Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/25 E. 2021/318 K. 23.09.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/25 Esas – 2021/318
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/25
KARAR NO : 2021/318

DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 21/01/2021
KARAR TARİHİ : 23/09/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/09/2021
DAVA:
Davacı vekili 21.01.2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla özetle; müvekkili şirketin … sayılı “…”, “… gold “, “…”, “… …”, “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğunu, davalı şirketin, bu marka ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…&…” ibaresini 43.sınıfta marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddine karar verildiğini, oysa dava konusu marka ile müvekkilinin markalarının aynı veya benzer mal ve hizmet sınıfında olduğunu (gıda ürünleri ve sunumu hizmeti), gıda ürünlerinin niteliği bakımından değeri düşük, fazla zaman ayırmadan anlık kararla alınabilen, küçük yaştaki çocuklara hitap eden mallar olduğunu, bu mallar bakımından tüketici dikkat düzeyinin düşük olduğunu, dava konusu marka ile müvekkiline ait markaların karıştırılma ihtimali en yüksek malları kapsadığını, dava konusu markanın müvekkilinin “…” markasının bölünmesiyle oluşturulduğunu, davalı markası “… & …” nun “krem” ve “…” ibarelerinden oluştuğunu, müvekkilinin markasının da “…” ve “krem” ibarelerinden oluştuğunu, sadece markalarda birinci ve ikinci kelimelerin yer değiştirdiğini, davalı markasının “…” markasını hatırlattığını, ortaöğretimde yaygın İngilizce eğitimi alındığı düşünülürse, davalı markasının İngilizce olmasının bir farklılık yaratmadığını, davalı markasındaki “…” (krem) ibaresinin tali unsur olduğunu, “krem” ibaresinin “krem gibi yumuşak kıvamda” anlamına geldiğini ve malın niteliğini ifade ettiğini, dolayısıyla müvekkilinin “…” markasıyla dava konusu markanın aynı veya en azından benzer olduğunu, ürünlerin niteliği gereği anlık karar alan tüketicinin müvekkilinin “…” markası ile dava konusu markayı taşıyan malları/hizmetleri karıştırması veya ilişkilendirmesinin kaçınılmaz olduğunu, tüketicinin dava konusu markayı, müvekkilinin “…” ibareli veya esas unsurlu seri markasına dahil bir marka olarak algılayacağını, davalı markasının müvekkilinin markalarının bir serisi olarak kabul edileceğini veya ilişkilendirileceğini ya da aynı işletmeye veya ekonomik olarak bağlantılı işletmelere ait olduğu zannına yol açacağını, bu hususların karıştırılma ihtimalinin varlığı için yeterli olduğunu, müvekkilinin “…” markasının tanınmış marka olduğunu, tanınmışlığın farklı mal ve hizmetlerde markanın korunmasına imkan sağlaması yanında benzer mal ve hizmetlerde markanın koruma kapsamını sıradan markalara göre daha da genişlettiğini, müvekkilinin “…” markasını taşıyan ürünlerin, özellikle çikolata ürünlerinin, geniş bir coğrafyada sektör farkı olmaksızın küçük büyük herkese hitap ettiğini, bu nedenle “…” markasının tanınmışlığının ilaç sanayi gibi bir sektördeki ilaç markasının tanınmışlığından daha güçlü bir tanınmışlık olduğunu, “…” markasının sadece gıda sektöründe değil her sektörde yer alan geniş bir halk kesiminde tanınmış olduğunu, bu nedenle sıradan değil yüksek derecede bir tanınmışlığının bulunduğunu, tanınmış markanın ayırt ediciliğinin zayıf olduğunun söylenemeyeceğini, “…” markasının toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi gözetildiğinde, davalının “… & …” ibareli markasının tesciline izin verilmesi halinde, davalının müvekkiline ait “…” markasının imajını haksız olarak kendisine transfer edeceğini, haksız olarak yarar sağlayacağını, müvekkilinin marka imajına zarar vereceğini, ayırt ediciliğini zayıflatacağını, bu nedenle dava konusu “… & …” ibareli marka başvurusunun 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi, Paris Sözleşmesi ve TRIPS hükümleri gereğince de reddinin gerektiğini, müvekkilinin markasını bilmemesi mümkün olmayan davalının “…” ibaresini anımsatan, anlatan markayı tescil ettirmek istemesinin davalının kötü niyetli olduğunu gösterdiğini, emsal davada Ankara BAM 20. HD 2019/43 E. 2020/329 K. sayıyla Ankara 4. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2017/307 E., 2018/358 K. sayıyla görülen davada bilirkişi kurulunun, müvekkilinin “…” markası ile davalı şirkete ait 2016/53525 nolu “… & …” ibareli markasının benzer olduğuna ve markalar arasında karıştırılma ihtimali olduğuna karar verdiğini, Mahkemenin de markalar arasında karıştırılma ihtimali olduğu yönünde karar verdiğini, davalının 30.04.2019 tarihinde … nolu “… & …” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, müvekkilinin “…” ibareli veya esas unsurlu seri markasının dava konusu “…&…” ibareli markası ile aynı mal ve hizmet sınıfında görsel, sesçil ve anlamsal olarak aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer, en azından karıştırılma ihtimaline neden olacak derecede benzer olduğunu, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptaline ve … sayılı “…&…” ibareli markanın tescil edilmi olması halinde hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; başvuru işlem safahatını açıklamış, davacıya ait “…” ibaresini taşıyan markaların ayırt edici niteliği düşük markalar olduğunu, davacının “…” ibareli markalarının “…” ve “krem” ibaresinin birleştirilmesinden meydana geldiğini, “…” ibaresinin “çikolata” ibaresinin kısaltması olduğunu, bir bütün olarak davacı markasına bakıldığında “krem/sürülebilir çikolata” gibi bir anlamını haiz olduğunu, davalı başvurusunun kırmızı renkli “…” ibaresi ile “…” ibaresinin araya & işareti koyulmak suretiyle alt alta yazılmasından oluşturulduğunu, “krem/krema ve çikolata” şeklinde Türkçe’ye tercüme edilebileceğini, davacı ve davalı markasında yer alan “krem/krema” ve “çikolata” kelimelerine karşılık gelen ibarelerin gıda sektöründe bulunan herkes tarafından kullanılabilecek son derece zayıf ibareler olduğunu, herkesin kullanabileceği türden, tüketicilerin yiyecek-içecek/gıda sektöründe maruz kaldıkları, fantezi-orijinal olmayan, ayrım gücü zayıf, basit söz konusu ibareleri gören tüketicinin bu ibareleri her duyduğunda veya gördüğünde belirli bir firma ile ilişkilendirme yoluna gitmeyeceğini, ayrıca davacı ve davalı markasının başlangıcı, yazılışı, ihtiva ettikleri farklı renk, şekil ve kelime unsurlarının da markaları birbirinden uzaklaştırdığını ve karıştırılma olasılığını ortadan kaldırdığını, bu sebeple markaların görsel, işitsel ve kavramsal ve bütün olarak ortaya çıkan izlenim bakımlarından benzer markalar olmadığını, dolayısıyla eski markanın ayırt edici gücü yönünden markalar ele alındığında düşük düzeyde ayırt ediciliği haiz “…” ibareli davacı markaları ile davaya konu “…&…” ibaresinin karıştırılmasının olası olmadığını, somut olayda ibarelerin bütünü itibariyle bıraktığı izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırt ediciliği vurgulayan imajın, ibarelerin ayırıcı birçok unsurunu içeren bütününde odaklandığını, davalı başvurusunun konusu olan işaretin davacıya ait tescilli markalara “toplu olarak bıraktığı umumi intiba” itibariyle ilk bakışta kolayca tefrik edilemeyecek şekilde benzediğinden ve iltibasa sebebiyet vereceğinden söz edebilmenin olanaksız olduğunu, başvuru konusu marka ile itiraz konusu markaların tertip tarzı, yazım stilleri, ihtiva ettikleri farklı kelime unsurlarının markalar arasında karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırdığını, markaların bütünsel algılamada benzerlik taşımadığını, davalının “…” ve “…” ibarelerini İngilizce ifade ediliş biçimleriyle başta “…” kelimesi ve sonra “…” gelmek üzere, farklı bir yazım stili ve farklı şekil ve renk unsurları ile birlikte bambaşka bir kompozisyon ve içerikte kullandığını, tüketicilerin davalıya ait “… & …” ibaresini hiçbir zaman münferit olarak algılamayacağını, davacının “…” ibareli markaları ile karıştırmayacaklarını, davalı başvurusu ile davacı markası arasında ihtiva ettikleri mal/hizmetler bakımından da ayniyet/benzerlik bulunmadığını, zira davalının “… & …” ibareli markası 43. sınıfta yer alan hizmetler üzerinde tescil olunmak istenmekte iken, davacının “…” ibareli markalarının 29,30 ve 32. Sınıflarda yer alan emtialar üzerinde tescilli olduğunu, özetle, somut uyuşmazlıkta gerek önceki tescilli markanın ayırt edici gücünün düşüklüğü, gerekse markaların benzerlik derecesinin yüksek olmayışı sebebiyle başvuru kapsamındaki hizmetler ile davacı markalarının tescil kapsamındaki emtiaların tüketiciler tarafından karıştırılmayacağını, markalar benzer görülmediğinden 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde belirtilen koşulların da gerçekleşmesinin mümkün olmadığını, davacı vekilinin davalıya ait başvurunun 6769 sayılı SMK’nın 6/9 maddesi anlamında kötü niyetli bir başvuru olduğu yönündeki iddialarının da hukuka uygun olmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili cevap dilekçesinde özetle,davacının “…” ibareli markalarının “…” ve “krem” ibaresinin birleştirilmesinden meydana geldiğini, “…” ibaresinin “çikolata” ibaresinin kısaltması olduğunu, “kreme” ibaresinin de sürülebilir bir şeyi ifade ettiğini, bu ibarelerin gıda sektöründe bulunan herkes tarafından kullanılabilecek son derece zayıf ibareler olduğunu, müvekkilinin başvurusunun ise, yeşil renkli bir çerçeve içinde kırmızı renkli “…” ibaresi ile “…” ibaresinin arasına sarı renkte “&” işareti koymak suretiyle alt alta yazılmasından oluşturulduğunu, bu nedenle davacının markası ile müvekkilinin markasının başlangıcı, yazılışı, ihtiva ettikleri farklı renk, şekil ve kelime unsurlarının markaları birbirinden uzaklaştırdığını ve karıştırılma olasılığını ortadan kaldırdığını, markaların bütünsel algılamada da benzerlik taşımadığını, müvekkilinin başvurusu ile davacı markası arasında ihtiva ettikleri mal/hizmet bakımından da ayniyet/benzerlik bulunmadığını, davacının “…” ibareli markaları 5, 29, 30 ve 32. sınıflarda tescilli iken müvekkilinin “… & …” ibarei markasının 43. Sınıftaki hizmetleri kapsadığını, davacının iddia ettiği üzere davacı markalarının küçük çocuklara hitap ettiği doğru kabul edilmekle birlikte küçük çocukların bu tarz ürünlere yönelik görsel ve işitsel hafızasının yetişkinlere göre daha gelişmiş olduğunu, bu tarz ürünlerin normal zekaya sahip çocuklar tarafından karıştırılma ihtimalinin yüzde sıfır olduğunu, öte yandan davacı tarafından müvekkilinin “… & … …” marka başvurusuna yapılan itirazının da reddi üzerine Ankara 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde açtığı … E. Sayılı davada Mahkemece aldırılan 23/10/2019 tarihli bilirkişi raporunda markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı yönünde görüşe yer verildiğini, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun (YİDK) … sayılı kararında herhangi bir isabetsizlik bulunmadığını, davacı vekilinin müvekkilinin başvurusunun kötü niyetli bir başvuru olduğu yönündeki iddiasının da hukuka uygun olmadığını belirterek, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, TÜRKPATENT’den davalı şirkete ait … sayılı marka başvurusu işlem dosyası ile itiraza dayanak marka tescil belgesi getirtilmiş, sunulan deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şirkete ait … sayılı “…&…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 23.11.2020 tarihinde tebliğ edildiği, 21.01.2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Davada uyuşmazlığın özü, davacıya ait … sayılı “…”, “… gold “, “…”, “… …”, “…” ibareli markanın, davalı şirketin … sayılı “…&…” ibareli başvurusu yönünden SMK’nın 6/1, 6/5 hükümleri çerçevesinde tescil engeli olup olmadığı ve sonucuna göre … sayılı YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davalı şirketin 30/04/2019 tarihinde “…&…” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 43.sınıftaki bir kısım emtiaların yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davacının … sayılı “…”, “… gold “, “…”, “… …”, “…” ibareli markaları ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince reddi üzerine, yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “Davacıya ait …sayılı “…”, “… gold “, “…”, “… …”, “…” ibareli markalar ile davalıya ait … sayılı “… & …” ibareli marka arasında, davalıya ait markanın tescil kapsamında yer alan ve davacıya ait markaların tescil kapsamında bulunan mallar ile benzer ve ilişkili bulunan “SINIF KODU : 43 Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri.” bakımından 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma ihtimali ortaya çıkabileceği, 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesi anlamında markanın ayırt edici karakterinin zedelenebileceği ve itibarının zarar görebileceği ve bu nedenle iptali istenen TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının söz konusu hizmetler bakımından kısmen iptali yönünde değerlendirme yapılabileceği” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “…&…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 43.sınıftaki “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” hizmetlerinin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise … sayılı “…”, “… gold “, “…”, “… …”, “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 29, 30.sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, davacıya ait “…” ibareli markaların tescil kapsamında bulunan 30. sınıfa dahil mallar ile davalıya ait “… & …” ibareli markanın tescil kapsamında bulunan 43. sınıfa dahil “SINIF KODU : 43 Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri.” hizmetlerinin benzer ve ilişkili olduğu tespit ve kabul edilmiştir
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…&…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “…”, “… gold “, “…”, “… …”, “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Davalıya ait başvurunun “… & …” ibaresinden oluştuğu, “…” ve “…” ibarelerinin kırmızı renkte küçük puntolar ile yazıldığı, kelimeler arasında sarı renkte “&” sembolünün bulunduğu, markadaki bütün unsurların mavi renkte çerçeve içerisinde gösterildiği, öte yandan davacıya ait markaların asli unsurunun ise “…” ve “krem” ibarelerinin birleştirilmesiyle meydana gelen “…” ibaresi olduğu, davalıya ait başvurunun da “krem” kelimesinin İngilizcesi olan “…” kelimesi ve “çikolata” kelimesinin kısaltması olarak algılanabilecek “…” kelimesinden oluştuğu, davalıya ait başvuruda bulunan “…” ve davacıya ait markada bulunan “…” kelimeleri arasında görsel ve işitsel benzerlik bulunduğu, bununla birlikte her iki kelimenin de “çikolata” ürününe atıf yaptığı, diğer taraftan davalı başvurusundaki diğer ibarenin de “…” ibaresi olduğu, söz konusu ibarenin davacıya ait markada bulunan “krem” ibaresiyle benzerlik arz ettiği, markalar bütün olarak karşılaştırıldığında, davacıya ait “…” ibareli markada bulunan “…” ve “krem” ibarelerinin, doğrudan Türkçe’deki karşılığının (…/krem) veya aynı/benzer çağrışımlara yol açan türevinin (…/…), yerleri değiştirilmiş olarak davalıya ait “…&…” ibareli başvuruda bulunduğu, bu haliyle markalar arasında belirli düzeyde benzerlik bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Önceki markanın ayırt edicilik düzeyi:
Karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde, markaların/işaretlerin benzerlik açısından karşılaştırılması ve markaların tescil kapsamında bulunan mal/hizmetlerin karşılaştırılması dışında ele alınan bir diğer önemli faktör önceki tarihli markanın ayırt edicilik düzeyidir. Önceki tarihli markanın ayırt edici gücü arttıkça, karıştırılmanın ortaya çıkması olasılığı da artar. Bu nedenle, ayırt edici gücü, tabiatı gereği veya piyasada sahip olduğu bilinirlik nedeniyle, daha yüksek olan markalar, ayırt edici gücü düşük olan markalara kıyasla daha geniş korumadan yararlanırlar. Bu nedenle, karıştırılma olasılığının varlığı araştırılırken önceki markanın ayırt edici gücü ve özellikle sahip olduğu bilinirlik dikkate alınmalıdır. Dava dosyası kapsamında sunulan tüm bilgi, belge ve dokümanlar ışığında yapılan incelemede, davacıya ait “…” ibareli markaların yaygın kullanımı, ilgili sektördeki pazar payı ve geniş dağıtım ağı dikkate alındığında gıda sektöründe tanınmış markalardan olduğunun anlaşıldığı, bu tanınmışlığın Türk Patent ve Marka Kurumu nezdinde de halihazırda kabul gördüğü, bu nedenle davacıya ait “…” ibareli markaların tanınmışlıktan kaynaklı olarak artırılmış ayırt edici güce sahip olduğu tespit edilmiştir.
Markalar arasında, ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere, halk nezdinde karıştırılma (iltibas) ihtimali bulunup bulunmadığı yönünden değerlendirme:
Yerleşik içtihada göre, halkın malların veya hizmetlerin aynı işletmeden veya ticari ya da idari olarak bağlantılı bir işletmeden geldiğine inanması riski karıştırılma/ilişkilendirme olasılığını ortaya çıkartır. Karıştırılma ihtimali incelemesinde mal/hizmet benzerliği, işaret benzerliği, benzerliğe gerekçe olarak gösterilen markanın ayırt edici gücü ve hedef tüketici kitlesinin bilgi ve dikkat düzeyi ele alınır. Bu unsurlardan birinin zayıf olması diğer unsurların güçlü olması ile telafi edilebilir. Örneğin markalar arasında işaret benzerliği zayıf ise yüksek dereceli mal/hizmet benzerliği ve benzerliğe gerekçe olarak gösterilen markanın ayırt edici gücünün yüksek olması durumunda markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunabilir.
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacaktır.
Öte yandan markalar arasında işaret benzerliğinin bulunmaması ya da mal/hizmet benzerliğinin bulunmaması durumunda, diğer unsurları incelemeye gerek duyulmaksızın markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığına karar verilir. Ayrıca markalar arasındaki işaret benzerliği değerlendirilirken markaların ihtiva ettiği ibare veya şekil unsurlarının ayrıştırılarak tek tek ele alınması yerine bütün olarak bir değerlendirme yapılmalıdır. İlaveten, kelime ve şekil unsurunu birlikte içeren markalar söz konusu olduğunda, kelime unsurunun akılda daha kalıcı olan kısım olduğu gerek doktrinde gerekse yargı kararlarında kabul görmektedir.
Karıştırılma olasılığına ilişkin bütüncül değerlendirme yapılırken, ihtilafın konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği, işaretlerin bütün olarak oluşturdukları izlenim esasında incelenmelidir. Ancak bu yapılırken işaretlerin ayırt edici ve baskın unsurları özellikle dikkate alınmalıdır. Karıştırılma olasılığına ilişkin genel değerlendirmede, malların veya hizmetlerin ortalama tüketicisinin markalara ilişkin algısı belirleyici etkiye sahiptir. Bu bağlamda, ortalama tüketiciler markayı genellikle bütün olarak algılar ve markanın çeşitli detaylarına ilişkin kapsamlı bir analize girişmez. Önceki markanın ayırt edici gücü arttıkça, karıştırılma ihtimalinin o derece artacağı ve piyasada edinmiş olduğu tanınmışlık nedeniyle yüksek ayırt ediciliğe sahip olan önceki markaların, daha düşük ayırt ediciliğe sahip markalara göre daha geniş bir korumadan yararlanacağına ilişkin ilkeler içtihat hukukunda benimsenerek önceki markanın ayırt edici gücünün karıştırılma ihtimali incelemesindeki rolüne açıklık getirilmiştir. Sonuç olarak, bir bütün olarak önceki markanın ayırt edici gücü markanın koruma kapsamının genişliğini belirler ve karıştırılma ihtimalinin incelenmesinde göz önünde bulundurulmalıdır. Markaların ortak unsurlarının ayırt edici olmadığı durumlarda işaret benzerliği incelemesi ortak olmayan unsurlara odaklanılır. Karşılaştırma konusu markalarda ayırt edici olmayan unsurların ortak olması durumunda karıştırılma ihtimali yoktur sonucuna ulaşılır. Markaların düşük ayırt edici niteliği haiz unsurlarının ortak olduğu durumlarda işaret benzerliği incelemesinde ortak olmayan unsurlar ve genel izlenim dikkate alınır. Diğer bir ifadeyle, markalar düşük düzeyde ayırt ediciliği olan bir unsuru paylaşıyorsa, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacaktır. Bu değerlendirme ortak olmayan unsurların benzerliğinin ve ayırt edici niteliğinin araştırılması şeklinde olacaktır. Örtüşmeyen bileşenlerin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınacaktır. Karşılaştırılan işaretlerde, düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsurun ortak olarak yer alması, karıştırılma ihtimaline yol açmaz.
Bunun yanı sıra değinilmesi gereken bir diğer husus da hedef tüketici kitlesidir. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Somut olayda, ortak olarak işaretlenen ürünler hemen her yaştan ve kesimden ortalama tüketiciye hitap eden ürünler olup, özel bir tüketici kesimine hitap etmeyen, nispeten kısa zaman aralığında tercih yapılarak satın alınan, yüksek fiyatlı olarak nitelendirilemeyecek ürünlerdir. Bu nedenle, ilgili tüketicinin makul düzeyde bilgiye ve dikkate sahip olduğu düşünülmektedir.
Yukarıda karıştırılma ihtimaline ilişkin olarak yapılan tüm değerlendirmeler ve tespitler ışığında, davacı markaları ve davalı markası arasında belirli düzeyde benzerlik olmasının yanı sıra, davacıya ait “…” ibareli markaların tanınmışlığı nedeniyle arttırılmış ayırt edici güce sahip olması ve davalıya ait “… & …” ibareli başvurunun tescil kapsamında yer alan hizmetlerle benzer nitelikteki malların davacıya ait markaların kapsamında yer alması hususlarının tamamı ile birlikte, Yargıtay tarafından onanmış emsal kararın varlığı da göz önüne alındığında, bilirkişi heyeti, dava konusu “… & …” ibareli marka ile davacıya ait …sayılı “…”, “… gold “, “…”, “… …”, “…” ibareli markalar arasında karıştırılma ihtimali ortaya çıkabileceği kanaatine varmıştır.
Davacı Markasının Tanınmış Olup Olmadığı, Davalının Başvuruya Konu Markasının Davacının Tescilli Markasından Haksız Yararlanma Sağlayıp Sağlamadığı, Davacı Markasının İtibarına Zarar Verip Veremeyeceği, Ayırt Ediciliğini Zedeleyip Zedelemeyeceği Hususları Bakımından Değerlendirme:
6769 sayılı SMK 6/5 maddesi kapsamında koruma elde edilebilmesi için önceki tarihli markanın tanınmış olması, önceki tarihli marka ile sonraki tarihli başvurunun aynı veya benzer olması ve maddede öngörülen üç şarttan birinin gerçekleşmesi gerekmektedir.
“Tanınmış marka” kavramı Yargıtay içtihatlarında “bir şahsa veya teşebbüse sıkı bir şekilde matufiyet, garanti, kalite, kuvvetli reklam, yaygın bir dağıtım sistemine bağlı, müşteri, akraba, dost, düşman ayırımı yapılmadan coğrafi sınır, kültür, yaş farkı gözetilmeksizin aynı çevredeki insanlar tarafından refleks halinde ortaya çıkan bir çağrışım” olarak tarif edilmiştir (Yargıtay 11.H.D., Esas 2002/10575, Karar: 2003/02752 – Esas:1997/5647, Karar: 1998/1704 – Esas:1999/8859, Karar: 2000/2229). Bunun yanında tanınmış marka kavramı; bir markanın tanınmışlığının belirlenmesi için WIPO, 1999 yılında “WIPO Ortak Tavsiye Kararı” adı altında bazı ölçütler getirmiştir. Bu suretle bir markanın tanınmışlığında kendisinden yararlanılabilecek bazı kriterler oluşturulmuştur. Bağlayıcılığı olmamakla birlikte uygulamada da kabul gören bu kriterler şunlardır:
Toplumun ilgili kesiminde markanın tanınma derecesi; Markanın kullanıldığı coğrafi alan, kullanım süresi ve yoğunluğu; Marka promosyonlarının hedef aldığı coğrafi alan, promosyon süresi ve yoğunluğu; Markanın tesciller veya tescil başvuruları ile korunduğu coğrafi alanın büyüklüğü; Markanın resmi makamlarca tanınmışlığına delalet eden karar ve uygulamaları; Markanın ekonomik değeridir. Bu kıstaslardan birisinin, birkaçının veya tamamının varlığı tanınmışlığı gösterebilecektir. Yukarıda yapılan açıklamalardan çıkan sonuç; bir hizmet ya da ticaret markasının tanınmışlığından söz edilebilmesi için; toplumun ilgili sektöründe tanınmış olması, başka bir anlatımla o marka telaffuz edildiğinde ilgili sektördekilerin hiç düşünmeden refleks halinde hatırlamaları gerektiğidir.
6769 sayılı SMK madde 6/5 hükmüne göre, toplumda belirli bir tanınmışlık düzeyine ulaşan önceki bir tarihte tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış bir markadan, Tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yarara sağlayabilecek, Markanın itibarına zarar verebilecek, Markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabilecek durumda olan sonraki başvuru, farklı mal ve hizmetlerde kullanılacak olsa bile reddedilecektir.
Yukarıda da belirtildiği üzere, tanınmış markalar sadece tescil kapsamındaki aynı tür mal ve hizmetler yönünden değil, ayrıca farklı türden mal ve hizmetler yönünden de sahibine koruma sağlar. Tanınmış markalara sağlanan koruma önlemleri sayesinde, sonraki markanın tescili yoluyla marka sahibinin, tanınmış markanın itibarına ve ayırt edicilik düzeyine zarar verme, bu markadan imaj transfer etme ve böylelikle haksız yarar sağlama çabalarının önüne geçilmek istenmiştir. Böylece, önceki ve tanınmış nitelikteki markanın ayırt edicilik karakterine ve tanınmışlığına zarar verebilecek, tüketicinin daha önce tanınmış markayı gördüğünde, refleks halinde tek bir işletmeyi algısında canlandıracakken, yeni durum nedeniyle eskiden olduğu gibi kişilerin aklına sadece tek bir ticari işletme gelmeyecektir. Bunun sonucunda ise, büyük emek, çaba, zaman ve masrafla tanınmış hale getirilen markanın ayırt edicilik gücü zaafa uğratılmış olabilecektir.
6769 s. SMK’nın 6/5 maddesi gereğince bir başvurunun reddedilebilmesi için, itiraza mesnet markanın ülkemizde tanınmış bir marka haline geldiğinin kanıtlanması ve bu tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi veya söz konusu markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi tehlikesinin doğabileceğinin ortaya konulması gerekmektedir. Dolayısıyla, bir markanın sektöründe belirli bir bilinirliğe sahip olması, aynı ya da benzer başka bir markanın farklı mallar üzerinde tesciline engel oluşturabilmesi için yeterli olmayıp, aynı zamanda yukarıda belirtilen şartların oluşması gerekmektedir. Önceki markanın sahibi fiili ve mevcut zararı göstermek zorunda olmasa da, markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlanacağına ya da markasının itibarına zarar verileceğine ya da markasının ayırt edici karakterinin zedeleneceğine ilişkin olarak gelecekteki (markanın tescil edilmesi veya kullanılması halinde) riske dair farazi (varsayımsal) olmayan ve aksi ispat edilmedikçe iddiayı ispata yeterli ve geçerli olan deliller ileri sürmek zorundadır. Buradan hareketle, itiraz sahibi yukarıda sayılan durumların, olayların olağan akışı içinde öngörülebilir olması bakımından gerçekleşmesi muhtemel olduğunu ortaya koymak durumundadır.
Dava dosyası kapsamında sunulan bilgi, belge ve dokümanlar çerçevesinde; davacıya ait “…” ibareli markaların Türk Patent ve Marka Kurumu’nun tanınmış markalar sicilinde kayıtlı olduğu ve söz konusu markanın tanınmış marka olduğu tespitine varılmakla birlikte, somut olay bakımından, dava konusu “… & …” ibareli markanın tescil edilmesi halinde davacıya ait “…” ibareli markaların tanınmışlığından haksız yarar sağlanacağına, markanın ayırt edici karakterinin zedeleneceğine ve itibarının zarar göreceğine ilişkin olarak yeterli kanaate ulaşılamamıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kısmen kabulüne, TÜRKPATENT YİDK nın … sayılı kararının 43. sınıf “ Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri.” emtialar yönünden kısmen iptaline, dava konusu marka tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın Kısmen Kabulüne,
2-Türkpatent YİDK nın … sayılı kararının 43. sınıf “ Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. ” emtialar yönünden Kısmen İPTALİNE,
3-Dava konusu marka tescil edilmemiş olduğundan hükümsüzlük talebi ile ilgili karar verilmesine yer olmadığına,
4-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
5-Alınması gereken 59,30 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
6-Davacı için AAÜT uyarınca 5.900,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine
7-Reddedilen kısım itibariyle AAÜT uyarınca davalılar için 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
8-Kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak belirlenmesine, davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 2.353,60 TL yargılama giderinden payına düşen 1.176,80 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalanının davacı üzerinde bırakılmasına
9-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/09/2021

Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 127,10.-TL
Posta Masrafı 126,50.-TL
Bilirkişi Masrafı 2.100,00.-TL
Toplam 2.353,60.-TL