacının “…”li markasını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “…”li markasıyla karşılaştığında bu markaları benzer bulması ihtimalini doğurduğu sonucuna varılmıştır.
Görsel açıdan ortaya çıkan bu benzerlik, işitsel açıdan bakıldığında da net bir sonuç vermektedir; karşılaştırılan markaların esas/ayırt edici unsuru birebir aynı kelime olduğundan, okunuşları ve kulakta bıraktıkları “tını”ları da aynıdır. İşaretlerin anlamsal açıdan karşılaştırılması neticesinde de, “…” ibaresinin sonradan türetilmiş/orijinal bir ibare olması, karşılaştırılan markaların tüketicinin zihninde çok da farklı birer algı oluşturmamalarına sebebiyet vermektedir. Sonuçta; karşılaştırılan markaların görsel, işitsel ve anlamsal açılardan benzediği kanaatine varılmıştır.
SMK 6/3 Maddesi Yönünden Yapılan Değerlendirme:
Davacının, dava konusu edilen “…” markasının eskiye dayalı kullanımına dair dava dosyasına sunduğu bilgi ve belgelerin değerlendirilmesinde; davacının “…” tanıtma vasıtasını, dava konusu edilen markanın başvuru/koruma tarihi olan 30.12.2014 tarihinden önceki dönemlerde, spesifik olarak 1991 yılından ve yoğun olarak da 2000’li yılların başından beri işitme implantlarında ve parçalarında, hem ürün markası hem de bu ürünlerin satışı kapsamında hizmet markası hüviyetinde kullandığı görülmekle, davacının “…” ibaresi üzerinde, markasal açıdan davalıya göre öncelikli bir hakkının bulunduğu sonucuna varılmışıtır
Sonuç olarak; uyuşmazlık konusu edilen işaretler görsel, işitsel ve anlamsal açılardan benzer ve bu işaretlerin marka/tanıtma vasıtası olarak kullanıldığı mal ve hizmetler ile kısmi hükümsüzlük davasına konu edilen mal ve hizmetler aynı/türdeş/benzer olduğundan ve davacının “…” tanıtma vasıtası üzerinde eskiye dayalı kullanım nedeniyle öncelikli bir hakkının bulunduğuna dair yeterli nitelikte, nizelikte ve içerikte delil dosya içeriğinde mevcut olduğundan, davacının SMK m. 6/3 hükmüne dayalı iddialarının, davalının … sayılı markasının, dava konusu edilen 10. sınıf “Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar. Yapay organlar ve protezler. Tıbbi ortopedik malzemeler.” ile 35. sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar. Yapay organlar ve protezler. Tıbbi ortopedik malzemeler. Malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” mal ve hizmetler yönünden hükmüne engel olacağı kanaatine varılmıştır.
6769 sayılı SMK’nın “Marka” başlıklı birinci kitabının birinci kısmında 6. maddede “Marka tescilinde nispi ret nedenleri” düzenlenmiştir. Bu maddenin 9. bendinde; “Kötü niyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” denilmektedir. Aynı kanunun yine birinci kitabının beşinci kısmında 25. maddede; “Hükümsüzlük hâlleri ve hükümsüzlük talebi” başlığı altında, 1. bentte; “5 inci veya 6 ncı maddede sayılan hâllerden birinin mevcut olması hâlinde mahkeme tarafından markanın hükümsüzlüğüne karar verilir.” denilmektedir. Yani, 6/9 maddesinde düzenlenen “kötü niyet hali”nin bir marka tescilinde bulunması halinde, tescilli bir markanın hükümsüzlüğüne karar verilebilmektedir. Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Tescil başvurusunda bulunan kişinin kötü niyetli olduğuna emare teşkil edebilecek olgu ve olayların varlığı, kötü niyetli marka başvurusunun kabulü için yeterli sayılmaktadır. Marka tescil başvurusunun kötü niyetli olup olmadığı hususunun belirlenmesinde genel geçer kriterler bulunmamakta, konunun her somut olay bazında değerlendirilmesi gerekmektedir. Doktrine ve yerleşik içtihatlara göre; kötü niyetli tescilden söz edilebilmesi için başkasının markasından haksız olarak yararlanmak veya gerçekte kullanmayıp, yedekleme, marka ticareti yapmak amacına yönelik bir davranışta bulunmak kötü niyet göstergesi kabul edilebilir. Başvuru sahibinin, başvurusu yapılan markayla karıştırılması olası bir markanın yurtdışında üçüncü bir kişi tarafından kullanıldığını bilmesi veya bilmesi gerekliliği hususu, tek başına, başvuru sahibinin ilgili hüküm kapsamında, kötü niyetle hareket ettiği sonucuna varılması için yeterli değildir. İnceleme konusu işaretlerin aynı olması, diğer faktörlerden hiçbirisi mevcut değilken kötü niyetin varlığını ortaya çıkarmaz. Hukukumuzda “kötü niyet” tanımlanmamıştır. Buna karşın kavramı izah için özellikle de subjektif olgunun tespiti için iyi niyete başvurulmaktadır. İyi niyete sadece bir hüküm olarak değil, özel hukuka yön veren bir ilke anlamında Medeni Kanun m. 3’te yer verilmiştir. Bu hüküm uyarınca, Kanunun iyi niyete hukukî bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyi niyetin varlığıdır. Ancak, durumun gereklerine göre kendisinden beklenen özeni göstermeyen kimse iyi niyet iddiasında bulunamaz. İyi niyet ve kötü niyet bir madalyonun iki yüzü gibi olduğundan kötü niyetin tanımını yapabilmek için öncelikle iyi niyetin ortaya konması yararlı olacaktır. İyi niyet, bir hakkın geçerli surette kazanılmasını önleyen herhangi bir hususun hakkı kazanacak olan kimse tarafından bilinmemesi demektir. Somut olayımıza dönüldüğünde; davalının işaretini kendisine marka olarak seçerken spekülasyon, yedekleme, şantaj vs. gibi amaçlarla hareket ettiği veya davacının markası ve faaliyetleriyle haksız rekabet doğuracak eylemlere giriştiği hususlarında dava dosyasına herhangi bir somut delil sunulmamıştır. Davacının kötü niyeti tevsik etmek için dava dosyasına sunmuş olduğu duruşma tutanaklarından, tarafların sulh görüşmelerinin uzunca bir süre devam ettiğinin anlaşılmış olması, bu görüşmeler esnasında “davalının markalarının devri karşılığında yüksel bedeller talep ettiği” hususunu tevsik edebilir nitelikte deliller değildir. Ayrıca, davalı tarafın “…” ibaresini de ihtiva eden ticaret unvanının 25.12.1995 tarihinde tescil edilmiş olduğu, davacının dava dosyasına sunmuş olduğu ticaret sicil gazetesi örneğinden anlaşılmaktadır. Halbuki davacı taraf;“…” markalı ürünlerinin bu tarihten önceki dönemlerde Türkiye’de satıldığına dair dava dosyasına sadece 2 adet fatura örneği sunabilmiştir. Bu fatura örneklerinin, davacının davalının kurulduğu tarihte “…” markasının Türkiye’de yaygın olarak bilindiği hususunu tevsik edebilen bir yönü yoktur. Üstelik; davacının “…” markasına ait tevsik edebildiği ilk yurt dışı tescili de, 23.09.2009 tarihinde gerçekleşmiştir. Dolayısıyla, davalının “…” markasını kendisine ticaret unvanı ve ilerleyen safhalarda da marka olarak seçmiş ve bu tanıtma vasıtalarında kullanmaya başlamış olmasının, hayatın olağan akışına ters düşmediği görülmektedir. Bütün bu nedenlerle; davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın Kısmen Kabulüne, … sayılı markanın 10. sınıf “Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar. Yapay organlar ve protezler. Tıbbi ortopedik malzemeler.” ile 35. sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar. Yapay organlar ve protezler. Tıbbi ortopedik malzemeler. Malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” emtialar yönünden kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın Kısmen Kabulüne,
2-… sayılı markanın 10. sınıf “Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar. Yapay organlar ve protezler. Tıbbi ortopedik malzemeler. ” ile 35. sınıf “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Cerrahi, tıbbi, diş hekimliği ve veterinerlik için alet, cihaz ve mobilyalar. Yapay organlar ve protezler. Tıbbi ortopedik malzemeler. malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” emtialar yönünden kısmen HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE,
3-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
4-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL karar harcın davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
5-Davacı için AAÜT uyarınca 7.375,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine
6-Reddedilen kısım itibariyle AAÜT uyarınca davalı için 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak belirlenmesine, davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 2.537,60 TL yargılama giderinden payına düşen 1.268,80 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalanının davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.28/06/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.

Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 127,10.-TL
Posta Masrafı 110,50.-TL
Bilirkişi Masrafı 2.300,00.-TL
Toplam 2.537,60.-TL