Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/199 E. 2021/435 K. 30.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/199
KARAR NO : 2021/435

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 26/06/2021
KARAR TARİHİ : 30/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 30/12/2021
DAVA:
Davacı vekili 26/06/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla özetle; müvekkili şirketin … sayılı “… fen bilimleri okulları”, “fen bilimleri dünyası eğitim ciddi kurumların işidir”, “fen bilimleri dershaneleri”, “fen bilimleri okullar”, “… fen bilimleri eğitim ciddi kurumların işidir”, “… fen bilimleri okulları”, “… fen bilimleri okulları”, “fen bilimleri eğitim kurumları”, “… fen bilimleri yayınları şekil”, “fen bilimleri merkezi”, “fen bilimleri”, “fen bilimleri okulları”, “… fen bilimleri eğitim kurumları” ibareli markaların sahibi olduğunu, davalı şirketin, bu marka ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “bursa fen bilimleri” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddine karar verildiğini, oysa Türkiye’nin ilk üniversiteye hazırlık dersanesi olan Özel Fen Bilimleri Merkezi Dersanesini davacının 1997 yılında devraldığını, bu işletmeyi büyüterek bugünlere getirdiğini, Türkiye genelinde davacıya ait 140 adet “Fen Bilimleri Eğitim Kurumu”nun bulunduğunu, davacının www…com web sitesinin 1998 yılından beri sahibi olduğunu, yani davacının “Fen Bilimleri” ibaresini uzun yıllardır marka, ticaret unvanı, işletme adı ve alan adı hüviyetinde yoğun bir biçimde kullanageldiğini, “Fen Bilimleri” ibaresine büyük emekler harcayarak yoğun ve yaygın kullanım ve tanıtım çalışmaları sonucunda eğitim ve öğretim hizmetleri ve ürünleri bakımından ayırt edici nitelik kazandırdığını, “Fen Bilimleri” ibaresinin doğrudan davacıyı çağrıştırdığı yani bu ibarenin davacı adına tanınmışlık ve bağımsızlık da kazandığını, davalı şahsın aynı ibareyi ihtiva eden markasının davacının tescilli markalarından doğan haklarını ihlal ettiğini, davalının davaya konu “BURSA FEN BİLİMLERİ” marka başvurusunun “Fen Bilimleri” ibaresini olduğu gibi ihtiva ettiğinden davacının tescilli/tanınmış/seri markalarıyla iltibas yaratma ihtimalinin kuvvetli olduğunu, davalının bu markasını gören tüketicilerin davalıyı “davacının Bursa’daki şubesi” olarak algılayacaklarını, taraf markalarının aynı/aynı tür emtialarda kullanılacağını, davalının tescil başvurusunun kötü niyetli olduğunu ve davacının markasının tanınmışlığından haksız olarak yararlanılmak istenildiğini, zira davalının dava konusu marka başvurusunda bulunurken davacının markalarından haberdar olmamasının mümkün olmadığını, somut olaya benzer nitelikteki bir olayda Bakırköy 1. FSHHM’nin … Esas nolu dosyada davacının markalarının esas unsurunun “Fen Bilimleri” ibaresi olduğunu isabetli olarak tespit etmiş ve hükme bağlamış olduğunu, davalının dava konusu edilen markasında “Fen Bilimleri” ibaresinin kullanılmasının, davacının aynı zamanda ticaret unvanından doğan haklarını da ihlal ettiğini ve davacı ile haksız rekabet yarattığını belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptaline ve … sayılı “bursa fen bilimleri” ibareli markanın tescil edilmi olması halinde hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu edilen işlemde bahsi geçen markaların ortalama tüketici nezdinde karıştırılmaya sebebiyet verebilecek derecede benzemediğini, tertip tarzı ve genel izlenim itibariyle taraf markalarının görsel, kavramsal ve fonetik olarak birbirlerinden farklı olduğunu, bütünüyle bıraktıkları izlenim itibariyle karıştırılabilecek ölçüde benzer markalar olmadıklarını, davacının markalarının “Fen Bilimleri” ibaresi dışında başkaca unsurlar da ihtiva ettiğini, markalar benzemediği için de davacının tanınmışlık iddialarının somut olaya bir etkisi olmadığını, “Fen Bilimleri” ibaresinin taşıdığı yerleşik/bilinen anlamı nedeniyle bilim dünyasında ve özellikle de eğitim-öğretim hizmetlerinde doğrudan tanımlayıcı ve markasal anlamda ayırt edici niteliği bulunmayan bir ibare olduğunu, böyle bir ibarenin özellikle ayırt edici ek sözcüklerle kullanıldığında karıştırılma ihtimalinin ortadan kalkacağını, davacının ticari unvanının ve kullandığı alan adının dava konusu başvurunun tescilini engeller nitelikte olmadığını, kötü niyete ilişkin delil sunulmadığını, salt marka benzerliği iddiasının kötü niyetin göstergesi olduğunu beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, davalının tescil ettirmek istediği markanın davacının tescilli markaları ile genel görünümü itibariyle hiç benzemediğini, taraf markalarında ortak olan “Fen Bilimleri” ibaresinin tanımlayıcı anlamı itibariyle bir markanın esas unsuru olarak kimsenin tekeline verilemeyeceğini, verildiği zaman ve takdirde SMK’nın 5/1(c), (d) ve (f) bendlerine aykırı bir durumun söz konusu olacağını, davalının da uzun yıllardır eğitim sektöründe faaliyet gösterdiğini ve davacı ile iltibas oluşturacak bir eylem ve işlem içinde olmadığını, markanın kapsamında yer alan hizmetlerin nihai tüketicisinin bilinç düzeyinin oldukça yüksek olduğunu, zaten davacının da davalının kötüniyetini ispat edemediğini, TÜRKPATENT nezdinde yapılan basit bir araştırma sonucunda 41. Sınıflara giren hizmetlerde farklı kişi ve kuruluşlar adına tescilli “Fen Bilimleri” ibareli 83 adet markaya ulaşıldığını, bu durumun da “Fen Bilimleri” tanımlayıcı ibaresinin davacının tekelinde olmadığını açıkça gösterdiğini beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, TÜRKPATENT’den davalı şahısa ait … sayılı marka başvurusu işlem dosyası ile itiraza dayanak marka tescil belgeleri getirtilmiş, sunulan deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şahısa ait … sayılı “bursa fen bilimleri” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 28/04/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 26/06/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 26/11/2021 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Davacının tescilli markalarından, itirazlarına/davasına mesnet aldığı(sadece) 2014 108601 ve 2014 108592 sayılı markalar ile davalı markası arasında görsel, işitsel, kavramsal açılardan ve genel görünüm itibariyle benzerlik bulunduğu, davacının diğer markaları açısından ise bulunmadığı, Davalının markasının kapsamına alınmak istenilen 41. Sınıfa giren tüm hizmetler açısından, emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği, (1) ve (2) nolu bentte yer alan sebepten dolayı, karşılaştırılan markalar arasında, (1) nolu bentte sayılan davacı markaları açısından ve 41. Sınıfa giren tüm hizmetler yönünden karıştırılma/iltibas ihtimalinin bulunduğu, diğer davacı markaları açısından ise bulunmadığı, Davacının “önceki kullanıma dayalı hak” iddiasının davalının markasının tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olamayacağı, Davacının “tanınmış”tan kaynaklanan iddiasının davalının markasının tesciline/hükmüne engel olabileceği, Davacının ticaret unvanı ve alan adından kaynaklanan haklarının41. Sınıftaki hizmetlerden “Eğitim ve öğretim hizmetleri” ile “Dergi, kitap, gazete v.b. gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil)” açısından, korunmasını kısmen talep edebileceği, Davacının “kötüniyet” iddialarının değerlendirmesinin hukuki niteliği yüksek olduğundan Sayın Mahkeme tarafından yapılması gerektiği, Dava konusu edilen 22.04.2021 tarihli ve … sayılı YİDK Kararının, (3), (5) ve kısmen de (6)nolu bentlerdeki değerlendirmeler ile uyumlu olmadığı, Davacının hükümsüzlük isteminin, (3), (5) ve kısmen de (6) nolu bentlerdeki değerlendirmeler ile uyumlu olduğu…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “bursa fen bilimleri” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 41.sınıftaki “41 Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto-muhabirliği hizmetleri, Fotoğrafçılık hizmetleri, Tercüme hizmetleri” hizmetlerinin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise … sayılı “… fen bilimleri okulları”, “fen bilimleri dünyası eğitim ciddi kurumların işidir”, “fen bilimleri dershaneleri”, “fen bilimleri okullar”, “… fen bilimleri eğitim ciddi kurumların işidir”, “… fen bilimleri okulları”, “… fen bilimleri okulları”, “fen bilimleri eğitim kurumları”, “… fen bilimleri yayınları şekil”, “fen bilimleri merkezi”, “fen bilimleri”, “fen bilimleri okulları”, “… fen bilimleri eğitim kurumları” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 09, 16, 35, 41.sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen hizmetlerin tamamı, davacının tescilli muhtelif markalarının, … sayılı markaların kapsamında birebir yer almaktadır. Dolayısıyla bu markalar açısından somut olayda emtia ayniyeti şartının gerçekleştiği, ilave bir inceleme yapılmasına gerek kalmaksızın, söylenebilecektir. Davacının diğer markalarının kapsamına giren hizmetler de, davalının markasını kapsamına alınmak istenilen hizmetler ile ya birebir aynı, ya da türdeş/benzer hizmetlerdir. Zira bu hizmetler; benzer ihtiyaçları giderirler, benzer alıcı çevresine hitap ederler, birbirleri yerine ikame edilebilirler ve birbirlerini tamamlayıcı nitelikleri vardır, dağıtım kanalları ve satış yerleri yakındır ve bu hizmetler üzerinde aynı/benzer markayı gören tüketicilerin markalar ve işletmeler arasında bağlantı kurması ihtimali doğar. Bu nedenle de taraf markaları arasında, davalının markasının kapsamına alınmak istenilen tüm hizmetler yönünden somut olayda emtia ayniyeti/benzerliği/türdeşliği şartının gerçekleştiği tespit ve kabul edilmiştir
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “bursa fen bilimleri” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “… fen bilimleri okulları”, “fen bilimleri dünyası eğitim ciddi kurumların işidir”, “fen bilimleri dershaneleri”, “fen bilimleri okullar”, “… fen bilimleri eğitim ciddi kurumların işidir”, “… fen bilimleri okulları”, “… fen bilimleri okulları”, “fen bilimleri eğitim kurumları”, “… fen bilimleri yayınları şekil”, “fen bilimleri merkezi”, “fen bilimleri”, “fen bilimleri okulları”, “… fen bilimleri eğitim kurumları” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Davacının markaları, kelime öbeklerinden, şekillerden ve renklerden oluşmuş karma markalardır; bir kısmında doğrulama işaretinin basit bir şekli, bir kısmında ise bu basit şeklin yanında, tanınmış/tarihe mal olmuş bilim adamlarının portrelerinden oluşturulmuş ve şekil kullanılmıştır. Kelime unsurları incelendiğinde de “fen bilimleri dershaneleri” ve “fen bilimleri okulları” görselli markalar haricinde, “…”, “…”, “…”, “…” gibi ayırt edici niteliği haiz sözcüklerin ve “dersanede doğru şıkkınız”, “eğitim ciddi kurumların işidir” gibi sloganların kullanıldığı görülmektedir. Ayrıca, davacının markalarında “Fen Bilimleri” ibaresinin yanında “DERSANELERİ”, “OKULLARI”, “MERKEZİ”, “DÜNYASI”, “EĞİTİM KURUMLARI” gibi tanımlayıcı/tasviri/markasal anlamda ayırt edicilikten yoksun ibareler, “Fen Bilimleri” ibaresiyle birlikte bir isim tamlaması oluşturacak şekilde kullanılmıştır. Öncelikle, davacının “fen bilimleri dershaneleri” ve “fen bilimleri okulları” görsellerini haiz markaları dışında kalan bütün bu markalarında, kullanılan birden fazla unsurdan herhangi birinin tek başına öne çıkarak, baskın karakteriyle markanın esas unsuru haline geldiği, söylenememektedir. Yani davacının “fen bilimleri dershaneleri” ve “fen bilimleri okulları” görsellerini haiz markaları dışında kalan markalarında geçen tüm şekil, renk, kelime unsurları, bütünleşik olarak algılanmakta ve her bir markanın tümüne hakim olan genel görünüme eşit oranda katkıda bulunmaktadır. Dolayısıyla davacının markalarında, somut uyuşmazlığa konu “Fen Bilimleri” ibaresinin, davacının bir tek “fen bilimleri dershaneleri” ve “fen bilimleri okulları” markalarında esas unsur olarak algılanabilmesi mümkün görülmüştür. Zira davacının bu görselleri haiz markalarında kelime unsurlarının baş tarafına konuşlandırılmış olan doğrulama şekli, markalara ayırt edicilik katmamaktadır; zaten böyle, basit şekil unsuru yanında büyük puntolarla yazılmış kelime unsurlarını haiz markalarda, marka hukukundaki yerleşik görüşe göre, “söz görünümden daha yüksek sesle konuşur”. Bu markalarda kullanılan “dersaneleri” ve “okulları” ibarelerinin, markanın ayırt ediciliğine bir katkısı olmayan tasviri/tanımlayıcı kelimeler olması, markalarda geçen “Fen Bilimleri” ibaresinin markaların ayırt ediciliği en yüksek/baskın unsuru olarak kabul edilmesini mümkün kıldığı sonucuna varılmıştır.
Davalının markasının ise renk ve şekil unsurlarından yoksun sırf kelime markası olduğu görülmektedir; bu markada geçen “BURSA” ve “FEN BİLİMLERİ” ibareleri iki ayrı satırda, aynı puntolarda, aynı siyah renkli büyük ve düz yazı karakterli harflerle yazılmıştır ve ilk anda biri diğerinden daha baskın/ön planda algılanmamaktadır. “Bursa”, ülkemizin Marmara Bölgesi’nde bulunan ve en kalabalık 4.şehir olan bir ilimizdir, coğrafi yer adıdır ve bir markada tek başına esas unsur olarak kullanılması/bir teşebbüsün faaliyetlerini ve ürünlerini bir başka teşebbüsün faaliyet ve ürünlerinden ayırt etmesi mümkün değildir. Açıklandığı üzere, “Fen Bilimleri” ibaresinin de tasviri/tanımlayıcı bir ibare olduğu gerçektir; ancak bu tespit, somut olaydaki markada ayırt ediciliği diğer unsura göre, yani nispeten daha yüksek olduğu gerçeğini değiştirmemektedir. Buna göre; somut uyuşmazlık, taraf markalarında “Fen Bilimleri” ibaresinin ortaklığının, markaları birbirleriyle benzer kılmaya yetip yetmediği ve bu ibarenin bilinen/yerleşik anlamından dolayı bir markada tek başına esas unsur olarak himaye görüp göremeyeceği hususlarında toplanmaktadır. Zira “fen bilimleri” ninTürkçe’de bilinen/yerleşik anlamı; “insanların maddesel çevresini denetlemek ve değiştirmek amacıyla geliştirdiği teknolojik bilgileri kapsayan akademik disiplinler grubu, gözlem ve deneye dayanan çalışmalarla elde edilen sistematik bilgiler”, diğer bir ifadeyle de; “fizik, kimya, biyoloji gibi bilimlerin ortak adı” şeklindedir ve bu ibarenin, somut olaydaki gibi 41. Sınıfa giren hizmetler açısından ayırt edici niteliğinin zayıf olduğu değerlendirilmektedir. Böyle ayırt edici niteliği zayıf olan ibareleri marka olarak seçen kişilerin bunun sonuçlarına katlanmak yani o tanıtma işaretinin bazı tedbirler alınmak ve ilaveler yapılmak suretiyle hafifçe değiştirilmiş şeklinin başkaları tarafından kullanılmasına tahammül etmek zorunda olduğu, böyle ibareleri içeren markalarda ayırt ediciliği düşük olan örtüşen bileşenlerden ziyade diğer unsurlara yönelmek gerektiği yönünde doktrinde ve Yargıtay Kararları’nda yerleşmiş bir görüş bulunmaktadır. Bununla birlikte zayıf/ayırt edici niteliği düşük ibareleri ihtiva eden markaların da zamanla reklam ve yaygın kullanım yoluyla daha yüksek bir ayırt ediciliğe ulaşabileceği, hem öğreti hem Yargıtay tarafından kabul edilmektedir. Buna özellikle zayıf unsurlardan oluşan markaların seri marka olarak ve yaygın şekilde kullanıldığı durumlarda rastlanmaktadır. Böyle durumlarda her ne kadar marka zayıf bir unsur içermekteyse de herhangi bir zayıf markanın aksine koruma kapsamının genişlediği kabul edilmektedir. Dava konusu somut olayda da “Fen Bilimleri” markasının davacı tarafından eğitim-öğretim sektöründeki hizmet ve ürünlerde uzun yıllara sarih, Türkiye geneline yaygın, yoğun ve ciddi kullanımı ve tanıtımı neticesinde, yani kullanım sonucunda belirli bir ayırt edicilik kazanmış olduğu, koruma kapsamının arttığı, davacının “Fen Bilimleri”li markalarıyla bir “seri marka” yarattığı ve bunun sonucunda da dava konusu benzerliğin/ortaklığın dikkat çekici hale geldiği, davalının markasında “Fen Bilimleri” ibaresi dışında sadece bilinen bir coğrafi yer adının kullanılmış olmasının, bu işareti “Fen Bilimleri tanıtma vasıtası altında verilen/bilinen hizmetlerin yerini” göstermekten öteye gitmediği sonucuna varılmış ancak; yukarıda da değinildiği üzere, davacının ve görsellerini haiz markaları dışında kalan markalarında yer alan yan unsurların varlığının, esas unsurların yaratmış olduğu bu benzerliğin aşılmasına ve markaların genel görünüm itibariyle farklılaşmasına yol açtığı da göz ardı edilememektedir. Zira davacının söz konusu işaretleri haiz markaları hariç diğer markalarında, “Fen Bilimleri” kelime unsurunun, baskın olmayan yan unsurlarla ve/veya spesifik şekillerle/ibarelerle/sloganlarla birleşik birer kompozisyonda kullanılmış olması, bu markaları, davalının düz/siyah harflerle yazılmış, hiçbir ilave özelliği/unsuru olmayan kelime markasıyla, markaların bütün olarak bıraktıkları genel izlenim, tümüne hakim olan görünüş ve ayırıcılıklarını vurgulayan imajları açısından belli bir derecede farklı kıldığı sonucuna varılmıştır.
Sadece davacının “fen bilimleri dershaneleri” ve “fen bilimleri okulları” görsellerini haiz markaları açısından somut olay değerlendirildiğinde davalının markasının, davacının bu markalarının serisinin bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu görülmektedir. Bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davacının “Fen Bilimleri” ibareli bu markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “BURSA FEN BİLİMLERİ” markasıyla karşılaştığında bu markaları benzer bulması, davacının Bursa’da yerleşik yeni bir şubesinin açıldığını zannetmesinin ihtimal dahilinde olduğu kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak; dava konusu davalı markasının davacının “Fen Bilimleri” ibaresinin baskın/esas unsur olarak kullanıldığı bir kısım markalarının serisinin bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu görülmektedir; bu itibarla her ne kadar taraf markalarında geçen “Fen Bilimleri” ibaresi eğitim-öğretimle ilgili ürünler ve hizmetler açısından ayırt ediciliği zayıf bir ibareyse de, bu sektörde davacı tarafından “kazanılmış” ayırt ediciliği nedeniyle koruma kapsamının genişlediği ve dava konusu marka ile davacının “fen bilimleri dershaneleri” ve “fen bilimleri okulları” markalarının benzer olduğu kanaatine varılmıştır. Bu meyanda; markaların fonetik/duyusal/işitsel olarak karşılaştırılmasında, davacının esas unsuru “Fen Bilimleri” olan ve yukarıda bahsedilen iki markası ile davalının markasında ortak olan “Fen Bilimleri” ibaresinin varlığının, markaları kulakta bıraktıkları “tını” itibariyle işitsel açıdan da yakınlaştırdığı değerlendirilmiştir. Taraf markalarında geçen bu ibarelerin, yukarıda incelenen yerleşik/bilinen anlamından dolayı, markaların tüketici zihninde yarattığı algının farklılaşmadığına kanaat getirilmiştir.
Sonuçta; somut olayda, davacının sadece 2014/108592 sayılı “fen bilimleri dershaneleri” ve 2014/108601 sayılı “fen bilimleri okulları” markaları yönünden, davalının tescil ettirmek istediği marka ile görsel/işitsel/kavramsal ve genel görünüm itibariyle benzerlik şartının gerçekleştiği, davacının davasına ve itirazlarına mesnet aldığı diğer markaları açısından ise gerçeklemediği kanaatine varılmıştır.
Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir. Somut olay açısından bakıldığında; davacının sadece 2014/108592 sayılı ve 2014/108601 sayılı markaları açısından, karşılaştırılan markaların görsel, işitsel, kavramsal açılardan ve genel görünümleri itibariyle birbirlerine benzer olduğu, davacının diğer markaları yönünden ise davalının dava konusu edilen markasının yeterli derecede farklılaşmış olduğu sonucuna varılmıştır. Dava konusu markanın, davacının yukarıda bahsi geçen markalarının serisinin bir devamı olarak algılanabilecek nitelikte bir türemeye sahip olduğu ve alt marka algısı yaratmaya uygun nitelikte olduğu görülmektedir. Bu benzerliğin; potansiyel müşterilerin daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak tekrar marka tercihi yaptıkları ve bu nedenle de markalardaki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacakları gerçeği gözetildiğinde, davacının markalarını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının “Fen Bilimleri” ibaresini içeren markasıyla karşılaştığında bu markaları “benzer bulması” ihtimalini doğuracağı değerlendirilmiştir. Davalının markası ile benzer bulunan bu markaların kapsamına giren emtialara bakıldığından, bunlardan 41. Sınıfa giren hizmetlerin davalının markasının kapsamına alınmak istenilen hizmetler ile aynı/benzer/türdeş olduğu tespit edilmiştir. Her ne kadar bu hizmetlerin hitap ettiği ortalama tüketici kitlesinin bilgi, bilinç, dikkat, özen, algı seviyeleri nispeten yüksek de olsa, bahsi geçen davacı markası ile davalının markası arasındaki benzerlik nedeniyle, bu hizmetlerde “Fen Bilimleri” ibaresinin/işaretinin markasal hüviyette farklı firmalar/tacirler tarafından kullanılması halinde alıcıların söz konusu hizmetlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden/işletmelerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesinin ve karıştırma ihtimalini yarattığı, alıcıların iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki markanın sahibi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu, ortak bir çalışma kapsamında iş yapıldığını düşünebilecekleri, davalının markasının, davacının söz konusu markasının kapsamına giren bu hizmetler açısından davacının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği değerlendirilmiştir. Sonuç olarak; yukarıda detaylı olarak incelendiği üzere; davacının sadece 2014/108601 ve 2014/108592 sayılı markaları yönünden, taraf markaları arasında görsel, işitsel, kavramsal açılardan ve genel görünüm itibariyle benzerlik bulunduğundan ve bu markaların kapsamına giren hizmetler gözetildiğinde, davalının markasını tescil ettirmek istediği tüm hizmetler yönünden, taraf markaları aynı/benzer/türdeş hizmetlerde kullanılacak olduğundan, bahsi geçen davacı markaları ile dava konusu edilen markanın karıştırılma ihtimalinin somut olayda bulunduğu, davacının diğer markaları açısından ise bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacının Önceki Kullanıma Dayalı Gerçek Hak Sahipliği İddiası Yönünden Değerlendirme:
6769 sayılı SMK’nın“marka tescilinde nispi ret nedenleri”nin düzenlendiği 6. maddesinin 3. fıkrasında; “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.” denilmektedir. Bu hüküm markanın gerçek sahibinin eskiye dayalı kullanımını tescilden üstün tutarak gerçek hak sahibinin korunmasını sağlamaktadır. Bu madde hükmünde yer alan itirazın kabul edilebilmesi için itiraz sahibinin o işaret üzerinde başvuru tarihinden önce hak sahibi olması veya rüçhan hakkını elde etmesi ve bunları ispat etmesi gerekmektedir. 6769 sayılı SMK’nın “Marka Tescilinde Nispi Ret Nedenleri” başlıklı 6. maddesinde, marka olarak tescil ettirilmek istenen işaret üzerinde tescil başvurusundan önce hak kazanmış kişilerin hukukunu korumaya yönelik hükümler bulunmaktadır. Söz konusu maddenin 3. fıkrasına göre bir işaret üzerinde, bu işaretin üçüncü bir kişi tarafından-marka olarak tescili amacıyla başvurusu yapılan tarihten veya başvuru tarihinde belirtilen rüçhan tarihinden önce, bir hak elde edilmiş ise, bu hakka sahip kişi, söz konusu işaretin tesciline itirazda bulunabilir. Bu hüküm, işaret üzerinde ilk kullanma yoluyla haksız rekabet hükümlerine göre kazanılan hakkı üstün tutmayı amaçlamıştır. Bu bağlamda hak sahibinin işaretin sonradan bir başkası tarafından kullanılmasını yasaklaması TTK 57/5 ve 58/I, b’den kaynaklanmaktadır.
İtiraz hakkının varlığı tescilsiz işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasını (SMK 6/3) gerekli kılar. “Ticaret sırasında kullanma” ile marka hukukuna özgü kullanma kastedilmektedir. Markasal kullanım, öğretide işareti taşıyan mal ve/veya hizmetlerin köken itibariyle diğer mal ve/veya hizmetlerden ayırt edilmesini sağlamaya yönelik olduğunun alıcılar tarafından anlaşılmasını mümkün kılacak şekilde kullanılması biçiminde tanımlanmaktadır. Ancak markaların kaynak gösterme fonksiyonu dışında reklam, iletişim, kalite, yatırım ve garanti fonksiyonlarının da bulunduğu göz ardı edilmemelidir. Madde metninde bahsedilen tescil edilmeden kullanılan bir marka veya ticarette kullanılan ticaret unvanı, işletme adı, alan adı gibi işaretlerdir. İtiraz veya dava hakkının varlığı tescilsiz işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasıdır. Ticaret sırasında kullanma ile marka hukukuna özgü kullanma kastedilmektedir. Ancak SMK’da “piyasada maruf hale getirme” şartından söz edilmese de bu şartın “zımnen” 6/3 maddesi hükmünde yer aldığını kabul etmek gerekir. Buna göre tescilsiz bir işaret üzerinde bir hakkın doğması ve korunması için, o işarete kullanım yoluyla hukuken korunması gereken bir ekonomik değer kazandırmak gerekir. Bu ise işaretin “asgari bilinirlik düzeyi”ne ulaşması ile mümkündür. Asgari bilinirlikten anlaşılması gereken, işaretin kullanım sonucunda belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinir hale gelmesidir. Aksinin kabulü, piyasada işareti “ilk” kullanan kişiye korunma sağlanacağı anlamına gelir ki, bu “SMK hükümleri uyarınca sağlanan korunmanın tescil ile elde edileceği” ilkesini anlamsız hale getireceği gibi hakkaniyet ile de bağdaşmaz. Bütün bunlara göre; Her şeyden önce; SMK m. 6/3 hükmü açık olup, bu hüküm “tescilsiz bir markanın/işaretin ticarette kullanılmasından doğan bir öncelik hakkı”nı korumaktadır. Davacının huzurdaki davasına mesnet aldığı markaları ise tescillidir ve korunması SMK m. 6/3 hükmüne göre değil, m. 6/1 hükmüne göre istenebilir. Bu nedenle de; somut olayda, davacının önceki kullanıma dayalı gerçek hak sahipliği iddiasının dava konusu markanın tesciline/hükmüne bir engelinin/etkisinin olamayacağı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, Somut olayda ise; “FEN BİLİMLERİ” işaretinin/markasının/tanıtma vasıtasının“eğitim ve öğretim hizmetleri ve ürünleri”nde davacının uzun yıllara sarih yoğun tanıtım faaliyetleri ile istikrarlı bir şekilde Türkiye genelinde kullanıldığı ve tanıtıldığı, bu markanın eğitim/öğretim sektöründe iyi bilindiği ve tanınmışlığa ulaştığı, davacı ile özdeşleştiği ve dahi bu tanınmışlığın ve yaygın kullanımın davacı tarafından dava dosyasına sunulan belgelerle ispatlanmış olduğundan, dava konusu marka başvurusunda bu ibarenin aynısının geçmesi ve davalının söz konusu ibareyi, davacının markasının tanınmış olduğu sektörde, birebir aynı hizmetlerde kullanması halinde, haksız bir yararın sağlanması, tanınmış markanın itibarına zarar verilmesi veya tanınmış markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi şartlarının gerçekleşebileceği ihtimalinin söz konusu olabileceği, davalının markasında “Fen Bilimleri” ibaresi haricinde yer alan tek unsurun “Bursa” ibaresi olduğu ve bu coğrafi yer adından dolayı, davalının bu marka altında verdiği hizmetlerin, davacının “Bursa şubesi”nin hizmetleri olarak algılanabileceği göz önüne alındığında,davalının başvuruya konu markasının, davacının markalarının bu tanınmışlığından haksız yarar sağlaması, tanınmış markanın itibarına zarar vermesi ve ayırt ediciliğini zedelemesi durumlarından birinin oluşabileceği düşünüldüğünden, davacının tanınmışlıkla ilgili iddiasının, dava konusu markanın tesciline/hükmüne engel olabileceği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Somut olayda, davalı şahıs tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şahısın kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kabulüne karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-TÜRK PATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptaline,
3-… sayılı markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine,
4-Alınması gereken 59,30 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı vekili için AAÜT uyarınca 7.375,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen 2.358,60 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 30/12/2021 Katip …
¸

Hakim …
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.

Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 127,10.-TL
Posta Masrafı 131,50.-TL
Bilirkişi Ücreti 2.100,00.-TL
Toplam 2.358,60-TL