Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/389 E. 2021/55 K. 11.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/389
KARAR NO : 2021/55

DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 24/04/2014
KARAR TARİHİ : 11/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/02/2021

İDDİA:
Davacı vekili 24.04.2014 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle;müvekkilinin ilaç sektöründe faaliyet gösteren ödüllü ve saygın bir firma olduğunu ve “…” esas ibareli tanımış markaların sahibi olduğunu, davalının, bu markalar ile karıştırma ihtimali bulunacak derecede benzer nitelikteki “…” ibaresini marka olarak tescil ettirmek üzere davalı TPE’ne başvuruda bulunduğunu, … kod numarasını alan başvurunun, Resmi Marka Bülteninde ilanı üzerine müvekkili tarafından Markalar Dairesi Başkanlığına itirazda bulunulduğunu, ancak itiraz yerinde görülmeyerek reddedildiğini, bu kararın yeniden incelenmesi talebinin de nihai olarak YİDK tarafından reddedildiğini, oysa başvurunun müvekkilinin markaları ile benzer olduğunu, ve aynı/aynı tür malları kapsadığını, her ne kadar 05. sınıfı tüketicisi olan profesyonellerin yüksek dikkat düzeyine sahip oldukları kabul edilse de, bu kadar benzer markalar karşısında hata yapmalarının her zaman mümkün olduğunu, itiraza konu başvurunun …, müvekkili markasının ise … şeklinde okunacağını, markaların son hecelerindeki V ve F harflerinin aynı algıyı yarattığını, bu durumun fonetik açıdan ayırt edilemeyecek benzerliğe yol açtığını, görsel açıdan ise ibarelerin aynı uzunlukta olduğunu ve markaları farklı zamanlarda gören tüketicilere birbirlerini anımsatacaklarını, markalardaki bu benzerliklerin iltibas yaratacağını, ürünlerin aynı yerlerde (eczane) satışa arz edileceklerini, bu durumum bağlantı kurulması riskini arttıracağını, … markasının müvekkilinin tanınmış … markası ile benzer olduğunu, karışıklık halinde hastaya yanlış ilaç verilebileceğini, bunun hayati ve ağır sonuçlar doğuracağını, davalının … ibaresini seçmesinin tesadüf olmadığını, kötü niyetle hareket ettiğini, başvurunun tümüyle reddi gerektiğini, bu nedenle davaya konu kararın hukuka aykırı olduğunu belirterek, … sayılı YİDK kararının iptaline, tescili halinde markanın hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde, davacının itiraza dayanak markaları ile başvuruya konu markanın görsel, işitsel ve anlamsal düzeyde benzer olmadığını, haksız yararlanma, zarar verme ihtimalinin de olmadığını, STA ibaresi markalarda ortak hece olarak yer almakla birlikte dava konusu başvuruda davacı markasından farklı olarak VİN ibaresinin yer aldığını, FİN ve VİNE ibarelerinin görsel ve sesçil yönden birbirlerinden farklı olduklarını, markanın bütününde STA ibaresinin bıraktığı etkinin zayıf olduğunu, markalar bütün olarak değerlendirildiğinden benzer olmadıklarının anlaşıldığını, markaların ilaç emtiasında kullanılacaklarını, uzman kişilerden oluşan tüketici kesiminin markaları karıştırmayacaklarını, markalar arasında iltibas tehlikesi bulunmadığını, kötü niyet iddiasının haklı olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Diğer davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle, markaların bütün olarak değerlendirildiğinde yeterli ayırt ediciliği haiz olduğunu ve karıştırılmalarının mümkün olmadığını, markaların görsel ve işitsel açıdan farklı olduğunu, müvekkili markasının 6 davacı markasının 7 harften oluştuğunu, markaların hece sayılarının da farklı olduğunu, müvekkili markasının 4. Harfinin V, davacı markasının ise F olmasının ve markaların farklı harflerle bitmesinin farklılık yarattığını, ilaç emtiasının tüketicilerinin bilinçli kişiler olduğunu ve markayı karıştırmayacaklarını, 5.sınıftaki ürünlerin potansiyel tüketicilerinin doktor ve eczacılar olduğunu, bu kişilerin alanlarında uzman ve hayli dikkatli olduklarını, tek harf farkının dahi bu kişiler için yeterli olduğunu, davacının … markasının tamamen özgün ve fantezi bir ibare olduğunu ileri sürdüğünü, ancak davacı tarafından sunulan ilaç prospektüsünden de anlaşılacağı üzere ilacın “…” bakterilerinin neden olduğunu enfeksiyonların tedavisinde kullanıldığını, … ibaresinin … gram bakterisinden esinlenerek meydana getirildiğini, bu sebeple de markalarda ortak olan STA ibaresinin kamuya mal olmuş bir ibare olduğunu ve davacının tekeline verilemeyeceğini, … ve … markalarının karıştırılmasının mümkün olmadığını, ilaç markaları açısından dikkate alınması gereken hedef kitlenin doktor ve eczacılar olduğunu, sağlık alanında çalışan bu kişilerin ortalama tüketici ile aynı değerlendirilemeyeceğini, ayrıca hastaların da ilaç seçiminde maksimum özen ve dikkate sahip olduğunu, ilaçları seçenlerin hekimler, hastalara verenlerin ise eczacılar olduğunu, bu sebeple de markalar arasında doktor ve eczacılar bakımından iltibas oluşmayacağını,davacının … markasının tanınmış olduğunu iddia ettiğini, ancak buna ilişkin bilgi ve belge sunmadığını, 1912 yılından bu yana sağlık sektöründe faaliyet gösteren müvekkilinin davacı markasını taklit etmeye ihtiyacı olmadığını, kötü niyet iddiasının dayanaksız olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
YARGITAY 11.HUKUK DAİRESİ ONAMASI VE KARAR DÜZELTMESİ:
Mahkememizin 07.07.2015 tarih ve 2014/155 esas, 2015/216 karar sayılı davanın kısmen kabulüne dair verilen kararı, Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 19.12.2018 tarih ve 2017/2513 esas, 2018/8093 karar sayılı ilamıyla ve özetle;
“…. Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, taraf vekillerinin tüm temyiz itirazları yerinde değildir. ..” gerekçesi ile onanmasına karar verilmiş, davacı ve davalı şirket vekilinin karar düzeltme istemi Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 05.10.2020 tarih ve 2019/1099 esas, 2020/3782 karar sayılı ilamıyla özetle;
1- Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin HUMK 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisini ihtiva etmeyen karar düzeltme isteğinin reddi gerekir.
2- Dava, davalı kurum kararının iptali ve davalı şirket markasının hükümsüzlüğü istemine ilişkin olup, mahkemece, taraf markalarının herhangi bir ilaç etken madde adından türetilmediği, davacının itiraza dayanak “…” markasının “…” bakterisinin yol açtığı enfeksiyonların tedavisinde kullanılan ilaçlarda kullanıldığı, taraf markalarının işitsel, görsel ve kavramsal olarak benzer olduğu ve genel izlenimlerin de yeterince farklılaşmadığı gerekçesiyle aynı/aynı tür emtia yönünden davanın kısmen kabulüne, başvuru kapsamındaki 05/01. sınıf ve alt gruba dahil mallar yönünden davalı kurum kararının iptali ile davalı şirket markasının hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiş; taraf vekillerince temyizi üzerine karar Dairemizce onanmıştır.
Dairemizin yerleşik içtihatlarında, ilaç emtiası bakımından etken madde veya tedavisi hedeflenen hastalığa doğrudan atıf yapan işaretler tanımlayıcı nitelikte görülmekte ve bu kapsamda koruma kapsamlarının da düşük düzeyde olduğu kabul edilmektedir. Bu tür işaretler kamu yararı gereğince mülkiyeti kimsenin tekeline bırakılamayacak işaretlerden olup, farklı eklerle düşük düzeyde bile olsa somut ayırt edicilik vasfı kazandırılarak herkes tarafından ilaç markası olarak olarak tescil ettirilmeleri mümkündür.
Somut uyuşmazlıkta, davacı başvurusuna konu “…” ibaresi ile davalının itiraza gerekçe “…” ibareli markası arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak nisbi bir benzerlik bulunmakta ise de, her iki markanın da “…” bakterisinin yol açtığı enfeksiyonların tedavisinde kullanılan ilaçlara ilişkin olması ve tedavisi amaçlanan hastalığa neden olan bakteri adından hareketle oluşturulması nedeniyle tanımlayıcı ibareleri içeren markaların düşük ayırtedicilik düzeyi, doktor, eczacı gibi bilinçli bir kitleye yönelik olmasından dolayı başvuru markasının davacının itiraza dayanak markasından farklılaştığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, her iki taraf markasının da “…” bakterisine atıfta bulunduğu ve taraf markalarının aldığı eklerle birbirlerinden farklılaştığı, hastalığa yol açan bakterinin adı gibi jenerik ifadeler ve bu ifadelere yakın ibarelerin kullanımının kimsenin tekeline bırakılamayacak olması ve bilinçli tüketici kitlesine yönelik olması sebebiyle 556 s. KHK m. 8/1-b anlamında markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı dikkate alınarak bir karar vermek gerekirken yazılı şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmesi doğru görülmeyip davalı vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 19.12.2018 tarih, 2017/2513 Esas – 2018/8093 Karar sayılı onama ilamının kaldırılarak kararın davalı şirket yararına bozulmasına karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle karara düzelteme isteminin kabulüne karar verilmiş; usul ve yasaya uygun görülen özetlenen bozma ilamına uyularak yargılamaya devam olunmuştur.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davalının 09.02.2012 tarihinde “…” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 05. sınıftaki tüm emtiaların yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davacının “…” ibareli markaları ile benzerlik arz ettiğinden itirazda bulunduğu tüm itirazların Markalar Dairesince reddi üzerine, yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
556 sayılı KHK’nin 8/1-b hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir;
Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 05. sınıftaki “İnsan ve hayvan sağlığı için ilaçlar, tıbbi amaçlı kimyasal ürünler, kimyasal elementler. Tıbbi amaçlı diyet maddeleri; zayıflatıcı ürünler; bebek mamaları; tıbbi amaçlı bitkiler ve bitkisel içecekler; insan ve hayvanlar için diyetetik takviyeler (tıbbi amaçlı olmayan diyet maddeleri, diyet takviyesi olarak polen, tıbbi amaçlı olmayan hayvan yemi katkıları dahil). Diş hekimliği için ürünler (aletler/cihazlar hariç). Hijyen sağlayıcı ürünler ( pedler, tamponlar, tıbbi amaçlı yakılar, pansuman malzemeleri, kağıt ve tekstilden dahil çocuk bezleri ). Zararlı bitkileri, hayvanları ve mantarları imha edici maddeler. İnsan ve hayvanlar için olanlar hariç deodorantlar, havayı tazeleyici kokular. Dezenfektanlar, antiseptikler (mikrop öldürücüler), tıbbi amaçlı deterjanlar” mal ve hizmetlerin bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise “…” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamında sadece 05/01 sınıftaki malların yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, taraf markalarının emtia listesindeki 05/01 sınıftaki mallar yönünden aynı veya aynı tür olduğu, başvuru kapsamında yer alan 02,03,04,05,06 ve 07. alt gruplardaki malların ise hizmetlerle ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi itibariyle tamamen farklı olduğu ve benzer olduklarından söz edilemeyeceği tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru .standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanında standart karekterle yazılı “…” ibaresinden oluştuğu, taraf işaretlerinde başkaca bir şekil unsurunun olmadığı görülmektedir.
Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin yerleşik içtihatlarında, ilaç emtiası bakımından etken madde veya tedavisi hedeflenen hastalığa doğrudan atıf yapan işaretler tanımlayıcı nitelikte görülmekte ve bu kapsamda koruma kapsamlarının da düşük düzeyde olduğu kabul edilmektedir. Bu tür işaretler kamu yararı gereğince mülkiyeti kimsenin tekeline bırakılamayacak işaretlerden olup, farklı eklerle düşük düzeyde bile olsa somut ayırt edicilik vasfı kazandırılarak herkes tarafından ilaç markası olarak olarak tescil ettirilmeleri mümkündür.
Somut uyuşmazlıkta, davacı başvurusuna konu “…” ibaresi ile davalının itiraza gerekçe “…” ibareli markası arasında görsel, işitsel ve kavramsal olarak nisbi bir benzerlik bulunmakta ise de, her iki markanın da “…” bakterisinin yol açtığı enfeksiyonların tedavisinde kullanılan ilaçlara ilişkin olması ve tedavisi amaçlanan hastalığa neden olan bakteri adından hareketle oluşturulması nedeniyle tanımlayıcı ibareleri içeren markaların düşük ayırtedicilik düzeyi, doktor, eczacı gibi bilinçli bir kitleye yönelik olmasından dolayı başvuru markasının davacının itiraza dayanak markasından farklılaştığı anlaşılmaktadır.
Bu durumda, her iki taraf markasının da “…” bakterisine atıfta bulunduğu ve taraf markalarının aldığı eklerle birbirlerinden farklılaştığı, hastalığa yol açan bakterinin adı gibi jenerik ifadeler ve bu ifadelere yakın ibarelerin kullanımının kimsenin tekeline bırakılamayacak olması ve bilinçli tüketici kitlesine yönelik olması sebebiyle 556 s. KHK m. 8/1-b anlamında markalar arasında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Usul ve yasaya uygun bulunan Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 05.10.2020 tarih ve 2019/1099 esas, 2020/3782 sayılı bozma ilamında belirtilen ve uyulan gerekçelerle; davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
10.01.2017 gün ve 29994 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 22.12.2016 gün ve 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun Geçici Madde 1/(1) hükmü uyarınca anılan kanunun yayımı tarihinden önce yapılmış marka tescil başvurularına, başvuru tarihinde yürürlükte bilinen 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanmasının zorunlu bulunması, YİDK kararının iptali ve buna bağlı tescil istemli davaların başvuru tarihindeki hukuki durum nazara alınarak sonuca bağlanmalarının gerekli olması karşısında 556 sayılı KHK hükümlerinin uygulanarak sonuca bağlanmalarının icap etmesi nedeniyle yeni SMK’nın yargılamanın yukarıdaki biçimde sonuçlandırılmasını engellemediği düşünülmüştür.
HÜKÜM:
1-Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 25,20TL harçtan düşümü 34,10 TL karar harcının davacıdan alınarak hazineye gelir kaydına,
3-Davalılar için 5.900,00-TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4-Davalı TÜRKPATENT tarafından yapılan 31,40 TL Temyiz Karar Harcı, 154,30 TL Temyiz Yoluna Başvuru Harcı, 25,20 TL posta gideri olmak üzere toplam 210,90 TL’nin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
5-Davalı şirket tarafından 31,40 TL Temyiz Karar Harcı, 154,30 TL Temyiz Yoluna Başvuru Harcı, 110,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 295,70 TL’nin davacıdan alınarak bu davalıya verilmesine,
6-Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
7-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, davalı vekillerinin yüzüne karşı davacının yokluğunda 6100 sayılı HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğinden itibaren 2 haftalık yasal süre içinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı. 11/02/2021

Katip … Hakim …
¸ ¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.