Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/44 E. 2021/103 K. 04.03.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/44
KARAR NO : 2021/103

DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 10/02/2020
KARAR TARİHİ : 04/03/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 05/03/2021
İDDİA:
Davacı vekili 10.022.2020 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … sayılı “….” ibareli markaların sahibi olduğunu, davalı şirketin, bu marka ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini 35, 41.sınıflarda marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddine karar verildiğini, oysa müvekkilinin 1999 yılından bu yana bankacılık alanında faaliyet göstermekte olan, 500 üzeri çalışanı, onlarca şubesi ve milyarlarca TL’ler ile ifade edilen ihraç miktarları hatırı sayılır üne sahip bir kuruluş olduğunu, …’nun 2014 yılının Nisan ayından itibaren Spor Toto süper Lig ve Spor Toto 1. Lig’de yer alan 36 takımın bilet/kombine sayışlarını gerçekleştiren ve furbol kulüpleri adına yeni teknolojiler geliştiren Spor Toto Süper Lig ve Spor Toto 1. Lig takımlarının tek resmi biletleme firması olduğunu, Süper Lig ve 1. Lig karşılaşmalarının yanında futbol takımlarının Şampiyonlar Ligi, UEFA Avrupa Ligi, Ziraat Türkiye Kupası, Hazırlık Karşılaşmaları vb. biletlerinin de sadece … Biletleme Platformu üzerinden satıldığını, dava konusu marka ile müvekkilinin markalarının kulakta bıraktığı etkinin aynı olduğunu, görsel olarak çağrışım yaptırdıkları (logoda futbol çağrıştırması) ve marka söylendiğinde hitap edilen kitlenin kafasını karıştıracağının çok açık olduğunu, “…” markası için değerlendirme yapıldığında, “…” kelimesinin sadece başına spor ibaresi ve sonundaki bir harf eksiltilerek “spor-pass” yaparak farklı bir marka gibi sunulmaya çalışılmış olduğunu, davalının markayı kullanmak istediği sektörde vasıf belirten jenerik bir kelime / ayırt edici özellikte olmayan bir ibare olduğunun görüldüğünü, müvekkilinin “…” markalarının halk tarafından bilinen ve tanınan markalar olup, bankacılık, sigorta hizmetleri, finansal ve parasal hizmetler, özellikle futbol karşılaşmalarına bilet sağlama hizmetlerinde kullanılmak üzere tescil edilmiş olduğunu, müvekkilinin markasının başvuru tarihi ile dava konusu markanın başvuru tarihi arasında 9 yıllık bir zaman farkı bulunduğunu, bu sebepten eskiye dayalı kullanıma dayanarak da “…” ibareli markanın reddedilmesinin gerektiğini, başvurunun kötü niyetli yapıldığını belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptaline ve … sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; başvuru işlem safahatını açıklamış, itiraz markaları karşılaştırıldığında, markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve her iki işareti yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intibanın, davacıya ait markanın bıraktığı intiba ile aynı olmadığını, söz konusu iki marka örneği, aynı firmanın markası/serisi gibi algılanabilecek nitelikte olmadığı gibi, markaların karıştırılma ihtimallerinin asla bulunmadığını, davacı tarafın, marka hukuku ilkelerine aykırı bir biçimde, “…” ibareli başvuru markasının bütününden “pass” ibaresini alarak, itiraz markalarıyla benzerlik taşıdığını iddia etmiş olduğunu, dava konusu başvuru markasına bakıldığında; “SPOR+PASS” ibarelerinin birleştirilmesi sonucu oluşturulmuş bileşke marka türünden bir marka olup, asli ve marka algılaması oluşturan baskın unsurun “…” ibaresinin bütünü olduğunu, YİDK kararında da isabetli olarak belirtildiği üzere, “Başvuruda ve itiraz gerekçesi markalarda yer alan “pass” ibaresi “izin, geçiş izni, geçmek” gibi anlamları bulunan bir kelime ve Türkiye’de de bu anlamlarıyla bilinen ve yaygın kullanımı bulunan bir adlandırma olduğunu, dava konusu başvuru markasının bir bütün olarak ele alınması gerektiğini, söz konusu ibareden sadece “pass” kısmını alarak iltibas ihtimalini ileri sürmenin hukuken kabul edilemez olduğunu, söz konusu ibare bir bütün olarak ele alınmalı ve bu haliyle iltibas tehlikesi olup olmadığının değerlendirilmesi gerektiğini, gerek Yargıtay vermiş olduğu kararlarda, gerekse de doktrindeki görüşlerde markaların bir bütün olarak ele alınması ve ona göre değerlendirme yapılması gerektiğinin belirtildiğini, davacı taraf, kötüniyet iddiasını itiraz aşamasında belgelendirmediğinden, bu husustaki iddiaya itibar edilmemiş olduğunu, Avrupa Birliği Adalet Divanı Genel Mahkemesi’nin 01/02/2012 tarihli T-291/09 sayılı kararının 90. paragrafında, inceleme konusu işaretlerin aynı olması, kötü niyete ilişkin diğer faktörlerin hiçbirisi mevcut değilken, tek başına kötü niyetin varlığını ortaya çıkarmaz tespitinin yapılmış olduğunu, bir diğer deyişle, kötü niyetle başvurusunun yapıldığı iddia edilen işaretle buna karşı öne sürülen itiraz gerekçesi markanın aynı (veya benzer) olması veya benzer oldukları yönündeki iddianın, tek başına başvurunun kötü niyetle yapıldığını ispatlamayacağını, Kurul’un, belirtilen tespiti paylaştığını ve incelenen başvuruyu oluşturan işaretle itiraz gerekçesi markanın benzer olmasını veya benzer markalar olduğu yönündeki iddianın, tek başına, başvurunun kötü niyetle yapıldığını ispatlayan bir husus olarak kabul etmediğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Davalı şirkete usulüne uygun dava dilekçesi ve duruşma gününü bildirir tebligat yapıldığı halde davaya cevap vermemiş ver yargılamaya katılmamıştır.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, TÜRKPATENT’den davalı şirkete ait … sayılı marka başvurusu işlem dosyası ile itiraza dayanak marka tescil belgesi getirtilmiş, sunulan deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 16.12.2019 tarihinde tebliğ edildiği, 10.02.2020 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Davada uyuşmazlığın özü, davacıya ait …. sayılı “….” ibareli markanın, davalı şirketin … sayılı “…” ibareli başvurusu yönünden 6769 sayılı SMK’nin 6/1, 6/5, 6/9 hükümleri çerçevesinde tescil engeli olup olmadığı ve sonucuna göre … sayılı YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davalı şirketin 04/02/2019 tarihinde “…” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 35, 41.sınıftaki bir kısım emtiaların yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davacının … sayılı ….” ibareli markaları ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince reddi üzerine, yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 12.01.2021 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “Dava konusu hizmetlerin davacının markalarının kapsamında aynı/aynı tür/benzer olarak yer aldığı, Dava konusu marka ile davacı markaları arasında marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve anlamsal olarak benzerlik bulunmadığı, Dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığı, Davacının eskiye dayalı hak sahipliği iddiasının yerinde olmadığı, Dava konusu marka ile davacı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmaması nedeniyle, dava konusu markanın, davacı markasının tanınmışlığından haksız bir yarar sağlamayacağı, markanın itibarına zarar vermeyeceği veya ayırt edici karakterini zedelemeyeceği, Kötü niyet olup olmadığı değerlendirmesinin Sayın Mahkemenin takdirinde olduğu, TÜRKPATENT … Sayılı YİDK Kararı’nın yerinde olduğu” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 35, 41.sınıftaki “35 Reklamcılık, pazarlama ve halkla ilişkiler ile ilgili hizmetler, ticari ve reklam amaçlı sergi ve fuarların organizasyonu hizmetleri, reklam amaçlı tasarım hizmetleri; alıcı ve satıcılar için online pazaryeri (internet sitesi) sağlama hizmetleri. Büro hizmetleri; sekreterlik hizmetleri, gazete aboneliği düzenleme hizmetleri, istatistiklerin derlenmesi, büro makinelerinin kiralanması hizmetleri, bilgisayar veri tabanlarındaki bilginin sistematik hale getirilmesi, telefon cevaplama hizmetleri. 41 Spor, kültür ve eğlence hizmetleri (sinema, spor karşılaşmaları, tiyatro, müze, konser gibi kültür ve eğlence etkinlikleri için bilet sağlama hizmetleri dahil).” mal ve hizmetlerinin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise .. .sayılı “…” ibarelerinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 07, 09, 28, 35, 36, 39, 41.sınıflardaki mal ve hizmetlerin yer aldığı gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, başvuru kapsamındaki 35, 41.sınıftaki mal ve hizmetlerin itiraza dayanak markaların kapsamındaki mal ve hizmetlerle aynı/aynı tür/benzer oldukları tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “….” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu “…” ibareli marka kelime, davacının yukarıda emtia benzerliği olan markalarından “…+şekil” ibareli marka kelime unsuru ön planda olan kelime+şekil, diğerleri ise herhangi bir şekil unsuru içermeyen kelime markalarıdır.
Davacı markalarında yer alan “paso” kelimesinin “1. Bir kimsenin, herhangi bir ücretin bütününden veya bir bölümünden muaf tutulduğunu gösteren belge. 2. Sürekli.” anlamlarına geldiği (www.tdk.gov.tr), davacı markalarında geçen “…” ibaresinin ise Portekizce olduğu, Türkçe’de “adım” anlamına geldiği tespit edilmiştir.
Dava konusu markanın “spor” ve “pass” ibarelerinin bir araya getirilerek oluşturulduğu anlaşılmakta ve esas unsurunun bütüncül olarak “…” ibaresi olduğu değerlendirilmektedir.
Davacı markalarının ise “…”, “paso”, “pas” veya “pass” ibarelerinin münhasıran veya yanlarına başka ibarelerin bitişik veya ayrı yazılarak oluşturulduğu anlaşılmaktadır.
Dava konusu marka ile davacının bazı markalarında yer alan ve Türkçe’de “geçmek, geçiş, geçit, paslaşmak” gibi anlamlara gelen1 İngilizce “pass” kelimesinin ülkemizde yaygın olarak kullanıldığı değerlendirilmektedir. Taraf markalarının tescilinde bulunan 35. Sınıf ve 41. Sınıf emtialarının hizmet özellikleri dikkate alındığında daha dikkatli tüketiciye yönelik olduğu düşünülebilir. Diğer bir deyişle veri derleme, reklamcılık, fuar organizasyonu gibi hizmetlerin yöneldiği tüketicinin, üretici/tedarikçi kaynağına herhangi bir ucuz hızlı tüketim malı tüketicisinden daha fazla dikkat ettiği değerlendirilmiştir. Bu sebeplerle, tüketici için ve özellikle davaya konu olan emtiaların yöneldiği tüketiciler için “pass” veya “…” gibi türevlerinin ayırt edici niteliğinin zayıf olduğu kanaatine varılmıştır.
İşitsel ve görsel olarak benzer olan davacıya ait “…” ve “paso” ibaresini içeren markalar ile dava konusu “…” ibareli marka işitsel ve görsel olarak karşılaştırıldığında, söz konusu davacı markalarının Türkçe’de “pas-so” ve “pa-so” olarak telaffuz edileceği, dava konusu markanın ise “sı-por-pas” veya “sı-por-pes” şeklinde telaffuz edileceği hususları birlikte değerlendirildiğinde, dava konusu marka ile davacıya ait “…” ve “paso” ibaresini içeren markaların marka işaretleri bakımından işitsel ve görsel olarak karıştırılmaya yol açabilecek derecede benzer olmadığı kanaatine varılmıştır.
Davacıya ait diğer “Cardpass”, “PASSCARD”, “PASCARD” ve “PasKart” ibareli markaları ile dava konusu marka karşılaştırıldığında ise davacıya ait belirtilen markaların bütüncül olarak değerlendirilmesi gerektiği ve bu markaları oluşturulan ibarelerin ayırt edici niteliği zayıf ibarelerin birleştirilmesiyle oluşturulan ayırt edici niteliği zayıf ibareler olduğu hususları dikkate alındığında, dava konusu marka ile davacıya ait belirtilen markaların marka işaretleri bakımından işitsel ve görsel olarak karıştırılmaya yol açabilecek derecede benzer olmadığı kanaatine varılmıştır.
Sonuç olarak, her ne kadar dava konusu marka ile davacıya ait …. markaların kapsamındaki hizmetler aynı/aynı tür/benzer olsa da, marka işaretleri bakımından işitsel, görsel ve anlamsal benzerlik bulunmaması nedeniyle dava konusu marka ile davacıya ait markalar arasında karıştırılma ihtimalinin söz konusu olmadığı sonucuna ulaşılmıştır.
Eskiye Dayalı Kullanım Bakımından Değerlendirme:
6769 s. SMK’nın 6. Maddesinde sınırlı sayıda düzenlenen nispi ret nedenlerinden biri olan 6/3 bendinde “Başvuru tarihinden veya varsa rüçhan tarihinden önce tescilsiz bir marka veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaret için hak elde edilmişse, bu işaret sahibinin itirazı üzerine, marka başvurusu reddedilir” düzenlemesine yer verilmiştir.
Burada kastedilen marka tesciline konu edilmeksizin ve fakat markasal bir etki doğuracak mahiyette ve yeterlilikte, ticaret hayatında kullanılan ticaret unvanı, işletme adı, alan adı gibi işaretlerdir.
Tescilsiz bir işaretin korunmasını sağlayan ve nisbi ret nedenine konu teşkil eden bu durum, işaretin, itiraz eden tarafından daha önceki bir tarihten beri kullanılmakta olması ve bu kullanım neticesinde işarete ayırt edici nitelik kazandırılmış olmasıdır. Yani, bir markanın tescil başvurusundan önce, bu işaret bir başkası tarafından oluşturulmuş ve kullanma neticesinde belli oranda kullanan ile anılmaya başlamış ve ayırt edici nitelik kazandırılmışsa, bu hakka dayanarak sonraki tescilin engellenmesi mümkündür. Ancak tescilin engellenebilmesi için, markanın tescili için yapılan başvuru veya başvuruda belirtilen rüçhan tarihinden önce bu işaret için hak elde edilmiş olması ve hakkın sahibine, daha sonraki bir markanın kullanımını yasaklama hakkını veriyor olması gerekmektedir.
Ancak tescilsiz kullanım ile kast edilen husus, öncelik hakkının işareti ilk defa alelade bir şekilde kullanan kişiye ait olması demek değildir. Başka bir ifadeyle 6/3 maddesi anlamında aranan ayırt edicilik, markasal etki doğurmayan veya oldukça sınırlı bir kitle için doğuran kullanımlar değil, tescilsiz işaretin ticari alanda kullanılması suretiyle, ilgili piyasada bilinir hale gelmesi ve o işareti ihdas edenle birlikte tanınır olması biçiminde anlaşılmalıdır. Ancak buradaki bilinir/maruf olma durumu ile 6769 s. SMK m.6/5 kapsamındaki tanınmışlık olgusu ile karıştırılmamalıdır. İlk kullanma suretiyle marka hakkının doğumunu sağlayan ve bu nedenle markasal etki doğuracak şekilde bir bilinirlik, markanın üzerine konulduğu emtianın hitap ettiği alıcı kitlesi tarafından tanınmaya başlamış olması, belirli bir yer, bölge veya piyasada bilinmesi biçiminde anlaşılmalıdır. Bir diğer ifadeyle, 6769 sayılı SMK m.6/3 kapsamında, tescilsiz işaretin belirli bir çevre veya piyasa ile sınırlı bir bilinirlik düzeyine erişmesi, maddenin sağladığı korumadan istifade için yeterli görülmelidir.
ATAD huzurunda görülen bir uyuşmazlıkta, önceye dayalı hak istisnasını mesnet göstermek suretiyle 40/94 sayılı Marka Tüzüğü 8/4 m. uyarınca sonradan bir hak ileri sürebilmek için;
Hak iddia edilen işaretin ticaret sırasında kullanılmış olması, Yerel coğrafi bölgeden daha geniş bir coğrafik alanda işaretin kullanılması, İşaret sahibinin, bu işaretin başkalarınca kullanılmasını önleyebilecek ölçüde (iç hukukların sağladığı boyutta mesela; işaretin bilinir hale getirilmesi / tanıtılması gibi) hak sahibi olması, İşaret üzerindeki hakkın, karşı çıkılan markanın başvuru tarihinden önceki bir zaman diliminde elde edilmiş olması şartların hep birlikte gerçekleşmiş olması aranmıştır. Bunun yanı sıra bu kapsamda sağlanacak koruma sadece tanıtımın yapıldığı mal veya hizmetlerle sınırlı olacaktır. Aksi halde, yani başka mal ve hizmetler yönünden de üstün hak sağlanması halinde, marka tescilinin bir anlam ve önemi kalmayacak, bir nevi tescilsiz bir işarete çok tanınmış bir marka statüsü sağlanması söz konusu olacaktır. Yasal düzenlemeler, doktrin ve yargı kararlarında kabul gören bu görüşler çerçevesinde somut uyuşmazlığa döndüğümüzde ve davacı yanın işlem dosyasına sunduğu delillerin incelenmesi neticesinde bir değerlendirme yapılmıştır.
Somut davada davacının, dava konusu “…” ibareli marka üzerinde dava konusu hizmetler bakımından eskiye dayalı hak sahipliği olduğuna dair dosya kapsamında herhangi bir belgeye rastlanmamıştır.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Somut davada davalı şirket başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamaktadır. Bu nedenle kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 54,40 TL harçta düşümü ile 4,90 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı TÜRKPATENT için 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5- Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.04/03/2021
Katip …
¸

Hakim …
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.