Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/22 E. 2021/369 K. 04.11.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/22 Esas – 2021/369
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/22
KARAR NO : 2021/369

DAVA : Coğrafi İşaret (Coğrafi İşaret İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 18/01/2021
KARAR TARİHİ : 04/11/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/11/2021

DAVA:
Davacı vekili 18/01/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkilinin … İlçesi Belediye Başkanı olduğunu, … ilçesinde fırıncılık faaliyetlerinin 1879 yılında y) ile başlamış olduğunu, İlçe’nin 1879-1880 yılından bu yana yöreye ait ürün, malzeme ve ustalık kullanılmak suretiyle, yerleşik geleneklere uygun olarak üretilen “… Ekmeği” isimli ekmekleriyle ünlü olduğunu, sundukları dokümanlarda 1825 yılından fırınların anlatıldığını ve bu ilçede üretilen ekmeklere ilişkin bilgiler verildiğini, … Belediye Başkanlığı tarafından C2017/213 nolu dosya üzerinden “… Ekmeği” nin coğrafi işaret olarak tescil edildiğini, davalı belediyenin de yine mahreç işareti olarak “… Ekmeği” için C2018/102 no ile başvuruda bulunduğunu ve başvurunun kabul edildiğini, başvuruya itiraz edildiğini ve itirazın reddine karar verildiğini, 623 tescil numarası ile tescil edildiğini, davalının … ilçesiyle özdeşleşip 1880’li yıllarda bu yana “… Ekmeği” ismi altında üretilip yenilen ekmeğin tüm özelliklerini birebir aynen taşıyan ve tartışmasız kopyası olan “… Ekmeği’ni” hangi fiziki, kimyasal ve bölgesel nedenlerle “… Ekmeği” nden farklılaştığını açıklattırıp tespit edilmeden Göreli belgesiyle özleştiği şeklinde kabulün doğru olmadığını, …’daki fırınlarda 2450 gramın üzerindeki ekmeklerin de üretilmesine rağmen yapılan başvuruda üretilen ekmeğin en büyüğünün 2450 olarak belirtilerek miktarların düşük gösterilmeye çalışıldığını, böylelikle çap, yükseklik oranlarında farklılık oluşturma içine gayreti içine girişildiğini, Oysa …’da ekmek üretimi yapılan fırınlarda, tıpkı … gibi 3 kilogramlık ekmeklerin de üretilip satışa sunulduğunu, … Ekmeği’nin kesinlikle başvuru dilekçesi ve ekinde yer alan belgelerde yazılı değerlere uyarlı olarak üretilmemekte olduğunu, … Ekmeği’nin bir taklidi olduğunu ve salt coğrafi işaret olarak tescilinin sağlanması için başvuru ve eki belgelere farklı değerler yazıldığını, … Ekmeği ile …’da eylemli olarak üretilip satılan ekmeğin, … Ekmeği ismi altında bir özdeşleşmeleri kesinlikle söz konusu olmadığını, nitekim “… Ekmeği” coğrafi işaret sahibi … Belediyesi adına Belediye Başkanı …’in …’daki bir fırında 3 Kg’lık ekmek ile çektirip basına verdiği fotoğraftan bu hususun açıkça anlaşıldığını, her iki ekmeğin fotoğraflar çıplak gözle karşılaştırıldığında birebir aynı olduğunun görüleceğini, her iki ekmek türünün en büyük özelliğinin ekşi maya ile yapılması ve bayatlamadan 10 gün civarında yenilebilmesi olduğunu, YİDK kararındaki coğrafi işaretin ürünleri korumaz şeklindeki görüşe iştirak etmenin mümkün olmadığını, SMK 33 ve 34. Madde gereği coğrafi işaretin ürünü değil yöreyi korur şeklindeki düşünce ve gerekçenin doğru olmadığını, dosya kapsamında “… Ekmeği” ile … Beldesi’nin özdeşleştiğini gösteren tek bir bilgi, belge, doküman veya evrak bulunmadığını beyanla TÜRKPATENT YİDK’nın … sayılı kararının iptaline, C2018/102 başvuru nolu coğrafi işaretin hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesi talep ve dava olunmuştur.
CEVAP:
Davalı kurum vekili cevap dilekçesinde özetle, her iki coğrafi işaretin tescilinin farklı adlarda olduğunu, başvuru tarihinin önceliğinin öneminin bulunmadığını, tescile konu ürünlerin ekmek ürünü olduğunu, her coğrafi işaret başvurusunun tescilli işaretle karşılaştırılmasının yapılması veya farklılığının belirtilmesinin 6769 sayılı SMK gereğince gerekmediğini, davacı tarafından ileri sürülen ve coğrafi işaret başvuru kılavuzunda yer alan ifadelerin bağlayıcı olmadığını, başvuruda kolaylık sağlamak üzeri hazırlandığını, kılavuzda koyu yazıların devamında beşeri faktörlerin ürünün yöre ile bağının tanımlanmasında olanak olduğunun belirtildiğini, beşeri faktörler arasında ürünün pazarlanması sonucu ün kazanmasının verilebileceğini, yani bağın ün ile kurulmasının mümkün olduğunu, ayrıca bir coğrafi işaretin diğer bir coğrafi işaretten farklılığının ispatlanması gerektiği düşünülür ise her ürünle farkının ortaya koyulmasının gerekeceği bu durumun içinden çıkılmaz bir hale geleceğini, davacının … Ekmeği’nin de tüm ekmek başvuruları ve tescillerinden farkının izah edilmesi gerektiğini, davacının dilekçesinde belirtildiği fiziksel ve kimyasal özelliklerinin hiçbirinin tescil metninde yer almadığını, aynı özelliklere sahip olduğu iddiasının farazi olduğunu, … Ekmeği’nin gramajlarına ilişkin verilerin ekmek tebliğine uygun olduğunu, ekmek yapımında kullanılan hammaddenin veya üretim alanının zaten benzer olduğunu, davacı tarafından sunulan bu benzerliğin … Ekmeği’nin hükümsüzlüğünü gerektirmediğini, ayrıca ülke çapında çoğu ekmeğin yuvarlak şeklinde olduğunu, ekşi maya ve yuvarlak şeklin benzer olmasının coğrafi işaret başvurularının reddi gerekçesi yer olmadığını, … Ekmeğinin 850 gr olması ve 10 gün tazeliğini korumasına ilişkin iddianın hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, bir işaretin ün bağı ile coğrafi sınırla bağının olmasının yeterli olduğunu, ürünün özelliklerinin farklılık taşıması ve benzersiz olması gerekmediğini beyanla davanın reddini talep etmiştir.
Davalı belediye vekili cevap dilekçesinde özetle; … Ekmeği ile … Ekmeğinin fiziksel ve kimyasal özelliklerinin aynı olmadığını, başvuruda tüm özelliklerin yayınlandığını, … Ekmeği’nin ise tescilinde hiçbir fiziksel ve kimyasal özelliklerine ilişkin verilere açıkça yer verilmediğini, tescildeki ve bültendeki verilerin bağlayıcı olduğunu, … Ekmeği başvurusuna ilişkin fiziksel ve kimyasal özelliklerine ilişkin ayırt edici verilere yer verilmediğini, dolayısıyla dava dilekçesindeki kıyaslamanın gerçek dışı olduğunu, ekmeğin tescilde ve bültende belirtildiği boyut ve gramajlarda üretildiğini, daha büyük ebatlarda ekmeğin üretilemeyeceği anlamına da gelmeyeceğini, SMK 44. Madde gereği … ekmeğinin fiziksel ve kimyasal özellikleri yönünden tescilden doğan bir hakkı da bulunmadığını, coğrafi işaretin tescili ile koruma altına alınan hususun ürünün değil ürünün özdeşleştiği yörenin adı olduğunu, SMK gereği sırf ünü bakımından da özdeşleşme halinde coğrafi işaret tescili yapılabileceğini, kanun metninde korumanın kapsamı belirlenirken ürünleri tanımlayan adlar ifadesiyle, korunan şeyin ürünün kendisinin değil, ürünleri tanımlayan adlar olduğunun açıkça ifade edildiğini, coğrafi işaret ve geleneksel ürün adının tescilinin tek bir üreticinin haklarını değil, tescil belgelerindeki şartlara uygun üretim ve pazarlama yapanlarının tümünün haklarını koruduğunu, sağladığı hakların belirli bir kişiye bağlanamayacağını, AB komisyonuna göre de coğrafi işaretin prensip olarak ismi koruyup, tescile konu ürünün fiziksel veya karakteristik diğer özelliklerini korumaz değerlendirmesinde bulunduğunu, … Ekmeği’nin belirgin bir niteliği ve ünü nedeniyle … Beldesi ile özdeşleştiği gibi, ekmeğin üretimi, işlenmesi ve pişirilmesi işlemleri de … Beldesi sınırları içerisinde gerçekleştiğini, Osmanlı Trabzon Valisi Ömer Paşa’nın vakfettiği mallar arasında … kazasında ekmekçi fırınlarının da vakfedildiğini, bu kayıtların da birden fazla ekmek fırınını faaliyette bulunduğunu gösterdiğini, Vilayet Salnamelerinde … kazasında ekmek fırınlarının bulunduğunu, sayıların giderek arttığının belli olduğunu, … Ekmeği ile ilgili ulusal ve yerel gazetelerde sayısız haber yapıldığını, bültende ve tescilde ekmeğin tanımı ve ayırt ediciliğinin açıkça belirtildiğini, bu özelliklerin ekmeğe has üretim aşama ve işlemlerine sahip olduğunu beyanla davanın reddini talep etmiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, TÜRKPATENT’den davalıya ait C2018/102 sayılı coğrafi işaret başvuru işlem dosyası ile itiraza dayanak C2017/213 sayılı coğrafi işaret tescil belgeleri getirtilmiş, sunulan deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.

GEREKÇE:
Dava TÜRKPATENT YİDK kararının iptali ile davalıya ait C2018/102 sayılı coğrafi işaretin hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
SMK m. 50/2 hükmüne göre şu hallerde coğrafi işaretin hükümsüzlüğü talep edilebilmektedir:
a) Tescilin 33 üncü, 34 üncü, 35 inci, 37 nci veya 39 uncu maddelerde belirtilen şartlardan herhangi birine uygun olmaması,
(* Tescil konusu coğrafi işaretin Kanun ’da sayılan ürün gruplarından birine dahil olmaması (SMK m. 33 ’e aykırılık),
♦ Tescil konusu coğrafi işaretin Kanun ‘daki menşe adı ya da mahreç işareti tanımının unsurlarını taşımıyor olması (SMK m. 34’e aykırılık),
♦ Tescil konusu coğrafi işaretin bir tescil engeli bulunmasına rağmen tescil edilmiş olması (SMK m. 35 ’e aykırılık),
♦ Tescil için başvuru yapılırken, başvurunun Kanun ’da aranan içeriğe uygun olmamasına rağmen tescil edilmiş olması (SMK m. 37’e aykırılık),
♦ Yabancı ülkeden kaynaklanan coğrafi işaretin, bu tür coğrafi işaretler için Kanun ’da aranan ek şartları sağlamadan tescil edilmiş olması.)
b) Tescilin 36 ncı madde uyarınca başvuru hakkına sahip olanlar tarafından yapılmamış olması,
c) Denetim işlemlerinin, 49 uncu maddede belirtilen biçimde yerine getirilmemesi, hâllerinde tescilli coğrafi işaret veya geleneksel ürün adının hükümsüz sayılmasına karar verir.” hükmü amirdir.
Mevzuata göre “Coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, bölge veya ülkeden kaynaklanan, belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından bu coğrafi alan ile özdeşleşen, üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinden en az biri belirlenmiş coğrafi alanın sınırları içinde yapılan ürünleri tanımlayan adlar mahreç işaretidir. ”Mahreç işaretinde ilgili aşamalardan en az birinin bu coğrafi bölgede gerçekleşmesi yeterli olduğundan geriye kalan aşamaların başka yerlerde yapılması mümkündür. Bu kapsamda, karşılaştırmaya konu coğrafi işaretli ürünler, ekşi hamur ekmekleridir. Tescil belgelerindeki şartnameler, her iki ekmeğin de hammaddesinin un, su, tuz ve ekşi maya/hamur olduğu haber vermektedir. Bununla birlikte tescil belgelerinden, ekşi hamurun meydana getirilmesinde kullanılan ekşi hamur oranlarında farklılık bulunmaktadır. Nihai ürün aromasına etki eden tuz oranında da kısmen farklılık mevcuttur (… ekmeğinde %5 ekşi maya (hamur), %1,6 tuz, … ekmeğinde %10 ekşi hamur, %1,5 tuz). Üretim aşamalarında da kullanılan ekşi hamur miktarlarından kaynaklı dinlenme sürelerinde bazı farklılıklar, üretimde kullanılan su açısından “kullanılan suyun derecesinden kaynaklı bazı farklılıklar olduğu, ekmekler arasındaki önemli farkın, ekmeğe koyulan ekşi mayanın miktarında olduğu izlenebilirdir. Her iki ekmeğin en önemli özelliği uzun süre bayatlamaması olduğu anlaşılmakla, bu hususun da ekşi hamurdan üretilmiş olmasına bağlı gelişen asitlik ve üretim tekniğine bağlı olarak (taş fırında uzun süre de pişmesi ile üstünde ve tabanında) ürün üzerinde kalın bir kabuk tabakasının oluşmasından kaynaklandığı izlenebilmektedir. Dolayısıyla, coğrafi işarete sahip olan davaya konu ekmeklerin formülleri, üretim metotları ve nihai ürüne dönüştüklerinde temel özellikleri büyük ölçüde benzerdir. Zira iki ekmek de ekşi hamur ekmekleridir ve aynı coğrafyalarda yakın yerleşim yerleridir (… ilçesi ile … beldesi arasında 17-20 km lik bir mesafe vardır). Tarihçelerine bakıldığında; dosya içeriğine davanın taraflarınca sunulmuş olan kayıtlar örneğin “XVIII. Yüzyılda Bir Osmanlı Valisi: Üçüncüoğlu Ömer Paşa ve Muhallefatı” başlıklı makale 1738 yılında … ve … ahalilerinden bahsetmektedir. Yine, “… Kitabı Karınca İzleri Söyleşi: Nazan Bekiroğlu” kitabında …’un babasının 1918 den sonra abileri ile birlikte …’de fırıncılık yaptığını, sonrasında bu ilçeden ayrılarak …’nin … kasabasında fırıncılık yaptığını, bahsi geçen tarihlerde üretilen ekmeğin mısır ekmeği olduğunu, o yörelerin alışkanlığının mısır ekmeği tüketmek olduğunu, bu alışkanlığın 1950’li yıllarda dağıtılan buğday ile değişmeye başladığını haber vermektedir. Yine, arama motorları üzerinden de ulaşılabilir olan bir başka yayında …’un ifadelerine atıfla … ilçesindeki fırıncılık anlatıldıktan sonra … ekmeğinin yapılışından bahsedilmekte, aynı yayında “Karadeniz Bölgesi’nde … Ekmeği gibi meşhur bir diğer ekmek çeşidi Giresun İli … İlçesi’ne bağlı … Beldesi’nde karşımıza çıkan … Ekmeği’dir. Şekli ve üretim özellikleri açısından birbirine çok benzeyen bu iki ekmek yöreler arası tatlı bir rekabeti de ortaya çıkarmıştır. ….” ifadeleri ile … Ekmeği’nin de belli bir bilinirliğe sahip olduğu haber verilmektedir. Dolayısıyla, hem tarafların sunmuş olduğu deliller, hem de halka açık kaynaklardan ortaya çıkan sonuç; benzer coğrafyada bulunan … ilçesi ve … beldesinin ekşi hamur ekmeği olan … Ekmeği ve … ekmeğinin geçmişten gelen bir bilinirliği/ünü olduğudur. Coğrafi işarette ünün derecesi ile ilgili bir kıstas da olmadığından her iki işaretin de belli bir üne sahip olduğunu yayımlanmış eserler üzerinden izlenebilmektedir. Davacı yan; her iki ekmeğin fiziksel ve kimyasal özelliklerinin aynı olduğunu iddia etmektedir. Ürün özellikleri açısından yapılan değerlendirmede: Ekmeğin tat ve koku ögeleri yani aroması, tüketicilerin ekmeği tercih etmesindeki en önemli duyusal özelliklerden birisidir. Bilimsel yayınlar, ekmekte aromayı etkileyen faktörlerin; bileşenler, fermantasyon, degradasyon ve termal reaksiyonlar olduğunu haber vermektedir. Bunların içerisinde fermantasyon ve pişirme işlemi ekmek üretiminde zaruri olan işlem basamakları olup, ekmeğin tat ve aromasında doğal olarak ekşitilmiş hamur ile hazırlanmış olmasını etkilidir. Bu noktada ilk olarak belirtilmesi gereken, davaya konu ürünlerin üretiminde her gün üretilen ekmek hamurundan ayrılan bir miktar ekşi hamur bir sonraki gün maya olarak kullanılıyor olmasıdır. Davacı delilleri arasında mevcut doktora tez çalışması sonuçları, Trabzon’un farklı noktalarından alınan ekşi hamur örneklerinin laktik asit bakteri profilinin de farklı olduğunu, gelecekte … ekmeğinin ekşi hamur mikroflorasını daha detaylı tespit etmek amacıyla laktik asit bakterilerinin yanında mayaların da izolasyonu ve identifikasyonu ihtiyaç olduğunu haber vermektedir. Buradan açığa çıkan sonuç, aynı coğrafi işaret formülasyonunda üretim yapıldığında dahi ürün tat-koku (aroma) özelliklerinin değişebileceğidir. Üstelik davaya konu coğrafi işaretlerin tescile kayıtlı şartnamelerinde kimyasal ve fiziksel özelliklere yer verilmemiş olup, ürün niteliklerinde sadece kendine has lezzet ibaresine yer verilmiştir. Tüm bu bilgilerin ışığında; davacı tescil belgesinde ekmeğin karşılaştırmaya elverişli fiziksel ve kimyasal özelliklere ilişkin kayıt olmaması ve bu hususun her iki ürünün ancak laboratuvar ortamında karşılaştırmalı incelemesi ile tespit edilebileceğinden, yine her iki ekmeğin lezzet olarak da aynı olduğu hususunun da dosya kapsamında değerlendirilmesi mümkün olamamaktadır. Bununla birlikte ekşi mayanın Afyon Ekmeği, Kula Ekmeği, Kastamonu Ekmeği vb. ekmek çeşitlerinde de özellikle saklanma koşullarını uzatmak ve lezzetlendirmek için kullanılan (üretim girdilerinden olan) bir ürün olduğu da bilinen bir gerçektir. Burada bir hususa daha dikkat çekilmek gerekirse örneğin pastırmanın Kayseri ve Ankara ‘da menşe, Afyon ve Kastamonu’ da mahreç adı olarak ayrı ayrı tescilleri bulunmaktadır.
Neticeten aynı ürün grubunun yöreye özgü nitelikleri ile farklı şekilde üretilmeleri mümkündür. Coğrafi bölgeden kaynaklı özellikler açısından değerlendirildiğinde görüleceği üzere; her iki ekmeğin üretildiği … İlçesi ve … Beldesi’nin coğrafi konumu arasındaki mesafe kısa olup, komşu ilçe durumundadır. Yine gerek iklim gerek bitki örtüsü gerekse de diğer coğrafi etkenler hemen hemen aynıdır. Üretilen ekmeklerin de pişirmesinde kullanılan ve bu aşamada tütsülenme suretiyle aromatik bir etki kazandırdığı belirtilen kızılağaç (Alnus glutinosa) odununun bölgede yetişen bir ağaç çeşidi olduğu ve her iki ekmek açısından yöreden kaynaklı önemli bir pişirme özelliği maddesi olduğu görülmektedir. Davacı ve davalı belediye tarafından sunulan belgelerin incelenmesinde, her iki yerde de 1700 ve 1800’lü yıllardan beridir ekmek fırınlarının bulunduğu ve aynı/benzer yöntemlerle üretimlerinin yapılmaya devam edildiği görülmektedir. Bilindiği üzere Karadeniz’in özellikle Doğu kesiminde sahillerden yaylalara göçler de gerçekleşmekle, yayla yolu güzergahında olan her iki yörede üretilen ekmekler yöresel adıyla bu yönden bir bilinirlik kazanmakta, yine son yıllarda özellikle Karadeniz sahil yolunun da yapılması ile özellikle şehirlerarası seyahatlerde tercih edilerek bilinirlikleri gün geçtikçe artmaktadır. Sonuç olarak, davacının ekmeğinin gerek akademik çalışmalarda gerek festivallerde gerekse de ülke çapında daha büyük bir bilinirliğe sahip olduğu açık olmakla birlikte, davalı tarafça tescili yapılan ekmeğin de sunulan belgeler ve araştırmalar karşısında belirli düzeyde bilinir olduğu ve bu bilinirliğin tüketici nezdinde bu ekmeğe özel bir yer kazandırdığına kanaat getirilmiştir.
Somut olayda dava konusu … Ekmeği’nin yukarıda sayılan özellikleri ile, SMK 34. Madde kapsamında Coğrafi sınırları belirlenmiş bir yöre, bölge veya ülkeden kaynaklanma, belirgin bir niteliği, ünü veya diğer özellikleri bakımından bu coğrafi alan ile özdeşleşme, üretimi, işlenmesi ve diğer işlemlerinden en az biri belirlenmiş coğrafi alanın sınırları içinde yapılma şartlarının sağlandığı değerlendirilmekle, YİDK kararının iptali ve hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Karar tarihinde yürürlükte bulunan 2021 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 3/2 maddesine göre, müteselsil sorumlulukta dahil olmak üzere, birden fazla davalı aleyhine açılan davanın reddinde, ret sebebi ortak olan davalılar lehine tek avukatlık ücretine hükmolunacağı düzenlemesi bulunduğundan, her iki davalı için tek vekalet ücreti hükmedilmesi gerekmekte olup, davalılar için AAÜT 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 04/11/2021