Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/257 E. 2022/106 K. 07.04.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/257
KARAR NO : 2022/106

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 04/09/2021
KARAR TARİHİ : 07/04/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/04/2022
DAVA:
Davacı vekili 04/09/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla, müvekkilinin TÜRKPATENT nezdinde 2020/10111 sayılı “… ” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun TÜRKPATENT resmi markalar bülteninde yayınlandığını; davalı şirketin 2014/46615, 2014/44575, 2016/103493, 2018/83521 sayılı ve “… , “…”, “…” ibareleri markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazın reddine karar verildiğini, bu ret kararına karşı davalının yeniden inceleme taleplerinin TÜRKPATENT … sayılı YİDK kararı ile nihai olarak 2016/103493 sayılı “…” ibareli marka ile benzerlik gösterdiği gerekçesiyle itirazın kabulüne karar verilerek başvurunun reddedildiğini, oysa taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, müvekkili markasının tamamen özgün sarı, beyaz, siyah renk ve şekiller ile tescil edilebilirlik kriterlerini sağlayan slogandan oluştuğunu, davalı taraf markasının ise düz küçük yazı karakterinden oluşmakta ve başkaca herhangi bir şekil ihtiva etmemekte olduğunu, markalar arasında görsel benzerlik bulunmadığı gibi işitsel olarak da benzerlik bulunmadığını, “…” ibaresinin ayırt edici vasfı zayıf bir sözcük olduğunu, bu nedenle markalardaki “…” ve “…” eklerinin hem ayırt edicilik katmış hem de kavramsal olarak birbirinden ayrıştırılmalarını sağlamış olduğunu, markaların bütüncül olarak değerlendirilmeleri gerektiğini, müvekkilinin başvuru konusu ibare üzerinden üstün hakkının bulunduğunu, “…” ibaresi daha önce 2017/74917, 2018/40435 nolu başvurularla başka sınıflarda tescil aldığını, dava konusu markanın da bu markaların serisi olarak değerlendirilmesi gerektiğini, müvekkili markasının “…” ibaresinin yanı sıra bir sloganı da içerdiğini, müvekkili başvurusu ile davalı yanın ret gerekçesi markasının benzer şekilde tüketicilere ulaşmadıklarını belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptale karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; verilen kurum kararının yerinde olduğunu, davanın reddinin gerektiğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin 31. Sınıf emtiaları içerecek şekilde tescilli çok sayıda “…” ibaresini içerir markasının bulunduğunu, dava konusu markadaki sloganın küçük şekilde markanın alt kısmında yazıldığını, “…” ibaresinin ise “…” kelimesinden farklı harflerle yazıldığını, bu nedenle markada dikkat çeken unsurun “…” sözcüğü olduğunu, dava konusu markanın müvekkili markalarından biri olarak algılanmasının kaçınılmaz olduğunu, markaların işitsel olarak benzer olduklarını, her iki markanın da aynı harf düzenini taşıdığını, aralarında yalnızca tek harf farklılığının bulunduğunu, markaların kapsamlarının aynı olduğunu, müvekkilinin www…com.tr alan adından kaynaklı olarak da üstün hakkı bulunduğunu, müvekkili markalarının tanınmış marka statüsünde olduğunu, davacı yanın müktesep hak iddiasının yerinde olmadığını, kaldı ki davacı yanın bahsi geçen markaları aleyhine açılmış davalar olduğunu, bu davaların istinaf ve temyiz aşamalarında olduğunu, davacı yanın başvurusunu kötü niyetle yaptığını, beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, davaya konu TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararı ile davacıya ait 2020/10111 kod nolu marka başvuru dosyası ve davalı şirkete ait marka tescil belgesi getirtilmiş, taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, Türk Patent YİDK’nun … sayılı kararının iptali ile marka başvurusunun tescili istemine ilişkindir. YİDK kararının davacı başvuru sahibine 06/07/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 04/09/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 23/02/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu 2020/10111 sayılı marka başvurusu kapsamında yer alan 31. Sınıf malların redde gerekçe 2016/103493 sayılı davalı markası kapsamında aynı s ınıfta yer alan mallar ile aynı ya da benzer olarak değerlendirilebilecek olduğu, bununla birlikte taraf markalarını oluşturan işaretlerin bütünsel algılarında, ortak ve farklı unsurların ayırt ediciliğe olan etkileri gözetildiğinde, markalar arasında karıştırılma ihtimaline yol açacak düzeyde bir benzerliğin mevcut olmadığı, tüketicinin birbirinden farklı iktisadi kaynaklara ait iki ayrı marka karşısında olduğunu derhal algılayabileceği, davacı yanın önceki markalarından kaynaklı herhangi bir müktesep hakkının mevcut olmadığı …” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “… hayvancılık işimiz, besleme herşeyimiz.our business is livestock, feed is our everythings.” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 31. sınıftaki “31.sınıf:İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Ormancılık ürünleri. Canlı hayvanlar (kuluçkalık yumurtalar, döllenmiş yumurtalar dahil). Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar. Hayvan yemleri. Malt (insan tüketimi için olmayan). Evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu.” mal ve hizmetlerin yer aldığı, itiraza mesnet markaların “…” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 31. sınıflardaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, davalının taraf markaları arasında 31. Sınıftaki “İşlenmemiş tarım ve bahçecilik ürünleri, tohumlar. Ormancılık ürünleri. Canlı hayvanlar (kuluçkalık yumurtalar, döllenmiş yumurtalar dahil). Canlı ve kurutulmuş bitkiler ve otlar. Hayvan yemleri. Malt (insan tüketimi için olmayan).” emtiaları açısından doğrudan ayniyet düzeyinde bir benzerlik ilişkisi bulunmakta olup yalnızca başvuruda yer alan “Evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu.” emtiaları, ret gerekçesi davalı markası kapsamında yer almamaktadır. Anılan emtia grubunun doğrudan davalı markasında yer almamasına rağmen taraf markalarındaki sair ortak emtiaların niteliği, başka bir ifadeyle hayvan ürünleri, hayvan yemleri gibi ürünlere yönelik oluşu gözetildiğinde “Evcil hayvanlar için alta serilen maddeler; kedi kumu.” emtiasının da benzer mahiyette satış noktaları aracılığıyla tüketiciye satışı gerçekleştirilen, özellikle evcil hayvanlar için yem, aksesuar vb. ürünler ile birlikte satın alınan, evcil hayvan sahipleri açısından ihtiyaç duyulan mahiyette malzemelerden kabul edilebileceği, bu nedenle de anılan mal grubu ile de ortalama düzeyde benzerlik ilişkisinin, işaretler arasındaki benzerlik düzeyinin yoğunluğuna bağlı olarak karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde var olduğunun kabulünün gerekeceği tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… hayvancılık işimiz, besleme herşeyimiz.our business is livestock, feed is our everythings.” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, markaların başlangıç kısımlarının fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunup okunmadığı dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Dava konusu başvuru incelendiğinde başvurunun sol kısmında “m” ibaresini stilize olarak içermekte olan sarı ve siyah renklerle oluşturulmuş bir logo ile sarı renkte yazılmış “…” ve siyah renkte yazılmış “…” ibareleri ile oluşturulmuş “…” esas unsuru, bu esas unsurun altında yazılmış “hayvancılık işimiz, besleme herşeyimiz” ibareli bir slogan ve en altta ise bu sloganın İngilizce sözcüklerle oluşturulmuş karşılığının yer aldığı görülmektedir. “…” ibaresinin bütün olarak bir anlamının bulunduğu, her ne kadar marka içerisinde sair ek unsurlar da yer almakta ise de bu ibarenin gerek boyutsal, gerek konumlandırma gerekse de sair şekil ve sözcük unsurlarının ayırt ediciliği gözetildiğinde markadaki asli unsur olduğu, sair unsurların bütünsel algıya etki etmekle birlikte tali nitelikte oldukları kanaatine varılmıştır.
Davalı yanın redde gerekçe tek markası ise tek kelime ve sekiz harften oluşan, başkaca hiçbir ek ayırt edici unsur taşımayan markasıdır. “…” ibaresinin bütün olarak herhangi bir anlamı olmadığı, yazımına uygun şekilde “…-…” olarak telaffuz edileceği, bu haliyle markanın “…” ve “…” kelimelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulduğunun ortalama bir tüketici tarafından anlaşılabilir olacağı, “…” kelimesinin “büyük” anlamına gelen, “…” kelimesinin ise “sağlıklı, zinde, uygun” gibi anlamları bulunan somut iki kelime olduğu, başka bir ifadeyle her ne kadar davalı markası tümleşik yazılmış ise de bu bütünde “…” ve “…” ibarelerinin bağımsız varlıklarını korumakta olduğu ve oluşan bütünün de bağımsız bir anlam edinmediği değerlendirilmektedir. Bu çerçevede tespiti gereken husus davalı yanın redde gerekçe markası ile davacı yanın “…” ibaresi ve sair unsurları ihtiva eden markasının, bütünsel anlamda yarattıkları algılar itibariyle, birbirler ile iktisadi anlamda ilşikilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerlik taşıyıp taşımadıklarıdır. Dava konusu markanın esas unsuru yukarıda da ifade edildiği üzere “…” kelimesinden oluşmakta olup sekiz harften oluşan bu kelimede “…” ve “…” ibarelerinin farklı renklerle kombine edilerek oluşturulduğu, bütün halinde bir anlam ifade etmediği, bağımsız olarak ise “…” ibaresinin ayrı ya da derhal fark edilebilir somut bir anlamı bulunmadığından tüketicinin markayı bir bütün olarak algılayacağı kanaatine varılmıştır.
Davalı yanın ret gerekçesi markası ise “…” ve “…” kelimelerinin birleşimi ile oluşturulmuş yine sekiz harflı tek bir kelimeden meydana gelmektedir. Her iki taraf markası arasında başlangıç seslerini oluşturan “… – …” kelimelerinden kaynaklı bir benzerliğin mevcut olduğu devam seslerinde yer alan “…-…” seslerinin ise ilk harfi farklı olmak üzere üç harften meydana gelen ibareler oldukları değerlendirilmektedir. Bununla birlikte taraf markalarının başlangıç seslerini oluşturan “…/…” ibaresi esasen ayırt edici vasfı yüksek olmayan ve ticaret hayatında yaygın kullanımı bulunan bir sözcük olup anılan ibarenin ortaklığı tek başına taraf markaları arasında bir benzerlik oluşmasına yol açmayacaktır. Dolayısıyla “…” ibaresinin ticaret hayatında yaygın kullanılan ve zayıf bir unsur olduğu, bu ibareyi içerecek şekilde yaratılan markalarda, tüketicinin, her hal ve koşulda, tek başına “…” ibaresini marka içerisinden çekip alarak yanılgı yaşamasının mümkün olmayacağı, anılan ibarenin yaratılmış, orijinal ya da özgün bir ibare olmadığı, bu nedenle tüketicinin markaları bir bütün olarak yorumlayacakları sonucuna varılmıştır.
Dava konusu marka görsel, işitsel ve kavramsal olarak davacı markaları ile “…/…” kelimelerinden kaynaklı mutlak bir benzerlik taşımakta ise de anılan ibarenin ticaret hayatında yaygın kullanımının mevcut olması karşısında bütünsel ayırt ediciliğe etkisinin zayıf olacağı, buna göre markaların bütün olarak değerlendirilmeleri gerekmekte olup markaların son seslerini oluşturan “…” – “…” seslerinin bütünselliğe sağladıkları katkıda, tüketici nezdindeki algısının önem taşıdığı, bu doğrultuda bir inceleme yapıldığında ise tüketicinin dava konusu markayı algılarken “…” ve “…” ibarelerinin ayrı ayrı yazım vurgularını gözlemlese dahi kelimeyi bir bütün olarak algılayacağı ve unsurlarına ayırma ihtiyacı gözetmeyeceği, zira “…” kelimesinin markanın ayrı ayrı algılanmasına neden bağımsız bir anlamının bulunmadığı, halbuki davalı yanın ret gerekçesi markasında da yine bileşik yazımı gözlemlese dahi bu defa tam tersi bir şekilde bu kelimenin çok açık olarak “…” ve “…” şeklinde birbirinden bağımsız ve somut anlamları bulunan iki ayrı sözcüğün bir araya getirilmesi ile oluşturulduğunu fark edeceği, ortaya çıkan bütünün homojen bir yapıda olmadığı ve bu kelimelerden farklı bir anlam edinmediği, dolayısıyla tüketici için bu ibarenin yazım biçimine rağmen “…-…” şeklinde algılanacak olduğu, bu durumun ise kavramsal bütünlükte taraf markalarını nispeten farklılaştırdığı kanaatine varılmıştır.
Bu çerçevede taraf markaları arasında görsel anlamda herhangi bir benzerliğin mevcut olmadığı, dava konusu markanın genel mizanpajı ve ek sözcük ve şekil unsurlarının markaların yeterli düzeyde farklılaşmasını sağladığı, “…/…” kelimelerinin ortaklığından kaynaklı olarak ortaya çıkan bir fonetik benzerlik mevcut ise de markaların bütünsel algılarında yarattıkları izlenimler itibariyle salt bu fonetik benzerliğin tüketiciler nezdinde işaretlerin karıştırılmaları sonucunu doğuracak bir sonuca neden olmadığı, tüketicilerin dava konusu marka ile davalı yanın ret gerekçesi markasının birbirinden bağımsız iki ayrı marka olduklarını algılayabileceklerine kanaat getirilmiştir.
Nitekim doktrinde de kabul edildiği üzere karıştırma ihtimalinin değerlendirmesinde “markanın ayırt edicilik gücü” dikkate alınması gereken bir husus olup uygulamada “güçlü marka” – “zayıf marka” ayrımı yapılmaktadır. Örneğin Yüksek Mahkeme ….markaları arasındaki bir uyuşmazlıkta “tekno” veya “techno” ibarelerinin, kullanıldığı mal veya hizmetler bakımından ayırt ediciliğinin zayıf olması nedeniyle, karıştırma ihtimali bulunmadığı sonucuna varmıştır. Zira markalar bir bütün olarak değerlendirilirken, benzer görülen ortak unsurların markasal ayırt edicilikleri zayıf ibareler olması durumunda, zayıf ibarelerdeki ortaklıkların her durum ve koşulda markalar arasında iltibasa neden olacağının kabul edilemeyeceği, böyle bir durumda markanın önceki hak sahibinin, kendisine zayıf bir ibare tercih etmiş olması nedeniyle aynı ibareyi içerir sonraki başvurulara kimi durumlarda katlanması gerekebileceği uygulamada ve doktrinde kabul görmektedir. Keza yine EUIPO’nun “Ayırt Edici Olmayan veya Zayıf Bileşenlerin Karıştırılma Olasılığına Etkisi” başlığını taşıyan 02.10.2014 tarihli Ortak Bildirgesinde verilen örneklerde de benzer emtialardaki “…” markalarının aralarında, ortaklığı tespit edilen unsurların varlığına rağmen, iltibas ihtimalinin bulunmayacağı belirtilmiş ve ayırt edici niteliği düşük olan bir unsuru ortak olarak içerir markalarda, karıştırılma olasılığının değerlendirilmesinde, ortak olmayan unsurların markanın bütünsel olarak oluşturduğu izlenime etkisi hususunun önem arz ettiği belirtilmiştir.
Netice itibariyle dava konusu marka kapsamında yer alan 31. Sınıf malların tamamı açısından taraf markaları arasında aynı ya da benzerlik düzeyinde bir emtia ilişkisi mevcut ise de, ilgili tüketici kitlesinin, işaretler arasında bütüne etki eden farklılıklar ve ortak unsur niteliğindeki “…/…” ibaresinin zayıflığı karşısında ve işaretlerin somut anlamda birbirlerinin kurumsal kimliklerinden uzaklaşmayı başardığı bir durumda, birbirinden bağımsız iktisadi kaynaklara ait iki ayrı marka karşısında olduğunu derhal algılayabileceği, tüketicinin taraf markaları arasında herhangi bir ilişki kurmayacağı, dava konusu markanın bir bütün olarak davalı markasının ise “…-…” şeklinde homojen olmayan bir yapıda algılanacak oluşunun yarattığı kavramsal etki karşısında, tüketicinin işaretler arasındaki işitsel benzerliğe rağmen bir yanılgı yaşama ihtimalinin mevcut olmayacağı, zira tüketicilerin ticaret hayatında “…/…” ibaresini içerir çok sayıda markaya zaten aşina olduğu, dolayısıyla ilgili tüketicilerin her iki tarafa ait markalar altında sunulan malları karıştırmak suretiyle satın alma yahut bu mallardan yararlanma biçiminde bir yanılgıya düşme ihtimallerinin bulunmayacağı, gerek bütünsel ve gerekse içerisinde bulunan unsurlar itibariyle başvuru konusu işaretin davalı markalarını sunan işletmeyle idarî ve ekonomik anlamda bağlantılı bir işletme tarafından piyasaya sunulduğu biçimde bir algılama oluşturmasının mümkün olmadığı, işaretler arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalinin mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle davanın kabulüne, TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının iptaline karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-TÜRK PATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptaline,
3-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın düşümü ile 21,40 TL bakiye karar harcının davalılardan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
4-Davacı vekili için AAÜT uyarınca 7.375,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5- Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen 2.540,10 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.07/04/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.

Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 127,10.-TL
Posta Masrafı 113,00.-TL
Bilirkişi Ücreti 2.300,00.-TL
Toplam 2.540,10.-TL