Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/16 E. 2021/140 K. 01.04.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2021/16
KARAR NO : 2021/140

DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 24/03/2015
KARAR TARİHİ : 01/04/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/04/2021
İDDİA:
Davacı vekili 24.03.2015 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin “…” ibareli yurtdışında tescilli çok sayıda markanın sahibi olduğunu, davalı şirketin, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… …” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına önceye dayalı kullanımlara, tanınmışlık, ve kötüniyet vb.gerekçelerle itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa davalı … Turizm ve Otelcilik Ticaret Anonim Şirketinin www…com.tr alan adını 07.01.2013 tarihinde kendi adına ODTÜ de kayıt ettirdiğini ve bu alan adını halen kullanmakta olduğunu, bu kullanımın da müvekkilinin dünyanın birçok ülkesinde tescilli olarak kullandığı marka haklarını ihlal ettiğini ve haksız rekabet oluşturduğunu, yine davalı … Turizm ve Otelcilik Ticaret Anonim Şirketi’nde Kasım 2012 ila Nisan 2013 arasında proje yöneticisi, genel müdür ve danışman olarak çalışan …’ın 07.11.2012 tarihinde www…com alan adını da tescil ettirdiğini, bu alan adının da davalılardan … Turizm ve Otelcilik Ticaret Anonim Şirketi tarafından kullanıldığını, müvekkiline ait “…” markasının 1970’li yıllardan bu yana kullanılmakta olup, tanınmış, dünya genelinde özellikle otelcilik alanında etkin bilinirliği olan bir marka olduğunu, itiraza konu olan markanın, müvekkilinin markasına ayniyet derecesinde benzer olduğunu, aynı hizmetlerde tescil edilmek istendiğini ve iltibas yarattığını, … ibaresinin sonuna Türkiye’nin en büyük şehri olan ve davalı şirketin faaliyet gösterdiği şehir olan “…” ibaresinin eklenmesinin de markalar arasındaki ayniyeti ortadan kaldırmadığı, yanlızca dava konusu markanın müvekkilinin tanınmış “…” oteller zincirinin Türkiye … şubesiymiş imajı yarattığını, bu şekilde dava konusu markalar arasında ilişki ve iltibas riskini de kuvvetlendirdiğini, müvekkilinin “…” ibareli markasını uzun yıllardır kullanmakta olduğu ve KHKnın 3. ve 8/3. Md. Kapsamında “…” ibaresi üzerinde dava konusu markadan önce hak sahibi olduğunu ve “gerçek hak sahipliği” ilkesi uyarınca Türkiye’de müvekkili adına öncelikle korunması gerektiğini, davalının, müvekkiline ait tanınmış “…” ibareli markanın varlığından haberdar olmasına rağmen bu markanın aynısını başvuruya konu yapmasının kötüniyetli olduğunu belirterek, … sayılı YİDK kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı TÜRKPATENT cevap dilekçesinde, davacı tarafından KHK 8/3 maddesine istinaden davacının “…” ibaresi üzerinde önceye dayalı kullanım hakkına sahip ve gerçek hak sahibi iddiasında bulunulmuş ise de dava konusu başvuruya itiraz aşamasında dava konusu başvuru tarihi olan 30.07.2012 tarihinden önce dava konusu marka kapsamında bulunan “yiyecek-içecek sağlanması hizmetleri, geçici konaklama hizmetleri (gündüz bakımı (kreş) hizmetleridahil). Hayvan bakım evleri hizmetleri” ile ilgili olarak davacıya ait “…” ibaresinin Türkiye’de marka olarak kesintisiz kullanımını gösterir bilgi ve belgelerle ispat edilemediğini, diğer taraftan davacı vekilince sunulan belgelerin markanın tanınmışlığının göstergesi olmakla birlikte yurtdışında gerçekleşen tescilleri ve Paris Sözleşmesinin 4üncü mükerrer 6ncı maddesinin A(1) bendi hükmünün TPE YİDK kararının yanlış olduğu sonucunu doğurmayacağını, zira meşei ülke dahil yabancı ülkelerdeki tescillerin 556s KHKnın ülkesellik ilkesini benimsemesi nedeni ile ülkemizde tescil başvurusunun kabulünü zorunlu kılmadığını, davacı markasının başka ülkelerde tescil edilmiş olmasının davacıya Türkiye’de öncelik hakkı sağlamadığını, zira davacıya ait “eorustars” ibaresinin Türkiye’de kesintisiz kullanımını gösterir bilgi ve belgelerin itiraz aşamasında sunulmamış ve ispat edilmemiş olduğunu, dava konusu “… …” ibaresinden müteşekkil markanın davacı tarafından kullanımı itiraz aşamasında ispat edilemediğinden, diğer davalının bu tip bir kullanımdan etkilenerek incelenen başvuruyu tasarladığının kabul edilmesinin hayatın doğal akışına uygun olmadığından davacı vekili tarafından ileri sürülen kötü niyet iddiasının da usul ve yasaya uygun olmadığını, savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle, davacının, Türkiye çapında faaliyeti dahi bulunmadığını, hiç bir marka tescil/başvurusu olmadığını, davacı markasının tanınmış marka olduğunun dosyadaki mevcut delillerle ispatlanamadığını, davacı bilinirliğine dair hiç bir marka araştırması, reklam tanıtım gider evrakları vs. sunamadığını, google arama motorundaki sonuçların güvenilirliği olmayıp, bu verilerin delil olarak kabulünün mümkün olmadığını, müvekkilinin kötüniyetli olduğu iddiasının ispatlanamadığı, müvekkilinin otelcilik sektöründe yeni işe başladığını ve davacı markalarını bilmesinin namümkün olduğunu, davacının marka ibaresinin ayırtediciliği son derece düşük, otelcilik sektörü için neredeyse ayırtediciliği bulunmayan zayıf bir marka olduğunu, bu nedenle müvekkilinin bu markayı tesadüfen seçmiş olmasının mümkün olduğu, EURO ve STAR kelimelerinin günlük hayatta tüm alanlarda sıkça kullanılan ve ayırt ediciliği düşük kelimeler olduğunu, bu kelimelerin tesadüfen seçilesinin gayet mümkün olduğunu, davacı markasının otelcilik sektörü için ayırtediciliği olmadığından zayıf marka olduğunun kabulü gerektiği, koruma alanında dar yorumlanması gerektiği, “Ülkesellik” prensibi gereği, başka bir ülkede doğmuş olan hakkın Türkiye’de öne sürülemeyeceğini, KHK. 8/3 maddesi kapsamında koruma şartlarının ise bulunmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
YARGITAY 11.HUKUK DAİRESİ BOZMASI:
Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin ….karar sayılı ilamıyla ve özetle;
“1-Mahkemece, Dairemizin 13.02.2019 tarihli bozma ilamına uyulmuş olmasına rağmen bozma ilamının gerekleri tam olarak yerine getirilmeden karar verilmiştir. Şöyle ki; Dairemizin zikredilen bozma ilamında, mahkemece hangi somut delillerin davacının tanınmışlık iddiasına dayanak teşkil ettiğinin gösterilmesi gerektiği, davacının Türkiye’de ilgili çevrede tanınmış olup olmadığının yeterince incelenip değerlendirilmesi ve koruma kapsamının tartışılması gerektiği, bunun yanında davalının kötüniyetine ilişkin objektif delil ve emarelerin gösterilmesi gerektiği belirtilmesine rağmen mahkemece bu yönlerde bir değerlendirme, araştırma ve inceleme yapılmadan Dairemizin kararı gerekçeli karara aynen alınarak, “uyulan bozma ilamında belirtilen ve uyulan gerekçelerle” şeklindeki yetersiz inceleme ve gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemiş ve kararın bu yönden bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Dosya içeriğinden Ankara … Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin … Karar sayılı dosyası kapsamında eldeki dosya ile tarafları aynı olan ve davalının “…” ibareli … sayılı markasının hükümsüzlüğü ve bu markaya ilişkin YİDK kararının iptaline ilişkin başka bir davanın görüldüğü ve mahkemece verilen kararın Dairemizce onandığı anlaşılmaktadır. Tarafları ve hukuki sebepleri aynı olan bahse konu diğer dava eldeki dava ile bağlantılı olup mahkemece bu dosya eldeki dosya arasına alınarak anılan dosyadaki deliller ve bilirkişi raporları hep birlikte değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi de doğru görülmemiş kararın bu sebeple de bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” gerekçesi ile bozulmuş, usul ve yasaya uygun görülen özetlenen bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davalının 31.07.2012 tarihinde “… …” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 43. sınıftaki bir kısım emtiaların yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davacının gerçek hak sahipliği, tanınmışlık ve kötüniyet iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince reddi üzerine, yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
10.01.2017 gün ve 29994 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22.12.2016 gün ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun Geçici Madde 1/(1) hükmü uyarınca anılan kanunun yayımı tarihinden önce yapılmış marka tescil başvurularına, başvuru tarihinde yürürlükte bilinen 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanmasının zorunlu bulunması, YİDK kararının iptali ve buna bağlı tescil istemli davaların başvuru tarihindeki hukuki durum nazara alınarak sonuca bağlanmalarının gerekli olması karşısında 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanarak sonuca bağlanmalarının icap etmesi nedeniyle yeni SMK’nın yargılamanın yukarıdaki biçimde sonuçlandırılmasını engellemediği düşünülmüştür.
Toplanan delillere, alınan bilirkişi raporuna ve tüm dosya kapsamına göre;
Dava konusu … numaralı “… …” ibareli, 43. sınıfta yer alan “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri, Geçici konaklama hizmetleri (gündüz bakımı (kreş) hizmetleri dahil), Hayvan bakım evleri” hizmetlerini kapsadığı, Türkiyede tescillerinin olmadığı ancak çok sayıda yurtdışı tescillerinin olduğunu ve bunların 43.sınıfta olduğu,
Marka ve dava konusu marka başvurusunun “… …” ibaresinden oluştuğu, davacının itirazına dayanak gösterdiği markalar ve kullanım şeklininde … ve bu kelimeye eklenen ibarelerden oluşturulduğu, davacı markasında … ibaresine eklenen ibarelerin, daha çok otellerin bulunduğu yerleri gösteren, ayırt edici niteliği düşük kelimeler olduğu, markalarda ayırt edici nitelikteki esas unsurun … ibaresi olduğu, davacı markalarında yer alan “S” harfi de, İngilizce çoğul eki olup, ayırt edici niteliği oldukça az olduğu, bu kapsamda davalının “…” ibareli markası ile davacının “…” esas unsurlu markalarının ayırt edilemeyecek kadar benzer oldukları ve aralarında, davalı başvurusu kapsamındaki “hayvan bakım evleri hizmetleri” hariç olmak üzere, 43. sınıf hizmetler açısından iltibas tehlikesi bulunduğu,
Çekişme konusu ibare üzerinde öncelik hakkının taraflardan hangisine ait olduğu irdelendiğinde, dava konusu olayda, davacı taraf, dünyanın pek çok ülkesinde ve uluslararası marka ofislerinde tescilli … markalarına sahip olduğu, bu markaların tescili, 1994 tarihine kadar önceye dayanmakta olup, markaların çok uzun zamandır, dünyanın geniş bir coğrafyasında kullanılmakta olduğu, davacının tanıtım sitelerine 2011, 2012, 2013, 2014 yıllarında Türkiye’den de önemli sayılarda erişim gerçekleştiği, davacı otellerinde konaklayan Türk müşteri sayısı; 2012 yılında 7.024 kişi, 2013 yılında 11.687 kişi, 2014 yılında 12.985 kişi olarak gösterildiği, Türkiye’de otel işletilmemesi markanın Türkiye’de kullanılmadığı anlamına gelmediği, markanın teşebbüsün reklam ve tanıtımlarında kullanılmasının, internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde kullanılmasının da markanın kullanılması kapsamında olduğu ve davacının 2011 yılından itibaren reklam ve tanıtımlarının internet vasıtasıyla Türkiye’deki ilgili tüketicilere ulaştığı, sunulan delillerin, davacı kullanımının davalı başvurusundan daha önceye dayandığını, uzun bir zamana ve geniş bir coğrafyaya yayıldığını, önemli miktarda Türk vatandaşının da bu otellerden hizmet aldığını ortaya koyduğu, davalının, dava konusu marka başvurusuna konu marka üzerinde hak sahibi olabilmesi için, davacıdan daha öncesine ilişkin kullanımını gösteren deliller sunması gerektiği, davalının, önceye ilişkin kullanımını gösteren bir delil sunmadığı anlaşılmakta, bilakis bizzat davalı, kendi kullanımının 2013 tarihinden itibaren başladığını ifade ettiği, dosya kapsamında yer alan delillerden davacının KHK. m. 8/3 anlamında hakkının bulunduğu, bu hakkının dava konusu markanın başvuru tarihi olan 31.07.2012 tarihinden daha önceye dayandığı kanaatine varılmıştır.
Dava konusu marka başvurusunun yapıldığı sektörde, davacının çok eskiye dayanan, uzun süreli ve dünyanın geniş bir coğrafyasına yayılmış kullanımının olması davacının tanıtım sitelerine Türkiye’den de erişimin gerçekleşmesi nedeniyle aynı sektörde hizmet sunan davalının bugünkü teknik imkanlarla davacı markasından haberdar olmamasının mümkün olmadığı,internet aracılığı ile söz konusu markalardan haberdar olabilecek bir konumda olduğu, dünyanın geniş bir coğrafyasına yayılmış ve çok sayıda ülkede tescilli ve başvuru kapsamında bulunan sınıflarda hizmet sunan ve tescilli markaları bulunan davacı markasından aynı sektörde hizmet sunması nedeniyle bilebilecek konumda olduğu, her iki kelimenin aynı şekilde bir araya getirilmesinin tesadüf olamıyacağı,davalının başvuruda davacı markasından yararlanmak kastı ile kötü niyetle hareket ettiği ve kötü niyetle başvuruda bulunduğu, davalı tarafından da bu markanın bilindiği şeklinde yorumlanabileceği, her ne kadar EURO ve STAR kelimeleri yaygın kullanımı olan kelimeler ise de … olarak birleşik bir kombinasyon şeklindeki kullanım, sıradan bir kullanım olmadığı, bu bağlamda, davalının, sektörde bilinen bir markayı, hemen hemen aynen almak istemesi, kötüniyetli olduğu, başvuru kapsamındaki tüm hizmetler bakımından (hayvan bakım hizmetleri de dahil) YİDK kararının iptali ve hükümsüzlük sebebinin oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Neticeten, dava konusu … ibareli marka başvurusu ile davacının … markalarının benzer oldukları, davalının marka başvurusunun kapsadığı hizmet sınıfları ile davacı markalarının hizmet sınıflarının, “hayvan bakım evleri hizmetleri” hariç olmak üzere aynı/benzer olduğu, bu nedenle söz konusu markalar arasında, başvuru kapsamında yer alan “hayvan bakım evleri hizmetleri” dışındaki hizmetler açısından karıştırılma tehlikesi oluştuğu, davacının … markası üzerinde KHK. m. 8/3 anlamında öncelik hakkına sahip bulunduğu, dava konusu marka başvurusunun kötüniyetli olarak yapıldığı anlaşılmış, açıklanan nedenlerle aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptaline,
3-… sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
4-Alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 27,70TL harçtan düşümü 31,60 TL karar harcının davalılardan alınarak Hazineye gelir kaydına,
5-Davacı için AAÜT uyarıca 5.900,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan 44,40 TL Temyiz Karar Harcı, 218,50 TL Temyiz Yoluna Başvuru Harcı, 540,00 TL posta gideri, 1.500,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 2.302,90 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Davalıların yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
8-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 361. maddesi uyarınca tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.01/04/2021
Katip … Hakim …
¸ ¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.