Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/67 E. 2021/119 K. 11.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/67
KARAR NO : 2021/119

DAVA : FSEK’na Dayalı Maddi ve Manevi Tazminat
DAVA TARİHİ : 25/02/2020
KARAR TARİHİ : 11/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/03/2021

İDDİA:
Davacı vekili 25.02.2020 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkilinin oyun yazarı ve dramaturg sıfatlarıyla anılan bir kişi olduğunu, … isimli eserlerin de bulunduğu birçok oyunun yazarı olduğunu, bu eserlerden … isimli oyununun en popüler oyunu olduğunu, anılan oyunun Ankara, İzmir, Antalya, Erzurum, Sivas Devlet Tiyatrolarında sahnelendiğini, Ankara Devlet Tiyatrosu’nda kapalı gişe oynayarak bir sezonda 143 temsil yaptığını, “…” isimli eserin Bodrum Belediyesi Şehir Tiyatrosu tarafından sahnelenmek istendiğini, Mart 2019’da yetkili kişinin davacıyı arayarak bu isteklerini ilettiğini, davacı prensip olarak uygun gördüğünü bildirildiğini, davacının 4 aya yakın bir süre aranmadığını, Temmuz 2019’da davacının telefonla aranarak oyunu hazırladıklarını ve 30 Temmuz 2019 tarihinde ilk temsili yapacaklarını bildirdiklerini, davacının sözleşme yapılmadan işe başlanmayacağını söylediğini ve takip eden gün Bodrum Belediyesi Resmi internet sitesine bu konuda e-mail gönderdiğini, bu mail üzerine … tarafından davacının arandığını, davacının talep ettiği bedelin indirilmesini istediğini ve eserde hiçbir değişiklik yapılmadığı yönünde müvekkiline bilgi verildiğini, müvekkilinin karşı tarafın talebi üzerine dava konusu oyunun 10.000 TL telif bedeli karşılığında 1 Ekim 2019-1 Ekim 2020 tarihleri arasında sahnelenmesine ilişkin izin verdiğine dair yazıyı imzalayarak fotoğrafını …’e gönderdiğini, davalı tarafından müvekkilinin hesabına 10.000 TL ödeme yapıldığını, ancak müvekkili ile başka hiçbir görüşme yapmadan dava konusu oyunu sözleşmede belirtilen süre daha başlamadan 30.07.2019 tarihinde Bodrum Antik Tiyatro’da, 17.08.2019 tarihinde Bodrum Gölköy’de ve 26.08.2019 tarihinde Bodrum Kalesi’nde sergilendiğini, bu oyunların sözleşme süresinden önce davacının izni olmadan sergilendiğini, sergilenen eseri gören davacının eserin esaslı noktalarında değişiklikler yapıldığını fark ettiğini, oyunun davalılar tarafından eserin ruhuna aykırı bir biçimde sahnelendiğini, oyun metninde yer almayan oyuna sonradan eklenen sözcüklerle, karakterler, kaba, grotesk kişiliklere dönüştüğünü ve tek boyutlu tiplemelere indirgendiğini, oyun metni üzerinde çıkarma ve ekleme şeklinde yapılan değişikliklerin oyunun tümünü etkileyecek şekilde üslup ve anlam farklılığına yol açtığını, oyunda değişiklik yapıldığını, davalı tarafından gazeteler aracılığıyla beyan edildiğini, 29 Ağustos 2019 tarihli Gerçek Fethiye Gazetesi’nde “…’nde Kadına Şiddet Mesajı” başlıklı haberde oyunda değişiklik yapılan sahnenin açıkça belirtildiğini, müvekkilinin izin ve rızası olmadan eserin davalılar tarafından 3 kez sahnelendiğini, müvekkilinin mali haklarının zarar gördüğünü, bu zarar nedeniyle FSEK 68. madde uyarınca 1.000 TL maddi tazminat, müvekkilinin izin ve rızası olmadan içeriğinde esaslı değişiklikler yapılarak 9 kez sergilenmesi nedeni ile 54,000 TL manevi tazminat talep ettiklerini, esere yapılan tecavüzün ref’i ile tedbiren davalılar tarafından bu hali ile sergilenmesinin durdurulmasına karar verilmesini talep ve dava etmiş, davacı vekilinin 15.02.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 30.000,00 TL’na yükseltmiştir.
SAVUNMA:
Davalılar vekilleri ayrı ayrı cevap dilekçelerinde özetle, taraflar arasında sözleşme ilişkisi mevcut olduğunu, eserin yazarın yazılı izni olmadan sahnelendiği iddiasının gerçeği yansıtmadığını, oyunun gösteriminin 30.07.2019 tarihinde başlayacağının davacıya bildirildiğinin mail yazışmaları ile kanıtlandığını, davacının taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin varlığını ve ödemenin yapıldığını kabul ettiğini, davacının manevi tazminat taleplerinin tekerrür yaratacak nitelikte olduğunu, davacının kendisiyle Mart ayında görüşmelerin yapıldığını, oyunun gösteriminin 30.07.2019 tarihinde kendisine bildirildiğini, oyunu izlediğini kabul ettiğini ancak aylar sonra izinsiz kullanıldığı ve değişiklik yapıldığı iddiasıyla tazminat talebinde bulunduğunu, yazarın eserde esaslı değişiklikler yapıldığı yönündeki iddiasının gerçeği yansıtmadığını, oyunun sahnelenmesi sırasında ortaya çıkan farklılıkların eserin bütünlüğüne, ruhuna aykırı olmamakla birlikte yazarın itibarını zedeleyen ve manevi haklarını ihlal eden bir durumun söz konusu olmadığını, oyuncuların tek tip olarak gösterilmediğini, davacı oyunun müzikal olduğunu bu nedenle orkestrasız oynanamayacağını iddia etmişse de; müzikallerin playback olarak oynanabildiğini, davacının dilekçesinde belirttiği gazete haberlerinin yalnızca haber başlıkları kullanılarak eserle ilgili çıkan haberlerin çarpıtıldığını ve yazarın itibarının zedelendiği algısı yaratılmaya çalışıldığını, haber içeriğinde tiyatro sahnesinde verilen mesajın net olduğunu, ülkemizde yaşanan kadına şiddet olayları nedeniyle sahnede toplumsal bir mesaj verildiğini, yazarın oyunun sahnelendiği diğer tiyatrolarda oyunun yorumuyla ilgili 2012 ve 2019 tarihli haberler incelendiğinde sahnenin oyun anlam ve içeriğinin değişmediğini, davacının Kasapoğlu karakterinin oyunun bir yerinde evinde alıkoyduğu Gülperi’ye şiddet uyguladığını oyun metninde bu sahnenin olmadığını iddia etmekteyse de; yazarın kendisinin oyunu anlatırken eserin iki kabadayının iktidar mücadelesi olduğunu ifade ettiğini, diğer kabadayının rekabeti aşırılığa vardırıp, hasmının sevgilisini kaçırarak alıkoymasının aşırı olduğunu vurguladığını, yazarın final sahnesi ile ilgili olarak intihar ve ölüme tiyatroda yer verilmesini bilinçsizlik olarak nitelendirdiğini, ancak metnin orijinalinde Aksaraylı Halil evde son sahne oynanır, ışık söner ve Aksaraylı ile Gülperi mezarlarının başında olduğunu ve halk intihar ettiklerini sandığını, yani seyircinin imkansız aşk nedeni ile iki insanın ölümüne şahit olduğunu, davacının oyunun küçük bir kısmına ait video kaydı üzerinden metin kıyaslamasına girerek eserin tümünü etkileyecek şekilde üslup ve anlam farklılığına yol açıldığı yönündeki iddialarının kabul edilebilir olmadığını, çıkarıldığı iddia edilen repliklerin soru cümlesi vb. Diyalogların akışını etkilemeyen cümleler olduğunu, eserin bütünlüğüne zarar veren bir değişiklik yapılmadığını, oyuncuların ve yönetmenin özgün yorumunu katmasının esaslı değişiklik olarak nitelendirilemeyeceğini, dünyanın hiçbir yerinde ve ülkemizde oyunların senaryoda yazan kelimeler ve cümlelere bire bir sadık kalınarak sahnelenmediğini, önemli olan hususun yazarın oyunla anlatmak istediğinin tersine bir anlam çıkmaması olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER:
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, delilleri toplanmış; konunun teknik yönlerine ilişkin bilirkişi raporu alınmış; raporlarda ortaya konulan görüşlerin teknik yönünden mahkememizin aşağıda açıklanacak kısmen kabulü doğrultusunda yararlanılmıştır.

GEREKÇE:
Uyuşmazlığın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Değerlendirilmesi ve Kabul
Dava, esere yapılan tecavüzün ref’i eserin sergilenmesinin durdurulması, maddi ve manevi tazminat istemlerinde ibarettir.
Bilindiği gibi 5846 sayılı FSEK’nun 1/B maddesinin ‘a’ bendinde eser, “sahibinin hususiyetini taşıyan ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini” ifade eder. Buna göre bir fikri ürünün eser sayılabilmesi için iki koşulu birlikte gerçekleştirmesi gereklidir. İlk olarak fikri ürünün sahibinin hususiyetini taşıması, bir başka deyişle kendinden önce ortaya konmuş benzerlerine göre özgün bir niteliğe sahip olması gerekir. İkinci olarak bu fikri ürünün FSEK’nun ikinci ve devamı maddelerinde belirlenen eser kategorilerinden birine dahil edilebilmesi aranmalıdır.
Yasada fikir ve sanat eserlerinin çeşitleri ikinci maddede düzenlenen ilim ve edebiyat eserleri, üçüncü maddede yer verilen musiki eserleri, dördüncü maddede tanımlanan güzel sanat eserleri, beşinci maddede düzenleme bulan sinema eserleri ve son olarak altıncı maddedeki işleme ve derlemeler olarak sayma yöntemiyle belirlenmiş bulunmaktadır.
Yasa eser sahibini bir eseri meydana getiren kişi olarak belirlemiştir. (FSEK md. 8/1) Yasanın 9. maddesinde eser sahiplerinin birden fazla oluşu hallerine yer verilmiştir. Yine eser sahipliği yönünden belirlenen karineler yasanın 11 ve 12. maddelerinde yer almaktadır. Buna göre FSEK 11 uyarınca yayınlanmış eser nüshalarında veya güzel sanat eserlerinin aslında eserin sahibi olarak adını veya bunun yerine tanınmış müstear adını kullanan kimse aksi kanıtlanıncaya kadar bu eserin sahibi sayılır. Yayımlanmış olan bir eserin sahibi, eser nüshalarında veya aslında mutat olduğu şekilde belirtilmemiş ise bu takdirde eseri yayımlayan, o da belli değilse çoğaltan eser sahibine ait hak ve yetkileri kendi adına kullanabilir.
Eser sahibinin kullanabileceği mali haklar, FSEK 21 ve devamında düzenlenmiştir. Buna göre, mali haklar, FSEK’nun, 21. maddesindeki işleme hakkı, 22. maddesinde düzenlemesini bulan eserin aslı veya kopyalarının herhangi bir şekil veya yöntemle tamamen veya kısmen, doğrudan veya dolaylı, geçici veya sürekli çoğaltma hakkı; 23. maddede belirlenen eserin aslını veya çoğaltılmış nüshalarını kiralama, ödünç verme, satışa çıkarma veya diğer yollarla yayma hakkı; 24. maddede doğrudan veya dolaylı olarak bir eserden ses veya resim nakline yarayan aletlerle umumi mahallerde okumak, çalmak, oynatmak, göstermek gibi temsil suretiyle faydalanma hakkı; 25. maddedeki işaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletim hakkı olarak belirlenmiş bulunmaktadır.
FSEK’nun 48.maddesi uyarınca mali haklar süre, yer ve içerik itibariyle sınırlı veya sınırsız; karşılıklı veya karşılıksız olarak başkalarına devredilebilir. Mali hakların sadece kullanma yetkisi de bir başkasına bırakılabilir.
Manevi haklar ise Yasa’nın 14-17.maddelerinde düzenlenmiştir. Buna göre, eser sahibi, eserinin umuma arz ve yayımlanma zamanı ve tarzını belirleme (FSEK md.14); adın belirtilmesi (FSEK md 15); eserde değişiklik yapılmasını men (FSEK md. 16) ve bir kısım eserler yönünden geçerli bulunan zilyed ve malike karşı ileri sürülebilecek eserin aslına ulaşma haklarına sahiptir. Manevi haklar mali hakların aksine, bir başkasına devredilemez ve vazgeçilemez haklardır. Ancak bu hakların kullanılması yetkisi bir başkasına bırakılabilir. Eser üzerindeki mali ve manevi hakları ihlal edilen kişi, FSEK’nun 66. maddesi uyarınca, tecavüz edene karşı tecavüzün ref’ini (ortadan kaldırılmasını), 69. madde uyarınca muhtemel devam eden tecavüzlerin men’ini (önlenmesini), mali hakların ihlali halinde ayrıca 68. madde uyarınca, sözleşme yapılmış olması halinde isteyebileceği bedelin veya rayiç bedel itibariyle uğradığı zararın en çok üç kat fazlasını isteyebilir. Şüphesiz bir mali hakkı eser sahibinden veya haleflerinden devralan kişi veya kişilerin de bu taleplerde bulunmaları mümkündür.
Yukarıda açıklanan mevzuat ve ortaya konulan ilkeler uyarınca dava dosyası, taraflarca sunulan deliller, iddia ve savunma ile konunun teknik yönlerinin aydınlatılması için alınan rapor çerçevesinde değerlendirilmiş, buna göre;
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 21.02.2001 tarih ve 4630 sayılı kanunla değişik 1/B-a maddesi “eseri” “sahibinin hususiyetlerini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri” olarak tanımlamıştır. Yasaya göre, bir fikir veya sanat ürününün “eser” sayılabilmesi için aranması gereken birinci unsur “sahibinin özelliklerini taşımasıdır. Böylece yasa, uluslararası sözleşmelerde olduğu gibi bireysel özelliği yani orijinalliği ön planda tutmuştur. Öğretide, bu unsur, bireysel üslup, yaratıcı gücün yansıması, var olanlardan farklı olanı ortaya koymak, herkes tarafından meydana getirilemeyeni yaratmak, yeni bir özelliğe sahip olmak gibi değişik terim ve nitelemelerle anılmaktadır.
Her türlü edim, eylem eser korumasına sahip olmaz. “Eser”den söz edebilmek için, söz konusu edimin öncelikle sahibinin hususiyetini taşıması gerekir. Sahibinin hususiyetini taşımakla birlikte aynı zamanda FSEK kapsamında sayılan eser türleri içinde de yer almalıdır. 5846 sayılı Kanunda eser türleri; ilim ve edebiyat eserler, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri olarak sayılmıştır.
Tiyatro, bir sahne sanatıdır. Tiyatro eseri, olayları oluş yoluyla gösterir. Bu yönüyle konuşma ve eyleme dayanan bir gösteri sanatı olarak da tanımlanabilir. Tiyatro eserleri, sözsüz sahne eserleri, pandomimalar, yazılı koreografi eserleri, her tür dans, FSEK madde 2 uyarınca “ilim ve edebiyat eserleri” türü kapsamında telif haklarına dair hukuki koruma kapsamına alınmıştır.
Yukarıda izah edilen yasal düzenlemeler ve doktrinde benimsenen görüşler uyarınca; yukarıda isim ve künyeleri tek tek sayılan davacıya ait kitaplar ile davalı yayınevine ait dava konusu kitapların sahibinin hususiyetini taşıdığı ve 5846 sayılı kanun kapsamında ilmi eser oldukları sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Fikir ve Sanat Eserleri Kanununa göre eser sahibi, eseri meydana getiren kişidir. Örneğin, bir müzik eserinin sahibi, onu meydana getiren, yani bestesini ve güftesini yaratan kişidir. 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu, eserlerle ilgili olarak bazı hususların mevcudiyetini eser sahipliğine yönelik karine olarak kabul etmiştir. Ancak bu karinenin her zaman aksinin ispatı mümkündür. Yasamız, karineleri sahibinin adı belirtilen ve belirtilmeyen eserler olarak ikiye ayırarak incelemiştir :
Sahibinin Adı Belirtilen Eserlerde; eğer, yayımlanmış eser nüshalarında veya bir güzel sanat eserinin aslında, o eserin sahibi olarak ismi (veya bunun yerine tanınmış müstear adı) bulunan kimse, aksi sabit oluncaya kadar o eserin sahibi sayılır. Yine, umumi yerlerde veya radyo-televizyon aracılığı ile verilen konferans ve temsillerde, eser sahibi olarak tanıtılan kimse o eserin sahibi sayılır.
Sahibinin Adı Belirtilmeyen Eserlerde ise yayımlanmış olan bir eserin sahibinin belli olmaması yani bir karine ile tespit edilebilmesi mümkün değilse, o eseri yayımlayan ve o da belli değilse çoğaltan, eser sahibine ait hak ve salahiyetleri kendi namına kullanabilir.
Dosyaya sunulan Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğü’nün muhtelif tarihli yazıları ile davacı tarafından delil olarak sunulan … TOPLU OYUNLARI-1 isimli kitapta da … isimli oyununun yazarının davacı … olduğu belirtilmektedir. Kanunda açıkça belirtilen karine uyarınca; dava konusu olan “…” isimli tiyatro oyununun eser sahibinin oyun yazarı … olduğu kanaatine varılmıştır. Tiyatro oyunlarında eser sahibi yazardır ancak performans söz konusu olduğunda performans sahipleri olan oyuncu ve yönetmen de eser sahibi ile birlikte (bir çeşit) bağlantılı hak sahibi oldukları da gör ardı edilmemelidir.
FSEK eser sahibinin haklarını mali ve manevi haklar olmak üzere ikiye ayırarak incelemektedir. Manevi hakların ilki; eser sahibinin eserini umuma arz etme hakkıdır. Eserin umuma arz edilip edilemeyeceğini, yayınlanma zamanı ve tarzını yalnızca eser sahibi tayin eder. İkinci eser sahibi olarak tanıtılma hakkıdır. Eseri, sahibinin adı veya takma ad ile yahut adsız olarak, umuma arz etme veya yayımlama hususunda karar verme yetkisi yalnızca eser sahibini aittir. Üçüncüsü eserde değişiklik yapılmasını men etmek hakkıdır. Eser sahibinin manevi haklarından olan eserde değişiklik yapılmasını men etme, eser üzerinde maddi ve manevi anlamda herhangi bir değişiklik yapılmasını engellemek anlamına gelmektedir.
FSEK 16.maddesinde: “Eser sahibinin izni olmadıkça eserde veyahut eser sahibinin adında kısaltmalar, ekleme ve başka değiştirmeler yapılamaz” denilmek suretiyle yasal olarak düzenlenmiştir. Buna göre, eser sahibinin izni olmadan bir eser işlenemez, umuma arz edilemez, çoğaltılamaz, yayımlanamaz ve temsil edilemez.
Tiyatro eserinin diğer türlerden en önemli farkı; diğer edebi eserler okumak ve dinlemek için yazılmışken, tiyatro oyununun sahnede seyirci önünde oynanmasıdır. Değer ölçülerini, izleyenin kanaat ve anlayışlarından alır. Göze görünür bir karaktere sahip olması canlı olarak meydana geliş niteliğiyle toplum psikolojine hitap eder. Temsil yeri ve eser, tiyatronun edebiyat öğesidir. Bu edebiyat öğesi yanında; tiyatro kavramı içinde (yönetmenin uhdesinde) oyunculuk, sahne düzeni, ışıklandırma, dekor, kostüm, müzik gibi unsurların bütünlüğü söz konusudur.
Müzikal tiyatro, kendine özgü bir olay örgüsü olan, müzik, dans ve diyalogların olaylarla bütünleştiği duygusal ve eğlendirici sahne gösterisi, oyun ya da filmdir. Hikaye ve duygusal içerik, (mizah, acı, aşk, öfke) sözcükler, müzik, hareket ve dramanın teknik yönleri ile bir bütün halinde iletilir. Müzikaller canlı olarak sergilenebileceği gibi playbvack olarak da sahnelenebilir. Elbette ki; orkestralar varlıklarıyla esere estetik katarlar ancak orkestranın varlığı doğrudan beğeni ölçütü değildir. Bu durum (tiyatro oyunlarının playback olarak sahnelenmesi) oyunun özünü değiştirmez ve sıkça uygulanır.
Yönetmenin ve/veya oyuncunun yaptığı değişikliklerin sınırlarını belirlemek için “Tiyatro Yönetmen’in rolünün nitelikli biçimde ortaya konulması gerekmektedir. Elbetteki yüzyıllar boyunca “yönetmen kavramı için” de pek çok ekoller oluşmuştur. Örneğin Andre Antoine (1858-1943) Gerçekçi-Doğalcı görüşü benimsemiştir. Antoine’a göre “bir metni sahneye koymak, söz konusu metni sahnenin koşullarına göre ayarlamaktan, onu belirli bir çerçeve içine yerleştirmekten ya da görselleştirmekten öte bir eylemdir: Yönetmen, tiyatro gösterisinin asal öğesidir ve yazılı metni gösteriye/oyuna dönüştüren kişidir”.
Tiyatroda yönetmen, öncelikle rejisini oluşturacağı oyun metni ile arasında bir bağ kurar. Yazarın oyununu yazarken hedefi olduğu gibi yönetmenin de bir hedefi olduğundan kurulan bağ aracılığıyla yönetmen, kendi hedefini de sahnede gösterecektir. Tam da bu nedenle aynı oyun farklı yönetmenler tarafından sahnelendiğinde farklı biçimlerde seyirci karşısına çıkar. Tiyatroda prensipte yönetmen, yazara bağlı değildir ancak metne tabi olmak zorundadır. Ne kadar bağımsız ve özerk bir gücü olsa da yönetme, metne (küçük budamalar ve/veya revizyonlar dışında) tabi kalmalıdır. Ancak tiyatro sahnelenirken repliklerin unutulduğu atlanıldığı durumlar da hasıl olabilir. Tam da bu nedenle izlenen videolardaki atlanan repliklerin yönetmen tarafından verilen telkinle mi atlandığı, yoksa oyuncuların oyun esnasındaki akışta mı atlandığının anlaşılması mümkün görünmemektedir. Ayrıca yönetmen eserin icrası sırasında sanatsal katkıda bulunur; yazara ve metne birebir sadık kalması gerekmez. Oyunun özünden ayrılmadığı sürece sanatçının (oyuncuların) ve yönetmenin özgün yorumlarının esere katılması, farklı yönetmenlerin yorumlarının farklı olması eserde değişiklik yapıldığı anlamına gelmez.
Her oyun metninin bir yol haritası ve hedefleri vardır. Metnin belirlediği yönergelerin her biri, yönetmen tarafından iyi saptanmalıdır. Yönetmen ile yazar arasında bir çatışma da olabilir; ancak metnin göstergeleri ile yaşanan çatışma ayrıştırılmalıdır. Yönetmenin hem yazardan hem de metinden kopmuş olduğu durumlar ise uyarlama olacaktır. Ülkemiz tiyatrosunda hala yazar ve metin tiyatrosu egemendir.
Metin açısından baktığımız zaman tiyatro oyunlarında yazar ve yönetmeni çatışaya sokan bir diğer durum “metin tahribatı ve metin hedefini yok etme”dir. Oyun metinleri birebir sahneye koyulamayabilir (aslında aynı oyunların farklı günlerdeki gösterimleri bile bir önceki gösterimin aynı değildir/olamaz.). Yönetmen, metinde (çoğunlukla tekrarlardan arınmak yada zamanı efektif kullanmak ya da metnin çarpıcı etkisini düşürmemek amaçları doğrultusunda) budama işlemine gidebilir. Çünkü yönetmenin, tıpkı metinde olduğu gibi, bir hedefi ve niyeti vardır. Bu hedef ve niyete uygun şekilde budamalar yapılması tiyatro geleneğinde olağandır. Gereğinden fazla budama ise metin tahribatına yol açacaktır. Dosyaya sunulan CD içeriğinde bulunan, oyunun görüntülerini içeren videolarda metnin özünden çok da uzaklaşılamadığı, metinlerde oluşan budamanın özü değiştirmediği görüşü hasıl olmuştur. Öte yandan metnin yönetmen tarafından mı budandığı/eksiltildiği yoksa oyuncu tarafından mı atlandığı belli değildir. İncelenen metinlerde/videolarda göründüğü kadarıyla yapılanlar yönetmenin özgürlük alanında kalan revizyonlardır. Aslen oyucu da bir oyuna yorum katabilir ve hatta katmalıdır. Görüldüğü kadarıyla burada oyuncunun ya da yönetmenin özgün yorumunu katması esaslı bir değişiklik değildir.
Yönetmen, oyun metnini okur, detaylı reji çalışmasını yapar, gerekli koreografik notları alır, oyun müziklerini canlı yerinde playback olarak kullanır. (Bu son derece başvurulan bir yöntemdir). Orkestraların varlıklarıyla esere estetik kattıkları tartışmasız bir gerçektir.Ancak orkestranın varlığı doğrudan beğeni ölçütü değildir/olamaz. Bu durum (tiyatro oyunlarının playback olarak sahnelenmesi) oyunun özünü değiştirmez ve sıkça uygulanır.
Yukarıda izah olunan hususlar ve tiyatro tekniği uyarınca; dosyaya delil olarak sunulan dava konusu tiyatro oyununa ilişkin görüntülerde, metnin özünden uzaklaşılmadığı, metinlerde oluşan budamanın özü değiştirmediği; öte yandan metnin yönetmen tarafından budandığı/eksiltildiği yoksa bazı metinlerin oyuncular tarafından mı atlandığı hususunun belli olmadığı, Yönetmenin (tiyatrodaki görev tanımı gereği) kendi hedefini ortaya koymak adına bu tarz küçük revizyonları yapabilecek konumda olduğu, öte yandan repliklerin bazı bölümlerinde kullanılan (metinde yer almayan) “argo” sıfatların eklenmesi yazarın ortaya koyduğu “kabadayı” karakterlerinin kendi içinde yaşamakta olduğu çelişkiyi ortadan kaldıracağı, karakter örgüsünü ve dramatik yapısını değiştirdiği için özden uzaklaşmak olarak nitelendirilmemesi gerektiği, ayrıca bu değişikliklerin de çalışma metinlerinde revizyon yaparak mı yoksa oyuncu tarafından oyun esnasında mı eklendiği hususunun dosya kapsamında açık olmadığı, oyunun özünden ayrılmadığı sürece sanatçının (oyuncuların) ve yönetmenin özgün yorumlarının esere katılması, farklı yönetmenlerin yorumlarının farklı olması eserde değişiklik yapıldığı anlamına gelmeyeceğinden repliklerde yapılan değişiklerin/revizyonların yönetmenin özgünlük alanında kalan revizyonlar olduğu, eserin bütünlüğü ve hususiyetini bozmadığı, oyunun son bölümünde yapılan (kadına şiddete farkındalık adına yapıldığı öne sürelen) revizyonun (Genel Sanat Yönetmeni’nin oyun esnasında müdahale ederek finali değiştirmesi) ise yönetmenin yetki sınırlarını zorlası olarak nitelendirileceği, söz konusu değişikliğin eserin bütünlüğünü bozduğu , bu değişikliğin yazarın/eser sahibinin iznini gerektirdiği, eserin bu hali ile sahnelenmesinin, eser sahibi davacının manevi haklarından olan eserde değişiklik yapılmasını men etmek hakkını ihlal ettiği kanaatine varılmıştır.
FSEK md.68 ile sözleşme yapılmış olması halinde istenebilecek bedelin en çok üç kat fazlasının istenebileceği düzenlenmektedir. Dosya kapsamında davacının karşı tarafın talebi üzerine dava konusu oyunun 10.000,00 TL telif bedeli karşılığında 1 Ekim 2019 – 1 Ekim 2020 tarihleri arasında sahnelenmesine ilişkin izin verdiğine dair yazıyı imzaladığı, dolayısıyla taraflar arasında sözleşme olduğu, taraflar arasındaki sözleşme bedeli belirli ve somutlaşmış olduğundan, farazi bir sözleşme üzerinden değil somut sözleşme üzerinden hesaplanma yapılmalıdır. Davacı vekili dava dilekçesinde, FSEK 68.madde uyarınca 3 kat tutarında tazminat talep ettiklerini, emsal sözleşmelerinde ve kesinleşen davalarında rayiç bedel hesaplanırken Devlet Tiyatroları’ndaki uygulamanın esas alındığı, hasılatın %40’ının 3 katı bedelin tazminat olarak ödenmesine karar verildiğini, bu nedenle hesaplamanın bu yöntemle yapılmasını talep ettiğini belirtmişse de; Yerleşmiş Yargıtay içtihatları uyarınca tazminat hesabının taraflar arasında kararlaştırılan telif bedeli üzerinden yapılması gerekmektedir. (Yargıtay 11.Huk.Dai. 2001/10702 E, 2002/2515 K.sayılı kararı). Bu doğrultuda, taraflar arasında imzalanın sözleşme ile telif ücreti 10.000 TL olarak belirlendiğinden; FSEK m.68 uyarınca en fazla 3 kat telif tazminatı isteyebileceğinden, tazminat tutarının, KDV hariç en fazla 10.000,00 TL x 3 = 30.000,00 TL olacağı kanaatine varılmıştır. Telif tazminatı tecavüzün refi içinde düzenlendiği için diğer ref talebi değerlendirilmemiştir.
Tüm bu tespit ve değerlendirmeler neticesinde, dava konusu “…” isimli tiyatro oyununun sahibinin hususiyetini taşıdığı ve 5846 sayılı kanun kapsamında ilim ve edebiyat eseri olduğu, kanunda açıkça belirtilen karine uyarınca; dava konusu olan “…” isimli tiyatro oyununun eser sahibinin oyun yazarı … olduğu, oyunun özünden ayrılmadığı sürece sanatçının (oyuncuların) ve yönetmenin özgün yorumlarının esere katılması, farklı yönetmenlerin yorumlarının farklı olması eserde değişiklik yapıldığı anlamına gelmeyeceğinden repliklerde yapılan değişiklerin/rezizyonların yönetmenin özgünlük alanında kalan revizyonlar olduğu, eserin bütünlüğü ve hususiyetini bozmadığı, oyunun son bölümünde yapılan (kadına şiddete farkındalık adına yapıldığı öne sürelen) revizyonun (Genel Sanat Yönetmeni’nin oyun esnasında müdahale ederek finali değiştirmesi) ise yönetmenin yetki sınırlarını zorlası olarak nitelendirileceği, söz konusu değişikliğin eserin bütünlüğünü bozduğu , bu değişikliğin yazarın/eser sahibinin iznini gerektirdiği, eserin bu hali ile sahnelenmesinin, eser sahibi davacının manevi haklarından olan eserde değişiklik yapılmasını men etmek hakkını ihlal ettiği sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Tarafların ekonomik durumları, ihlâl olunan hakkın mahiyeti, ihlalin etkileri, ihlalin ulaştığı kitle, fiilin ve kusurun ağırlığı, paranın satın alma gücü ibraz olunan belgeler ve eylemin gerçekleştirilme biçimi karşısında manevî tazminat miktarının 10.000,00.-TL olarak saptanmasının hakkaniyete uygun olacağı düşünülmüştür.
Davalı … dava konusu tiyatro eserini sergilemiş olup, davalı … Belediye Başkanlığının eserin sergilenmesi ile ilgili herhangi bir eylemi olduğu hususu ispatlanamadığından, davalı şirketin özel hukuk tüzel kişisi olması nedeniyle davalı … Belediye Başkanlığı aleyhine açılan davanın reddine karar verilmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerde, davalı … belediye Başkanlığı aleyhine açılan davanın reddine, diğer davalı aleyhine açılan davanın kısmen kabulüne, karar vermek gerekmiş, aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
A) Davalı … Belediye Başkanlığı aleyhine açılan davanın REDDİNE,
1-Davalı için AAÜT uyarınca maddi tazminat yönünden 5.900,00 TL, manevi tazminat yönünden 5.900,00 TL olmak üzere toplam 11.800,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
B) 1-Diğer davalı aleyhine açılan davanın KISMEN KABULÜNE,
2-Dava konusu “…” isimli eserden doğan hakların ihlali nedeni ile FSEK 68/1 maddesi uyarınca 30.000,00 TL telif tazminatı, 70/1 maddesi uyarınca 10.000,00 TL manevi tazminatın ihlal tarihi olan 30.07.2019 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
3-Fazlaya dair istemlerin reddine,
4-Alınması gereken 2.732,40 TL harcın peşin alınan 1.246,66 TL, ıslah ile alınan 496,00 TL olmak üzere toplam 1.742,66 TL harçtan düşümü ile 1.485,74 TL bakiye harcın davalı … Belediye Turizm İnş.Gıda Enerji San.Tic.A.Ş.’den tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
5- Davacı için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarıca kabul edilen maddi tazminat yönünden 5.900,00 TL, manevi tazminat yönünden 5.900,00 TL olmak üzere toplam 11.800,00 TL vekalet ücretinin davalı … Belediye Turizm İnş.Gıda Enerji San.Tic.A.Ş.’den alınarak davacıya verilmesine,
6- Reddedilen manevi tazminat yönünden 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalı … Belediye Turizm İnş.Gıda Enerji San.Tic.A.Ş.’ye verilmesine,
7-Kabul red oranına göre aşağıda dökümü gösterilen ve davacı tarafından yapılan 4.339,86 TL yargılama giderinden payına düşen 2.169,93 TL’nin davalı … Belediye Turizm İnş.Gıda Enerji San.Tic.A.Ş.’den tahsili ile davacıya verilmesine, kalanının üzerinde bırakılmasına,
8-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı şirket vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.11/03/2021
Katip …
¸

Hakim …
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.

Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 1.308,86.-TL
Posta Masrafı 335,00.-TL
Bilirkişi Masrafı 2.200,00.-TL
Islah Harcı 496,00.-TL
Toplam 4.339,86.-TL