Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/210 E. 2022/23 K. 27.01.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/210
KARAR NO : 2022/23

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 12/07/2021
KARAR TARİHİ : 27/01/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 27/01/2022
DAVA:
Davacı vekili 12/07/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 2013/101045, 2018/118928 Sayılı ve “…”, “…” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…- r … … havacılık ve uzay teknolojileri+şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa Müvekkilinin tanınmış “…” markalarının sahibi olduğunu, davalı yanın “… – r | … … havacılık ve uzay teknolojileri” markası ile faaliyet gösterdiğini, dava konusu markas ının 35.sınıftaki mal ve hizmetler yönünden müvekkilinin … firmasının 13.sınıftaki emtiaları ile birebir aynı olup direkt bağlantılı olduğunu, ancak yaptıkları itirazların kurum tarafından reddedildiğini, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğunu, markaların kapsamlarının aynı olduğunu, dava konusu markanın tescilinin, müvekkilinin markalarının ayırt ediciliğine zarar verebilecek düzeyde olduğunu, her iki markada da “…” ibaresinin ortak unsur olduğunu, dava konusu markadaki kısaltmaların markaya bir ayırt edicilik katmadığını belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…- r … … havacılık ve uzay teknolojileri+şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu YİDK kararının yerinde olduğunu beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şahısın herhangi bir yazılı beyan sunmadığı ancak davalının ön inceleme duruşmasına katılarak davanın reddini talep ettiği görülmektedir
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şahsa ait … sayılı “…- r … … havacılık ve uzay teknolojileri” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 31/05/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 12/07/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 22/12/2021 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu … sayılı başvuru kapsamında yer alan emtialar ile davacı yanın önceki tarihli markaları kapsamındaki emtialar arasında benzerlik düzeyinde bir ilişkinin mevcut olduğu, bununla birlikte taraf markaları arasında, markaları oluşturan ögelerin bütünsel anlamda yarattıkları algılar itibariyle, salt “…” kelimesinin ortaklığından kaynaklı olarak ilgili tüketiciler tarafından benzer görülerek işaretlerin aynı iktisadi – idari kaynağa ait oldukları ihtimali dahil karıştırılmalarına yol açacak bir algı oluşmayacağı…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun 202012457 sayılı “…- r … … havacılık ve uzay teknolojileri+şekil” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 35.sınıftaki “35.sınıf: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Ağır silahlar, havanlar, roketler. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise 2013/101045, 2018/118928 Sayılı ve “…”, “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 13. Sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, başvuru konusu marka kapsamında 35. Sınıf 05. Alt grubunda 13. Sınıf malların satışına özgülenmiş satış hizmetleri yer almaktadır. Davacı yana ait markaların kapsamında ise yine 13. Sınıftaki mallar doğrudan yer almaktadır. Her ne kadar davacı yana ait markalarda 35.05 alt grubu yer almamakta ise de mal üreten işletmenin karineten ürettiği malı satışa da konu ederek ticari mevkiye çıkartacağı kabul edildiğinden mal ile aynı ya da benzer malların satışına yönelik satış hizmetleri arasında benzerlik ilişkisi bulunduğu tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…- r … … havacılık ve uzay teknolojileri+şekil” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı “…”, “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütünsel bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durumdur. Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, sesçil benzerlikte de önemli hususun markaların başlangıç kısımları olup fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunuş şekli dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Açıklanan genel ilkeler çerçevesinde uyuşmazlık konusu marka ele alındığında “…- r … … havacılık ve uzay teknolojileri+şekil” şeklindeki marka başvurusunun birden fazla aşamalı olduğu, logonun üst kısmında kırmızı renk ile yazılmış “…-R” şeklinde harf kısaltmaları bulunduğu, bu harf k ısaltmasının hemen altında yer alan çizgiden sonra markanın orta kısmında “… …” ibarelerinin yer aldığı, en alt kısımda ise sair unsurlara nazaran oldukça küçük bir şekilde yazılmış olan “havacılık ve uzay teknolojileri” ibarelerinin mevcut olduğu görülmektedir. “…” kelimesi sözlük anlamı ile “Atış s ırasında mekanik olarak yön verilen, yörüngesinin başlangıcında öz itmeli olarak yol alan ve daha sonra yalnız balistik kanunlarına bağlı kalan mermi.; bir çeşit füze” anlamlarına gelmektedir. Dolayısıyla anılan ibarenin “ateşli silahlar” üst başlığı altında değerlendirilebilecek mallar açısından bir çeşit ürün cinsini ifade ettiği, başka bir ifadeyle yüksek bir ayırt ediciliğinin bulunmadığı a şikardır. Marka örneğindeki “…-R” ve” …” ibarelerinin ise tüketici tarafından doğrudan “Türkiye”’nin kısaltması olarak anlamlandırılabilir olması bir ihtimal olmakla birlikte tüketicinin böylesi bir bütün içerisinde “…” harflerini bir çeşit kısaltma/harf grubu olarak da yorumlaması mümkündür. Markadaki “havacılık ve uzay teknolojileri” ibarelerinin ise bütüne olan katkılarının tali nitelikte olduğu sonucuna varılmıştır.
Davacı yana ait markalar ise bütün olarak “…” esas unsurundan oluşmaktadır. “sözcük + san” şeklinde yaratılan markalarda “san” ibaresi “sanayi” kelimesinin kısaltmasını atfen kullanıldığı bilinmektedir. Nitekim ülkemizde Aselsan, Havelsan, …, Tirsan, Peysan vb. şekilde yaratılmış sonu “san” ile biten markalara olan aşinalık açısından tüketicinin anılan ibareye yükleyeceği anlam ancak bu şekilde olacaktır. Davacı markasının ön sesini ise yine “…” kelimesi oluşturmakta ise de markanın bütün olarak kendisi esas unsurunu oluşturmaktadır. Bu durumda tespiti gereken husus taraf markalarında ortak unsur konumunda yer alan “…” ibaresinin varlığı nedeniyle tüketicinin taraf markaları arasında bir benzerlik kurup iktisadi – idari anlamda işaretler açısından yanılgıya düşme ihtimalinin bulunup bulunmayacağıdır. Taraf markalarında ortak olarak yer alan unsur olan “…” ibaresi yukarıda da değinildiği üzere uyuşmazlık konusu mal ve hizmetler açısından ayırt edici vasfı son derece zayıf, genel anlamda bir çeşit silah/patlayıcı çeşidinin adıdır. Cins – çeşit bildiren kelimeler veya bu kelimeler temel alınarak türetilmiş markaların kendileri de ayırt edici vasfı yüksek olmayan ibarelerdir. Bu gibi durumlarda esas olan karşılaştırılan işaretlerin bütünsel algılarıdır. Somut olayda dava konusu markayı meydana getiren birden fazla unsur arasın “…-R-… …” ibareleri bir bütün olarak algılanmaya müsait olup, tüketicinin markanın ön kısmında yer alan harf kısaltmalarını da bütünsel ayırt ediciliğe katkı sağlayan unsurlar olarak algılayacaktır. Hatta öyle ki markada tali unsur olarak kullanılan “havacılık ve uzay teknolojileri” ibarelerinin varlığı dahi tüketicinin“…” kelimesine yüklemesi muhtemel markasal ayırt ediciliği tamamen ortadan kaldırmaya yönelik bir sonuç doğuracak ve bu bağlamda markada aslen ön plana çıkan unsurlar “…-R” harfleri olacaktır. Zira artık “…” ibaresinin bütünsel ayırt ediciliğe bir katkısı bulunmayacağı sonucuna varılmıştır.
  Başka bir ifadeyle zayıf ibarelerdeki ortaklıkların her durum ve koşulda markalar arasında iltibasa neden olacağının peşinen kabul edilemeyeceği, aşikardır. Davacı tarafa ait “…” markalarının tüketici nezdinde yarattığı algı bir bütün olup tüketici davacı markalarını tek başına “…” olarak değil “…” olarak bilmekte ve tanımaktadır. Tüketici algısı bu doğrultudayken ve ayrıca “…” ibaresinin uyuşmazlık konusu mallar açısından ayırt edici vasfı son derece düşük ve hatta bulunmamaktayken, ilgili tüketicinin söz konusu iki marka arasında iktisadi – idari bir bağ kurması dahi mümkün olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Kaldı ki bu değerlendirmede yukarıda da değinilen tüketici grubunun niteliği de önem teşkil etmekte olup tüketicinin alelade tüketim rutininde yer almayan 13. Sınıf mallardan veya bu mallara yönelik satış hizmetlerinden yararlanırken, ortalama bir dikkatin çok daha üstünde bir seçicilik ile hareket edeceği aşikardır. Somut olayda taraf markaları arasında mal ve hizmet benzerliği bulunmakla birlikte taraf markalarının bütün olarak yarattıkları algılarda, dava konusu markanın, davacı markaları benzer olmadığı gibi davacı markalarının sahip olduğu imajın kendisine transfer etmesi gibi bir sonuca da sebebiyet verecek bir yanaşma içerisinde olmadıkları, ilgili tüketici grubunun uyuşmazlık konusu emtialarda salt “…” ibaresi nedeniyle bir yanılgı yaşamayacağı gibi bu ibareyi taşıyan tüm markaların aynı iktisadi kaynağa ait olabileceği, birbirlerinin serisi veyahut devamı olarak algılanabilecekleri yönünde bir algıyı da edinmeyeceği, böyle bir ihtimalin makul bir yaklaşım olarak dahi değerlendirilemeyeceği, ateşli silahlar, patlayıcılar, roketler gibi mallar açsından bu alanda faaliyet gösteren işletmelerin, “…” şeklindeki bir ibareyi farklı bütünsel imajlarda kullanım haklarının mevcut olduğunun kabulü gerekeceği, nihai olarak taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali mevcut olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harcın peşin alınan 59,30 TL harçtan düşümü ile 21,40 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı TÜRKPATENT için 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.27/01/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.