Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/290 E. 2022/145 K. 12.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/290
KARAR NO : 2022/145

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 05/10/2021
KARAR TARİHİ : 12/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/05/2022
DAVA:
Davacı vekili 05/10/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin ….” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkilinin 1971 yılında Seattle, ABD’de kurulduğunu, Kuzey Amerika, Avrupa, Orta Doğu, Latin Amerika ve Pasifik dahil her yerde haftada milyonlarca tüketicinin ziyaret ettiğini, ürettiği ve satışa sunduğu özel kahveleri markalaştırdığını ve dünyanın lider konumundaki şirketlerinden birisi olduğunu, kahvelerinin yanı sıra el yapımı başkaca içecekler ve yiyecekleri de mağazalarında satışa sunduğunu, kahve ve kahveli içecekler dendiğinde akla ilk gelen ismin …, … COFFEE ve onun sembolü olan markaları olduğunu, müvekkilinin tüm dünyada yapılmış olan ticari marka başvuruları sayısının (tescilli ve başvuru aşamasında olan) yan şirketleri adına yapılmış olan başvuruların da dahil olmak üzere 8900’ü aştığını, müvekkili markasının ana unsurlarından olan ve dünyada ilk kez müvekkili tarafından maruf hale getirilmiş “…” ibaresini içerir davaya konu “…” markasının, müvekkilinin tanınmış “…” ve türevi markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu ve markalar arasında SMK 6/1 uyarınca karıştırılma ihtimali bulunduğunu, müvekkilinin markalarını 07 ve 35.sınıf dahil olmak üzere pek çok sınıfta tescil ettirerek koruma altına aldığını, davalı yanın, müvekkilinin tescil kapsamında yer alan mal ve hizmetler bakımından tescil ettirmek üzere başvuruda bulunduğunu, davalı marka başvurusunun benzerlik değerlendirmesinde dikkate alınacak unsurun “…” ibaresi olduğunu, “…” kelimesinin gündelik hayatta sıklıkla kullanılan ve Türkçe’de “güç” anlamına gelen ve özellikle tescil talep edilen bir GÜÇ KAYNAĞI ile çalışabilen “otomatik satış makineleri” bakımından oldukça düşük ayırt ediciliğe sahip bir kelime olduğunu, marka algısı yaratacak baskın unsurun “…” ibaresi olduğunu ve benzerlik incelemesinde dikkate alınacak kısmın “…” ibaresi olması gerektiğini, … şekinde oluşturulmuş bir markanın, müvekkiline ait tanınmış ve tüketicilerde yüksek ayırt ediciliğe sahip “…” markasını kolaylıkla çağrıştıracağını, her iki markada da birebir olarak “…. harflerini aynı sırayla içerdiğini ve “R” harfi ile bittiğini, markaların işitsel olarak ayırt edilemeyecek kadar benzediğini, müvekkili adına daha önce gerçekleştirilen itirazlar neticesinde TÜRKPATENT tarafından verilen kararlar bulunduğunu, bu kararların, müvekkili markaları ile reddedilen markalar arasında ortak noktanın sadece “…” ibaresi olduğunu, kimi reddedilen markaların ayrıca bir şekil unsuruna sahip olduğunu ancak buna rağmen “…” ibaresinin doğrudan müvekkiline atıf yapması, müvekkili markaları ile yüksek benzerlik yaratması ve müvekkili ile özdeşleşmiş olması sebebiyle reddedildiklerini, iptali istenen YİDK kararının TÜRKPATENT’in verdiği çok sayıda karar ile doğrudan çeliştiğini, davaya konu “…” asli unsurlu markayı gören tüketicilerin, bu markanın müvekkilinin izni ile kullanıldığı veya müvekkilinin yeni bir faaliyet alanı yaratarak markasını revize ettiği yönünde yanlış bir algıya kapılacağını ve davalının müvekkilinin sektöründe bilinirliği ve toplum nezdinde ulaştığı yüksek ve emsalsiz tanınmışlık düzeyinden haksız fayda sağlayacağını, müvekkiline ait markaların SMK 6/5 kapsamında tanınmış markalar olduğunu ve benzerinin tescil edilmesi durumunda müvekkili markasının ayırt edici karakterinin zedeleneceğini, değerinin sulandırılmasına neden olacağını, başvuru sahibinin kötü niyetli olduğunu ve kötü niyetli bu girişimin reddedilmesi gerektiğini belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı markası ile davacının redde mesnet markaları arasında ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirme ihtimali de dahil karıştırılmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve işaretleri yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intibaın, davacıya ait markaların bıraktığı intiba ile aynı olmadığını, söz konusu iki marka örneğinin aynı firmanın markası gibi algılanabilecek nitelikte olmadığını ve markaların karıştırılma ihtimallerinin bulunmadığını, davalı başvurusu ile davacı markasında yer alan “…” ibaresinin ortaklığıdan hareketle markaların birbirine benzediği iddia edilmekte ise de davalının, “…” ibaresinin, bir bütün halinde bambaşka bir kompozisyon ve içerikle kullandığını, markanın bütünü itibariyle bıraktığı etkinin esas olduğundan parçalara bölünerek yapılmasının mümkün olmayacağını, itiraz gerekçesi markalar ile ortak unsur olan “…” ibaresinin başvurunun tertibinde öne çıkarılan konumda olmadığını, “…” ibaresi ile aynı puntolarla ve birleşik yazılıp bütünleştiğini, başvuruda itiraz gerekçesi markalara göndermede bulunan herhangi bir şekil veya renk unsurunun bulunmamasının da dikkate alınarak işbu başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların, bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle ilişkilendirilme ihtimali de dahil karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik olmadığını, başvuru markasının eşya listesinde yer alan mallar ve hizmetler açısından 6769 s. SMK’nın 6/3 maddesinde tanımlanan ve reddini gerektirecek düzeyde itiraz sahibi lehine hak sahipliği doğuracak nitelikte tescil başvurusundan önce markasal olarak aktif ve yoğun kullanımının ispatlanamadığından bu iddianın da reddinin gerektiğini beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şahıs vekili cevap dilekçesinde özetle; davaya konu “…” ibareli markanın tescilli ve müvekkili …’a ait olduğunu, tescilli bir markanın davacı tarafından markasına tecavüz etmesinin söz konusu olamayacağını, müvekkilinin tescilden doğan haklarını kullandığını, davacı yanın marka işareti ile müvekkilinin marka işaretlerinin birbirinden farklı olduğunu ve aralarında benzerlik bulunmadığını beyan ederek davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şahsa ait … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 05/08/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 05/10/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 08/03/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…davalının … sayılı … ibareli dava konusu marka başvurusu ile davacının … ibareli markaları arasında 6769 sayılı SMK m. 6/1 anlamında iltibas ihtimali BULUNMADIĞI, davacının … markası tanınmış marka olmakla birlikte, somut olayda SMK 6/5 maddelesinde sayılan koşulların gerçekleşmediği, davalı marka başvurusunun kötüniyetle yapıldığı iddiasının ispatlanamadığı…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun2020/53886 başvuru numaralı “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 07, 35.sınıftaki “07.sınıf: (07/16) Otomatik satış makineleri. 35.sınıf: (35/01) Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise ….” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 05, 07, 09, 11, 14, 16, 18, 21, 25, 28, 30, 32, 33, 35, 41, 42, 43, 44.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, davacının 2012/72157 sayılı, 2018/71108 sayılı ve 2019/135180 sayılı markaları çekişme konusu “07.sınıf: (07/16) Otomatik satış makineleri. 35.sınıf: (35/01) Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. (35/05) Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Otomatik satış makineleri. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” malları/hizmetleri için tescilidir. Dolayısıyla, davalı marka başvurusunun kapsadığı mal ve hizmetlerin tamamı bakımından, taraf markalarının emtia listeleri aynı/ aynı tür/ ilişkili mal ve hizmetlerden oluşmaktadır. Bu durumda somut olayda emtia benzerliği şartı gerçekleştiği tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “….” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Davalı marka başvurusu … ibaresinden, davacı markalarından ikisi ise … ibaresinden oluşmaktadır. Davacı markalarından sadece biri … kelimesi ile buna eklenmiş coffee kelimesinden ve şekil unsurundan ibarettir.
Davacı markalarının esaslı ve ayırt edici unsuru … ibaresidir. Bu ibare İngilizce’de “yıldız” anlamına gelen “…” kelimesi ile “dolar” anlamına gelen “…” kelimesinden türetilmiş fantezi bir sözcüktür. Davalı markası ise İngilizce’de “güç” anlamına gelen “…” kelimesi ile “dolar” anlamına gelen “…” kelimesinden türetilmiş fantezi bir sözcüktür. … ve … ibarelerinin sonunda yer alan … ibaresi örtüşmekle birlikte, “dolar” anlamına gelen bu ibarenin, ticari hayatta davacının tekelinde olmadığı muhakkaktır. Özellikle çekişme konusu olan “otomatik satış makineleri” emtiası bakımından, makinenin çalışma prensibinin güç kaynağı ve para kullanımına dayandığı dikkate alındığında, … ibaresinin emtiaya yönelik telmih içeren yaratılmış bir ibare olduğu kanaatine varılmıştır.
Öte yandan markaların başında yer alan ve okunuşta ilk zikredilen … ve … kelmelerinin anlamsal açıdan oldukça farklı olduğu da dikkate alındığında; para ifadesi içeren son ekten kaynaklı iltibas oluşması kanaatimizce mümkün değildir. Bu bağlamda markaların bütünsel görsel kompozisyonlarının yeterli ayırt ediciliği sağladığı değerlendirilmektedir. Ayrıca davacı markası “…” şeklinde okunurken; davalı markası “… şeklinde okunmaktadır. Bu bağlamda markalar arasında işitsel farklılık olduğu kanaatine varılmıştır.
Yukarıda açıklandığı üzere, çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketicisi oldukça üst düzeyde dikkat ve farkındalığı haiz olup,…. ve … markalarının farklı işletmelere ait ilişkisiz markalar olduğunu kolaylıkla kavrayacaktır. Söz konusu tüketiciler nezdinde sadece sondaki “dolar” anlamlı sözcüğün örtüşmesinin, markalar arasında karışıklığa yol açmayacağı; bütünsel kompozisyondaki işitsel, anlamsal ve görsel farklılığın üketicilerce kolaylıkla algılanacağı sonucuna varılmıştır.
Açıklanan nedenlerle; markaların kapsadıkları çekişme konusu “…” mal ve hizmetler (07.sınıf: (07/16) Otomatik satış makineleri. 35.sınıf: (35/01) Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri.) aynı/ aynı tür/ilişkili olmakla birlikte, … sayılı “…” ibareli davalı markası ile “…, “… ŞEKİL” ibareli davacı markaları arasında benzerlik ve iltibas tehlikesi bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır. Zira hem anlamsal, hem görsel hem de işitsel açıdan söz konusu markalar, ilgili tüketici kesimi nezdinde birbirlerinden yeterli düzeyde farklılaşmışlardır.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harcın peşin alınan 59,30 TL harçta düşümü ile 21,40 TL bakiye karar harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalılar için AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacının yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.12/05/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.