Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/118 E. 2021/335 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/118
KARAR NO : 2021/335

DAVA : Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 02/04/2021
KARAR TARİHİ : 07/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/10/2021
DAVA:
Davacı vekili 02/04/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … Sayılı ve “… gelsin+şekil”, “…+şekil”, “… gelsin …+şekil”, “… gelsin+şekil” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…+şekil” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa davacı …Ş.’nin 1990 yılında kurulduğunu, taşımacılık, kontrat lojistiği, dış ticaret, gümrük ve Tedarik zinciri yönetimi alanında 13 ülkede hizmet veren bir lojistik şirketi olduğunu, dava konusu … sayı ile 39. sınıfta tescili talep edilen “…” marka başvurusuna SMK 5, 6/1, 6/9 ve 18. maddeleri gereğince itiraz ettiklerini davacı tarafından yaratılmış ve davacı ile özdeşleşmiş markalara benzer olan “…” ibareli marka başvurusunun davacının tescilli olduğu hizmetler üzerinde tescil için başvurduğunu, söz konusu marka başvurusunun tescilinde markalar arasında halk tarafından karıştırılma ihtimali doğacağını, bu sebeple reddedilmesi gerektiğini, dava konusu “…” markasının davacıya ait tescilli ve başvurusu yapılmış “… gelsin”, “… gelsin …”, “…” ve “… gelsin” ibareli markaları ile karıştırılma ihtimali yaratacak düzeyde benzer olduğunu, davaya konu “…” ibareli başvurunun davacıya ait gerekçe markalardan “… gelsin” ibareli markadan tek farkının “…” ibaresi yerine eş anlamlısı olan “…” ibaresinin getirilmesi olduğunu, tüketicinin “…” ve “… gelsin” markalarına dikkatlerini yoğunlaştırdıklarında dahi markaların aynı olduğunu düşüneceğini, “… gelsin” ve “… gelsin” markalarının ayırt edilemeyecek derecede benzer olduğunu ve itiraz edilen markanın davacı markalarını akla getirdiği için seri marka izlenimi de oluşturduğunu, “… gelsin” marka başvurusunun davacının seri markalarına konu kök markayı taklit ettiğini, davacı markaları ile yakınlaşma benzeşme yolu ile iltibas tehlikesine ve bu suretle de haksız yarar sağlamaya yol açmaya çalıştığını, davacının ana markasını içeren “…” marka tescil başvurusunun reddedilmesi gerektiğini, markaların genel görünüm itibariyle karıştırılmaya yol açacak kadar benzer olduğunu, tüketicilerin söz konusu marka ile karşı karşıya geldiğinde dava konusu markayı davacı markası zannedeceğini ve markalar arası iltibas gerçekleşeceğini, markalardaki kelime unsurlarının tüketiciler tarafından öncelikli olarak algılanacağını, kelimelerde oluşan benzerliklerin ya da kelime olarak önde olan kelimelerin tüketici için büyük etkiye sahip olduğunu, tüketicilerin itiraza gerekçe marka “… gelsin”in bütün ibareleri ile aynı olan itiraza konu “…” markasını davacıya ait markalardan zannedeceğini ve hizmeti davacı şirketten aldığını sanarak hareket edeceğini, başvuruda “…” ibaresi yerine “…” ibaresini getirilmiş olmasının davacıya ait gerekçe markalardan farklı kılmadığını, herhangi bir ayırd ediciliğe sahip olmayan itiraza konu markayı davacı markalarına yakınlaştırdığını, davacıya ait markaların tescil ve başvuru kapsamında yer alan hizmetlerin davaya konu marka başvurusunun tescil talebinde bulunduğu emtialar ile aynı olduğunu, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetli oluşturulmuş olduğunu, kanunun aradığı yenilik ve ayırt edicilik niteliklerini haiz olmadığını belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…+şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu YİDK kararının yerinde olduğunu, Dava konusu markanın olduğunu, kelime, şekil ve renk kombinasyonlarından oluşan özgün bir tasarıma sahip olduğunu, renkli bir zemine ve kelime unsurunun üzerinde olacak şekilde logoya yer verildiğini, markada ilk yer alan unsurun arkasında bagaj kısmı gibi detayları olan farklı renklerden oluşan motosiklet süren çocuk görselli bu logo olduğunu, söz konusu logonun kelime unsurundan daha büyük olacak şekilde kaleme alınmış ve en üstte konumlandırılmış olduğunu, markanın tamamına bakıldığında altta siyah renkte gülen bir yüz ifadesine yer verildiğinin de görüldüğünü, söz konusu logolar ya da benzeri unsurların davacı markalarında yer almadığını, markadaki konumu ve kullanışı göz önüne alındığında genel görünümü doğrudan doğruya değiştiren bu baskın ve ayırt edici logonun ve renk unsurlarının incelemede göz ardı edilemeyeceğini, söz konusu logoları markanın esas unsurun bir parçası olduğunu, markada logonun yanı sıra turuncu renklerde kaleme alınmış “…” ibaresine yer verildiğini, tamlama şeklinde bir bütün olarak kullanıldığını, “…” ifadesi ile başladığını, okumanın soldan sağa doğru yapıldığı ve bu nedenle vurduğunun markanın ilk okunan baş kısmında olacağı gerçeği göz önüne alındığında markanın başında yer alan “…” ibaresinin vurguyu üzerinde taşıyacağını, markadaki kullanımı ve konumlandırılışı göz önüne alındığında esas unsuru konumunda olan ilk kelime ile davacı markalarında yer alan kelimelerin tamamen farklı olduğunu, markaların farklı seslerle başladığını, bu durumun markaları sadece görsel olarak değil işitsel ve anlamsal düzeyde de birbirinden ayırdığını, kaldı ki bütünsel olarak da “…” ibaresinin bir tamlama olarak kullanıldığını, farklı bir anlamsal bütünlük oluşturduğunu, davacı markaları ile benzer olmadığını, söz konusu markanın davacı markasından farklı bir birlik ve bütünsellik içerisinde tüketiciye sunulduğunu, incelemenin bu bütünsellik üzerinden yapılması gerektiğini, tüketicilerin markalar arasında ilişki kurmasının mümkün olmadığını, ortalama tüketicinin markaları karıştırmalarının mümkün olmadığını, yanlış bir yönlenme ile dava konusu markaya yönlenmeyeceklerini, aksinin kabulünün hayatın olağan akışına aykırı olacağını, … sayılı davacı markasının “…” harflerinin bir araya getirilmesinden oluştuğunu, davalı markası ile görsel işitsel ya da anlamsal açıdan benzer görülmesinin mümkün olmadığını, davacının … sayılı markasının 39. sınıfta yer alan çekişmeli bir kısım hizmetlerde tescilli olmadığının görüleceğini, davacının markalarının “… gelsin”, “… gelsin …”, “… gelsin” ibarelerinden oluştuğunu, markaların “… gelsin / … gelsin” ibaresinin yanı sıra başkaca kelime, şekil ve renk unsurlarını esas oluştur olarak ihtiva ettiğini, markanın başında kelime unsuru ile aynı boyda hatta nispeten daha büyük bir şekil unsuruna yer verildiğini, okumanın soldan sağa doğru yapılması nedeniyle markanın başında yer alan unsurun vurguyu üzerinde taşıyacağını, söz konusu şekil unsuru ya da benzerinin davalının markasında yer almadığını, yine markaların başında yer alan ilk kelimelerin farklı olduğunu, davalı markasında esas unsur olarak yer alan logo ve renk unsurlarına davacı markalarında yer verilmediğini, davacı markalarının dava konusu markadan farklı esas ve yan unsurları içerdiğini, bu durumun markaları görsel, anlamsal ve işitsel olarak ayırdığını, markaların bütünsel olarak farklı olduklarını, birbirinin serisi olarak algılanmayacağını, davacıya ait markalara zarar vermeyeceği ve sulandırmayacağını, bu nedenle SMK 6. maddede yer alan uygulama koşullarının gerçekleşmediğini, söz konusu markalar arasında çakışmanın “gelsin” gibi günlük ve ticari dilde yaygın kullanımı olan ayırt edici olmayan / zayıf bileşenlerde gerçekleştiğinin incelemede göz önüne alınması gerektiğini, zayıf bileşenlerin karıştırma ihtimali etkisi hususunda ülkemizin de kabul edip imzaladığı Nispi Red Nedenlerine İlişkin Ortak Uygulama Hakkında Ortak İletişim – Karıştırılma İhtimali başlıklı mutabakat metninin de değerlendirme yapılırken göz önüne alınması gerektiğini, bu metinde ayırt ediciliği düşük olan örtüşen bileşenden ziyade diğer unsurlara yönelmek gerektiğinin açıkça belirtildiğini, bu kapsamda ve yukarıdaki açıklamalar dikkate alındığında başvuru konusu markanın davacı markalarından yeterince farklılaştığının kabul edilmesi gerektiğini, YİDK kararının hukuka uygun olduğunu, davanın tüm yönleri ile reddini gerektiğini, davacının markalarının tanınmış olduğu iddialarının delillerle desteklenmediği ve varsayımdan öteye geçmediğini, başvurunun kötü niyetli bir başvuru olduğu yönünde kanaat olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle;Davalının “…” markasının davacı şirket adına tescilli markalara benzer olmadığını, anlam ve ifade bakımından benzerlik içermediği gibi tüketici nezdinde karıştırılma ihtimali yaratacak şekilde de benzer olmadığını, halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali bulunmadığını, markaların ilgili olduğu faaliyet alanı sebebiyle “gelsin”, “getir” gibi ifadelerin sektörel olarak kullanılan ortak genel ibareler olduğunu, TÜRKPATENT kayıtlarında 39. sınıf için tescilli markaların sorgulanması ile de bu durumun açıkça görüldüğünü, sektörel faaliyet ifade eden genel/ortak ibare olarak “gelsin” ibaresi içeren farklı marka sahipleri olan çok fazla sayıda marka bulunduğunu, benzerliği iddia edilen markalar bakımından asıl unsurun “gelsin” değil “…” “…” “…” ibareleri olduğunu, bu ibareler bakımından da hiçbir benzerlikten bahsedilemeyeceğini, zayıf bir marka tescil ettiren kişinin o marka ile normal koşullarda karıştırılma ihtimali oluşturabilecek benzer işaretlerin üçüncü kişiler tarafından kullanılmasına katlanmak durumunda olduğunu, mutlak bir korunma tanımayacağını, davalı markasının yenilik ve ayırt edicilik özelliklerini taşımada iddiasının da doğru olmadığını, Yargıtay kararlarının “tekel altına alınmasına izin verilmeyen tasviri ve vasıf bildirici sözcüklerden esinlenilerek oluşturulan markalar baştan itibaren zayıf marka konumundadırlar, bu tür markalar arasındaki iltibas tehlikesi yapılacak küçük bir değişiklikle bertaraf edilebilir” şeklinde olduğunu, buna göre davalı markasının ayırt edici niteliği olmadığından bahsedilemeyeceğini, davacı ile davalı şirket arasında sektörel ve ticari faaliyetleri bakımından herhangi bir ilişki olmadığını, davalının davacı markasından yararlanma kastının olmadığını, kötü niyetli tescil değerlendirmesi bakımında davacının iddiasını destekleyecek bir olgunun söz konusu olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şirkete ait … sayılı “…+şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 22/03/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 02/04/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 13/08/2021 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “… Dava konusu … kodlu “…” ibareli markanın kapsadığı 39. Sınıf “Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme,seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri.” emtiaları bakımından, davacı markalarının kapsamında yer alan 39.sınıf emtiaların aynı olduğu, taraf markaları arasında 6769 s. SMK md.6/1 anlamında halk nezdinde karışıklığa neden olacak derecede bir benzerliğin bulunmadığı ve markalar arasında iltibas ihtimalinin ortaya çıkmayacağı, davacının tanınmışlık iddialarının iş bu davada uygulanmasını gerektirecek şartların oluşmadığı, dava konusu marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığı yönünde takdirin Sayın Mahkeme’ye ait olduğu… ” ifade edilmiştir.
Davada uyuşmazlığın özü, davacıya ait … Sayılı ve “… gelsin+şekil”, “…+şekil”, “… gelsin …+şekil”, “… gelsin+şekil” ibareli markalarının, davalının … sayılı ve “…+şekil” ibareli başvurusu yönünden SMK’nun 6/1, 6/5, 6/9 hükümleri çerçevesinde tescil engeli olup olmadığı ve sonucuna göre … sayılı YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davalı şirketin 15/05/2020 tarihinde “…+şekil” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 39.sınıftaki bir kısım emtiaların yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davacının … Sayılı ve “… gelsin+şekil”, “…+şekil”, “… gelsin …+şekil”, “… gelsin+şekil” ibareli markaları ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince reddi üzerine, yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun … sayılı “…+şekil” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 39.sınıftaki “39 Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri. ” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise … Sayılı ve “… gelsin+şekil”, “…+şekil”, “… gelsin …+şekil”, “… gelsin+şekil” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamında 39.sınıftaki bir kısım mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, dava konusu … kodlu “…” markasının kapsamında bulunan “39.sınıf: Kara, deniz ve hava taşımacılığı hizmetleri ve kara, deniz ve hava taşıtlarının kiralanması hizmetleri, tur düzenleme, seyahat için yer ayarlama, seyahat ile ilgili bilet sağlama, kurye hizmetleri. Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Malların depolanması, paketlenmesi ve sandıklanması hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri.” ile davacının itiraza gerekçe … “… gelsin”, … “…”, … “… gelsin …” markalarının kapsamında yer alan 39. SINIF emtialar aynıdır.. Diğer yandan dava konusu marka kapsamında yer alan “39.sınıf: Araba parkları hizmetleri, garaj kiralama hizmetleri. Tekne barındırma hizmetleri. Boru hattı ile taşıma hizmetleri. Elektrik dağıtım hizmetleri. Su temin hizmetleri. Taşıt ve malları kurtarma hizmetleri. Çöplerin depolanması ve taşınması hizmetleri, atıkların toplanması ve taşınması hizmetleri.” ile davacının itiraz gerekçesi … “… gelsin” markası kapsamında yer alan 39. SINIF emtiaların aynı olduğu tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…+şekil” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı “… gelsin+şekil”, “…+şekil”, “… gelsin …+şekil”, “… gelsin+şekil” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Davalı adına 15.05.2020 tarihinde … no ile marka başvurusu yapılan markanın “…+şekil” kelime, renk ve şekil kombinasyonundan oluşan karma bir marka olduğu, kelime unsuru olarak “…” kelime öbeğinin yer aldığı, kelimelerin standart yazı karakteri, küçük harf ve turuncu renkle, bitişik halde, yan yana ve aynı puntoda yazıldığı; markada başkaca bir kelime unsurunun yer almadığı görülmüştür. Marka görselinde “…” ibaresinin alt kısmında, siyah renkle çizilmiş bir gülen yüz simgesinin yer aldığı, en üst kısımda ise arka kısmında açık kahverengi ile çizilmiş kurye kutusu olan yeşil renkli bir motor kullanan, yeşil kıyafetli, turuncu şapkalı bir insan figürünün yer aldığı görülmektedir. Markada kelime ve şekil unsurlarının bir bütün halde ayırt ediciliği sağladığı görülmektedir.
Davacıya ait, … kodlu “… gelsin+şekil” markası standart yazı karakteri, yeşil renk ve küçük harflerle, alt alta yazılmış “…” ve “gelsin” kelimelerini içerdiği, kelimelerin sol kısmında, markanın baş kısmında ise unsurunun kullanıldığı görülmektedir. Davacıya ait, … kodlu “…+şekil” markası standart yazı karakteri, yeşil renk ve küçük harflerle, “…+şekil” ibaresini içerdiği, bu ibarenin davacını “… gelsin” markasının sessiz harflerinden oluşturulmuş olduğu, kelimelerin sol kısmında, markanın baş kısmında ise şekil unsurunun kullanıldığı görülmektedir. Davacıya ait, … kodlu “… gelsin …+şekil” markası standart yazı karakteri, yeşil renk ve küçük harflerle, alt alta yazılmış “…” ve “gelsin” kelimelerini içerdiği, bunların altında gri renkle “…” kelimesinin yer aldığı, kelimelerin sol kısmında, markanın baş kısmında ise şekil unsurunun kullanıldığı görülmektedir. Davacıya ait, … kodlu “… gelsin+şekil” markası standart yazı karakteri, yeşil renk ve küçük harflerle, alt alta yazılmış “…” ve “gelsin” kelimelerini içerdiği, kelimelerin sol kısmında, markanın baş kısmında ise şekil unsurunun kullanıldığı görülmektedir. Dava konusu markanın ayırt edici karakterinin bir bütün halde “…” kelime öbeği, davacı markasının ayırt edici karakterinin ise “… GELSİN, “…”, “… GELSİN …, “… GELSİN” kelime öbeği olduğu görülmektedir.Her ne kadar taraf markaları GELSİN ibaresini ortak olarak içeriyor olsalar da,“gelsin” kelimesinin anlam itibariyle dilimizde yaygın bilinen bir kelime olduğu, günümüzde toplumun genelinde yaygın olarak kullanılan online alışverişlerin artışına bağlı olarak hacmi artan “taşımacılık” sektöründe birçok firma tarafından kullanılageldiği, “gelsin”, “getir”, “götür”, “yolla”, “gönder”…v.s. kelimelerinin bu sektörde oldukça yaygın kullanım alanına sahip olduğu da göz önüne alındığında özellikle bu hizmetler bakımından ayırt ediciliğinin görece düşük olduğu, dava konusu “…” markasının ayırt ediciliğinin şekil unsuru ile de desteklendiği, davacı markalarının ise yine ayırt edici şekil unsuru ile birlikte “… gelsin”, “… gelsin”, “…” kelimelerinden oluştuğu, ayırt ediciliği görece düşük olan “gelsin” ibaresi ile birlikte kullanılan “…” kelimesi ile “…” ve “…” kelimelerinin markaların genel olarak ayırt ediciliklerine etkisinin güçlü olduğu, taraf markalarının farklı sesler ile başladığı (… – …) – (… – …), bu seslerin benzer olmadığı, aynı veya benzer anlamı taşımadığı, taraf markalarının içerdikleri baskın şekil unsurları neticesinde farklı görünümlere sahip olduğu, tüm bu unsurların bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde markaların genel itibariyle farklılaşmasına yetecek düzeyde bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Dava konusu “…” markası bir bütün olarak değerlendirildiğinde, davacının “… gelsin”, “… gelsin …”, “…” ve “… gelsin” ibaresini haiz itiraz gerekçesi markalarına benzerlik teşkil etmediği kanaatine varılmıştır. Somut olayda, davacı markasında yer alan “gelsin” kelimesinin görece ayırt ediciliğinin düşük olduğu kanaati çerçevesinde değerlendirme yapıldığında, davalının “…” ibareli markasının, davacının “… gelsin, “… gelsin” kelimesini haiz markalarından farklı ve yeni bir marka olduğu, davacının seri markalarından farklı bir marka olduğu, tüketicilerin de markaları bu şekilde algılayacakları, işletmeler arasında herhangi bir şekilde ilişki kurmayacağı, markaların aynı ticari kaynaktan geldiğini düşünerek hareket etmeyeceği kanaatine varılmıştır. Dava konusu başvurunun hem 5.madde hem de 6.madde anlamında ayırt ediciliğini sağladığı kanaatine varılmıştır. Bu anlamda,ortalama tüketiciler nezdinde markalar arasında çekişme konusu 39. sınıf hizmetler bakımından karıştırılma ihtimali de dahil iltibas ihtimali bulunmadığına kanaat getirilmiştir.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalılar için AAÜT 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.07/10/2021
Katip …
¸

Hakim …
¸

¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.