Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/401 E. 2021/236 K. 24.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/401 Esas – 2021/236
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/401
KARAR NO : 2021/236

DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 21/12/2020
KARAR TARİHİ : 24/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/06/2021
İDDİA:
Davacı vekili 21.12.2020 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkili şirketin … sayılı ve “cep”, “cepte”, “cepte wifi”, “kariyer cepte”, “ceptavsiye”, “ceppartner”, “ceparkadaş”, “cepaile”, “cepchange”, “cepkart”, “cepten” ibareli markaların sahibi olduğunu, davalı şirketin, bu marka ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…+şekil” ibaresini 35, 41, 42, 45.sınıfta marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Markalar Dairesinde resen incelenmesi sonucu 5/1-ç maddesi uyarınca 42.sınıftaki emtianın çıkartılmasına karar verildiğini, başvuru sahibi şirketin, kısmen yayın kararına itiraz ederek, başvurunun tüm mal ve hizmetler yönünden yayınlanmasını talep ettiğini, 29.08.2019 tarih ve … sayılı YİDK kararı ile kısmen ret kararının kaldırılmasına, başvurunun 42. Sınıf hizmetler bakımından 12.09.2019 tarih ve 332 sayılı Resmi Marka Bülteni’nde ilanına karar verildiğini, dava konusu başvurunun 42.sınıf hizmetler bakımından yayınına müvekkili şirket tarafından “benzerlik/karıştırılma ihtimali”, “tanınmışlık” ve “kötü niyet” gerekçelerine dayanılarak yaptığı itirazın reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddine karar verildiğini, oysa müvekkilinin İngiltere’de kurulan ilk GSM operatörü olarak 1 Ocak 1985 tarihinde İngiltere’nin ilk mobil görüşmesini yaptığını, dünyanın en büyük ikinci mobil telekomünikasyon şirketi olarak Aralık 2011 itibarıyla 439 milyon aboneye sahip olduğunu, davalının usul ve yasaya aykırı olarak marka tescil başvurusunda bulunduğu “…” ibareli marka ile müvekkili şirket adına tescilli ve tanınmış “cep” ve “cepte” ibaresi taşıyan markaları ayırt edilemeyecek kadar benzer olduğunu ve bu benzerliğin iltibasa neden olduğunu, müvekkilinin “cep” ve “cepte” ibaresine ekli ibare ve şekillerden oluşmuş 242 adet tescilli marka ve marka başvurusunun sahibi olduğunu ve müvekkiline ait “cep” ve “cep” kök ibareli bu markaların seri marka niteliğini taşıdığını, müvekkiline ait markalar ile davalı markasının esas ve ortak unsurlarının aynı olduğunu, davalı markasının tanınmış olan müvekkil markasının gücünün ve etkileme alanının zayıflamasına neden olacağını ve “cep” markasının, tüketici gözünde ürün veya hizmetin kaynağını belirtme fonksiyonunu giderek zayıflatacağını, yoğun tanıtım ve kullanım nedeniyle “cep” ibaresinin müvekkili … Telekomünikasyon A.Ş. ile özdeşleştiğini, marka başvurusunun kötü niyet taşıması nedeniyle tüm mal ve sınıflar açısından hükümsüz kılınması gerektiğini, dava konusu markanın esas unsurunun “cep” ibaresi olduğunu, “…” ibaresinin “cep” ibaresine vurgu yapan ve bu ibarenin anlamını güçlendiren bir ibare olduğunu belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptaline ve … sayılı “…+şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğü ile sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; başvuru işlem safahatını açıklamış, başvuruya konu “…” ibaresi ile itiraza mesnet markalar arasında ortalama tüketicinin görsel, işitsel ve kavramsal algısı bakımından benzerlik bulunmadığını, “cep” kelimesinin herkes tarafından kullanılan bir ibare olduğunu, başvuru konusu markanın bir bütün olarak itiraza mesnet markalarla ortalama tüketici tarafından aynı işletmeye ait olacağı kanısı oluşturmadığını, aralarında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, davacının davalının kötü niyetli olduğunu ispatlayamadığını YİDK kararının usule ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkili şirkete ait … sayılı “…” ibareli markası hakkında açtığı Ankara 5. FSHHM … E. Sayılı davada davanın reddine karar verildiğini, “CEP” ve “CEPTE” ibarelerinin ayırt ediciliği zayıf olması sebebiyle ticari hayatta herkes tarafından kullanılabilecek mahiyette olup, herhangi bir şahsın tekeline bırakılamayacağını, ticaret alanında ilgili herkes tarafından kullanılan jenerik bir ibare niteliğinde olduğunu, davacı şirketin “cep” markaları ile müvekkili şirketin “… şekil” ibareli markasının karıştırılamayacağını, müvekkili şirket tarafından özel olarak tasarlanmış turkuaz ve açık kahverengi renklerde bir baykuş figürü ile anılan baykuş figürünün altında “…” ifadesi yer aldığını, davacı şirketin markalarının düzyazıdan ibaret olup, herhangi bir ayırt ediciliği bulunmayan markalar olduğunu, müvekkili şirketin markasının kapsadığı mal veya hizmetler açısından ilgili sınıflarının tüketici grubu sebebiyle markaların benzer olduğu iddiasının dayanaksız olduğunu, davacı şirketin markalarının tanınmış olduğu iddialarının mesnetsiz olduğu gibi müvekkili şirketin marka müracaatı ile itiraz sahibi şirketin tanınmışlığından yararlanmaya çalıştığı/çalışacağı iddiasının hukuka aykırı olduğunu, davacı şirketin TürkPatent nezdinde itiraz dilekçesinde tanınmış marka olduğunu iddia ettiğini fakat ispatlayamadığını, Türk Patent ve Marka Kurumu internet sitesinde tanınmış marka kaydının da bulunmadığını, davacı yanın kötü niyet iddiasının dayanaksız olduğunu, davacı yanın kötü niyetli olduğunu, itiraz aşamasında belirtilmeyen markaların ve belgelerin dikkate alınarak YİDK kararının değerlendirilmesinin hukuken mümkün olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, TÜRKPATENT’den davalı şirkete ait … sayılı marka başvurusu işlem dosyası ile itiraza dayanak marka tescil belgesi getirtilmiş, sunulan deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şirkete ait … sayılı “buraler cepte+şekil” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 19.10.2020 tarihinde tebliğ edildiği, son günün hafta sonu olması nedeniyle 21.12.2020 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.

Davada uyuşmazlığın özü, davacıya ait … sayılı ve “cep”, “cepte”, “cepte wifi”, “kariyer cepte”, “ceptavsiye”, “ceppartner”, “ceparkadaş”, “cepaile”, “cepchange”, “cepkart”, “cepten” ibareli markanın, davalı şirketin … sayılı “…+şekil” ibareli başvurusu yönünden SMK’nın 6/1, 6/5, 6/9 hükümleri çerçevesinde tescil engeli olup olmadığı ve sonucuna göre … sayılı YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davalı şirketin 24/01/2019 tarihinde “…+şekil” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 35, 41, 42, 45.sınıftaki bir kısım emtiaların yer aldığını, yayınına davacının … sayılı ve “cep”, “cepte”, “cepte wifi”, “kariyer cepte”, “ceptavsiye”, “ceppartner”, “ceparkadaş”, “cepaile”, “cepchange”, “cepkart”, “cepten” ibareli marka ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince reddi üzerine, yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 15.04.2021 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “Dava konusu marka kapsamında yer alan emtiaların davacı markalarında yer alan mal ve hizmetler ile aynı/aynı tür/benzer olduğu, Davacıya ait markalar ile dava konusu markanın görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzer olmadığı ve dava konusu markanın davacı markaları ile karıştırılma/ilişkilendirilme ihtimali bulunmadığı, Davacı markasının tanınmış olduğu yönünde heyetimizde bir kanaat oluşmadığı gibi, davacıya ait markanın tanınmış olduğu kabul edilse dahi, taraf markaları benzer olmadığından davalıya ait markanın davacı markasının tanınmışlığı gerekçesi ile haksız yarar sağlayacağı, davacı markasının itibarına zarar verilmesi veya davacı markasının ayırt edici karakterinin zedelenmesine sebebiyet vereceğine dair bir kanaat oluşmadığı,” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “…+şekil” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 35, 41, 42 ve 45. Sınıf hizmetlerinin bulunduğu, itiraza dayanak markaların ise … sayılı ve “cep”, “cepte”, “cepte wifi”, “kariyer cepte”, “ceptavsiye”, “ceppartner”, “ceparkadaş”, “cepaile”, “cepchange”, “cepkart”, “cepten” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 01 ile 45.sınıflar arasındaki tüm mal ve hizmetlerin yer aldığı gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, başvuru kapsamındaki dava konusunu oluşturan hizmetlerin, itiraza mesnet markalar kapsamındaki hizmetler ile aynı/benzer oldukları tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…+şekil” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “cep”, “cepte”, “cepte wifi”, “kariyer cepte”, “ceptavsiye”, “ceppartner”, “ceparkadaş”, “cepaile”, “cepchange”, “cepkart”, “cepten” ibarelerinden oluştuğu görülmektedir.
Davaya konu marka, yazı ve şekil unsurundan oluşan karma bir markadır. Dava konusu markanın kelime unsuru, “…” ve “CEPTE” ibareleridir. Kelimeler, büyük harfle ve turuncu renkle, alt alta olacak şekilde konumlandırılmıştır. Kelimelerin üstünde ise, sarı ve turkuaz renklerinden oluşan bir baykuş yer almaktadır. Kelimelere oranla, dikkat çekici bir şekil olduğunu, markaya bakıldığında doğrudan dikkatleri üzerine çeken bir şekil olduğunu söylemek mümkündür. “BURA” ibaresi Türk Dil Kurumu nezdinde “Bu yer” olarak tanımlanmış iken, “CEP” ibaresi ise Türk Dil Kurumu nezdinde “1. İsim: Genellikle bir şey koymaya yarayan, giysinin belli bir yeri açılarak içine yerleştirilen astardan yapılmış parça. 2. İsim: Trafiği kolaylaştırmak, araçların durabilmesine olanak sağlamak için yaya kaldırımları veya şehirler arası yolların kenarlarında bulunan taşıt yanaşma yeri. 3. İsim: Cep telefonu. 4. İsim: askerlik: Savaş alanının bir yerinde düşmanın geriletilmesiyle ortaya çıkan taktik durum, çökertme. 5. İsim: spor: Otomobil yarışlarında arabalarının yarışa başladıkları nokta.” olarak tanımlanmıştır. Gerek “…” ibaresi, gerekse “CEPTE” ibaresi, ayrı ayrı marka vasfı bulunmayan, bulunsa bile ayırt ediciliği düşük, herkes tarafından anlamı bilinen ve tüketiciler tarafından sıklıkla kullanılan ibarelerdir. Bir arada kullanılmalarıyla da ortaya güçlü bir marka ortaya çıkmamıştır. Dava konusu markanın esas unsuru, kapsamında yer alan tüm unsurlar ile bir bütün olarak “…+şekil” ibaresidir.
Davacıya ait gerek yayına itiraz aşamasında gerekse dava dosyasında gerekçe olarak gösterilen markalar, genel olarak düz yazı ve siyah renk ile yazılmış “CEP” veya “CEPTE” ibareleri ile yazılmış çeşitli kelimelerden oluşmaktadır. Davacıya ait markalardan yalnızca bir tanesi Türkiye haritası üzerine kırmızı renk fon üzerine yazılmış, bir diğeri ise yine kırmızı kare bir fon üzerine yazılmıştır. Bu iki marka haricinde davacıya ait markalar düz yazıdan ibarettir. “CEP” ibaresinin anlamına bir üst paragrafta yer verilmiştir. Davacı markalarında “CEP” ve “CEPTE” ibareleri ile, “WİFİ”, “1”, “not,”, “LİRA”, “PAZAR”, “AVANTAJ”, “TAVSİYE”, “ÖDEME”, “HESAPLI”, “REHBER,” SAAT”, “TAAHHÜT”, “7575” gibi kelimeler bulunmaktadır. Gerek “CEP/CEPTE” ibaresi, gerekse markalar kapsamında yer alan diğer unsurlar, genel olarak ayırt ediciliği bulunmayan, tüketici nezdinde marka algısı yaratmayan, herkesin sıklıkla kullandığı ibarelerdir. Ayırt ediciliği düşük bir markayı seçen marka sahibinin, rakiplerinin de aynı veya benzer tanımlayıcı unsuru içeren markaları kullanmaya eşit derecede hakkı olduğunu kabul etmesi gerekir.
Taraf markaları incelendiğinde, ortak olarak “CEPTE” ibaresini içerdikleri, taraf markalarında ortak olarak bulunan “CEPTE” ibaresinin marka vasfı ve ayırt ediciliği düşük bir ibare olduğu, bunun dışında taraflara ait karşılaştırması yapılan markalarda hiçbir ortak yan bulunmadığı, marka kapsamlarında yer alan diğer kelime ve şekil unsurlarının ilişkilendirilemeyecek derecede farklı olduğu, dava konusu markada renk ve boyut itibariyle ön plana çıkan bir baykuş şekli bulunur iken, davacı markalarında genel olarak bir şekil bulunmadığı ve düz yazı ve siyah renk ile yazıldıkları, farklı kelime unsurlarını barındırdığı , bu nedenle taraf markaları arasında görsel, işitsel, kavramsal ve bütünsel olarak benzerlik bulunmadığı, bu nedenle somut olayda “markaların benzer olması” şartının sağlanamadığı kanaatine varılmıştır.
Karıştırılma ihtimalinde önemli olan husus; ortalama düzeydeki halk nezdinde bu iki işaret arasında herhangi bir şekilde herhangi bir sebeple bağlantı kurulmasıdır. Hatta markalar arasında birçok noktada fark bulunduğu tespit edilse bile “umumi intiba” ikisinin karıştırılabileceği yönünde ise, iki işaret arasında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu kabul edilmelidir. Burada işitsel veya görsel bir benzerlik ve hatta genel görünüş açısından umumi intiba olmasa bile halk tarafından iki marka arasında bir bağlantı kurulması ve hatta çağrıştırması dahi karıştırılma ihtimali için yeterli bir ölçü olarak kabul edilmelidir. Tüketicinin iki işaret arasında doğrudan ya da kaynakları bakımından idari – iktisadi bir ilişki kurma yanılgısına düşmesi iltibas ihtimalinin kabulü için yeterli olacaktır.
Karıştırılma olasılığının değerlendirmesi, inceleme konusu markaların görsel, işitsel veya kavramsal benzerliği bakımından, markaların ayırt edici ve baskın unsurları özellikle göz önüne alınarak, markaların bütünsel olarak ortaya çıkardıkları izlenim esasında yapılmalıdır. İnceleme konusu malların veya hizmetlerin ortalama tüketicilerinin markaları algılayış biçimi, karıştırılma olasılığına yönelik genel değerlendirmede belirleyici rol oynar. Markalar arasındaki görsel, işitsel veya kavramsal benzerlikler bütün olarak karşılaştırılmalıdır. Karşılaştırma, genel izlenim esas alınarak, özellikle markaların ayırt edici ve baskın unsurları ve davanın koşullarıyla ilgili tüm faktörleri dikkate alarak global olarak yapılmalıdır. Bunun yanı sıra bu başlık altında değinilmesi gereken bir diğer husus da hedef tüketici kitlesidir. Markalar arasındaki karıştırılma ihtimalinin tespitinde kural olarak orta seviyedeki tüketiciler dikkate alınacak olup; doktrinde kabul edilen kritere göre malın hitap ettiği ortalama bilgi ve dikkate sahip tüketicilerin tamamının ya da büyük bir bölümünün karışıklık yaşaması değil, bu tüketicilerin bir kısmının karışıklık yaşama ihtimali bulunması, benzerlik ve iltibas bulunduğunun kabulü için yeterli bulunmaktadır. Yukarıdaki hususlar dâhilinde somut uyuşmazlığa bakıldığında; dava konusu sınıftaki hizmetlerin günlük kullanıma tabi olmayan, belirli bir düzeyde uzmanlık gerektiren hizmetlerden olup, ilgili tüketicinin dikkat seviyesi ve bilinç düzeyi yüksektir. Bu hizmetler yönünden, ortalama tüketici/alıcı kitlesinin bilinç/dikkat/özen seviyesinin yüksek olabileceği ve iltibas değerlendirmesinde dikkat düzeyi ortalamanın üzerinde olan ilgili tüketici kesiminin dikkate alınabileceği düşünülmektedir.
Sonuç olarak; dava konusu marka kapsamında yer alan hizmetler, davacıya ait markalar kapsamında yer alan mal ve hizmetler ayniyet taşımakla birlikte, bu hizmetlerin ilgili tüketicisinin bilinç düzeyinin yüksek olduğu, taraf markalarının görsel, işitsel, kavramsal ve bütünsel değerlendirmede benzer olmaması, markalar arasındaki ortak olarak işaretlenen “CEPTE” ibaresinin marka vasfı ve ayırt edici niteliği zayıf bir ibare olması, diğer unsurlar nazarında hiçbir ortak unsur bulunmaması, davacı markasında gerek boyut gerekse renk itibariyle dikkat çekici bir baykuş şekli bulunur iken, davacı markalarının genel olarak düz yazı ile oluşturulması, taraf markaları kapsamında yer alan diğer kelime ve şekil unsurlarının birbirinden çok farklı olması, markaların bütünsel olarak ilişkilendirilebilir olmaması, tüketicinin taraf markalarını aynı/aynı tür ya da benzer ürünler üzerinde gördüğünde ya da işittiğinde, farklı marka ile karşı karşıya olduklarını anlayabilmelerinin mümkün olması, taraf markalarının birbiri ile ilişkilendirme ihtimalinin bulunmaması nedeniyle, somut olay bakımından markaların karıştırılması/ilişkilendirilmesi ihtimaline dayalı olan nispi tescil engeline ilişkin şartların oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır.
Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise davalının başvurusunun, davacı markaları açısından tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği kanaatine varılamadığından, dosya içeriği itibari ile 6769 sayılı SMK’nın 6/5 maddesinde yer alan koşulların oluşmadığı gibi taraf markaları arasında 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi anlamında karıştırılma tehlikesi olmadığı ve dolayısıyla tanınmışlığın bu duruma bir etkisinin olmayacağı kanaatine varılmıştır.
Hükümsüzlük talebi açısından; taraf markalarının benzer olmaması ve 6769 sayılı SMK’nın 6/1 bendi anlamında iltibas tehlikesinin mevcut olmaması nedeniyle hükümsüzlük şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
Somut davada davalı şirket başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamaktadır. Bu nedenle kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 54,40 TL harçta düşümü ile 4,90 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,

3-Davalılar için AAÜT uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5- Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davacı vekili ile davalı kurum vekilinin yüzüne karşı diğer davalının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.24/06/2021