Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/176 E. 2021/426 K. 23.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/176
KARAR NO : 2021/426

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğünden kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 06/06/2021
KARAR TARİHİ : 23/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 23/12/2021
DAVA:
Davacı vekili 06/06/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … Sayılı ve “…” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa Dava konusu “makromelite” markasının davacıya ait esas unsuru “…” ve “…” olan markalarla görsel anlamda ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, davacının esas unsurunu oluşturan “…” ibaresinden oluşmakta olan “makromelite” ibaresindeki “…” ibaresinin benzerlik değerlendirmesinde dikkate alınması gerektiğini, dava konusu markanın davacının seri markalarından biri olarak algılanmasının kaçınılmaz olduğunu, markaların sessel olarak da benzer olduğunu, davacı markalarının herkes tarafından bilinen markalar olduğunu, dava konusu markanın iltibas yaratacak ve davacı markasınıntanışlışlığından yararlanacak, haksız rekabet oluşturacak olduğunu, itiraz konusu marka başvurusunun tescilinin talep edildiği sınıfta davacıya ait itiraza mesnet markaların halihazırda tescilli olarak koruma altında olduğunu, bu nedenle taraf markaları arasında var olan görsel ve işitsel benzerliğe ek olarak sınıfsal benzerliğin de mevcut olduğunu, itiraza konu “makromelite” ibareli markanın davacıya ait www…com.tr ibareli alan adı ile benzer olduğunu, bu hususun da SMK’nun ilgili maddelerinde yer aldığını ve davacının alan adına dayalı haklarının da korunması gerektiğini belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; Dava konusu edilen YİDK kararının hukuka uygun olduğunu, marka hukukunda bütünlük ilkesi hakimken markada tek bir ibare ele alarak değerlendirme yapmanın hatalı sonuçlara neden olacağını, davalının “makromelite” marka başvurusu ile davacı şirkete ait itiraz konusu “…” markasının kavramsal, görsel bakımdan ve bıraktıkları toplu intiba yönünden birbirinden farklı olduğunu,”makromelite” ibaresinin farklı bir yazı stili ile yazılmış, yazının üzerinde de kalp şekli bulunmakta olduğunu, başvuru konusu markada yer alan “…” ibaresinin esas unsur olarak yer almadığını, markanın bir bütün halinde değerlendirilmesi gerektiğini, dolayısıyla başvuru konusu markanın düzenleme ve tertip tarzı itibariyle ortalama tüketicileri iltibasa düşürecek derecede bir benzerlik bulunmadığını, diğer yandan her iki markada da ortak olan “… / …” ibaresinin ayırt ediciliği düşük/zayıf bir ibare olduğunu, zayıf markaların ayırt edici gücü yüksek markalar gibi korunmasının mümkün olmadığını, zayıf markaları adına marka olarak tescil ettirenlerin, sonraki zamanlarda alınan işaretleri başkalarının da diğer ayırt edici eklerle birlikte tescil edilebileceğini öngörmeleri ve buna katlanmaları beklentisininmarka hukukunun evrensel bir prensibi olduğunu, markalardaki ortak olmayan unsurların birbirlerine benzemediklerinden markaların bütün olarak ortaya çıkardıkları izlenimin aynı veya yüksek düzeyde benzer olmadığı gibi tamamen farklı olduğunu, dava konusu markanın bir bütün olarak algılanmaya, söylenmeye ve hatırlanmaya elverişli olduğunu ve tüketiciler nezdinde parçalı algı oluşturmaya müsait olmadığını, markaların ortalama tüketiciler tarafından parçalara ayırarak algılanacağını söylemenin yersiz olduğunu, bütün olarak bıraktıkları izlenimin benzer olmadığı da göz önünde bulundurulduğunda markalarınbirbirinden farklı olduğunun kolayca anlaşılabileceğini, markalar arasındaki farklılıkların benzerliklere göre daha belirleyici rol oynadığı ve söz konusu farklılıkların markalar arasında karıştırılma ihtimalini bertaraf edecek etkide olduğunu, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, taraf markaları arasında benzerlik olmadığı gibi “…” ibaresinin davacının alan adında aynen bulunmadığını, bu iddianın da mesnetsiz olduğunu, markalar benzer olmadığından seri marka iddiasının ve davacının tanınmış marka olması nedeni ile iltibas ihtimalini artırabileceği yönündeki iddiaların mesnetsiz olduğunu, Yargıtay’ın da çeşitli kararlarında belirttiği üzere ülkemizde kabul edilen prensibin bir markanın yalnızca tanınmış olması hususunun o markanın farklı mal ve hizmetler yönünden otomatik tescil engeli oluşturacağı sonucunu doğurmadığını, bunun olması için haksız bir yararın sağlanması, markanın itibarına zarar verilmesi, markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesi koşullarının olması gerektiğini, aranılan şartların somut olayda sağlanmadığını, markaların benzer olduğu yönündeki iddianın tek başına başvurunun kötü niyetle yapıldığını ispatlamayacağını, davaya konu markanın yasada öngörülen amacına ve kendisinden beklenen iktisadi işlevlerine aykırı amaçlarla yapılmış bir tescil başvurusu olduğu yönünde yeterli kanaat ulaşılmadığını ve davacının kötü niyet iddialarını ispat edemediğini belirterek, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle; başvuru konusu “…” markası ile davacının iltibas yaratabileceğini iddia ettiği “…” markası arasında görsel, işitsel veya anlamsal düzeyde ilişkilendirme ihtimali bulunmadığını, işitsel benzerlik açısından incelendiğinde, “…” markasının, davalının tescil edilmesi için başvurduğu 23.sınıfa uygun olarak “…” ürünlerinden geldiğini, … kelimesinin Türk Dil Kurumu sözlüğünde “Kalın iplikle elde örülmüş iş” olarak ifade edildiğini, okunuşunun ise markada geçen “…” kelimesi ile aynı olduğunu,davalının başvurduğu markanın, davacıya ait ne 23. Sınıfta ne de diğer sınıflarda bulunan tescilli seri markaları ile hiçbir ilgisi bulunmadığını, davacının 23. sınıfta tescilli olan tek markasının “…” olduğunu, belirtilen diğer seri markaların dava konusu ile bir ilgisi bulunmadığını,kaldı ki işitsel olarak da “…” ile “…” ın hiçbir ilgisinin olmadığını, ortalama tüketicilerin markayı bir bütün olarak algıladığını, harf harf, hece hece inceleme yapmasınınbeklenemeyeceğini, …/… kelimelerinin, kelimenin yapısı gereği …/… kelimelerini içermekte olsa da, … sözlükteki tanımından da anlaşılacağı üzere bambaşka bir kelime olduğunu, kelime yapısı itibarıyla bu şekilde yazılan ve okunan bir ürünün markasında “…” kelimesinin bulunmasının gayet olağan olduğunu, hatta … satışı için alınan bir markada …/… kelimelerinin bulunmamasını beklemek hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, “…” markasının bir süpermarket markası olduğunu, 23.sınıfta kullanılmadığını, sırf “…” markası tescil edilmiş olduğu için, … ürünü satma amacı ile tesciline başvurulan bir markanın adının …/… kelimelerini içermemesinindavalıdan beklenemeyeceğini, ürün içeriği göz önüne alındığında zaten markaların asla karışmayacağını, davacı tarafça tescil edilmiş olan seri markalar içinde sadece “…” yada “…” olarak alınmış bir marka bulunmadığını, aynı şekilde “…” veya “elite” kelimelerinin de davacıya ait hiçbir marka içeriğinde olmadığını, davalıya ait “…” markasının açıklandığı üzere … kelimesinden kaynaklandığını, www…com.tr ibareli alan adının “…” markası benzerliği bulunmadığını, somut olayda benzerlik mevcut olmadığı gibi davacının tanınmışlık iddialarını dayandırdığı 6/5.maddesi açısından da davanın reddi gerektiğini, “…” markasının; … kelimesinin söyleniş bakımından benzeri olan “…” kelimesi ile, “elit” kelimesinin İngilizce dilindeki karşılığı olan “elite” kelimelerinin birleşmesi ile oluşturulduğunu, kötü niyetli bir başvuru olmadığını beyan ederek davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şahısa ait … sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 07/04/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 06/06/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 18/11/2021 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…202046708 tescil numaralı “…” ibareli markakapsamında yer alan “…Tekstil amaçlı büküm iplikleri; dikiş, nakış ve örgü iplikleri, tireler, esnek iplikler.”emtialarının, davacı markasının kapsamında yer alan 23.sınıf “Tekstil amaçlı büküm iplikleri; dikiş, nakış ve örgü iplikleri, tireler, esnek iplikler.” emtiaları ile AYNI OLDUĞU, taraf marka işaretleri arasında ilgili tüketiciler nezdinde karışıklığa neden olacak derecede bir benzerliğin bulunmadığı ve markalar arasında iltibas ihtimalinin ortaya çıkmayacağı kanaatine varıldığı, davacının eskiye dayalı kullanımı ispat eder nitelikte bilgi ve belgeye dosya kapsamında yer verilmediği, davacı markasının tanınmış olduğu yönünde bir kanaate varılmamakla birlikte, taraf markaları benzer görülmediğinden davacı markasının tanınmış olup olmadığı hususunun somut olaya etkisinin bulunduğundan söz edilemeyeceği, kötü niyet değerlendirmesinin Sayın Mahkeme’nin takdirinde olduğu….” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun … başvuru numaralı “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 23.sınıftaki “23.sınıf Tekstil amaçlı büküm iplikleri; dikiş, nakış ve örgü iplikleri, tireler, esnek iplikler. ” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise … Sayılı ve “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 01, 02, 03, 04, 07, 10, 11, 12, 13, 15, 17, 19, 23, 25, 26, 27, 34, 36, 37, 39, 42, 44, 45.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu … kodlu “…” markasının kapsamında bulunan “23.sınıf:Tekstil amaçlı büküm iplikleri; dikiş, nakış ve örgü iplikleri, tireler, esnek iplikler..” emtiası ile davacının itiraz gerekçesi … kodlu “…” ibareli markanın kapsamında yer alan “23.sınıf:Tekstil amaçlı büküm iplikleri; dikiş, nakış ve örgü iplikleri, tireler, esnek iplikler..” emtiası aynı olduğu tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı “…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Davacının itirazına gerekçe markası standart küçük harflerle yazılmış “…” ibaresinden oluşan bir kelime markasıdır. “…” ve “center” kelimelerinin arasında siyah renkli bir üçgen şekli bulunmaktadır.
Davalı adına … no ile marka başvurusu yapılan markasının “…” ibaresinden oluşturulduğu, kelimenin el yazısı stiliyle kaleme alındığı, kelimenin üst kısmında” dantel dokulu veya … tekniği ile oluşturulmuş görünümde dizayn edilmiş bir kalp şekli” içerdiği görülmektedir. Tüm bunların arka fonunda standart karakterlerle ve oldukça silik bir şekilde … ibaresi yer almaktadır. Bu ibarenin stilize bir el yazısı ile oluşturulması nedeniyle bir bütün halindeki “…” sözcük unsurunun da adeta bir şekil görünümünde algı yaratabileceği gözlemlenmiştir. Marka örneğinin tertip tarzı itibariyle bu kelime görüldüğünde … + …/ … + ELİTE veya … + LİTE şeklinde otomatik bir ayrıma gidilmemekte, marka bir bütün olarak … şeklinde tek bir bütün halinde algılanmakta ve okunmaktadır. Markada … kelimesi tek başına veya baskın unsur olarak yer almamakta veya … kelimesine direkt olarak bir gönderme de içermemektedir. Kelime bir bütün olarak davacının … markasından farklıdır. Bu haliyle dava konusu markanın, davacının “…” markasına benzer olduğuna kanaat getirmek yerinde olmayacaktır.
Dava konusu marka fantezi bir şekilde oluşturulmuş “…” kelimesinden oluşmaktadır. Her ne kadar taraf markaları … unsurunu kelimenin başında ve ortak olarak içeriyorsa da kelimelerin tamamı itibariyle bıraktıkları izlenim farklıdır. … kelimesi, günlük hayatta oldukça sık karşılaşılan, herhangi bir ticari kaynağa otomatik yönlendirme yapma yeteneği oldukça düşük bir ibaredir. Bu yönüyle … kelimesinin markasal gücünün oldukça zayıf bir ibare olduğu kabul edilmelidir. Bu ibare ancak yanına eklenen ayırt edici unsurlar ile farklılaşabilmekte, ayırt edicilik gücünü arttırabilmekte olduğu sonucuna varılmıştır.
Eldeki olguda itiraz gerekçesi markanın tıpkı bu şekilde oluşturulmuş bir ibare olan “…” unsurunu içerdiği, dava konusu markanın ise yine ayırt ediciliği yüksek “…” unsurunu içerdiği bilgisi ışığında yapılan bütünsel değerlendirme sonucunda, dava konusu markada yer alan unsurların tamamının markaların genel itibariyle farklılaşmasına yetecek düzeyde bulunduğu ve dava konusu “…” markası ile itiraz gerekçesi “…” markası arasında karışıklığa sebebiyet verecek derecede bir benzerliğin mevcut olmadığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu markada, itiraz gerekçesi markada bulunmayan unsurların bulunması (dantel dokulu veya … tekniği ile oluşturulmuş bir kalp şekli, el yazısı stili,) ve davacının markasında dava konusu markada bulunmayan unsurların bulunması (standart yazı karakteri, siyah renkli bir üçgen figürü ile kelimenin ikiye ayrılması) markaların bütün itibariyle bıraktıkları izlenimlerin farklı olmasına sebep olmaktadır. Dava konusu marka davacı markasından ayırt edilmeyi sağlamaktadır. Dava konusu “…” markası bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davalının “…” ibaresini haiz itiraz gerekçesi markasına benzerlik teşkil etmediği kanaatine varılmıştır. Davalının “…” ibareli markasının, davacının “…” kelimesini haiz markasından farklı ve yeni bir marka olduğu, tüketicilerin de markaları bu şekilde algılayacakları, işletmeler arasında herhangi bir şekilde ilişki kurmayacağı, markaların aynı ticari kaynaktan geldiğini düşünerek hareket etmeyeceği kanaatine varılmıştır. Bu anlamda,ortalama tüketiciler nezdinde markalar arasında çekişme konusu 23.sınıfta yer alan “Tekstil amaçlı büküm iplikleri; dikiş, nakış ve örgü iplikleri, tireler, esnek iplikler. “bakımından karıştırılma ihtimali de dahil iltibas ihtimali bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Eskiye Dayalı Kullanım İddiası Yönünden Değerlendirme:
Davacının itiraz gerekçelerinden bir diğer olan düzenleme “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir.”şeklindedir. Bu düzenleme kapsamında bir tescil engelinden söz edebilmek için itiraz eden tarafın, itiraz ettiği başvurunun aynısı veya ayırt edilemeyecek derecede benzerini, itiraza konu başvurunun başvuru tarihinden önce itiraz edilen mal/hizmetlerde (tescilsiz)marka olarak kullandığını veya ticaret hayatında bir şekilde (iş evrakında, tabelasında, faturasında)kullandığını ispat etmesi gerekmektedir. Burada esas dikkate alınacak nokta, markalar arasındaki benzerliğin çok yüksek düzeyde gerçekleşmiş olmasıdır. Somut olayda taraf markaları arasında benzerliğin olmadığı kanaatlerimiz yanında, dosya kapsamı incelendiğinde de, dava konusu marka başvurusunun eşya listesinde yer alan mallar/hizmetler ile aynı/benzer mal veya hizmetler için davacının, “…” ibareli başvurunun başvuru tarihinden önce bu ibarenin aynısı veya benzeri için tescilsiz şekilde ticari bir kullanımı olduğu yönünde bir bilgi veya belge sunulmadığı sonucuna varılmıştır.
Diğer Fikri Haklar veya Kişi Hakları İddiası Yönünden Değerlendirme:
Davacının itiraz gerekçelerinden bir diğer olan düzenleme: “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.”şeklindedir. Davacının bu yöndeki iddialarının, dava konusu markanın davacının “www…com.tr” alan adına benzer olduğu ve SMK 6/6. madde bağlamında alan adının korunması gerektiği yönünde olduğu görülmektedir. Dava konusu markanın “…” kelimesinden oluşmasıve davacının alan adının referans unsurunun “…” olması ve bu iki ibarenin birbirleriyle benzerlik taşımaması sebebiyle SMK’nın 6/6. maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; Davacının dava dilekçesinde yazdığı “…” ibaresini içerir diğer makaları ile dava konusu marka değerlendirildiğinde, davalının “…” ibareli markasının, davacının dava dilekçesinde sıraladığı “…” ve “…” ibaresini içeren diğer markalarından farklı ve yeni bir marka olduğu, tüketicilerin de markaları bu şekilde algılayacakları, işletmeler arasında herhangi bir şekilde ilişki kurmayacağı, markaların aynı ticari kaynaktan geldiğini düşünerek hareket etmeyeceği kanaatine varılmıştır. Bu anlamda,ortalama tüketiciler nezdinde markalar arasında çekişme konusu 23.sınıfta yer alan “Tekstil amaçlı büküm iplikleri; dikiş, nakış ve örgü iplikleri, tireler, esnek iplikler. “bakımından karıştırılma ihtimali de dahil iltibas ihtimali bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmış, taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Somut olayda, davalı şahıs tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şahısın kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalılar için AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 23/12/2021
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.