Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/47 E. 2021/7 K. 14.01.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/29
KARAR NO : 2021/41

DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 21/01/2020
KARAR TARİHİ : 02/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 15/02/2021
İDDİA:
Davacı vekili 21/01/2020 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … sayılı “…”, “… şekil”, “… …”, “…”, “…”, “… …”, “… …” ibareli markalarının sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “… RESTAURANT” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddine karar verildiğini, oysa müvekkilinin “…” ibareli markaların sahibi olduğunu, ilk defa 2004 yılında tescil olan bu ibarenin aynı zamanda AB ülkeleri nezdinde 28 ülkede birden tescil sağlayan OHİM tescilinin olduğunu, “…” ortak seri markanın kazandığı birçok ödül olduğunu, Google’da “…” anahtar kelimesi ile yapılan aramada çıkan sonuçların tamamının müvekkiline ait olduğunu, müvekkilinin 43. Sınıf için “…” ibaresi üzerinde üstün hak sahibi olduğunu, müvekkiline ait markaların tanınmış markalar olduğunu, davaya konu markalar arasında sadece “N” ve “L” harflerinden ileri gelen bir farklılığın bulunduğunu, markaların SMK 5/1-ç maddesi uyarınca ayniyet derecesinde benzer olduğunu, “…” ibaresi ile müvekkiline ait markalardan “… …” ve “…” görsellerinin ayniyet derecesinde benzer olduğunu, markaların aynı seriden algılanacağını, davaya konu markanın bilinçli şekilde büyük, bitişik ve siyah harflerle yazıldığını, markanın esaslı unsurunun “…” olduğunu, davalının söz konusu marka ile haksız yarar sağlayacağını, “…” ibareli markaların ayırt ediciliğinin düşeceğini, müvekkiline ait “…” isimli AVM’lerde geniş restoran seçeneklerinin bulunduğunu, davalının iyiniyetli olmadığını, müvekkiline ait markaların 43. Sınıfta da tescilli olduğunu, daha önceden benzer markalara ilişkin verilen mahkeme kararlarında iltibas değerlendirmelerinin bulunduğunu belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nin … sayılı kararının iptaline ve davaya konu markanın tescili halinde hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; YİDK kararının hukuka uygun olduğunu markaların bir bütün olarak inceleneceğini, davacı tarafından marka işlem dosyası kapsamında yöneltilen itiraz üzerinde davalı başvuru sahibince … sayılı markalar için 43. sınıfta kullanım talebinde bulunulduğunu, … sayılı markanın tescil sınıfları arasında 43. sınıfın olmadığını, … sayılı markaların kullanımına ilişkin herhangi bir delil sunulmadığını, … sayılı markaların farklı mal ve hizmetleri kapsaması sebebiyle itirazın reddedildiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
Davalı … tarafından dosyaya süre uzatım talep dilekçesi sunulduğu ancak davaya herhangi bir cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, TÜRKPATENT’den davalı şahsa ait … sayılı marka başvurusu işlem dosyası ile itiraza dayanak marka tescil belgesi getirtilmiş, sunulan deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan raporun çoğunluk görüşü dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler,Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şahsa ait … sayılı “… RESTAURANT” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 24/11/2019 tarihinde tebliğ edildiği, 21/01/2020 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 03/12/2020 havale tarihli raporun çoğunluk görüşünde konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “SMK 5/1-ç maddesi bağlamında tescil engeli bulunmadığı, Davaya konu marka başvurusu ve davacıya ait dava konusu markalardan …. sayılı markaların SMK 6/1. Madde bağlamında iltibasa sebebiyet verecek ölçüden benzer olduğu, Davalıların SMK 19/2 madde kapsamında defileri de göz önüne alındığında SMK’nın 6/1. Maddesi bağlamında yalnızca: 43.01) Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. 43.02) Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. bakımından tescil engeli bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır. Davacının SMK md. 6/5 uyarınca tescil engeli bulunduğu iddiaları kapsamında yapılan incelemede; “…” ibaresinin 43. Sınıftaki hizmetlerden “Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri” ve “Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri” bakımından tanınmışlığının ispatlanamadığı, kaldı ki davalının haksız bir kazanç sağlaması, markanın daha kolay hatırlanır olması yahut markanın itibarına zarar verilmesi şartlarının gerçekleşeceğine dair somut bir delil sunamaması karşısında çekişme konusu 43. Sınıftaki hizmetlerden: 43.05) Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. 43.06) Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri , Bakımından tescil engeli şartlarının oluşmadığı, Dosya kapsamında celbedilen Marka İşlem Dosyası kapsamında, davacı yanın, marka işlem dosyası içeriğine, davalı başvuru sahibinin “kullanım ispatı” talebi doğrultusunda kullanımını ispatlayan herhangi bir delil sunmaması ve YİDK kararının verildiği tarihte itibariyle incelenmesinin gerekmesi karşısında YİDK kararının iptal şartlarının oluşmadığı” ifade edilmiştir.
Davada uyuşmazlığın özü, davacıya ait … sayılı “…”, “… şekil”, “… …”, “…”, “…”, “… …”, “… …” ibareli markalarının, davalı şahsın … sayılı “… RESTAURANT” ibareli başvurusu yönünden SMK’nun 6/1, 6/5, 6/6, 6/9 hükümleri çerçevesinde tescil engeli olup olmadığı ve sonucuna göre … sayılı YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davalı şahsın 12/05/2018 tarihinde “… RESTAURANT” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 43.sınıftaki bir kısım emtiaların yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davacının … sayılı “…”, “… şekil”, “… …”, “…”, “…”, “… …”, “… …” ibareli markaları ile benzerlik arz ettiği iddiasıyla itirazda bulunduğu, Markalar Dairesince itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvurunun … sayılı “… RESTAURANT” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 43.sınıftaki “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri. Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri” hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise … sayılı “…”, “… şekil”, “… …”, “…”, “…”, “… …”, “… …” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 19, 35, 36, 37, 38, 41, 42, 43, 44, 45.sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, davacı muterize ait dava konusu markalardan …, …. tescil sayılı markaların tescil sınıfları ile davaya konu marka başvurusunun tescil sınıflarının benzer olmadığı; öte yandan davacıya ait …. sayılı markaların ise tescil sınıflarının davaya konu marka başvurusunun tescil sınıfını aynen içerdiği, bu kapsamda anılan markalar bakımından SMK md.6/1 kapsamında emtiaların aynı/benzer/ilişkili olması şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… RESTAURANT” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı … sayılı “…”, “… şekil”, “… …”, “…”, “…”, “… …”, “… …” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Davaya konu marka başvurusu, beyaz zemin üzerinde herhangi bir renk yahut şekil unsuru içermeyen kelime markasıdır. Markada bulunan “… RESTAURANT” ibaresi, ayırt ediciliği bulunmayan, marka etkisi yaratmayan, tanımlayıcı ve özellikle faaliyet alanını gösteren ibareler olup markanın esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğu kanaatine varılmıştır.
Bu kez davacıya ait markalar ele alınacaktır. Davacıya ait markalardan … sayılı ve “… …” ibareli marka, … sayılı ve “…” ibareli markanın ve … sayılı ve “…+şekil” ibareli markanın herhangi bir şekil yahut renk unsuru içermeyen kelime markaları olduğu görülmüştür. Bununla birlikte … sayılı ve “…+şekil” ibareli markanın, … sayılı ve “… …+şekil ” ibareli markanın ve … sayılı ve “… …+şekil” ibareli markanın şekil ve renk unsurları içeren kompozisyon markalar olduğu, markaların tamamının “…” kelimesi çerçevesinde yaratılan seri markalar olduğu, bu kapsamda markaların esaslı unsurunun “…” ibaresi olduğu kanaatine varılmıştır.
Benzerlik kavramsal ve görsel, duysal açıdan değerlendirilir.
Görsel Benzerlik Değerlendirmesi:
Taraf markalarının benzer olup olmadığının değerlendirilmesinde, yapılacak olan ilk değerlendirme, karıştırmaya konu markalar arasında görsel bir benzerliğin bulunup bulunmadığıdır. Söz konusu benzerlik, taraf markalarını oluşturan harflerin, sözcüklerin, sloganların, resim, logo, grafik ve benzeri diğer şekli unsurların aynı ya da benzer olması şeklinde kendisini göstermektedir. Bu kapsamda somut uyuşmazlık ele alındığında; davaya konu marka başvurusunda ön plana çıkan unsurun “…” ibaresi olması, davacıya ait itiraza mesnet … tescil numaralı markaların esaslı unsurunun “…” ibaresi olması, markalardaki kelime unsurunun herhangi bir özel font yahut şekil unsuru içermemesi, markaların 6 harften oluşması, markaların aynı harflerle başlayıp aynı harflerle bitmesi, markalardaki tek farklılığın, markanın ortasında bulunan “L” ve “N” harflerinden ileri gelmesi karşısında, davaya konu marka ile davacıya ait markalardan … sayılı markaların görsel olarak benzer olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Kavramsal Benzerlik Değerlendirmesi:
Bilindiği üzere işaretler arasında kavramsal benzerlik bulunması da markanın tescil edilmesine engel hallerden biridir. Kavramsal benzerlik, tek tek sözcükler değil bir bütün halinde markaların tekabül ettikleri anlam bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Bazı hallerde markalardaki şekil unsuru birbirinden çok farklı olsa bile, sözcük unsurlarından dolayı ortaya çıkacak tüketici algısı nedeniyle kavramsal benzerliğe bağlı olarak karıştırılma ihtimali sabit görülebilir. Davaya konu davalı markasının esaslı unsuru olan “…” ibaresinin bir tür gemi olduğu tespit edilmiştir. Bu kapsamda davaya konu markada bulunan “… RESTAURANT” kelime unsurları da göz önüne alındığında bir deniz ürünleri restoranı anlamını karşıladığı ve bu şekilde anlaşılacağı kanaatine varılmıştır. Davacı markalarının ortak unsuru olan “…” ibaresinin ise bir tür coğrafi şekil olduğu tespit edilmiştir. Tüm bu kapsamda sonuç değerlendirmesi yapıldığında gerek “…” ve “…” ibarelerinin farklı ve birbirinden oldukça uzak anlamlarının olması, gerekse de markaların bütün olarak tüketici algısında tezahür edeceği anlamının farklı olması karşısında taraf markalarının kavramsal olarak benzer olmadıkları kanaatine varılmıştır.
İşitsel Benzerlik Değerlendirmesi:
Son olarak taraf markaların işitsel olarak karşılaştırılmaları gerekmektedir. İşitsel benzerlik, markaların telaffuzları nedeniyle kulakta bıraktıkları sesle ifade olunmaktadır. Bu başlık altında yapılacak inceleme özellikle ses ve sözcük markaları bakımından önem arz etmektedir. Zira kimi durumlarda bir marka görsel olarak bir diğerinden farklı olsa dahi tüketicinin kulağında kalan imaj yine de aynı/benzer olabilmektedir. İşitsel benzerlik incelemesinde dikkat edilmesi gereken hususlardan birisi de sözcüklerin ilk heceleri, ilk sesleridir. Zira ortalama tüketiciler, sözcüklerin son kısmına nazaran başlangıcına daha fazla dikkat ederler. Bu nedenle sözcüklerin ilk hecelerinde, ilk bölümlerinde ayniyet, karıştırma ihtimaline yol açabilmekte, buna karşılık sözcüğün son kısmındaki benzerlikler karıştırma ihtimali incelemesinde göz ardı edilebilmektedir. Bu kapsamda somut uyuşmazlığa bakıldığında; davaya konu markanın Türkçede “…” biçiminde telaffuz edilmesi, davacıya ait markaların “…” biçiminde telaffuz edilmesi, markaların başlangıç ve bitiş seslerinin aynı olması, markaların farklılaştığı tek noktanın “L” ve “N” harfleri olması, bu harflerin her ikisinin de yumuşak ünsüzlerden olması ve markanın okunuşunda baskın olmaması karşısında taraf markalarının sesçil benzerlik taşıdığı kanaatine varılmıştır.
Bütünsel Değerlendirme:
Genel değerlendirme açısından, söz konusu markaların görsel, fonetik (işitsel) veya kavramsal yönleri her zaman aynı öneme sahip değildir ve markaların piyasada bulunabilecekleri nesnel koşulların incelenmesi yerindedir. Sözcük/sözcüklerden oluşan bir işaretle karşılaşan ortalama bir tüketici, işareti belirli bir anlama karşılık gelen veya anlamlı kelimeleri anımsatan parçalara bölecektir. Bu çerçevede, önceki markanın tercih edilmesinin arkasında yatan fikir de göz önüne alınmalıdır. Aynı düşünce sonraki markanın seçilmesi için de etkili olabilir. Sonuç olarak, davacı markalarının belirli bir bilinirliğe ulaşması da göz önüne alındığında davalıya ait marka başvurusu ile davacıya ait markalardan …. sayılı markaların yüksek dereceli sesçil ve görsel benzerliği göz önüne alındığında markaların bütünsel olarak benzer oldukları kanaatine varılmıştır.
İltibas ihtimali olup olmadığı:
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta, markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacaktır. Karıştırılma olasılığının değerlendirmesi, inceleme konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği bakımından, markaların ayırt edici ve baskın unsurları özellikle göz önüne alınarak, markaların bütünsel olarak ortaya çıkardıkları izlenim esasında yapılmalıdır. İnceleme konusu malların veya hizmetlerin ortalama tüketicilerinin markaları algılayış biçimi, karıştırılma olasılığına yönelik genel değerlendirmede belirleyici rol oynar. Bu bağlamda, ortalama tüketiciler markayı genellikle bütün olarak algılar ve markanın çeşitli detaylarını analize girişmez. Markalar arasındaki görsel, işitsel veya kavramsal benzerlikler bütün olarak karşılaştırılmalıdır. Karşılaştırma, genel izlenim esas alınarak, özellikle markaların ayırt edici ve baskın unsurları ve davanın koşullarıyla ilgili tüm faktörleri dikkate alarak global olarak yapılmalıdır. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Yukarıdaki hususlar dahilinde somut uyuşmazlığa bakıldığında davaya konu çekişme konusu hizmet, her yaştan her kesimden kişiye hitap eden hizmetlerdir. Dolayısıyla bu hizmetlerin hitap ettiği tüketici kitlesi ortalama tüketicilerdir. Tüm bu açıklamalar kapsamında somut uyuşmazlık ele alınacak olursa, dosyada mübrez bilgi ve belgelerden “…” ibaresinin başta 35 ve 43. sınıftaki faaliyetler bakımından belirli bir bilinirliğe ulaşması, taraf markalarının görsel ve işitsel benzerlik taşıması, hedef tüketici kitlesinin ortalama tüketiciler olması dikkate alındığında markalar arasında iltibas ihtimali bulunduğu kanaatine varılmıştır.
Davalıların smk 19/2. madde kapsamındaki savunmalarının değerlendirilmesi:
Bilindiği üzere SMK ile birlikte hukukumuza “kullanım ispatı” kavramı girmiştir;
Yayıma itirazın incelenmesi
MADDE 19- (1) Kurum, başvuru sahibinden itirazlara ilişkin görüşlerini süresi içinde bildirmesini ister. Kurum gerekli gördüğü takdirde taraflardan ek bilgi ve belge sunmalarını isteyebilir. Görüşlerin veya istenilen ek bilgi ve belgelerin süresinde Kuruma sunulmaması hâlinde itiraz, mevcut bilgi ve belgeler kapsamında değerlendirilir. (2) 6 ncı maddenin birinci fıkrası kapsamında yapılan itirazlarda, itiraz gerekçesi markanın itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinde Türkiye’de en az beş yıldır tescilli olması şartıyla, başvuru sahibinin talebi üzerine, itiraz sahibinden, itiraza konu başvurunun başvuru veya rüçhan tarihinden önceki beş yıllık süre içinde itiraz gerekçesi markasını itirazına dayanak gösterdiği mal veya hizmetler bakımından Türkiye’de ciddi biçimde kullanmakta olduğuna ya da kullanmamaya dair haklı sebepleri olduğuna ilişkin delil sunması talep edilir. İtiraz sahibi tarafından bu hususların ispatlanamaması durumunda itiraz reddedilir. İtiraz gerekçesi markanın, tescil kapsamındaki mal veya hizmetlerin sadece bir kısmı için kullanıldığının ispatlanması hâlinde itiraz, sadece kullanımı ispatlanan mal veya hizmetler esas alınarak incelenir.
Yine mezkur düzenlemeye atıfla Kanun’un 25/7. maddesinde şu şekilde düzenleme yapılmıştır; ” Hükümsüzlük hâlleri ve hükümsüzlük talebi: Madde 25: …(7) 6 ncı maddenin birinci fıkrası uyarınca açılan hükümsüzlük davalarında 19 uncu maddenin ikinci fıkrası hükmü def’i olarak ileri sürülebilir. Bu durumda kullanıma ilişkin beş yıllık sürenin belirlenmesinde dava tarihi esas alınır. Hükümsüzlüğü istenen markanın başvuru veya rüçhan tarihinde, davacının markası en az beş yıldır tescilli ise davacı ayrıca, söz konusu başvuru veya rüçhan tarihinde 19 uncu maddenin ikinci fıkrasında belirtilen şartların yerine getirildiğini ispatlar”hükmü amirdir.
Davalı Kurum işbu dava dosyasında, davalı şahıs ise marka işlem dosyası aşamasında
İtiraza mesnet markalardan …. ve … tescil numaralı markaların 43. sınıfta kullanımının ispatlanamadığının iddia edildiği görülmüştür. Yine davaya konu YİDK kararında, … numaralı markanın eşya listesi kapsamında 43. Sınıf bulunmadığı için, söz konusu marka bakımından kullanım ispatı dikkate alınmadığı; … numaralı markalar yönünden ise kullanımın ispatına ilişkin delil sunulmadığı gerekçesiyle Md 6/1 kapsamında yapılan incelemede anılan markalar incelemeye esas alınmamıştır. YİDK kararının iptali ile ilgili istemler yönünden inceleme, kararın verildiği tarihte Kurum’a sunulan bilgi ve belgeler de dikkate alınarak o tarih itibariyle mevcut durum üzerinden yapılmalıdır. Bu kapsamda somut uyuşmazlık ele alındığında, celbedilen marka işlem dosyası incelendiğinde, davacı muteriz tarafından sunulan itiraz dilekçesi ekinde kullanıma ilişkin herhangi bir belgenin sunulmadığı görülmüştür. Dolayısıyla davacı tarafından işbu dava dilekçesi kapsamında sunulan kullanıma ilişkin belgeler, yalnızca hükümsüzlük talebi yönünden değerlendirmeye alınacaktır. “Markanın kullanılması” kavramının daha iyi anlaşılabilmesi adına 6769 sayılı SMK’nın 9. Maddesine değinmek lazım gelmektedir. Anılan madde uyarınca aşağıda belirtilen durumlar da birinci fıkra anlamında markayı kullanma kabul edilir: a) Markanın ayırt edici karakteri değiştirilmeden farklı unsurlarla kullanılması. b) Markanın sadece ihracat amacıyla mal veya ambalajlarında kullanılmasıdır.
SMK m. 14 gerekçesinde markanın kullanımından kastedilenin markanın tescil edildiği amaç dahilinde, işlevine uygun, yani ticari hayatın içinde, markanın fonksiyonlarının yerine getirilmesi için kullanım olduğu belirtilmiştir. Markanın temel işlevine uygun kullanımı “markasal kullanım” olarak da kabul görmektedir. Markanın işlevine uygun kullanımı, markadan ekonomik anlamda yarar sağlamak amacıyla, işaretlediği mal veya hizmetin niteliğine uygun şekilde ilgili piyasaya sunulması, tüketicinin marka ile işaretlediği mal veya hizmet ile bir bağlılık kurması ve tüketicinin bu mal ve hizmetleri piyasada tanıması ve benzerlerinden ayırt edilmesiyle sağlanır. Markanın temel işlevine uygun kullanımı, markanın işaretlediği mal veya hizmetin reklamının ve tanıtımının yapılması, faturalarda veya teşebbüse ait evrakta veya katalogda kullanılması veya çalışanlarının kıyafetlerinde, hizmet sırası veya sonrasında kullanılan eşyalarda bulunması, mal markalarında ürünün veya ambalajın üzerine konulması gibi birçok şekilde karşımıza çıkabilir.
Davacı yanın dosya kapsamına sunduğu deliller incelendiğinde, davacının “…” ibareli markalarının yukarıda mal/hizmet kıyaslaması tablosunda benzer bulunan 43. Sınıftaki hizmetlerden: “43.01) Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. 43.02)Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri” bakımından davacının kullanımlarının bulunduğu hususunun, davacı yanca ortaya konulmuş olduğu kanaatine varılmıştır.
Bununla birlikte, davaya konu marka başvurusunda bulunan 43.sınıftaki hizmetlerden: “43.03) Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. 43.04) Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri”. hizmetlerinin kullanımı bakımından dosyaya herhangi bir delil sunulmadığı kanaatine varılmıştır. Davalıların SMK md. 19/2 kapsamındaki savunmaları da dikkate alındığında SMK’nın 6/1. Maddesi bağlamında yalnızca: “43.01) Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. 43.02) Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri” bakımından tescil engeli bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Tanınmışlık iddiası kapsamında değerlendirme
Somut dava YİDK kararının iptali ve hükümsüzlük taleplerini içermektedir. Davacı yan marka işlem dosyası kapsamında markalarının tanınmışlığına dayanarak SMK’nın 6/5. Maddesinde herhangi bir itirazda bulunmamıştır. Bununla birlikte işbu dava kapsamında sunmuş olduğu dava dilekçesinde markaların tanınmış olduğunu ve bu kapsamda da tescil engeli bulunduğunu ifade etmiştir. Bu sebeple davacının tanınmışlığa dayalı talebi yalnızca hükümsüzlük talebi bakımından dikkate alınacaktır.
SMK madde 6/5 gereğince; “Tescil edilmiş veya tescil başvurusu daha önceki tarihte yapılmış bir markanın, Türkiye’de ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarının zarar görebileceği veya ayırt edici karakterinin zedelenebileceği hâllerde, aynı ya da benzer markanın tescil başvurusu, haklı bir sebebe dayanma hâli saklı kalmak kaydıyla, başvurunun aynı, benzer veya farklı mal veya hizmetlerde yapılmış olmasına bakılmaksızın önceki tarihli marka sahibinin itirazı üzerine reddedilir”. Bu hallerden her birisinin aynı anda mevcudiyeti mecbur olmayıp bunlardan herhangi birisinin varlığının maddenin uygulanabilirliği açısından yeterli olduğu kabul edilmektedir.
Markanın tanınmışlığı nedeniyle haksız yarar sağlanmasının esasen, tanınmış markanın sahip olduğu imajın devri suretiyle gerçekleşebileceği kabul edilmektedir. Bu şekilde imaj devrinden söz edilebilmesi için haksız yarar sağladığı iddia edilen marka ile tanınmış markanın tescil edildiği mal ve hizmetler arasında bir bağlantı kurulması şartı aranmaktadır. Markanın itibarına zarar verilmesi kavramı, markanın tanınmışlığından haksız yararlanılması kavramı ile yakın bağlantılı olup bu iki şartın çoğu kez örtüştüğü kabul edilmektedir. Genel ayrım olarak, tanınmış markadan haksız yararlanmanın kullanan açısından ekonomik açıdan bir artışı ifade etmesine rağmen, itibarına zarar vermenin marka sahibinin ekonomik açıdan zarar görmesini ifade ettiği hususu vurgulanmaktadır . Markanın itibarına zarar verilmesi genellikle tanınmış markanın olumsuz imaj yükletilmesi tehlikesiyle karşılaştığı durumlara ilişkin olup bu hususun tanınmış marka sahibi tarafından ispatlanması gerekir. Markanın ayırt edici karakterinin zedelenmesinin tanınmış markanın aynısının veya benzerinin kullanıldığı her durumda söz konusu olacağı sonucuna varılması söz konusu değildir. Ayırt edici karakterin zedelenmesinin, sonraki tarihli marka ile tanınmış marka arasında düşünsel bir bağın mevcut olması ve bu durumun tanınmış markanın reklam değerini tehlikeye düşürmesi halinde söz konusu olabileceği kabul edilmektedir.
Markanın ulaştığı tanınmışlık düzeyi tespit edilirken her somut olayın özellikleri ve tanınmışlık düzeyine ulaşıldığı iddiasında bulunan marka veya başvuru sahibinin iddiasını ispat için sunduğu deliller göz önünde tutularak , markanın veya başvurunun kapsamındaki mal veya hizmet çeşidinin mevcut ve gelecekteki tüketici kitlesi esas alınarak belirlenmesi gerekmektedir .
Davacı yan “…” markasının kendi adına tanınmış marka olduğunu beyan etmiştir. Bu doğrultuda Türk Patent Markalar Sicili’nde yapılan araştırmada, anılan ibareye ilişkin herhangi bir tanınmış marka kaydına rastlanmamıştır. Öte yandan davacı yan, dosyaya tanınmışlık iddiasını ispatlamaya yönelik ödül, gazete haberleri, broşür vb. birtakım belgeler sunmuştur. Tüm bu belgeler birlikte değerlendirildiğinde “…” ibaresinin özellikle 35. Sınıf bakımından, davacı adına belirli bir tanınmışlığa ulaştığı kanaatine varılmıştır. Ne var ki raporumuzun SMK 6/1. Maddesi ve SMK 19/2. Maddesi bağlamında hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı ifade edilen 43. Sınıftaki hizmetlerden: “43.05) Gündüz bakımı (kreş) hizmetleri. 43.06) Hayvanlar için geçici barınma sağlanması hizmetleri” bakımından tanınmışlığının bulunmadığı, davaya konu markayı gören tüketicilerin aklına davacının gelmesi, davalının haksız bir kazanç sağlaması, markanın daha kolay hatırlanır olması yahut markanın itibarına zarar verilmesi, şartlarının somut olayda vücut bulmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
SMK 6/6 maddesindeki şartlar gerçekleşmemiş olduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Kötü niyetli marka başvurusu, SMK 6/9 ve 25/1 maddelerinde hem bağımsız bir nispi red nedeni hem de hükümsüzlük nedeni olarak düzenlenmektedir. Marka tescil başvurusunun kötü niyetli olup olmadığı hususunun belirlenmesinde genel geçer kriterler bulunmamakta, konunun her somut olay bazında değerlendirilmesi gerekmektedir. Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyi niyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde, kötü niyetli marka tescilinden bahsedilir. Tescil başvurusunda bulunan kişinin kötü niyetli olduğuna emare teşkil edebilecek olgu ve olayların varlığı, kötü niyetli marka başvurusunun kabulü için yeterli sayılmaktadır. Başvuru sahibinin içsel durumunu ifade eden bilme, kast, niyet gibi hususların anlaşılabileceği veya ortaya çıkarılabileceğine dair ciddi belirtilerin varlığı halinde, bunlar araştırılarak, kötü niyetli tescilin varlığı sonucuna ulaşmada yardımcı unsur olarak kullanılabilir . Marka sahibinin, markasını tescil ederken, markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacı gütmesi gibi hallerde ancak kötü niyetli marka tescilinden bahsedilebilecektir. Somut olayda, davalı tarafından yapılan marka başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamakla ve markanın kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalının kötü niyetli olmadığı kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kısmen kabulüne, TÜRKPATENT YİDK nın … sayılı kararının iptali talebiyle açılan davanın reddine, davalı adına tescilli … sayılı markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin davanın 43. sınıf “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri.” emtialar yönünden kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın Kısmen Kabulüne,
2- TÜRKPATENT YİDK nın … sayılı kararının iptali talebiyle açılan davanın REDDİNE,
3-Davalı adına tescilli … sayılı markanın hükümsüzlüğü istemine ilişkin davanın 43. sınıf “Yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri. Geçici konaklama hizmetleri, geçici konaklama ile ilgili rezervasyon hizmetleri, düğün salonu kiralama hizmetleri, konferans ve çeşitli toplantılar için yer sağlama hizmetleri.” emtialar yönünden kısmen HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE VE SİCİLDEN TERKİNİNE,
4-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
5-Alınması gereken 59,30 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL karar harcının davalı …’den alınarak Hazineye gelir kaydına,
6- Davacılar vekili için 5.900,00-TL vekalet ücretinin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine,
7-Reddedilen kısım itibariyle davalı TÜRKPATENT için 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak bu davalıya verilmesine,
8-Kabul ret oranının takdiren 1/2 olarak belirlenmesine, davacı tarafından yapılan ve aşağıda dökümü gösterilen 2.226,80 TL yargılama giderinden payına düşen 1.113,40 TL’nin davalı …’den alınarak davacıya verilmesine, kalanının davacı üzerinde bırakılmasına,
9-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 02/02/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.

Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 108,80.-TL
Posta Masrafı 318,00.-TL
Bilirkişi Masrafı 1.800,00.-TL
Toplam 2.226,80.-TL