Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/17 E. 2022/69 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/17 Esas – 2022/69
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/17
KARAR NO : 2022/69

DAVA : İtirazın İptali (Fikir Ve Sanat Eseri Sözleşmesinden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 15/01/2021
KARAR TARİHİ : 03/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/03/2022
DAVA:
Davacı vekili 15/01/2021 harç tarihli dava dilekçesinde özetle; Davacı Kurumun vermiş olduğu hizmetlere ilişkin borçlu davalı adına 233690 no.lu 4.131,97TL bedelli, 231905 no.lu 925,12 TL bedelli, 233297 no.lu 830,72 TL bedelli, 233428 no.lu 942,82 TL bedelli faturalar tanzim edildiğini, davalının bu borcu ihbarnameye rağmen ödemediğini, Bu nedenle davalı aleyhine Ankara … İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası ile takip başlatıldığını ve haksız itiraz sonucunda takibin durduğunu, davacı Kurum tarafından davalı için arabuluculuk yoluna başvurulduğunu ancak anlaşma sağlanamadığını, davalının itirazının kötü niyetli olduğunu, bu nedenle yapılan itirazın iptalini iş bu dava ile talep ettiğini, itirazın iptali ile takibin devamına ve davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı şirkete usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildiren tebligat yapıldığı halde, davaya cevap vermemiş, yargılamaya katılmamıştır.
GEREKÇE:
Dava, davacı tarafından davalı şirket adına yapılan icra takibi neticesinde yapılan itirazın kaldırılması, takibin devamı ve %20 icra inkar tazminatına hükmedilmesi istemine ilişkindir.
Türk Standartları Enstitüsü adına, muhtelif markaların Türk Patent ve Marka Kurumu’nda tescilli olduğu, başvuru tarihinden itibaren 10 yıl süre ile koruma altında olduğu ve marka korumasının halen devam ettiği Türk Patent ve Marka Kurumu Resmi İnternet Sitesinden ve dosya kapsamından anlaşılmıştır. Davacı kurum adına çok sayıda marka tescilli olup, bir kısım markaların hükümden düştüğü anlaşıldığından, dava tarihi itibariyle tescilli olan ve yalnızca dava konusu ürünler üzerinde kullanılan markalar incelenmiş olup markalara ilişkin bilgiler aşağıdaki şekildedir:
Sanayi ve Ticaret Bakanlığı’nın Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırılmasına İlişkin Tebliğ uyarınca Mal sınıfları 34, hizmet sınıfları 11 sınıftan oluşmaktadır. Yukarıda incelenen markalardan 2014/32330, 2014/32324, 2014/32335 ve 2016/72105 sayılı markalar mal sınıflarının tamamında tescillidir.
Marka üzerindeki hak, mutlak bir haktır. Mutlak bir hak olan marka hakkı, sahibine markanın başkası tarafından kullanılmasını engellemek dahil olmak üzere, inhisari (tekel) hak ve yetkiler verir. Marka sahibine hem malvarlıksal yararlar hem de kişilik hakları sağlar. Marka hakkının sağladığı malvarlıksal yararlar, kullanma haklarıdır. Kullanma hakkıyla hem marka sahibinin markayı kullanması, hem de markasının başkasına kullandırması neticesinde elde ettiği ekonomik yararlar kastedilmektedir. Marka hakkının sağladığı kişilik hakları ile de marka sahibinin ünü ve itibarı ve bunlardan doğan hakları ifade edilmektedir. Bir malın Türk standartlarına uygun olduğunu ve kaliteli olarak üretilip piyasaya sürüldüğünü gösteren TSE veya Uluslararası kalite normlarına uygun üretildiğini belirten ISO 9000,9001, ve ISO 9002 işaretleri, klasik anlamda marka olmamakla birlikte 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ile garanti markası olarak adlandırılmış ve klasik markaların tabi kılındığı hükümlere tabi kılınmıştır.
Davacıya ait marka bir garanti markası olup, marka sahibinin kontrolü altında birçok işletme tarafından o işletmelerin ortak özelliklerini, üretim usullerini, coğrafi menşelerini ve kalitesini garanti etmeyi sağlamaktadır. “Garanti Markası” sahibi markayı bizzat kullanmaz. Fakat, marka sahibinin belirlediği ve teknik yönetmelikte gösterilen mal ve hizmetleri marka sahibi tarafından denetlenir ve devamlı olarak kontrol altında tutulur. Markayı kullananların, marka sahibinin belirlediği niteliklere uymadan mal ya da hizmet sunmaları durumunda garanti markasının kullanılması önlenir, Bu nedenle garanti markası, marka sahibinin kontrolü altında üçüncü kişilerce üretilen mal veya hizmetlerin belirli özelliklerini garanti etmeye yarar. Garanti markasının belirlediği niteliklere uymayan mal veya hizmeti sunan kişi ve garanti markasının sahibi bundan sorumludur.
Somut olayda, davacı kuruma ait garanti markası ve yeterlilik belgelerinin kullanımı hususunda taraflar arasında sözleşme imzalandığı, yapılan bu sözleşme ve sunulan hizmet uyarınca davacı tarafından fatura tanzim edildiği anlaşılmış olup, fatura bedelinin ödenmediği iddiasıyla davalı şirket aleyhine icra takibi başlatıldığı görülmüştür.
Faturanın ilgili kişi için hukuken değer ifade edebilmesi için faturanın ilgili kişiye ulaşmış olması gerekir. Faturayı gönderenin bu durumu ispatlaması da fatura bedelini isteyebilmesi için önemlidir. Ancak yasalarımızda faturanın tebliği şekle bağlı kılınmamıştır. Yargıtay 23. Hukuk Dairesi’nin …. Karar sayılı kararına göre faturanın tebliği yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir.
Faturanın tebliği şekle bağlı değildir, yazılı veya sözlü herhangi bir şekilde yapılabilir. Muhatap hazır ise kendisine elden verilmesi, değil ise herhangi bir şekilde gönderilmesi mümkündür. Ancak, uyuşmazlık halinde ispat kolaylığı açısından, fatura tebliğinin noter aracılığıyla ya da imza karşılığı elden tebliğ yolu ile ya da telgraf, teleks yolu ile veya PTT aracılığıyla ya da faks çekilmesi yahut güvenli elektronik imza ile elektronik posta gönderilmesi şeklinde yapılması uygundur. Faturaların borçluya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun alacaklı tarafça kanıtlanmış olduğu ve sadece fatura içeriğinin kesinleştiği, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının ve kesinleşmediğinin kanıt yükünün bu kez borçluya geçtiği kabul edilmelidir.
Dosya kapsamında yapılan incelemeler sonucunda; Davacı Kurum tarafından icra takibine konu faturaların davalıya tebliğ edildiğine ilişkin belgelerin sunulduğu beyan edilmişse de; yalnızca 233428 no.lu ve 231905 no.lu faturalara ilişkin kargo fişinin sunulduğu, söz konusu kargo fişlerinin tebliğ belgesi olmadığı göndericiye bırakılan belge olduğu, belge üzerindeki barkod numarası PTT Gönderi takip web sitesi üzerinden sorgulandığında, barkod numarasının hatalı olduğunun belirtildiği, bu nedenle, söz konusu iki fatura yönünden tebligatın yapılıp yapılmadığının doğrulanamadığı, bununla birlikte dava konusu diğer faturalar yönünden hiçbir belge sunulmadığı, başka bir deyişle davacı vekili tarafından dava konusu faturaların davalıya tebliğine ilişkin usulüne uygun şekilde belgelerin sunulamadığı, davalı tarafından borca itiraz edildiği ve davaya cevap verilmediği, davanın inkar edildiği, bu nedenle faturaya konu hizmetin sözleşmeye uygun şekilde verildiğinin davacı alacaklı tarafından her bir fatura yönünden ayrı ayrı ispat edilmesi gerektiği, Ancak dosyaya sunulan belgelerin davacı Kurumun davalıya vermiş olduğu hizmeti her bir fatura yönünden ispat edecek nitelikte olmadığı, bu nedenle mevcut dosya kapsamı itibariyle davalı tarafın itirazının yerinde olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM :
1-Davanın REDDİNE
2-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın mahsubu ile bakiye 21,40 TL harcın davacıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
4-6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m.18/A-13 ve Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi m.7/3 hükmü uyarınca 1.320,00 TL arabulucu ücretinin davacıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
6-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekilinin yüzüne karşı davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.03/03/2022