Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/108 E. 2021/410 K. 16.12.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/108
KARAR NO : 2021/410

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali, Marka Hükümsüzlüğü)
DAVA TARİHİ : 26/03/2021
KARAR TARİHİ : 16/12/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/12/2021
DAVA:
Davacı vekili 26/03/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin “… ….” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… çiftliği” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa müvekkillerinin “…” ibareli tanınmış markaların sahibi olduğu, bu markaları uzun süre kesintisiz bir şekilde kullanarak meşhur ve maruf hale getirdiğini, davalının … sayılı “… ÇİFTLİĞİ” başvurusunun, müvekkili markaları ile iltibas teşkil ettiğini, müvekkilinin “…” markalarının mahkemelerce tanınmış kabul edildiği gibi davalı kurum nezdinde de tanınmış markalar sicilinde kaydı bulunduğunu, müvekkili markalarının çok sayıda ülkede tescilli olduğunu, dava konusu markanın da “…” ibaresini taşımakta olduğunu, bu nedenle anılan markada da vurgunun “…” ibaresi üzerinde olacağını, “…” ibaresini gören tüketicinin “…” ibaresine dair önceden edindiği izlenimler ile dava konusu markayı da müvekkili şirketlerin bir markası olarak algılayacağını, başvuruda hem görsel hem de işitsel olarak tüketicinin dikkatini çekecek ve kulağında kalacak unsur “…” ibaresi olacağını, dava konusu markanın müvekkili markalarının serisi gibi algılanacağını, davalının “…” ibaresinin kanunu dolanarak tescil ettirmek istediğini, “…” ibaresinin başına eklenen “…” ibaresi ile sonuna eklenen “çiftliği” ibaresinin markaya herhangi bir ayırt edicilik katmadığı, üçüncü şahıslarca … veya … kelimesinin arkasına veya önüne yapılacak ufak tefek ilavelerle oluşturulacak benzeri ibarelerle yapılacak tescil taleplerinin kabulü halinde, bu şahısların, müvekkili şirkete ait … markasının itibar ve tanınmışlığından faydalanılarak haksız kazanç sağlayabileceklerini, taraf markalarının ayırt edilemeyecek kadar benzer olduklarını, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, “…” ibaresine yapılan eklemelerin markalar arasındaki karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırmayacağını, mahkemelerce verilen kararlarda ….” gibi markalar ile müvekkili markalarının benzer görüldüğünü, başvurunun aynı zamanda mutlak ret nedenleri uyarınca da reddinin gerektiğini, müvekkilinin aynı zamanda önceye dayalı kullanımlar ve üstün hak sahipliğinin de bulunduğunu, davalının kötü niyetli olduğunu ve bu nedenle de başvurunun reddinin gerektiğini belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “… çiftliği” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu YİDK kararının yerinde olduğunu, alınan kararlar ve yapılan işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı şahıs vekilinin dosya kapsamına yazılı bir beyan sunmadığı ancak ön inceleme duruşmasına katılarak davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şahsa ait … sayılı “… çiftliği” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 01/02/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 26/03/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 26/11/2021 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “… Dava  konusu … sayılı başvuru kapsamında yer alan 29. Sınıf malların tamamı bakımından taraf markaları arasında aynı – aynı tür bir emtia benzerliğinin mevcut olduğu,  davacılara ait markaların tamamının esas unsurunun münhasıran veya birtakım ek unsurlar ile birlikte “…” ibaresi olduğu, dava konusu markada ise esas unsurun “…” olduğu, anılan işaret ile davacı markalarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak bıraktıkları bütünsel algı itibariyle sahip oldukları benzerlik düzeyinin “…” markaları ile ilgili dosya kapsamına da emsal olarak sunulan çok sayıda mahkeme kararının varlığı da göz önüne alındığında, iltibasa neden olabileceği, davacılara ait “…” markalarının tanınmış markalar statüsünde korunmakta olduğu, bu tanınmışlığın hususiyetle gıda sektörüne yönelik olduğu, gıda seköründe davacı markalarının sahip olduğu bu ayırt edicilik ve sektörel bilinilirliğinin, iltibas ihtimali değerlendirmelerinde, bu ihtimali kuvvetlendirici bir unsur olarak yorumlanması gerektiği, davacı yanın 6/3 ve 6/6 maddeleri kapsamında ek bir korumadan yararlanamayacağı…” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun … sayılı ve “… çiftliği” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 29.sınıftaki ” 29.sınıf: Et, balık, kümes ve av hayvanlarının etleri ile her nevi işlenmiş et ürünleri. Kuru bakliyat. Hazır çorbalar, bulyonlar. Zeytin, zeytin ezmeleri. Hayvansal kaynaklı sütler; bitkisel kaynaklı sütler; süt ürünleri (tereyağı dahil). Yenilebilir bitkisel yağlar. Kurutulmuş, konservelenmiş, dondurulmuş, pişirilmiş, tütsülenmiş, salamura edilmiş her türlü meyve ve sebzeler, salçalar. Kuru yemişler. Fındık ve fıstık ezmeleri, tahin. Yumurtalar, yumurta tozları. Patates cipsleri.” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise “… sayılı markaların koruma kapsamında 29.sınıftaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, davacıların aynı gruba bağlı farklı tüzel kişiliğe haiz şirketler olarak, 29. Sınıf mal grubunda kendi aralarında bir ayrıma gittikleri ve bu ayr ım neticesinde 29. Sınıftaki “et ve et ürünleri” olarak tanımlayabileceğimiz grubun genel olarak … Entegre Et firmasına ait markalarda, aynı s ınıfta yer alan sair malların ise … Süt Mamulleri firmasına ait markalarda kaldığı görülmektedir. Bu kapsamda temsili olarak yer verilen markalar doğrultusunda yapılan karşılaştırmada da dava konusu başvuru kapsamında 29. Sınıfta yer alan tüm emtiaların, davacılara ait önceki tarihli markalar kapsamında aynı sınıfta yer alan emtialar ile aynı, aynı tür ya da benzer nitelikte, benzer ihtiyaçları karşılayan, aynı tüketici kitlesine hitap eden, birbirlerini tamamlayan, birbirleri yerine ikame edilebilir nitelikteki gıda ürünleri oldukları tespit edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… çiftliğ ” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı “… …şekil” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Markalar karşılaştırılırken görsel, sesçil (fonetik) ve kavramsal (semantik) açılardan taraf markalarını oluşturan işaretlerin benzer olup olmadıkları hususunun bütüncül bir bakış açısıyla ele alınması ve yine markalar kapsamındaki mallar/hizmetler yönünden markaların benzer olup olmadıkları konularının bir bütün olarak değerlendirilmesi neticesinde tespit edilebilir bir durumdur. Buna göre işaretler arasında görsel benzerlik karşılaştırması yapılırken markalara konu yazı ve işaretlerin konumlandırılma şekilleri ile harf sırası, yazım karakterleri gibi göze çarpan özellikleri dikkate alınmalıdır. Sesçil benzerlikte esas alınması gereken husus ise markaların ortalama tüketici kitlesi tarafından kendi lisanlarındaki okunuş şekli olup, sesçil benzerlikte de önemli hususun markaların başlangıç kısımları olup fonetik açıdan benzer sesler çıkarılarak okunuş şekli dikkate alınmalıdır. Markaların kavramsal açıdan benzerliklerinin karşılaştırılmasında da, markalara konu sözcüklerin tescil kapsamındaki ortalama tüketici kitlesinin bakış açışı ve o sözcüklere kendi lisanlarında bir anlam verip veremeyecekleri hususu dikkate alınmalıdır.
Bu genel tespitler çerçevesinde dava konusu marka ele alındığında başvurunun, fonda yumurta görselini andırır elips şeklinde içi boş bir geometrik figürün orta kısmına yatay olarak yerleştirilmiş yine yeşil renkli bir kuşak ve bu kuşak üzerinde her biri birbirine eş boyutta yazılmış harflerle oluşturulmuş üstte “…” altta “ÇİFTLİĞİ” ibarelerinin beyaz renkte yazımı ile meydana getirilmiş bir şekil ve sözcük markasıdır. Bununla birlikte markadaki şekli unsurların ayırt edicilik açısından güçlü görsel özellikle sahip olmadığı ve evleviyetle söz görünümden yüksek sesle konuşur ilkesi uyarınca, tüketici nezdinde markadaki dikkat çekici unsurların sözcük unsurları olacağı, “…” ibaresinin günlük dilde kullanımı bulunan ve herkesin anlamını bildiği “…” ve “…” kelimeleri ile oluşturulmuş bir ibare olduğu, her iki ibarenin de ilgili bütünde bağımsız varlıklarını koruduğu, keza yine “çiftliği”, ibaresinin de “çiftlik” kelimesinin çekimlenmiş hali olduğu, çiftlik sözcüğünün özellikle gıda ürünleri açısından doğal, organik, köy ürünleri/geleneksel ürünleri ifade etmek için yaygın kullanımı bulunan ve ayırt ediciliği son derece zayıf bir ibare olduğu gibi yine işletmelerin kendi üretim çiftliklerinin bulunduğu algısını tüketiciye vermek amacıyla da kullanımı bulunan bir ibare olduğu değerlendirilmektedir. Bu anlamıyla ayırt ediciliğinin son derece zayıf olduğu. Bu bağlamda dava konusu markadaki ayırt edici gücü yüksek öncelikli unsur “…” ibaresi olmakla birlikte tüketicinin markayı tamlamanın bütünüyle yani “… çiftliği” olarak da algılayabileceği sonucuna varılmıştır.. Davacılara ait markalara bakıldığında ise her iki davacının da “…” esas unsurunu taşıyan çok sayıda markalarının bulunduğu, davacıların aynı markalar bazında emtia ayrımına giderek pek çok marka görselini ortak olarak tescil ettirdikleri, davacılar markalarında yer alan ek unsurların genel anlamda tali nitelikte unsurlar oldukları, “…” ibaresinin münhasıran, düz kelime markası olarak kullanımları bulunduğu gibi şekil unsuru ile birlikte de tescillerinin bulunduğu, bununla birlikte nihai anlamda davacılar markalarının her birinin esas unsurunun da “…” kelimesi olduğu değerlendirilmektedir. Bu bağlamda somut uyuşmazlık bakımından tartışılması gereken husus davacılara ait “…” esas unsurunu taşıyan markalar ile dava konusu markadaki asıl korunmak istenilen unsur olduğu değerlendirilen “… ÇİFTLİĞİ” ibaresi arasında, 29. sınıf emtialar bakımından, ilgili ortalama tüketici algısında işaretlerin birbirleri ile karıştırılma ihtimallerinin mevcut olup olmadığının, bu hususa ilişkin dosya kapsamına emsal olarak sunulan Yüksek Mahkeme kararları da gözetilmek kaydıyla, değerlendirilmesi gerektiği düşünülmektedir. İşbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerekmektedir.
Önceki markanın tek ve baskın unsurunun, bir bütün olarak sonraki markada da yer alması halinde, işaretlerin kısmen aynı oldukları ve ilgili tüketicide bu doğrultuda bir etki bırakacağı kabul edilmektedir. Bir markanın önceki markaya eklenmiş bir diğer kelimeden oluşması iki markanın benzer markalar olduğu yönünde bir göstergedir.”
Buna göre iltibas ihtimalinin varlığı için önemli olan, önceki markanın, sonraki marka içerisindeki kullanımında bağımsız ayırt edici karakterini koruyup korumadığıdır. “…” ibaresi kelime anlamı olarak “yerden kaynayarak çıkan su, kaynak” anlamına gelen ve bu anlamda özellikle günlük tüketime uygun içme suları açısından sektörde faaliyet gösteren pek çok firmaca kullanılmak istenilen ve özünde içme suları açısından da sahip olduğu bu kavramsal karşılık nedeniyle ayırt edici niteliği çok da yüksek olmayan bir ibaredir. Bununla birlikte davacıların, çok uzun yıllardır ticaret hayatında “…” esas unsuruna haiz markalar ile var oldukları ve bu ibareyi taşıyan çok sayıda tescilli markanın da sahibi oldukları görülmektedir. Kaldı ki uyuşmazlık konusu emtialar hususiyetle 29. Sınıfa ilişkin olup “…” kelimesinin anılan emtialar bakımından zaten yukarıda ifade edilen kapsamda bir anlam ilişkisi de bulunmamaktadır. Gerek davacı yanca belirtilen emsal yargı kararlarında gerekse de TÜRKPATENT sicil kayıtlarından davacıya ait “…” markalarının tanınmış olduğu, dolayısıyla davacıların bu tanınmış marka ailesi etrafında yarattığı bir seri marka zincirin bulunduğu görülmüştür. Bu anlamda davacının taraf markaları kapsamında yer alan emtialarda tanınmış bir marka ailesinin var olduğu da göz ardı edilmemelidir. Dava konusu marka ise “…”, “…” ve “ÇİFTLİĞİ” kelimelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş bir markadır
Yukarıda da belirtildiği üzere her … ve … kelimelerinin bir araya getirilmesi ile oluşturulmuş markada, kelimeler sahip oldukları bağımsız anlamlarını yitirmemişlerdir. Bununla birlikte dava konusu markanın bir bütün olarak “…” isimli bir yerde bulunan “çiftlik” işletmesini işaret eder nitelikte bir kavramsal mesajı da ortalama düzeyde zeka seviyesine sahip herhangi bir tüketiciye vereceği aşikardır. Başka bir ifadeyle tüketici, “…” ibaresini bir bütün olarak algıladığından, zihninde anılan ibarenin bir yer adı olduğu yönünde algı edinmesi muhtemel olacaktır. Ancak ülkemizde “…” ibaresinin birçok farklı ilde (Bayburt, Konya, Manisa vs) bulunan bir yer adı olduğu görülmekle birlikte bilinen bir yer adı olduğu noktasında herhangi bir bilgiye erişilememiştir. Yüksek Mahkeme kararlarında, “…” ibaresinin içinde geçtiği coğrafi yer adları ile ilgili olarak, tüketicinin bu yer ibareleri bir yer adı olarak algılama eğiliminin, davacı markaları ile anılan ibare arasında bir bağlantı kurma eğiliminden daha düşük olacağı, başka bir ifadeyle karşı karşıya kaldığı bu işaretlerin iktisadi kaynağı noktasında yanılgı yaşayabileceğinin vurgulandığı görülmektedir.
“Davacı vekili, müvekkillerinin TPMK nezdinde tescilli “…” ibareli çok sayıda markaları olduğunu, davalı şirketin “… içiniz rahat olsun” ibareli marka tescil başvurusuna müvekkilinin itirazının önce davalı Kurumun Markalar Dairesi Başkanlığı, ardından YİDK tarafından reddedildiğini, davalı başvurusunun müvekkiline ait olan ve tescil edilmek istenen sınıfta ayırt edici unsur haline gelmiş olan “…” ibareli markaları ile iltibasa sebebiyet verecek derecede benzer olduğunu, başvurunun tescili halinde davalı şirketin müvekkiline ait markanın tanınmışlığından haksız yarar elde edeceğini, müvekkiline ait “…” ibareli markanın tanınmışlığı nedeniyle başvurunun, farklı sınıflarda dahi tescil edilemeyeceğini ileri sürerek TPMK YİDK’in … sayılı kararının iptalini, başvuruya konu “… içiniz rahat olsun” ibareli markanın tescili halinde hükümsüzlüğünü dava ve talep etmiştir. Mahkemece, iddia, savunma, toplanan deliller ve tüm dosya kapsamına göre, davanın kısmen kabulüne, TPMK YİDK’in … sayılı kararının başvuruda bulunan ”Kaynak suları” ürünleri hariç diğer gruplar yönünden iptaline, YİDK iptali ile ilgili fazlaya dair talebin reddine, hükümsüzlük talebinin kısmen kabulü kısmen reddi, ile davalı şirket adına tescilli 2010/07871 sayılı “… İÇİNİZ RAHAT OLSUN” ibareli markanın 32. sınıfta kaynak suları hariç diğer gruplar yönünden hükümsüzlüğüne, hükümsüzlük ile ilgili fazlaya dair talebin reddine dair verilen kararın taraf vekillerince temyizi üzerine karar Dairemizce gerekçe ilavesi suretiyle onanmıştır.”
Somut olayda da ilgili yargı kararlarını göz önüne almak suretiyle bir değerlendirme ve inceleme yapıldığında, gerek dava konusu markanın gerek davacılar markalarının ortak olarak “…” ibaresinin taşıdıkları aşikardır. “…” ibaresinin coğrafi bir yer adı olduğundan bahisle, davacı yanın, özellikle tanınırlığının bulunduğu gıda ürünlerinde, anılan ibarenin tesciline katlanılması gerektiği yönünde bir kanaate varılması, anılan ibarenin bilinen ve meşhur bir yer adı olmaması nedeniyle ortalama bir tüketicinin anılan ibareyi bir yer adı olarak değil de markasal olarak algılayacağı düşünüldüğünden mümkün görülmediği sonucuna varılmıştır.
Nitekim benzer bir uyuşmazlıkta Yüksek Mahkemenin, “…” ve “DAĞPINARI” ibareleri arasında, “DAĞPINARI” ibaresinin coğrafi bir yer (köy) adı olması nedeniyle işaretler arasında benzerlik ve iltibas bulunmadığı yönündeki yerel mahkeme kararını bozduğu görülmüştür. İşbu kararda “Dairemizin 18.09.2013 tarih, 2012/16574 Esas ve 2013/16100 Karar sayılı kararında da benimsendiği üzere dava konusu başvuru, “…” kelimesinden türetilmiş kelime ve şekil markası mahiyetindedir. Davacı tarafın başvuruya karşı itirazlarına dayanak yaptığı markalarının asli unsurlarından bir tanesi de “…” ibaresidir. Bu durumda, başvuruyu oluşturan markadaki “DAĞPINARı” ibaresi ile davacıya ait markalardaki “…” ibaresi arasında ortalama tüketici nezdinde 556 sayılı KHK’nın 8/1-b bendi anlamında aralarında ilişkilendirme ihtimalini de içerecek şekilde iltibas tehlikesi bulunduğunun kabulü gerekir. Öte yandan, her ne kadar işaretler arasında renk ve şekil bakımından farklılık bulunmakta ise de, az önce de belirtildiği üzere, markanın baskın ve dikkat çeken unsuru “Dağ” ve “…” kelimeleri olup, bahsi geçen şekil ve renk unsurlarının davalı markasına karıştırılma tehlikesini ortadan kaldıracak derecede ayırt edicilik kattığından söz edilmesi de mümkün değildir. Bu durumda, mahkemece davanın kabulüne karar vermek gerekirken yazılı gerekçe ile reddine karar verilmesi doğru olmamış, kararın bu nedenle davacılar yararına bozulması gerekmiştir.”
“İlk derece mahkemesince, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacıların markalarının asıl ve ayırt edici unsurunun “…” ibaresinden oluştuğu, diğer kelimelerin bu sözcüğe göre geri planda kaldıkları, davalı başvurusunun konusu olan işaretin “…PINARI” ibaresinden oluştuğu, bu sözcüğün “…” ibareli davacı markaları görsel ve işitsel olarak bıraktığı umumi intiba itibariyle bağlantı kurulabilecek derecede benzer bulundukları, “GAPPINARI” ibaresinde “…” ibaresinin önünde yer alan “GAP” ibaresi itibariyle ayırt edicilikte yeterli farklılık yaratılmadığı, başvurunun, davacıların   seri nitelikteki “…” ibareli markalarının serisi içerisinde bir marka olarak algılanmasının kaçınılmaz olduğu, başvuru kapsamında yer alan 32.sınıftaki ürün ve hizmetlerin tamamının davacı markalarının kapsamında aynen yer aldığı, davacıların “…” ibareli markalarının uzun yıllardır kullanıldığı, davacıların fiilen kullanılan markalarının kapsamındaki mal ve hizmetlerle ilişkilendirilmesi kaçınılmaz nitelikteki 32.sınıf mal ve hizmetler için başvurunun tescilinin davacıların markalarının elde ettiği bilinirlikten haksız yararlanabileceği, diğer yandan davalının davacılar ile aynı kalitede hizmet sunamaması durumunda tüketicilerin bunun sonuçlarını davacı markalarına mâl edeceği, bu şekilde davacıların markalarının giderek sıradanlaşacağı, ayırt edici gücünün ve etkileme alanının zayıflayacağı gerekçesiyle davanın kabulüne, YİDK’nın … sayılı kararının iptaline, hükümsüzlük istemi hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir.”
Bu çerçevede taraf markaları arasında salt “…” ibaresinden kaynaklı olarak düşük düzeyli görsel, başlangıç sesleri farklı olmakla birlikte ortalama düzeyde işitsel ve yüksek düzeyde kavramsal benzerliğin mevcut olduğu değerlendirilmektedir. Nitekim davacılarca dosya kapsamına sunulan sair emsal kararlarda da “…” ibaresinin, dava konusu marka ile benzer şekilde oluşturulmuş pek çok marka ile iltibas yaratacak düzeyde benzer görüldükleri ve aksi yöndeki yerel mahkeme kararlarının da yine Yüksek Mahkemece bozulmasına karar verildiği de görülmüştür. Bu anlamda “…” markalarının, bağımsız ayırt edici karakterini koruyacak şekilde, sonraki bir başvuru içerisindeki kullanımlarının, emsal yargı kararları ile de koruma altında olduğu görülebilmektedir.
“ilk derece mahkemesince; iddia, savunma, toplanan deliller, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, dava konusu başvurusu kapsamında bulunan mal/hizmetler ile mesnet markaların kapsamında bulunan mal ve hizmetlerin aynı veya aynı tür veya benzer olduğu, çekişmeli başvurunun standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluştuğu, itiraza dayanak markaların ise, standart karekterle yazılmış “…” esas ibareli markalardan oluştuğu, her ne kadar “…” kelimesi “kahvaltı pınarı” ibaresinde gerçek anlamı olan “kaynak” sözcüğünü çağrıştıracak biçimde kullanılmışsa da, davacının “yaşam pınarım” şeklindeki daha önceki kullanımları ve marka yaratma yöntemi sebebiyle … ibaresinin dava konusu işaretin içinde markasal bir unsur olarak algılandığı, davacının 2010/15904 sayılı markası KAHVALTI KEYFİ, 2009 04690 ve 2011 110675 sayılı markalarının ise ÇOCUKLARA KAHVALTIYI SEVDİREN BEYAZ şeklinde olduğu, bu markalar ile dava konusu marka başvurusunda ortak olan unsurun KAHVALTI kelimesi olduğu, gıda emtiası bakımından tanımlayıcı olan ve/veya yüksek çağrışım içeren KAHVALTI kelimesinin, kimsenin tekeline verilmesinin mümkün olmadığı, markada ayırt ediciliğin ÇİFTLİK ve … ibareleri üzerinde yoğunlaştığı, somut olayda taraf markalarını aynı anda ya da ayrı ayrı gören ortalama bir tüketicinin bu markaların ilişkili markalar olduğunu sanmasının kuvvetle muhtemel olduğu, davalının … esas unsurlu marka başvurusunun, her iki davacının da gerekçe gösterdiği markaları ile benzer olduğu, … ibareli davalı markasının tescilinin 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi uyarınca da mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın kabulüne, TPMK YİDK’nın … sayılı kararının iptaline, … sayılı markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir.”
Nihayetinde Yüksek Mahkemenin davacılara ait “…” ibaresini içerir şekilde yaratılmış tanınmış ve seri markaları ile ilgili benimsediği bu görüş ve içtihatlar göz önüne alınarak bir değerlendirme yapıldığında, dava konusu marka her ne kadar bütün olarak “… ÇİFTLİĞİ” şeklinde oluşturulmuş ise de özellikle “…” markasının gıda sektöründeki bilinirliği dikkate alındığında, “…” markasıyla iltibas yaratacak derecede benzer başka bir markanın aynı markette, yanyana reyonlarda sunulması, ortalama dikkate sahip tüketicilerin işaretlerin arasında bağlantı olduğu kanısına varmalarına yol açabileceği, davacıların “…” ibaresini ihtiva eden seri markalarını bilen ortalama tüketicilerin “…” markasının da davacı tarafça veya onun izni ile kullanıldığını düşünebilecekleri, dolayısıyla ortalama tüketicilerin işletmeler arasında idari ve ekonomik bir bağ olduğunu düşünmelerinin mümkün olduğu sonucuna varılmıştır. emsal kararlar gözetildiğinde; önceki tarihli davacılar markalarını taşıyan mal veya hizmetler ile bir şekilde karşılaşmış, duymuş, görmüş, tecrübe etmiş ortalama bir tüketici, sonraki tarihli dava konusu markayla da benzerliği tespit olunan mal veya hizmetlerde karşı karşıya kaldığında, işaretler arasındaki bu benzerlik nedeniyle bir ilişki kuracağı ve markaları aynı iktisadi kaynağın yarattığı yeni bir marka olarak algılaması kuvvetle muhtemeldir.
Sonuç olarak davacılara ait markaların tescilli olduğu 29. Sınıf emtialarda emsal olarak dosyaya sunulmuş olan yargı kararları ile de kabul edildiği üzere davacılar markaları ile birebir aynı, aynı tür ya da benzer nitelikteki emtiaları kapsayacak şekilde başvuru konusu edilen ve “…” ibaresini bağımsız unsuru/unsurlarından biri olarak taşıyan markaların, davacılara ait “…” tanınmış ve seri markalarının yeni bir versiyonu, zincirin yeni bir halkası olduğu algısını oluşturabileceği, ortalama bir tüketicinin taraf markalarını benzerliği tespit olunan ve tüketiciye aynı raflarda, yan yana sunumu gerçekleştirilecek sunulan mallar üzerinde gördüğünde, birbirlerinin devamı, yeni bir versiyonu olarak algılayabileceği, başka bir deyişle işaretlerin aynı iktisadi– idari kaynak tarafından piyasaya sürülmüş markalar oldukları yanılgısına kapılabileceği, dava konusu markanın doğrudan ve hiç tereddütsüz bir şekilde coğrafi bir yer adı olarak algılanacağı kanaatine dosyada mevcut delillerden hasıl olunamadığı, sonuç olarak birebir aynı malları kapsayan taraf markaları arasında davacılar markalarının elde ettiği sektörel bilinirlik ve emsal yargı kararlarının varlığı göz önüne alındığında, karıştırılma ihtimalinin mevcut olabileceği kanaatine varılmıştır.
Davacının Önceki Kullanıma Bağlı Gerçek Hak Sahipliği İddialarının Değerlendirilmesi:
Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilmekte veya tescil edilmiş ise hükümsüz kılınabilmektedir. Burada söz konusu olan; tescil edilmeden kullanılan bir marka veya ticarette kullanılan ayırt edici nitelikteki herhangi bir işarettir. Dolayısıyla bu kullanıma dayalı üstün bir hakkın varlığı, işaretin ticaret sırasında kullanılmış olmasına bağlıdır. Ticaret sırasında kullanma, marka hukukuna özgü kullanma suretiyle gerçekleşir. Tescilsiz bir işaretin korunmasını sağlayan ve nispi ret nedenine konu teşkil eden durum, işaretin itiraz eden tarafından daha önceki bir tarihten beri kullanılmakta olması ve bu kullanım neticesinde işaret ile kaynağı arasında nispeten bir aidiyet kazandırılmış olmasıdır. Yani, bir markanın tescil başvurusundan önce, bu işaret bir başkası tarafından oluşturulmuş ve kullanma neticesi ayırt edici nitelik kazandırılmışsa, bu hakka dayanarak sonraki tescil engellenebilir. Bu nedenle tescilsiz kullanım ile kast edilen husus, öncelik hakkının işareti ilk defa alelade bir şekilde kullanan kişiye ait olması demek değildir. Başka bir ifadeyle mevzuat anlamında aranan ayırt edicilik, markasal etki doğurmayan veya oldukça sınırlı bir kitle için doğuran kullanımlar değil, tescilsiz işaretin ticari alanda kullanılması suretiyle, ilgili piyasada en azından belli bir oranda bilinir hale gelmesi ve o işareti ihdas edenle birlikte tanınır olması biçiminde anlaşılmalıdır. Ancak buradaki bilinir/maruf olma durumu ile tanınmışlık olgusu karıştırılmamalıdır. İlk kullanma suretiyle marka hakkının doğumunu sağlayan ve bu nedenle markasal etki doğuracak şekilde bir bilinirlik, markanın üzerine konulduğu emtianın hitap ettiği alıcı kitlesi tarafından tanınmaya başlamış olması, belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinmesi biçiminde anlaşılmalıdır. Bir diğer ifadeyle, tescilsiz işaretin belirli bir çevre veya piyasa ile sınırlı bir bilinirlik düzeyine erişmesi, maddenin sağladığı korumadan istifade için yeterli görülmelidir. Bunun yanı sıra bu kapsamda sağlanacak koruma sadece tanıtımın yapıldığı mal veya hizmetlerle sınırlı olacaktır. Aksi halde, yani başka mal ve hizmetler yönünden de üstün hak sağlanması halinde, marka tescilinin bir anlam ve önemi kalmayacak, bir nevi tescilsiz bir işarete çok tanınmış bir marka statüsü sağlanması söz konusu olacaktır. Davacılarca, dosya kapsamına dava konusu “… ÇİFTLİĞİ” ibaresini içerir önceki kullanımları gösterir herhangi bir delil sunmadığı bununla birlikte “…” ibareli markaların hali hazırda zaten uyuşmazlık konusu mallarda davacılar adına tescilli olduğu gözetildiğinde, davacı yanın fiili kullanımlarının, dava konusu emtialar açısından davacı lehine ekstra bir koruma sağlamayacağı, zira taraf markalarının 6/1 maddesi kapsamında zaten aynı, aynı tür malları kapsadıkları ve yine işaretler arasında benzerlik kurulduğu kanaatine varılmıştır.
Somut uyuşmazlıkta hükümsüzlüğün koşullarını oluşturan, SMK’nın 6/1. maddesinde sayılan hallerin gerçekleşmiş olduğu değerlendirildiğinden, hükümsüzlük koşullarının somut davada oluştuğu kanaatine varılmıştır.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay somut olayda davacılardan … SÜT MAMÜLLERİ SANAYİ ANONİM ŞİRKETİ adına kayıtlı “…” markalarının T/00116 sayısı ile TÜRKPATENT nezdinde tanınmış markalar sicilinde kayıtlı olduğu, bununla birlikte yine davacılara ait “…” markalarının özellikle gıda ürünlerinde, çeşitli yargı kararlarına da konu edildiği üzere, tanınmış marka olarka kabul edildiği, davacı markalarının sahip olduğu bu ayırt edicilik ve sektörel bilinilirliğinin, iltibas ihtimali değerlendirmelerinde, bu ihtimali kuvvetlendirici bir unsur olarak yorumlanması gerektiği, “…” ibareli markaların aynı sektörde farklı ek unsurlar ile birlikte tescilinin, davacı markalarının ayırt edici karakterini zaman içerisinde azaltarak, markaları sulandırabileceği, yapılan değerlendirme ile davacı markalarının tanınmışlığının da iltibas ihtimaline olan etkisi göz önüne olarak davacı markasının tanınmış olduğu kanaatine varılmıştır.
Somut olayda, davalı şahıs tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şahısın kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kabulüne karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-TÜRK PATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptaline,
3-… sayılı markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine
4-Alınması gereken 59,30 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
5-Davacı vekili için 7.375,00-TL vekalet ücretinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
6-Davacı tarafından yapılan aşağıda dökümü gösterilen 2.356,35 TL yargılama giderlerinin davalılardan alınarak davacıya verilmesine,
7-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.16/12/2021 Katip …
¸

Hakim …
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.
Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 127,10.-TL
Posta Masrafı 129,25.-TL
Bilirkişi Ücreti 2.100,00.-TL
Toplam 2.356,35-TL