Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/128 E. 2022/144 K. 12.05.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/128
KARAR NO : 2022/144

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 09/04/2021
KARAR TARİHİ : 12/05/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 12/05/2022
DAVA:
Davacı vekili 09/04/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin 96/005244 sayılı “…+şekil” ibareli tanınmış markanın sahibi olduğunu, davalının, bu marka ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… kebap” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını aldığını, müvekkili markasının 43. Sınıf hizmetlerde, 169841 tescil numarası ile 1997 yılında tescil edilmiş olduğunu, 2017 23439 sayılı markanın müvekkili markasının aynısı olduğunu, 43. Sınıf bakımından bu markanın hükümsüzlüğü gerektiğini, davalının tescil ettirdiği marka ismini internette arattıklarında, müvekkilinin tescilli markasına ait restoranların çıktığını, müvekkilinin markasını 1958 yılından beri kullandığını, markalarının tanınmış hale geldiğini, dava konusu markanın bariz bir şekilde müvekkil markaları ile karıştırılabilir olduğunu belirterek, dava konusu … başvuru numaralı “… kebap” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Dahili davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davanın taraf ehliyeti olmayan adi ortaklığa yöneltilemeyeceğini, ayrıca … olarak faaliyet gösteren adi ortaklığın 09.03.2021 tarihli protokol ile tamamen dağıtılmış olup, dava tarihinde varlığının dahi mevcut olmadığını, müvekkillerin dava konusu marka üzerindeki gerçek hak sahibi olduklarını, müvekkillerinin babaları … tarafından 1959 yılında kurulan “… Kebap Salonu” unvanlı i şyerini, miras yoluyla intikal ederek, aynı adreste aralıksız ve düzenli olarak kullanmaya devam ettiklerini, huzurdaki uyuşmazlık ile hemen hemen aynı yönde çıkmış bir uyuşmazlıkta, markanın … tarafından kendi adına tescilini takiben, marka sahibi … tarafından, markanın dava dışı 3. Kişilere devir edilmesi sonucunda, markanın yeni sahibi tarafından müvekkiller aleyhine açılan marka hakkına tecavüz davası reddedilerek, müvekkillerin … Kebap markası üzerinde, öncelik hakkı ve gerçek hak sahibi olduklarının tespit edildiğini, Ankara …Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin … E., 2018/470 K. Sayılı ilamının Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 20. Hukuk Dairesinin … K. Sayılı kararı ile de onandığını, yine Ankara 5.FSHHM nezdinde 2021/23 D.İş dava dosyası üzerinden, müvekkillerin … Kebap ibaresinin kullanımının durdurulmasına yönelik ihtiyati tedbir ve delil tespiti talebi yapıldığını, anılan dosyada da davacı tarafın tedbir talepleri reddedildiğini, davacı yanın devir aldığı markayı, asıl hak sahiplerinin, 1959 yılından bu yana kullanmakta olduğunu bilerek markayı devir almış ise, basiretli bir tacir gibi davranarak, bu durumun getirdiği yükümlülüklere katlanmak zorunda olduğunu, davacının, marka üzerinde uzun süreli kullanıma dayalı hak sahibi olan davalı müvekkillerin hakkını engelleyemeyeceğini beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava davalıya ait … başvuru numaralı “… kebap” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 15/02/2022 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “…Dava konusu … sayılı marka başvurusu kapsamında 43.02 alt grubundaki “geçici konaklama hizmetleri” ile davacı yanın 169841 sayılı markası kapsamında yer alan 43. Sınıf hizmet grubunun benzer olduğu, başvuruda yer alan sair hizmetler bakımından taraf markaları arasında emtia benzerliğinin bulunmadığı, taraf markalarının her ikisinin de esas unsurunun “…” sözcüğü olmasından kaynaklı görsel, işitsel ve kavramsal olarak oluşan nihai algılar itibariyle, işaretler arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğu, davalı yanın “… kebap” ibaresi üzerinde evvelden beri süre gelen kullanımlarının, sicilde kayıtlı önceki bir markanın varlığına rağmen, davalı lehine üstün bir hak sağlamasının mümkün olmadığı…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun … sayılı “… kebap” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 43.sınıftaki “43.sınıf: Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, davacıya ait markanın ise 96/005244 sayılı “…+şekil” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 43.sınıftaki “Kebap salonu hizmetleri” mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu marka kapsamında 43.01 alt grubundaki “yiyecek – içecek sağlanması” hizmetleri yer almamakla birlikte 43.02 alt grubundaki “Geçici konaklama hizmetleri” ile davacı yanın tescilli markası kapsamındaki yiyecek – içecek sağlanması hizmeti sektörüne yönelik olduğu görülen hizmetin benzer olduğu, zira uygulamada da kabul gördüğü üzere pek çok yerdr günü birlik dinlenme yerlerinin açık alanlarının da yiyecek içeçek tüketen müşterilere hizmet verecek şekilde düzenlendiği belirtilmekte ve bu durum nedeniyle 43.01 ve 43.02 hizmetler arasında doğrudan bir benzerlik ilişkisinin varlığı tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… kebap” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı “…+şekil” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu marka incelendiğinde “… kebap” ibareli markanın herhangi bir figüratif unsur taşımaksızın oluşturulmuş bir kelime grubu markası olduğu, “kebap” ibaresinin ticaret hayatında “yiyecek- içecek hizmetleri” açısından sektörel bir kavram olduğu, dolayısıyla ayırt ediciliğinin bulunmadığı, bu haliyle dava konusu markanın ayırt ediciliği bulunan esas sözcük unsurunun “…” ibaresi olduğu değerlendirilmektedir.
Davacı yanın davaya dayanak markasında ise markanın sol kısmında aşçı figürü ile oluşturulmuş bir … görseline, bu figürün hemen sağında ise altlı üstlü yazılmış “… kebap” ibarelerine yer verildiği görülmektedir. Her ne kadar davacı markasındaki şekil unsuru da güçlü bir ayırt ediciliğe sahip görünmekte ise de tüketicinin bir markayı algılarken ve üçüncü kişilere aktarırken öncelikli olarak ayırt edici sözcük unsurları ile tanımlayıcı değerlendirildiğinde, davacı markasının esas unsurunun da yine “…” ibaresi olduğu, “kebap” sözcüğünün jenerik bir kavram olarak ayırt ediciliğe bi katkı sağlamadığı sonucuna varılmıştır.
Bu bağlamda tespiti gereken husus, davacı yanın önceki tarihli markası ile dava konusu marka arasında, ayniyet düzeyindeki benzerliği tespit olunan hizmetlerde, tüketici kitlesini yanılgıya düşürebilecek nitelikte bir benzerlik bulunup bulunmadığıdır. Kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın, önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Zira önceki markanın tek ve baskın unsurunun, bir bütün olarak sonraki markada da yer alması halinde, işaretlerin kısmen aynı oldukları ve ilgili tüketicide bu doğrultuda bir etki bırakacağı kabul edilmektedir.
Somut olaya bakıldığında da her iki taraf markasının da esaslı ayırt edici unsurunun “…” sözcüğü olduğu, bu kelimenin 43.sınıftaki “yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri” açısından ayırt edici vasfı bulunan bir sözcük olduğu, dolayısıyla anılan ibarenin ortaklığından kaynaklı olarak taraf markaları arasında görsel, işitsel ve anlamsal olarak çok güçlü bir benzerliğin mevcut olduğu, markalardaki sair unsurların bu benzerliği ortadan kaldırmaya yeterli bir etkiyi markalarda yaratmadığı sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla taraf markaları arasındaki benzerlik düzeyi ve “…” ibaresinin ilgili hizmetlerdeki ayırt edici vasfı itibariyle markaların karıştırılabilecek mahiyette sonuç doğurabileceği kanaatine varılmıştır.
Nitekim taraflar arasında görüldüğü anlaşılan ve marka hakkına tecavüz iddiaları temelindeki dosyalarda da davalının kullanımları ile davacı taraf markaları arasında karıştırılma ihtimeline yol açabilecek düzeyde bir benzerliğin mevcut olduğu tespit edilmiş olunmakla birlikte davalının, anılan ibare üzerinde önceden beri fiili ve markasal kullanımdan kaynaklı bir üstün hakkının mevcut olduğuna kanaat getirilmek suretiyle öncelik ilkesi gereği önceki tarihli tescilsiz kullanımların marka hakkına tecavüz iddiaları bakımından bir hukuka uygunluk sebebi teşkil ettiği belirtilmek suretiyle değerlendirmelerde bulunulduğu görülmektedir.
Bununla birlikte davalı tarafın “yiyecek içecek sağlanması hizmetleri”nde uzun yıllardır “… kebap” markası altında gerçekleştirdiği faaliyetlerinin mevcut olması ve buna bağlı dava konusu ibareyi 43.01. Sınıf “yiyecek – içecek sağlanması” hizmetleri ile sınırlı olarak tescilsiz ve hukuka uygun bir şekilde kullanmaya hakkı bulunduğu yönünde bir kanaate varılsa dahi davalının bu hakkının, dava konusu başvurunun, sicilde daha evvelden kayıtlı bir markaya üstün tutulması sonucunu meydana getirmeyeceği genel olarak doktrin ve yargı kararları ile benimsenmiş bir görüştür.
Dolayısıyla mevcut dosya kapsamında yapılan değerlendirme sicilde kayıtlı markaların öncelik sıralamaları üzerinden varılmış bir kanaate işaret etmekte olup gerçek hak sahipliği karinesi, hak sahibine, tescile konu işaretin aynısının veya karıştırılmaya yol açacak ölçüde benzerinin başkalarınca marka başvurusuna konu edilmesi halinde marka tescil başvurusuna itiraz etme ya da markanın tescili halinde hükümsüzlüğünü talep etme hakkı tanımakta ise de bu durum sicilde kayıtlı başka bir markanın varlığına rağmen, gerçek hak sahibine doğrudan tescil hakkı tanımamaktadır. Ancak bu durum gerçek hak sahibinin fiili anlamdaki kullanımlarının hukuka uygunluğu sonucunu da ortadan kaldırmayacaktır.
Buna göre taraf markalarının dava konusu markada yer alan “43. Sınıftaki “Geçici konaklama hizmetleri.” bakımından benzer tür hizmetleri kapsadıkları bir durumda karıştırılma ihtimalinin önüne geçilmesi adına karşılaştırılan işaretler arasında somut ve belirgin ayırt edici farklılıklar mevcut olması gerektiği, halbuki her iki taraf markasında da ortak ve ayırt edici tek sözcük unsurunun “…” kelimesi olduğu, kaldı ki tali unsurları itibariyle de markaların birebir aynı oldukları, dolayısıyla işaretler arasındaki benzerlik düzeyinin son derece yüksek olduğu, restoran ve konaklama faaliyetlerinin bir arada sunumunun yaygın bir uygulama olduğu, bu nedenle ilgili tüketicilerin taraf markaları ile ayn işletme bünyesinde karşı karşıya kaldığı bir durumda, davacı markasını taşıyan işletme ile dava konusu markayı taşıyan işletmenin aynı iktisadi kaynağa ait olduğunu düşünerek hareket edebileceği, bu durumun işaretler arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimalini de beraberinde getirebileceği kanaatine varılmıştır.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 620. maddesinde de; “Adi ortaklık sözleşmesi, iki veya daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleşmeyi üstlendikleri sözleşmedir.” denilmiştir.
Adi ortaklığın tüzel kişiliği olmadığı için, taraf ehliyeti de yoktur. Bu nedenle, adi ortaklığa ilişkin davalarda, adi ortaklığı oluşturan kişilerin taraf olarak hep birlikte hareket etmeleri zorunludur. Adi ortaklığa karşı açılan dava, diğer ortakların tümüne karşı yöneltilmelidir. Başka bir anlatımla, aktif ve pasif taraf ehliyeti tüm ortaklara aittir. Adi şirkette aksi kararlaştırılmadıkça işlerlik kazanan mülkiyet düzeni elbirliğiyle mülkiyettir. Bu açıdan ortaklar arasında mecburi dava arkadaşlığı vardır. Davacı vekili, hükümsüzlüğü istenen dava konusu … sayılı markanın sahibi olarak gözüken “Dilşat Baykan ve Ortakları” isimli adi şirketin tüm ortaklarını davalı olarak göstermiş ve davaya dahil etmiştir.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kısmen kabulüne, … sayılı markanın 43. Sınıf “geçici konaklama hizmetleri” emtiası ile sınırlı olarak hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın Kısmen Kabulüne,
2-… sayılı markanın 43. Sınıf “geçici konaklama hizmetleri” emtiası ile sınırlı olarak hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,
3-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
4-Alınması gereken 80,70 TL harçtan peşin alınan 59,30 TL harcın düşümü ile bakiye 21,40 TL karar harcın davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
5-Davacı için AAÜT uyarınca 7.375,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine
6-Reddedilen kısım itibariyle AAÜT uyarınca kendilerini vekille temsil ettiren dahili davalılar için 7.375,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak dahili davalılara verilmesine,
7-Kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak belirlenmesine, davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 2.607,10 TL yargılama giderinden payına düşen 1.303,55 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, kalanının davacı üzerinde bırakılmasına,
8-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 12/05/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.

Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 127,10.-TL
Posta Masrafı 180,00.-TL
Bilirkişi Masrafı 2.300,00.-TL
Toplam 2.607,10.-TL