Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/263 E. 2021/228 K. 17.06.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR

ESAS NO : 2020/263
KARAR NO : 2021/228
DAVA : Fikir Ve Sanat Sanat Eseri Sahipliğinden Kaynaklanan Haklara Tecavüzün Ref’i, Önlenmesi Ve Tazmini
DAVA TARİHİ : 26/08/2020
KARAR TARİHİ : 17/06/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/06/2021

İDDİA:
Davacı vekili 26.08.2020 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarında özetle; müvekkillerinin Youtube isimli video paylaşım sitesinde 659 videosu ve 538.060 abonesi bulunan “…” isimli kanalın sahipleri olduğunu, davacıların birlikte çektikleri, kurguladıkları, montajladıkları ve yönettikleri videoları bu kanal vasıtasıyla izleyicileriyle paylaştıklarını; davacılara ait olan “….” başlıklı videonun 2 dakika 15 saniyelik kısmının 23 Mart 2020 tarihinde saat 10:20’de …’nin … isimli programında izinsiz olarak değiştirilmek suretiyle, video âdeta … çalışanlarınca meydana getirilmiş gibi ses ve görüntü nakline yarayan araçlarla umuma iletildiğini; ayrıca haberde videoyla ilgili kaynak gösterilmediğini, aksine müvekkillerinin kanalının logosunun buzlandığını; bahsi geçen haberin, …’nin hem televizyon kanalında hem YouTube kanalında hem de internet sitesinde ayrı ayrı umuma iletildiğini; yine müvekkillerine ait olan ve müvekkillerinin kendi YouTube kanallarından umuma iletilen “….” başlıklı videonun bir anı barkovizyonda 10 saniye fotoğraf olarak, toplamda 20 saniyelik kısmının ise video olarak, 26 Mart 2020 tarihinde …’nin Ana Haber isimli programında izinsiz olarak değiştirilmek suretiyle-video âdeta … çalışanlarınca meydana getirilmiş gibi umuma iletildiğini, ayrıca haberde videoyla ilgili kaynak gösterilmediğini, aksine müvekkillerinin kanalının logosunun buzlandığını; bu haberin, …’nin hem televizyon kanalında hem YouTube kanalında hem de internet sitesinde ayrı ayrı umuma iletildiğini, davaya konu videonun sinema eseri mahiyetinde kabul edilmesi halinde, 5846 sayılı Kanunun ilgili hükümlerinde düzenlenen mali ve manevi hakların ihlali dolayısıyla maddi ve manevi tazminat ile temin edilen karın iadesini, sinema eseri mahiyetinde kabul edilmeyerek sinema mahsulü kabul edilmesi halinde, FSEK md. 84/2-3 atfı ile 6102 sayılı TTK uyarınca haksız rekabetten doğan maddi ve manevi tazminat ile davalının elde etmesi mümkün görülen menfaat karşılığının iadesini, bunun da mümkün olmaması halinde 4721 sayılı TMK kişilik haklarının ihlali ile 6098 sayılı Borçlar Kanununun haksız fiillere ilişkin hükümleri uyarınca 500,00 TL maddi ve 30.000,00 TL manevi tazminatın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, davacı vekilinin 22.04.2021 tarihli ıslah dilekçesi ile maddi tazminat talebini 110.000,00 TL’na yükseltmiştir.
SAVUNMA:
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle, dava konusu röportaj görüntülerinin sinema eseri niteliğinde olmadığını, zira herhangi bir senaryoya bağlı şekilde ve sinematografi tekniğine uygun görüntüler olmadığını, ayrıca hususiyetten de söz edilemeyeceğini, ortada eser olmadığı için, esere bağlı mali ve manevi hakların ihlalinden de söz edilemeyeceğini, bahse konu görüntülerin davacılar tarafından meydana getirildiği yönünde de bir delil bulunmadığını, davaya konu görüntülerin yayını sebebiyle müvekkilinin bir kâr elde etmemesi ve elde etmiş olsa dahi tespitinin mümkün olmaması sebebiyle, davacıların FSEK m.70/3 kapsamındaki taleplerinin karşılanmasının mümkün olmadığını, görüntülerin kullanımının izne tabi olmadığını; eser niteliğinde olmayan görüntülerin hukuken ancak FSEK m.86/2 kapsamında değerlendirilebileceğini; anılan madde uyarınca, günlük haberlerde kullanılan görüntülerde görüntü sahibinin izninin alınmasının gerekmediğini; çünkü dava konusu röportajın, salgın sürecinin vatandaş nezdindeki etkisinin izleyici tarafından daha iyi tasavvur edilmesi adına kullanıldığını; bir an için görüntülerin eser niteliğini haiz olduğu kabul edilse dahi, FSEK m.37 hükmü uyarınca görüntülerin izne bağlı olmaksızın kullanılabileceğini, davacıların haksız rekabete dayalı taleplerinin hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, haber amaçlı kullanımlarda haksız rekabetin söz konusunu olamayacağını, davacıların haksız fiil kaynaklı taleplerinin kabulünün de mümkün olmadığını, haksız fiil için gereken koşulların oluşmadığını, tazminat talebinin zenginleşme gayesi ile açıldığını, ticari faiz talebinin hukuka aykırı olduğunu savunarak, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER:
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, delilleri toplanmış; konunun teknik yönlerine ilişkin bilirkişi raporu alınmış; raporlarda ortaya konulan görüşlerin teknik yönünden mahkememizin aşağıda açıklanacak kısmen kabulü doğrultusunda yararlanılmıştır.
GEREKÇE:
Uyuşmazlığın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Değerlendirilmesi ve Kabul
Dava, dava konusu görüntülerin sinema eseri mahiyetinde kabul edilmesi halinde 5846 sayılı FSEK ile ilgili hükümlerin ihlali nedeni ile maddi ve manevi tazminat ile kârın iadesi, sinema eseri olarak kabul edilmediği takdirde FSEK 84/2-3 atfı ile TTK’nun haksız rekabet hükümleri uyarınca maddi ve manevi tazminat ile elde edilmesi mümkün görülen menfaatin karşılığının iadesi, buda mümkün olmadığı takdirde 4721 sayılı TMK’nun kişilik haklarının ihlali ile BK’nun haksız fiile ilişkin hükümleri uyarınca maddi ve manevi tazminat ile kazancın iadesi istemi ile açılmış terditli istemlerinden ibarettir.
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanununun 1/B-a maddesi “eseri”, “sahibinin hususiyetlerini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsulleri” olarak tanımlamıştır. Yasaya göre, bir fikir veya sanat ürününün “eser” sayılabilmesi için aranması gereken birinci unsur “sahibinin özelliklerini” taşımasıdır. Böylece yasa, uluslararası sözleşmelerde olduğu gibi bireysel özelliği yani orijinalliği ön planda tutmuştur. Öğretide, bu unsur, bireysel üslup, yaratıcı gücün yansıması, var olanlardan farklı olanı ortaya koymak, herkes tarafından meydana getirilemeyeni yaratmak, yeni bir özelliğe sahip olmak gibi değişik terim ve nitelemelerle anılmaktadır.
Her türlü edim, eylem eser korumasına sahip olmaz. “Eser”den söz edebilmek için, söz konusu edimin öncelikle sahibinin hususiyetini taşıması gerekir. Sahibinin hususiyetini taşımakla birlikte aynı zamanda FSEK kapsamında sayılan eser türleri içinde de yer almalıdır. 5846 sayılı Kanunda eser türleri; ilim ve edebiyat eserler, musiki eserleri, güzel sanat eserleri, sinema eserleri olarak sayılmıştır.

Bu açıklamadan da anlaşılacağı üzere, bir fikri çabayı diğerlerinden ayıran ve eser olarak korunur hale getiren en önemli unsur, sahibinin hususiyetini yansıtacak düzeyde şekillenmiş olmasıdır. Şüphesiz, “hususiyetin” daraltıcı anlamda yorumu suretiyle, mutlaka üst düzeyde yaratıcılık ve orijinallik içermesi gerektiği düşüncesi benimsenemez. Ancak öte yandan, “hususiyetin” geniş anlaşılması da eser olmayan ürünlere bu niteliğin tanınması aracı yapılmamalıdır ( Ünal Tekinalp, Fikrî Mülkiyet Hukuku, Dördüncü Bası, S. 101 )
Röportaj, bir gazete veya dergide, herhangi bir tanınmış kurumu veya kişiyi, çeşitli yönleriyle ve belli konular etrafında tanıtmak amacıyla yazılmış yazılardır. Kelimenin sözlük anlamı; günlük not, günün raporu demektir. Röportajın yapılış, işleniş şekli mülakat şeklindedir. Röportajın bir diğer tanımı da radyo ve TV habercisinin araştırma ve soruşturma sonucunda hazırlamış olduğu program, mülakattır. (Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük, Cilt 2, S. 1866-1867 ) Röportaj için, mülakat yapılacak kişiye sorulacak sorular önceden hazırlanır. Görüşmenin seyrine göre yeni sorularla, yeni fikirler ortaya çıkarılır.
FSEK’in “Sinema Eserleri” başlıklı 5. maddesi “Sinema eserleri, her nevi bedii, ilmi, öğretici veya teknik mahiyette olan veya günlük olayları tespit eden filmler veya sinema filmleri gibi, tespit edildiği materyale bakılmaksızın, elektronik veya mekanik veya benzeri araçlarla gösterilebilen, sesli veya sessiz, birbiriyle ilişkili hareketli görüntüler dizisidir.” hükmünü amirdir. Röportaj niteliğinde olan, halkın günlük olaylara ilişkin görüşlerini yansıtan filmler; yukarıda belirtildiği üzere, FSEK 1/B-a’da ifade edilen “sahibinin hususiyetini” taşıması halinde, FSEK kapsamında sinema eseri olarak kabul edilir ve FSEK’te öngörülen korumadan yararlanır.
Dava konusu videolarda yer alan görüntüler incelendiğinde, bunların sokak röportajı niteliğinde olduğu; sokakta rastlanan vatandaşlara, o dönemde gündemde olan Covid-19 ile ilgili sorulan sorulara verilen yanıtlardan oluştuğu görülmektedir. Dava konusu videolarda yer alan açıklama ve görüşlerin FSEK uyarınca eser olarak korunabilmesi için gerekli “hususiyet” unsurunun belirlenmesinde, açıklamalardaki bütünlük, anlatım tarzı, program ile uyumlu bir biçimde ve akıcı bir şekilde ifade edilmesi gibi sahibine özgü ve orijinallik içeren hususların varlığı göz önüne alınmalıdır. Bu kriterler dikkate alınarak heyetimizce yapılan değerlendirmede, davaya konu videoda yer alan kaydın sokaktaki vatandaşlarla yapılan soru-cevap şeklinde röportaja ilişkin olduğu, soruların ve açıklamaların güncel ve gündemde olan olaylara ilişkin günlük havadis niteliğinde olduğu, video kaydının sahibinin hususiyetini taşımadığı değerlendirilmiştir.
Yukarıda belirtilen açıklamalar karşısında, hususiyet unsuru taşımadığı, fikri çaba sonucu meydana getirilmediği, Fikir ve Sanat Eserleri Kanununda aranan şartları taşımadığı anlaşıldığından, dava konusu videoların FSEK kapsamında eser niteliğinde olmadığı kanaatine varılmıştır.
Kişilik hakları, yaşam, sağlık, şeref ve haysiyet, özel yaşam, isim, fotoğraf gibi kişisel varlıklar üzerindeki hakları ifade eder. Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 24. Maddesinde “Hukuka aykırı olarak kişilik hakkına saldırılan kimse, hâkimden, saldırıda bulunanlara karşı korunmasını isteyebilir. Kişilik hakkı zedelenen kimsenin rızası, daha üstün nitelikte özel veya kamusal yarar ya da kanunun verdiği yetkinin kullanılması sebeplerinden biriyle haklı kılınmadıkça, kişilik haklarına yapılan her saldırı hukuka aykırıdır.” hükmü yer almaktadır.
Davacıların, “…” isimli Youtube kanalının sahipleri oldukları; davaya konu edilen videoyu birlikte çektikleri, kurguladıkları, montajladıkları, yönettikleri ve videoları bu kanal vasıtasıyla izleyicileriyle paylaştıkları; davanın konusunun ise davacılara ait anılan kanalda yer alan bir videonun, davalıya ait … adlı medya hizmet sağlayıcıya ait televizyon kanalında, Youtube kanalında ve web sitesinde izinsiz olarak yayınlanması olduğu dikkate alındığında, TMK kapsamında kişilik haklarının ihlalinden söz edilemeyeceği kanaatine varılmıştır.
Dava konusu videonun FSEK kapsamında eser olmadığı ve kişilik hakları ihlali olmadığı değerlendirilmiş olmakla birlikte, FSEK 84/2-3 atfı ile TTK’nın haksız rekabet hükümleri açısından da değerlendirme yapılması gerekmektedir: FSEK m.84 “Bir işareti, resim veya sesi, bunları nakle yarayan bir alet üzerine tespit eden veya ticari maksatlarla haklı olarak çoğaltan yahut yayan kimse, aynı işaretin, resmin veya sesin 3 üncü bir kişi tarafından aynı vasıtadan faydalanılmak suretiyle çoğaltılmasını veya yayımlanmasını menedebilir. Tecavüz eden tacir olmasa bile birinci fıkra hükmüne aykırı hareket edenler hakkında haksız rekabete mütaallik hükümler uygulanır.
Eser mahiyetinde olmayan her nevi fotoğraflar, benzer usullerle tespit edilen resimler ve sinema mahsulleri hakkında da bu madde hükmü uygulanır.” Hükmünü amirdir.
Maddenin 2. ve 3. Fıkralarında yer alan atıf dolayısıyla, dava konusu FSEK kapsamında eser niteliğinde olmayan sokak röportajlarında yer alan görüntülerin, davalıya ait … logolu yayın kuruluşunda … (23.03.2020) ve ANA HABER (26.03.2020) programında; bunların yanı sıra, aynı yayın kuruluşuna ait Youtube kanalında ve web sitesinde yayınlanmasının, davacıların haksız rekabet vb. hükümler doğrultusunda haklarını zarara uğratıp uğratmadığı hususuna gelince:
Yapılan incelemede davaya konu röportajın yayınlandığı tarihlerde Koronavirüs salgınının çok güncel bir konu olması nedeniyle, dava konusu videonun haber değeri taşıdığı, somut olayda “…” başlıklı davacıya ait görüntülerin, davalıya ait …’de 23.03.2020 tarihinde yayınlanan … adlı 3 saatlik programda 2’15” süreli olarak yayınlandığı,
…’de 26.03.2020 tarihinde yayınlanan 01:14:57 süreli Ana Haber programında ise davacıya ait 2 videoda yer alan görüntülerin sırasıyla 15” ve 3” süreyle kullanıldığı,
Davalının bütün kullanımlarında, davacılara ait … isimli Youtube kanalının ismine yer verilmediği,
Dolayısıyla kullanılan görüntülerin davacılara ait … isimli Youtube kanalından alındığının izleyici tarafından görülemediği; yayınlar sırasında, davaya konu görüntülerin … isimli Youtube kanalından alındığına dair sözlü bir açıklamanın da mevcut olmadığı tespit edilmiştir.
Davalının kullanımlarında kaynak gösterilmemesi sebebiyle, bu kullanımların FSEK m.84 yollamasıyla, haksız rekabet hükümlerine aykırılık teşkil ettiği kanaatine varılmıştır: Bilindiği üzere haksız rekabete ilişkin düzenlemeler 6102 sayılı Türk Ticaret Kanununun 54 ila 64. Maddelerinde düzenlenmiştir. Haksız rekabet teşkil eden fiiller TTK’nın 55. Maddesinde altı ana başlık altında sınırlayıcı olmayarak sayılmıştır. Haksız rekabet fiillerini işleyen kişilerin bu davranışlarından kaynaklanan hukuki ve cezai sorumlulukları vardır. Bu bağlamda haksız rekabet sebebiyle müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari faaliyetleri veya diğer ekonomik menfaatleri zarar gören veya böyle bir tehlikeyle karşılaşabilecek kişiler haksız rekabetin meni, refi ile birlikte maddi ve manevi tazminat talebinde bulunabileceklerdir. Haksız rekabet eylemi neticesinde ortaya çıkan maddi zarar, yoksun kalınan kar olabileceği gibi fiili bir zarar da olabilir.
TTK’da haksız rekabet – Çeşitli davalar başlığı altında, haksız rekabete uğrayanların açılabileceği davalar 58. Maddede sayılmıştır.
Madde 58 – Haksız rekabet yüzünden müşterileri, kredisi, mesleki itibarı, ticari işletmesi veya diğer iktisadi menfaatleri bakımından zarar gören veya böyle bir tehlikeye maruz bulunan kimse:
a) Fiilin haksız olup olmadığının tespitini;
b) Haksız rekabetin men’ini;
c) Haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, haksız rekabet yanlış veya yanıltıcı beyanlarla yapılmışsa bu beyanların düzeltilmesini;
d) Kusur varsa zarar ve ziyanın tazminini;
e) Borçlar Kanununun 49 uncu maddesinde gösterilen şartlar mevcutsa manevi tazminat verilmesini isteyebilir. Davacı lehine ve (d) bendi hükmünce tazminat olarak hakim, haksız rekabet neticesinde davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığına dahi hükmedebilir.
Davacılar vekili dava dilekçesinde, TTK’nın haksız rekabete ilişkin hükümleri uyarınca fazlaya ilişkin haklarını saklı tutmak kaydı ile 500.-TL maddi ve 30.000.-TL manevi tazminat ile davalının elde etmesi mümkün görülen 500.-TL menfaat karşılığının iadesini talep etmiştir.
Haksız rekabet özünde bir haksız fiil olduğundan, haksız fiiller hakkında geçerli olan ispat kuralları haksız rekabet sebebiyle açılan maddi tazminat davasında da geçerlidir. Buna göre, zararı ispat etmek davacıya düşer (BK m.42/I). Bu nedenle, TK m.58/I-d hükmüne dayanılarak açılacak maddi tazminat davasında da, haksız rekabet eylemi ile zarar arasındaki illiyet bağını ve zararın miktarını ispat etmek davacıya aittir.
Haksız rekabet tazminatının tayininde TTK. nun 58/d hükmü uyarınca davacının uğradığı zararın göz önüne alınması gerekir. Bu zararın ispat olunamaması veya tam olarak saptanamaması halinde, hakim TTK. nun 58/e maddesi uyarınca, haksız rekabet sonucunda elde etmesi olanaklı görülen yararın karşılığına da karar verebilir. Haksız rekabette davacının maddi tazminat istemine konu ettiği zararı, davalının elde ettiği kar miktarı olmayıp, davalının haksız rekabeti nedeniyle davacının elde etmekten mahrum kaldığı kar miktarıdır. Bu zarar, kural olarak tarafların ticari defterleri ve diğer kanıtlarıyla beraber bilirkişi incelemesiyle tespit edilir. Bu şekilde bir tespit yapılamaz veya davacının kazanç kaybına uğramadığı anlaşılsa bile, haksız rekabetin varlığında hakim, TTK.nun 58-e maddesine göre tazminatı belirler.
Somut davada; davacıların maddi tazminat talebine ilişkin olarak; haksız rekabet eylemi nedeniyle maddi olarak zarara uğradığına ve zarar miktarına ilişkin herhangi bir bilgi ya da belge bulunmadığı anlaşılmıştır. Haksız rekabet eylemi ile zarar arasındaki illiyet bağını ve zararın miktarını ispat etmek davacıya aittir. Bu nedenle davacının maddi tazminat talebine ilişkin değerlendirme ve hesap yapılması mümkün olmamıştır.
Yukarıda ifade edildiği üzere, TKK m.58-d bendi uyarınca maddi tazminat ile birlikte 58-e bendi uyarınca temin edilen menfaat karşılığı birlikte talep edilmeyecek, maddi tazminatın ispatlanmasının mümkün olmadığı hallerde m.58/e uyarınca temin edilen menfaat karşılığına hükmedilebilecektir. Davacılar vekili TTK m.58/d uyarınca maddi tazminat talep etmekle birlikte, m.58/e uyarınca davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığını da talep etmiştir.
Davacılar vekilinin talebi doğrultusunda TTK m.58/e uyarınca davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığını tespit edebilmek için davalının yayın sırasında elde ettiği reklam gelirinin belirlenmesi, mevcut dosya durumu itibariyle davalının elde etmesi mümkün görülen menfaatin karşılığının hesaplanmasının mümkün olmadığı, davalının davaya konu kullanımlarının Borçlar Kanunu anlamında bir haksız eylem ve 5846 Kanunun 84.maddesi anlamında bir haksız rekabet oluşturduğu dikkate alınarak ve davacının logosu kapatılarak kullanım gerçekleştiğinden, davacıların manevi tazminata hak kazandığı kanaatine varılmıştır.
Tarafların ekonomik durumları, ihlâl olunan hakkın mahiyeti, ihlalin etkileri, ihlalin ulaştığı kitle, fiilin ve kusurun ağırlığı, paranın satın alma gücü, davalının elde etmesi mümkün görülen menfaat, ibraz olunan belgeler ve eylemin gerçekleştirilme biçimi karşısında maddi tazminat miktarının 5000,00 TL, manevî tazminat miktarının 5.000,00.-TL olarak saptanmasının hakkaniyete uygun olacağı düşünülmüştür.
Yukarıda açıklanan nedenlerde, davanın kısmen kabulüne, FSEK 84/2-3 maddesi atfı ile TTK’nun haksız rekabete ilişkin hükümleri uyarınca 5.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminatın 23.03.2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine, kararın masrafı davalıya ait olmak üzere talep halinde ulusal çapta yayın yapan bir gazetede bir defa ilanına, fazlaya ilişkin talebin reddine, karar vermek gerekmiş, aşağıdaki gibi hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1-Davanın KISMEN KABULÜNE,
2-FSEK 84/2-3 maddesi atfı ile TTK’nun haksız rekabete ilişkin hükümleri uyarınca 5.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL manevi tazminatın 23.03.2020 tarihinden itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
3-Kararın masrafı davalıya ait olmak üzere talep halinde ulusal çapta yayın yapan bir gazetede bir defa ilanına,
4-Fazlaya ilişkin talebin reddine,
5-Alınması gereken 683,10 TL harcın peşin alınan 54,40 TL, ıslah ile alınan 1.861,45 TL olmak üzere toplam 1.915,85 TL harçtan mahsubu 1.232,75 TL fazla harcın karar kesinleştiğinde ve istek halinde davacılara iadesine,
6- Davacılar için karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT uyarıca kabul edilen maddi tazminat yönünden 5.000,00 TL, manevi tazminat yönünden 5.000,00 TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacılara verilmesine,
7- Reddedilen maddi tazminat yönünden 5.000,00 TL manevi tazminat yönünden 5.000,00 TL olmak üzere toplam 10.000,00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınarak davalıya verilmesine,
8-Kabul red oranına göre aşağıda dökümü gösterilen ve davacılar tarafından yapılan 3.042,60 TL yargılama giderinden payına düşen 216,02 TL’nin davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, kalanının davacılar üzerinde bırakılmasına,
9-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.17/06/2021

Katip …
¸

Hakim …
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır.

Davacı Masraf Dökümü:
İlk Masraf 683,10.-TL
Posta Masrafı 109,50.-TL
Bilirkişi Masrafı 2.250,00.-TL
Toplam 3.042,60.-TL