Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/284 E. 2021/60 K. 11.02.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/284
KARAR NO : 2021/60

DAVA : Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
DAVA TARİHİ : 15/09/2020
KARAR TARİHİ : 11/02/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 16/02/2021

İDDİA:
Davacı vekili 15.09.2020 harç tarihli dava dilekçesiyle; müvekkili şirketin TÜRKPATENT nezdinde … sayılı “İSTANBUL” ibareli marka tescil başvurusu yaptığını, başvurularının Markalar Dairesi Başkanlığı kararı ile re’sen reddedildiğini, bu ret kararına karşı yaptıkları itirazın bu kez TÜRKPATENT YİDK kurulunca 6769 sayılı SMK’nun 5/1-(b) bendi uyarınca nihai olarak reddedildiği, oysa müvekkili şirketin “İSTANBUL” ibareli markası üzerinde müktesep hakkı bulunduğunu, … sayılı “…” ibaresini içeren markasını uzun yıllar önce tescil ettirdiğini, ayrıca başvuru bir bütün olarak değerlendirildiğinde ayırt etme gücüne sahip olduğunu belirterek, Türk Patent ve Marka Kurumu YİDK’nın … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili kurum tarafından alınan kararların usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER:
Tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, delilleri toplanmış, iptali istenen … sayılı YİDK kararı ve davacıya ait … sayılı ve “İSTANBUL” ibareli başvuru sayılı marka işlem dosyası getirtilmiş, uyuşmazlığın niteliğine göre eldeki bu davanın hakimlik mesleğinin gerektirdiği hukuki bilgi çözümü olanaklı bulunduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmasına gerek görülmemiştir.

GEREKÇE
Uyuşmazlığın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Değerlendirilmesi ve Kabul
Dava TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali istemine ilişkindir. Kararın davacı vekiline 16.07.2020 tarihinde tebliğ edildiği, 15.09.2020 tarihinde açılan davanın 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Uyuşmazlığın özü, davacının … sayılı ve “İSTANBUL” ibareli başvurusu yönünden, 6769 sayılı SMK’nun 5/1-(b) madde ve bendi anlamında tescil engeli bulunup bulunmadığından ibarettir.
… sayılı başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davacının, 31.12.2019 tarihinde “İSTANBUL” ibaresinin 33.sınıfta yer alan “Alkollü içecekler (biralar hariç): Şaraplar, rakılar, viskiler, likörler, alkol içeren kokteyller” emtiada kullanılmak üzere marka olarak tescili istemiyle davalı kuruma başvuruda bulunduğu, … kod numarasını alan başvurunun mutlak ret nedenleri yönünden incelenmesi sonucu, Markalar Dairesi Başkanlığı’nca, 6769 sayılı SMK’nun 5/1-(b) bendi uyarınca reddine karar verildiği, bu kararın yeniden incelenmesi isteminin ise, TÜRKPATENT YİDK’nun, … sayılı kararı ile nihai olarak reddedildiği, anılan kararın iptali istemiyle Mahkememiz önündeki davanın açıldığı anlaşılmaktadır.
6769 sayılı SMK’nın 5/1 (a) ve (b) maddesinde, 4. madde kapsamına girmeyen işaretlerin ve herhangi bir ayırt ediciliği niteliğe sahip olmayan işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği belirtilmiş olup, anılan Kanun’un “Marka olabilecek işaretler” başlıklı 4. maddesinde, “Marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerinin diğer teşebbüslerin mallarından veya hizmetlerinden ayırt edilmesini sağlaması ve marka sahibine sağlanan korumanın konusunun açık ve kesin olarak anlaşılmasını sağlayabilecek şekilde sicilde gösterilebilir olması şartıyla kişi adları dahil, özellikle sözcükler, şekiller, renkler harfler, sayılar, sesler ve ‘malların veya ambalajlarının biçimi olmak üzere her türlü işaretten oluşabilir.” hükmü yer almaktadır.
Söz konusu düzenlemelerden, öncelikle herhangi bir sözcüğün kural olarak marka olarak tescil edilebileceği açıklıkla anlaşılmaktadır. Ancak böyle bir sözcük, hem ayırt edici bir özelliği olmalı hem de ayırt ettiği mal ve hizmetler ayırt edici niteliğe sahip olmalıdır. Burada ayırt edicilikten kasıt; markanın, ürünün/hizmetin kendisinden ve yine ürünün/hizmetin adından farklı bir işaret, sözcük veya isim olması ve kolayca tanınır nitelikte bulunmasıdır. Eş anlatımla, tescili istenen sözcüğün, kullanılacak emtianın özgün yapısına bağı olmadan algılanabilmesi, kelimenin kullanılacağı ürün/hizmetlerden bağımsızlaşması gerekir. Dolayısıyla; markanın oluşabilmesi için, 6769 sayılı SMK’nın 4. maddesinde sayılan işaretlerden birisinin seçilmesi ve seçilen bu işaretin ayırt edici gücünün bulunması gerekir.
Marka algısı yaratmayacak şekilde ortalama tüketici tarafından mal veya hizmetleri işaret etmenin ya da onların asli özelliklerini belirtmenin normal bir yolu olarak algılanacak ifadelerin ayırt edici nitelikte olmadığı kabul edilmektedir. Markanın en önemli fonksiyonu, markanın ayırt edici bir işaret olmasıdır. Markaya bu fonksiyonu kazandıran, soyut ayırt edici niteliğidir. Bir işaret soyut ayırt edici niteliğe sahip değilse, ayırt edicilik fonksiyonuna da sahip olamayacaktır. Marka, ayırt edicilik fonksiyonunun gereği olarak, mal ve hizmetleri ferdileştirmekte ve bunları tüketiciler için piyasada teşhis edilebilir hale getirmektedir. Bu yolla tüketiciler, almak istedikleri mal ve hizmetleri başka teşebbüslerin mal ve hizmetlerinden ayırt edebilmektedir. Ayrıca, mal ve hizmetlerin piyasada teşhis edilebilir hale getirilmesi ile farklı teşebbüslerin mal ve hizmetleri için piyasa şeffaflığı sağlanmaktadır.
Bir işaretin ayırt edici gücünün olabilmesi için kullanılacağı ürün veya hizmetin cinsine ve niteliğine yakın olmaması gerekir. Bunlar arasındaki uzaklık ne kadar fazla ise marka o kadar kuvvetli kabul edilir. Buna karşılık seçilen işaret kullanılan ürün veya hizmeti çağrıştırıyor ve onu belirliyorsa marka o oranda kuvvetsizdir. Hatta, marka eşyanın adı ile özdeş ise işaretin ayırt edici gücü ortadan kalkar. (YASAMAN, Hamdi: Marka Hukuku, Vedat Kitapçılık, İstanbul 2004, C.I, s.62)
Ülkemizdeki şehir, bölge veya maruf mahal isimlerinin tek bir sözcük olarak bir kişi lehine marka olarak tesciline olanak tanımak, bu isimlerin artık başkaları tarafından markalarında kullanılamayacağı sonucunu ortaya çıkaracaktır. (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi, 1999/5790 E., 1999/9590 K., 26.11.1999 tarihli ‘Pendik’ kararı) Somut davada başvuru markası “İSTANBUL” ibaresinden oluşmaktadır. Anılan marka başvurusu herkes tarafından bilinen Türkiye’nin bir şehridir. Anılan ibare herhangi ayırt edicilik sağlayan şekil unsuru bulunmayan düz yazı stiliyle yazılmış bir marka başvurusudur. Türkiye de hatta Dünya da herkes tarafından bilinen bir şehir isminin bir şirketin tekeline bırakılması söz konusu değildir.
Kazanılmış hak bakımından değerlendirme:
Bilindiği üzere eski tescilin kazanılmış hak teşkil edebilmesi için bazı koşulların gerçekleşmesi gerekir. Yargıtay 11’inci Hukuk dairesi 19.09.2008 tarih ve E.2007/7547- K.2008/10251 “….” ve 14.11.2008 tarih ve E.2008/11505-K.2008/12839 sayılı “…” kararlarında kazanılmış hak teşkil eden markaların tespiti yönünde bazı kıstaslar getirmiştir. Buna göre; Öncelikle, kazanılmış hak teşkil eden markanın tescilli olarak uzun süre kullanılması, bir başka deyişle kullanım ve tescilinin taraflar arasında artık çekişme konusu olmaktan çıkmış olması, kabullenilmesi gerekmektedir. Önceden tescilli markanın asli unsurunun muhafaza edilmesi, işletme ile bağlantısı ve tüketici nezdinde yarattığı izlenimin yeni başvuruda korunmuş olması gerekmektedir. Son olarak, sonraki başvurunun önceki markanın kapsadığı mal/hizmet ile aynı veya aynı tür emtiaları/hizmetleri içermesi, yani önceki tescilin koruma kapsamının genişletilmemesi gerekmektedir. Başvuru konusu marka ibareli markadır. Davacının kazanılmış hakkı olduğuna dair dayanak marka ise ibareli markadır. Görüldüğü üzere davacının kazanılmış hakkı olduğu iddiasına konu markasının asli unsuru “…” ibaresidir. Başvuru konusu marka yeni bir marka başvurusudur. Yargıtay kararlarına göre kazanılmış hakkın şartlarından asli unsurun muhafaza edilmesi şartında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik aranmaktadır. Ortalama tüketici nezdinde söz konusu markanın tereddüt etmeyecek kadar aynı firmaya ait olduğu algısı oluşmalıdır. Başvuru konusu marka ile müktesep hak iddiasına ilişkin marka arasında ayırt edilemeyecek derecede benzerlik bulunmadığı sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 54,40 TL harçta düşümü ile 4,90 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalı için 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.11/02/2021
Katip …
¸

Hakim …
¸ ¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.