Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/232 E. 2021/436 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/232 Esas – 2021/436
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/232
KARAR NO : 2021/436

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 05/08/2021
KARAR TARİHİ : 30/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/12/2021
DAVA:
Davacı vekili 16/12/2019 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla, müvekkilinin TÜRKPATENT nezdinde … sayılı “… ecza deposu” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun TÜRKPATENT resmi markalar bülteninde yayınlandığını; davalı şirketin … sayılı ve “menekşe şekil” ibareleri markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazın reddine karar verildiğini, bu ret kararına karşı müvekkilin yeniden inceleme taleplerinin bu kez TÜRKPATENT … sayılı YİDK kararı ile nihai olarak kabul edilerek başvurunun reddedildiği, oysa müvekkili şirket ile davalı şirketin faaliyet alanlarının tamamen farklı olduğunu, müvekkili şirketin ecza deposu ile hastanelere hizmet verdiğini, davalı şirketin ise tekstil ürünleri üreticisi olduğunu, müvekkili şirket markası ile redde mesnet markanın görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzemediğini, markaların tüketici nezdinde iltibas doğurmasının mümkün olmadığını, müvekkili şirket markasının ayırt edici niteliği haiz olduğunu, müvekkili şirketin markası için yıllardır büyük emek harcadığını ve yatırım yaptığını, müvekkili şirketin hitap ettiği tüketici kitlesinin yetişkin ve bilinçli tüketicilerden oluştuğunu, müvekkili şirketin 18 yıldır aynı markayı kullandığını belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptale karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu marka başvurusu ile redde mesnet marka arasında karıştırılmaya neden olacak derecede benzerlik bulunduğunu, markaların esas unsurlarını oluşturan ortak ibarenin “menekşe” ibaresi olduğunu, markalar arasında yüksek düzeyde işitsel, görsel ve kavramsal benzerlik bulunduğunu, markaların karıştırılma olasılığının bulunduğunu, markalar arasındaki küçük farklılıkların benzerliği ortadan kaldırmadığını, redde mesnet markanın ayırt ediciliğinin yüksek olduğunu, bunun sonucu olarak ortalama tüketici nezdinde karıştırılma ihtimalinin artacağını, taraf markalarının kapsadığı malların aynı/aynı tür/benzer nitelikte olduğunu, davacının tescil talebi hakkında mahkemece karar verilemeyeceğini, tescil talebi yönünden davanın reddi gerektiğini, YİDK kararının usul ve hukuka uygun olduğunu beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde; müvekkili şirketin 1992 yılında kurulduğunu, kuruluşundan bu yana 30 yıla yakın bir süredir “menekşe” esas unsurlu markasını kullandığını ve markayı tanınır hale getirdiğini, müvekkili şirketin “menekşe” esas unsurlu … sayılı markanın gerçek hak sahibi olduğunu, müvekkili şirket markasının 24 / 25 / 26 / 27 / 35 ve 39. sınıflarda tescilli olduğunu, davacı şirketin kötü niyetli olarak dava konusu markayı 39. sınıfta tescil ettirmek istediğini, davacı şirketin marka başvurusunun esas unsurunun “menekşe” ibaresi olduğunu, diğer ibarelerin ayırt edici özelliği bulunmadığını, dava konusu marka ile müvekkili şirket markasının birebir aynı olduğunu, dava konusu markanın tüketici nezdinde müvekkili şirket markası ile karıştırılması, markaların seri marka olduğu algısı yaratacağını, müvekkili şirket markasının ayırt edici karakterinin zedeleneceğini, davacı markasında yer alan “…”, “ecza”, “deposu” ibarelerinin sıkça kullanılan ve ayırt ediciliği olmayan ibareler olduğunu beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, davaya konu TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararı ile davacıya ait kod nolu marka başvuru dosyası ve davalı şirkete ait marka tescil belgeleri getirtilmiş, taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, Türk Patent YİDK’nun … sayılı kararının iptali ile marka başvurusunun tescili istemine ilişkindir. YİDK kararının 07/06/2021 tarihinde verildiği , 05/08/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 02/12/2021 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Davalıya ait gerekçe marka kapsamında yer alan mal ve hizmetler ile dava konusu marka kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetler yönünden ayniyet oluştuğu, 2. Davacıya ait dava konusu marka ile davalıya ait markanın görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olduğu ve aralarında karıştırılma/ilişkilendirilme ihtimali bulunduğu…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “… ecza deposu” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 39.sınıftaki “39. sınıf: Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri…” hizmetlerinden meydana geldiği davalının itiraza mesnet markalarının … sayılı ve “menekşe şekil” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 24, 25, 26, 27, 35, 39. sınıflardaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu marka 39. Sınıfta tescil edilmek üzere başvuruya konu edilmiş bir markadır. Davalıya ait redde mesnet marka ise 24 / 25 / 26 / 27 / 35 / 39. sınıflarda tescillidir. Davalıya ait markanın işbu davanın konusunu oluşturan tüm hizmetleri, davalıya ait ve redde mesnet kabul edilen markada aynen yer almaktadır. Dolayısıyla dava konusu edilen hizmetlerin tamamı yönünden “emtiaların aynı/ aynı tür, benzer ve/veya ilişkili olması” şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… ecza deposu” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “menekşe şekil” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu/kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf de kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, algılama açısından dikkat çekicidir. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Davaya konu marka başvurusu, “… ECZA DEPOSU” ibareleri ile “…” harflerinin arka planına daha silik renklerle italik olarak yazılmış “M” harfinden oluşmaktadır. Marka kapsamında yer alan tüm harfler, büyük harflerle yazılmış olup, “…” haricindeki tüm kelimelerin yazımında mavi renk kullanılmıştır. “…” ibaresi ise kırmızı renkli yazılmıştır. “…”, “M” ve “MENEKŞE” ibareleri aynı satırda konumlandırılmış iken, “ECZA DEPOSU” ibaresi alt satırda yazılmıştır. “MENEKŞE” ibaresi, diğer tüm kelimelerden çok daha büyük punto ile yazılmıştır. “…” ve “MENEKŞE” ibareleri aynı satırda olmasına karşın, “…” ve “MENEKŞE” ibareleri kaynaşarak yeni bir anlam oluşturmamıştır, MENEKŞE ibaresi bağımsız bir marka olarak algılanmaya devam etmektedir. “MENEKŞE” ibaresi, “Menekşegillerden, bir veya çok yıllık otsu bir bitki. Bu bitkinin mor renkli, güzel kokulu çiçeği.” anlamı taşımaktadır1. “…” ibaresi, İngilizce’de “orta” anlamına gelmekle birlikte, davaya konu marka başvurusunda “MENEKŞE ECZA DEPOSU” kelimelerinin ilk harflerine atıf yapar niteliktedir. “ECZA DEPOSU” ise, hizmet verdiği bölgede bulunan eczanelere talep edilen ilaçların tedarik eden firmalara verilen genel isim olup, marka vasfı bulunmayan tali nitelikte bir unsurdur. Özellikle 39. Sınıfta yer alan “Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri.”ni tanımlamaktadır. Dava konusu marka başvurusunun marka algısı yaratan unsurunun “MENEKŞE” ibaresi olduğu değerlendirilmiştir. Zira yukarıda açıklandığı anlamı itibariyle “ECZA DEPOSU” ibaresi, anlam itibariyle ayırt edici niteliği bulunmayan, tali nitelikte bir unsurdur. Dava konusu marka kapsamında yer alan “M” harfi ve “…” ibareleri, dava konusu markaya atıf yapan unsurlar olduğu gibi, marka içerisindeki boyutları itibariyle de ikincil, tali unsurlar olarak değerlendirilmelidir. Sonuç olarak, dava konusu marka başvurusunun esas unsurunun “MENEKŞE” ibaresi olduğu tespit edilmiştir. Markaya bir bütün olarak bakıldığında dikkati çeken ilk unsur “MENEKŞE” ibaresi olduğu sonucuna varılmıştır.
Davalıya ait redde mesnet marka ise figüratif bir şekilde yazılmış “M” harfi ile “MENEKŞE” ibaresinden oluşmaktadır. Marka kapsamında başka bir unsur bulunmamaktadır. “MENEKŞE” ibaresi, mor renk ile yazılmış olup, kelimenin yazımında büyük harfler kullanılmıştır. Davalıya ait marka, kelime ve şekil unsurunu bir arada barındıran karma nitelikte bir marka olmakla birlikte, markada yer alan “M” harfi “MENEKŞE” ibaresinin baş harfidir. Markaya ayırt edicilik katmaktan ziyade, “MENEKŞE” ibaresini ön plana çıkarır niteliktedir. “MENEKŞE” ibaresinin anlamı ile 39. Sınıf hizmetler değerlendirildiğinde, “MENEKŞE” ibaresinin ayırt edici gücünün yüksek olduğu tespit edilmiştir. “MENEKŞE” anlamı olan ve Türkçe’de kullanılan bir kelime olmakla birlikte, 39. Sınıf hizmetler bakımından hiçbir anlam ifade etmemektedir. Bu nedenle, tüketici nezdinde marka algısı yüksek, hatırlanması kolay bir ibare olarak olarak ayırt etme gücünün ortalamanın üstünde olduğu değerlendirilmiştir. Taraf markaları ortak olarak “M” ve “MENEKŞE” harf ve kelimelerini ortak olarak içermekte, uyuşmazlık bu ibarelerin ortaklığından kaynaklanmaktadır. “MENEKŞE” kelimesi, anlamı olan, orijinal olmayan, bir diğer deyişle davacı ya da davalı tarafça türetilmiş bir marka olmamakla birlikte, taraf markalarında ayniyet taşıyan 39. Sınıfta yer alan hizmetleri tanımlayan bir ibare değildir. Taraflar markalarında, “MENEKŞE” ibaresi esas unsur olarak yer almaktadır. “MENEKŞE” ibaresini benzer şekilde esas unsur olarak içermeleri nedeniyle, taraf markaları arasında görsel benzerlik bulunmaktadır. “MENEKŞE” kelimesi, dava konusu markada esaslı unsur olarak, markada ilk dikkat çeken öğe olma özelliğini taşımaktadır. Zira dava konusu markada yer alan “M”, “…” ve “ecza deposu” ibareleri tali unsur görevi görmektedir. Ayrıca taraf markaları “MENEKŞE” ibaresinin önüne yerleştirilmiş “M” harflerini içermeleri nedeniyle, tali unsurlar bakımından da görsel olarak benzerlik taşımaktadır. Görsel açıdan ortaya çıkan bu yakın benzerlik, duysal/fonetik/işitsel ve anlamsal açılardan bakıldığında da aynı sonucu vermektedir. Tarafların markalarında ortak olan “MENEKŞE” ibaresinin aynı olan okunuşu, karşılaştırılan markaların işitsel açıdan benzer olmalarına sebebiyet vermektedir. Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacaktır. Karıştırılma olasılığının değerlendirmesi, inceleme konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği bakımından, markaların ayırt edici ve baskın unsurları özellikle göz önüne alınarak, markaların bütünsel olarak ortaya çıkardıkları izlenim esasında yapılmalıdır. İnceleme konusu malların veya hizmetlerin ortalama tüketicilerinin markaları algılayış biçimi, karıştırılma olasılığına yönelik genel değerlendirmede belirleyici rol oynar.
Markalar arasındaki görsel, işitsel veya kavramsal benzerlikler bütün olarak karşılaştırılmalıdır. Karşılaştırma, genel izlenim esas alınarak, özellikle markaların ayırt edici ve baskın unsurları ve davanın koşullarıyla ilgili tüm faktörleri dikkate alarak global olarak yapılmalıdır. Karıştırılma ihtimali değerlendirilirken araştırılması gereken bir diğer husus da hedef tüketici kitlesidir. Tüketici kitlesi, her bir mal ve hizmet türü için ayrı ayrı değerlendirilmelidir. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak ortalama tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği makul düzeyde bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Yukarıdaki hususlar dâhilinde somut olayda, dava konusunu oluşturan hizmetler, çok çeşitli sektörlerde yer alan hizmetlerden oluşmaktadır. Bu hizmetler, taşımacılık, su temin, çöp toplama, enerji dağıtım vb. sektörlere ilişkin olup, bu hizmetler yönünden, ilgili tüketicinin ortalamadan yükseğe değişen bilinç ve dikkat seviyesine sahip olan yetişkin kimseler olduğu sonucuna varılmıştır.
Sonuç olarak; yukarıda detaylı olarak incelendiği üzere, taraf markalarının “MENEKŞE” ibaresini ortak olarak içermelerinden kaynaklı olarak, aralarında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlik bulunduğu, taraf markalarında aynı/benzer olarak işaretlenen hizmetlerin bilinç ve dikkat düzeyi ortalamadan yükseğe değişen bilinç düzeyine sahip tüketici kitlesine hitap ettiği, taraf markalarının “MENEKŞE” ibaresini esas unsur olarak içerdikleri gözetildiğinde, bu durumun ortalama ya da yüksek dikkat ve bilinç seviyesine sahip tüketici nezdinde dahi iltibas ve karıştırılma ihtimaline yol açabileceği, zira “MENEKŞE” ibaresi anlamı olan bir kelime olsa dahi, dava konusu hizmetler bakımından tanımlayıcı nitelikte olmadığı, bu nedenle ayırt edici niteliğinin ve tüketici nezdinde akılda kalıcılığının yüksek olduğu, dava konusu markanın, MENEKŞE ibaresinden farklı olarak yer alan unsurların marka algısını “MENEKŞE” ibaresinden uzaklaştırmadığı, aksine “M” ve “…” gibi ibarelerinin “MENEKŞE” ibaresine atıf yaptığı ve “MENEKŞE” ibaresini ön plana çıkarmaya hizmet eden unsurlar olduğu, taraf markalarının aynı zamanda “MENEKŞE” ibaresinin başında “M” harfine yer vermeleri nedeniyle tali unsur bakımından da aralarında benzerlik oluştuğu, taraf markalarının emtia sınıfları arasında ayniyet bulunduğu, hem işaretsel hem sınıfsal bazda mevcut olan yüksek seviyeli benzerlik nedeniyle, taraf markalarını gören tüketicilerin iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamalarının mümkün olmadığı, dava konusu marka kapsamında yer alan diğer harf ve kelime unsurlarının taraf markalarını farklı kılmaya yetmeyeceği, tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olmadığı, dolayısıyla dava konusu markanın tüm emtiaları yönünden, taraf markaları arasında karıştırılma ve iltibas ihtimali şartlarının oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalılar için 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 30/12/2021