Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/284 E. 2022/21 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/284
KARAR NO : 2022/21
DAVA TARİHİ : 25/03/2009
KARAR TARİHİ : 27/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/01/2022
DAVA:
Davacı vekili 25.03.2009 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin … markasının sahibi olduğunu, … Ürün Belgelendirme Yönergesine göre, … markasını herhangi bir yerde kullanmak için … ile marka sözleşmesi yapılması gerektiğini, yine … Sistem Belgelendirme Talimatına göre Sistem Belgelerini kullanmak için müvekkili ile sözleşme yapılması gerektiğini, davalının kullandığı alışveriş poşetlerinde … ve … logolarının benzerlerinin izinsiz olarak kullanıldığının tespit edildiğini, Ankara 2. FSHHM’nin … D.İş sayılı dosyasında bilirkişi marifetiyle delil tespiti yaptırıldığını, yapılan tespit neticesinde “…” markası ve ayrıca benzer “…” logosunun kullanıldığını, firma aracının üzerinde de oldukça büyük ve belirgin şekilde benzer “…” logosu kullanıldığının belirlendiğini, davalının marka kullanma hakkı olmadığı halde, sözleşme akdetmeksizin … markasını kullanarak, bir kamu kuruluşu olan müvekkilinin itibarını kamu yararının olduğu bir konuda zedelediğini, tanınmış … markasının kamuoyunda oluşturduğu güvenden yararlanarak, kendi lehine haksız kazanç sağladığını belirterek markaya tecavüzün durdurulmasına, devamının önlenmesine 12.390,00 TL maddi ve 61.950,00 TL manevi olmak üzere toplam 74.340,00 TL tazminatın tespit tarihinden itibaren reeskont faiziyle davalıdan tahsiline, hükmün ilanına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı vekili cevap dilekçesi ve diğer beyanlarında özetle; dava dilekçesinde müvekkili şirketin tam unvanının belirtilmediğini, “…” marka ve logosunun hiçbir şekilde müvekkili şirket ürünlerinde kullanılmadığını, 2 FSHHM’nin … D.İş sayılı dosyası ile tespit edilen hususların tamamının tespitin ertesi günü düzeltildiğini, sözkonusu dosyaya 09.04.2009 tarihinde verilen dilekçe ile de bu hususun teyit edildiğini, dava tarihi itibariyle müvekkilinin … logosunu kullanımının bulunmadığını, müvekkiline böyle bir husumetin yönlendirilemeyeceğini, müvekkilinin …. belgelerinin sahibi olduğunu savunarak davanın reddini talep etmiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER:
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, delilleri toplanmış, bu kapsamda TPE’den davacı adına tescilli marka tescil belgeleri, 2 FSHHM’nin … D.İş sayılı dosyası getirtilmiş, taraflarca sunulan belgeler ile mahkememizce getirtilen deliller incelenmiş, uyuşmazlığın niteliğine göre teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor tazminat tutarının … Ürün Belgelendirme Yönetmeliğine göre ve tavan ücretin iki katı olarak tespitine dair hukuki değerlendirme gerektiren hususlar dışında, objektif, dosya kapsamındaki delillerle tutarlı denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiş, anılan hukuki bilgi ile çözümü gereken ayrık haller dışında mahkememizce benimsenmiştir.
YARGITAY BOZMASI:
Mahkememizce verilen 30.11.2010 gün ve … karar sayılı davanın kısmen kabulüne dair karar, davacı vekilince temyiz edilmiş, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin … karar sayılı ilamıyla ve özetle;
“Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve manevi tazminatın niteliği gereği mahkemece takdirinde bir isabetsizlik olmamasına göre, davacı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekir.
Ancak, Dairemizin 07.02.1983 gün 4/493, 03.06.1983 tarih 2576/2907, 19.03.1990 tarih 1874/2383 sayılı kararlarında da açıklandığı üzere davacı … 22.11.1960 tarih 132 sayılı Kanun ile kurularak bu Kanun’un 1. maddesiyle … … markasını almış ve sicile tescil ettirmiştir. Aynı Kanun’un 1, 2 ve 11. maddelerinde belirtildiği üzere …’ne her türlü madde ve mamuller ile ilgili usul ve hizmet standartları yapmak, özel ve resmi sektörün isteği üzerine standartları ve projeleri hazırlamak, mütalaa vermek, standartları konusunda her türlü ilmi ve teknik inceleme araştırmalarda bulunmak görevleri verilmiş olup, … … markasını almak üreticiler için zorunlu olmamakla beraber, bu markayı mamüllerinde kullanmak isteyenler, davacı Kurum’a başvurarak tahlil ve kontrol ücreti ödemek, madde ve mamüllerin Kurum’ca belirlenmiş Türk Standartlarına uygunluğunu tespit ettirip aidatları, teminatları ve ayrıca tarifeye göre hesaplanacak primi ödeyerek sözleşme yapmak zorundadır. Böylece, … markasını taşıyan mamüllerin kalite yönünden kontrol edilerek Türk Standartlarına uygunluğunun saptanmış olduğu kamu oyunda öncelikle kabül edilmiş bulunacağından, … … markasının izinsiz kullanılması halinde kamu oyunun bu konuda ciddi bir biçimde yanıltılmış olacağı da kuşkusuzdur.
Davacı Kurum’a yasa ile verilen … … markasının hukuken korunmasının zorunlu bulunduğu açıktır. Söz konusu markanın korunması bakımından da 556 Sayılı KHK hükümleri , TTK 56 v.d maddeleri ve 1322 Sayılı Kanunların ve Nizamnamelerin Sureti Neşir ve ilanı Mariyet Tarihi Hakkında Kanun ve ayrıca 132 Sayılı Kuruluş Kanunu’nun verdiği yetkiye dayanılarak davacı Kurum’ca çıkartılan … Ürün Belgelendirme Yönergesi hükümlerinin hep birlikte dikkate alınması gerekir.
132 sayılı … Kuruluş Kanunu’nun 1, 2 ve 11. maddelerine göre davacı Kurum kamu hizmeti gören bir kamu kuruluşu olup görev ve yetkileri belirlenmiş, aynı Yasa’nın 14. maddesinde de Kurum’un Yetki ve çalışma usulleri, gelirleri ile bu Yasanın uygulanmasını ilgilendiren sair konular hakkında yönetmelik çıkarma yetkisi tanınmıştır. Bu nedenle 132 Sayılı Kanun hükümleriyle davacı Kurum’a verilen yetkiye dayanarak çıkartılan söz konusu Yönerge’nin de yasal sonuçlarını doğurması gerekir. Talimatname ve talimatlar, aslında idarenin iç işlerini düzenleyici nitelikte olmakla baraber, bazen bir mesele hakkında emri ve hareket tarzını gösterir ve icrai karara dönüşerek üçüncü şahısları da ilgilendirir ve onları diğer idari tasarruflar gibi bağlayıcı olabilir ( Ord. Prof Sıddık Sami Onar; İdare Hukukunun Umumi Esasları, C1, 2S.291-296, 1960 )
Somut uyuşmazlıkta da davacı Kurum’ca maddi tazminat isteminde 132 Sayılı Kanun’un verdiği yetkiye dayanarak çıkartılan … Ürün Belgelendirme Yönergesi’nin 10. maddesi ve buna bağlı tarifelere dayanılmaktadır. Söz konusu Yönerge’nin 105. maddesinde ”… marka/markalarını ve/veya yetki belgelerini sözleşme akdetmeksizin kullanan ya da sözleşmesi herhangi bir nedenle sona erdiği halde bu marka veya belgeleri izinsiz kullananlar aleyhine ürünle ilgili ” bir (1) yıllık emsal belge kullanma tavan ücretinin iki (2) katından az olmamak üzere maddi tazminat için yasal yollara başvurulacağı ” düzenlenmiştir. Böylece, … markasını izinsiz kullananlar yönünden ürünle ilgili bir yıllık emsal belge kullanma tavan ücretinin iki katı tazminat alınması hususu cezai şart niteliğinde belirlenmiştir.
Bu durumda mahkemece 132 sayılı … Kuruluş Kanunu ve bu Kanun’un verdiği yetkiye dayanılarak çıkartılan … Ürün Belgelendirme Yönergesi hükümlerine göre belirlenecek ücretin iki katına hükmedilmesi gerekirken kararda yazılı gerekçelerle davanın kısmen kabulü doğru görülmediğinden kararın bozulması gerekmiştir” gerekçesiyle bozulmuş, önceki kararda aşağıdaki gerekçelerle ısrar edilmek gerekmiştir.” gerekçesiyle bozulmuş; mahkememizin 2013/201 esas, 2013/239 sayılı kararı ile bozma ilamına uyulmayarak direnilmesine karar verilmiş; bu karar davacı vekilince temyiz edilmiş;
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 01/07/2021 tarih ve 2018/11-1096 E, ve 2021/898 karar sayılı ilamıyla ve özetle;
“Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle markaya tecavüz hâlinde maddi tazminat talebi hakkında detaylı bilgi verilmesinde yarar vardır.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan ve somut olaya uygulanması gereken 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname (556 sayılı KHK) ile markaya tecavüz hâlinde oluşan zararın tazminine yönelik üç çeşit tazminat davası öngörülmüştür. Bunlar maddi ve manevi tazminat ile itibar tazminatıdır.
556 sayılı KHK’nin 62/1-b maddesi gereğince, marka hakkı tecavüze uğrayan marka sahibi, mahkemeden, şartları varsa maddi zararının tazminini talep edebilir. 556 sayılı KHK’nin 64. maddesinde ise “tazminat” kenar başlığı altında haksız fiile özgü terimlere yer verilerek maddi tazminat ayrıca düzenlenmiştir. Esasında her iki maddede düzenlenen maddi tazminat davası aynı olup, 556 sayılı KHK’nin 62/1-b maddesi genel nitelikte düzenleme içerirken aynı KHK’nin 64. maddesinde yaygın bir ihlal hâli olan “taklit” olgusu ayrıca düzenlenmiştir.
556 sayılı KHK’nin 66/1 maddesi gereğince, marka sahibinin uğradığı zarar, sadece fiili kaybın değerini değil, ayrıca marka hakkına tecavüz dolayısıyla yoksun kalınan kazancı da kapsamaktadır. Buna göre “maddi zarar” iki kalemden oluşmakta olup, hem meydana gelen “fiili kaybı” hem de marka hakkı sahibinin tecavüz dolayısıyla “yoksun kaldığı kazancı” içermektedir. Kural olarak miktarı zarar gören tarafından ispatlanmak şartıyla her iki maddi zarar kaleminin de tazmini talep olunabilir (Karan, Hakan/ Kılıç Mehmet: Markaların Korunması 556 Sayılı KHK Şerhi, Ankara, 2004, s. 520).
Fiili kayıp, marka hakkına tecavüz nedeniyle marka sahibinin mal varlığında meydana gelen net azalmayı ifade eder. Mal varlığındaki azalma aktifin azalması şeklinde olabileceği gibi pasifin artması suretiyle de gerçekleşebilir. Fiili kaybın ne şekilde hesaplanacağı madde metninde açıkça yer almamaktadır. Ancak “fiili kaybın” değerinin belirlenmesinde genel hüküm olan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) 51 ve 52. maddeleri kıyas yoluyla uygulanır. Mahkeme bu hükümler gereğince tazminatı tayin eder (Tekinalp, Ünal: Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul, 2012, s. 501). Fiili kayıp kalemlerine örnek olarak; marka hakkına tecavüzün önlenmesi için yapılan masraflar, dava masrafları, mal veya hizmet pazarında pazar kaybı, yatırımların bu süreçte boşa gitmesi, istihdam edilenlere bu süreçte ödenen fazla paralar ile bunun telafi edilmesi için yapılan masraflar (promosyon, kalıp ve ambalaj değiştirme, imaj yenileme, imajı hatırlatma, karışıklığı kaldırma masrafları vs.) gösterilebilir.
Marka hakkına tecavüz edilen hak sahibinin zararı, yalnızca fiili kaybın değeri ile sınırlı olmayıp tecavüz nedeniyle yoksun kalınan kazancı da kapsamaktadır. Yoksun kalınan kazanç, marka hakkına tecavüz edilmesi dolayısıyla malvarlığında kesin olarak ya da büyük ihtimalle gerçekleşecek artışın kısmen veya tamamen önlenmesi, yitirilmesi olarak tanımlanabilir. Yoksun kalınan kazançta, fiili zarardan farklı olarak malvarlığının aktifinde bir azalma veya pasifinde bir artış değil; marka hakkına tecavüz edilmeseydi, ileride markanın kullanılmasıyla elde edilecek kazancın belirlenmesi ile somutlaşacak bir miktar bulunmaktadır (Çolak, Uğur: Türk Marka Hukuku, İstanbul, 2018, s. 775).
Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında somut ve net olarak ispat edilebilecek bir zarar bulunmamakta, markaya tecavüz fiilinin geleceğe dönük muhtemel etkisi saptanmaktadır. Nitekim tecavüzün etkisiyle marka değerinde azalma oluştuğunda, bu durum kendi içerisinde ileriye dönük sonuçları da barındırmaktadır. Hâli hazır sonuçlar zaten fiili zarar kapsamında istenebilirken ileriye dönük muhtemel etkiler ise yoksun kalınan kazanç olarak talep edilecektir.
Yoksun kalınan kazancın nasıl hesaplanacağı ise 556 sayılı KHK’nin 66/2 maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde; “Yoksun kalınan kazanç, zarar gören marka sahibinin seçimine bağlı olarak, aşağıdaki değerlendirme usullerinden birine göre hesap edilir:
a) Marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, marka sahibinin markanın kullanması ile elde edilebileceği muhtemel gelire göre,
b) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre,
c) Marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeline göre” hükmünü haizdir. Buna göre marka hakkı sahibinin uğradığı maddi zararın ikinci kalemi olan “yoksun kalınan kazanç”ın hesaplanabilmesi için üç usul öngörülmüştür. Marka hakkı sahibi yoksun kalınan kazanç istemi yanında ayrıca hesaplama usulü olarak bunlardan birini seçmek zorundadır. Başka bir deyişle maddede yer alan hesaplama usulleri dışında hesaplama yapılamayacaktır (Tekinalp, s. 501).
Yoksun kalınan kazanca ilişkin belirtilen üç yöntemden ilk hesaplama yöntemi 556 sayılı KHK’nin 66/2-a maddesinde belirtilen “marka hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı marka sahibinin markasını kullanması ile elde edebileceği muhtemel gelire göre” tespitidir. Bu yöntem dahilinde bir hesaplama yapabilmek için marka hakkına tecavüzün olmadığı farazi bir ortam yaratılır ve bu ortamda marka sahibinin markasını kullanmak ile elde edeceği muhtemel gelir hesap edilir (Karan/Kılıç, s. 521). Bu maddeye göre yapılacak hesaplama esas itibariyle marka hakkı sahibinin ticari kayıt ve defterleri, ticari faaliyetinin hacmi ve markasının değeri gibi unsurlara dayanacaktır. Öte yandan marka sahibi, markayı kullanarak gelir elde ederken, pazarlama becerisini, işletme verimliliğini, satış sonrası servis hizmetlerini ve benzeri unsurları da kullanmaktadır (Tekinalp, s. 502).
Bununla birlikte marka sahibinin elde edeceği muhtemel gelir hesaplanırken mütecavizin ticari faaliyetinin boyutunun da incelenmesi gerekebilecektir. Zira marka hakkı sahibinin muhtemel geliri, mütecavizin eyleminin boyutu ile de ilgilidir. Sözgelimi taklit ürünlerin mütecavizin iş yerinde ele geçirilmesi durumunda marka sahibinin muhtemel geliri, bu ürünlerin niteliğinin ve miktarının belirlenmesinin yanında mütecavizin ticari kayıtlarına veya sipariş fişlerine göre ne miktarda üretim yaptığının, ele geçirilenler dışında önceden satış yapıp yapmadığının, başka yerde stoklarının bulunup bulunmadığının, bu ürünleri hangi fiyattan sattığının da tespitinde fayda vardır (Çolak, s. 786). Dolayısıyla 556 sayılı KHK’nin 66/2-a maddesine göre hesaplama yapılırken gerekirse her iki tarafın ticari kayıtları uzman hesap bilirkişilerince incelenerek öncelikle tecavüzün boyutu belirlenmeli, bu belirlemeden sonra marka sahibinin geçmiş yıllardaki ticari faaliyeti ürün fiyatları, satış performansı, kâr marjı gibi unsurlara göre marka sahibinin muhtemel gelirinin hesaplanmasına çalışılmalıdır.
Yoksun kalınan kazancın hesaplama yöntemlerinden ikincisi 556 sayılı KHK’nin 66/2-b maddesinde belirtilen, “marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre” tespit edilmesidir. Burada amaç somut olarak ortaya çıkan zararın tazmini değil, marka hakkı sahibinin maruz kaldığı zararın adil bir biçimde denkleştirilmesi olduğundan zarar miktarı dolaylı bir yoldan belirlenmektedir. Bu yöntemde marka sahibinin değil, mütecavizin malvarlığında markanın haksız kullanımı sonucunda artış hesaba katılmaktadır. Başka bir deyişle mütecavizin markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca ulaşabilmek için kazancın oluşumunda rol oynayan tecavüz konusu marka dışındaki bütün faktörlerin ayıklanması gerekmektedir.
Dikkat edilecek olursa 556 sayılı KHK’nin 66/2-a maddesinde marka sahibinin elde edebileceği muhtemel gelirden bahsedilirken, 66/2-b maddesinde mütecavizin elde ettiği kazanç söz konusudur. Başka bir deyişle 556 sayılı KHK’nin 66/2-a maddesine göre yapılan hesaplamada ihtimale dayalı varsayımsal bir gelir hesaplanırken, 66/2-b maddesine göre yapılan hesaplamada doğmuş olan veya elde edilmiş bulunan bir kazancın hesabı yapılmaktadır. Bu hesaplama yönteminde de öncelikle mütecavizin ticari faaliyetinin boyutu belirlenmeli, markayı taşıyan ürünlerden ne kadar sipariş alındığı, ne kadar üretim yapıldığı, ne kadar stok bulunduğu, ne kadar satış yapıldığı, satış fiyatının ve kâr marjının ne olduğu gibi hususlar dikkate alınarak mütecavizin markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanç belirlenmelidir. Anılan maddede belirtilen, markayı kullanmak yoluyla elde edilen kazanç, mütecavizin tecavüz fiiliyle ortaya çıkan brüt kazancını değil, maliyetlerin elde edilen gelirden düşürülmesiyle kalan net kazancını ifade etmektedir. Ancak mütecavizin tecavüz fiilinin dışında başka hiçbir ürünü satmamış olması hâlinde dâhi genel masraflar bir bütün olarak elde edilen gelirden mahsup edilmeyecek, sadece hammadde ve satış maliyetleri gibi işin doğası gereği oluşan giderler tecavüz yoluyla elde edilen gelirden mahsup edilecektir.
Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında yararlanılabilecek üçüncü yöntem 556 sayılı KHK’nin 66/2-c maddesinde belirtilen “lisans örneksemesi” yöntemidir. Bu yönteme göre, marka sahibi yoksun kalınan kazancın; “marka hakkına tecavüz edenin, markayı bir lisans anlaşması ile hukuka uygun şekilde kullanmış olması hâlinde ödemesi gereken lisans bedeline göre” hesaplanmasını isteyebilir. Marka lisanslarının bir piyasası olmadığından lisans bedeli, objektif olarak her bir somut durum ve şart dikkate alınarak ve emsal lisans bedelleri araştırılıp kıyaslanarak belirlenmelidir. Ayrıca markanın tanınmışlığı, lisansın münhasır olup olmaması gibi etkenler de lisans bedelinin belirlenmesinde hesaba katılır.
Yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında hangi hesaplama yöntemi seçilirse seçilsin 556 sayılı KHK’nin 66/3 maddesinde yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında etki edecek diğer unsurlar düzenlenmiştir. Bu maddeye göre, yoksun kalınan kazancın hesaplanmasında, özellikle markanın ekonomik önemi, marka hakkına tecavüz edildiği anda geçerlilik süresi ve tecavüz sırasında markaya ilişkin lisansların sayısı ve çeşidi gibi etkenler göz önünde tutulur. Böylece markanın tanınmışlık derecesi, markayı taşıyan malların ve/veya hizmetlerin piyasadaki pazar payı gibi hususlarda dikkate alınmalıdır.
556 sayılı KHK’nin 67. maddesinde ise 66/2 maddesindeki yöntemlerden birisi kullanılarak belirlenmiş yoksun kalınan kazancın artırılması düzenlenmiştir. Buna göre, mahkeme, ürünün satışında markanın ekonomik bakımdan önemli bir katkısının bulunduğu kanaatine vardığı takdirde, kazancın hesaplanmasında makul bir payın daha eklenmesine karar verir. Markanın ilgili ürüne ekonomik bakımdan önemli bir katkısının olduğunun kabul edilebilmesi için, ilgili ürüne olan talebin oluşmasında markanın belirleyici etken olduğunun anlaşılmış olması gerekir (556 sayılı KHK m. 67).
556 sayılı KHK’nin 66/3 maddesinde markanın ekonomik öneminin yoksun kalınan kazanca dayalı tazminatın hesaplanmasında etken olacağı düzenlenmiş; aynı KHK’nin 67. maddesinde ise bu durum daha ileri götürülerek markanın başlı başına bir çekim gücü olduğu hâllerde 556 sayılı KHK’nin 66/2 maddesi gereğince hesaplanan tazminata makul bir ek yapılacağı öngörülmüştür. Özellikle … markalarında bu çekim gücünün olduğu ve bu markalara tecavüz hâlinde 556 sayılı KHK’nin 67. maddesi gereğince tazminata ek yapılması gerektiği şüphesizdir. Ancak tazminata makul olarak yapılacak artırım miktarı, kesin olarak öngörülebilecek bir miktar olmadığından, genel hüküm niteliğindeki Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 4. maddesi ile TBK’nin 51. maddesinin çizdiği sınırlar dahilinde belirlenmesi gerekir.
… markası 556 sayılı KHK’nın 54. maddesinde; “… markası, marka sahibinin kontrolü altında birçok işletme tarafından o işletmelerin ortak özelliklerini, üretim usullerini, coğrafi menşelerini ve kalitesini … etmeye yarayan işarettir.” şeklinde tanımlanmıştır. Buna göre, … markası, marka sahibinin kontrolü altında birçok işletme tarafından o işletmelerin ortak özelliklerini, üretim usullerini, coğrafî menşelerini ve kalitesini … etmektedir. Gerçekten de … markaları menşe göstermesi mutlaka gerekmeyen işaretler olarak, tüketicilere karşı kendilerine hitaben piyasaya sürülen ürünlerin belirlenen özelliklere sahip oldukları yönünde … verme işlevi taşımaktadır. Böylece … markasının yer aldığı mal veya hizmetlerin, hazırlanan standartlar çerçevesinde belirlenen özellikleri taşıdığı hususu … markası sahibi tarafından tüketicilere karşı hukuken … edilmektedir.
… markaları genellikle ulusal veya uluslararası endüstriyel standart veya belgelendirme kuruluşları tarafından tescil edilerek kullanım şartlarını karşılayan işletmelere kullandırılmaktadır. Bu husus tanımda geçen “marka sahibinin kontrolü altında” ifadesinden anlaşılmakta olup … markasının çeşitli işletmeler tarafından kullanılması, marka sahibinin kontrolü altında gerçekleşmektedir. Kontrol olgusu, işletme sahibine … markasını kullanma yetkisi tanınması ile başlamakta ve kullanımın ilgili teknik yönetmeliğe göre gerçekleşmesi konusunda … markası sahibinin haiz olduğu yetkileri ifade etmektedir (Bozgeyik, Hayri: … Markasının Marka Hukukundaki Yeri ve Benzer Kavramlarla İlişkisi, İÜHFM C. LXXI, 2013, S. 2, s. 92).
… markası doğrudan mal ve hizmetlerin ayırt edilmesi işlevi görmemekte, bu nedenle farklı mal ve hizmet markaları ile birlikte kullanılmakta ve bu markaların tanınmasında, tutulmasında ve ayırt edicilik özelliğinin güçlenmesinde etkili olmaktadır. Bu itibarla … markasının asıl marka ile kullanılması durumunda asıl marka sahibinin işletmesinden kaynaklanan ve asıl markanın kendi işlevi doğrultusunda gösterdiği özelliklerin yanı sıra … markasında sembolleşen diğer özelliklerin de üründe yer aldığı tüketicilere açıklanmaktadır. … markasının sahibi, bir mal veya hizmetin özelliklerini … altına alan gerçek ve tüzel kişidir. Uygulamada … markasının sahibinin çoğunlukla resmî veya özel meslek kuruluşu olduğu görülmektedir.
Bir ürünün (mal veya hizmet) dünya çapında veya bölgesel nitelikte birçok kuruluş tarafından belirlenen, yayımlanan, belgelendirilen ve yönetilen standartlara uygun olduğunu belgelendiren ve ürün üzerinde yer alan işaretler de … markası niteliğindedir. Standartlar, mal ve hizmetlerde kalite, güvenlik, güvenilirlik, verimlilik ve uyumluluğun sağlanması amacıyla kabul edilmiş özellikler olup bunların kabul edilmemesi ve uygulanmaması, mal ve hizmetlerde kalite düşüklüğüne, güvensizliğe, emniyetsizliğe, tehlikeye, verimsizliğe ve bunlar arasında uyum zorluklarına yol açabilmektedir.
Standart kuruluşları, bu işaretlerin, mal ve hizmet üreten işletmeler tarafından kullanılması amacıyla sertifikasyon hizmeti yürütmektedir. Uygulamada işletmeler, standart kuruluşlarından sertifikasyon hizmeti alarak, mal ve hizmetlerinin ilgili standartlara uygunluğuna ilişkin işaretleri kullanma yetkisi elde etmektedir. Bu işaretler, mal ve hizmetin standart kuruluşu tarafından belirlenen ve yayınlanan standartlara uygun olduğunu ve işaretin kullanılması konusunda standart kuruluşu ile işletme arasında bir belgelendirme anlaşmasının yapılmış olduğunu ifade etmektedir. Örneğin …, 132 sayılı … Kuruluş Kanunu’nun 1. maddesi gereğince gönüllü veya zorunlu olarak uygulanacak çeşitli standartları belirlemek ve yayınlamak amacıyla kurulmuş olduğu; Enstitü’nün markasının … ibaresinde oluştuğu, bu markanın çeşitli şekillerde gösterileceği ve Enstitü’nün izni olmaksızın bu markanın hiçbir şekil ve şart altında kullanılamayacağı düzenlenmiştir. Anılan Kanun ile Enstitü’ye her türlü madde ve mamuller ile ilgili usul ve hizmet standartları yapmak, özel ve resmî sektörün isteği üzerine standartları ve projeleri hazırlamak, mütalaa vermek, standartları konusunda her türlü ilmi ve teknik inceleme araştırmalarda bulunmak görevleri verilmiştir. … … markasını almak üreticiler için zorunlu olmamakla beraber, bu markayı mamullerinde kullanmak isteyenler, davacı Enstitü’ye başvurarak tahlil ve kontrol ücreti ödemek, madde ve mamullerin Enstitü tarafından belirlenmiş Türk Standartlarına uygunluğunu tespit ettirip aidatları, teminatları ve ayrıca tarifeye göre hesaplanacak primi ödeyerek sözleşme yapmak zorundadır. Enstitü’nün izni olmadan … markasının ürünlerde kullanımı hâlinde, ürünün kalite ve diğer özelliklerinin Türk Standartlarına uygun olduğu ve bu kapsamda ürünün Enstitü tarafından denetlendiği noktasında tüketicinin yanıltılması söz konusu olmaktadır.
Yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalının “…” ibareli ekmek poşetleri üzerinde ve araç kasası üzerinde davacıya ait “…” ibareli … markası ile “…” sistem logosunu izinsiz olarak kullandığı, bu durumun 556 sayılı KHK’nin 61. maddesi gereğince davacının marka hakkına tecavüz niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Davalının bu eylemi nedeniyle davacı vekili tarafından eldeki davada “…” markasının ve “…” sistem logosunun yıllık kullanım bedelinin (lisans bedeli) … Ürün Belgelendirme Yönergesi ve … Sistem Belgelendirme Talimatı gereğince iki katının maddi tazminat olarak talep edildiği görülmektedir.
Olay ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 132 sayılı … Kuruluş Kanunu’nun 14. maddesi; “…nün toplanma esas ve usulleri, yönetimi, denetlenmesi, organlarının kuruluş, görev, yetki ve çalışma usulleri ile organ ve üyelerinin görev süreleri, bütçelerinin düzenlenmesi, gelirlerinin toplanması ve sarf şekilleri ile bu kanunun uygulanmasını ilgilendiren sair konular … Yönetim Kurulunca kabul edilecek yönetmeliklerde belirtilir.” hükmünü haizdir. Bu kapsamda olay ve dava tarihi itibariyle davacı Enstitü’nün yönetim kurulu tarafından çıkartılan … Ürün Belgelendirme Yönergesi’nin “… Marka/Markalarının Sözleşme Akdedilmeksizin Kullanılması” başlıklı 10.5 maddesi; “… marka/markalarını sözleşme akdetmeksizin kullanan ya da sözleşmesi herhangi bir nedenle sona erdiği halde … marka/markalarını ve/veya belgelerini kullananlar aleyhine; sözleşme akdetmeyerek Enstitü’yü zarara sokmaları sebebiyle Ürün Belgelendirme Merkezi tarafından tüm ilgili dokümanlar Hukuk Müşavirliği’ne bildirilir. Hukuk Müşavirliği’nce ürünle ilgili bir yıllık emsal belge kullanma tavan ücreti tutarının iki katından az olmamak üzere maddi tazminat, kamuoyunu yanıltmak ve haksız rekabete sebep olmak yoluyla Enstitü’yü kamu ve tüketici nezdinde güven kaybına uğratmaktan dolayı talep edilen maddi tazminatın beş katından az olmamak üzere de ek (manevi) tazminat talebi ile hukuki işlemler başlatılır.” şeklinde düzenleme içermektedir. Yine olay ve dava tarihi itibariyle davacı Enstitü’nün yönetim kurulu tarafından çıkartılan … Sistem Belgelendirme Talimatı’nın “… Sistem Logosunun Sözleşme Akdedilmeksizin Kullanılması” başlıklı 12.2 maddesi de aynı düzenlemeyi içermektedir.
132 sayılı … Kuruluş Kanunu’nun 14. maddesinin yönetim kuruluna verdiği yetkiyle çıkarılan … Ürün Belgelendirme Yönergesi ve … Sistem Belgelendirme Talimatı hem Kanun’un ilgili maddesi hem de Yönerge ve Talimat’ın maddeleri gözetildiğinde Enstitü’nün kendi iç ilişkisine yönelik düzenlemeler niteliğindedir. Bu kapsamda … Ürün Belgelendirme Yönergesi’nin 10.5 maddesi ile … Sistem Belgelendirme Talimatı’nın 12.2 maddesi Enstitü’nün kendi bünyesinde yer alan Hukuk Müşavirliğine markaya tecavüz hâlinde talep edilecek maddi ve manevi tazminatın nasıl belirleneceğini gösteren talimatı içermektedir. Bu itibarla … Ürün Belgelendirme Yönergesi’nin 10.5 maddesinde ve … Sistem Belgelendirme Talimatı’nın 12.2 maddesinde yer alan maddi ve manevi tazminatı belirleme yönteminin mahkemeyi bağlaması söz konusu olamaz.
Bununla birlikte yukarıda da bahsedildiği üzere … markasının … markası niteliği bulunduğu ve bu hususun başlı başına bir çekim gücü olduğu, ayrıca … markasının kullanılmasının ürünün satışında ekonomik bakımdan önemli bir katkısının bulunduğu hususları gözetildiğinde 556 sayılı KHK’nin 66/2 maddesi gereğince belirlenen tazminatın aynı KHK’nin 66/3 ve 67. maddeleri gereğince artırılması gerekmektedir. Böyle olunca mahkemece, özellikle … … markasının izinsiz kullanılmasının, ürünün (mal veya hizmet) sağlık ve kalite açısından Türk Standartlarına uygun olduğu noktasında tüketiciyi yanıltma kastı içerdiği hususu da gözetilerek 556 sayılı KHK’nin 66/2 maddesi gereğince belirlenen tazminatın, genel hüküm niteliğindeki TMK’nin 4. maddesi ile TBK’nin 51. maddesinin çizdiği sınırlar dahilinde artırılması hakkaniyete uygun olacaktır.
O hâlde direnme kararının yukarıda açıklanan değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı bozulması gerekmektedir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiş, usul ve yasaya uygun görülen özetlenen bozma ilamına mahkememizce uyulmuş ve kazanılmış haklar da dikkate alınarak bozma kararı uyarınca aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
Usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2018/11-1096 E. 2021/898 K. Sayılı bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuş, bozma ilamında belirtilen ve uyulan gerekçelerle davanın kısmen kabulüne, davalının davacı marka haklarına tecavüz oluşturulan fiillerinin durdurulmasına ve önlenmesine, 132 sayılı … Kuruluş Kanunu’nun 14. maddesinin yönetim kuruluna verdiği yetkiyle çıkarılan … Ürün Belgelendirme Yönergesi ve … Sistem Belgelendirme Talimatı hem Kanun’un ilgili maddesi hem de Yönerge ve Talimat’ın maddeleri gözetildiğinde Enstitü’nün kendi iç ilişkisine yönelik düzenlemeler niteliğindedir. Bu kapsamda … Ürün Belgelendirme Yönergesi’nin 10.5 maddesi ile … Sistem Belgelendirme Talimatı’nın 12.2 maddesi Enstitü’nün kendi bünyesinde yer alan Hukuk Müşavirliğine markaya tecavüz hâlinde talep edilecek maddi ve manevi tazminatın nasıl belirleneceğini gösteren talimatı içermektedir. Bu itibarla … Ürün Belgelendirme Yönergesi’nin 10.5 maddesinde ve … Sistem Belgelendirme Talimatı’nın 12.2 maddesinde yer alan maddi ve manevi tazminatı belirleme yönteminin mahkemeyi bağlaması söz konusu olamaz ise de; bununla birlikte e … markasının … markası niteliği bulunduğu ve bu hususun başlı başına bir çekim gücü olduğu, ayrıca … markasının kullanılmasının ürünün satışında ekonomik bakımdan önemli bir katkısının bulunduğu hususları gözetildiğinde 556 sayılı KHK’nin 66/2 maddesi gereğince belirlenen tazminatın aynı KHK’nin 66/3 ve 67. maddeleri gereğince artırılması gerekmektedir. … … markasının izinsiz kullanılmasının, ürünün (mal veya hizmet) sağlık ve kalite açısından Türk Standartlarına uygun olduğu noktasında tüketiciyi yanıltma kastı içerdiği hususu da gözetilerek 556 sayılı KHK’nin 66/2 maddesi gereğince belirlenen tazminatın, genel hüküm niteliğindeki TMK’nin 4. maddesi ile TBK’nin 51. maddesinin çizdiği sınırlar dahilinde artırılması hakkaniyete uygun olacağından, marka hakkına tecavüz nedeniyle tespit edilen davalının maddi zararına karşılık gelen yıllık tarifede belirlenen tavan ücret olan 3.500,00 TL+1.750,00 TL olmak üzere toplam 5.250 TL nin TBK 51. Madde uyarınca arttırılarak maddi tazminatın 7.875,00TL olarak belirlenerek, yargılama sürecinde ceza mahkemesi nezdinde ödenen 4.130 TL’nin mahsubu suretiyle kalan 3.745,00 TL maddi tazminatın tespit tarihi olan 05.02.2009 tarihinden itibaren işleyecek değişir oranlardaki reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, tecavüzün niteliğine süresi ve sonuçlarına, tarafların ekonomik durumuna göre takdiren 8.000 TL manevi tazminatın tespit tarihi olan 05.02.2009 tarihinden itibaren işleyecek değişir oranlardaki reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemlerin reddine, karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-Davalının davacı marka haklarına tecavüz oluşturulan fiillerinin durdurulmasına ve önlenmesine,
3-Marka hakkına tecavüz nedeniyle tespit edilen toplam 7.875,00 TL maddi tazminatın yargılama sürecinde ceza mahkemesi nezdinde ödenen 4.130,00 TL mahsubu suretiyle kalan 3.745,00 TL maddi tazminatın tespit tarihi olan 05.02.2009 tarihinden itibaren işleyecek değişir oranlardaki reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
4-Takdiren 8.000 TL manevi tazminatın tespit tarihi olan 05.02.2009 tarihinden itibaren işleyecek değişir oranlardaki reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine,
5-Fazlaya ilişkin istemlerin reddine,
6-Alınması gereken 802,30 TL harcın peşin alınan 1.008,50 TL harçtan mahsubu ile kalan 206,20 TL bakiye harcın davacıya iadesine,
7-Davacı vekili için AAÜT uyarınca maddi tazminat yönünden 3.745,00 TL, marka hakkına tecavüz nedeniyle 7.375,00 TL, manevi tazminat yönünden 7.375,00 TL olmak üzere toplam 18.495,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Kabul ret oranına göre, davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 3.115,82 TL yargılama giderinden payına düşen 665,22 ’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalanının davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hasaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun geçici 3/2 maddesi yollaması ile HMUK’nun 427 ve devamı maddeleri uyarınca tebliğinden itibaren 15 günlük yasal süre içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 27/01/2022

Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.

Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 1.026,60.-TL
Posta Masrafı 268,32.-TL
Bilirkişi Masrafı 1.500,00.-TL
Temyiz Karar Harcı Maktu 18,40.-TL
Temyiz Yolu Başvuru Harcı 90,00.-TL
Temyiz Karar Harcı Maktu 35,90.-TL
Temyiz Yolu Başvuru Harcı 176,60.-TL
Toplam 3.115,82.-TL