Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2021/102 E. 2021/343 K. 07.10.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2021/102 Esas – 2021/343
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2021/102
KARAR NO : 2021/343

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 23/03/2021
KARAR TARİHİ : 07/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 08/10/2021
DAVA:
Davacı vekili 23/03/2021 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … Sayılı ve “i-luxes” ibareli tanınmış markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa davalı tarafın “…” markasının tescili için … sayılı marka başvurusunu yaptığını, marka başvurusunun yayınına müvekkili tarafından benzerlik nedeniyle karıştırılma ihtimali, gerçek hak sahipliği, tanınmışlık, ticaret unvanı ile benzerlik ve kötü niyet gerekçesiyle itiraz edildiğini; itirazın Markalar Dairesi Başkanlığı tarafından reddedildiğini, yeniden itirazın da YİDK tarafından reddedildiğini, müvekkilinin Türkiye’de eskiye dayalı hak sahibi olduğunu, Almanya merkezli bir şirket olduğunu, bina otomasyonu alanın 25 yılı aşkındır deneyime sahip olduğunu, … ve … ürünlerine odaklandığını, üç ülkede ofisi bulunduğunu, ürünlerini 20’den fazla ülkede piyasaya sürdüğünü, Ortadoğu ve çevre ülkeler için İstanbul’da şubesi olduğunu, araştırma ve geliştirme ekiplerinin bir kısmının ve önemli tasarım ekiplerinin Türkiye’de bulunduğunu, ürünlerin boyası ve kaplaması yapılan tüm metal ve pirinç parçaların Türkiye’de üretildiğini, I-… markasının ülkemizde de yaygın bir biçimde kullanıldığını; www.i-….de alan adını markası için tahsis ettiğini, Türkiye’deki faaliyetlerinin … Teknoloji San.Tic. Ltd.Şti tarafından yürütüldüğünü, müvekkilinin … sayılı “i-…” ibareli marka başvurusunun 9.sınıfta yapıldığını, bu başvurunun dava konusu marka başvurusundan 7 gün sonra yapılmış olsa bile WIPO nezdinde ….numara ile 29.11.2018 tarihinde 9.sınıfta başvuru yapıldığını, 13.03.2019 tarihinde tescillenmiş olduğunu, müvekkilinin öncelikli ve gerçek hak sahibi olduğunu, aynı zamanda 29.05.2020 başvuru tarihli ve … numaralı 9.sınıfta “i-…” ibareli markasının tescilli olduğunu; dava konusu marka başvurusunun müvekkilinin gerçek hak sahibi olduğu “I-…” ibareli markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer olup, karıştırılma ihtimali bulunduğunu, bunun bilinçli bir taklit olduğunu, müvekkil markasının tanınırlığı yüksek bir marka olduğunu, bu hususunda dikkate alınması gerektiğini, davalı firma marka başvurusunun kötü niyetli olduğunu, müvekkil markasının tanınmışlığından faydalanma gayesi bulunduğunu, “I-…” ibaresinin aynı zamanda müvekkilinin ticari unvanı olduğunu 6769 Sayılı Kanun m.6/6 uyarınca da dava konusu markanın reddedilmesi gerektiğini belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararın iptali ile dava konusu … başvuru numaralı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde ve beyanlarıyla özetle; YİDK kararının hukuka uygun olduğunu; itiraza gerekçe olarak gösterilen … numaralı marka başvurusunun dava konusu marka başvurusundan sonra yapıldığını, bu nedenle markalar arasında karıştırılma ihtimali olduğu yönündeki iddianın haksız ve mesnetsiz olduğunu; SMK.m.74 ve 6/5 hükümleri yönünden davacı tarafın iddialarına itibar edebilmek için, tanınmış markanın var olması gereken şartların somut olayda oluşup oluşmadığının irdelenmesi gerektiğini, bir markanın sektöründeki belirli bir bilinirliğe sahip olması aynı ya da benzer başka bir markanın farklı mallar üzerinde tesciline engel oluşturabilmesi için yeterli olmadığını, ilgili maddede belirtilen tüm koşulların gerçekleşmesi gerektiğini, davacının bu koşulların, olayların olağan akışı içinde öngörülebilir olması bakımından gerçekleşmesi muhtemel olduğunu ortaya koyması gerektiğini, itiraz aşamasında sayılan koşulların mevcut olduğunu gösterir nitelikte bilgi ve belge bulunmadığını, bu nedenle markalar arasında tanınmışlık nedeniyle ilişkilendirilme ihtimalinin de ortaya çıkmadığını; dava konusu marka başvurusunun kötü niyetle yapıldığını gösterir iddiasını destekler nitelikte delil sunulmadığını, bu iddianın da ispatlanamadığını; dava konusu marka başvurusunun davacının ticari unvanının birebir içermediğini, 6/6 maddesine de aykırılık bulunmadığını, “ülkesellik” prensibi gereği marka sahibinin diğer ülkelerde geçerli marka hakkına sahip olabilmesi için markasını koruma talep ettiği ülkelerin ofislerinde de tescil ettirmesi gerektiğini, yurt dışındaki marka tescillerini göstererek markanın Türkiye’de otomatik olarak koruma sağlayamayacağını, SMK’nın 6/3 maddesi hükmü gereğince davacının itiraza gerekçe gösterilen işaret üzerindeki hakkının, itiraz edilen marka başvurusu tarihinden veya başvuruya ait rüçhan tarihinden önce doğmuş olması gerektiğini, davacının dava konusu marka başvurusu kapsamındaki mal/hizmetler bakımından Türkiye’deki kullanım nedeniyle gerçek hak sahibi olduğunu ispatlayamadığını, YİDK kararının hukuka uygun olduğunu beyan ederek , davanın reddini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde ve beyanlarıyla özetle; davacının Türkiye’de tanınmış olduğu, eskiye dayalı kullanımı olduğu, gerçek hak sahibi olduğu iddialarının asılsız olduğunu, davacının Türkiye piyasası için her hangi bir satış ve pazarlama faaliyetinin bulmadığını; Türkiye’deki ofislerinin diğer ülkelerle bağlantı amaçlı çalıştığını, davacının internet sitesi ve kısa bir google arama motoru araştırması ile de bu hususun açıkça görülebilir olduğunu, kamuoyu araştırması, Pazar araştırması, ilgili pazardaki payı, satış rakamları gibi somut veriler ile de davacı markasının tanınmışlığının olmadığının ispatlanabileceğini, davacının rüçhan hakkından süresinde yararlanmadığını, davacının 29.11.2018 tarihinde WIPO nezdinde başvurusu yaptığını ancak 6 ay içinde Türkiye’de marka başvurusu yapmadığını, müvekkilinin kötü niyetli olduğu iddiasının gerçek dışı olduğunu, müvekkili ile davacı şirketin faaliyet gösterdikleri sektörün bile aynı olmadığını, markaların benzer olmasının tek başına kötü niyet sebebi sayılmayacağını, davacı ile müvekkilinin farklı tüketici kitlelerine hitap ettiğini bu nedenle iltibas tehlikesi bulunmadığını, müvekkilinin hitap ettiği müşteri kitlesinin çocuk sahibi olmuş ve/veya olacak kişilerden oluştuğunu, sıradan bir kitle olmadığını, hassasiyeti olan bu nedenle araştırmaya yönelmiş, duyarlı ve dikkat seviyesi yüksek bir kitle olduğunu markalar arasında iltibas tehlikesinin bulunmadığını beyan ederek, davanın reddini istemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 25/01/2021 tarihinde tebliğ edildiği, 23/03/2021 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 26/07/20201 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle;” …davacının dayandığı marka başvuru tarihi dikkate alındığında, karıştırılma ihtimaline dayalı koşulların oluşmadığı, davacının gerçek hak sahipliği iddiasını ispatlayamadığı, davacının dayanak yaptığı markasının tanınmışlığı iddiasını ispatlayamadığı, davacının ticaret unvanına benzerlik gerekçeli iddiasının yerinde olmadığı; davacının, kötü niyet iddiasını ispatlayamadığı; dava konusu 23.01.2021 tarih ve … sayılı YİDK kararının iptali koşullarının oluşmadığı; dava konusu markanın hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı…” ifade edilmiştir.
Davada uyuşmazlığın özü, davacıya ait … sayılı ve “i-…” ibareli markalarının, davalının … sayılı ve “…” ibareli başvurusu yönünden SMK’nun 6/1, 6/3, 6/5, 6/6, 6/9 hükümleri çerçevesinde tescil engeli olup olmadığı ve sonucuna göre … sayılı YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davalı şirketin 02/07/2019 tarihinde “…” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 06, 08, 09, 10, 11, 12, 17, 18, 21, 24, 25, 28, 35.sınıftaki bir kısım emtiaların yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davacının … sayılı ve “i-…” ibareli markaları ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince reddi üzerine, yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Davacı tarafın … sayılı “i-…” ibareli markası ile benzerlik ve karıştırılma ihtimali gerekçesine dayalı olarak itiraz ettiği, davacının … marka başvuru tarihinin 09.07.2019 olduğu, dava konusu … sayılı marka başvuru tarihinin 02.07.2019 olduğu; davacı marka başvurusunun dava konusu marka başvuru tarihinden önceki tarihli olmadığı, böylece SMK.m.6/1 ” Tescil başvurusu yapılan bir markanın, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile aynılığı ya da benzerliği ve kapsadığı mal veya hizmetlerin aynılığı ya da benzerliği nedeniyle, tescil edilmiş veya önceki tarihte başvurusu yapılmış marka ile halk tarafından ilişkilendirilme ihtimali de dâhil karıştırılma ihtimali varsa itiraz üzerine başvuru reddedilir .” hükmü koşullarının somut olayda oluşmadığı tespit edilmiş olup, açıklanan gerekçe ile taraf markaları ile taraf markalarının kapsamında mal ve hizmetlerin benzerlik karşılaştırması yapılmamıştır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı “i-…” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Gerçek hak sahipliği iddiası yönünden değerlendirme
Davacı taraf SMK.m.6/3 ” Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir ” hükmü gereğince öncelikli/gerçek hak sahibi olduğunu iddia etmiştir. Bir işaretin marka gibi kullanılması yoluyla tescilden önce üzerinde hak elde edilmesi onun marka olarak işlevinin ortaya konuşması sayesinde gerçekleşmektedir. Gerçek hak sahibinin markasıyla, üçüncü kişiye ait başvuru ya da tescile konu markası arasında ayniyet ya da benzerlik ve iltibas tehlikesi bulunmalıdır. Gerçek sahibi markayı, üçüncü kişinin başvurusu veya varsa rüçhan tarihinden önce kullanmaya başlamış olmalıdır ve bu kullanım markasal bir kullanım olmalıdır. Markasal kullanma işaretin marka gibi kullanılması, mal veya hizmeti belli bir kimlik altında sunma sonucu veren kullanma biçimidir. İşaretin marka etkilerini doğuracak tarzda kullanılması marka kullanımı olarak değerlendirilmelidir. Bu etkiler, markanın köken ayırt ediciliği, reklam v tanıtım etkileridir. Markasal kullanma, işaretin reklam, tabela, broşür, katalog ve internet ortamındaki vurgulanmış her türlü kullanımı olduğu gibi, klasik olarak da üretimde ve ambalajda kullanımıdır. Markanın sözel iletişim aracı olarak kullanılması mümkün olduğu gibi çeşitli mecralarda yapılabilecek reklamlarda, sesli ve görsel olarak da kullanılması mümkündür. Tescilli marka haklarının sağladığı korumanın, yalnızca tescilin elde edildiği ülkenin sınırları dahilinde geçerli olması “ülkesellik ilkesi” kavramı ile açıklanmaktadır. Ülkesellik ilkesi gereğince, bir ülkede marka hakkı elde etmiş bir kişinin hakları yalnızca o ülkenin sınırları dahilinde geçerlidir ve marka sahibinin diğer ülkelerde geçerli marka hakkına sahip olabilmesi için markasını koruma talep ettiği ülkelerin ofislerinde de tescil ettirmesi gereklidir. Somut olayda, YİDK kararının iptali yönünden davacının itiraz dilekçeleri ile davalı kuruma sunmuş olduğu önceki tarihli kullanım iddiasına ilişkin delillerin Almanca ve İngilizce olduğu, bir kısmının “Angebot” başlıklı “Teklif” formları olduğu, bir adet fatura sunulduğu, 19.06.2019 tarih ve 011-19 nolu faturanın davacı şirket tarafından Varşova adresinde bir firma için düzenlenmiş olduğu; Almanya’da yapılan marka başvurusuna ilişkin belgeler olduğu, sunulan ürün tanıtım görsellerinde tarih bilgisinin bulunmadığı tespit edilmiştir. Dosya kapsamında itiraz dilekçeleri ile sunulan mevcut delillerin, davacının dava konusu markaya itiraz aşamasında, “i-…” ibareli markasını dava konusu marka kapsamındaki mal ve hizmetlerde Türkiye sınırları içinde kullandığı iddiasının ispatlamaya yeterli olmadığı tespit edildiğinden, davacının gerçek hak sahipliğine dayalı iddiasının yerinde olmadığı, açıklanan nedenler ile YİDK kararının doğru ve yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.
Somut olayda, hükümsüz talebi yönünden davacının dava dilekçesinde dayandığı ve dosyaya sunmuş önceki tarihli kullanım iddiasına ilişkin delillerin Almanca ve İngilizce olduğu, Almanya’da yapılan marka başvurusuna ilişkin belgeler olduğu, sunulan ürün tanıtım görsellerinde ve belgelerde tarih bilgisinin bulunmadığı; sunulmuş olan faturaların içeriğinden “i-…” ibaresinin markasal kullanımının anlaşılamadığı, faturaların büyük bir kısmının dava dışı firmalara ait olduğu, davacı şirket ve davacının dayanak yaptığı “i-…” ibareli markası ile ilişkilendirilemediği, açıklanan nedenler ile davacının gerçek hak sahipliğine dayalı iddiasının yerinde olmadığı ve dava konusu markanın hükümsüzlük koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Ticaret unvanı ile benzerlik iddiası yönünden değerlendirme
Bilindiği gibi ticaret unvanı tacirin kişiliğini, marka ise ürettiği veya piyasaya sürdüğü mal ve hizmetleri ayırt etmeye yararlı unsurlardır. Bu iki tanıtma aracı arasında iltibasa neden olabilecek bir ayniyetin veya benzerliğin bulunması mümkündür. Böyle bir ayniyetin veya benzerliğin söz konusu olması halinde koruma çeşitli biçimlerde gerçekleşebilmektedir. Bir tacirin marka üzerinde sahip olduğu hak, bir başka tacirin tescilli ticaret unvanı üzerinde sahip olduğu hakla sınırlandırılmıştır. Diğer bir deyişle, ticaret unvanının tescilinin, markaya karşı önceliği bulunması halinde, unvan sahibi koruma talep etme hakkını kullanmaktadır. Bir diğer ifadeyle, ticaret unvanını önce tescil ettirmiş ticaret unvanı sahibi, sonraki tarihli marka sahibine karşı korunur. Ticaret unvanı açısından ticaret siciline tescil kurucu olmadığından, tescilden evvel dahi unvan kullanılabilir. Ancak, TTK m. 52’de açıkça “usulüne uygun tescil ve ilan”dan bahsedildiği için, tescilsiz kullanılan ticaret unvanının TTK m. 54’de düzenlenen özel korumadan istifade edebilmesi mümkün değildir. Bununla birlikte, usulüne uygun olarak tescil edilmemiş ticaret unvanının ilk kez kullanan kimse, tescilsiz kullandığı ticaret unvanı üzerinde bir hak elde edeceğinden, SMK.m.6/6 hükmünden yararlanacaktır. Bununla birlikte gerçek kişi tacirin ticaret unvanları kendi sicil çevresi içinde korunur.Tüzel kişi tacirlerde ise, ticaret unvanlarında ülkesel koruma söz konusudur. Davacının “I-… GMBH” unvanı Türkiye’de tescilli değildir. Tescilsiz ticaret unvanı korumasından yararlanabilmesi için, dava konusu marka başvurusundan önce Türkiye’deki kullanımının ispatlanması gerekmektedir. Ticaret unvanın bir marka karşısında hangi mal ve hizmetler açısından koruma hakkı bulunduğunun tespiti için gerçek veya tüzel kişi tacirlerin faaliyet konularının, ticaret unvanlarını hangi mal ve hizmetleri kapsayacak şekilde Türkiye’de kullanıldığının ispatlanması gerekmektedir. Somut olayda YİDK kararının iptali yönünden yapılan değerlendirme kapsamında, davacının dava konusu markaya karşı itiraz dilekçeleri ekindeki deliller incelendiğinde, bu iddiayı ispatlayacak nitelikte yeterli bilgi, belge ve delilin sunulmadığına kanaat getirilmiştir.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Somut olayda, davalı şirket tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harç peşin alındığından yeniden harç alınmasına yer olmadığına,
3-Davalılar için 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.07/10/2021