Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/135 E. 2022/73 K. 03.03.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/135
KARAR NO : 2022/73

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 19/04/2021
KARAR TARİHİ : 03/03/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/03/2022
DAVA:
Davacı vekili 19/04/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin …. Sayılı ve “…” esas unsurlu seri marakaların sahibi olduğunu, markalarının tanınmış olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, 2020/01068 kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkili … Koleji’nin kurulduğu andan itibaren kuruluş amaçları doğrultusunda faaliyet gösterdiğini ve Türkiye’nin eğitimde adı geçen markalar arasında yer aldığını, “…” markasının bilinirliğini artırmak için fedakârlıktan kaçınmadığını, müvekkilinin 35. ve 41. Sınıflarda tescilli markalarının bulunduğunu ve bu markaların “…” ibaresini haiz olduğunu, “…” ibaresinin aynı zamanda işletme adı olarak kullandıklarını, “…” ibaresinin işletme adı ve tescilli marka olarak yoğun ve yaygın şekilde kullandıklarını, iş ve tanıtım evrakında sürekli ve kesintisiz biçimde gerçekleşen kullanımı sonucu “…” ibareli tanıtım işareti üzerinde korunması gereken bir hukuki durum kazandığını, müvekkilinin 1993 yılından beri eğitim ve öğretim hizmetlerinde tüm Türkiye’ye ulaşacak biçimde tanınmışlık vasfı kazandığını, müvekkilinin http:/ /….com.tr alan adının 2015 yılında kendi adına tahsis ettiğini, müvekkilinin bu alan adı üzerinde uzun yıllardır faaliyet göstermekte olduğunu, davalıya ait markanın müvekkilinin markaları ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu, itiraza konu markanın müvekkilinin markası ile aynı ve ilişkili ve hizmetler üzerinde tescil edilmek istendiğini, davalıya ait 2020 01068 sayılı markanın 41. sınıf kapsamındaki hizmetleri kapsadığını, dava konusu markanın müvekkilinin tanınmışlığı ve esas unsuru üzerinde eskiye dayalı kullanımdan doğan hak sahipliğini ihlal ettiğini, davalı adına tescilli markanın müvekkili adına kayıtlı alan adını ve diğer fikri mülkiyet haklarını ihlal ettiğini, belirterek dava konusu 2020/01068 başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı şirkete vekili cevap dilekçesinde özetle; Davalı vekili, davaya cevaplarında özetle; müvekkilinin dava konusu resmi marka başvurusundan sonra 7/24 esaslı olarak çalıştığını ve markanın tanındığını, resmi web sitesinin kurumsal olarak hizmete girdiğini, resmi tescillerden sonra com.tr uzantısını da aldıklarını, https://www…com.tr/ adresinin kurumsal olarak hizmet vermekte olduğunu, müvekkilinin dava konusu marka başvurusuna karşılık olarak 20.04.2021 tarihinde 2021/062889 numaralı “… bankası” marka başvurusu yapıldığını, bu başvurunun 19.04.2021 tarihinde yapılan ihtiyati tedbir talebinden 1 gün sonra yapıldığını, “…” kelimesinin kavramsal olarak evrensel bir terim olduğunu, 41. sınıfta birbirinden farklı yüksek sayıda … ibareli marka olduğunu, davacının tanınmış marka başvurularının TÜRKPATENT tarafından reddedildiğini, şirketlerinin kuruluş aşamasındayken uzun vadede bankacılık ve finansal alanda eğitimlere ağırlık vermek istediklerinden … ismini tercih ettiklerini beyan ederek; davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalı şirkete ait 2020/01068 başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 27/01/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…dava konusu marka ile davacının dayanak markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, davacının tanınmışlık düzeyine ilişkin iddialarını ispata elverişli delil sunmadığı ve taraf markaları arasında benzerlik ilişkisinin de bulunmaması karşısında dava konusu marka için davacının markalarının tanınmışlık düzeyinden kaynaklı bir tescil engelinin varlığından söz edilemeyeceği…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun 2020/01068 sayılı “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 41.sınıftaki “41. sınıf: Eğitim ve öğretim hizmetleri. Sempozyum, konferans, kongre ve seminer düzenleme, idare hizmetleri. Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama -hizmetleri dahil). Dergi, kitap, gazete v.b.gibi yayınların basıma hazır hale getirilmesi, okuyucuya ulaştırılmasına ilişkin hizmetler (global iletişim ağları vasıtasıyla anılan hizmetlerin sağlanması da dahil). Film, televizyon ve radyo programları yapım hizmetleri. Haber muhabirliği hizmetleri, foto- muhabirliği hizmetleri. Fotoğrafçılık hizmetleri. Tercüme hizmetleri.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markalardan dava konusu markadan önceki tarihli “….” Sayılı ve “…” esas unsurlu ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 16, 35, 25, 37, 38, 39, 41, 43.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu marka ile davalı mesnet markalarının 41. Sınıftaki mal ve hizmetler bakımından aynı/ benzer/ ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Söz konusu mal veya hizmetler, aynı veya benzer ihtiyaçları gideren, aynı amaca yonelen birbirini tamamlayan, aynı veya benzer satış yöntemleriyle tüketiciye sunulmaktadır
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak ve dava dilekçesinde bahsi geçen markaların standart karekterle yazılı “…” esas unsurlu ibarelerden oluştuğu görülmektedir.
Görsel benzerlik, kelime veya şekil markalarının görünüm olarak benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Görsel benzerliğin tespiti, markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için, tek başına yeterli olarak kabul edilebilir. Bilindiği üzere, kelime markaları söz konusu olduğunda, kelimenin yazım şekli değil kelimenin kendisi korunmaktadır. Bu nedenle, kelimenin büyük ya da küçük harfle ya da farklı yazım karakterinde yazılmış olmasının incelemeye etkisi yoktur. Kelime markalarında görsel değerlendirme; kelimenin uzunluğu /kısalığı, harf sayısı, harflerin dizilimi, kelime sayısı ve işaretlerin yapısı gözetilerek yapılmalıdır. Görsel değerlendirmede, kelimenin ilk kısmında oluşan benzerlik ya da benzememe durumu kelimenin son kısmına göre daha büyük öneme sahiptir. Bununla birlikte, görsel algı önce dışta bulunan elemanları ayırt ettiği için, son harf, kelimenin iç kısımlarında yer alan harflere kıyasla, daha büyük etkiye sahip olacaktır. Kelime markalarında, kelime yazıldığından farklı şekilde okunmadığı sürece (yabancı dillerdeki markalar), görsel ve işitsel benzerlik genellikle aynı anda ortaya çıkar. Bununla birlikte, kısa zaman aralığında gerçekleşen işitsel algıya kıyasla, görsel algının daha kesin ve tekrarlanan algılama imkânı sağladığı dikkate alınmalıdır. Bu nedenle, işaretler arasındaki görsel farklılıklar işitsel farklılıklara kıyasla daha fazla etkiye sahip olacaktır.
İşitsel benzerlik, kelime markaları telaffuz edilirken ortaya çıkan benzerlik halidir. İşitsel benzerliğin tespiti, bazı durumlarda tek başına markaların benzer markalar olarak değerlendirilmeleri için yeterli kabul edilebilir. Ancak, işitsel benzerliğin görsel benzerlikle yeterli düzeyde desteklenmemesi halinde markaların benzer markalar olarak değerlendirilmemesi de mümkündür.
Kavramsal (anlamsal) benzerlik, kelime veya şekil markalarının karşılık geldikleri anlam veya kavramlar bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Kelime markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği, temel olarak, farklı şekilde yazılı kelimelerin aynı veya farklı dilde aynı/ benzer kavramlara (anlamlara) karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir. Şekil markalarının kavramsal (anlamsal) benzerliği ise temel olarak, markalarda yer alan şekil unsurlarının aynı kavramlara karşılık gelmeleri durumunda ortaya çıkabilir.
Belirtilen bu açıklamalar doğrultusunda ve markaların bütünsel olarak karşılaştırılması ilkesi gereğince taraf markalarında “…” ibaresi ortak unsurdur. Bu ortak ibare Türkçe bir kelime olup “bir meslekte zaman ve çalışmayla elde edilen aşama, başarı ve uzmanlık” anlamına gelmektedir. Somut uyuşmazlık kapsamında çekişme konusunun dayanağı yapılan bu ibare, dava konusu markanın tescil edildiği ve davacının dayanak markalarının bir kısmı ile aynı benzer olan (dava konusu markanın tescil edildiği hizmetlerin tamamı) bakımından başarı ve uzmanlık ifade eder niteliktedir. Bu durum karşısında uyuşmazlığın dayandırıldığı “…” ibaresinin dava konusu markanın tescil edildiği ve dava konusu yapılan hizmetlerin tamamı için ayırt ediciliğinin zayıf olduğu sonucuna varılmıştır.
Zira bu ibare, çekişme konusu hizmetlerin uzmanlık düzeyinde olduğunu ifade eden ve herkesin kullanımına açık bir ibaredir. Bu nedenle taraf markalarının karşılaştırmasının ayırt ediciliği zayıf işaretlerin karşılaştırılmasına ilişkin esaslar (Avrupa Marka ve Tasarım Ağı Ortak Bildirgesi) doğrultusunda yapılması gerekmektedir. OHIİM (EUIPO) ve Birlik üyesi ülkelerin kamuoyuna duyurdukları “Ayırt Ediciliği Olmayan veya Zayıf Bileşenlerin Karıştırılma İhtimaline Etkisi””ne ilişkin Ortak Bildirge, birlik üyesi olmamakla birlikte kabul eden ülkelerden olmamız nedeniyle 02.01.2015 tarihinden itibaren ülkemizde de uygulanmaktadır. Ortak Bildirge’ye ilişkin genel ilkeler arasında; önceki tarihli markanın ayırt ediciliğinin bütün olarak değerlendirilmesi, önceki tarihli markanın ve sonraki markanın tüm bileşenlerinin ayırt edici niteliklerinin, markalarda ortak olarak yer alan unsurlara öncelik verilerek değerlendirilmesi, yer almaktadır.
Söz konusu Bildirge’de benimsenen 3 üncü hedef; “ortak bileşenler düşük seviyede ayırt edici özellik taşıyorsa, karıştırılma ihtimali üzerindeki etkisinin belirlenmesidir. Bu hedefe ulaşabilmek için uygulanacak ilkeler Bildirge’de açıklanmıştır. Bu ilkeler doğrultusunda markaların ortak olarak içerdikleri unsurun ayırt edici niteliğinin bulunmaması halinde; ortak olmayan unsurların markanın bütünsel olarak oluşturduğu izlenime etkisi hususuna odaklanılacaktır (ortak olmayan unsurların benzerlikleri, farklılıkları ve ayırt edici nitelikleri dikkate alınacaktır). Bildirge’de benimsenen ana kuralJ; ayırt edici niteliği bulunmayan bir unsurun markalarda ortak olarak yer almasının karıştırılma ihtimaline yol açmayacağıdır. İstisna ise; markalar birbirine benzer diğer şekil veya kelime unsurlarını içeriyorsa ve markaların bütün olarak izlenimi aynı veya yüksek düzeyde benzerse, karıştırılma ihtimali ortaya çıkacaktır.
Somut uyuşmazlıkta dava konusu hizmetler için ayırt ediciliği zayıf olan … ibaresinin yanı sıra davalı şirket markasında BANK ibaresine yer verilmiştir. Ayrıca bu iki ibare dava konusu yapılan davalı markasında bir bütün olarak … biçiminde yer almaktadır. Davacı markalarında ise çekişme konusu yapılan ortak unsurun dışında biçimindeki şekil unsuru veya sair sözcük (kolej, spor kulübü, üniversitesi, university, akademi koleji, college, genç gibi) unsurları yer almaktadır.
Davacının dayanak markalarından … kelimesinin tek başına tescilli olmamasının yanı sıra … ibaresinin davacının salt kelime unsurunu içeren markalarında … kelimesinin, çekişme konusu hizmetler bakımından çağrışımsal etkisi olan zayıf bir marka işareti olduğu tartışmasızdır. Ancak, “…” ibaresini içeren davacı markalarının tescilli olduğu da aşikârdır. Bu bağlamda … kelimesi zayıf marka olmakla birlikte, asgari bir korumayı da haizdir. Zira tescilli bir markanın hepten korumasız bırakılması ve serbest bir işaret gibi değerlendirilmesi mümkün değildir. Ancak Bildirge’de de belirtildiği gibi ayırt edici niteliği bulunmayan veya zayıf olan bir unsurun markalarda ortak olarak yer alması halinde, ortak olmayan unsurların markanın bütünsel olarak oluşturduğu izlenime etkisi hususuna odaklanılması ve ortak olmayan unsurların benzerlikleri, farklılıkları ve ayırt edici nitelikleri dikkate alınır. Somut olayda … ibaresinin dışında markaları birbirinden farklılaştıran en önemli unsur, davalı markasında yer alan “bank” ibaresidir. Ortalama tüketici … markasını gördüğünde bu markanın davacı markası dışında başka bir işletmeye ait olduğunu düşünür. Zira özellikle eğitim veya hizmet sektöründe bu tür farklı markalar yaygın olarak kullanılmaktadır. Bu noktada değinilmesi gereken bir husus da, karşılaştırma konusu markaların hizmet markaları olmasıdır. Tüketim malları özellikle kolayda mallar söz konusu olduğunda, hem günlük tüketime konu olmaları ve sıkça satın alınmaları, hem de göreceli ucuz fiyatlı olmaları, yaş ve eğitim seviyesi itibariyle toplumun tüm kesimlerine hitap etmeleri sebebiyle markaların karıştırılma ihtimali en yüksek seviyeye ulaşmaktadır. Oysa uyuşmazlık konusu hizmetler her zaman satın alınmayan hizmetler olduğu ve ortalama tüketicisinin de söz konusu hizmetlerin satın alma sürecinde daha dikkatli olacağı kabul edilmelidir.
Somut olayda, dava konusu markanın tescil kapsamındaki hizmetlerin tamamı, davacının hükümsüzlük talebine dayanak yaptığı önceki tarihli markalarının bir kısmının kapsamında bulunan bazı mallarla ve hizmetlerle aynı/aynı tür/benzerdir. Ancak, taraf marka işaretleri arasında ayırt ediciliği zayıf olan ortak unsur durumundaki “…” ibaresinin yanı sıra bulunan şekil veya sözcük unsurları nedeniyle farklılaşma söz konusu olup bu nedenle işaretler arasında benzerlik bulunmamaktadır. Başka bir ifadeyle karşılaştırılan markaların ilgili tüketici nezdinde bütünsel olarak ilişkilendirilmesi söz konusu değildir. Bu nedenlerle taraf markaları arasında davalı markasının tescil kapsamındaki hizmetlerin tamamı bakımından birbiri ile ilişkilendirilme ihtimali dâhil karıştırılma ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 80,70 TL harcın peşin alınan 59,30 TL harçta düşümü ile 21,40 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı için AAÜT uyarınca 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4-Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.03/03/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.