Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/413 E. 2022/29 K. 03.02.2022 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/413
KARAR NO : 2022/29

DAVA : Marka (Maddive Manevi Tazminat İstemli, Marka Hakkına Tecavüzün Giderilmesi Ref’i , Haksız Rekabetin Tespiti)
DAVA TARİHİ : 31/12/2020
KARAR TARİHİ : 03/02/2022
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 03/02/2022
DAVA:
Davacı vekili 31/12/2020 tarihli dava dilekçesinde özetle; davacının Mart 2020 başlarından itibaren “…” markası altında www…com web sitesi başta olmak üzere birçok e-ticaret platformunda dekoratif ev ürünlerinin satışını gerçekleştirmekte olduğunu, davacının “…” ürünlerinin 2020 yılında online satış platformlarında en çok tıklanan ürünlerden olduğunu, 27.05.2020 tarihinde de “…” markasının 20 ve 35. Sınıflara giren emtialarda kendi adına tescili için TÜRKPATENT’e başvurduğunu, 2020/54067 sayı ile işlem görmekte olan bu markanın 22.09.2020 tarihinde tescile bağlandığını, markanın tescil süreci devam ederken davalı firmanın “…” markasını davacının izni olmaksızın online satış platformlarında aynı emtialarda kullanmaya başladığını, bunun üzerine davacının davalıya Ankara 37. Noterliği aracılığıyla 07.10.2020 tarihinde bir ihtarname keşide ettiğini, huzurdaki davanın ikamesinden önce zorunlu dava şartı kapsamında tazminat talepleri açısından arabulucuya da başvurulduğunu ancak arabuluculuk görüşmeleri sonucunda tarafların anlaşamadığını, bu meyanda davacının davalı aleyhine İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde suç duyurusunda da bulunduğunu, davalının www…com web sitesi üzerinden yaptığı satışlarda davacının “…” markasını kullanarak satışa arz ettiği dekoratif ev ürünlerinin davacı ile bağlantılı üretildiği algısını yaratmakta olduğunu, davalının ürünlerinin malzeme ve paketleme itibariyle davacının ürünlerine nazaran kalitesiz olduğunu ve bu durumun da davacının markasının itibarını zedelediğini, davalının …’un buy-box sistemine katılmış olmasının kendi tercihi olduğunu, davacının markasının yayın tarihinden önce gerçekleşen davalı kullanımlarına dair olarak davacının haksız rekabet hükümlerine göre tazminat talep edebileceği, dolayısıyla davalı tarafın ihlali gerçekleştirdiği tarihten ziyade ihlalin boyutunun ve davalı tarafından gerçekleştirilen satış adetinin önem arz ettiğini beyan ederek, davalının davacının marka hakkından doğan haklarının ihlali fiillerinin ve haksız rekabetinin tespitini, men’ini, bu ihlaller nedeniyle oluşan maddi durumun ortadan kaldırılmasını ve bu ihlaller/haksız rekabet nedeniyle maddi 5.000,00 TL ve 5.000,00 TL manevi tazminata hükmedilmesini, bu meyanda maddi tazminatın, davacının davalının marka hakkına tecavüz niteliğindeki bu fiiller olmasaydı elde edebileceği muhtemel gelire göre belirlenmesini talep ve dava etmiş, 16/12/2021 tarihli bedel artırım dilekçesi ile maddi tazminat talebini 95.000,00 TL artırarak 100.000,00 TL ‘ye yükseltmiştir.
CEVAP:
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle;dava dışı … e-ticaret sitesinin buy-box sistemi aracılığıyla Temmuz 2020-Eylül 2020 tarihleri arasında, “…” ibaresinin herhangi bir ayırt ediciliği olmadığı, bu ibarenin herkesin kullanımına açık olduğu algısını yaratarak “…” ibaresinin bir cins isim gibi buy-box isimli sisteminde kullanılmasına izin ve onay vermiş olduğunu, bu sebeple davalının “…” ibaresini markasal hüviyette kullanmış olmasının SMK m. 7/5 hükmü anlamında hukuka uygun bir kullanım olduğunu, … web sitesinde arama boşluğuna “tablo, dekoratif tablo” veya “…” yazıldığında, davacının dışında 50’ye yakın firmaya ait sonuçların çıkıyor olmasının bu durumu tevsik ettiğini, yani davalının “…” ibaresini kullanım şeklinin, … isimli e-ticaret sitesinin belirlediği ticari teamül ve ticari dürüstlük kurallarına uygun bir kullanım olduğunu, dolayısıyla söz konusu dönemde davalının bu ibareyi … sitesinde kullanmış olmasının tazminat hakkı doğuramayacağını, davacının davasına mesnet aldığı 2020 54067 sayılı markasının tescilinin 30.11.2020 tarihinde ilan edildiğini, SMK m. 7/4 hükmüne göre davacının markasının tescilinin yayım tarihi itibariyle hüküm ifade ettiğini, davalının ise 30.11.2020 tarihinden sonra markasal bir kullanımının bulunmadığını, ayrıca SMK m. 7/3-d hükmü kapsamında, davalının markayı kullanma hususunda meşru bir bağlantısının olduğunu, zira konu markanın kullanımına … sitesinin buy-box uygulaması nedeniyle izin vermiş olduğunu, davalının dava konusu ibareyi kullanımının marka hakkı ihlali sayılacak olsa bile konu ihlalin sadece Temmuz 2020-Eylül 2020 tarihlerindeki kullanım ile gerçekleşmiş sayılabileceğini, davacının “…” markasının ortaya çıkmasından itibaren dava tarihi itibariyle henüz bir yılın bile geçmemiş olduğunu, bu sürede davacının markasının tanınmış marka haline geldiğinin kabul edilemeyeceğini, bu hususların davacının markasının ekonomik değerini/önemini belirlerken dikkate alınması gerektiğini, davacının satışlarının düşüşünün sorumluluğunun sadece davalıya yüklenemeyeceğini, davacının delilleri meyanında sunduğu ürün örnekleri ve faturada “…” markasının kullanılmamış olduğunu, yani dava konusu edilen “…” markasının davalı tarafından ürünler üzerinde, faturalarda, poşetlerde, paketlerde, ambalajlarda kullanılmış olduğunun ispat edilemediğini, davacının maddi ve manevi tazminat taleplerinin kötü niyetli olduğunu, bu nedenlerle davanın reddinin gerektiğini savunmuştur.
GEREKÇE:
Uyuşmazlık ve Uygulanacak Hükümler, Kanıtların Değerlendirilmesi ve Kabul:
Dava, markaya tecavüz nedeni ile markaya tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, önlenmesi, durdurulması, maddi ve manevi tazminat istemlerinden ibarettir.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup buna göre;
Dava dosyasının ve TÜRKPATENT marka sicil kayıtlarının incelenmesi neticesinde davacı adına tescilli marka:
27/05/2020 tarih ve 2020/54067 sayılı markasının bulunduğu, kapsamında 20, 35.sınıftaki “20 Ahşap veya sentetik malzemeden mamul panolar, resimler, tablolar için çerçeveler, kimlik kartları, künyeler, isimlikler, etiketler. 35 Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Ahşap veya sentetik malzemeden mamul panolar, resimler, tablolar için çerçeveler, kimlik kartları, künyeler, isimlikler, etiketler mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.) ” mal ve hizmetlerin yer aldığı anlaşılmıştır.
Davacının Tescilli Markasından Doğan Haklarının Davalı Tarafından İhlal Edilip Edilmediği Hususunda Değerlendirme:
6769 sayılı SMK’nın 29. maddesi, marka hakkına tecavüz sayılan fiilleri düzenlemiştir. 29. maddesinin (a) bendine göre, 7. maddenin ihlali, marka hakkına tecavüz teşkil etmektedir. 6769 sayılı SMK’nın 7. Maddesine göre de; “… (2) Marka tescilinden doğan haklar münhasıran marka sahibine aittir. Marka sahibinin, izinsiz olarak yapılması halinde, aşağıda belirtilen fiillerin önlenmesini talep etme hakkı vardır: a) Tescilli marka ile aynı olan herhangi bir işaretin, tescil kapsamına giren mal veya hizmetlerde kullanılması. b) Tescilli marka ile aynı veya benzer olan ve tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetleri kapsayan ve bu nedenle halk tarafından, işaret ile tescilli marka arasında ilişkilendirilme ihtimali de dahil, karıştırılma ihtimali bulunan herhangi bir işaretin kullanılması. (3) Aşağıda belirtilen durumlar, işaretin ticaret alanında kullanılması halinde, ikinci fıkra hükmü uyarınca yasaklanabilir: a) İşaretin mal veya ambalajı üzerine konulması. b) İşareti taşıyan malın piyasaya sürülmesi, teslim edilebileceğinin teklif edilmesi, bu amaçlarla stoklanması veya o işaret altında hizmetlerin sunulması ya da sunulabileceğinin teklif edilmesi. c) İşareti taşıyan malın ithal ya da ihraç edilmesi. ç) İşaretin, teşebbüsün iş evrakı ve reklamlarında kullanılması. d) İşareti kullanan kişinin, işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir bağlantısı olmaması koşuluyla, işaretin aynı veya benzerinin internet ortamında ticari etki yaratacak biçimde, alan adı, yönlendirici kod, anahtar sözcük veya benzeri biçimlerde kullanılması. e) İşaretin ticaret unvanı ya da işletme adı olarak kullanılması. f) İşaretin hukuka uygun olmayan şekilde karşılaştırmalı reklamlarda kullanılması”.
SMK’nın 29. Maddesinin devamına göre de; aşağıda sayılan fiiller marka hakkına tecavüz sayılır: “(1) a) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı 7 nci maddede belirtilen biçimlerde kullanmak. Dava dışı çok sayıda üçüncü kişinin de “…” markalı ürünlerin … çatısı altında satışını gerçekleştirdiği, bu tablonun içeriğinden anlaşılmaktadır. b) Marka sahibinin izni olmaksızın, markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markayı taklit etmek. c) Markayı veya ayırt edilmeyecek derecede benzerini kullanmak suretiyle markanın taklit edildiğini bildiği veya bilmesi gerektiği halde tecavüz yoluyla kullanılan markayı taşıyan ürünleri satmak, dağıtmak veya bir başka şekilde ticaret alanına çıkarmak, ithal işlemine tabi tutmak, ihraç etmek, ticari amaçla elde bulundurmak veya bu ürüne dair sözleşme yapmak için öneride bulunmak. ç) Marka sahibi tarafından lisans yoluyla verilmiş hakları izinsiz genişletmek veya bu hakları üçüncü kişilere devretmek.”.
Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibinin ileri sürebileceği talepler de; SMK’nın 149. Maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir; “(1) Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibi, mahkemeden aşağıdaki taleplerde bulunabilir: a) Fiilin tecavüz olup olmadığının tespiti. b) Muhtemel tecavüzün önlenmesi. c) Tecavüz fiillerinin durdurulması. ç) Tecavüzün kaldırılması ile maddi ve manevi zararın tazmini. d) Tecavüz oluşturan veya cezayı gerektiren ürünler ile bunların üretiminde münhasıran kullanılan cihaz, makine gibi araçlara, tecavüze konu ürünler dışındaki diğer ürünlerin üretimini engellemeyecek şekilde elkonulması. e) (d) bendi uyarınca elkonulan ürün, cihaz ve makineler üzerinde kendisine mülkiyet hakkının tanınması. f) Tecavüzün devamını önlemek üzere tedbirlerin alınması, özellikle masraflar tecavüz edene ait olmak üzere (d) bendine göre elkonulan ürünler ile cihaz ve makine gibi araçların şekillerinin değiştirilmesi, üzerlerindeki markaların silinmesi veya sınai mülkiyet haklarına tecavüzün önlenmesi için kaçınılmaz ise imhası. g) Haklı bir sebebin veya menfaatinin bulunması hâlinde, masrafları karşı tarafa ait olmak üzere kesinleşmiş kararın günlük gazete veya benzeri vasıtalarla tamamen veya özet olarak ilan edilmesi veya ilgililere tebliğ edilmesi.
Sınai mülkiyet hakkı tecavüze uğrayan hak sahibinin talep edebileceği tazminat konusu da, SMK’nın 150. Maddesinde şu şekilde düzenlenmiştir; “(1) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz sayılan fiilleri işleyen kişiler, hak sahibinin zararını tazmin etmekle yükümlüdür. (2) Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edilmesi durumunda, hakka konu ürün veya hizmetlerin, tecavüz eden tarafından kötü şekilde kullanılması veya üretilmesi, bu şekilde üretilen ürünlerin temin edilmesi yahut uygun olmayan bir tarzda piyasaya sürülmesi sonucunda sınai mülkiyet hakkının itibarı zarara uğrarsa, bu nedenle ayrıca tazminat istenebilir.”
SMK’nın 151. Maddesinde de, tecavüz nedeniyle yoksun kalınan kazancın belirlenmesindeki seçimlik haklardüzenlenmiştir. Bu maddenin 2/-a bendi hükmüne göre de; “Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir”, zarar gören hak sahibinin seçebileceği yoksun kalınan kazanç miktarları arasındadır. Bütün bunlara göre; somut olayda davalının “…” markası altında Tredyol isimli eticaret platformunda “duvar dekorasyon ürünleri/dekoratif tablo” emtialarını satışa arz etmesinin, davacının tescilli markasından doğan haklarına tecavüz edip etmediğinin tespiti için; Bu kullanımların aynı veya benzer olup olmadığı, Mütecaviz olduğu iddia edilen kullanımların, tescilli markanın kapsadığı mal ve/veya hizmetlerin aynı veya benzeri mal veya hizmetlerde kullanılıp kullanılmadığı, Bu kullanımın halk nezdinde, ilişkilendirme ihtimali dahil, karıştırılma ihtimali doğurup doğurmadığı, değerlendirilmelidir.
Davalı tarafından e-ticaret satışı yapılan ürünlerin orjinal olup olmadığı, …’un Temmuz 2020-Eylül 2020 tarihleri arasında “…” ibaresini buybox sistemine dahil ederek, bu ibareyle ilgili, herhangi ayırt ediciliği bulunmayan, herkesin kullanımına açık bir cins isim algısı yaratmış olup olmadığının, buy-box sistemi altında dava dışı birçok firmanın “…” markalı ürünlerin satışını gerçekleştiriyor olmasının somut uyuşmazlığa etkisi, Davacının markasının korumasının davalı açısından hangi tarihten itibaren hüküm ifade ettiği ve Davacının davalının bu kullanımlarından dolayı tazminat talep edip edemeyeceği hususları değerlendirilmiş, Bunlara göre;
İstanbul Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2020/191746 soruşturma nolu şikayet dosyası ile birlikte mahkememiz tarafından dava dosyasına celb edilmiş olan ürün örnekleri incelendiğinde; davalının satışa sunduğu “the world is yours” ibareli dekoratif duvar süsü/tablosunun orjinal bir ürün olduğu değerlendirilmekle birlikte, bu ürünün herhangi bir yerinde -etiketinde, ambalajında vs.- uyuşmazlık konusu olan “…” ibaresinin markasal hüviyette kullanılmamış olduğu, bu ibarenin ürünün kargosu içinde yer alan satış faturasında dahi geçmediği, satılan malın markasının/adının “the world is yours” ibaresi olduğu görülmektedir. Dolayısıyla, ürün bazında yapılan incelemede, davalının satışa sunduğu ürünlerde ve ürünle ilişkili ambalaj, paketleme ve evraklarda “…” markasını kullanmıyor olduğu söylenebilecektir. ANCAK; davacının dava dosyasına sunmuş olduğu delillerden de görüldüğü üzere, somut uyuşmazlığa konu edilen (asıl) husus, davalının “…” ibaresini, … e-ticaret platformunda, satışa arz ettiği ürünlerin tanıtıcı işareti, yani markası olarak kullanıyor olduğudur. Gerçekten de; … e-ticaret platformunda yapılan incelemeye konu ürünlerde, “…” ibaresinin, ürünleri diğer aktörlerin ürünlerinden ayırt etmeye yarayan işaret yani marka olarak, yani markasal hüviyette kullanıldığı ve bu ürünleri satışa arz eden firmanın da davalı olduğu, anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, davalının “…” ibaresini ürünlerinin üzerinde, ambalajlarında, kargolarında ve/veya faturalarında markasal hüviyette kullanmamış olmasından ziyade, bu ibareyi bir on-line satış/e-ticaret platformunda, kendi ürünlerini diğer kişi/firmaların ürünlerinden ayırt etmeyi sağlayan işaret olarak yani markasal hüviyette kullanmış olması, önem arz etmektedir.
Her ne kadar davalı taraf, …’un Temmuz 2020-Eylül 2020 tarihleri arasında “…” ibaresini buy-box sistemine dahil ederek, bu ibareyle ilgili, herhangi ayırt ediciliği bulunmayan, herkesin kullanımına açık bir cins isim algısı yaratmış olması ve buy-box sistemi altında dava dışı birçok firmanın “…” markalı ürünlerin satışını gerçekleştiriyor olması nedeniyle davalıya kusur atfedilemeyeceğini ileri sürmüşse de, … e-ticaret platformunun işletmecisinin dava dosyasına gönderdiği müzekkere cevabında da açıkça belirtildiği üzere; 5651 sayılı “İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi” Kanunu’na göre “yer sağlayıcı” konumunda bulunan dava dışı … e-ticaret platformu işletmecisinin8, aynı Kanunun m. 5/1 hükmü gereğince yer sağlayıcı olarak, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığı hususunda araştırma yapmak yükümlülüğü yoktur. Ayrıca bu işletmecinin, “…” ibaresini buy-box sistemine dahil ederek herkesin kullanımına açık bir cins isim algısı yaratmış olduğu iddiası kabul edilse dahi, davalının veya aynı ürünleri satan diğer satıcıların, basiretli birer tacir olarak, “…” ibaresinin ne olduğu ya da ne olmadığı hususunda bir piyasa incelemesi yaptıktan sonra bu ibareyi markasal hüviyette kullanmaya başlamasının beklenmesi, ticari hayatın olağan akışına uygundur. Zira; “…” ibaresinin Türkçe’de veya dünyada yaygın kullanımı olan dillerde bilinen/yerleşik bir anlamı yoktur; bu ibare, davacı tarafından yaratılmış/tasarlanmış orjinal bir ibaredir ve bu itibarla da markasal anlamda soyut ve somut ayırt ediciliği haizdir. Bir takım ev/duvar dekorasyon ürünlerinde bu ibarenin belki de ilk defa davacı tarafından kullanılmaya başlanması, üstelik de somut uyuşmazlıktaki gibi bir seneden daha az bir süre içerisinde bu kullanımların gerçekleşmesi, bu ürünlerin cins isminin/jenerik adının “…” haline gelmesi sonucunu doğuramayacaktır. Bu yüzden de, davalının SMK m.7/3d hükmü kapsamında “işaretin kullanımına ilişkin hakkı veya meşru bir menfaati” olduğunu, bu hakkın/menfaatin, dava dışı … e-ticaret platformunun buy-box sisteminden/uygulamasından kaynaklandığı ve dahi bu kullanımların SMK m.7/5 hükmü kapsamında “dürüstçe ve ticari hayatın olağan akışı içerisinde” gerçekleşmiş kullanımlar olduğu yönündeki savunmalarına itibar etmek mümkün görülmemiştir.
Davacının markasının korumasının davalı açısından hangi tarihten itibaren hüküm ifade ettiği hususunun tespitinde, SMK m.7/4 hükmü önem arz etmekte olup, bu hükümde de belirtildiği üzere; her ne kadar markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayın tarihi itibariyle hüküm ifade etse de, marka başvurusunun Resmi Marka Bülteni’nde yayınlandığı tarihten sonra gerçekleşen fiillerin, marka tescilinin (sonradan) ilan edilmiş olması halinde yasaklanması ve bu fiiller nedeniyle başvuru sahibinin tazminat davası açabilmesi, mümkündür. Dolayısıyla, somut olayda, davacının marka hakkı ihlali nedeniyle tazminat isteyebileceği zaman aralığı, davacının davasına mesnet aldığı 2020 54067 sayılı markasının Resmi Marka Bülteni’nde yayınlandığı 29.06.2020 tarihinden huzurdaki davanın ikame edildiği 31.12.2020 tarihine kadar olan dönemdir.
Bütün bunlara göre de, somut olayda karşılaştırılan markasal kullanımların “aynı/benzer” olması, “aynı/benzer” emtialarda gerçekleşmiş olması ve karıştırılma ihtimali doğurması şartları gerçekleştiği zaman ve takdirde, davalının kazancı ve davacının yoksun kaldığı kazancı da gözetilerek, 29.06.2020-31.12.2020 tarihleri arasındaki davalı fiilleri/markasal kullanımları nedeniyle davacının marka hakkı ihlali nedeniyle maddi tazminat talep edebileceği değerlendirilmiştir.
Davacının tescilli markası ile davalının … e-ticaret platformunda markasal hüviyette gerçekleştirmiş olduğu kullanımların aynı/benzer olup olmadığının tespiti için yapılan karşılaştırmada; davacının tescilli markası, renk ve şekil unsurlarından yoksun bir kelime markasıdır; siyah renkli düz yazım karakterli büyük harflerle aynı puntolarda birleşik olarak yazılmış “…” ibaresi, markanın tek unsuru, yani bir bütün olarak markanın esas unsurudur. Davalının … e-ticaret platformunda gerçekleştirdiği markasal kullanımlarda da davacının markasının esas/tek unsur olan “…” ibaresinin aynı şekilde, birleşik olarak yazıldığı ve tanıtıcı işarette bu ibareden başka/bu ibareye ilaveten bir renk veya şekil unsuru kullanılmadığı görülmektedir; söz konusu kullanımlarda ibarenin tamamının değil, sadece “…” ve “…” ibarelerinin baş harflerinin büyük yazılmış olması, işaretleri birebir aynı olmaktan çıkarmakta ancak ayırt edilemeyecek kadar benzer olmaların engel olamamaktadır. Karşılaştırılan işaretlerin kelime unsurlarının birebir aynı olmasının ve işaretlerin başkaca unsurlar içermemesinin, somut olayda karşılaştırılan işaretleri görsel açıdan yakın benzer kıldığı, işitsel ve kavramsal açılardan da aynı olmalarına sebebiyet verdiği değerlendirilmiştir. Davacının markasının orta düzeyde bir tüketicinin hafızasında bıraktığı imajın ve etkinin, Türkçe’de bilinen veya yerleşik bir anlamı olmayan, davacı tarafından yaratılmış özgün “…” kelimesine bir bütün olarak odaklandığı düşünülmektedir. Ayrıca, potansiyel müşteriler daha önce denedikleri markaların hafızalarında kalan kısımlarına dayanarak (imperfect collection) tekrar marka tercihi yapacaklarından, işaretlerdeki farklı unsurlardan ziyade ortak unsurlara odaklanacaklardır. Bu halde tüketiciler/alıcılar, iki farklı marka ile karşı karşıya olduğunu anlasa bile, her ikisi arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu düşünebilecektir. Bu benzerlik nedeniyle; davacının “…” markasını görmüş ve tanımış olan bir tüketicinin, davalının markasal hüviyette kullandığı “…” ibaresi ile karşılaştığında bu tanıtıcı işaretleri benzer bulmasının ihtimal dahilinde olduğu kanaatine varılmıştır.
Karşılaştırılan işaretlerin ayniyeti/benzerliği yanında, bu işaretlerin aynı/yakın/benzer sektörlerde/emtialarda kullanılıp kullanılmadığı hususunun tespiti de, somut uyuşmazlık açısından önem arz etmektedir. Bu husustaki karşılaştırma davacının markasının tescili kapsamına giren emtialar ;”Ahşap veya sentetik malzemeden mamul panolar, resimler, tablolar için çerçeveler, kimlik kartları, künyeler, isimlikler, etiketler. Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için (sayılan) mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri; (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir.)” ile dava davalının dava konusu edilen markasal kullanımlarının gerçekleştiği emtiaların “Dekoratif duvar süsleri/ dekoratif tablolar” olduğu görülmekle; davalının dava konusu edilen markasal kullanımlarına konu emtialar, davacının davasına mesnet aldığı markasının kapsamında birebir yer almaktadır. Zaten de somut olayda markaların aynı/aynı tür emtialarda kullanıldığı hususunda bir uyuşmazlık/tereddüt yoktur. Bu emtialar aynı/türdeş olduklarından, bu emtialarda benzer tanıtıcı işaretlerin/tanıtma vasıtalarının kullanılması halinde, bunların ilgili tüketiciler nezdinde aynı ticari kaynağa ait markalar/tanıtma vasıtaları biçiminde algılanma ihtimalinin yüksek olduğu değerlendirilmektedir.
Zira; karıştırma ihtimali “ortalama tüketicilerin, her iki işaret arasında bir şekilde bağlantı kurması”dır. Öğretide karıştırma ihtimali; “bir tescilsiz işaretin veya tescil edilmiş bir markanın, daha önceden tescil edilmiş bir marka ile şekil, görünüş, ses, genel izlenim vs. sebeple aynı ya da benzer olduğu için önce tescil edilmiş marka olduğu zannını uyandırması tehlikesi” ya da “bir mal veya hizmetin alıcısının, yani genel anlamda halkın almayı tasarladığı, bildiği veya duyduğu bir mal veya hizmeti aldığı zannı ile başka bir işletmenin aynı veya benzer malını veya hizmetini alma ihtimali (tehlikesi)” biçiminde tanımlanmaktadır. Karıştırılma, iki işaret arasındaki şekil, ses ve anlam benzerliğinden veya genel görünümünden (toplu intibadan) veya seri içine girmekten veya çağrıştırmadan doğabilir. Karıştırma ihtimali bulunup bulunmadığı incelemesi yapılırken başvurulan yöntemlerden biri de işaretlerin toplu olarak bıraktıkları izlenimdir. Öte yandan bir mal ve/veya hizmetin gerçek ve potansiyel tüketici/müşteri kitlesi arasında iki ayrı işletmeye ait mal veya hizmetin aynı işletmeden kaynaklandığı ya da bu mal veya hizmetlerin farklı işletmelere ait olduğu fark edilse bile, markalar ya da işletmeler arasında bir bağlantının bulunduğu yönünde bir algının ortaya çıkması ihtimali halinde de karıştırma ihtimalinin varlığından söz edilmektedir.
Bir iltibas tehlikesinin/karıştırılma ihtimalinin varlığının tespitinde doktrin ve yargı kararlarında esas olarak şu ilkeler ortaya konmaktadır: Görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubunun toplumsal düzeyi ve durumu, markayı taşıyan malın değeri ve alıcının bu malı almaya ayırdığı zaman. Karıştırılma ihtimalinin ortaya çıkışında mal ve hizmetler arasındaki daha az bir benzerliğin markalar arasındaki daha yüksek bir benzerlik düzeyi ile dengelenebileceği kabul edilmektedir.
Somut olay açısından bakıldığında; dava konusu edilen markasal kullanımların birebir aynı “…” ibaresini içermelerinin ve başkaca unsurlardan yoksun olmalarının ve aynı/aynı tür emtialarda, aynı e-ticaret platformlarında kullanılıyor olmalarının, tüketicilerin söz konusu ürünlerin aynı şirketten veya ekonomik olarak bağlantılı şirketlerden/işletmelerden geldiği düşüncesine kapılma tehlikesini ve karıştırma ihtimalini yarattığı, tüketicilerin iki farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlamaları halinde bile, her iki tanıtıcı işareti kullanan işletmeler/tacirler arasında idari/işletmesel bir bağlantı bulunduğunu, ortak bir çalışma kapsamında iş yapıldığını düşünebilecekleri, dava konusu edilen markasal kullanımların, davacının markasının tescil kapsamına giren bu emtialar açısından davacının hedef pazarındaki tüketici/müşteri kitlesi nezdinde karışıklık yaratabileceği değerlendirilmiştir.
Sonuç olarak; yukarıda detaylı olarak incelendiği üzere somut olayda; davacının tescilli markası ile dava konusu edilen markasal kullanımlar arasında iltibas tehlikesinin/karıştırılma ihtimalinin bulunduğu ve bu nedenle de dava konusu edilen markasal kullanımların, davacının davasına mesnet aldığı markasından doğan haklarının ihlali fiiliyle örtüştüğü sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Somut Uyuşmazlığa Konu Davalı Fiillerinin Davacı İle Haksız Rekabet Oluşturup Oluşturmadığı Hususunda Değerlendirme:
Hukukumuzda “haksız rekabet” müessesesi de, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nda düzenlenmiştir. Ayrıca; TTK’nın 54. Maddesinin 2. Fıkrasında; “Rakipler arasında veya tedarik edenlerle müşteriler arasındaki ilişkileri etkileyen aldatıcı veya dürüstlük kuralına diğer şekillerdeki aykırı davranışlar ile ticari uygulamalar haksız ve hukuka aykırıdır.” 55. Maddesinin 4. Fıkrasına göre de; “Başkasının malları, iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” örnek babından bir haksız rekabet hali olarak düzenlenmiştir. Bunlara göre; Somut olayda, öncelikle, davalının … e-ticaret platformunda gerçekleşen markasal/tanıtma vasıtası kullanımlarının, davacının tescilli markası ve markasal kullanımları gözetildiğinde, “başkasının iş ürünleri, faaliyetleri veya işleri ile karıştırılmaya yol açan önlemler almak” şeklinde bir “aldatıcı veya dürüstlük kuralına aykırı bir davranış” olup olmadığının tespiti gerekmektedir. Davalının bu kullanımlarda “…” ibaresinin tanıtıcı vasıtanın tek unsuru olarak ön planda olduğu yani söz konusu kullanımların, davacının kullandığı marka ile “karıştırılacak” hüviyette kullanımlar olduğu ve bu yüzden de haksız rekabet sayılabileceği, davalının söz konusu işareti “ticari dürüstlük kuralları çerçevesinde seçmiş olduğu” yönünde bir kanaatin hâsıl olması için dava dosyasında yeterli nitelik, nicelik ve içerikte belge de sunmadığı değerlendirilmiştir. Sonuç olarak, somut olayda; davalının … e-ticaret platformunda gerçekleşen, “…” ibaresinin tanıtma vasıtası hüviyetinde kullanımı fiillerinin haksız rekabet sayılabileceği kanaatine ulaşılmıştır.
Somut Olayda Davacının İsteyebileceği Maddi Tazminatın Miktarı Hususunda Değerlendirme:
Davacının marka hakkına tecavüz sebebiyle yoksun kaldığı kazancın 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.151/2-a (Sınai mülkiyet hakkına tecavüz edenin rekabeti olmasaydı, hak sahibinin elde edebileceği muhtemel gelir.) çerçevesinde hesaplanmasını istemiştir. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu m.7/4 “Markanın sahibine sağladığı haklar, üçüncü kişilere karşı marka tescilinin yayım tarihi itibarıyla hüküm ifade eder. Ancak marka başvurusunun Bültende yayımlanmasından sonra gerçekleşen ve marka tescilinin ilan edilmiş olması hâlinde yasaklanması söz konusu olabilecek fiiller nedeniyle başvuru sahibi, tazminat davası açmaya yetkilidir. Mahkeme, öne sürülen iddiaların geçerliliğine ilişkin olarak tescilin yayımlanmasından önce karar veremez.” şeklindedir.
Davacının 2020 yılı IV. dönem Geçici Vergi Beyannamesi’nden derlenen 2020 yılı Gelirleri ile Karı
GELİR
TL
Dönem İçinde Elde Edilen Hasılat
604.470,04
Diğer Gelirler
8.955,69
Toplam Gelirler
613.425,73
2020 yılı karı
55.552,25
Bu bilgilere göre davacının 2020 yılı Ortalama Faaliyet Karı Oranı (= 55.552,25 TL / 613.425,73 TL) %9,06 dır.
Dava dışı … (… Grup Danışmanlık İletişim ve Satış Tic. A.Ş.) Vekili 21.10.2021 tarihli beyanı ekinde sadece 29.06.2020 ila 31.12.2020 tarih aralığı için istenen listeleri sunmuştur. Sözkonusu beyanın “Müzekkere ile Talep Edilen Bilgi ve Belgelere İlişkin Açıklamalarımız” kısmı “Mahkememiz tarafından talep edilen bilgi/belgelere ilişkin olarak Müvekkil Şirket tarafından yapılan incelemeler sonucunda; …’nin … markası altında belirtilen tarihlerde elde etmiş olduğu net satış adedinin 24.715 olduğu, net satış tutarının ise 1.272.397,04 TL olduğu; …’ın … markası altında belirtilen tarihlerde elde etmiş olduğu net satış adedinin 3.476 olduğu, net satış tutarının ise 453.996,87-TL olduğu tespit edilmiş olup, tespit edilen tüm bilgi ve belgeleri işbu yazımızın ekinde vekaleten saygı ile sunarız.” şeklindedir.
Davadışı … (… Grup Danışmanlık İletişim ve Satış Tic. A.Ş.)’nin sözkonusu beyanına göre sadece 29.06.2020 ila 31.12.2020 tarih aralığı için – Davalı …’nin … markası altında …’daki net satış adedinin 24.715, net satış tutarının ise 1.272.397,04 TL ve bu bilgilerden Ortalama Birim Satış Fiyatının KDV dahil (= 1.272.397,04 TL / 24.715 adet) 51,48 TL/adet (KDV dahil) ve dolayısıyla KDV hariç Ortalama Birim Satış Fiyatı (= 51,48 TL/1,18) 43,63 TL/adet (KDV hariç) – Davacı …’ın … markası altında …’daki net satış adedinin 3.476 olduğu, net satış tutarının ise 453.996,87 TL ve bu bilgilerden Ortalama Birim Satış Fiyatının KDV dahil (= 453.996,87 TL / 3.476 adet) 130,61 TL/adet (KDV dahil) ve dolayısıyla KDV hariç Ortalama Birim Satış Fiyatı (= 130,61 TL /1,18) 110,69 TL/adet (KDV hariç) olarak hesaplanacaktır.
Davacının maddi tazminat talebi 6769 sayılı SMK m.151/2-a yönünden olduğuna göre, dosyada bilgiler üzerinden yoksun kalınan kazancın hesaplama tekniği (maddi tazminat denklemi) aşağıdaki şekilde olacaktır. Maddi Tazminat = [Davalının, 29.06.2020 ila 31.12.2020 tarih aralığı için Davacının … markası altında …’daki net satış adedi] X [Davacının 29.06.2020 ila 31.12.2020 tarih aralığı için … markası altında …’daki Satışlarının KDV hariç Ortalama Birim Satış Fiyatı] X [Davacının Tespit Edilen 2020 yılı Faaliyet Karı Oranı (%)] = [24.715 adet] X [110,69 TL/adet] X [%9,06] = 247.854,70 TL dir.
Davacının haksız rekabet dolayısıyla tazminat talebi vardır. Davacının 13.04.2021 tarihli dilekçesi ekinde dosyaya sunduğu CD’deki Tüm Satışlar altındaki bilgiler Temmuz 2020 ve sonrası satışları kapsadığı, 29.06.2020’nden önceki … satışları tespit edilemediğinden davacı lehine 29.06.2020 öncesi için haksız rekabet yönünden maddi tazminat hesaplanamamıştır.
Tarafların ekonomik durumları, ihlâl olunan hakkın mahiyeti, ihlalin etkileri, ihlalin ulaştığı kitle, fiilin ve kusurun ağırlığı, paranın satın alma gücü ibraz olunan belgeler ve eylemin gerçekleştirilme biçimi karşısında manevî tazminat miktarının 5.000,00.-TL olarak saptanmasının hakkaniyete uygun olacağı düşünülmüştür.
Yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın kabulüne, davalının eyleminin davacının tescilli markasından doğan haklarına tecavüz olduğunu ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine, davacının marka hakkına internet yolu ile de dahil tecavüzün tekrarının ve haksız rekabetin men’ine, taleple bağlı kalınarak 100.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, kararın ulusal çapta yayın yapan bir gazetede bir defa ilanına, karar vermek gerekmiş aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KABULÜNE,
2-Davalının eyleminin davacının tescilli markasından doğan haklarına tecavüz olduğunu ve haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine,
3-Davacının marka hakkına internet yolu ile de dahil tecavüzün tekrarının ve haksız rekabetin men’ine,
4-100.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
5-Kararın ulusal çapta yayın yapan bir gazetede bir defa ilanına,
6-Alınması gereken 7.172,55 TL harcın peşin alınan 170,78 TL, tamamlama harcı 1.622,36 TL olmak üzere toplam 1.793,14 TL harçtan düşümü ile 5.379,41 TL bakiye harcın davalıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
7-Aşağıda dökümü gösterilen ve davacı tarafından yapılan 4.165,56 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8-Davacı lehine AAÜT uyarınca maddi tazminat yönünden 13.450,00 TL, manevi tazminat yönünden 5.000,00 TL, marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet eylemi yönünden 7.375,00 TL olmak üzere toplam 25.825,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
9-Taraflar aralarında anlaşamamış olmaları nedeniyle 6325 sayılı Hukuk Uyuşmazlıklarında Arabuluculuk Kanunu m.18/A-13 ve Arabuluculuk Asgari Ücret Tarifesi m.7/3 hükmü uyarınca 1.320,00 TL arabulucu ücretinin davalıdan tahsili ile HAZİNEYE GELİR KAYDINA,
10-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, tarafların yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.03/02/2022
Katip …
¸

Hakim …
¸
Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 232,98.-TL
Posta Masrafı 210,20.-TL
Bilirkişi Masrafı 2.100,00.-TL
Tamamlama harcı 1.622,36.-TL
Toplam 4.165,56.-TL