Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/161 E. 2021/339 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/161 Esas – 2021/339
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/161
KARAR NO : 2021/339

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 14/12/2017
KARAR TARİHİ : 07/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 07/10/2021
DAVA:
Davacı vekili 14.12.2017 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla, müvekkili … Tekstil Tic. ve San. A.Ş.’nin, aralarında …, …. Air Havacılık A.Ş. gibi şirketlerin de bulunduğu yaklaşık 50 adet grup şirketin arasında yer aldığını; 1980’li yıllarda başlayan faaliyeti ile bünyesinde barındırdığı dev perde ve ev tekstili üretim tesisleri, pazarlama şirketi ve dünyaca ünlü markaları ile ev tekstilinin lider kuruluşları arasında yer aldığını, “… şekil” ibaresinden oluşan markanın 01-45.sınıflara giren tüm emtia ve hizmetlerde kullanılması düşüncesi ile tescili için davalı Kurum’a 20.04.2016 tarihinde başvuruda bulunduğunu; başvurunun 2016/35871 kod numarası ile kayıtlara girdiğini; Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından başvurunun incelendiğini ve çok sayıda marka mesnet gösterilerek 556s.KHK’nin 7/1-b bendi uyarınca bir kısım malların başvuru kapsamından çıkarıldığını, bu kısmi red kararına davacı tarafından yapılan itirazın da … sayılı kararı ile reddedildiğini, başvurunun, kapsamında kalan mallar açısından 28.11.2016 tarihli resmi marka bülteninde ilan edilmesine karar verildiğini, başvurunun ilanına diğer davalılar tarafından 556s.KHK’nin 8/1-b maddesine göre itiraz edildiğini; davalılardan … Eğitim Araçları ve İnş. San. Tic. Ltd. Şti tarafından yapılan itirazın Markalar Dairesi tarafından kısmen kabul edildiğini ve başvuru kapsamından 28.sınıfta yer alan bir kısım malların çıkarıldığını, Markalar Dairesi kararına, diğer davalılar … Holding A.Ş. ve … Mutfak Eşy. Ltd. Şti tarafından, itirazların reddi bakımından itiraz edildiğini; davacı tarafından ise kısmi red kararına karşı itiraz edildiğini, itirazları inceleyen davalı Kurum YİDK tarafından verilen … sayılı karar ile davacının kısmi red işlemine itirazlarının reddedildiğini; diğer davalı … Holding ve … Mutfak Eşy.Ltd. tarafından yapılan itirazların kabulü ile davacı başvurusundan 35.05.sınıfta yer alan bir kısım hizmetin daha çıkarıldığını, işbu davanın, YİDK tarafından alınan … sayılı kararın iptal isteminden ibaret olduğunu, aynı YİDK kararı ile hem 556s.KHK’nin 7//1-b maddesi hem de 556s.KHK’nin 8/1-b maddesi anlamında yapılan itirazlar bakımından karar tesis edilmesi sebebiyle, TPMK’nun her iki madde anlamında verilen kararlar bakımından, diğer davalıların ise sadece 8/1-b maddesi anlamında verilen kararlar bakımından davalı gösterildiğini, 556s.KHK’nin 7/1-b maddesi bakımından dava sebepleri: Bu madde kapsamına aynı veya aynı türdeki mallar ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olan markaların girdiğini, aynı markadan kastın, bir markada kullanılan işaretlerin diğerine tıpatıp benzemesi ve müşterileri nezdinde tamamen aynı şeyi ifade etmeleri olduğunu, davalı kurumun aksine, davacı markası ile redde mesnet markaların karıştırılma ihtimallerinin olup olmadığının 7/1-b maddesi bakımından inceleme konusu yapılmaması gerektiğini; karıştırılma ihtimalinin 8/1-b maddesi anlamında incelenmesi gerektiğini, konu ile ilgili olarak Yargıtay 11.HD’nin 2012/13561E. 2013/11754K. sayılı kararında da “… ÇOCUK+şekil” şeklindeki başvurunun redde mesnet … markaları ile 7/1-b anlamında benzer görülerek reddine yönelik mahkeme kararının bozulduğunu, Yargıtay kararında, “…dava konusu başvuru ve redde mesnet markaların “…” kelimelerini ihtiva etmelerine karşın, farklı harf ve şekillerde yazılı birden fazla unsurların yer aldığı karma marka niteliğindedir” denilerek işaretler arasında 7/1-b anlamında aynılığın bulunmadığını, benzerlik incelemesinin ise itiraz olması durumunda 8/1-b bendi kapsamında yapılması gerektiğini, Yargıtay tarafından verilen birçok kararda da bu görüşün hakim olduğunu, 556s.KHK’nın 7/1-b bendindeki düzenlemeye göre, markalar arasındaki benzerliğin tespiti bakımından kısa da olsa bir inceleme yapılması gerekiyorsa markaların ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğu söylenemeyeceğini, kullanılan şekil veya benzer olmayan kelimeler ve harflerle markaya farklılık kazandırılabileceğini, davaya konu markaların da 7/1-b anlamında aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olmadığını; davacıya ait markadaki şekil unsurunun 7/b anlamındaki benzerliği ortadan kaldırdığını, 556s.KHK’nin 8/1-b maddesi bakımından dava sebepleri: Kısmi ret kararını veren davalı kurumun, davacıya ait markada yer alan “…” ibaresinin tanınmış olduğunu, bu nedenle de tüketicilerin iki markayı gördüklerinde markaların farklı işletmelere ait olduğunu anlayacaklarını bütünüyle görmezden geldiğini, müvekkilinin “…” markasının tanınmışlığının, tüketiciler nezdinde kalıplaşmış bir imaj yarattığını, ilgili tüketici kesiminin davacı markasını ve davalı markalarını gören tüketicilerin markaları birbirleri ile karıştırmasının, her iki markanın aynı işletmeye dahil olduğunu zannetmelerinin dahi mümkün olmadığını, çünkü davacının … markasının uzun yıllardır tescilli olduğunu, bilinen ve aranılan bir marka olduğunu, davalı kurumun hem 7/b hem de 8/b anlamında vermiş olduğu kararlarda davacının kazanılmış hakka sahip olduğunun görmezden gelindiğini, davacının tanınmış marka siciline kayıtlı olduğunu ve 85600 tescil numarasına sahip olduğunu, davacıya ait birçok “…” unsurlu markanın tescilli olduğunu, davacı şirketin, işbu davaya konu başvuruyu da bu “…” unsurlu seri markalardan biri olması gayesiyle yaptığını, davalı kurum tarafından başvuru kapsamından çıkarılan bir kısım malların davacının önceki tescilli markalarında zaten var olduğunu; davacı başvurusunun bu sınıflar bakımından reddedilmemesi gerektiğini, örneğin başvuru konusu marka kapsamından çıkarılan “heykeller, biblolar, süs ve dekorasyon eşyaları, takma saçlar, bigudiler, saç tokaları…” mallarının davacının 2005/32261 sayılı … HER MEVSİM markasının emtia listesinde yer aldığını, aynı şekilde, başvuru kapsamından çıkarılan “halatlar, ipler, ip merdivenler, hamaklar, balık ağları, tekstil amaçlı sentetik elyaflar, işlenmemiş büküm elyafları, cam elyaflar” mallarının davacının 2005/32261 … HER MEVSİM markasının emtia listesinde yer aldığını, yani emtia ve esas unsurlar bakımından aynı olan yeni marka başvurusunun kazanılmış hak kavramı göz ardı edilerek kısmen reddedilmesinin hukuka aykırı olduğunu, tüm bu sebeplerle … sayılı kararının iptaline, başvurunun başvuru listesinde yer alan tüm mallar için tescil işlemlerinin devamına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili yanıtında özetle; başvuru dosyası işlem aşamalarını açıklamış, Markanın bir bütün olarak bıraktığı izlenimin incelenmesi gerektiğinin birçok Yargıtay kararında dile getirildiğini. Ancak bunun markada yer alan ayırt edici ve baskın unsurun göz ardı edileceği anlamına gelmeyeceğini, ATAD kararlarında da “karşılaştırma, genel izlenim esas alınarak, özellikle markaların ayırt edici ve baskın unsurları dikkate alınarak yapılmalıdır.” (Sabel-Puma kararı) şeklinde hakim bir görüş olduğunu, dava konusu markanın “…” ibaresinden oluştuğunu; markanın kelime unsuru ve genel görünümü değiştirmeyen, standart, marka algısı yaratmayan kırmızı ve geri zemin unsularından oluştuğunu; “söz görünümden yüksek sesle konuşur” ilkesi ve kelime unsurunun markadaki kullanımı ve konumlandırışı dikkate alındığında, marka algısının kelime unsuru üzerinde şekilleneceğini, markanın asli ve ayırt edici unsurunun “…” ibaresi oluğunu, redde mesnet markalarda da aynı ifadenin esas unsur olarak yer aldığını; bu benzerliğin yanı sıra davacı markasının, davalı markalarının tescilli olduğu mal/hizmetlerle aynı/aynı türden ilişkili mal/hizmetlerde tescil edilmek istendiğini, dava konusu markanın da redde mesnet markaların da esas unsurlarının “…” ibaresi olduğunu; markalarda bu ibarenin vurgulanarak ön plana çıkarıldığını; bu durumun markaları görsel, işitsel ve anlamsal düzeyde birbirleri ile ilişkilendirdiğini, somut olayda markalar arasında tarihsel öncelik sonralık ilişkisinin mevcut olduğunu; markanın aynı/ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu; redde konu mallarla aynı/aynı türdeki malların redde dayanak markalar kapsamında yer aldığını ve bunun da iltibasa neden olacağını, bu halde556s.KHK’nin 7/1-b maddesinin uygulanma şartlarının gerçekleşmiş olduğunu; dava konusu YİDK kararının hukuka uygun olduğunu, 556s.KHK’nin 8/1-b kapsamında cevaplar: Redde mesnet 2015/43486 sayılı … ibareli markanın asli ve ayırt edici unsurunun … ibaresi olduğunu; bu ibarenin davaya konu davacı markasında aynen ve esas unsur olarak yer aldığını, böyle bir kullanımın söz konusu sınıflarda tescil edilemeyeceğini, verilmiş kurum kararının hukuka uygun olduğunu, dava konusu markanın redde mesnet markaların seri markası olarak algılanacağını, markalar arasında iltibas ihtimalinin var olduğunu, bir işaret, herhangi bir sebeple müşteri gözünde başka bir marka ile bağlantısı varmış izlenimi yaratarak onu çağrıştırıyorsa, marka olarak tescilinin engellenebileceğini; markaların çağrışım yapmasının iltibas ihtimali için yeterli olduğunu; markalarda kullanılan unsurların markalar arasında çağrışım yapmanın da ötesinde benzerlik yarattığını, somut olayda markalar arasında tarihsel öncelik sonralık ilişkisinin mevcut olduğunu; markanın aynı/ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu; markalar arasında iltibas ihtimalinin olduğunu; redde konu mal ve hizmetlerle aynı/aynı türdeki benzer, ilişkili mal ve hizmetlerin redde dayanak markalar kapsamında yer aldığını, bu halde 556s.KHK’nin 8/1-b maddesinin uygulanma şartlarının gerçekleşmiş olduğunu; dava konusu YİDK kararının hukuka uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … Mutfak Eşyaları Amb. İmal San. Ve Tic. Ltd. Şti. vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili firmanın uzun yıllardır züccaciye sektöründe faaliyet gösterdiğini ve … markasını maruf hale getirdiğini, davacının ise ev tekstili sektöründe faaliyet gösterdiğini, uzun yıllardır her iki firmanın farklı sektörde yan yana faaliyetlerini devam ettirdiğini, davacı tarafın sonradan, davalının faaliyet gösterdiği züccaciye sektöründe de faaliyet göstermek istediğini ve bunun için haksız marka başvuruları yanında davalı aleyhine haksız ve hukuka aykırı davalar açtığını, davacının, davalının marka kullanımlarının kendi marka hakkına tecavüz oluşturduğu iddiasıyla Bakırköy 2.FSHHM’nin ….E. sayılı dosyası ile dava açtığını; bu davada davacı tarafın, davalı markasının tescilli olduğu 08. ve 21.sınıfın, davacını markalarının tescilli olduğu 25.sınıfla bağlantılı olduğunu iddia ettiğini; davacının tüm bu iddialarının, davalı markalarının tescilli olması ve sonraki marka başvurularının da önceki tescillerinin bir serisi olması gerekçeleriyle reddedildiğini, davacının açtığı tüm davalarda davalının 08.ve 21.sınıftaki “…” ibareli başvurularının davacı tarafın 24.sınıfta yer alan markaları ile benzer olduğu, iltibas yarattığı iddialarına dayandığını, şimdi ise huzurdaki davada kendi markasının tanınmış marka olduğunu iddia ederek davalıya ait olan markalar ile karıştırılma ihtimali olmadığını iddia ettiğini; bunun açık bir çelişki olduğunu ve açık bir kötü niyetin de göstergesi olduğunu, davalının TPMK nezdinde tescilli birçok “…” markası olduğunu; 07., 08., 11. ve 21.sınıfta tescilli “…” markalarının en eskisinin 11.03.1997 başvuru tarihine sahip olduğunu, davacı tarafın dava dilekçesinde, … ibareli markalarından bahisle seri marka yaratabileceğinin iddia edildiğini; davacı tarafın çıkarılan emtialar yönünden kazanılmış hakkının mevcut olmadığını; Davacının … ibareli markalarından bahisle seri marka yaratabilmesinin mümkün olmadığını; zira dava konusu başvurudan çıkarılan emtialar yönünden hak sahipliğinin davalıya ait olduğunu, zira bu sınıflara ait tescillerin davalı tarafta olduğunu, seri marka olarak markanın kabul edilebilmesi için yeni başvurunun aynı veya ilişkili emtialar açısından yapılması gerektiğini; farklı emtia veya hizmetler açısından yapılan başvurunun seri marka niteliğinde olmadığını, davacının kazanılmış hak iddiasının hukuka aykırı olduğunu; bu konuda taraflar arasında görülmüş ve Yargıtay tarafından onanarak kesinleşen bir mahkeme kararı bulunduğunu, Ankara 2.FSHHM’nin ….E. sayılı dosyasında görülüp 2014/347K. sayı ile karara bağlanan davasında davacı tarafından 21.sınıf ve 21.sınıfı içerir şekilde 35.sınıfta yaptığı 2012/11887 sayılı “… OUTLET” ibareli marka başvurusunun reddedilmesi üzerine YİDK iptal edilmesi talep edildiğini, açık bir şekilde davacının 35.sınıf içerisinde 21.sınıf açısından “…” ibaresini kendi adına tescil ettiremeyeceğine karar verdiğini ve Yargıtay tarafından bu kararın onandığını, ilgili kararda; davacı tarafın … ibaresini 21.sınıfta tescil ettirmesinin davalının marka tescilinden doğan haklarına zarar vereceğinin açıkça ortaya konduğunu, taraflar arasında görülen bu davada ve benzeri davalarda, davalının 08.ve 21.sınıflarda tescilli marka hakkının bulunduğunun zikredilmesine rağmen davacının halen 07, 08, 11 ve 21.sınıfta markayı tescil ettirmeye çalışmasının kötü niyetin göstergesi olduğunu, davacının kazanılmış hakkın olduğuna dair verdiği “heykeller, biblolar, süs ve dekorasyon eşyaları, takma saçlar, bigudiler, saç tokaları”,“halatlar, ipler, ip merdivenler, hamaklar, balık ağları, tekstil amaçlı sentetik elyaflar, işlenmemiş büküm elyafları, cam elyafları” na ilşkin örneğin de yerinde olmadığını zira söz konusu emtiaların TPMK tarafından emtia listesinden çıkarılmadığını; davaya konu edilen başvurunun kötü niyetli olduğunu, davacının yapmış olduğu “…” ibareli birçok marka başvurusuna davalı tarafın yapmış olduğu itirazlar üzerine tüm bu başvuruların 08.ve 21.sınıflardaki çoğu emtia için reddedildiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … Holding A.Ş. Vekili cevap dilekçesinde özetle, davalı şirketin 1981 yılından bu yana 30.sınıfta tescilli … ibareli veya esas unsurlu “tanınmış” markalarını mesnet göstererek, davacının 2016/35871 kodlu “…” ibareli, tüm sınıflarda tescil edilmek üzere yaptığı marka başvurusuna yaptığı itirazın kısmen kabul eden TPMK YİDK’nun … sayılı kararının davacı tarafından iptali talebinin usul ve esas yönünden haksız olduğunu ve reddinin gerektiğini, davacının, tüm sınıflarda yapmış olduğu marka başvurusunun, tanınmış marka korumasının da ötesinde koruma sağlamayı hedefleyen, koruyucu marka edinmeye yönelik, başkasının farklı mal ve hizmet sınıflarında markayı tescil ettirmesinin önüne geçmek amacıyla yapılmış kötü niyetli bir başvuru olduğunu, davacının marka başvurusunun kapsamının davalı markalarının tescilli olduğu gıda ürün ve hizmetlerini de kapsadığını; gıda ürünlerinin tüketici kitlesinin her kesimden olduğunu ve tüketim için harcanan sürenin çok kısa olması sebebiyle karıştırılmaya çok müsait bir ürün grubu olduğunu, dava konusu markanın, davalının “…” markasını içerecek şekilde oluşturulduğunu; esas ve baskın unsurun “…” unsuru olduğunu, dava konusu markanın esas unsuru ile davalı markalarının esas unsurunun aynı ibare olduğunu; çünkü davalının “ülker” markasının çatı marka olduğunu ve “kraker” ibaresinin tali unsur olduğunu, bu sebeple markaların benzer değil aynı olduğunu; aynılık durumu kabul edilmese dahi ayırt edilemeyecek derecede benzer, en azından benzer olduğunun kabulü gerektiğini, dava konusu markanın davalı markalarının bir serisi olarak algılanabileceğini; markalar arası iltibas ihtimalinin var olduğunu, davalı markalarının tanınmış marka olduğunu; davacının bu tanınmışlıktan haksız menfaat elde edebileceğini, markanın itibarına zarar verebileceğini veya markanın ayırt edici karakterini zedeleyebileceğini, tanınmış markalar için iltibas ihtimali analizi yapılmadığını, karıştırılma ihtimali olmasa dahi markalar arasında bağlantı kurulmasının yeterli olduğunu, davacının gıda ürünlerini kapsayan 29, 30, 32. Ve 33.sınıflar açısından kazanılmış hakkı bulunmadığı gibi bu ürünlerin pazarlanması hizmetlerini içeren 35.sınıfta da kazanılmış hakkı olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … Eğitim Araçları ve İnş.San.Tic.Ltd.Şti.’ne usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş ve yargılamaya katılmamıştır.
ANKARA BAM 20.HUKUK DAİRESİ BAŞKANLIĞI KARARI:
Mahkememizin 20/09/2018 tarih ve 2017/470 esas, 2018/347 karar sayılı davanın reddine dair verilen kararı, Ankara BAM 20.Hukuk Dairesinin 28/02/2020 tarih ve 2018/2112 esas, 2020/295 karar sayılı ilamıyla ve özetle
“…. Dava, marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali) istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı HMK’nın 355. madde hükmü uyarınca istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Dosya kapsamı, mevcut delil durumu ve ileri sürülen istinaf sebepleri dikkate alındığında mahkemenin vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve esas yönünden yasaya aykırılık bulunmadığı dava konusu 2016/35871 kodlu ve “…+ şekil” ibareli marka başvurusu üzerine davalıların “…” asıl unsurlu markaları nedeniyle yaptıkları itiraz sonucunda 556 sayılı KHK’nın 7/1b maddesi uyarınca başvuru kapsamından çıkartılan sınıflardaki mal ve hizmetlerin davalıların mesnet markalarının kapsamında da yer aldığı, taraf markaları arasında mal ve hizmetler yönünden de bir ayniyet bulunduğu,tarafların marka işaretlerinin ayırt edilemeyecek derecede benzediği, 556 sayılı KHK’nın 7/1-b maddesinde öngörülen “aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer marka” olma kriterlerinin her ikisinin birden sağlan KHK’nın 8/1/b maddesi çerçevesinde taraf markalarının 28.sınıf yönünden aynı / aynı tür emtiaları kapsadıklarının görüldüğü, dava konusu başvurunun kapsamından çıkarılan 35.sınıf hizmetler yönünden ise davalıların markalarının kapsamlarındaki mallar ile benzer/ilişkili hizmetler olduğu, davacı markası kapsamından çıkarılan 30., 07., 08., 11., 21.,sınıf ile sınırlandırılmış satış hizmetlerini kapsayan 35.06. alt grup hizmetler açısından benzerliğin bulunduğu, markalar arasında, davaya konu marka başvurusunun 28. ve 35.sınıftaki çekişme konusu mallar ve hizmetler açısından, hitap edilen tüketici nezdinde, KHK ‘nın 8/1-b maddesi anlamında halk nezdinde karışıklığa neden olacak derecede bir benzerliğin olduğu, davacıya ait önceki tarihli tescilli markaların kapsamının genel olarak 16 / 20 / 22 / 23 / 24 / 25 / 26 / 27 /35 / 37 / 38 / 41.sınıflarda olduğu ve kazanılmış hak iddiasına konu edilen sınıflarda yer aldığı, ,davacının önceki tarihli tescilli markalarının kapsamında kısmen reddedilen sınıfta yer alan mal veya hizmetlerin bulunmadığı, bu sınıflar açısından dava konusu marka başvurusunun kapsamının genişletilmiş olduğu, bu durumda bu sınıflar açısından kazanılmış haktan söz edilemeyeceği , anlaşılmakla, davacı vekilinin istinaf başvurusunun esas yönünden reddine dair hüküm kurmak gerekmiştir…” gerekçesi ile istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; davacı vekilinin istinaf isteminin esastan reddine dair Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesi’nce verilen 28/02/2020 tarih ve 2018/2112 esas, 2020/295 sayılı kararın Yargıtay’ca incelenmesi için temyiz başvurusunda bulunmuş;
YARGITAY 11.HUKUK DAİRESİ BOZMASI:
Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 01/03/2021 tarih ve 2020/1736 esas, 2021/1837 karar sayılı ilamıyla özetle;
“…Yapılan yargılama ve saptanan somut uyuşmazlık bakımından uygulanması gereken hukuk kuralları gözetildiğinde İlk Derece Mahkemesince verilen kararda aşağıda belirtilen hususlar dışında bir isabetsizlik olmadığının anlaşılmasına göre davacı yanca yapılan istinaf başvurusunun HMK’nın 353/b-1 maddesi uyarınca Bölge Adliye Mahkemesince esastan reddine ilişkin kararın usul ve yasaya uygun olduğu kanısına varıldığından davacı vekilinin aşağıdaki bent dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir. Dava, davalı kurum kararının iptali istemine ilişkindir. Davacı yan, daha önceden adına tescil edilmiş olan ve dava dilekçesinin deliller kısmında tek tek belirttiği “…” esas unsurlu markalarının başvuru markası bakımından kazanılmış hak teşkil ettiğini ileri sürmüştür. İlk derece mahkemesince hükme esas alınan bilirkişi raporunda, davacının önceki tarihli markaları kapsamında YİDK tarafından kısmen redde konu edilen mal ve hizmetlerin bulunmadığından bahisle kazanılmış hakkın söz konusu olmadığı mütala edilmiştir. Davacı vekili, rapora itirazında, bilirkişilerin kazanılmış hak iddiaları bakımından sadece 2 markayı incelediklerini ancak iddialarının bu iki markayla sınırlı olmadığını, önceki tarihli markaların mal ve hizmet dökümü yapılarak incelenmesi halinde kazanılmış hakka esas teşkil edebilecek markalar olduğunun tespit edilebileceğini, 2005/32261 sayılı “… Her Mevsim”, 2006/23061 sayılı “…” ve 2012/11887 sayılı “… Outlet” markalarında YİDK tarafından reddedilen bir takım mal ve hizmetlerin yer almasının bunun göstergesi olduğunu belirtmiştir. Mahkemece rapora yönelik ciddi nitelikteki bu itirazlar değerlendirilmediği gibi, bilirkişi raporunda da kazanılmış hak iddiasına dayanak yapılan tüm markalar incelenmemiştir. Bunun yanında, bilirkişilerce, önceki tarihli markalar kapsamında YİDK tarafından reddedilen mal ve hizmetlerin bulunmadığı belirtilmişse de itirazda özellikle belirtilen ve yukarıda zikredilen 3 adet markada reddedilen bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı görülmüştür. Bu itibarla, mahkemece, kazanılmış hak iddiasının, bu iddiaya mesnet tutulan tüm markaların mal ve hizmet dökümü yapılmak ve Dairemizin 2007/7547 Esas- 2008/10251 Karar sayılı Ece Lady/Ece Toff kararında ortaya konulan ilkeler gözetilmek suretiyle incelenip değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir… ” gerekçesi ile bozulmuş; mahkememizce Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 01/03/2021 tarih 2020/1736 E. 2021/1837 K. Sayılı bozma ilamına uyularak, yargılamaya devam olunmuştur.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 06/09/2021 havale tarihli ek raporda raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Davacı itirazlarının değerlendirilmesinde kök raporda ulaşılan sonuçları değiştirecek herhangi bir husus bulunmadığı, asıl rapordaki görüşlerimizin aynen geçerli olduğu, 2. Davacının önceki tescilli markalarının, dava konusu başvurunun kısmen reddinin istisnası olan “kazanılmış hak” açısından değerlendirilemeyeceği….” ifade edilmiştir.
TÜRKPATENT’den getirtilen 2016/35871 sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davacının 20/04/2016 tarihinde “…” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TPE’ne başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 01 ile 45.arasındaki tüm sınıftaki bir kısım emtiaların yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davalı şirketlerin muhtelif sayılı “…” esas unsurlu markaları ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, Markalar Dairesince bazı emtiaların başvuru kapsamından çıkarıldığı, YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak başvuru sahibinin itirazının reddine, davalıların itiraz üzerine bazı emtiaların daha başvuru kapsamından çıkarılmasına karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 01 ile 45.sınıflar arasındaki yer aldığı gözlenmektedir. Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu 2016/35871 kodlu marka başvurusu hakkında 556s.KHK’nin 7/1-b hükmü gereği verilen kısmi ret kararı sonrasında çıkarılan 01., 02., 03., 05., 06., 07., 08., 09., 10., 11., 18., 19., 21., 22., 23., 25., 26., 27., 29., 30., 31., 32., 36., 37., 39., 40., 41., 42., 43., 44., 45.sınıflara dahil mal ve hizmetlerin, kısmi red kararına gerekçe gösterilen “…” ibaresini haiz markaların kapsamlarındaki 01., 02., 03., 05., 06., 07., 08., 09., 10., 11., 18., 19., 21., 22., 23., 25., 26., 27., 29., 30., 31., 32., 36., 37., 39., 40., 41., 42., 43., 44., 45.sınıflardaki mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür oldukları; 556 s.KHK’nin 8/1-b hükmü gereği verilen kısmi ret kararı sonrasında çıkarılan 28 ve 35..sınıflara dahil mal ve hizmetlerin, kısmi red kararına gerekçe gösterilen “…” ibaresini haiz markaların kapsamlarındaki mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür benzer oldukları tespit ve kabul edilmiştir.
Davacının Kazanılmış Hak İddiası Bakımından Değerlendirme:
Öncelikle her marka başvurusunun başvuru sahibine ait önceki tescillerden bağımsız değerlendirilmesi gerektiğini, müktesep haktan ise istisnai durumlarda söz edilebileceğini, aksi halde marka tescilinde öncelik ve teklik ilkesinin işlevini yitireceğini ifade etmek gerekir. Kanaatimizce; “müktesep hak”, başvurunun kesinleşmesine bağlanan en önemli sonuçlardan biri olup; tescil hüküm ifade ettiği sürece aynı veya benzer işaret için üçüncü kişinin başvurması halinde, marka sahibi lehine mutlak ve/veya nispi ret nedeni teşkil eder. Davacının dava konusu marka üzerinde müktesep hakka sahip olduğu iddiası da incelenmiştir.
Somut olayda, davacı adına tescil başvurusu yapılan 2016/35871 sayılı “…” markasının kapsamından çıkarılan mal ve hizmetler bakımından davacının önceki tarihli tescilli markalarının müktesep hak sağlayıp sağlamayacağının değerlendirilmesi gerekmiştir.
Yukarıda da belirtildiği üzere müktesep haklardan ancak istisnai durumlarda söz edilebilecektir. Nitekim Yargıtay’ın Ece Toff/Ece Lady ve Ülker Donut kararlarında önceki tarihli markanın kazanılmış hak teşkil edip etmediğinin tespiti yönünden bazı kıstaslar getirilmiştir. Buna göre, Öncelikle kazanılmış hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, bir başka deyişle kullanım ve tescilinin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması, kabullenilmesi, Önceden tescilli markanın asli unsurunun muhafaza edilmesi, işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenimin yeni başvuruda da korunmuş olması, Son olarak sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları içermesi, yani önceki tescilin koruma kapsamının genişletilmemesi gerekir.
Bu ilkeler ışığında, davacının kazanılmış hak teşkil ettiğini iddia ettiği önceki markaları incelendiğinde; Davacının kazanılmış hak iddiasına dayandırdığı markaların; 2016/35275, 2016/35268 2016/35261 2016/33811 2016/33809 2016/31907 2015/35064 2016/35286 numara ile tescilli … unsurlu markalar, 2015 39096, 2015 39104 numara ile tescilli “….” ibareli markalardan oluştuğu kapsamında 01, 02, 03, 04, 05, 06, 07, 08, 09, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 20, 21, 22, 23, 24, 26, 27, 35, 38, 41,42, 43, 44, 45. Sınıflardaki mal ve hizmetleri kapsamaktadır.
Davacının kazanışmış hak iddialarının dayanağı olan markalardan olan 94/011437 numaralı … … EXCLUSİVE ve 94/011436 numaralı … … EXCLUSİVES ibareli başvuruların tescilli olmadığı ve hüküm ifade etmediği tespit edilmiştir. Bu bağlamda bu markalar inceleme dışı tutulmuştur.
Davacı yan dava konusu marka başvurusu bakımından kazanılmış hak iddiasına dayanmıştır. Öncelikle; her marka başvurusunun başvuru sahibine ait önceki tescillerden bağımsız değerlendirilmesi gerektiğini, müktesep haklardan ise istisnai durumlarda söz edilebileceğini, aksi halde marka tescilinde öncelik ve teklik ilkesinin işlevini yitireceğini ifade etmek gerekir. Buna göre “müktesep hak”, başvurunun kesinleşmesine bağlanan en önemli sonuçlardan biri olup; tescil hüküm ifade ettiği sürece aynı veya benzer işaret için üçüncü kişinin başvurması halinde, marka sahibi lehine mutlak ve/veya nispi ret nedeni teşkil eder. Belirtildiği üzere müktesep haklardan ancak istisnai durumlarda söz edilebilecektir. Nitekim Yargıtay İlamında da bahsi geçen 11.HD 2007/7547 Esas- 2008/10251 Karar sayılı Ece Lady/Ece Toff kararında, bazı istisnai durum ve koşullarda önceki tarihli marka tescilinin sonraki tarihli marka ya da marka başvurusu açısından kazanılmış bir hak teşkil edeceği içtihat edilmiştir. Bir başka deyişle Yargıtay’ın uygulamada genel kabul görmüş …. kararlarında kazanılmış hak teşkil eden önceki markaların tespiti yönünden bazı kıstaslar getirmiştir. Buna göre; öncelikle kazanılmış hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, bir başka deyişle kullanım ve tescilinin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması, kabullenilmesi, önceden tescilli markanın asli unsurunun muhafaza edilmesi, işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenimin yeni başvuruda da korunmuş olması, son olarak sonraki başvurunun, önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları içermesi, yani önceki tescilin koruma kapsamının genişletilmemesi gerekir. Söz konusu Yargıtay kararlarından da görülebileceği üzere bir marka üzerinde kazanılmış hak sahipliğinin iddia olunabilmesi için önceki tescilli bir markanın varlığı, markanın taraflar arasında çekişmesiz bir hal almış olması, sonraki marka ile önceki markanın mal ve hizmetlerinin aynı ya da aynı tür olması ve son olarak esas unsurlarının aynı olması gerekmektedir. Burada markaların çekişme konusu olmaktan çıkması ifadesinden hükümsüzlük davalarının açılması için öngörülen 5 yıllık hak düşürücü süre anlaşılmalıdır.
Bu ilkeler çerçevesinde dava konusu başvuru kapsamından YİDK kararı sonucu çıkarılmasına karar verilen emtiaların, davacının önceki tarihli bir kısım tescilli markası kapsamında yer aldığı diğer yandan bir kısım davacı markalarının YİDK kararının alındığı tarih olan (12.10.2017) tarihinde, tescil tarihleri üzerinden 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmediği, dava konusu YİDK kararının alındığı tarihte halen hükümsüzlük tehdidi altında bulunduğu, bu markaların taraflar arasında çekişme konusu olmaktan çıkmadığı görülmüştür.
Buna göre davacı muhtelif sayılarla tescilli … ibaresini haiz markaların sahibi olup 1985-2016 yıllarında … markasının başına / sonuna getirdiği birtakım yardımcı unsurlarla ve münhasıran … ibaresi ile çok sayıda marka tescil ettirdiği görülmektedir. Bilindiği gibi aynı kelimeye farklı grafik unsurlar veya yeni kelimeler eklenmesi veya farklı kelimelere sürekli biçimde aynı önek veya sonekin eklenmesi biçimiyle karakterize edilen markalar söz konusu olduğunda marka serilerinden bahsedilebilir. Seri marka ve kazanılmış haklar bakımından Yargıtay 11. HD. 15.05.2019 tarihli E.2018/1995 ve K.2019/3809 sayılı kararında “Dairemizin emsal nitelikteki (2007/7547 Esas, 2008/10251 Karar ve 19.09.2008 tarih9) kararında da belirtildiği üzere “kazanılmış (müktesep) hakların korunması” ilkesinden hareketle bir işletme tarafından uzunca süredir kullanılan hükümsüzlük tehdidi altında bulunmayan markanın asli unsuru ve markanın bu işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenim korunmak suretiyle, önceki markanın tescil kapsamında kalan mal ve hizmetlerin tüketicilere yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu yolla marka sahibi işletmenin piyasaya arz ettiği ürünlerin de işletmesel köken olarak önceki ürünlerle bağlantılı olduğu mesajını veren yeni ve seri markalar yaratma hakkı bulunmaktadır. Ancak, oluşturulan yeni markalarda önceki markada yer alan asli unsurun aynen muhafaza edilmesi mutlak şart olup, marka sahibinin bu markaya yeni asli veya tali unsur ekleyerek seri marka oluşturması mümkündür.” değerlendirmesinde bulunmuştur. Bu anlamda davacının, çekişmeli emtialar yönünden … ibaresinin devamına getirilen son eklerle veya münhasıran oluşturduğu seri markaların sahibi olduğu söylenebilir. Müktesep haktan bahsedebilmek için sonraki başvuruda, önceki markanın kapsamında kalan mal ve hizmetlerin tüketicilere yenilenmiş bir marka imajı ile sunulması ve bu mal/hizmetlerin aynı / aynı tür olması gerekmektedir. Davacının dava konusu emtiaları kapsayan önceki tarihli birçok markası bulunmaktadır.
Davacının önceki tarihli “….+şekil” ibarelerinden müteşekkil markalardır ve YİDK kararının alındığı tarih itibariyle çekişme konusu olmaktan çıkmamışlardır. Bununla birlikte kazanılmış hak iddiasına dayalı olarak da Yüksek Mahkeme, yukarıda da arz edilen kararlar ışığında, kazanılmış hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, bir başka deyişle kullanım ve tescilinin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması, kabullenilmesi şartını aramakta ve “markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması” kavramı ile hükümsüzlük için öngörülen 5 yıllık hak düşürücü süreye işaret etmektedir. Buna göre davacının 2011/29814, 2012/11887, 2014/87202, 2014/87210, 2015/106784, 2015/25523 markaları başta olmak üzere 2015-2016 yıllarında tescil edilmiş markalarının YİDK karar tarihinde (12.10.2017) tescil tarihleri üzerinden 5 yıllık hak düşürücü sürenin geçmediği, dava konusu YİDK kararı tarihinde halen hükümsüzlük tehdidi altında bulunduğu, bu markaların taraflar arasında çekişme konusu olmaktan çıkmadığı görülmüştür.
Şu halde müktesep hak iddiası bakımından ….sayılı ve “….şekil” ibareli markaları dikkate alınabilecektir. Yani davacının kazanılmış hak iddiasını dayandırdığı bu markalar, YİDK kararının alındığı tarih itibariyle taraflar arasında çekişme konusu olmaktan çıkmış olan ve hükümsüzlük tehtidi altında olmayan markalardır. Yalnızca bu markalar kapsamında yer alan emtialar açısından bir kazanılmış haktan söz edilebilecektir.
Buna göre davacı tarafın yalnızca “40.sınıf: Tekstil işlemleri: kumaş ve bezlerin gaze, kasar, boyama, fiksaj, baskı ve apre işleri; ipliklerin bükümü ve boyaması hizmetleri. 09.sınıf: Elektronik veya manyetik kartlar: 26.sınıf: Takma saçlar, peruklar, saç bukleleri, 41.sınıf: Dergi, kitap, gazete v.b. yayımlama hizmetleri, Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri: Radyo ve televizyon programları yapım hizmetleri (reklam programları yapımı hariç), sinema ve video filmleri yapım hizmetleri, kayıt stüdyoları hizmetleri, film seslendirme hizmetleri, radyo ve televizyon alıcılarının kiralanması hizmetleri, sinema ve video filmlerinin kiralanması hizmetleri, sinema projektörleri ve aksesuarlarının kiralanması hizmetleri, ses kayıt cihazlarının kiralanması hizmetleri, video kasetlerinin kiralanması hizmetleri, video kayıt cihazlarının kiralanması hizmetleri… 22.sınıf: Halatlar, sicimler, ipler, ambalaj ipleri, urganlar, ip merdivenler, hamaklar. Tekstil amaçlı sentetik elyaflar, işlenmemiş büküm elyafları, cam elyaflar… 21.sınıf: Akvaryumlar, terraryumlar ve vivaryumlar,” açısından bir kazanılmış haktan söz etmek mümkün olabilecektir. Bu emtiaları kapsayan markalar ise …, … HER MEVSİM, … STYLE, … SELECT, … EVİNİZİN KARTI, ve … … kelimelerinden oluşmaktadır. Dava konusu marka ise tek başına … ibaresi olup “…+şekil” şeklinde dizayn edilmiştir. Esas unsur, önceki markalarda olduğu gibi … ibaresidir. Yargıtay. 11. HD.’nin 15.05.2019 tarihli E.2018/1995 ve K.2019/3809 sayılı kararında “seri marka yaratılırken önceki markanın ayırt edici unsurunun aynen korunmakla birlikte, aynı zamanda yeni başvuruda başkalarının tescilli markalarına yanaşılmaması onların asli ve ayırt edici unsurlarının kullanılmaması gerektiğini” değerlendirmiştir. Öte yandan “önceki tescilli markanın tescilli olduğu emtialarda fiilen kullanılmasının müktesep hakkın şartlarından biridir”. Buna göre davacının başvuru dosyasına sunduğu deliller incelenmiş, söz konusu emtialarda … markasının kullanımına ilişkin herhangi bir belgeye rastlanmamıştır. Davacı tarafından CD içerisinde sunulan delillerin, … markasının reklam, tanıtım faaliyetlerine ilişkin görseller, ürün katalogları, reklam harcamalarına ilişkin üçüncü firmalarca düzenlenmiş faturalar, broşürler, görsel basında çıkan haberler, dergi sayfalarında yer alan reklamlar, piyasa araştırma raporları v.s. belgeler olduğu görülmüştür. Sunulan belgelerin ürünler bakımından … markasının davacı tarafından fiili kullanımını tevsik eder nitelikte olmadığı kanaatine varılmıştır. Hal böyle iken Yargıtay’ın “kazanılmış hak” incelemesi için referans olan kararlarında anılan “fiili kullanım” şartı gerçekleşmemiş olduğuna kanaat getirilmiştir. Sonuç olarak davacının önceki tarihli markalarının, dava konusu marka başvurusu bakımından müktesep hak teşkil etmediği kanaatine varılmıştır.
10.01.2017 gün ve 29994 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22.12.2016 gün ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun Geçici Madde 1/(1) hükmü uyarınca anılan kanunun yayımı tarihinden önce yapılmış marka tescil başvurularına, başvuru tarihinde yürürlükte bilinen 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanmasının zorunlu bulunması, YİDK kararının iptali ve buna bağlı tescil istemli davaların başvuru tarihindeki hukuki durum nazara alınarak sonuca bağlanmalarının gerekli olması karşısında 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanarak sonuca bağlanmalarının icap etmesi nedeniyle yeni SMK’nın yargılamanın yukarıdaki biçimde sonuçlandırılmasını engellemediği düşünülmüştür.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan asıl ve ek rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 29,20 TL harçtan düşümü 30,10 TL karar harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar için AAÜT uyarınca 5.900,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili, davalı kurum vekili ile … mutfak vekilinin yüzüne karşı diğer davalı yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 361. Maddesi uyarınca tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 07/10/2021
…..