Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/245 E. 2022/78 K. 10.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/245
KARAR NO : 2022/78

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 22/08/2021
KARAR TARİHİ : 10/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/03/2022
DAVA:
Davacı vekili 22/08/2022 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 2003/38044, 2016/87123, 2017/10611 sayılı ve “…”, “… market”, “… nokta” ibareli markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, 2020/55288 kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa marka başvurusun tescilinin SMK m. 6/1 hükümlerine aykırı olduğunu, zira davalının “…” ibaresinden oluşan markasının davacının tescilli “…”li markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, karşılaştırılan markaların aynı emtialarda kullanılacak olduğunu, taraf markalarında “…” ibaresinin esas unsur olduğunu, davalının bu markasını gören her yönden vasat seviyedeki tüketicilerin bu markayı davacının “…”li seri markalarından biri sanma ihtimalinin yüksek olduğunu, davacının Türkiye genelinde 1601 bayisi bulunan “… market” iş modeli altında yürüttüğü faaliyetlerin tüketici nezdinde tanınmış olduğunu, dava konusu edilen markanın tescili halinde bu markanın haksız bir yarar sağlayacağını, davacıya ait markaların ayırt edici karakterini zedeleyeceğini ve markanın itibarının zarar göreceğini, davalı şahsın dava konusu marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını, zira davalının davacının tanınmış markasından haberdar olmaması ihtimalinin bulunmadığını ve davacı markalarının tanınmışlığından fayda sağlama amacıyla yapılmış olduğunu, davacının tanınmışlık ve kötü niyete dayalı itirazlarının dava konusu edilen YİDK kararında değerlendirmeden kararın oluşturulmuş olmasının da usuli bir eksiklik olduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… ibareli markanın 25, 35. sınıftaki mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu edilen işlemde bahsi geçen markaların ortalama tüketici nezdinde karıştırılmaya sebebiyet verebilecek derecede benzemediğini, genel izlenim itibariyle taraf markalarının görsel, kavramsal ve fonetik olarak birbirlerinden farklı olduğunu, bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle karıştırılabilecek ölçüde benzer markalar olmadıklarını, taraf markalarının “…” ibaresi dışında başkaca unsurlar da ihtiva ettiğini, ayrıca “…” ibaresinin çekişme konusu olan emtialar açısından ayırt ediciliğinin düşük olduğunu, markalar benzemediği için de davacının tanınmışlık ve kötü niyete dayalı iddialarının somut olaya bir etkisi olamaycağını, zaten de davacının markalarının tanınmışlığını ve davalının kötü niyetini ispat edilemediğini, davacının TÜRKPATENT nezdinde ileri sürmediği tanınmışlığa dayalı itirazlarına ve huzurdaki dava dosyasına sunduğu delillere dayalı olarak YİDK kararının iptalini talep edemeyeceğini beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şahsa usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş ve yargılamaya katılmamıştır.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şahsa ait … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 22/06/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 22/08/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 28/01/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “… Karşılaştırılan işaretlerin/markaların görsel, işitsel ve kavramsal açılardan ve genel görünümleri itibariyle benzer olmadığı, karşılaştırılan işaretlerde ortak olan “…” ibaresinin toptan/perakende satış/mağazacılık hizmetleri açısından markasal hüviyette ayırt ediciliği olmayan/zayıf bir ibare olduğu, davacının “…” ibaresine markasal anlamda korunması gereken ilave bir ekonomik değer kattığının yeterli nitelikte/nicelikte/içerikte delil ile ispat edilemediği, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen tüm emtialar açısından emtia ayniyeti şartının gerçekleştiği, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen ve 35. Sınıflara giren, toptan/perakende satış hizmetleri dışında kalan hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyelerinin yüksek olduğu, 25. Sınıfa giren emtiaların hitap ettiği tüketicilerde bu seviyelerin makul/genel düzeyde olduğu, 35. Sınıfa giren toptan/perakende satış/ mağazacılık hizmetleri açısından böyle bir genellemenin yapılamayacağı, (1) ve (2) nolu bentlerde yer alan sebeplerden dolayı, (3) ve (4) nolu bentlerdeki tespitlere rağmen, karşılaştırılan markalar arasında karıştırılma ihtimalinin/iltibas tehlikesinin bulunmadığı, davacının “tanınmışlık” iddiasının davalının markasının tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olamayacağı, davacının “kötü niyet” iddialarının değerlendirmesinin hukuki niteliği yüksek olduğundan Sayın Mahkeme tarafından yapılması gerektiği, dava konusu edilen 21.06.2021 tarihli ve … sayılı YİDK kararının, bu değerlendirmeler ile çelişmediği/uyumlu olduğu, davacının hükümsüzlük talebinin bu değerlendirmeler ile uyumlu olmadığı…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun … başvuru numaralı “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 25, 35.sınıftaki “25 Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış iç-dış giysiler, çoraplar, fularlar, şallar, bandanalar, eşarplar, kemerler. Ayak giysileri: ayakkabılar, terlikler, sandaletler. Baş giysileri: şapkalar, kasketler, bereler, takkeler, kepler. 35 Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. İş yönetimi, idaresi ve bu konular ile ilgili danışmanlık, muhasebe ve mali müşavirlik hizmetleri, personel işe yerleştirme, işe alma, personel seçimi, personel temini hizmetleri, ithalat-ihracat acente hizmetleri, geçici personel görevlendirme (başkası adına fatura yatırma, vergi yatırma, trafik işlemleri gibi iş takibi) hizmetleri. Açık artırmaların düzenlenmesi ve gerçekleştirilmesi hizmetleri. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise 2003/38044, 2016/87123, 2017/10611 sayılı ve “…”, “… market”, “… nokta” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 35.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, somut olayda; davalının markasının kapsamına alınmak istenilen tüm mal ve hizmetler açısından, emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, 35. Sınıflara giren, toptan/perakende satış hizmetleri dışında kalan hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilgi/bilinç/dikkat/özen/algı seviyelerinin yüksek olduğu, 25. Sınıfa giren emtiaların hitap ettiği tüketicilerde bu seviyelerin makul/genel düzeyde olduğu, 35. Sınıfa giren toptan/perakende satış/mağazacılık hizmetleri açısından böyle bir genellemenin yapılamayacağı kanaatine varılmıştır.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “…”, “… market”, “… nokta” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Görsel Benzerlik Açısından Değerlendirme:
Davacının markaları, “…” ibaresini tek başına veya “market” tasviri/tanımlayıcı ibaresiyle birlikte veya “… nokta” şeklinde bir sıfat tamlaması içinde türemiş halde ihtiva eden, şekil unsurundan yoksun, renk unsuru da baskın olmayan markalardır. Bu markalarda geçen “…” ibaresi, iki işarette kalın/etli yazım karakterleri kullanılarak ve işaretin tek unsuru veya büyük puntolarda olduğundan ön plandaki unsuru şeklinde yazılmıştır. Davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı bu iki markasında da esas unsurun, “…” ibaresi olduğu değerlendirilmektedir. Davacının “… nokta” ibareli markasında ise, “…” ibaresi, “…” kelimesinin kökü hüviyetinde kullanılmış ve “…” şeklindeki türemiş hali ile, işarette geçen sıfat tamlamasını oluşturmuştur, tamlamadaki her iki kelimenin de aynı yazım karakterlerinde aynı puntolarda yazılmış olması nedeniyle, markanın esas unsurunun, bir bütün olarak algılanan “… nokta” ibaresi olduğu değerlendirilmektedir. Davalının markası ise; şekil, renk ve kelime unsurlarını hep birlikte ihtiva eden karma bir markadır; markanın siyah renkli dikdörtgen biçimli zemini üzerine sol baş tarafa basit bir şekil unsuru konuşlandırılmış, sağ tarafta sarı renkli küçük harflerle yazılmış “tıkla” ve yeşil renkli küçük harflerle yazılmış “…” ibaresi birleşik bir kelime oluşturmuştur. Böyle, kelime unsurlarının yanında basit bir şekil unsuru ihtiva eden markalarda, marka hukukundaki yerleşik görüşe göre “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur”, dolayısıyla dava konusu edilen markada geçen basit şekil unsurundan ziyade, işarette birleşik biçimde yazılmış “…” kelime unsurunun markanın esas unsuru olduğu değerlendirilmektedir. Söz konusu ibarede yer alan kelimelerin farklı renklerde yazılmış olmasına rağmen kelimelerde aynı yazım karakterinin ve aynı puntonun kullanılmış olması ve bunların birleşik yazılmış olması, her iki kelime unsurunun da bütünleşik olarak algılanmasına ve bir bütün olarak markanın esas unsuru olmasına sebebiyet vermektedir, bu ibarelerden hiçbiri, diğer ibareden daha baskın/ön planda konuşlandırılmış değildir. Dolayısıyla, davalının markasının bir bütün olarak bıraktığı genel izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırıcılığını vurgulayan imajı, bu markada “…” ibaresinin tek başına esas unsur olarak ele alınmasını mümkün kılmamaktadır. İşaretlerde geçen yan unsurların varlığı da gözetildiğinde, taraf markalarında ortak olarak “…” ibaresinin mevcudiyetinin, markaları görsel olarak benzer kılmaya yeten baskınlıkta bir durum yaratmadığı kanaatine varılmıştır.
İşitsel Benzerlik Açısından Yapılan Değerlendirme:
Görsel açıdan ortaya çıkan bu farklılıklar, işitsel açıdan bakıldığında da, aynı sonucu vermektedir. Markalarda okunuşu aynı “…” ibaresinin ortak olarak bulunması, markalardaki diğer kelime unsurlarının varlığı göze alındığında, markaların okunuşlarını, kulakta bıraktıkları “tını”ları fonetik açıdan benzer hale getirmeye yeterli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Anlamsal Benzerlik Açısından Yapılan Değerlendirme:
Anlamsal açıdan bakıldığında; markalarda geçen “…” ibaresi, “seçmek” fiilinin eylem köküdür ve Türkçe’deki yerleşik anlamı; “benzerleri arasında hoşa gideni seçip almak veya yararlanmak için ayırmak”tır ve bu anlamı itibariyle, somut olaydaki gibi, bilhassa 35.05. sınıfa giren hizmetler açısından markasal hüviyette ayırt edici niteliği bulunmamaktadır. Dolayısıyla; bu ibarenin taraf markalarında ortak olarak yer almasının, markaların tüketici zihninde uyandırdığı ilk algı esnasında baskın olduğu ve markaların anlamsal açıdan birbirlerine yakınlaştırmadığı kanaatine varılmıştır.
Kaldı ki; karşılaştırılan markalarda ortak olan “…” ibaresinin, bu anlamı itibariyle, herkes tarafından bilinen/bilinebilecek, toplumumuzda uyandırdığı yerleşmiş/genel/yaygın anlamı/yarattığı algı gözetildiğinde, herkes tarafından bilinen/kullanılan, ayırt edici niteliği zayıf ibarelerden oluşan markalarla iltibasın yapılacak küçük bir değişiklikle bertaraf edilebileceğine, bu tür zayıf ibareleri marka olarak seçen kişilerin bunun sonuçlarına katlanmak yani o tanıtma işaretinin bazı tedbirler alınmak ve ilaveler yapılmak suretiyle hafifçe değiştirilmiş şeklinin başkaları tarafından kullanılmasına tahammül etmek zorunda olduğuna dair yerleşmiş/emsal yargı kararlarının, somut olayımıza emsal olacağı değerlendirilmiştir. Bununla birlikte; zayıf/ayırt edici niteliği düşük ibareleri ihtiva eden markaların da, zamanla reklam ve yaygın kullanım yoluyla daha yüksek bir ayırt ediciliğe ulaşabileceği, hem öğreti hem Yargıtay tarafından kabul edilmektedir. Zira; tanımlayıcılığı veya bilgilendirme işlevi güçlü olan ibarelerin marka olarak kullanımla ayırt edicilik kazanmaları mümkündür. Öte yandan, herkesin çok sık kullanımına açık ibarelerde bu dönüşüme izin verilmemiştir. “…” kelimesinin/eylem kökünün, böyle dönüşümü hak ettiğinin kabul edilebilmesi için, ülkedeki alıcı/tüketici çevresinin çok büyük bir kısmının bu işareti, davacının işletmesi ile bağlantı içinde algılaması gerekir. Bunun için aranacak ölçünün, hiçbir şekilde bir markanın tanınmış olup olmadığını tespit ederken belirlenen ölçüden daha hafif olmamasına dikkat edilmelidir. Çünkü; herkesin kullanımına açık ve doğrudan bir eylemi, satın alma işlemi ile yakın ilişkili “seçmek” eylemini çağrıştıran/algılatan ve bu yönüyle markasal hüviyette herkes tarafından tercih edilebilecek bir eylem kökünün tek bir kişinin/işletmenin tekeline bırakılması, bir markanın tanınmış sayılmasının sonuçlarından daha önemlidir.
Dosya kapsamına göre; “…” ibaresi itibariyle bu tür bir bağımsızlaşmanın sağlandığından bahsedilmesi olanaksızdır. Zira; davacının davasına/itirazlarına mesnet aldığı “…”li markalarının, davacı tarafından “perakende satış/mağazacılık/marketçilik” sektöründe yoğun/ciddi kullanım ve tanıtım neticesinde, yani kullanım sonucunda belirli bir ayırt edicilik kazanmış olduğu, koruma kapsamının arttığı, davacının “…”li markalarına korunması gereken ilave bir ekonomik değer kazandırdığı, davacının dava/itiraz dosyasına sunmuş olduğu delillerden anlaşılamamaktadır16. Dolayısıyla, davalının markasında uyuşmazlık konusu edilen “…” ibaresinin “…” şeklinde bir kelime öbeği içinde, basit de olsa bir şekil unsuruyla ve bir zemin rengi/şekli ile birlikte bütünleşik bir kompozisyonda kullanılmış olması durumlarının, yerleşik içtihatlarda bahsi geçen “iltibasın yapılacak küçük bir değişiklikle bertaraf edilebileceği…” durumu ile örtüştüğü ve karşılaştırılan işaretlerin görsel, işitsel ve kavramsal açılardan birbirlerine benzediğinin söylenmesinin mümkün olmadığı sonucuna varılmıştır.
Bütün bunlara göre; dava konusu edilen markada bütünleşik olarak algılanan “…” tamlaması içinde kullanılmış bulunan ve zaten de markasal hüviyette ayırt ediciliği bulunmayan “…” ibaresinin ortaklığının, taraf markalarını görsel, fonetik ve anlamsal açılardan benzer olarak nitelendirmeye yetmediği kanaatine varılmıştır. Emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleşmiş olmasına rağmen, 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında markaların karıştırılma ihtimalinin somut olayda bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Somut olayda, davalı şahıs tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şahsın kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın düşümü ile 21,40 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı TÜRKPATENT için AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
4-Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.10/03/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.