Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.
T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/308
KARAR NO : 2021/30
DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 05/10/2020
KARAR TARİHİ : 28/01/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 28/01/2021
İDDİA:
Davacı vekili vermiş olduğu 05/10/2020 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle, müvekkilinin 06 07, 09, 11, 18, 19, 20, 22, ve 24.sınıflarda “…” ibaresinin marka olarak tescili için TÜRKPATENT’te başvuruda bulunduğunu, başvurunun … kod numarasını aldığını, TÜRKPATENT Markalar Dairesi Başkanlığı başvuruyu … sayılı “…” ibareli markaya benzer olduğundan bahisle 6769 Sayılı SMK madde 5/1-ç bendi uyarınca kısmen reddettiğini, bu kısmi ret kararına itirazda bulunduklarını ve itirazlarının da YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiğini, oysa müvekkiline ait marka ile itiraza mesnet gösterilen marka arasında, Sınai Mülkiyet Kanunun 5/1-ç maddesinde aranan aynılık/ayırt edilemeyecek kadar aynılık koşulu gerçekleşmediğini, müvekkiline ait marka başvurusu ile redde mesnet gösterilen marka bir bütün olarak değerlendirildiğinde, müvekkili marka başvurusunun davalı kurum tarafından redde mesnet gösterilen marka ile ayırt edilemeyecek kadar benzer olmadığını, YİDK kararının bu sebeplerle yerinde olmadığını belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu Yeniden İnceleme ve Değerlendirme Kurulunun … numaralı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle, işlem sürecini özetleyerek, müvekkili kurum tarafından alınan kararların usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, delilleri toplanmış, bu kapsamda davaya konu YİDK’nun … sayılı kararı, … sayılı marka başvurusuna ait işlem dosyası, redde dayanak gösterilen marka tescil belgesi getirtilmiş, taraflarca sunulan belgeler ile mahkememizce getirtilen deliller incelenmiş, uyuşmazlığın niteliğine göre eldeki bu davanın hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi çözümü olanaklı bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek görülmemiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, YİDK’nun … sayılı kararının iptali ile tescil işlemlerinin devamına ilişkindir. YİDK kararlarının davacı başvuru sahibine 04.09.2020 tarihinde tebliğ edildiği, 05.10.2020 tarihinde açılan davanın 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Uyuşmazlığın özü, davacının … sayılı “…” ibareli marka başvurusu yönünden itiraza mesnet … sayılı “…” ibareli markanın 6769 Sayılı SMK madde 5/1-ç bendi çerçevesinde tescil engeli oluşturup, oluşturmadığından ibarettir.
6769 Sayılı SMK madde 5/1-ç bendinde “Aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş ya da daha önceki tarihte tescil başvurusu yapılmış marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer işaretler.” tescil edilemez hükmünü içermektedir. Bu düzenleme marka hukukuna hakim olan öncelik ve bir markanın tek bir sahibi olması ilkelerini ifade eder.
Başvuruya konu işaretin daha önce tescil edilmiş (veya başvurusu yapılmış) marka ile aynı olması, karşılaştırılan işaretlerin özdeş, farksız, tıpa tıp taklit, aynen veya bire bir kopya olmalarını ifade eder. Aralarında küçük de olsa farlılık bulunan markalar ise aynı sayılamazlar. Ancak markaların farklı büyüklükte olması veya sözcük markalarının yazı karakterinin, renginin farklılaştırılması aynı olma durumunu etkilemez. Ayırt edilemeyecek kadar benzerlik ise, karşılaştırılan işaretler aynı olmamakla birlikte, orta düzeydeki alıcıda bıraktığı genel izlenimlerinin hemen hemen aynı olmasıdır. Bir başka deyişle, markalar arasındaki farklılık o kadar önemsizdir ki, müşteri kitlesi nezdinde markalar yazılış, okunuş, görsel veya işitsel olarak aynı imiş gibi algılanırlar.
Ancak 5/1-ç bendindeki tescil engelinin varlığı için sadece başvuru ile önceki markaların aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer olması yeterli değildir. Aynı zamanda başvuru ve önceki markanın kapsadığı mal ve hizmetlerin de aynı yada aynı tür olması zorunludur. Bu iki koşulun birlikte gerçekleşmesi durumunda yasa koyucu halkın bu iki markayı karıştırma ihtimalinin bulunduğunu kabul etmiştir. Bu nedenle, Türk Patent ayrıca karıştırma ihtimalinin var olup olmadığı üzerinde durmaksızın başvuruyu ret edecektir. Başvuru ve redde mesnet markanın kapsamındaki mal veya hizmetlerin bire bir örtüşmesi bir diğer söyleyişle özdeş olması halinde ayniyet mevcuttur. Aynı tür kavramı ise, kural olarak aynı sınıfın aynı alt grubu içinde bulunmayı ifade eder. Marka Tescil Başvurularına Ait Mal ve Hizmetlerin Sınıflandırmasına İlişkin Tebliğin 5. maddesi anılan ilkeyi belirttikten sonra, Enstitü’nün tescil başvurularının veya itirazların incelenmesi aşamalarında aynı tür malı veya hizmeti farklı mal veya hizmet gruplarını da içerecek şekilde daha geniş kapsamda değerlendirebileceği hükmünü getirmiştir. Dolayısıyla, sınıflandırma aynı tür mal ve hizmet kapsamının belirlenmesi bakımından bağlayıcı değildir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davacının 17.11.2019 tarihinde “…” ibaresini marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, başvuru kapsamında 06 07, 09, 11, 18, 19, 20, 22, ve 24.sınıftaki mal ve hizmetlerin yer aldığı; TÜRKPATENT Markalar Dairesi Başkanlığınca … sayılı “…” ibareli markayı dayanak göstererek 6769 Sayılı SMK madde 5/1-ç bendi uyarınca 22, 24.sınıftaki emtia yönünden kısmen reddine karar verdiği, karara itirazın yeniden incelenmesi isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği ve bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
6769 Sayılı SMK madde 5/1-ç bendine göre, aynı veya aynı türdeki mal veya hizmetlerle ilgili olarak tescil edilmiş veya daha önce tescil için başvurusu yapılmış bir marka ile aynı veya ayırt edilemeyecek kadar benzer markaların tescil edilmesi mümkün değildir. Bu durum mutlak ret sebeplerinden biridir. Mutlak ret nedenleri Türk Patent tarafından re’sen İncelenmekte ve bu tür bir tescil engeli görüldüğü takdirde kurumca marka tesciline izin verilmemektedir. Ayrıca bu düzenleme aynı mal ve hizmetlerle ilgili bir tescil engelidir.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “…” ibaresinden oluştuğu, başvuru kapsamında dava konusunu oluşturan çekişmeli 22, 24.sınıftaki “…( 22 Tente ve brandalar tekstilden metal olmayan tenteler. 24 Tenteler için kumaşlar ve tekstil malzemeleri, bahçe mobilyaları, mobilya kaplamaları ve şezlong örtülerinin imalatı için tekstil malzemesi, balkon kaplaması için tekstil malzemesi, teras şemsiyeleri için, duvar kaplamaları için tekstil malzemesi, örme kumaş, perdeler, battaniyeler yastık kılıfları, yastık kaplama malzemesi.)” emtiasının bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise “…” ibaresinden meydana geldiği ve koruma kapsamlarında 22, 24.sınıftaki “22 Halatlar,ipler, ip merdivenler, hamaklar, balık ağları ( araç çekme halatları dahil). Çadırlar, tenteler, brandalar, yelkenler, otomobil örtüleri. Tekstilden mamul ambalaj torbaları. Kauçuk ve sentetik olmayan döşeme doldurma malzemeleri (yün, pamuk dahil). Tekstil amaçlı sentetik elyaflar, işlenmemiş büküm elyafları, cam elyaflar. 24 Dokunmuş veya dokunmamış kumaşlar. Ev tekstil ürünleri (bayraklar, flamalar, mendiller dahil).” emtiasının yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, başvuru kapsamındaki çekişmeli 22, 24.sınıftaki emtianın davacıya ait itiraza mesnet marka kapsamındaki emtia ile aynı oldukları tespit ve kabul edilmiştir.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “…” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı “…” ibaresinden oluştuğu görülmektedir.
Karşılaştırılan markalardaki tek markasal unsur “…” ibaresidir. Dava konusu marka ile redde mesnet markaların telaffuz, biçim ve anlam itibariyle birbirinin tıpatıp aynısı oldukları ortadadır. Redde dayanak markanın kırmızı zemin üzerine yazılı olması bu durumu değiştirmemektedir. Taraf markalarında kullanılan renk ve markaların yazım şeklinin ayniyeti ortadan kaldırmadığı, bu nedenle başvuru konusu markanın redde mesnet marka ile aynı/ayırt edilemeyecek derecede benzerlik olduğu sonuç ve kanaatlerine varılmıştır.
Davacı vekili, redde mesnet gösterilen … sayılı “…” ibareli markanın hükümsüzlüğü talebiyle açtığı davanın bekletici mesele yapılması gerektiğini belirtmekte ise de, bu durum somut davayı etkiler mahiyette değildir. Davalı Kurum tescilli bir markanın aynı ya da ayırt edilemeyecek kadar benzerinin tesciline resen engel olmak ve mutlak tescil engellerini resen dikkate almakla yükümlüdür. Redde mesnet markayla ilgili hükümsüzlük davası açılmış olsa dahi, marka kesinleşmiş mahkeme kararı ile hükümsüz kılınmadıkça, 5’inci maddede düzenlenen mutlak red nedenlerinin nazara alınmaması mümkün değildir. Dolayısıyla davalı Kurum, 6769 sayılı SMK’dan doğan sorumluluğu gereği, ayırt edilemeyecek derecede benzer markaya dayanarak başvuruyu reddetmiştir. Davacının bahsettiği hükümsüzlük davası henüz kesinleşmemiş olup, söz konusu davada verilecek karar ancak kesinleşmesi halinde davalı Kurumca dikkate alınacak olup, mevcut hukuki duruma göre karar vermek mecburiyetindedir.
Ayrıca, davalı Kurumun 6769 sayılı SMK’da açık bir hüküm bulunmadığı halde, henüz kesinleşmemiş bir davanın sonucunu beklemesi, bir belirsizliği ve kaosu beraberinde getirecektir. Yargıtay kararları ile de sabit olduğu üzere, davalı Kurum nihai kararını, kararın verildiği tarihteki koşulları dikkate alarak verecektir. Dolayısıyla, mahkeme kararının sonuçlanmasını ve kesinleşmesini beklemek, mahkeme kararlarını bekletici mesele yapmak gibi bir yükümlülüğü bulunmamaktadır. Kaldı ki, davacı vekilinin iddia ettiği gibi kararın kesinleşmesinin beklenmesine karar verilirse, hangi tarihe kadar beklenebileceği sorusunun yanıtı da belli değildir. Neticeten, bu belirsizlik durumunun olası sonuçları dahi, davalı Kurumun kamu menfaatini, davacının menfaatinden öncelikli olarak düşünmesini ve kararını bu doğrultuda vermesini zorunlu kılmaktadır.
YİDK, itiraz nedenleri ile sınırlı inceleme yapmakta ve karar tarihindeki hukuki ve fiili vakıaları nazara alarak karar vermektedir. Dolayısıyla YİDK kararının hukuka uygun olup olmadığı ancak kararın verildiği tarihteki koşullar muvacehesinde tartışılabilecektir.
YİDK, işbu davaya konu kararı aldığı tarihte geçerli olan mevcut durum çerçevesinde işlem yapmak mecburiyetinde olup, YİDK kararının verildiği tarih itibarıyla … sayılı marka hüküm ifade etmektedir ve yokmuşçasına dikkate alınmaması mümkün değildir.
6769 sayılı SMK’nın “Hükümsüzlüğün ve iptalin etkisi” başlıklı 27’nci maddesinin beşinci fıkrası, “Markanın hükümsüzlüğüne veya iptaline ilişkin kesinleşmiş kararlar, herkese karşı hüküm doğurur.” hükmünü ihtiva etmekte olup, anılan hüküm uyarınca hükümsüzlük hakkında verilmiş bir mahkeme kararı ancak kesinleşmiş olması durumunda sonuçlarını doğuracaktır. Bu bağlamda, davalı Kurum tarafından henüz kesinleşmemiş bir mahkeme kararı doğrultusunda işlem yapılması hukuken mümkün bulunmamaktadır ve bu nedenle de davacı vekilinin iddiaları muteber değildir.
Bu itibarla, YİDK kararında da isabetli bir şekilde belirtildiği üzere; başvurunun reddine dayanak olan markaya ilişkin iptal/hükümsüzlük davası hakkında henüz ilk derece mahkemesi tarafından verilmiş bir nihai karar bulunmaması, mevcut yargı teşkilatında fikri ve sınai haklar alanında ilk derece mahkemeleri, Bölge Adliye Mahkemeleri ve Yargıtay olmak üzere üç aşamalı bir yargı süreci bulunması, bekletici sorun talebine konu davanın henüz bu aşamalardan ilkinde bulunması ve ilk derece mahkemesi tarafından verilecek karara karşı da kanun yollarına başvurulması halinde söz konusu davada kesinleşmiş kararın çıkmasının uzun yıllar alabilecek olması gibi hususlar göz önüne alındığında, mevcut hukuki duruma göre karar verilmesi gerekmekte olup, davacı vekili 6769 sayılı SMK nın 6/3 maddesi kapsamında gerçek hak sahipliği ve uluslararası tescillerinin bulunduğu iddiasında bulunulmuş ise de, bu iddia ile başkalarının başvurularına itiraz, tescil halinde hükümsüzlük davası açma hakkı verdiği, ancak kendi başvurusu yönünden kendinden önce başvurusu yapılmış veya tescil edilmiş benzer markaya rağmen kendi başvurusunu tescil ettirme yönünde bir hak vermeyecektir. Ayrıca davacı dava konusu YİDK kararına dayanak marka sahibinin kötü niyetli olduğunu iddia etmiş ise de; hangi hallerde kötü niyetli olarak marka başvurusunda bulunulmuş sayılacağına ilişkin bir düzenleme bulunmamakla birlikte, genel olarak markayı kullanmaktan ziyade şantaj veya başkasından haksız para elde etmek veya başkalarının ticaretine engel olmak gibi amaçlarla yapılan marka başvuruları kötü niyetle yapılmış başvuru olarak kabul edilmektedir. Kanunun ayrıca müeyyideye bağladığı hususlar tek başına kötü niyet emaresi olarak kabul edilmez. Zira Kanun tarafından zaten müeyyidesi gösterilmiş marka başvuruları için ayrıca kötü niyeti de sebep göstermek doğru görülmemektedir. Ayrıca buna gerek ve ihtiyaç da bulunmamaktadır. Bu bağlamda, 6769 sayılı SMK’ nın 6/3 maddesi uyarınca önceye dayalı hakkın ihlali, 6/4.maddesi uyarınca Paris Sözleşmesi anlamında tanınmış markanın aynısı veya benzerinin tescil ettirilmesi gibi hususlar tek başına kötü niyetli başvuru olarak görülemez. Oysa somut olayda, mahkemece, kötü niyete ilişkin her hangi bir objektif delil ve emare gösterilmeksizin, sırf tanınmış markanın benzerinin tescil başvurusunda bulunulmasının kötü niyetli başvuru olarak kabulü de doğru bulunmamış olup dava konusu YİDK kararında bir isabetsizlik bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 54,40 TL harçta düşümü ile 4,90 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı için 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.26/01/2021
Katip …
¸
Hakim …
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.