Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/207 E. 2022/54 K. 17.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/207
KARAR NO : 2022/54

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğü, Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 07/07/2021
KARAR TARİHİ : 17/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 17/02/2022
DAVA:
Davacı vekili 07/07/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … ve “?…?”, “…”, “…”, “…”, “…”, “….evo”, “…”, “…”, “…” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikte “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa Dava konusu markanın, müvekkilinin tanınmış markalarına ayniyet derecesinde benzer olduğunu, aynı malları kapsadığını ve iltibas tehlikesi yarattığını, davaya konu marka “…” kelimesi olduğunu, ayırt edici ek kelime veya şekil unsuru içermediğini, markaların esas unsurunun … / … ibareleri olduğunu, müvekkilinin … ibareli seri markalarının bulunduğunu, markaların hem görsel hem işitsel hemde kavramsal bakımdan ayırt edilemeyecek düzeyde benzer olduğunu, … ibaresinde yer alan “T” harfinin markadaki tek değişiklik olup söz konusu markanın müvekkilinin “…” ibareli tanınmış markalarına ayırt edilemeyecek kadar benzediğini, tek bir harfin değiştirilmesinin markayı farklılaştırmadığını, dava konusu markanın müvekkili ile aynı malları kapsadığını, davalının kötü niyetli olduğunu, davalının soyadı gibi şahsi bir anlam içeren kelime olmadığı gibi etimolojik olarak da hiçbir anlamının bulunmadığını, müvekkilinin “…” markasını ihlal etmek amacıyla tescil ettirildiğini, davaya konu marka ile müvekkili markaları arasında iltibas riski oluştuğunu ve müvekkilinin seri markası algısı yaratacağını, davalının haksız rekabetten yararlanacağını, davaya konu marka 28. sınıfta yer alan mallar için tescil edilmiş olup müvekkile alt, tanınmış markaların birçoğunun 28. sınıfta yer alan aynı mallar üzerinde tescilli olduğunu, markaların ayırt edilemeyecek kadar benzer olmalarının yanında kapsadıkları malların da birebir aynı olduğunu, müvekkilin markasının tanınmış statüde olduğu göz önüne alındığında davaya konu markanın yayınlandığı tüm mallar bakımından reddi gerektiğini, TÜRK PATENT tarafından reddedilen “…” markası ile benzer marka başvurularının mevcut olduğunu, davalının, müvekkilinin tanınmış markasına ayırt edilemeyecek derecede benzer olan markasını tescil ettirmesinin kötüniyetinin kanıtı olduğunu, hiçbir anlam ihtiva etmeyen … kelimenin müvekkilinin “…” markasını ihlal etmek amacıyla tescil ettirdiğini, davaya konu marka ile müvekkil markaları arasında iltibas riski oluştuğunu, müvekkilin seri markası algısı yaratacağını, davaya konu markanın tescil edilmesi halinde Yargıtay içtihatları uyarınca haksız rekabet hükümlerinin ihlaline sebep olacağını, belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı başvuru markasının “…” ibaresinden, davacı yanın itiraz markalarının ise …”, “…”, “…”, “…”, “….evo”, “…”, “…”, “…” ibarelerinden oluştuğunu, anılan markaların bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle görsel, işitsel ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadıklarını, başvuruya konu marka ile davacının itiraza gerekçe olarak gösterdiği markaların bütüncül algı çerçevesinde farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılayabilecek türden markalar olduğunu, taraf markalarının benzer olmadığını, dava konusu başvurunun tescilinin tanınmışlık iddiası yönünden belirtilen koşulları oluşturmadığını, davacının kötüniyet iddiasını itiraz aşamasında belgelendirmediğinden bu husustaki iddialarına itibar edilmediğini, davacı iddialarının yerinde olmadığını, YİDK’nın işbu kararının usule ve yasaya uygun olduğunu beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Diğer Davalı şahıs vekili cevap dilekçesinde özetle; davalı, davacının tüm iddialarını red ettiğini, tescili talep edilen … markası ile … markasının benzer olmadığını, … markasının tek harf değişikliği ile yaratılmadığını, aksine TÜRK-MALI kelimelerinden meydana getirildiğini, taklit veya esinlenme olmadığını, … kelimesinin Arapça/Osmanlıca …’nine /…’nniyet kelimesinden (İmtinan). Emin olma, inanma, gönül rahatlığı ) alındığını, taraf markalarının anlamsal olarak hiçbir benzerliğinin söz konusu olmadığını, kötü niyetli olmadığını, davacı tarafın … markasının … markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlama ve … markasına zarar verme iddiaları asılsız olduğunu, … markası altında Yerli ve Milli Askeri ve Sivil Araçlarının ölçekli oyuncak modellerinin yapılmasının amaçlandığını, … ve … markalarının 28. Sınıfta yer alan emtialar bakımından ortalama tüketici nezdinde de karıştırılmayacağını, dava konusu … markasının davacının … markaları üzerinden haksız kazanç sağlamaya çalışmadığını, … markalı yerli ve milli ürünlerinin … markasını sulandırmayacağını yada itibarına zarar vermeyeceğini beyan ederek davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şahsa ait … sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 23/06/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 07/07/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 10/01/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu … sayılı marka kapsamında 28.sınıfta 28.01 Oyunlar ve oyuncaklar. 28.05. Bu sınıfa dahil jimnastik ve spor aletleri; olta takımları, yapay balık yemleri, avcılık ve balıkçılık için tuzaklar alt gruplarında yer alan emtialarının davacı tarafa ait önceki tarihli 2017 84611, 2018 01462 sayılı markalar kapsamında da yer almakta olduğu, bununla birlikte taraf markalarını oluşturan ibarelerin bütünsel algıları itibariyle, ilgili tüketiciler nezdinde, ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açmayacakları, davacının eskiye dayalı kullanımı nedeniyle dava konusu marka bakımından bu tescil engeli ile ilgili aranan şartların oluşmadığı, Tanınmışlık iddiasının uyuşmazlık bakımından uygulanabilir olmadığı, zira taraf markaları arasında farklı bir emtia grubunun mevcut olmadığı ve ayrıca markaların da benzer görülmediği, Davacı şirketin ticaret unvanının ayırt edici kısmı, davalı markasında aynen yer almadığından somut olayda davacının ticaret unvanından kaynaklı üstün bir hakkının bulunmadığı, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli yapıldığına dair emarelerin dosyada mevcut olmadığı, bu hususta takdirin mahkemeye ait olduğu…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun … sayılı “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 28.sınıftaki “Oyunlar ve oyuncaklar. Salonda oynanan oyunlar; harici ekran ya da monitör ile bağlanıp oynanabilen oyunlar için aletler, makineler ve cihazlar (jetonla çalışanlar dahil). Hayvanlar için oyuncaklar. Çocuk bahçeleri, parklar ve oyun parkları için oyuncaklar. Bu sınıfa dahil jimnastik ve spor aletleri; olta takımları, yapay balık yemleri, avcılık ve balıkçılık için tuzaklar. Suni yılbaşı ağaçları ve bunlar için süsler, suni karlar, çıngıraklar, parti ve benzeri eğlenceler için malzemeler, kağıttan parti şapkaları.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise …. Sayılı ve “…”, “… şekil”, “…”, “…”, “…”, “….evo”, “…”, “…”, “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 03, 08, 09, 14, 18, 21, 25, 28, 35, 126, sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, başvuru kapsamındaki dava konusu marka kapsamında 28. Sınıftaki 28.01 ve 28.05 alt gruplarda yer alan malların, davacı yanın önceki tarihli 2017/84611, 2018/01462 sayılı markaları kapsamında yer alan 28. Sınıf mallar ile aynı, aynı tür ya da benzer niteliktedir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı”…”, “… şekil”, “…”, “…”, “…”, “….evo”, “…”, “…”, “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu marka “…” şeklinde olup, beyaz fon üzerine siyah renk ile oluşturulmuş tümü büyük harflerden oluşan herhangi bir şekil unsuru içermeyen kelime markası şeklinde oluşturulmuş … kelimesi, markanın esaslı, ayırt edici unsurudur. Davacı yanın markaları ise “…”, “… şekil”, “….EVO”, “…” gibi muhtelif şekillerdedir. Söz konusu markalarda esas unsur “…” ibaresi olup bu ibarenin sabit tutularak, etrafına ek şekil ve sözcük unsurlarının eklendiği görülmüştür. Davacı markaları … ibaresi etrafında türetilmiş seri markalardır. Markaların tamamında … ibaresi markasal ayırt ediciliği haiz esaslı unsurdur. … ibaresi anlamsal olarak Buna göre dört harf ve tek heceden oluşan her iki taraf markasında da esas unsuru oluşturan ibarelerde; markaların baş harfleri “P” ve “T” farklı olmakla birlikte ile son 3 harfinin aynı ve aynı diziliş sırasına sahip oldukları görülmektedir. Böyle bir durumda, harf değişikliği sonucu ortaya çıkan yeni ibarenin/kelimenin orijinal ibareden/kelimeden ne kadar farklılaştığı, yeni bir kelime haline gelip gelmediğine göre değerlendirme yapılacaktır.
Tarafların markalarında her ne kadar son üç harf aynı ise de, kısa harfli marka olmaları nedeniyle başta yeralan “P” ve “T” harflerinin markaları farklılaştırdığı, işaretler arasında sair unsurların hiçbiri yönünden en ufak bir yakınlaşma dahi bulunmadığı gibi taraf markaları tamamen farklıdırlar. Dört harf ve tek heceden oluşan taraf markalarında tek bir harf farkının bile yeterli farklılaşmayı yarattığı kabul edilmelidir.
Taraf markaları arasındaki tek farklılığın 1. sıradaki “P” ve “T” harflerinden ibaret olduğu, sonraki sıralarında yer ala “U”, “M” ve “A” harfleri ortak olmakla birlikte, ilk harflerin “P” ve “T” şeklinde farklılaşmış olması markaların fonetik anlamda birbirlerinden uzaklaşmalarına neden olmuştur. Markalar “…. şeklinde telaffuz edilecektir.
Davacı yanın “…” markasının Büyük Türkçe Sözlük bilgilerine göre “Kedigillerden, uzunluğu yaklaşık 120, kuyruğu 70 santimetre, sırtı kahverengi, karnı beyaz, Amerika’da yaşayan bir tür memeli, Yeni Dünya aslanı, dağ aslanı (Feis concolor).” anlamına geldiği, davaya konu “…” kelimesinin ise kavramsal bir karşılığı bulunmadığı görülmektedir. Dolayısıyla tek bir harf farklılığının kavramsal açıdan da sözcükleri farklılaştırdığı görülmektedir.
Uygulamada ve emsal yargı kararlarında da kabul gördüğü üzere kısaltma markaları ile kısa sözcüklerden oluşan markaların koruma düzeyi, uzun sözcüklerden oluşan markalara göre daha düşüktür. Zira kısa harflerle meydana getirilen çok sayıda sözcük bulunmakta olup sözcüğün ilk harfindeki değişiklik doğrudan farklılık yaratabileceği gibi … son harfte de değişiklik yapılması veya harf eklentisi sonucunda yeni hece oluşumu de değişikliklere sebebiyet verebilecektir. Yine …vs) , çok sayıda sözcüğün de yaratılması mümkündür (UFO, ALF vs). Bu anlamda özellikle kısa sözcük markalarında, …) vs. gibi birçok sözcük tek bir harf farkıyla bambaşka bir anlama dönüşmekte olup, tüketicilerce aralarında bağlantı kurulması imkansız hale gelmektedir. Dolayısıyla kısa sözcüklerde birkaç harf arasındaki benzerlik çoğu zaman iltibasa neden olmayacağı gibi harf farklılıklarının, özellikle başlangıç seslerinde mevcut olması halinde, işaretlerin derhal farklılaşabilecekleri düşünülmektedir.
Sonuç olarak günümüzde standart olarak birbiri ile yakın olduğu iddia olunan her işareti, her sözcüğü, her markayı tüketicinin karıştıracağından bahsedilmesinin mümkün olmadığı, dava konusu işaretler gibi yalnızca dört harften oluşan sözcüklerin tek bir harf farkı ile görsel, fonetik ve kavramsal olarak birbirlerinden uzaklaşabilecekleri, kendilerine bu şekilde marka seçen hak sahiplerinin, dört harften herhangi birinin farklılaşması ile meydana getirilen yeni sözcüğün, tüketicide farklı bir algı yaratabilecek olmasına katlanması gerektiği, bu nedenle benzer olarak görülen emtialarda dahi taraf markaları arasında ilgili tüketici nezdinde iltibasa neden olacak düzeyde bir benzerlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Eskiye Dayalı Kullanım Değerlendirilmesi:
Tescilsiz bir marka veya bir işaret üzerinde öncelikli hak sahibi olanların itirazı üzerine, bu maddede belirtilen koşulların oluşması halinde bu işaretin aynı veya benzeri olan işaret başkası adına marka olarak tescil edilemeyeceği gibi, aynı yasanın 25/1 maddesine göre de, 6 ncı maddede sayılan koşulların gerçekleşmesi halinde başkası adına tescil edilmiş olan bir markanın hükümsüzlüğüne karar verilebilir. Böylece, 6769 sayılı SMK ile öncelik hakkı sahibine ilk halde; başkasının yaptığı marka başvurusuna itiraz hakkı (nispi ret nedeni), ikinci halde de; marka tescil edilmiş ise hükümsüzlüğünü isteme hakkı tanınmıştır (hükümsüzlük nedeni).
Davacı yan, … ibaresi üzerinde gerçek hak sahipliği iddiasında bulunmuş olmakla birlikte; 28. Sınıftaki mallarda söz konusu markayı davalıdan önce tescilsiz marka olarak kullandığını ya da ibare üzerinde üstün hakkı olduğunu gösterir herhangi bir delil bulunmamaktadır. Ayrıca, davacı markalarının işaret anlamında başvuru markasına benzer olmaması sebebiyle de davacının iddiaları yerinde görülmemiştir. Davacının söz konusu iddiası ile ilgili olarak sunduğu delillerin tescilli markalarına ilişkin kullanımlar ile ilgili olması nedeniyle de davacının dava konusu başvuru kapsamındaki işareti açısından hiçbir bir üstün hakkının bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Ticaret Unvanına Dayalı Hükümsüzlük İstemi Bakımından Değerlendirme:
6769 sayılı SMK’nın 6/6 maddesi; “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.” hükmünü içermektedir.
Davacı şirketin ticaret unvanı “…” şeklindedir. İşbu ticaret unvanının ayırt edici kısmı … ibaresidir. Tescil edilmek istenilen marka da “…” şeklindedir. Davacı şirketin, ticaret unvanının ayırt edici kısmının aynısının, kendi faaliyet alanında marka olarak tescilini engelleme, tescil edilmişse de hükümsüzlüğünü isteme (SMK m. 25) yetkisi bulunmaktadır. Ancak, somut olayda bu şekilde bir ayniyet söz konusu değildir. Davacı şirketin ticaret unvanının ayırt edici kısmı, davalı markasında aynen yer almadığından davacının ticaret unvanından kaynaklı üstün bir hakkının bulunmadığı sonucuna varılmıştır.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın düşümü ile 21,40 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalılar için AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.17/02/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.