Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/259 E. 2022/137 K. 12.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/259 Esas – 2022/137
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/259
KARAR NO : 2022/137

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/09/2021
KARAR TARİHİ : 12/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/05/2022
DAVA:
Davacı vekili 06/09/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 2018/59250, 2018/92162, 2018/93389, 2019/04662, 2019/04664 sayılı ve “… …”, “… ye … kal”, “… extra”, “… plus”, “…+” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… …” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa davacının “…” ibaresini 1990 yılında ilk kez tescil ettirdiğini ve bu marka üzerinde büyük yatırımlar yaparak marka sayısını arttırdığını ve arttırmaya devam ettiğini, çok sayıda “…” ibaresini ihtiva eden davacı markası olduğunu; davacının aynı zamanda “…” ibaresini de içerir nitelikte endüstriye tasarım tescillerinin bulunduğunu; “…” ibareli markaların WIPO nezdinde de tescilli olduğunu; EUIPO marka tescili bulunduğunu; davacının “…” ibareli markasının zayıf/tanımlayıcı marka olarak kabul edilebilmesinin yerleşik yüksek mahkeme içtihatları çerçevesinde mümkün olmadığını; Ankara 3. Fikri Ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … K. Sayılı Kararında Müvekkili Şirketin “…” markasının tanımlayıcı marka olarak kabul edilemeyeceği tespit edildiğini; Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin… K. Sayılı Kararı adı geçen mahleme kararının onanmış ve kesinleşmiş olduğunu; Ankara 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin …K. Sayılı Kararında Müvekkili Şirketin “…” markasının tanımlayıcı marka olarak kabul edilemeyeceği tespit edildiğini; Kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin … K. Sayılı Kararı ile onanmış ve kesinleşmiş olduğunu; Müvekkili Şirketin “…” Markasının Çok Uzun Sürelerden Beri Piyasada Olması Sebebiyle Ayırt Edici Niteliği Yükselmiş ve Bahse Konu Marka Yüksek Ayırt Edici Marka Statüsüne Ulaşmıştır. Ankara 4. FSHHM’nin … Sayılı Kararında Müvekkil Şirketin “… …” markasının tanınmış marka statüsünde olduğunun belirtildiğini; mezkur kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin …. K. Sayılı Kararı ile onanmış olduğunu; Ankara 3. Fikri Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … K. Sayılı Kararında Müvekkili Şirketin “… …” markalarının tanınmış marka statüsünde olduğundan bahsedildiğini; mezkur kararın Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin … K. Sayılı Kararı ile onanmış olduğunu; “davacının “…” ibareli markasının tanınmış marka olduğunu; 7 kıtaya ihraç edildiğini; trilyonlarca yatırım yapıldığını; reklam projelerinin çok sayıda kişi tarafından izlendiğini; tüketicilerin halihazırda sahip oldukları “…” marka imajının işbu dava konusu “… …” markasına transferinin iltibasa sebebiyet vereceğini; …” ibaresinin hangi ticari işletmeyi çağrıştırdığına ilişkin yapılan kamuoyu araştırmalarında tüketicilerin 3’te 2’si … markasının müvekkil şirkete ait olduğunu ifade ettiğini; … Araştırma Şirketi tarafından hazırlanan “… marka algısı ve marka bilinirliği araştırması” adlı, 22.07.2004 tarihli raporda ortalama gıda tüketicilerinin büyük bir çoğunluğunun “…” markasını davacı şirkete özgülediğinin araştırma sonuçları ile sabit olduğunu; PROCON GFK. Araştırma Hizmetleri A.Ş. tarafından hazırlanan “bisküvi çeşidi olarak …’un bilinirliği ve … marka algılama araştırma sonucu” adlı, 11.06.2004 tarihli raporda ortalama gıda tüketicilerinin %81’lik kısmı “…” markasının müvekkil şirkete ait olduğunun ifade edildiği; dava konusu marka ile müvekkil şirket markaları arasındaki sınıfsal benzerlik ayniyet boyutundadır. Ortalama gıda tüketicisi “… …” ibareli marka ile müvekkil şirketin “…” ibareli markalarını benzer olarak algılayacağını; davaya konu “… …” markası müvekkil adına tescilli “…” ibareli markalar ile iltibas oluşturabilecek düzeyde benzer olduğunu; dava konusu markanın sahibi olan şirket “…” ibaresini defalarca tescil konusu yaptığını; davalı yanın “…” ibaresini 66 kere tescil konusu yapmış olduğunu; buna rağmen davalı yan ilgili ibarenin yanına müvekkilin tanınmış markası olan “…” ibaresini ekleyerek yeni bir marka oluşturma çabası içerisine girdiğini; dava konusu “… …” markası müvekkil şirketin seri markalarının arasına sızacağını; davalının müvekkile ait tanınmış “…” markalarına benzer marka başvurusunda bulunmasının kötü niyetli bir davranış olduğunu; davalı şirkete ait “… …” ibareli markanın tesciline cevaz verildiği takdirde bu durum müvekkile ait “…” ibareli tanınmış markaların ayırt edici karakterine zarar verecek ve davalının müvekkil markalarından haksız yarar sağlamasına sebep olabileceğini belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… …” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; hükümsüzlük talebi bakımından Kurum lehine davanın husumet yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini; bunun mümkün olmaması halinde hükümsüzlük talebinin işbu dosyadan tefrik edilerek YİDK kararının iptali talebi bakımından yargılamanın devamına karar verilmesi gerektiğini; 6769 s. SMK 6/1 hükmünde aranan şartlar somut olayda gerçekleşmemiş olduğunu; zayıf bir ibareyi marka olarak seçen kişinin, bu ibarenin çokça kullanımından ve bilinirliğinden istifade ettiği gibi bu ibareye yapılacak eklemeler ve değişikliklerle başkaları tarafından kullanımına -asgari koruma koşullarından yaralanma hali saklı kalmak kaydıyla- tahammül etmek zorunda olduğunu; Yargıtay 11. HD.’nin …sayılı ilamıyla onanmasına karar verilmiş olan Ankara 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 10/05/2018 tarihli ve E…. sayılı kararında “…” ibaresinin tescil talep edilen mal ve hizmetler bakımından ayırt edici niteliği düşük zayıf bir ibare olduğunun vurgulandığını; 6769 S. SMK 6/5 hükmü kapsamında ret koşulları oluşmadığını; başvuru konusu marka davacı markalarına benzer olmadığından tanınmışlık iddiasının huzurdaki davada etkili olmadığını; kötüniyete dayalı iddiaların ispatlanamadığını; davaya konu YİDK Kararı 6769 S. SMK hükümlerine uygun tesis edilmiş olduğun beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkilinin faaliyetleri hakkında bilgi vererek, müvekkilinin … başvuru no’lu “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu; davacının 2018/59250, 2018/92162, 2018/93389, 2019/04662 ve 2019/04664 nolu tescillerine dayanarak SMK 6/1, 6/4 ve 6/5 hükümleri doğrultusunda itiraz ettiğini, davacının, yayına itiraz dilekçesinde markalarının tanınmışlığını iddia etmekle birlikte bu hususa dair gerekçelerini izah etmemiş ve bu hususu ispatlayan bir delil de ibraz etmemiş olduğunu; dilekçesinde bir kısım Yerel Mahkeme kararından bahsettiğini, bunları TÜRKPATENT’e ibraz etmediğini; bahsedilen kararların en yakın tarihlisinin 2007 yılında yani dava konusu müvekkil başvurusundan 14 yıl önce verilmiş olduğunu, davacının itirazlarının reddine karar verildiğini; Türkiye’nin en fazla doğal kaynak suyu ve doğal mineralli su kaynaklarına sahip olan müvekkilinin faaliyetlerinde kullandığı … markasının, müvekkilinin yoğun emek ve faaliyetleri doğrultusunda dünya çapında tüketicilerce tercih edilen, son derece tanınan ve bilinen bir marka haline getirdiğini; çok sayıda “…” ibareli tescilli markası bulunduğunu; “…” ibareli markanın T/03306 no ile tanınmış marka olarak tescil edildiğini; müvekkilinin dava konusu “… …” markasını da “… Protein;… Alkali, … Detoks, … Demir, … Collagen, … Kalsiyum” vb. … fonksiyonel marka ailesinin bir parçası olarak oluşturduğunu; tüm Fonksiyonel Ailesi markalarının … +tanımlayıcı /cins ve vasıf gösterir/fonksiyon ifade eden kelime şeklinde formüle edildiğini ve bir marka ailesi olarak uzun yıllardır TÜRKPATENT nezdinde tescillerle korunmakta olduğunu; davacının, yayına itiraz ve üst itiraz dilekçesinde dayanmadığı halde davada kötüniyet iddiasında bulunduğunu; davacının TÜRKPATENT nezdindeki itirazlarında dayanmadığı SMK 6/9 ve 6/6 hükmü doğrultusunda huzurdaki dosyada bir iddia öne sürmesinin mümkün olmadığını; davacının dilekçesinde yer verdiği endüstriyel tasarımlarının da YİDK kararı kapsamı dışında kalması sebebiyle değerlendirme dışında tutulması gerektiğini; TÜRKPATENT nezdinde dayanılmayan markalara huzurdaki dosyada dayanılmasının mümkün olmadığını; davacının yayıma itirazda ileri sürmediği üst itiraz dilekçesinde hukuka aykırı biçimde yayına itiraz gerekçesini genişleterek T/03542 nolu tanınmışlık başvurusuna da dayandığını; tanınmışlık başvurusunun müvekkilin marka başvuru tarihinden sonra olduğunu, tanınmış marka başvurusunun “…” ibaresi olmadığını “… …” şeklinde olduğunu; bu başvuruya dayanılarak hak iddia edilebilmesi imkanı olmadığını; müvekkil başvurusundan sonraki tarihli markalar ile hükümden düşen markaların davada dikkate alınamayacağını; davacının dilekçesinde yer verdiği ve tescil tarihleri itibariyle üzerinden 5 yıldan fazla zaman geçmiş markaların SMK uyarınca kullanımının ispatlanmasını talep ettiklerini; müvekkilinin müktesep hakkı olduğunu; dava konusu marka ile davacı markalarının benzer olmadığını; Davacı dilekçesinde kendisine ait … asli unsurlu olduğunu iddia ettiği markaların tescilli oluşuna, bu markaların ayırt edici olduğu iddiasına, YİDK tarafından bu ibarenin ayırt ediciliğinin düşük olduğuna dair değerlendirme yapılmasının mülkiyet hakkının kullanılmasını engellediğine dair açıklamalara yer verdiğini; YİDK kararında davacının iddia ettiği gibi bir değerlendirme yer almadığını; YİDK kararında müvekkil markasındaki … ibaresinin asli unsur konumunda olmadığı, müvekkil markası bakımından bu ibarenin malların cinsine, vasfına dair nitelendirme yapan konumda olduğu değerlendirmesine yer verilmiş olduğunu; davacının dava dilekçesinin 12-26 nolu sayfalarındaki açıklamaların YİDK kararındaki değerlendirme ile örtüşmediğini ve açıklamaların hukuken kabulünün mümkün olmadığını; … ibaresinin zayıf ayırt edici karakteri sebebiyle, tüketicilerce müvekkil markasında dikkat çekecek unsurun, … ibaresi olacağını; … ibaresinin genel olarak gıda sektörü bakımından ayırt ediciliği son derece düşük bir ibare olduğunu; … kelimesinin sağlıklı yaşam, diyet ürünler, beslenme ve spor alanlarında ülkemizde de yaygın olarak kullanılmakta ve bilinmekte olduğunu; … kelimesinin ayırt edicilik vasfının düşük ve hatta esasen diyet bisküvi ürünü için son derece düşük olduğunu; yakın tarihli Yargıtay kararlarında, “…” ibaresinin ayırt edici gücünün zayıf olduğu, bu tür markalar arasındaki iltibas tehlikesinin, yapılacak küçük bir değişiklik ile bertaraf edilebileceği görüşünün yer aldığını; iltibas riski bulunmadığını; tüketici kesiminin dikkat seviyesinin düşük olduğu iddiasının doğru olmadığını; davacı markalarının da tüketicilere … değil … … olarak lanse edildiğini ve bu sebeple de tüketicilerin bu ibareleri karıştırmasının mümkün olmadığını; müvekkiline ait … FONKSİYONEL ailesinin daha çok sağlıklı yaşam gibi hususları önemseyen, özel bir tüketici kitlesine hitap ettiğini; TÜRKPATENT sicilinde 32. sınıf ve davacının markalarının yer aldığı diğer sınıfları kapsayan “…” ibaresini içeren tescilli pek çok marka bulunduğunu; örneklere yer verilen sektördeki pek çok “…” markalı ürünlerin uzun yıllardır birlikte satışa sunulduğu dikkate alındığında, tescili talep edilen “… …” markasının davacının markalarıyla karıştırılma ihtimali yaratacağı iddiaları asılsız olduğunu; 30. sınıftaki ürünlerle 32. sınıftaki ürünlerin benzer kabul edilemeyeceğinin Yargıtay’ın yerleşik içtihatları ile de hüküm altına alındığını; davacının … diye tanınmış bir markası bulunmadığını; davacının 28.04.2005 tarihinde “…” ibaresi için yapmış olduğu T/02769 no.lu tanınmış marka başvurusu reddedilmiş olduğunu; davacının dayandığı Yargıtay kararlarının da eski tarihli olduğu ve tanınmışlık bakımından yeterli kabul edilemeyeceğini, davacının dayandığı bu markalarda tanınmış kabul edilen ibarenin “…” değil “… …” olduğunu, bu markanın da müvekkilinin markası ile hiçbir benzerliği olmadığını; kötü niyet iddialarının hiçbir somut gerekçesi veya hukuki dayanağı olmadığını; bu iddianın hükümsüzlük talebi çerçevesinde de reddedilmesi gerektiğini beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şirkete ait … başvuru numaralı “… …” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 19/07/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 01/08/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 17/03/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu markanın davacı markalarından YİDK kararının iptali yönünden itiraza dayanak markaları ile hükümsüzlük istemi yönünden dayandığı markaları arasında 6769 Sayılı Kanun m.6/1 anlamında ilişkilendirilme ihtimali ve/ya karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Davacı markalarının tanınmış olduğu iddiasının yeterli delil, bilgi ve belge ile ispatlanamadığı, dava konusu marka bakımından 6769 Sayılı Kanun m.6/5 koşullarının oluşmadığı; Davacının, kötü niyet iddiasına ispatlayamadığı…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … başvuru numaralı “… …” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 32. sınıftaki “32.Sınıf Biralar; bira yapımında kullanılan preparatlar. Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. Sebze ve meyve suları, bunların konsantreleri ve özleri, meşrubatlar. Enerji içecekleri (alkolsüz); proteinle zenginleştirilmiş sporcu içecekleri.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise 2018/59250, 2018/92162, 2018/93389, 2019/04662, 2019/04664 sayılı ve “… …”, “… ye … kal”, “… extra”, “… plus”, “…+” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 05, 29, 30, 32.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu marka kapsamındaki 32.sınıftaki malların tamamı ile davacının itiraza mesnet markalarından 2018/59250, 2018/92162 , 2019/04662 ve 2019/04664 tescil no’lu markaların kapsamında yer alan 32.sınıftaki malların aynı olduğu tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… …” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “… …”, “… ye … kal”, “… extra”, “… plus”, “…+” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Görsel Benzerlik Alanında Yapılan Değerlendirme:
Davalının “… …” ibareli kelime markası ile davacının “… …”, “… YE … KAL”, “… EXTRA”, “… PLUS”, “… +” ibareli itiraza mesnet markalarında “…” ibaresi ortak kullanılmış olmakla birlikte, dava konusu markada görsel markasal dikkat ilk kelime olan “…” ibaresi üzerine odaklanacak olup, “…” ibaresi görsel algıda ikinci derecede markasal iz bırakabilecektir. Çünkü görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte “… ve …” kelimeleri aynı yazı karakteri ve aynı puntolar ile yazılmış olduğundan bir bütün olarak “… …” olarak görsel hafızda iz bırakacaktır. “…” ibaresinin markasal ayırt ediciliği ve özgünlüğü yüksek olmadığından dava konusu markanın ortalama tüketicinin görsel hafızasında sadece “…” ibaresi olarak değil, bütünsel olarak “… …” ibaresi ile markasal iz bırakacağı düşünülmektedir.
Davacının itiraza mesnet markalarında “… …” markası dışından kalan diğer markalarında “…” ibaresinin ilk kelime olmakla birlikte ve fakat görsel ayırt ediciliği yüksek olmadığından ve yaygın olarak kullanılan bir ibare olduğundan, görsel olarak tek başına “…” olarak değil, “… YE … KAL”, “… EXTRA”, “… PLUS”, “… +” şeklinde bir bütün olarak markasal iz bırakacağı düşünülmektedir. Açıklanan gerekçeler ile dava konusu marka ile davacının itiraza mesnet markalarının görsel açıdan benzer olmadığı kanaatine varılmıştır.
İşitsel Benzerlik Alanında Yapılan Değerlendirme
İşitsel açıdan karşılaştırıldığında, “…” ve/ya “… …” kelimelerinin seslendirmesi ile “… …”, “… YE … KAL”, “… EXTRA”, “… PLUS”, “… +” seslendirmelerinin benzer olmadığı düşünülmektedir. Çünkü ortalama tüketici davacı markasındaki ilk kelime olan “…” ibaresine odaklandığında “…” kelimesinin ilk harfi “S” diş ünsüzüdür, “s” sesinin boğumlanma noktası diştir. İkinci harf olan “I” harfi kalın, düz ünlüdür. Davacının benzerlik iddia ettiği “…” kelimesinin ilk harfi “F” dudak ünsüzüdür. İkinci harf olan “O” harfi kalın, yuvarlık ünlüdür. “… ibaresi iki heceli ve “…” ibaresi tek hecelidir. Bir bütün olarak “… …” kelimelerinin seslendirilmesi ile “… …”, “… YE … KAL”, “… EXTRA”, “… PLUS”, “… +” seslendirmelerinin de benzer olmadığı düşünülmektedir. İşitsel olarak karşılaştırılan ibarelerin ünlü ve ünsüz seslendirmelerindeki farklılıkları, ilk kelimelerde farklılıkları nedeniyle dava konusu marka ile davacı markalarının işitsel olarak benzer olmadığı kanaatine varılmıştır.
Anlamsal Benzerlik Alanında Yapılan Değerlendirme
Anlamsal açıdan karşılaştırıldığında, TDK Sözlüğünde “…” 1)Altın yaldızlı veya yaldızsız ince gümüş tel (isim). 2) Bu telden yapılmış veya bu tel gibi olan (sıfat) 3) Rütbe gösteren şerit (isim) olarak tanımlanmıştır. “…” kelimesi ise “1) Biçim, şekil; 2) Bir şeyin istenilen ve olması gereken durumu. 3. İstenilen şeylerin yazılması, doldurulması için hazırlanmış basılı belge” olarak tanımlanmaktadır. (https://sozluk.gov.tr) “…” ibaresi İngilizce fiil ve isim olarak çok anlamlı olup, “isim” şekli ile yaygın olarak “şekil, biçim, vücut, kalıp, usul, görünüş, fit/sağlıklı olmak, bir şeyi yapmanın olağan yolu” anlamlarında kullanıldığı bilinmektedir.”…” ibaresi anlamsal olarak dava konusu marka kapsamında yer malların hitap ettiği tüketici kitlesi tarafından “fit olmak, sağlıklı olmak, görünüşün iyi olması” gibi anlamları çağrıştırıp, ürünlerin tarzı, niteliği hakkında iz bırakması olasılığı çok yüksek olduğundan ve tek başına anlamsal hafızada doğrudan bir firma ile ilişkilendirilemeyecek nitelikte olduğundan, dava konusu “… …” ibaresinden anlamsal açısından markasal iz bırakacak ibarenin “…” kelimesi olacağı düşünülmekle birlikte, bir bütün olarak “… …” ibaresi ile davacının itiraza mesnet markalarının anlamsal açıdan benzer olmadığı kanaatine varılmıştır.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; dava konusu marka ile davacının itiraza mesnet markaları arasında benzerlik bulunmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harcçtan peşin alınan 59,30 TL harçta düşümü ile 21,40 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalılar için AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 12/05/2022