Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/188 E. 2021/406 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/188
KARAR NO : 2021/406

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 15/06/2021
KARAR TARİHİ : 16/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/12/2021
DAVA:
Davacı vekili 15/06/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … Sayılı ve “…” ibareli markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… “un’da bir numara+ şekil”” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, itirazın kısmen kabul edilerek 30. Sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin çıkartıldığını, bu karara karşı davalının yeniden incelenmesi talebinin nihai olarak YİDK tarafından kabul edilerek kısmi ret kararının kaldırılmasına karar verildiğini, oysa müvekkili şirketin … Markası ile ulusal ve uluslararası düzeyde tanınan güçlü bir un markası olup, ISO tarafından yayınlanan Türkiye’nin 500 Büyük Sanayi Kuruluşu listesinde 273. Sırada yer aldığını, … Markası ile ihracaat faaliyetlerini de yürüttüğünü, müvekkili şirket adına … Numara ile ‘…’ Markasının tescilli bulunduğunu; Türk Patent ve Marka Kurumu 349 sayılı Resmi Marka Bülteninde ilan olunan … No.lu ‘… Unda Bir Numara’ Markasına itiraz ettiklerini, söz konusu başvurunun taraflarına ait ‘…’ibareli markalar ile görsel, işitsel ve fonetik olarak ayniyet derecesinde benzer bulunduğunu bu benzerliğin 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ve 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununa aykırılık teşkil ettiğini ve bu nedenle ‘… Unda Bir Numara’ ibareli marka başvurusuna itiraz etmenin zorunlu hale geldiğini, bu bağlamda Türk Patent ve Marka Kurumuna itiraz edildiğini, markaların mal ve hizmetlerinin birebir çakıştığını, markalar arasında karıştırma ihtimali bulunduğunu, ortalama alıcı kitlesinin karıştırma ihtimalinin gerçekleştiğinin kabulü için yeterli olduğunu, aynı zamanda bu markanın müvekkili markalarına haksız rekabet teşkil ettiğini, ‘… Unda Bir Numara’ Marka Başvurusunda mevcut ‘unda bir numara’ ibaresinin slogan niteliğini taşıdığını, benzerlik incelemesinde dikkate alınmasının mümkün olmadığını, markanın tescili halinde müvekkilinin markalarının itibarından haksız surette yararlanılacağını ve bu durumun da haksız rekabet teşkil edeceğini ve bu ibarenin ayırt ediciliği ve tescil kabiliyeti bulunmamakla birlikte, bu ibare büyük oranda yanıltıcı olduğunu belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu YİDK kararının yerinde olduğunu, öncelikle, başvuru, itiraz ve itiraza cevap ve itiraz ile, TPMK Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kararı özetlemek sureti ile, 6769 sayılı Kanun 6/1 maddesi uyarınca, bir tescil engelinin mevcut olabilmesi için markaların benzer olması, kapsadıkları mal ve hizmetlerin aynı ve benzer olması ve iltibas yaratması koşullarının birlikte gerçekleşmesi gerektiğini, markalar arasında benzerlik ve karıştırılma ihtimali bulunup bulunmadığının tespitinde: Markalar arası görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, Markaların birbirlerini çağrıştırma durumu, Markaların bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, Malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, Markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman, Markanın esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, Kriterlerinin incelenmesi gerektiği, Markaların kavramsal, görsel, işitsel bakımdan ve bıraktıkları toplu intiba yönünden birbirlerinden farklı markalar olduklarını detayları ile arz ederek aynı zamanda dava konusu marka başvurusu kötü niyet açısından irdelendiğinde de suiniyet hususuna rastlanmadığını beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili şirketin 2009 yılında kurulmuş olduğu, kuruluşundan bu yana 20’den fazla tescilli marka ile hizmet verdiğini, davacı taraf markası ile müvekkili markasının görsel ve işitsel olarak ve telaffuz, görsel ve fonetik olarak iki markanın tamamen farklı olduğu, her iki markanın mal ve hizmet sunduğu pazarlarının da farklı olduğu, önceki tescilli markalarının ‘…’ ve ‘… UN’ ibarelerini taşıdığını, şirketin kurucu ve yetkilisinin oğlunun ismi sebebi ile ticaret unvanı ve markalarının, bu isimle tescil edildiğini, müvekkil şirketin kuruluşunda ve … Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin kuruluşunda ‘…’ isimli bir markadan haberi olamayacağını beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali istemine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 19/04/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 15/06/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 10/11/2021 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…dosya kapsamında yapılan inceleme ve değerlendirmeler neticesinde; davalı tarafın “… “un’da bir numara+ şekil”” marka başvurusunun, diğer davalı Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu YİDK Kararı ile kapsamında: Dava konusu başvuru kapsamında yer alan tüm mal ve hizmetler ile davalı yanın redde gerekçe markaları kapsamında yer alan emtialar açısından, taraf markaları arasında aynı, aynı tür ya benzerlik düzeyinde emtia ilişkisinin mevcut olduğu, bununla birlikte taraf markaları karşılaştırıldığında, tüketici nezdinde işaretler arasında … ibaresinden kaynaklı oluşacak telaffuz ve çağrıştıran bir benzerliğin, gerek orta seviyede gerek toptan alım ve perakende satış yapan tüketiciler nezdinde, taraf markalarını oluşturan işaretlerin nihai algıları itibariyle birbirlerinden farklı iktisadi kaynaklara ait iki ayrı marka olduğu yönünde bir izlenimin meydana geleceği ve tüketicinin farklı markalar karşısında olduğunu kolaylıkla anlayabileceği, dolayısıyla işaretlerin bir bütün olarak nihai algıda birbirleri ile ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak bir benzerlik taşımadıkları, heyetimize verilen görevlendirme ve YİDK kararının konusu SMK m. 6/1 kapsamı ile sınırlı olduğundan sair hususlarda bir değerlendirme yapılmadığı, ancak haksız rekabet hususunda da görüş ve kanaatlerimizi de sunduğumuzu …” ifade edilmiştir.
Davada uyuşmazlığın özü, davacıya ait … Sayılı ve “…” ibareli markalarının, davalının … sayılı ve “… “un’da bir numara+ şekil”” ibareli başvurusu yönünden SMK’nun 6/1 hükümleri çerçevesinde tescil engeli olup olmadığı ve sonucuna göre … sayılı YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davalı şirketin 21/04/2020 tarihinde “… “un’da bir numara+ şekil”” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 30.sınıftaki bir kısım emtiaların yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davacının … Sayılı ve “…” ibareli markaları ile benzerlik arz ettiği iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince kısmi reddi üzerine, davalının yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak kabul edilerek kısmi ret kararının kaldırılmasına karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun … sayılı “… “un’da bir numara+ şekil”” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 30.sınıftaki “30 Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Çaylar, buzlu çaylar. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, krakerler, gofretler. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Pekmez Her türlü un, irmikler, nişastalar.Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise … Sayılı ve “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 22, 30.sınıftaki “22 Çuvallar, tekstilden mamul ambalaj torbaları. 30 Tapyoka, sago… Hububat (tahıl) ve undan mamul çerezler, kavrulmuş mısır ve buğday (kavurga), gevrekler, mısır gevrekleri (corn flakes), yulaf ezmeleri, kahvaltılık hububat” hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu edilen Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç olup; bu emtiaların davacının redde gerekçe markasında aynı ve/veya benzer bulunduğu tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… “un’da bir numara+ şekil”” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konuları, ancak markaların bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durumdur. Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, sesçil benzerlikte de önemli hususun markaların başlangıç kısımları olup fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunuş şekli dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır. Ayrıca, karşılaştırılan iki işaret arasında karıştırılma ihtimali, iki şekilde ortaya çıkabilecektir. Bunlardan birincisi, tescil talebine konu markanın tescilli veya tescili için daha önce başvurulmuş markaya benzerliği nedeniyle önceki markanın aynısı ya da benzeri marka zannedilmesi ve bu sebeple satın alınmak istenen ürün dışında bir ürünün satın alınmasına sebebiyet verilmesidir. İkinci ihtimal ise, tüketicinin iki marka arasındaki farklılıklar nedeniyle her iki markanın aynı marka olmadığını anlamasına rağmen, iki markanın aynı işletmeye, başka bir ifadeyle aynı iktisadi – idari kaynağa ait olduğunu sanmasına sebebiyet verilmesidir. Bu durumda da tüketici, gerçekte almak istemeyebileceği bir ürünü, salt güvendiği önceki markayla irtibatlı sandığı için sonraki markayı alabilecektir. Böylece, önceki tescilli veya tescil talebine konu edilmiş markayı taşıyan ürünler için tüketici nezdinde tesis edilen güvenden haksız olarak yararlanma sonucu doğabileceğinden, karıştırılma ihtimali gerçekleşmiş olacaktır. Benzerlik ve karıştırılma ihtimaline dayalı değerlendirmelerde ‘kural olarak’ orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacaktır. Bununla birlikte kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın, önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığı hususu önemlidir. Zira önceki markanın tek ve baskın unsurunun, bir bütün olarak ancak sonraki markada da yer alması halinde, işaretlerin kısmen aynı oldukları ve ilgili tüketicide bu doğrultuda bir etki bırakacağı kabul edilmektedir. Nitekim ATAD ve EUIPO uygulamalarına bakıldığında, markaların düşük seviyede ayırt ediciliği olan unsurları paylaşmaları halinde, karıştırılma ihtimali değerlendirmesinde ortak bulunmayan/ örtüşmeyen bileşenlerin markaların genel izlenimi üzerindeki etkisine odaklanılacak olup; ortak olmayan bileşenlerin benzerlikleri/farklılıkları ve ayırt edicilikleri ele alınacaktır. Düşük seviyede ayırt ediciliği olan bir unsurun örtüşmesi, normalde kendiliğinden karıştırılma ihtimaline yol açmaz. Keza yine EUIPO’nun Ayırt Edici Olmayan veya Zayıf Bileşenlerin Karıştırılma Olasılığına Etkisi” başlığını taşıyan 2 Ekim 2014 tarihli Ortak Bildirgesinde verilen örneklerde de benzer emtialardaki ….” markaları arasında, ortak unsurların ayırt edici vasıflarının düşük olması nedeniyle karıştırılma ihtimalinin bulunmayacağı belirtilerek, ayırt edici niteliği düşük olan bir unsuru ortak olarak içeren markalarda, karıştırılma olasılığının değerlendirilmesinde, ortak olmayan unsurların markanın bütünsel olarak oluşturduğu izlenime etkisi hususunun önemine değinilmiştir. “Bir firmanın ayırt edici gücü olmayan, tanımlayıcı olan veya ayırt edici gücü düşük olan bir markayı seçerek, bu markayı piyasada kullanmakta serbest olduğu şüphesizdir. Bununla birlikte, söz konusu firmanın bunu yaparken, aynı veya benzer tanımlayıcı bileşenleri başka firmaların da kendisiyle eşit derecede kullanma hakkına sahip olduğunu kabul etmesi gerekir” Bu noktada önem teşkil eden husus bu şekilde yaratılan markaların bütünsel algılarında birbirlerinden yeterince uzaklaşmış olmaları ve tüketicinin zayıf ortak unsur dışında, markalar arasında iktisadi – idari bir bağlantı bulunduğu algısı edinecek bir benzerlik düşüncesini edinmemesidir.
Bu açıklamalar doğrultusunda, somut olayda taraf markalarına bakıldığında: Müşteriler, daha önce gördükleri, satın aldıkları mal veya hizmetin markasının, göz ve kulaklarında kalan izlerine, hatırlayabildikleri kadarıyla hafızalarında kalan özelliklerine dayanarak sonraki alışverişlerinde aynı veya benzer markayı taşıyan malı/hizmeti satın almayı tercih ederler. Tüketicinin daha önce satın aldığı bir mal veya hizmetin göz ve kulağında kalan izine, hatırlayabildiği kadar hafızasında kalan özelliklerine dayanarak, sonraki aynı veya benzer mal/hizmetten yararlanmak isterken önceki markanın kendisinde yarattığı garanti fonksiyonundan yararlanmayı düşünerek hareket edeceği, dolayısıyla önceki markanın zihninde bıraktığı algıyı uyarabilecek düzeyde benzer sonraki bir marka ile karşı karşıya kalan tüketicinin, sonraki markayı da bu güven duygusuna dayanarak tercih etme eğilimi ile hareket edebileceği değerlendirilmektedir. Dolayısıyla, benzer işareti gören ve duyan tüketiciler daha önce tanıdıkları markaların bıraktığı intibaı hatırlayarak, yeni markanın daha önce görmüş oldukları markanın bir başka versiyonu, serisi, uzantısı olduğunu veyahut da bildikleri marka sahibi tarafından verilmiş bir lisans ile söz konusu ürünün üretildiğini düşünebilirler. Marka hukuku anlamında “imaj transferi” kavramının karşılığı olan bu durum sonraki markanın, önceki markanın ticaret sahasında sahip olduğu avantajdan yararlanması sonucunu da beraberinde getirmektedir. Ancak, dava dosyası içeriğinde davalı … Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.’nin gerek kuruluş tarihi Ekim – 2009 tarihinden itibaren aralıksız kullandığı ticaret unvanı ve bu unvanın ayırt edici unsuru ‘…’ ibaresi, gerek ise davalı şirket adına, … ve … Numaralar ile 30. Sınıf emtiaları ihtiva eder şekilde tescilli ‘…’ ve ‘… a.ş.+şekil’ ibareli 2 adet markanın varlığı; sonuç olarak davalı şirket tarafından gerçekleştirilen faaliyetler kapsamında uzun zamandan beri markasal mahiyette kullanıldığı görülen ‘…’ ibaresinin, davacı tarafa ait … ibareli markasının kapsamında kalan bütün mallar ile de birebir örtüşmemesi, ancak aynı sınıfa dahil olmaları nedeni ile; karşılaştırılan her iki işaretin de, ilgili tüketici kitlesi nezdinde dahi, birbiri ile ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline yol açacak düzeyde bir ‘kurumsal benzerlik’ içerisinde olmadıkları açıktır. Yine uzun süreli kullanımı gözlemlenen davalı taraf unvan ve şirket markasının, bu markasının da özellikli logosunun sahip olduğu ayırt edicilik hali nedeni ile ilgili tüketici kitlesi nezdinde, davalı taraf şirket marka kullanımının, sanki davacı taraf şirketçe gerçekleştirilmekte olduğu yönünde bir algının da söz konusu olamayacağı açıktır. Renk, tasarım, şirket unvanında yer aldığı ‘bir bütün halinde’ davalı markası ile davacı tarafın marka ibaresi yani tarafların Marka İşaretleri iltibas yaratacak şekilde, benzer olmadığına kanaat getirilmiştir.
Davalı Eylemlerinin Haksız Rekabet Teşkil Edip Etmediği Hususunun İncelenmesi : Davacı taraf haksız rekabet hususunda Türk Patent ve Marka Kurumuna herhangi bir itirazda bulunmamış, ilk karara itiraz etmemiş, kabul etmiştir. Ancak dava ve dilekçelerinde sıklıkla bahis ettiği üzere,bu konuda da görüş vermek gereği hasıl olmuştur. TTK’ nın 54 ve devamında düzenlenen haksız rekabete ilişkin maddeler, haksız rekabet oluşturan eylemleri genel olarak belirleyen hüküm, dürüstlük ve iyiniyet kurallarına aykırılık oluşturan hallere örnekler ile, haksız rekabet sonucu hukuki ve cezai yaptırımları düzenlemektedir. Nitekim TTK’ nın 54. maddesi haksız rekabeti: “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar” olarak tanımlar. Doktrindeki görüşe göre de haksız rekabet, olağan yarışın normal rekabetin kötü ve onaylanmayan biçimde ve hukuka aykırı olarak yapılması şeklinde tanımlanması mümkün bir kavramdır. Haksız rekabet hukukuna ilişkin hükümlerin konuluş amacında piyasada rekabetin, doğruluk ve dürüstlük kuralları çerçevesinde, haklı yöntemlerle gerçekleştirilmesi yer almaktadır. Bu kurallarla önlenmek istenen, rekabetin sınırlanması değil, tam tersi rekabet hakkının kötüye kullanılmasının önüne geçilmesidir. Bu davranış kuralları, haksız rekabet hükümlerinin uygulama alanına sınır çizen kurallar olup, bunların belirlenmesinde hangi kriterlere dayanılacağı sorusu, haksız rekabet hukukunun özünü oluşturmaktadır. Dolayısıyla tekelci hakları korumaya yönelik kuralların aksine haksız rekabet hukukunun özünü oluşturan soru, rekabet hakkının nasıl kullanıldığıdır. Bununla birlikte sınai mülkiyet mevzuatı kapsamında düzenlenen marka hakkına tecavüz teşkil eden eylem biçimleri, aynı zamanda haksız rekabet eylemlerinin de özel bir biçimidir.
Davacı taraf, davalı tarafın ‘www…com … Un Unda Bir Numara’ kelime markasında bu ibarelerin özellikle seçildiğini, müvekkili şirketin yoğun emek ve yatırım sonucunda oluşturduğu, özgün … Markası ile, müşteriler nezdinde haksız rekabet yaratmak amacı ile davalı tarafın bu markayı tescil ettirmek istediğini, … markalarının bilinir ve güvenilirliğinden yararlanılacağını iddia ederek, aynı zamanda haksız rekabetin varlığının da tespit olıunmasını talep etnmiştir. Ancak, davalı tarafın ticaret unvanı … Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş.dir. Davalı bu unvan altında ticari faaliyetlerine devam etmekte olup … Numaralı Markası ile 30. Sınıfta ‘her türlü un’ malını da adına tescil almıştır Yine, münhasır … kelime – ibare markası da aynı sınıfta aynı mal ve emtialar için … Numara ile tescillidir. Ticaret Unvanının esaslı ve ayırt edici unsurunun markada yine ticari emtia olarak satışa sunulan un ibaresi ile birleştirilmek sureti ile farklı renk, kaligrafik dizayn ve ayırt edici bir den fazla unsur eklenmek sureti ile tescil başvurusu ve tescilin, dava dosyası içeriği belge ve deliller itibari ile suiniyet taşımadığı ve haksız rekabet teşkil etmediği sonucuna varılmıştır.
Buna göre, taraf markalarının telaffuz biçimlerine değinmek sureti ile, davacı markası ile benzerlik taşımayan bir ibareyi, yine benzer mahiyetteki faaliyetlerde kullanmak istemesi/kullanımı TTK. m. 55/4’te yer alan “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” kapsamında ve haksız rekabet olarak değerlendirilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalılar için AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.16/12/2021
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.