Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/12 E. 2021/246 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/12 Esas – 2021/246
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/12
KARAR NO : 2021/246
DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 12/01/2021
KARAR TARİHİ : 24/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/06/2021

İDDİA:
Davacı vekili 12.01.2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … sayılı “…+şekil” ibareli markanın sahibi olduğunu, davalı şirketin, bu marka ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “….” ibaresini 06, 12 ve 35.sınıflarda marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddine karar verildiğini, oysa müvekkili olan şirketin ülke çapında tanınan bir firma olduğunu, müvekkili şirketin … firmasının üretmiş olduğu … markalarına ait motor, şanzıman ve diferansiyel yedek parçaları sattığını, ayrıca ticari araçların debriyaj grubu (baskı, balata, bilya, volan ve turbo), fren ve hava sistemi ürünleri, F.S.S. ve volan grubu ürünlerinde … firmasının bölge distribütörü olarak hizmet verdiğini, davalı şirket başvurusunun müvekkiline ait marka ile iltibas oluşturacak şekilde benzerlik gösterdiğini, iki marka ibarelerinin birbirinin aynısı olduğunu, halk tarafından karıştırılma olasılığı değil direk aynı marka olduğu kanaatine varıldığının açıkça ortada olduğunu, müvekkilinin tescilli markası ile davalı şirketin başvuru yaptığı markanın faaliyet alanlarının aynı olduğunu, müvekkili ile davalı şirketin faaliyet merkezlerinin aynı şehirde olduğunu, müvekkiline ait markanın emtialarının 12. ve 35. Sınıftaki mal/hizmetlerden oluştuğunu, davalıya ait marka başvurusunun da 6, 12 ve 35. Sınıftaki mal/hizmetleri içerdiğini, markaların mal/hizmetlerinin aynı/aynı tür ve bağlantılı olduğunu, markalar arasında yazı stili, grafik düzeni, renk farklılıkları ya da harf eklentileri ya da eksiltilmesi yoluyla yapılan değişikliklerin ayniyeti ortadan kaldırmadığını, müvekkili markasında yer alan “…” ve “…” kelimelerinin davalı şirket tarafından da kullanıldığını, yalnızca davalı tarafından araya kelime eklenerek tescil başvurusunda bulunulduğunu, davalı şirketin marka başvurusunun tescile bağlanması durumunda haksız rekabet oluşacağını, müvekkilinin tescilli markası için www…. isimli web site kurduğunu, 23.12.2020 tarihinden itibaren faal olarak sitenin kullanılmaya başlandığını, müvekkilinin ayrıca “….com.tr” ve “….com.tr” internet adreslerinden de internet aracılığıyla satış ve sipariş almakta olduğunu, müvekkilinin 2019 yılından itibaren “… … …” marka değerini arttırmak için ciddi maliyetler yaptığını, markanın değerinin tüketici gözünde iyi bir yer edinmesi amacıyla göndereceği kolilerin üzerine koruma bantı, etiket ve emniyet bantları hazırladığını ve bunları kullandığını, müvekkilinin kullandığı kutu ve kolilerin üstünde “…” kelimesinin ön planda olduğunu, YİDK tarafından verilen kararın iptal edilmemesi durumunda davalı şirketin haksız kazanç elde ederken müvekkilinin maddi ve manevi zarara uğrayacağını, 2019 yılından itibaren yapılan yatırım ve tanıtımların risk altına gireceğini, tüm hususlar birlikte değerlendirildiğinde davalı şirketin marka başvurusu ile müvekkili şirketin tescilli markasının ayırt edilemeyecek derecede benzerliğe sahip olduğunu, tüketici nezdinde iltibasa neden olmasının kuvvetle muhtemel olduğunu belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptaline ve … sayılı “… ……. …” ibareli markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle,açılan davanın haksız ve mesnetsiz olduğunu ve davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, dava konusu YİDK kararının usul ve kanuna uygun olarak verildiğini, davalının markası ile davacının redde mesnet markası karşılaştırıldığında ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel ve kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırılma ihtimali bulunmadığını, başvuruya konu marka örneğinde “… ……… ibarelerinin tamamı anlamsal ve görsel yönden bütünsel bir algı yaratacak şekilde ve slogan olarak kullanılırken itiraz gerekçesi markada “…” ibaresinin ön planda ve asli markasal unsur olarak yer aldığını, “… …” ibarelerinin ise geri planda tanımlayıcı tali unsurlar olarak kullanıldığını, markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığının açıkça ortada olduğunu savunarak, davanın reddini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili … Alüminyum Döküm İmalat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi’nin 1968 yılında kurulduğunu, küresel otomotiv sektörünün …. gibi önde gelen belirleyicileri ile katma değerli işbirlikleri yaparak ülkemize gerçek anlamda katma değer sunduğunu, müvekkilinin markasının “… ……… …” kelime kombinasyonundan oluştuğunu, kelime kombinasyonlarından oluşan başvuruların ayırt ediciliğinin tespitinde markayı oluşturan her bir kelimenin tek tek değerlendirilmesinin yeterli olmadığını, bu tür markalarda başvuruda yer alan kelimelerin bir bütün olarak ilgili tüketici kesimi üzerinde bıraktığı izlenimin dikkate alındığını, davacı taraf her iki markada da “…” ve “…” kelimelerinin mevcudiyetinin olmasının salt olarak ayırt ediciliğe engel bir durm teşkil ettiğini öne sürmüşse de bu durumun marka hukukunun ruhuna aykırılık teşkil ettiğini, markaların bütünsel, görsel, fonetik ve anlam bakımından farklı olduğunu, her iki ibarenin Türkçe’ye tercümesi incelendiğinde, davacıya ait “… … …” ibareli markanın “Güvenilir Teknik Parçalar” anlamına geldiğini, davalıya ait “… ……… …” ibareli marka başvurusunun ise “Güvenilir Parçalar…Güvenilir İş Ortakları” anlamına geldiğini, davacı markasının yalnızca nitelik içeren bir kelime kombinasyonu olduğunu, davalı müvekkilinin başvurusuna konu sloganda ise “…”, “…” Kelimeleri bir arada kullanılarak aliterasyon yapıldığını ve hayal gücü içeren apayrı bir kelime kombinasyonu oluşturulduğunu, davalı markasının böylelikle ayırt edici niteliğe sahip olduğunu, fonetik açısından bakıldığında ise davacıya ait “… … …” ibareli marka bir bütün olarak okunurken davalı müvekkiline ait “… ……… ….” ibareli markada “… …” ve … …” olarak iki ayrı baskın bölüm bulunduğunu ve bu anlamda markaların okunuş itibariyle birbirinden farklı olduğunu, bunun yanı sıra davacı markası bir kelime kombinasyonunun yanısıra bir logo içerirken davalı müvekkilinin tescil başvurusuna konu markasının yalnızca bir kelime kombinasyonu içerdiğini, bu açıdan da iki markanın görsel açıdan büyük bir farklılığa sahip olduğunu, görsel açıdan da karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığını, yani markaların anlamsal, işitsel ve görsel açıdan birbirinden farklı olduğunu, ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimali bulunmadığını, ayrıca ürünlerin hitap ettiği hedef tüketici kitlesinin de göz önünde bulundurulması gerektiğini, bu ürünlerin sanayinin sınırlı bir bölümünde iş yapan ve son kullanıcı olmayan tacir sıfatına sahip kişilere pazarlandığını, bu kişilerin sahip olduğu dikkat, özen ve tedbir seviyesinin ortalama dikkate sahip bir tüketiciden daha yüksek olacağını, ürünlerin hitap ettiği kitlenin yanı sıra ürünlerin özelliklerinin de ayırt edicilik açısından göz önünde bulundurulması gerektiğini, davalı müvekkilinin ürettiği ürünlerin gündelik yaşamda kullanılan veya sergilenen ürünler olmadığını, bu ürünlerin otomotiv sanayi için üretilen alüminyum döküm parçalar olduğunu, otomotiv üreticileri marka tesciline konu ürünleri tercih ederken bu ürünlerin teknik detaylarına son derece yüksek dikkat ve özen gösterdiğini, tüm bu hususlar göz önüne alındığında markalar arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, öte yandan davaya konu markalar aynı veya benzer olmadığı için davacının SMK 6/3 maddesinin uygulanabilirliğinin olmadığını, davacı taraf tescilsiz markası için değil tescilli bir markası için itirazda bulunduğu için bu hükmün somut olayda tescile engel bir ret nedeni olarak ileri sürülmesinin mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Dava konusunun tarafların üzerinde tasarrufta bulunabilecekleri hususlara ilişkin olduğu, davacı vekilinin 09.06.2021 havale tarihli dilekçesi ile davadan feragat ettiğini, feragat doğrultusunda karar verilmesini talep ettiklerini beyan etmiş; davalılar vekilleri 24.06.2021 tarihli celsede feragat nedeni ile davanın reddine karar verilmesini beyan etmiş; davacı vekilinin vekaletnamelerinde feragat ve kabul yetkilerinin bulunduğu görülmüş, feragat nedeniyle davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın feragat nedeni ile REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığını,
3-Davalılar AAÜT uyarıca için 5.900,00 TL vekâlet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
5-Taraflarca yatırılan gider avansından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hasaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekilinin yokluğunda, davalı vekillerinin yüzlerine karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.24/06/2021

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.