Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/314 E. 2021/253 K. 01.07.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ Esas-Karar No: 2020/314 Esas – 2021/253
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/314
KARAR NO : 2021/253

DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali, Hükümsüzlük
DAVA TARİHİ : 07/10/2020
KARAR TARİHİ : 01/07/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 01/07/2021
İDDİA:
Davacı vekili 07.10.2020 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkilinin Türkiye’nin önde gelen sanayi ve ticaret topluluklarından biri olarak, her seviyedeki tüketici nezdinde haklı bir şöhrete ulaşmış ve bu ürünler her yerde aranılır hale gelmiş olduğunu, dava konusu markanın tescili istenilen ürünler de dâhil olmak üzere, çeşitli sınıflarda tescilli ve önceki tarihlerden beri kullanılmakta olan “… … SU” ibareli markası bulunduğunu, müvekkili tarafından uzun süre kesintisiz ve fasılasız olarak kullanılarak maruf ve meşhur hale getirilen “… … SU” ibareli markanın … no ile tescil edilmiş olduğunu, davalının … numaralı “…” ibareli marka başvurusuna yapılan itirazların reddedildiğini, davalı başvurusu, 6769 sayılı SMK’nın 5/1-c ve 5/1-f hükümlerine açıkça aykırı olduğunu, dava konusu başvurunun tüm mal ve hizmetler yönünden, tüketiciyi yanıltması ve “…” ibaresini esas ve tek unsur olarak kullanması nedeniyle reddedilmesi gerektiğini, 6769 sayılı SMK’nın 25/1 maddesine göre, Kanunun 5. ve 6. maddesinde sayılan haller bir hükümsüzlük sebebi olarak sayıldığını, halk arasında iyi bir su olduğu yönünde olumlu bir intiba bulunan “…” ibaresi kullanılmak suretiyle başvurunun tescil edilmek istendiği emtialar içinde zorunlu olarak bulunan suyun … Dağı’ndan çıkan bir su olduğu konusunda haksız bir intiba yaratmak amaçlandığını, davalının “…” ibaresini tali değil, esas unsur olarak kullandığını, davalı yanın … Dağı’ndan su çıkarmaya yetkili olup olmadığının tespitinin gerektiğini, emsal kararlarda da belirtildiği üzere …’ sözcüğünün ancak, tüketiciyi ve halkı yanıltmaması halinde en fazla yardımcı unsur olarak kullanılabileceğini, Yargıtay’ca da 32. sınıfta yer alan ve su içermesi zorunlu bulunan tüm emtialar yönünden … ibaresinin aslında … Dağı’ndan su elde edilmediği halde kullanılmasının tüketiciyi yanıltıcı nitelikte olacağının tespit edileceğini, halk arasında iyi bir su olduğu yönünde olumlu bir intiba bulunan “…” ibaresinin yalnızca bir harf eksik şeklinin kullanılması suretiyle doğrudan tescil edilmek istenen emtiaların ve tescil edilmek istenen emtiaların içine katılan/katılabilecek suyun … Dağı’ndan çıkan bir su olduğu konusunda haksız bir intiba yaratmayı amaçlayan ve marka başvurusunda “…” ibaresini kullanan davalının söz konusu kullanımı ile açık ve net bir şekilde tüketici nezdinde … Dağı’nın bilinirliğinden faydalanmayı amaçladığı ve tüketiciyi yanılttığını, davalı başvurusunun tüm mal ve hizmetler yönünden 6769 sayılı SMK’nın 5/1-a, 5/1-b ve 5/1-d maddeleri uyarınca da reddi gerektiğini, davalı başvurusunun SMK 6/9. Madde kapsamında kötü niyetli olduğunu ve TTK’da düzenlenen haksız rekabet hükümlerine aykırı olduğunu, müvekkil şirket markaları tanınmış markalardır. dava konusu “…” ibareli marka tescil talebinin, tescil edilmek istendiği tüm mal ve hizmet sınıfları yönünden, 6769 sayılı SMK’nın 6/4 ve 6/5 maddeleri uyarınca reddedilmesi gerektiğini, …” markası, TÜRKPATENT nezdinde, tanınmış marka statüsünde yer almakta olup, Müvekkili Şirketin “…” markası adı altında üretmiş oldukları ürünlerinin kalite ve standartları, toplumun büyük bir kesimi, hatta bu malın alıcısı olmayanları tarafından dahi bilinmekte ve tanınmakta olduğunu, dava konusu “…” markası, müvekkili şirket adına tescilli tanınmış “… … Su” markaları ile ayırt edilemeyecek şekilde benzer olup, başvurunun tescil edilmek istendiği mal ve hizmet sınıflarının tümü açısından, 6769 sayılı smk’nın 5/1-ç bendi yönünden de tescil engeli taşıdığını, hiçbir şekilde kabul anlamına gelmemek kaydıyla, bir an için tescili istenen marka ile müvekkil şirkete ait markaların aynı/ayırt edilemeyecek derecede benzer olmadığı kabul edilse dahi, bu kez de marka tescil talebinin 6769 sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca reddi gerekmekte olduğunu, davalının marka başvurusunda … ibaresinde yer alan “N” harfini çıkardığı ve “…” ibaresi ile marka başvurusunda bulunduğunu , bu değişikliğin dava konusu marka ile müvekkil şirketlere ait redde mesnet markalar arasındaki karıştırılma ihtimalini ortadan kaldırmamakta ve itiraza konu markaya herhangi bir ayırt edicilik katmamakta olduğunu, iltibasın mevcut olduğunu, marka başvurusunun SMK 6/3. Maddeye göre de reddi gerektiğini, “… … SU” ibareli markanın müvekkili şirket tarafından yoğun bir şekilde kullanılmış ve bu kullanım sonucunda maruf ve meşhur hale getirilerek ayırt edici nitelik kazanmış olduğunu, dava konusu markanın 6769 sayılı SMK’nın 6/6, 6/7 ve 6/8 maddeleri gereğince de reddi gerektiğini belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulu’nun … sayılı kararının iptali ile … sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; başvuru işlem safahatını açıklamış, davalının markası ile davacının itiraza mesnet markası karşılaştırıldığında ortalama tüketici nezdinde markalar arasında görsel, işitsel, kavramsal düzeyde ilişkilendirilme ihtimali de dâhil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzerlik bulunmadığını, davalı markasını okuyan veya gören ortalama dikkate sahip ve işaretleri yan yana karşılaştırma imkanı olmayan kişinin zihnindeki intiba, davacıya ait markaların bıraktığı intiba ile aynı olmadığını, söz konusu iki marka örneği, aynı firmanın markası gibi algılanabilecek nitelikte olmadığı gibi, markaların karıştırılma ihtimalleri asla bulunmadığını, ihtilaf konusu …/… ibarelerinde ortak sözcük bulunuyor olması sebebiyle belli derecede bir benzerlik olduğu belirlenmiş olsa da, ibarelerin kavramsal olarak farklı algı yaratıyor olması, “…” ibaresinin belli düzeyde bilinen bir coğrafi yer adı olması ve bu sebeple markasal algısının “tek başına” çok güçlü olmaması ve son olarak başvuru sahibinin muhtelif sayıda tescilli “…” ibareli markalarının olduğu hususları bir arada değerlendirildiğinde söz konusu benzerliğin, başvuru kapsamındaki mallar bakımından, tek başına, markaların birbiriyle karıştırılması veya ilişkilendirilmesi sonucuna yol açmayacağını, başvurunun “… … su şekil” ibareli gerekçe markadan ortalama tüketici nezdinde bütün halde bıraktığı izlenim bakımından farklılaştığı ve ilgili tüketicilerin başvuruya konu ” … ” ibareli marka ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaları bütüncül algı çerçevesinde farklı ticari kaynaklardan gelen birbirinden farklı markalar olarak algılayabileceğini, aynı şekilde başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markalar bütünüyle bıraktıkları izlenim itibarıyla ilişkilendirilme ihtimali dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer olmadıklarını, ” … ” ibareli marka ile itiraz gerekçesi markaların görsel, işitsel, kavramsal ve bütün olarak ortaya çıkan izlenim bakımlarından benzer markalar olmadığı ve bazı ibarelerin markalarda ortak şekilde bulunuyor olmasının markalar arasında karıştırılma ihtimaline yol açmayacağı bu itibarla, markalar arasında 6769 s. Kanun’un 6/1 maddesi hükmü anlamında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığını, Ayrıca söz konusu marka örneğinin münhasıran “…” ibaresini ihtiva etmediği tespit edildiğinden 6769 s. SMK’nın 5. maddesi çerçevesinde reddedilmesi talebi de yerinde görülmediğini, başvuru ile itiraza gerekçe olarak gösterilen markaların, ilişkilendirme ihtimali de dahil olmak üzere karıştırmaya yol açabilecek derecede benzer bulunmadığından iş bu itirazın tanınmışlık, eskiye dayalı kullanım da dahil olmak üzere tüm gerekçeleriyle birlikte reddi gerektiğini, başvurunun kötü niyetli olarak gerçekleştirildiği yönünde davacı yanca itiraz aşamasında yeterli delil sunulmadığından ve kötü niyet iddiası da kötü niyetin varlığı için tek başına yeterli bir sebep olamayacağından, bu iddiaya da itibar etmenin mümkün olmadığını, markaların benzer olduğu iddiasının, tek başına, başvurunun kötü niyetle yapıldığı ispatlayan bir husus olarak kabul edilemez olduğunu, her marka özgünlük derecesi, tasarımı, tescile konu mallar/hizmetlerin ve bu mal ve hizmetlerin tüketici grubunun özellikleri, markanın tescil kapsamındaki mal/hizmetler üzerindeki ayırt edici niteliği gibi unsurlar açısından kendine özgü özellikler taşıdığından ve ancak tüm bu unsurların birlikte değerlendirilmesi sonunda tescil başvurusuna ilişkin karar oluşturulabildiğinden dilekçede başka marka başvurularına ilişkin verilen kararların işbu itirazın değerlendirilmesinde dayanak gösterilmesi de haklı bulunmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle,müvekkilinin 2000 yılı itibariyle Türkiye’de faaliyete geçmiş 200 yıllık bir şirket olduğunu, “…” marsının müvekkilinin en prestijli markalarından biri olduğunu ve markanın kullanımının 1914 yılına dayandığını, Türkiye’nin ihracat yapan ilk markası olduğunu, zeytinyağı ile özdeşlemiş bir marka olduğunu olduğunu, … markasının aynı zamanda yaratıcısı … …’nın da soyadı olduğunu, … ailesinin 3 nesildir zeytinyağı ticareti ile uğraştığını, müvekkilinin davalı kurum nezdinde … ibareli onlarca markanın sahibi olduğunu, … sayılı markaların sahibi olduğunu, bunun yanında müvekkilinin müddet durumda olan ve davacının dayanak markasından önceki tarihli tescilli olduğunu işaret eden markalar da olduğunu, davacının iddialarının mesnetsiz olduğunu, müvekkilinin marka haklarının davacının markasından çok daha önceye dayandığını, markaların ayniyet derecesinde benzer olmadığını, bütün olarak bıraktığı izlenim itibariyle de karıştırılacak derecede benzer olmadığından davacının SMK kapsamındaki iddialarının mesnetsiz olduğunu, davacının … markasını tanınmış markadan doğan haklarının … ibaresi üzerine uzanmadığını, haksız yararlanma veya ayırt edici karaktere zararın söz konusu olmadığını, müvekkili markasının soyisme bağlı da olmakla hiçbir coğrafi kaynağa da işaret etmediğini, … ibareli ilk marka başvurusunun 1986 yılında yapıldığını, 2002 02180 sayılı “…” markasının 29,30,32. Sınıflarda yer alan markalar bakımından tescilli olduğunu, önceki tescillerin müvekkiline kazanılmış hak sağladığını, öncelik hakkı olduğunu, markanın benzer harfler içermesi sebebiyle … Dağı’nı işaret etmesinin zorlama bir yorum olacağını, müvekkilinin … Markasına daha önce aynı gerekçelerle açılan Ankara 1 FSHHM … K. Sayılı dosyasında da davanın reddine karar verildiğini, markaların ayırt edilemeyecek derecede benzer olmadığını, davacının markasının esaslı unsurunun … ibaresi olduğunu, davacının markasının şekil ağırlıklı bir marka olduğunu bu nedenle harf olarak görsel benzerliğin karıştırılma ihtimaline yol açmayacağını, anlamsal olarak da benzerlik olmadığını, karıştırılmaya yol açabilecek bir benzerlik olmadığını, markanın davacının bir markası olarak algılanmasının mümkün olmadığını, markanın 1989’dan beri tescilli olmakla, kötü niyet iddiasının da yerinde olmadığını, markaların benzer de olmamakla SMK6/6, 6/7 ve 6/8 maddeleri uyarınca da reddedilemeyeceğini, savunarak, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, TÜRKPATENT’den davalı şirkete ait … sayılı marka başvurusu işlem dosyası ile itiraza dayanak marka tescil belgesi getirtilmiş, sunulan deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ve tescili halinde davalı şirkete ait … sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkini istemlerine ilişkindir. İptali istenen YİDK kararının davacıya 11.08.2020 tarihinde tebliğ edildiği, 07.10.2020 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Davada uyuşmazlığın özü, davacıya ait … sayılı “… … SU+şekil” ibareli markanın, davalı şirketin … sayılı “…” ibareli başvurusu yönünden SMK’nın 5/1-a, b, ç, d, f, 6/1, 6/3, 6/4, 6/5, 6/6, 6/7, 6/8, 6/9 hükümleri çerçevesinde tescil engeli olup olmadığı ve sonucuna göre … sayılı YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davalı şirketin 15/05/2019 tarihinde “…” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 03, 05, 16, 29, 30, 31, 32, 35.sınıftaki bir kısım emtiaların yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davacının … sayılı “… … SU+şekil” ibareli marka ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince reddi üzerine, yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 23.04.2021 tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “6769 Sayılı SMK’nın 5/1-a maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı, 6769 Sayılı SMK’nın 5/1-b maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı, 6769 Sayılı SMK’nın 5/1-c maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı, 6769 Sayılı SMK’nın 5/1-ç maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı, 6769 Sayılı SMK’nın 5/1-d maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı, 6769 Sayılı SMK’nın 5/1-f maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı, 6769 Sayılı SMK’nın 6/1 maddesi uyarınca seri markaların, iltibasa sebebiyet verecek ölçüde benzer olmadığı, 6769 Sayılı SMK’nın 6/3 maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı, 6769 Sayılı SMK’nın 6/4. maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı, 6769 Sayılı SMK’nın 6/5. maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı, 6769 Sayılı SMK’nın 6/6 maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı, 6769 Sayılı SMK’nın 6/7 maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı, 6769 Sayılı SMK’nın 6/8 maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı, 6769 Sayılı SMK’nın 6/9 maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı,” ifade edilmiştir.
6769 Sayılı SMK’nın 5/1-a Maddesi Kapsamında Değerlendirme:
Madde 5- (1) Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez:
a) 4 üncü madde kapsamında marka olamayacak işaretler.
Mezkûr madde atfıyla 4. Maddeye bakıldığında, anılan madde uyarınca marka, bir teşebbüsün mallarının veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dâhil sözcükler, şekiller, renkler, harfler, sayılar, sesler ve malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her tür işaretten oluşabilir. Bu kapsamda bakıldığında SMK 5/1-a uyarınca, mutlak red nedeni olacak hallerin “ayırt edici olmayan işaretler” ve “marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olmayan işaretler” olduğu söylenebilecektir. Markanın en temel fonksiyonu kaynak gösterme fonksiyonu olup asgari düzeyde dahi bunu karşılayamayan yahut sicilde gösterilebilmesi mümkün olmayan işaretler bu fıkra kapsamında marka olamayacaktır.
Bu doğrultuda somut uyuşmazlığa bakıldığında, markanın kelime unsurundan oluşması, renk ve şekil içermesi yani asgari düzeyin üzerinde bir ayırt edicilik bulunması, sicilde gösterilebilir şekilde somutlaşması karşısında SMK 5/1-a maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
6769 Sayılı SMK’nın 5/1-b Maddesi Kapsamında Değerlendirme:
Madde 5- (1) Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez:
b) Herhangi bir ayırt edici niteliğe sahip olmayan işaretler.
Madde metninde geçen ayırt edicilik, “somut ayırt edicilik” tir. Somut ayırt edicilik ise, tescil ettirilmek istenen mal veya hizmete göre bir değerlendirme yapılmasını zorunlu kılar. SMK’nın 5/ 1-b maddesinde geçen “herhangi bir ayırt ediciliğe sahip olmayan işaretlerden kasıt, madde gerekçesine göre, hiçbir ayırt ediciliğe sahip olmayan dolayısıyla tüketiciler tarafından marka olarak algılanmayacak işaretlerdir. Bu bentte geçen “herhangi bir ayırt ediciliğe sahip olmama” durumu, maddenin (a) bendinde düzenlenen “dördüncü madde kapsamında marka olamayacak işaretler” den farklıdır. Zira dördüncü madde kapsamına giren işaretlerin, tescil ettirilmek istenen sınıftaki mal veya hizmetlere bakmaya bile gerek olmaksızın hiç marka olma şansları yoktur. Sözgelimi bir A4 sayfa dolusu yazıdan oluşan bir düz yazının minimum derecede de olsa ayırt ediciliği özelliği bulunmadığından, tescil ettirilmek istenen mal veya hizmete bile bakmaksızın marka olarak tescil edilemeyeceği söylenebilir. Burada, tescil istenen mal veya hizmetlere bakmaya gerek dahi yoktur. Oysa (b) bendinde yer alan “herhangi bir ayırt ediciliğe sahip olmama” durumunda, tescil ettirilmek istenen mal ya da hizmet bakımından, ortalama tüketicilerin bu işareti marka olarak görmeyecek olmaları söz konusudur ve bu gibi işaretlerin, kullanım yoluyla ayırt edicilik kazanmak suretiyle de olsa ayırt edicilik kazanma ve dolayısıyla da marka olabilme olasılığı vardır.
Bu kapsamda somut uyuşmazlık ele alındığında, davaya konu “…” ibareli marka belirli bir kompozisyon ve fikri yaratım kapsamında şekillenmiş olup, davalının önceki marka tescilleri de göz önüne alındığında anılan ibarenin belirli bir seviyede markasal algı yarattığı sonucuna varılmıştır. Anılan sebeple SMK 5/1-b maddesinin uygulama koşullarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
6769 Sayılı SMK’nın 5/1-c Maddesi Kapsamında Değerlendirme:
Madde 5- (1) Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez:
c) Ticaret alanında cins, çeşit, vasıf, kalite, miktar, amaç, değer, coğrafi kaynak belirten veya malların üretildiği, hizmetlerin sunulduğu zamanı gösteren veya malların ya da hizmetlerin diğer özelliklerini belirten işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler.
Başvuruya konu işaretin tanımlayıcı olup olmadığı araştırılırken işaretin ihtiva ettiği tüm unsurlar ile bir bütün olarak değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu gerekliliğin arkasında yatan neden, ortalama tüketicilerin gündelik hayatta karşılaştıkları markaları parçalara bölerek inceleme yapmasından ziyade markaları bir bütün olarak algılaması gerçeğine dayanmaktadır.
Somut uyuşmazlık bu kapsamda ele alındığında, davaya konu markanın bir bütün olarak markasal algı yaratması, “…” ibaresi her ne kadar bir coğrafi şekil -dağ- işaret etse de bu ibarenin maruf bir ibare olmaması, ibarenin aynı zamanda soyadı niteliği taşıması, ezcümle tüketici algısının tereddütsüz şekilde coğrafi alanı algılamayacak olması karşısında SMK 5/1-c maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
6769 Sayılı SMK’nın 5/1-ç Maddesi Kapsamında Değerlendirme:
Madde 5- (1) Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez:
c) Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler
Kanunun lafzı açık olduğu üzere, ayniyet kavramı markaların tıpatıp aynı olmasını ifade etmektedir. Yüksek Mahkeme, ayniyeti, karşılaştırılan işaretlerin özdeş, birbirinden farksız, birebir aynı, taklit olması biçiminde tanımlamakta; ancak çok ufak farklılıkları da bu kapsamda değerlendirmektedir. Ayırt edilemeyecek derecede benzerlik halinde ise karşılaştırılan markalar tıpatıp aynı olmamakla birlikte, markaların ortalama alıcı kitlesinde bıraktığı genel izlenim hemen hemen aynıdır. SMK’nın 5/1-ç maddesinde ifade edilen “aynı veya ayırt edilemeyecek derecede benzer” olması durumu iltibas tehlikesinin varlığını da ayrıca ispat edilmesine ihtiyaç duyulmayacak şekilde ortaya koyar. Bu nedenledir ki, bir markanın dikkatle bakılmadıkça farkına varılmayacak derecede az değiştirilerek kullanılması, SMK md. 5/1-ç kapsamında değerlendirilemeyecektir. Dolayısıyla, bu madde kapsamındaki yasağın uygulama alanı 6/1. maddeye göre daha dardır. Karıştırılma ihtimaline yönelik özel bir incelemeye ve yoruma ihtiyaç duyulan hallerde, artık SMK md. 5/1-ç bendinin sınırlı kapsamı dışına çıkılır.
Tüm bu kapsamda davaya konu marka başvurusunun “…” ibaresi olması, davacı markalarında bu şekilde herhangi bir ibare bulunmaması karşısında markaların aynı/ayırt edilemeyecek kadar benzer olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
6769 Sayılı SMK’nın 5/1-d Maddesi Kapsamında Değerlendirme:
Madde 5- (1) Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez:
d) Ticaret alanında herkes tarafından kullanılan veya belirli bir meslek, sanat veya ticaret grubuna mensup olanları ayırt etmeye yarayan işaret veya adlandırmaları münhasıran ya da esas unsur olarak içeren işaretler
Bu kapsamda somut uyuşmazlık ele alındığında, “…” ibaresi, önceki tesciller de göz önüne alındığında markasal algı yarattığı, bu ibarenin ticaret sırasında herkesçe kullanılacak ibarelerden sayılmasının mümkün olmadığı düşünülmekle SMK 5/1-d maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
6769 Sayılı SMK’nın 5/1-f Maddesi Kapsamında Değerlendirme:
Madde 5- (1) Aşağıda belirtilen işaretler, marka olarak tescil edilmez:
f) Mal veya hizmetin niteliği, kalitesi veya coğrafi kaynağı gibi konularda halkı yanıltacak işaretler
SMK’nın 5/1-f maddesinde esasen tüketiciyi de koruma amacı güdülmektedir. Marka sahibinin böyle bir kasıt taşıyıp taşımamasının sonuca etkisi yoktur. Önemli olan böyle bir tehlikenin “ciddi biçimde” mevcudiyetidir. SMK’nın bu hükmüne göre yanıltıcılık, madde metninde “gibi” ibaresi kullanıldığına göre sınırlı (tadadi) olmamakla birlikte, başlıca birkaç bakımdan söz konusu olabilmektedir. Bunlar, mal ve/veya hizmetin “niteliği” bakımından yanıltıcılık, “kalitesi” bakımından yanıltıcılık ve “coğrafi kaynağı” bakımından yanıltıcılıktır.
Bu kapsamda somut uyuşmazlık ele alındığında, davaya konu “…” ibaresi, Balıkesir ilinde bulunan bir dağın ismi olsa da anılan ibarenin Türkiye geneli bakımından bir coğrafi alan adı olarak algılanmayacak olması karşısında SMK’nın 5/1-f maddesinin uygulama şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
6769 sayılı smk 6/1. madde kapsamında değerlendirme:
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir; karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “…” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 03, 05, 16, 29, 30, 31, 32, 35. sınıflardaki mal ve hizmetlerinin bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise … sayılı “… … SU+şekil” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 32.sınıftaki “Doğal kaynak suyu” emtiasının yer aldığı gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, davalı başvuru sahibine ait dava konusu markanın başvuru sınıfları arasında bulunan 32. Sınıf: “Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar.” emtiaları ile, 35. Sınıf: “Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için Maden suları, kaynak suları, sofra suları, sodalar. mallarının bir araya getirilmesi hizmetleri (belirtilen hizmetler perakende, toptan satış mağazaları, elektronik ortamlar, katalog ve benzeri diğer yöntemler ile sağlanabilir).” hizmetlerinin muterize ait dava konusu markanın tescil sınıfları ile aynı/aynı tür/ ilişkili olduğu kanaatine varılmış olup bu kapsamda mal ve hizmetler bakımından markalar bakımından SMK md.6/1 kapsamında emtiaların aynı/benzer/ilişkili olması şartının sağlandığı kanaatine varılmıştır.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markaların standart karekterle yazılı “… … SU+şekil” ibaresinden oluştuğu görülmektedir.
Davaya konu marka başvurusu, kahverengi zemin üzerinde koyu yeşil renkle yazılmış “…” ibaresinden oluşan kelime markasıdır. Markada başkaca bir unsur da bulunmaması karşısında ön plana çıkan esaslı unsurun “…” ibaresi olduğu kanaatine varılmıştır.
Davacıya ait itiraza konu markanın dağ ve gökyüzü görsellerinden oluşan zemin üzerinde üstte davacı adına tescilli “…” markası ve altında “… Su” ibarelerinden oluşmaktadır. Bu kapsamda markanın esaslı unsurunun bir bütün olarak bu kompozisyon olduğu kanaatine varılmıştır.
Görsel Benzerlik Değerlendirmesi:
Taraf markalarının benzer olup olmadığının değerlendirilmesinde, yapılacak olan ilk değerlendirme, karıştırmaya konu markalar arasında görsel bir benzerliğin bulunup bulunmadığıdır. Söz konusu benzerlik, taraf markalarını oluşturan harflerin, sözcüklerin, sloganların, resim, logo, grafik ve benzeri diğer şekli unsurların aynı ya da benzer olması şeklinde kendisini göstermektedir.
Bu kapsamda somut uyuşmazlık ele alındığında; davaya konu marka başvurusunda ön plana çıkan unsurun “…” ibaresi olması, davacıya ait itiraza mesnet markaların esaslı unsurunun “… … SU” ibaresi olması, “…” ibarsinin coğrafi alan ismi olması karşısında yüksek ayırt ediciliğinden bahsedilemeyeceği de göz önüne alındığında taraf markalarının ortak “…” ibaresi içermesinin benzerlik yaratmayacağı; markaların görsel benzerlik taşıdımadığı kanaatine varılmıştır.
Kavramsal Benzerlik Değerlendirmesi:
Bilindiği üzere işaretler arasında kavramsal benzerlik bulunması da markanın tescil edilmesine engel hallerden biridir. Kavramsal benzerlik, tek tek sözcükler değil bir bütün halinde markaların tekabül ettikleri anlam bakımından ayniyet veya benzerlik içermeleri durumunda ortaya çıkar. Bazı hallerde markalardaki şekil unsuru birbirinden çok farklı olsa bile, sözcük unsurlarından dolayı ortaya çıkacak tüketici algısı nedeniyle kavramsal benzerliğe bağlı olarak karıştırılma ihtimali sabit görülebilir. Açıklanan bu hususlar kapsamında somut olaya bakıldığında; “…” ibaresinin coğrafi bir alanı işaret etmesi, “…” ibareli özellikle “kaynak suyu” emtiası üzerinde çok sayıda kullanımının da bulunması karşısında “… … SU” ibaresinin “…” markası altında üretilen “…” bölgesinden çıkartılan su anlamına geleceği sonucuna ulaşılmış; davaya konu marka başvurusunun ise doğrudan bir sözlük anlamı bulunmamakta olup markalar arasında kavramsal benzerlik bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
İşitsel Benzerlik Değerlendirmesi:
İşitsel benzerlik, markaların telaffuzları nedeniyle kulakta bıraktıkları sesle ifade olunmaktadır. Bu başlık altında yapılacak inceleme özellikle ses ve sözcük markaları bakımından önem arz etmektedir. Zira kimi durumlarda bir marka görsel olarak bir diğerinden farklı olsa dahi tüketicinin kulağında kalan imaj yine de aynı/benzer olabilmektedir. Açıklanan hususlar kapsamında somut uyuşmazlığa bakıldığında; davaya konu markanın Türkçede “MAD-RA” biçiminde telaffuz edilmesi, davacıya ait markanın “…” biçiminde telaffuz edilmesi, “…” ibareli başkaca su markalarının da bulunması karşısında ilgili tüketicilerin “…” ibaresini marka içinde -bu meyanda telaffuzda- ayrı olarak fark etmeyecek olması karşısında taraf markalarının sesçil benzerlik taşımadığı kanaatine varılmıştır.
Bütünsel Değerlendirme:
Genel değerlendirme açısından, söz konusu markaların görsel, fonetik (işitsel) veya kavramsal yönleri her zaman aynı öneme sahip değildir ve markaların piyasada bulunabilecekleri nesnel koşulların incelenmesi yerindedir.48 Sözcük/sözcüklerden oluşan bir işaretle karşılaşan ortalama bir tüketici, işareti belirli bir anlama karşılık gelen veya anlamlı kelimeleri anımsatan parçalara bölecektir.49 Bu çerçevede, önceki markanın tercih edilmesinin arkasında yatan fikir de göz önüne alınmalıdır. Aynı düşünce sonraki markanın seçilmesi için de etkili olabilir.
Sonuç olarak, “…” ibaresinin doğal kaynak suyu konusunda bilinen bir coğrafi alan olması, bu doğrultuda “…” bölgesinde dolumu yapılan diğer su markalarından fark yaratan hususun “…” ibaresi olması, tüketici algısının “…” ibaresi üzerinde toplanacak olması göz önüne alındığında markaların bütünsel olarak benzer olmadıkları kanaatine varılmıştır.
Tüm bu açıklamalar kapsamında somut uyuşmazlık ele alınacak olursa, “…” gıda emtiaları” olmak belirli bir bilinirliğe ulaşması, bu doğrultuda tanınmış marka olarak da tescil edilmiş olması, taraf markalarının görsel, işitsel ve kavramsal olarak benzerlik taşımaması dikkate alındığında, çekişme konusu tüm mal/hizmetler bakımından SMK 6/1. Madde bağlamında iltibas ihtimali bulunmadığı kanaatine varılmıştır.
Davalının müktesep hakkının bulunup bulunmadığı kapsamında değerlendirme:
Davalının eski tarihli …. markaları yalnızca “…” kelime unsurundan oluşmakta olup markanın esaslı unsuru bu ibaredir. Tüm bu kapsamda sonuç değerlendirmesi yapıldığında; işbu davaya konu başvurudan daha önceki tarihli markalarından … sayılı markaların 5 yıllık tescillilik süresini doldurmuş olduğu, markaların esaslı unsurunun aynen korunduğu, anılan markaların, aynı/aynı tür/ilişkili olduğu tespit edilen mal/hizmetler bakımından müktesep haktan bahsedilebileceği kanaatine varılmıştır.
6769 sayılı smk’nın 6/4. maddesi kapsamında değerlendirme:
SMK’nın 6/4 maddesinde, “Paris Sözleşmesinin 1 inci mükerrer 6 ncı maddesi bağlamındaki tanınmış markalar ile aynı veya benzer nitelikteki marka başvuruları, aynı veya benzer mal veya hizmetler bakımından itiraz üzerine reddedilir.” düzenlemesine yer verilmiştir. SMK m. 6/4 anlamında bir tescil engelinden söz edilebilmesi için Türkiye’de tescilli olmayan ancak Paris Sözleşmesi’nden yararlanabilecek bir kişinin markasıyla aynı veya benzer markanın varlığı gerekmektedir. Davacı, Türkiye’de tescilli markasına dayanarak başvuruya itiraz etmiş ve huzurdaki davayı açmıştır. Belirtilen hususlar karşısında somut uyuşmazlığa SMK m. 6/4 hükmünün uygulanma imkânı bulunmadığı kanaatine ulaşılmıştır.
6769 sayılı SMK’nın 6/5. maddesi kapsamında değerlendirme:
Tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu reddedilir denilmektedir. Bu anlamda tanınmışlık için; yukarıda sayılan koşullara ek olarak ulusal tescil şartı, niteliksel tanınmışlık ve markanın ününden haksız yararlanma olguları da aranır. Bir markanın tanınmışlıktan yararlanması için yukarıda sayılan şartların gerçekleşmiş olması gerektiği, somut olay açısından ise, “…” ibaresinin bir coğrafi alan adı olması, bu ibareli başkaca markaların da bulunması karşısında davacının tek başına “…” ibaresi üzerinde tanınmışlığının bulunduğuna ilişkin bir kanaat oluşmamıştır.
SMK 6/6. madde kapsamında değerlendirme:
Sınaî Mülkiyet Kanunu’nun 6. maddesinin 6. fıkrası: “Tescil başvurusu yapılan markanın başkasına ait kişi ismini, ticaret unvanını, fotoğrafını, telif hakkını veya herhangi bir fikri mülkiyet hakkını içermesi hâlinde hak sahibinin itirazı üzerine başvuru reddedilir.” hükmünü amirdir. Somut uyuşmazlıkta, davacının ticaret unvanının çekirdek/esaslı unsuru “…” ibaresi iken davalının davaya konu başvurusu “…” biçimindedir. Bu kapsamda SMK’nın 6/6. maddesine uygulama alanı yaratmayacağı kanaatine varılmıştır.
6769 Sayılı SMK’nın 6/7. maddesi kapsamında değerlendirme:
Sınaî Mülkiyet Kanunu’nun 6. maddesinin 7. fıkrası: “Ortak markanın veya garanti markasının yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren üç yıl içinde yapılan, ortak marka veya garanti markasıyla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki hak sahibinin itirazı üzerine reddedilir.” hükmünü amirdir. Somut uyuşmazlık ele alındığında, davacıların “…” ibareli markalarının ortak yahut garanti marka olmaması, yine maddenin aradığı “koruma süresinin 3 yıl içinde yeni bir başvuru yapılması” gibi bir durumun somut olayda vücut bulmaması karşısında SMK 6/7. Maddenin uygulama şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
6769 sayılı SMK’nın 6/8. maddesi kapsamında değerlendirme:
Sınaî Mülkiyet Kanunu’nun 6. maddesinin 8. fıkrası: “Tescilli markanın yenilenmeme sebebiyle koruma süresinin sona ermesinden itibaren iki yıl içinde yapılan, bu markayla aynı veya benzer olan ve aynı veya benzer mal veya hizmetleri içeren marka başvurusu, önceki marka sahibinin itirazı üzerine bu iki yıllık süre içinde markanın kullanılmış olması şartıyla reddedilir.” hükmünü amirdir.
Somut uyuşmazlık bu kapsamda ele alındığında, davacıların tescilli markasına dayanması, bir başka deyişle, koruma süresi sona eren herhangi bir markaya dayalı olarak hükümsüzlük talebinde bulunmaması karşısında SMK 6/8. Maddenin uygulama şartlarının oluşmadığı kanaatine varılmıştır.
6769 sayılı SMK’nın 6/9. maddesi kapsamında değerlendirme:
6769 sayılı SMK’nın 6/9 maddesinde “Kötüniyetle yapılan marka başvuruları itiraz üzerine reddedilir.” düzenlemesi yapılmıştır
Somut davada davalı şirket başvurusunun kötü niyetli olduğuna ilişkin somut veriler dosya kapsamında bulunmamaktadır. Bu nedenle kullanılış amacı ve fonksiyonlarına aykırı bir şekilde, davacı veya iyiniyetli üçüncü kişileri baskı altında tutma, onlara şantaj yapma veya engelleme amacına ilişkin herhangi bir olgu ve olay söz konusu olmadığından, davalı şirketin kötü niyetli olmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 54,40 TL harçta düşümü ile 4,90 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalılar için 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5- Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.01/07/2021