Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/20 E. 2021/227 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/20 Esas – 2021/227
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/20
KARAR NO : 2021/227

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 10/09/2018
KARAR TARİHİ : 17/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 21/06/2021

İDDİA:
Davacı vekili vermiş olduğu 10/09/2018 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle, müvekkilinin … sayılı “… çorap örme tekstil san ve tic ltd şti+şekil” ibareli marka başvurusunun SMK’nın 5/1 (ç) maddesine göre, davalının … sayılı markaları ile karıştırılma ihtimali gerekçe gösterilerek kısmen reddedildiğini, tescili istenen ifadenin, müvekkilinin ticaret unvanı olduğunu ve bu ünvanın 27.11.2003 tarihli Türkiye Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayımlandığını, müvekkilinin 2003 yılından bu yana sektörde tüketiciye hizmet verdiğini, bu nedenle kullanımdan doğan hakkı bulunduğunu, müvekkilinin ayrıca … sayılı “… çorap örme tekstil san ve tic ltd şti +şekil” markasının tescilli olduğunu, müvekkilinin markası ile ticaret ünvanının aynı olduğunu, davalının hükümsüzlüğü talep edilen markalarının, müvekkilinin ticaret ünvanından haksız olarak yararlandığını, bu nedenle davalı adına tescilli … sayılı markaların hükümsüzlüğüne, markaların üçüncü şahıslara devrinin engellenmesi için ihtiyati tedbir kararı verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı şirkete usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir tebligat yapılmış, davaya cevap vermemiş, davalı vekili 11.02.2019 tarihinde vekaletname ibraz etmiş ve bilirkişi raporuna itiraz dilekçesi ile davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
ANKARA BAM 20.HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI KARARI:
Mahkememizin 26/03/2019 tarih ve 2018/348 E. – 2019/126 K. karar sayılı davanın reddine dair verilen kararı, Ankara BAM 20.Hukuk Dairesinin 11.12.2020 tarih ve 2019/746 esas, 2020/1143 karar sayılı ilamıyla ve özetle
“…. Dava, marka hükümsüzlüğü istemine ilişkindir.
İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.
Davacı taraf, … sayılı marka başvurularının, davalıya ait … sayılı markalarına dayalı olarak, 6769 sayılı SMK’nın 5/1-ç maddesi uyarınca kısmen reddedildiğini, bu kararın yerinde olmadığını, başvuru konusu ibare üzerinde öncelik hakkı bulunduğu gibi bu ibarenin aynı zamanda tescilli ticaret unvanını oluşturduğunu ileri sürerek, marka başvurusunun reddine ilişkin YİDK kararının iptali ile davalı adına tescilli markaların hükümsüzlüğü istemi ile dava açmış, mahkemenin 2018/344 esasına kaydedilen bu davada, 12.09.2018 tarihli tensip tutanağının 12 nolu ara kararı ile marka hükümsüzlüğüne ilişkin davanın tefriki ile yeni bir esasa kaydına karar verilmiş olup, eldeki dava da tefrik edilip yeni esasa kaydedilen marka hükümsüzlüğü istemli davadır. O halde, işbu marka hükümsüzlüğü istemli davada uyuşmazlık, davacının kullanım nedeniyle hükümsüzlüğü istenen davalı markalarının esas unsurunu oluşturan ibare üzerinde öncelik hakkı bulunup bulunmadığı ve yine davacı adına tescilli ticaret unvanına dayalı olarak, dava konusu markaların hükümsüzlükleri koşullarının oluşup oluşmadığı noktalarında toplanmaktadır.
Yukarıda yapılan özetten de anlaşılacağı üzere ilk derece mahkemesince, taraf markaları arasında SMK’nın 5/1-ç maddesi anlamında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik olmadığı, aynı Kanun’un 6/1 maddesi koşullarının da bulunmadığı, davacının ticaret unvanından haksız olarak yararlanıldığına ve davalının markalarının kullanımının haksız rekabete neden olduğuna dair dosya kapsamında delil olmadığı, davalının markasal kullanımının haksız rekabete yol açmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Ancak, yukarıda açıklandığı üzere işbu davanın konusu, önceye dayalı kullanım ve ticaret unvanı nedeniyle davalı markalarının hükümsüzlüklerinin gerekip gerekmediği olup, mahkemece bu konularda, taraf delilleri hiç toplanmamış ve hiçbir değerlendirme yapılmamıştır. O halde mahkemece, davanın öncelik hakkı ve ticaret unvanına dayalı olarak marka hükümsüzlüğü istemine ilişkin olduğu gözetilerek, tarafların bu konularda bildirdikleri delillerin toplanması, 6769 sayılı SMK’nın 25/1 ve 6/3-6. maddeleri kapsamında davalı markalarının hükümsüzlükleri koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerektiğinden ve mahkemece bu hususlarda hiçbir değerlendirme yapılmadığından, HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca davanın yeniden görülüp yeni bir karar verilmesi için ilk derece mahkemesine ait kararın esası incelenmeden kaldırılmasına ve dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
2- İstinaf kararının neden ve şekline göre, davacı vekilinin sair istinaf itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir….” gerekçesi ile kaldırılmasına karar verilmiş, usul ve yasaya uygun görülen özetlenen ortadan kaldırma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuş; bilirkişilerden ek rapor alınmış; alınan ek rapor objektif, dosya kapsamındaki delillerle tutarlı denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiş, Mahkememizce de benimsenmiştir.
GEREKÇE:
Dava, davalı adına tescilli … sayılı markaların hükümsüzlüğü isteminden ibarettir.
Dava konusu hükümsüzlüğü istenen markalar:
2011/100648 sayılı “…” ibaresinden oluştuğu, 35.sınıftaki “Müşterilerin mallan elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için tekstil sektörü ürünü, pantalon, ceket, kaban, palto, manto, gömlek, tişört, etek, bluz, tayyör, fular, kravat, kaşkol eldiven, atlet, famla, külot, kaşkorse, body, tayt, jupon, gecelik, sabahlık, pajama, eşofman ayakkabı, bot, terlik gıbı ıç ve dış giysi mallarının bir araya getirilip sunulması hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ıle sağlanabilir).” mallarını kapsadığı;
… sayılı “… iç giyim+şekil” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 24, 25, 35.sınıftaki “24.Sınıf Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar Ev tekstil ürünleri; perdeler, yatak örtüleri, nevresimler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular. Tekstilden bayraklar, flamalar, etiketler. Bebekler için kundak örtüleri. 25.Sınıf Koruyucu amaçlı olanlar hariç her türlü malzemeden yapılmış ıç-dış giysiler, çoraplar, Baş giysileri. 35.Sınıf Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar, ev tekstil ürünleri; perdeler, yatak örtüleri nevresımler, çarşaflar, yastık kılıfları, battaniyeler, yorganlar, havlular, tekstilden bayraklar, flamalar, etiketler, bebekler için kundak örtüleri, koruyucu amaçlı olanlar hanç her turlu malzemeden yapılmış ic-dıs giysiler çoraplar, baş giysileri malların bir araya getirilmesi hızmetlen (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzen diğer yöntemler ile sağlanabilir).” mal ve hizmetlerinin bulunduğu tespit edilmiştir.
Davacı adına tescilli olan ve hükümsüzlük iddiasına mesnet gösterilen markaların ise;
… sayılı “… çorap örme tekstil san.ve tic.ltd.şti.+şekil” ibaresinden oluştuğu, ancak başvuru tarihi hükümsüzlüğü talep edilen markalardan daha sonra olduğu için iltibas değerlendirmesinde nazara alınmamıştır.
… sayılı “… çorap örme tekstil san.ve tic.ltd.şti.+şekil” ibaresinde oluştuğu, kapsamında 25, 35.sınıftaki mal ve hizmetlerinin mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir. Ancak başvuru 19.10.2012 tarihinde reddedildiğinden değerlendirmeye alınmamıştır.
Davacının Önceki Kullanıma Dayalı Gerçek Hak Sahipliği İddiası Yönünden Değerlendirme:
6769 sayılı SMK’nın “marka tescilinde nispi ret nedenleri”nin düzenlendiği 6. maddesinin 3. fıkrasında; “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.” denilmektedir.
Bu hüküm markanın gerçek sahibinin eskiye dayalı kullanımını tescilden üstün tutarak gerçek hak sahibinin korunmasını sağlamaktadır. Bu madde hükmünde yer alan itirazın kabul edilebilmesi için itiraz sahibinin o işaret üzerinde başvuru tarihinden önce hak sahibi olması veya rüçhan hakkını elde etmesi ve bunları ispat etmesi gerekmektedir.
Tescil, bir markanın daha özel hükümlerle korunmasını sağlar. SMK, istisnai olarak, marka hakkının tescile dayanmadan ilk kullanım yoluyla da elde edilebileceğini ve korunabileceğini de kabul etmiştir. Ancak, bu hakkın ne zaman ve nasıl oluşabileceğinin kriterlerini düzenlememiştir . 6769 sayılı SMK’nın “Marka Tescilinde Nispi Ret Nedenleri” başlıklı 6. maddesinde, marka olarak tescil ettirilmek istenen işaret üzerinde tescil başvurusundan önce hak kazanmış kişilerin hukukunu korumaya yönelik hükümler bulunmaktadır. Söz konusu maddenin 3. fıkrasına göre bir işaret üzerinde, bu işaretin –üçüncü bir kişi tarafından-marka olarak tescili amacıyla başvurusu yapılan tarihten veya başvuru tarihinde belirtilen rüçhan tarihinden önce, bir hak elde edilmiş ise, bu hakka sahip kişi, söz konusu işaretin tesciline itirazda bulunabilir. Bu hüküm, işaret üzerinde ilk kullanma yoluyla haksız rekabet hükümlerine göre kazanılan hakkı üstün tutmayı amaçlamıştır. Bu bağlamda hak sahibinin işaretin sonradan bir başkası tarafından kullanılmasını yasaklaması TTK 57/5 ve 58/I, b’den kaynaklanmaktadır .
İtiraz hakkının varlığı tescilsiz işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasını (SMK 6/3) gerekli kılar. “Ticaret sırasında kullanma” ile marka hukukuna özgü kullanma kastedilmektedir. Markasal kullanım, öğretide işareti taşıyan mal ve/veya hizmetlerin köken itibariyle diğer mal ve/veya hizmetlerden ayırt edilmesini sağlamaya yönelik olduğunun alıcılar tarafından anlaşılmasını mümkün kılacak şekilde kullanılması biçiminde tanımlanmaktadır. Ancak markaların kaynak gösterme fonksiyonu dışında reklam, iletişim, kalite, yatırım ve garanti fonksiyonlarının da bulunduğu göz ardı edilmemelidir. Madde metninde bahsedilen tescil edilmeden kullanılan bir marka veya ticarette kullanılan ticaret unvanı, işletme adı, alan adı gibi işaretlerdir. İtiraz veya dava hakkının varlığı tescilsiz işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasıdır. Ticaret sırasında kullanma ile marka hukukuna özgü kullanma kastedilmektedir. Ancak SMK’da “piyasada maruf hale getirme” şartından söz edilmese de bu şartın “zımnen” 6/3 maddesi hükmünde yer aldığını kabul etmek gerekir. Buna göre tescilsiz bir işaret üzerinde bir hakkın doğması ve korunması için, o işarete kullanım yoluyla hukuken korunması gereken bir ekonomik değer kazandırmak gerekir. Bu ise işaretin “asgari bilinirlik düzeyi”ne ulaşması ile mümkündür. Asgari bilinirlikten anlaşılması gereken, işaretin kullanım sonucunda belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinir hale gelmesidir. Aksinin kabulü, piyasada işareti “ilk” kullanan kişiye korunma sağlanacağı anlamına gelir ki, bu “SMK hükümleri uyarınca sağlanan korunmanın tescil ile elde edileceği” ilkesini anlamsız hale getireceği gibi hakkaniyet ile de bağdaşmaz. Ayrıca, yeni tarihli Yargıtay içtihatlarında ;”…..‘gerçek hak sahipliği’ ilkesi uyarınca, marka tescilinden önce tescil kapsamındaki mal ve hizmetler yönünden markaya konu işaretin veya ibarenin yerelden daha geniş coğrafyada ve ciddi surette markasal kullanımı ve bu kullanımla markaya konu işarete belirli ölçüde ayırt edici nitelik kazandıranlar, markaya konu işaretin veya karıştırılmaya yol açacak ölçüde benzerinin başkalarınca marka başvurusuna konu edilmesi halinde marka tescil başvurusuna itiraz etme ya da markanın tescili halinde hükümsüzlüğünü talep etme hakkı bulunmaktadır.” denilmekle; eskiye dayalı gerçek hak sahipliği iddialarının SMK 6/3 maddesi hükmüne konu koruma kapsamından yararlanabilmesi için; markasal bir kullanım olmasının, bu kullanımın ciddi seviyelerde olmasının, tescil kapsamına giren mal ve hizmetlerde kullanılmış olmasının ve yerelden daha geniş bir coğrafyada gerçekleşmesinin şart olduğu yönünde içtihat oluşturulmuştur. Bütün bunlara göre; somut davaya konu uyuşmazlık; tarafların markasal kullanımlarının iltibas yaratma ihtimalinin olup olmadığının ve davacı firmanın bu kullanımlara konu logo ve ibareler üzerinde korunması icap eden eskiye dayalı bir kullanımı ve gerçek hak sahipliği oluşup oluşmadığının tespiti noktasında toplanmaktadır. Bu meyanda, öncelikle karşılaştırılan markaların ve de markaların üzerinde kullanıldığı emtiaların benzerliği durumunun değerlendirilmesi gerekir. Buna göre; davaya konu markaların 6769 sayılı SMK’nın 6/3 bendi kapsamında incelenmesi esnasında sırayla;
•Markaların ayniyeti/benzerliği,
•Markaların üzerinde kullanılacağı mal/hizmetlerin ayniyeti/benzerliği,
•Davalının davaya konu tescilsiz marka üzerinde gerçek hak sahipliği durumu üzerinde durulmalıdır.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu hükümsüzlüğü talep edilen markalar kapsamında yer alan mal ve hizmetler bakımından davalı markaları ile davacının itiraz markalarına ait hizmet sınıflarının aynı/benzer olmadıkları tespit ve kabul edilmiştir.
Davacının davaya konu tescilsiz marka üzerinde gerçek hak sahipliği konusunda ise; her şeyden önce; SMK m. 6/3 hükmü açık olup, bu hüküm “tescilsiz bir markanın/işaretin ticarette kullanılmasından doğan bir öncelik hakkı”nı korumaktadır.
Davacının dava dosyasına sunduğu delillerde; eskiye dayalı kullanımı tevsik eder mahiyette yeterli miktarda belge ve delil sunmadığı, sunulan delillerin davalının tescilli kullanımından önceki tarihi işaret etmediği gibi, davacının dava konusu bu işareti kullanımının, SMK m. 6/3 hükmünde aranan “ciddi kullanım” ve “geniş bir coğrafyada kullanım” hususlarını da karşılamadığı, davacının uyuşmazlık konusu işarete kullanım yoluyla hukuken korunması gereken bir ekonomik değer kazandırdığı dosya kapsamından anlaşılmamaktadır.
Bu nedenle de somut olayda; davacının önceki kullanımlarına dayalı gerçek hak sahipliği iddiasının, davalının tescilli markalarının hükümsüzlüğü sonucunu doğurmayacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Davacının Ticaret Unvanına Dayalı Hak İddiası Yönünden Değerlendirme:
6102 sayılı TTK’nın 39. maddesine göre “(1) Her tacir, ticari işletmesine ilişkin işlemleri, ticaret unvanıyla yapmak ve işletmesiyle ilgili senetlerle diğer belgeleri bu unvan altında imzalamak zorundadır.” TTK m. 50 ise; “Usulen tescil ve ilan edilmiş olan ticaret unvanını kullanma hakkı sadece sahibine aittir.” şeklindedir.
Görüldüğü üzere, usulüne uygun biçimde Ticaret Sicili’ne tescil ve ilan edilmiş ticaret unvanı koruma altındadır. Bu korumanın ticaret unvanı olarak kullanımla sınırlı olduğu tartışmasızdır. Yani tescilli ticaret unvanı, sahibine unvanın marka olarak da korunması yönünde bir hak bahşetmez. Zira markalar, eşya ile işletme arasındaki ilişkiyi kurar ve farklı işletmelerin ürettiği benzer emtiayı veya sunduğu benzer hizmeti birbirinden ayırt etmeye yarar iken, ticaret unvanları işletmenin kendisini tanımlar.
6769 sayılı SMK’nın 6/6 maddesine göre; “tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir.” şeklindedir. Bu hüküm kapsamına, kişilik haklarından isim hakkı ile fotoğraf üzerindeki hak, FSEK kapsamında telif hakları ve sınaî haklar olan marka, tasarım, patent, faydalı model, coğrafi işaret, ticaret unvanı, işletme adı girer.
Yargıtay emsal kararlarında da açıkça dile getirildiği üzere KHK 8/3 (SMK 6/3) maddesinde yer alan “ticaret sırasında kullanılan işaret” ifadesinin kapsamı içerisine ticaret unvanları, işletme adları, isim, fotoğraf, telif hakkı vs. sokulabilir. Aynı maddenin 5. fıkrasına (SMK 6/6) göre de tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, ticaret unvanı, fotoğrafı veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusunun reddedileceği belirtilmiştir.
Somut davada; davacının ticaret unvanının çekirdeği-özü “…” ibaresidir. Bu ibare, davalının hükümsüzlüğü talep edilen 2011/100648 sayılı “…” ibareli ve … sayılı “… iç giyim” ibareli markalarında da birebir mevcuttur. Ancak SMK md. 6/6 uyarınca ticaret unvanlarına tanınan koruma da fiilen kullanıldığı faaliyet konularını kapsamakta olup, fiilen kullanılmayan konularda koruma sağlanırsa ticaret unvanları markalara karşı gereğinden fazla korunmuş olur. Ayrıca bu işaretin ticaret unvanı kullanımından öte ayırt edici özellik kazanacak şekilde tek başına veya baskın unsur olarak aynı tür mal ve hizmetler bakımından markasal kullanımının ispatı gerekir . Davacının sunmuş olduğu delillerden … Plus ibareli çorap etiketi görsellerinden, ticaret ünvanı olan “…” ibaresinin yalnızca “çorap” emtiası için kullanıldığı anlaşılmaktadır. Bu nedenle; hükümsüzlüğü talep edilen davalı markalarından yalnızca … sayılı “… iç giyim” ibareli marka kapsamında yer alan 25. ve 35. sınıflardaki “çorap” emtiası bakımından hükümsüzlük koşullarının oluşacağı kanaatine varılmıştır.
Tüm bu tespit ve değerlendirmeler neticesinde, davacının önceki kullanımlarına dayalı gerçek hak sahipliği iddiasının, davalının tescilli markalarının hükümsüzlüğü sonucunu doğurmayacağı, davalı markalarından yalnızca … sayılı “… iç giyim” ibareli marka kapsamında yer alan 25. ve 35. sınıflardaki “çorap” emtiası bakımından hükümsüzlük koşullarının oluşacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan ek rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kısmen kabulüne, davalının … sayılı markasının 25. Sınıf “ çoraplar” emtiası ile 35. Sınıf “ Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çoraplar, malların bir araya geirilmesi hizmetleri(belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzen diğer yöntemler ile sağlanabilir).” Emtiası ile sınırlı olarak kısmen hükümsüzlüğüne, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın Kısmen Kabulüne,
2- Davalının … sayılı markasının 25. Sınıf “ çoraplar” emtiası ile 35. Sınıf “ Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için çoraplar, malların bir araya geirilmesi hizmetleri(belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzen diğer yöntemler ile sağlanabilir).” Emtiası ile sınırlı olarak kısmen HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE,
3-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
4-Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 35,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,40 TL karar harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacı vekili için 5.900,00-TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
6-Reddedilen kısım itibariyle davalı için 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
7-Kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak belirlenmesine, davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 2.185,83 TL yargılama giderinden payına düşen 1.092,91 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kalanının davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,

Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.17/06/2021