Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/136 E. 2022/86 K. 24.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/136 Esas – 2022/86
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/136
KARAR NO : 2022/86
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 21/04/2021
KARAR TARİHİ : 24/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/03/2022
DAVA:
Davacı vekili 21/04/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla, müvekkilinin TÜRKPATENT nezdinde 2019/49480 sayılı “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun TÜRKPATENT resmi markalar bülteninde yayınlandığını; davalı şirketin 2007/24878, 2003/05566 sayılı ve “… merkez birliği şekil”, “… şekil” ibareleri markalarını gerekçe göstererek yaptığı itirazın kısmen kabulüne karar verilerek başvurunun 29, 30, 35. Sınıflardaki bir kısım mal ve hizmetler yönünden reddedildiğini, bu ret kararına karşı müvekkilin yeniden inceleme taleplerinin TÜRKPATENT … sayılı YİDK kararı ile nihai olarak reddedildiği ve aynı YİDK kararı ile davalının yeniden inceleme taleplerinin kısmen kabulüne karar verilerek başvurunun 30. Sınıftaki bir kısım mal ve hizmetler yönünden de reddine karar verildiğini, oysa müvekkilinin 1971 yılında kurulmuş bir kooperatif olduğunu, müvekkilinin “… … Kooperatifleri Birliği” şeklinde markasal kullanımlarının da bulunduğunu, müvekkilinin bugün 105 kooperatif ve 38bin üreticisi ile kendi ürünleri üzerinden faaliyet gösterdiğini, müvekkilinin www.koykoopizmir.com internet sitesinin sahibi olduğunu, dolayısıyla müvekkilinin “… …” ibaresi üzerinde 1971 yılından beri süregelen bir üstün hakkının bulunduğunu, müvekkilinin bu kullanımlarında yeşil renk ile oluşturulmuş el ele tutuşan kadın ve erkek figürlerinin de yer aldığını, müvekkilinin ayrıca 2019/49487 sayısı ile de gerçekleştirdiği bir başvurusunun mevcut olduğunu ve yıllardır kullandığı markasını bu başvuru ile koruma altına aldığını, müvekkili ürünlerinin gerek ülkemizde gerekse de Dünyada bilinir olduğunu, Türkiye’deki … kooperatiflerinin müvekkili sayesinde geliştiğini, müvekkili birliğin sofralık zeytin , süt ürünleri, zeytinyağı, yem ve un, et ürünleri, yaş sebze meyve ve diğer gıda ürünlerinde faaliyetlerinin olduğunu, davalı taraf markaları ile müvekkili marka başvurusunun her açıdan birbirinden farklı olduklarını, müvekkili markalarının öncelik hakkından dolayı korunması gerektiğini, davalıya ait 2019/68711 sayılı markanın müvekkili başvurusundan sonraki tarihi olması nedeniyle dikkate alınmadığını, müvekkilinin eskiye dayalı kullanım hakkı bulunduğunu, davalı yanca kullanılan marka ve logonun dahi müvekkiline ait olduğunu, müvekkilinin yıllardır üretim, satış ve danışmanlık faaliyetlerinde bulunduğunu, davalının aktif markasal kullanımlarının bulunmadığını, davalı Birlik tarafından uzun yıllardır müvekkilinin marka kullanımı ve faaliyetleri bilindiği halde davalının sessiz kaldığını, karşı tarafın kurulduğu günden bu yana müvekkili markasından haberdar olduğunu, müvekkilinin kullanımlarının tamamen iyi niyetli olduğunu, davalının bizzat müvekkili Birlikten ürün satın alımı dahi yaptığını, davalının 2010 yılında dahi müvekkili markasal kullanımlarından haberdar olduğunu, davalının markalarının tescil edildiği sınıflarda aktif kullanımlarının bulunmadığını, müvekkilinin markasındaki “…” ibaresinin markanın esaslı unsurunu oluşturduğunu, davalının önceki markalarında kullanım ispatı yapılan “bulgur, un ve erişte” mallarının zaten bulunmadığını, ayrıca kurulun “tereyağ” emtiası açısından da kullanımın olduğunu iddia etmesinin de usule aykırı olduğunu, müvekkili başvurusundan çıkartılan emtiaların tamamen ilgisiz emtialar olduğunu, oldukça sınırlı sayıdaki faturadan davalının “tereyağ” ürünlerinde ciddi markasal kullanımı bulunduğu yönünde kanaate varılmasının hatalı olduğunu, sadece 1900 TL tutarındaki satışların yeterli görülemeyeceğini, faturaların 2016 yılına dek uzandığını, dolayısıyla davalının oldukça az sayıda ve sınırlı olarak satış yaptığını, müvekkili markasından 30 ve 35. Sınıfta “ her türlü un, irmik ve nişasta” mallarının çıkartılmasının hukuka aykırı olduğunu, 2003/05566 sayılı ret gerekçesi markada bu sınıflar yer almadığı gibi 2007/24878 sayılı markada ise yine 35. Sınıfın yer almadığını, 30. Sınıfta ise hububat (tahıl) ve mamullerinin olduğunu belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptale karar verilmesini talep ve dava etmiş, davacı vekili 07/07/2021 tarihli ile taleplerini ıslah etmiş, yeniden sunduğu dilekçesinde ek olarak; “Davalı Birlik müvekkilden çok sonra yani 28 yıl sonra 1999 yılında kurulmasına rağmen Türk Patent ve Marka Kurumunda yaptığı itiraz ve beyanlarında 1971 yılında kurulduğunu beyan ederek hem müvekkil hemde resmi kurum olan Türk Patent ve Marka Kurumunu yanıltmıştır. Davalı Birliğin hukuka aykırı ve gerçek dışı beyan ve söylemleri nedeniyle müvekkilin her türlü yasal yollara başvuru hakları saklıdır.Davalı dilekçelerinde kendi tüzel kişiliği ile uzaktan ve yakından ilgisi olmayan bambaşka bir tüzel kişilik olan “Sınırlı Sorumlu Bir … ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri Merkez Birliği” ile kendisini ilişkilendirerek bu birliğin faaliyet ve yapılanmasını kendi yapılanması gibi anlatmıştır. Davalı kötüniyetli beyanları ile hem müvekkili hemde davalı kurumu yanıltmıştır. Oysaki davalının ünvanı “S.S. … ve Diğer Tarımsal Amaçlı Kooperatif Birlikleri Merkez Birliği” olup, 1971 yılında kurulan birlik ile kendisinin hiçbir suretle ilgisi bulunmamaktadır. Her iki tüzel kişiliğin kurucuları, ünvanları, yapılanması, kuruluş yılları tamamen farklıdır” şeklinde iddialarda bulunduğu görülmektedir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; verilen kurum kararının yerinde olduğunu, beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Diğer davalıya usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildiren tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş, yargılamaya katılmamıştır.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, davaya konu TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararı ile davacıya ait 2019/49480 kod nolu marka başvuru dosyası ve davalı …… MER. BİR. S.S’e ait marka tescil belgeleri getirtilmiş, taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, Türk Patent YİDK’nun … sayılı kararının iptali ile marka başvurusunun tescili istemine ilişkindir. YİDK kararının davacı başvuru sahibine 22/02/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 22/04/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 23/02/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Davalı yanın YİDK kararı neticesinde kurum tarafından yapılan değerlendirmeler sonucunda redde gerekçe markalarını “bulgur” ve “tereyağ” emtiasında kullandığı yönünde varılan kanaatlere ilişkin davacı yanca ileri sürülen iddialar kapsamında yapılan incelemelerde, davalı tarafça 29.11.2019 tarihli kullanım ispatı formu ekinde işlem dosyasına sunulan delillerinden markasal kullanımların hangi mal ve hizmetlerde olduğunu göstermeye elverişli mahiyetteki toplam 5 adet faturadan 4’ünün dikkate alınabilir olduğu, ancak faturalardaki ürün satış tutarlarının düşüklüğü gözetildiğinde, davalı yanın önceki tarihli markalarını, ciddi kullanımın ispatı için yeterli görülmesinin isabetli olmayacağı, bu durumda dava konusu başvurunun reddine gerekçe her iki markanın da SMK m. 6/1 kapsamında verilen ret gerekçesi  çerçevesinde dikkate alınabilir olmayacağı ve YİDK kararının tüm emtialar açısından iptali koşullarının meydana geleceği, mahkemece aksi yönde bir kanaate varılması ihtimaline binaen sunulan delillerin yeterli görülmesi durumunda ise bu delillerin “bulgur” ve “tereyağ” ürünleri açısından davalı yanın markalarının markasal etki yaratacak şekilde kullanıldığını göstermeye elverişli olarak görülmesini sağlayacağı, davacı yanın MDB tarafından verilen kararda “tereyağ” ürünü açısından kullanımı kabul etmediği ve bu hususa ilişkin olarak davalı yanın bir itirazının bulunmadığı Y İDK kararında da belirtildiği halde, YİDK tarafından yapılan değerlendirmelerde re’sen “tereyağ” ürünü açısından da davalı yanın markasal kullanımını ortaya koyduğu yönünde bir kanaate varılmasının “talep aşımı” olarak değerlendirilip değerlendirilemeyeceğinin usule ilişkin hukuki bir yorum gerektirmesi nedeniyle heyetimizce değerlendirilemeyeceği, bu hususun takdirinin Mahkemeye ait olduğu, Mahkemece YİDK kararında kabul edildiği haliyle kullanımın “bulgur ve tereyağ” ürünleri açısından mevcut olduğunun kabulü halinde dava konusu 2019/49480 sayılı marka başvurusu kapsamında YİDK kararı sonucunda nihai olarak reddine karar verilen mal ve hizmetlerden 29. Sınıftaki “kuru bakliyat” ürünleri; 30.sınıftaki “işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç.” Ürünleri; 35. Sınıftaki bu malların satışına yönelik “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kuru bakliyat. süt ürünleri (tereyağı dahil) işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf çavdar, pirinç malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” malları bakımından, taraf markaları arasında aynı tür ya da benzerlik düzeyinde bir emtia ilişkisinin mevcut olacağı, 30.sınıftaki “Makarnalar, mantılar, erişteler. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler” ve 35. Sınıftaki “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması makarnalar, mantılar, erişteler. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” açısından ise taraf markaları arasında bir emtia benzerliğinin zaten mevcut olmayacağı, Taraf markalarının her ikisinin de esas unsurunun “…” sözcüğü olmasından kaynaklı görsel, işitsel ve kavramsal olarak oluşan nihai algıları itibariyle, işaretler arasında BENZERLİĞİ TESPİT OLUNAN mal ve hizmetler bakımından ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalinin mevcut olacağı, Davacı yanın “…” ibaresi üzerinde evvelden beri süre gelen kullanımlarının, anılan ibarenin birliğe bağlı bir ortak marka olmasından kaynaklı olduğu, bununla birlikte söz konusu önceki fiili kullanımların davacı lehine bir hak oluşturduğunun kabulü durumunda dahi bu durumun sicilde kayıtlı önceki bir markanın varlığına rağmen, davacı lehine üstün bir hak sağlaması sonucunu meydana getirmeyeceği, ancak mezkur kullanımlarının hukuka uygun kullanımlar olarak kabulünü sağlayacağı…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “… …” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 29, 30, 35. sınıftaki ” SINIF 29: Kuru bakliyat. SINIF 30:Makarnalar, mantılar, erişteler. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç. SINIF 35: Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kuru bakliyat. Makarnalar, mantılar, erişteler. Her türlü un, irmikler, nişastalar, Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri, işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf çavdar, pirinç malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” mal ve hizmetlerin yer aldığı, itiraza mesnet markaların “… merkez birliği şekil”, “… şekil” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 27, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 44. sınıflardaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Dava konusu marka başvurusu kapsamında reddine karar verilen emtialardan 29. Sınıftaki “kuru bakliyat”ürünleri, her ne kadar bir tahıl grubu olan “bulgur” ürününden farklı gibi görünsede kuru bakliyat ve tahıl ürünlerinin, gıda- market sektöründe çoğu zaman aynı iktisadi kaynaklarca satışa konu edilen, tüketicilerin bir arada, aynı reyon/raflarda bulabileceği mallar oldukları, dolayısıyla anılan malllar açısından güçlü bir benzerliğin mevcut olduğu, keza yine 30.sınıftaki “işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç.” mallarının da tahıl grubu olarak “bulgur” emtiası ile aynı ürün grubu olduğu aşikardır. Dolayısıyla bahsi geçen bu mallar ve aynı malların satışına yönelik 35. Sınıfta yer alan “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kuru bakliyat. süt ürünleri (tereyağı dahil) işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf çavdar, pirinç malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” Hizmetleri bakımından redde konu emtialar ile davalı yanın “bulgur” ve ayrıca “tereyağ” emtiaları arasında doğrudan bir emtia benzerliği bulunmaktadır. Zira mal üreten işletmenin karineten ürettiği malı satışa da konu ederek ticari mevkiye çıkartacağı kabul edildiğinden doğrudan bir benzerlik ilişkisi bulunmaktadır. Bununla birlikte 30. Sınıftaki “Hububattan (tahıl) imal edilmiş çerezler, patlamış mısır, yulaf ezmeleri, mısır cipsleri, kahvaltılık hububat ürünleri,” mallarının ise karşıladıkları nihai ihtiyaçlar, tüketicilerin bu ürün grubunu olağan bir tahıl grubu gibi değil atıştırmalık bir ürün grubu olarak görmesi, bahsi geçen ürünlerin farklı satış ve pazarlama teknikleri ile, farklı reyon ve raflarda satışa konu edilmesi ve doğrudan işlenmş tahıl ürünleri ile iktisadi bir rekabet içerisinde olmayışı, bu ürünlerin üretici/dağıtıcı kaynaklarındaki farklılıklar nedeniyle doğrudan bir benzerliğinin bulunmadığı düşünülmektedir. Keza yine başvuruda reddine kararar verilen 30. Sınıftaki “Makarnalar, mantılar, erişteler. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler”açısından da yine bu malların, bulgur ya da terayağ ürünü ile salt gıda ürünü olmasından kaynaklı benzer olarak değerlendirilmesi mümkün olmayıp farklı ihtiyaçlara yönelik bu ürünler açısından bir emtia benzerliği tespit olunamamış, aynı şekilde bahsi geçen ürünlerin satışına yönelik 35.05 alt grubundaki hizmetler açısından da bir benzerlik tespit edilememitir.
Nihai olarak açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, davalı yanın 2003/05566 sayılı markasının “tereyağ”, 2007/24878 sayılı markasının ise “bulgur” emtiasında kullanıldığına kanaat getirilerek, başvuru kapsamındaki 29. Sınıftaki “kuru bakliyat” ürünleri; 30.sınıftaki “işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç.” Ürünleri; 35. Sınıftaki bu malların satışına yönelik “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kuru bakliyat. süt ürünleri (tereyağı dahil) işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf çavdar, pirinç malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” Mal ve hizmetleri açısından taraf markaları arasında emtia benzerliğinin mevcut olduğuna kanaat edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… …” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “… merkez birliği şekil”,”… şekil” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Bu ilkeler çerçevesinde dava konusu marka incelendiğinde “…- koop …” şeklindeki başvurunun tamamı yeşil renkte yazılmış üstte “…” ibaresi ve altta daha küçük karakterle yazılmış “…” kelimesinden oluştuğu, “…” ibaresinin ülkemizde bir şehir adı olması nedeniyle tek başına ayırt ediciliğe hazir olmayan bir coğrafi yer adı olduğu, dolayısıyla markanın bütünsel algısına ayırt edicilik adına ciddi bir katkı sağlamadığı, “…” ibaresinin ise “… kooperatifi/kooperatifleri” ibaresinin kısaltması olarak kullanılmış, uyuşmazlık konusu emtialar açısından ayırt ediciliği bulunan bir ibare olduğu sonucuna varılmıştır.
Davalı yanın markaları ise “… merkez birliği şekil” ve “… şekil” şeklinde olup her iki markanın sol kısmında el ele tutuşan bir kadın bir erkekten oluşan bir figüratif unsur ile bu unsurun hemen altında yazılmış “…” ibaresi ile bu logonun hemen yanında dava konusu marka ile aynı şekilde yazılmış “…” ibaresinin yer aldığı, davalı markalarından birinde altta daha küçük şekilde yazılmış “merkez birliği” ibarelerinin bulunduğu, “merkez birliği” ibaresinin tali nitelikte ve bütüne etkisinin zayıf olduğu, davalı yan markalarının bu haliyle esas unsuruun “…” ibaresi olduğu sonucuna varılmıştır.
Her iki taraf markasında da markasal nitelik arz eden ve ayırt ediciliği bulunan tek sözcük unsuru “…” ibareleridir. Dava konusu markada görsel anlamda figüratif herhangi bir unsur yer almamak ise de şekil ve sözcük unsurundan oluşan markalarda, tüketicinin algısında öncelikle yer edinen ibarenin sözcük olması nedeniyle markaların üçüncü kişilere aktarımında sözcük unsurlarının daha ön plana çıkacağı, bu haliyle her iki taraf markasının da birebir aynı şekilde “…” ibaresini esas unsur olarak ihtiva etmesinden ötürü, tüketicinin işaretler arasında fonetik, kavramsal ve görsel olarak güçlü bir benzerlik algısı edineceği, hatta dava konusu başvurudaki “…” ibaresini, önceki tarihli markanın “…” şubesi gibi algılamasının kuvvetle muhtemel olacağı sonucuna varılmıştır.
Nitekim ilgili tüketici, söz konusu markalar arasındaki belirli farkları algılamaya muktedir olsa bile, yukarıda anılanlar ışığında ve markaların kapsamındaki malların ayniyeti karşısında, markalar arasında ciddi bir bağlantı kurma olasılığı bulunmaktadır. Zira her iki markada da “…” ibaresi ortak unsur olup bu durum işaretler arasında görsel, işitsel ve kavramsal benzerlikler oluşturduğu gibi her iki taraf markasında da markalardaki sair ek unsurlar yeterli ayırt edicilik sağlamamaktadır. Sonuç olarak taraf markaları arasında başvuru kapsamında YİDK kararı neticesinde nihai olarak reddine karar verilen emtialardan 29. Sınıftaki “kuru bakliyat” ürünleri; 30.sınıftaki “işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf, çavdar, pirinç.” Ürünleri; 35. Sınıftaki bu malların satışına yönelik “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Kuru bakliyat. süt ürünleri (tereyağı dahil) işlemden geçirilmiş buğday, arpa, yulaf çavdar, pirinç malların bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” malları bakımından benzerlik bulunduğu, sair mallar bakımından ise salt gıda ürünü olmalarından kaynaklı bir ilişkinin ötesinde benzerliğin mevcut olmadığı, benzer görülen bu emtialar bakımından, taraf markaları arasında işaretler açısından da mevcut olan güçlü düzeyli benzerlik nedeniyle tüketicilerin bahsi geçen mal ve hizmetleri aynı iktisadi– idari kaynağa ait markalar olarak algılayabilecekleri, zira her iki taraf markasının da gıda ürünlerine yönelik olarak ticari mevkie çıkartılacağı göz önüne alındığında, ortalama bir tüketicinin, bakkal veya market gibi bu ürünlerinin satışının yapıldığı bir yerde, aynı reyonlarda ve hatta aynı raflarda söz konusu markaları taşıyan ürünler ile karşı karşıya kalacağı, bir an için tüketicinin birbirinden farklı iki ayrı marka karşısında olduğunu algılasa dahi bu algısında dava konusu markanın da davacı yanca piyasaya sürülmüş bir ürün olduğunu düşünebileceğini, dava konusu markanın bütün olarak özgün bir kurumsal kimlik edindiğinden bahsedilemeyeceği, karıştırılma ihtimalinin temelinde, makul miktarda ortalama tüketicilerin, bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde, herhangi bir sebeple bir bağlantı kurmasının yeterli olduğu, sonuç olarak dosya kapsamına sunulan emsal nitelikteki yargı kararlarının varlığı da göz önüne alındığında, emtiaların tamamında taraf markaları arasında benzerlik ve iltibas ihtimalinin mevcut olduğu sonucuna varılmıştır.
Ancak her ne kadar dava konusu marka ile itiraza mesnet markalar arasında görsel, işitsel, anlamsal olarak nihai algıları itibariyle, işaretler arasında benzerliği tespit olunan mal ve hizmetler bakımından benzer kabul edilmiş ise de; dava konusu marka başvurusuna karşı, davalı tarafça ileri sürülen itiraza dayanak bu markalara, davacı tarafça SMK m. 19/2 kapsamında kullanmama def’inde bulunulduğu, bunun üzerine davalı yanın işlem dosyası içerisine 29.11.2019 tarihli form ile birlikte markalarının kullanımına yönelik olarak birtakım delillerin sunulduğu görülmüştür. Sunulan bu delillerden davalı yanın markasal kullanımları ve bu kullanımların hangi mal/hizmet üzerinde olduğunu göstermeye elverişli deliller yalnızca satış faturalarıdır. Söz konusu faturalarda davalı yanın “… merkez birliği şekil”,”… şekil” marka örneğinin kullanıldığı, mezkur markasal kullanımların ağırlıklı olarak bulgur, un ve tereyağı ürünleri olmak üzere bazı gıda ürünleri açısından da satış yapıldığı gözlemlenebilmekle birlikte, dava konusu markanın başvuru tarihinden önceki tarihli olarak toplamda 4 adet faturanın ibraz edildiği görülmektedir. Sunulan bu faturaların tek bir alıcıya kesildiği, fatura içeriklerinde satışa konu edilen ürün miktarlarının çok yüksek seviyelerde olmadığı, ürünlerin gıda ürünlerine yönelik oluşu gözetildiğinde toptan ürün satımlarında dahi daha yüksek miktarlarda ürün alışverişi yapılmasının olağan bir beklenti olacağı, her ne kadar ciddi kullanım olarak kabul edilebilmesi için kullanım miktarının her zaman yüksek olması gerekmez ve bu durum ilgili piyasanın, inceleme konusu malların ve hizmetlerin özelliklerine göre belirlenmesi gerekmekte ise özellikle gıda sektöründeki ticari alım –satım yoğunluk ve sürekliliği gözetildiğinde dosya kapsamında sunulan delillerin ilgili piyasada ticari bir konum elde edebilmek, bu konumu sürdürebilmek veya en azından tüketici nezdinde ticari bir etki oluşturmak için yeterli görülmesinin isabetli olmayacağı değerlendirilmektedir. Neticede kullanım ispatı incelemesi sunulan deliller ile bağlı yapılması gereken bir inceleme olup re’sen araştırma ya da kişisel deneyimlere göre belirlenmesi mümkün değildir. Bizzat davalı kurumun “Kullanım İspatı İnceleme Kılavuzu” incelendiğinde de bazı sektörlere dönük kullanımlar bakımından hangi miktar ve sıklıktaki kullanımların yeterli görülebileceğine dair örnekler sunulmuş olup gıda sektörü için aranılan kriterin daha yüksek olarak belirlendiği görülebilecektir.
Hal böyleyken dosya kapsamına sunulan 5 adet faturadan yalnızca 4’ünün dikkate alınabilir oluşu, faturaların 2016 ve 2017 yıllarındaki satışlara yönelik oluşu, faturalardaki ürün satış tutarlarının düşüklüğü gözetildiğinde, davalı yanın önceki tarihli markalarını, ciddi kullanımın ispatı için yeterli görülmesinin isabetli olmayacağı kanaatine varılmıştır. Böyle bir durumda sunulan delillerin yeterli görülmemesi nedeniyle davalı yanın redde gerekçe markalarının kullanımları ortaya konulamamış olunduğundan SMK m. 6/1 kapsamında ileri sürülen itirazlarda da dikkate alınması mümkün olmayacağından, dava konusu başvurunun reddine gerekçe her iki marka açısından da benzerlik ve iltibas ihtimali incelemesi yapılması da mümkün olmayacağından ve redde gerekçe her iki markada da dikkate alınamayacağından verilen YİDK kararının da iptali için gerekli koşulların kendiliğinden oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kabulüne karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın Kabulüne,
2-TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptaline,
3-Alınması gereken 161,40 TL harçtan peşin ve ıslah ile alınan alınan 118,60 TL harcın düşümü ile 42,80 TL bakiye harcın davalılardan alınarak hazineye gelir kaydına,
4-Davacı vekili için AAÜT uyarınca 7.375,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
5-Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen 4.721,40 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.24/03/2022