Emsal Mahkeme Kararı Ankara 3. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesi 2020/252 E. 2021/189 K. 18.05.2021 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C. ANKARA 3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TÜRK MİLLETİ ADINA KARAR VERMEYE YETKİLİ
T.C.
ANKARA
3. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
GEREKÇELİ KARAR
ESAS NO : 2020/252
KARAR NO : 2021/189

DAVA : TÜRKPATENT YİDK Marka Kararı İptali
DAVA TARİHİ : 17/08/2020
KARAR TARİHİ : 18/05/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 24/05/2021
İDDİA:
Davacı vekili 17.08.2020 harç tarihli dava dilekçesi ve duruşmadaki beyanlarıyla, müvekkilinin TÜRKPATENT nezdinde 30.sınıfta tescil edilmek üzere … sayı ile “… …” ibareli marka başvurusunda bulunduğunu, başvurunun TÜRKPATENT resmi markalar bülteninde yayınlandığını; davalı şirketin … sayılı ve “…” ibareli markasını gerekçe göstererek yaptığı itirazın kısmen kabul edilerek, başvurularının kısmen reddine karar verildiğini, bu kısmi ret kararına karşı yeniden inceleme taleplerinin bu kez TÜRKPATENT’in … sayılı YİDK karan ile nihai olarak reddedildiği, oysa müvekkilin 1911 yılında Belçika’da kurulmuş bir şirket olduğunu, çikolata ürünleri ile kısa sürede ün kazandığını, müvekkilinin WIPO nezdinde tescilli ve “…” ibareli markalarının bulunduğunu, somut olayda da tescil edilmek istenilen markanın tek başına “…” kelimesinden oluşmadığını, taraf markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunmadığını, “… callets” isminin müvekkili tarafından icat edilmiş çikolatanın adı olduğunu, beyaz, sütlü ve bitter çikolatadan sonra 4. Çikolata türü olarak kabul edildiğini, “yakut” anlamına gelen … anlamını da sahip katkı maddesi yer almayan renginden aldığını, “… çikolata” şeklinde yapılan aramalarda müvekkilinin ilk sırada çıkacağını, bununla birlikte milyonlarca sair sonucun da çıkacağını, markaların bütün olarak incelenmeleri gerektiğini, başvuru konusu markada yer alan diğer ibarenin müvekkilinin ticaret unvanı olduğunu, dolayısıyla müvekkili markasındaki tüm unsurlarında aslında esas unsur olarak kabul edilmesi gerektiğini, nitekim müvekkilinin ticaret unvanında da yer alan “…” ibaresinin ciddi şekilde tanınmış bir marka olduğunu, ülkemizde de tescilli olduğunu, dolayısıyla markaların bütün olarak birbirlerinden farklı olduklarını, davalının mesnet markası ile müvekkili markası arasında benzerlik bulunmadığını, markalar bütün olarak değerlendirildiklerinde, yalnızca “…” kelimesi nedeniyle aralarında bir benzerlik bulunmadığını, gerek ülkemizde gerekse de yurtdışında pek çok uyuşmazlıkta markaların bütünsel olarak algılanmaları gerektiğinin kabul edildiğini, davalının faaliyet alanının bisküvi olduğunu, müvekkilini ise ürünlerini Türkiye distribütörü aracılığıyla sattığını, müvekkili markalarının tanınmışlığı karşısında dava konusu markanın da seri marka yaratma amacıyla yapıldığını, zaten müvekkilinin … ve … sayılı markalarına davalı tarafça itiraz edilmeksizin tescil edildiğini, davalının markasını kullandığını ispatlaması gerektiğini belirterek, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalı TÜRKPATENT vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili kurumca alınan kararların usul ve yasaya uygun olduğunu savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı şirket vekili cevap dilekçesinde özetle, müvekkilinin ETİ tanınmış markalarının sahibi olduğunu, dava konusu markanın Belçikada kullanılıyor olmasının davacı lehine bir hak sağlamayacağını, müvekkilinin 1992 yılından beri … markasını kullanmakta olduğunu ve ayırt ediciliğinin bulunduğunu, ibarenin yakut anlamına geldiğini, müvekkilin 1992 yılından beri sahip olduğu markasının davacı tarafça bir çikolata türü gibi duyurulmasının 2017 yılında gerçekleştiğini, davacının tanımlayıcılık iddiasının bu anlamda mesnetsiz olduğunu, taraf markalarının “…” ibaresi nedeniyle karıştırılabilecek düzeyde benzer olduklarını, müvekkilinin … ve … sayılı markalarının 30. Sınıfta tescilli olduğunu, markaların sınıfsal olarak da benzerlik taşıdıklarını, dolayısıyla markalar arasında karıştırılma ihtimalinin mevcut olduğunu, markaların ortalama tüketicilere hitap ettiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.
YARGILAMA VE DELİLLER :
Mahkememizce tarafların sav ve savunmaları dinlenmiş, davaya konu TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararı ile davacıya ait … kod nolu marka başvuru dosyası ve davalı şirkete ait marka tescil belgesi getirtilmiş, taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, çözümü teknik ve özel bilgiyi gerektirdiği düşünülen konularda bilirkişi incelemesi yaptırılmış, alınan rapor dosyadaki kanıtlarla tutarlı, delillerin değerlendirilmesi aracı olarak denetim ve hüküm kurmaya elverişli kabul edilmiştir.
GEREKÇE:
Uyuşmazlıgın Tespiti ve Uygulanacak Hükümler, Delillerin Tartışılması ve Kabul
Dava, TÜRKPATENT YİDK’nun … sayılı kararının iptali ile marka başvurusunun tescili istemine ilişkindir. YİDK kararının davacı başvuru sahibine 22.06.2020 tarihinde tebliğ edildiği, 17.08.2020 tarihinde açılan davanın, 5000 sayılı kanunun 15/c maddesinde belirlenen iki aylık hak düşürücü süre içerisinde olduğu anlaşılmış ve işin esasına geçilmiştir.
Davada uyuşmazlığın özü, davalı şirkete … sayılı ve “…” ibareli markanın, davacının … sayılı ve “… …” ibareli başvurusu yönünden 6769 sayılı SMK’nin 6/1, 6/5 maddeleri çerçevesinde tescil engeli olup olmadığı ve sonucuna göre … sayılı YİDK kararının hukuka uygun bulunup bulunmadığına ilişkindir.
TÜRKPATENT’den getirtilen … sayılı marka başvuru işlem dosyası incelendiğinde, davacının 14/06/2019 tarihinde “… …” ibaresinin marka olarak tescili istemiyle davalı TÜRKPATENT’e başvuruda bulunduğu, tescil kapsamında 30.sınıftaki bir kısım emtianın yer aldığı, başvurunun Resmi Marka Bülteninde ilan edildiği, ilana davalı şirketin … sayılı ve “…” ibareli markası ile benzerlik arz ettiğinden ve tanınmışlık iddiasıyla itirazda bulunduğu, itirazın Markalar Dairesince kısmen kabul edilerek başvurularının “çikolatalar, kuvertür çikolatalar; kakao tozu; kakao esaslı pastacılık ve fırıncılık mamulleri, çikolata esaslı pastacılık ve fırıncılık mamulleri” emtiası yönünden kısmen reddine karar verildiği, bunun üzerine, davacı vekilinin yeniden inceleme isteminin YİDK’nun … sayılı kararı ile nihai olarak reddine karar verildiği, bu kararın iptali istemiyle mahkememiz önündeki davanın yasal süresinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Mahkememize uzman bilirkişi heyetinden alınan 12.04.2021 havale tarihli raporda konu ayrıntılı irdelenmiş olup özetle; “Dava konusu … sayılı başvuru kapsamından çıkartılmasına karar verilen “çikolatalar, kuvertür çikolatalar; kakao tozu; kakao esaslı pastacılık ve fırıncılık mamulleri, çikolata esaslı pastacılık ve fırıncılık mamulleri” emtialarının tamamı bakımından taraf markalarının aynı, aynı tür ya da benzer malları kapsadığı, Bununla birlikte “…” ibaresinin rapor kapsamında ayrıntılı olarak açıklanmaya çalışılan kavramsal karşılığı ve gıda literatüründeki konumu itibariyle “çikolatalar, kuvertür çikolatalar; kakao tozu;” emtiaları bakımından cins belirten jenerik bir ibare olduğu, “kakao esaslı pastacılık ve fırıncılık mamulleri, çikolata esaslı pastacılık ve fırıncılık mamulleri” emtiaları bakımından ise aynı doğrultuda bir değerlendirme yapılamayacağı, Sonuç olarak taraf markalarının “…” ibaresini ortak unsur olarak taşımalarından kaynaklı aralarında bir benzerlik hali mevcut olup bu benzerliğin, ilgili tüketici kitlesi ile birlikte ilgilin pazarın aktörleri nezdinde ele alınarak değerlendirilmesi halinde yalnızca “kakao esaslı pastacılık ve fırıncılık mamulleri, çikolata esaslı pastacılık ve fırıncılık mamulleri” açısından karıştırılma ihtimaline neden olacağı, sair emtialar açısından ise bir karıştırılma ihtimalinden bahsedilemeyeceği” ifade edilmiştir.
6769 sayılı SMK m.6/1 hükmü kısaca, bir marka başvurusunun daha önce yapılmış başvuru veya tescilli bir marka ile “karıştırılma ihtimali” bulunması ve önceki marka ya da başvuru sahibinin itiraz etmesi koşuluyla başvurunun reddini öngörmektedir. Şu halde, iltibas ya da karıştırma riskinin varlığı için, tescil kapsamındaki mal/hizmetlerin ve aynı zamanda başvuru ve markanın (işaretlerin) karıştırma ihtimali bulunacak derecede aynı yada benzer olması gerekir;
Karıştırma ihtimalinin değerlendirilmesinde somut olayın tüm özellikleri dikkate alınarak bütüncül bir yaklaşımla değerlendirilmelidir. İlke olarak mal ve hizmet benzerliği ile değerlendirmeye başlanır. Mal ve hizmetlerin benzerliği değerlendirilirken de çekişme konusu mal ve hizmetlerin ortalama tüketici kitlesi, doğal yapısı, kullanım amacı, fiyatı, alım sıklığı, üretim dağıtım ve satış kanalları ile yerleri, rekabet, ikame veya tamamlama ilişkisi olup olmadığı gibi bütün faktörler dikkate alınmalıdır.
Buna göre dava konusu başvuru’nun “… …” ibaresinden oluştuğu, kapsamında 30.sınıftaki “30.sınıf: Kahve, kakao; kahve veya kakao esaslı içecekler, çikolata esaslı içecekler. çikolatalar, kuvertür çikolatalar; kakao tozu; kakao esaslı pastacılık ve fırıncılık mamulleri, çikolata esaslı pastacılık ve fırıncılık mamulleri” emtiasının bulunduğu, itiraza dayanak markanın ise … sayılı ve “…” ibareleriden meydana geldiği ve koruma kapsamında 30.sınıftaki “30.sınıf:Makarnalar, mantılar, erişteler. Pastacılık ve fırıncılık mamulleri, tatlılar: Ekmek, simit, poğaça, pide, sandviç, katmer, börek, yaş pasta, baklava, kadayıf, şerbetli tatlılar, puding, muhallebi, kazandibi, sütlaç, keşkül. Bal, arı sütü, propolis. Yiyecekler için çeşni/lezzet vericiler, vanilya, baharatlar, domates sosları dahil olmak üzere soslar. Mayalar, kabartma tozları. Her türlü un, irmikler, nişastalar. Toz şeker, kesme şeker, pudra şekeri. Şekerlemeler, çikolatalar, bisküviler, pastalar, krakerler, gofretler, kekler, tartlar. Sakızlar. Dondurmalar, yenilebilir buzlar. Tuz. Pekmez” mallarının yer aldığı, gözlenmektedir.
Buna göre, açıklanan kriterler çerçevesinde yapılan değerlendirmede, başvuru kapsamındaki dava konusunu oluşturan başvuru kapsamından çıkartılan çekişmeli 30.sınıftaki malların itiraza dayanak marka kapsamındaki mallar ile aynı/aynı tür oldukları tespit ve kabul edilmiştir.
İşaretlerin benzerliğine gelince, bu değerlendirmede, önceki markanın ayırt edicilik düzeyi, tescil kapsamındaki mal/hizmetler yönünden tanımlayıcılığı ve bu nedenle zayıflığı ya da kullanımla sonradan yüksek ayırt edicilik veya tanınmışlık kazanıp kazanmadığı önemli bir faktördür. İşaretler de parçalara ayrılmadan ve bütüncül olarak değerlendirmeli, ancak markayı oluşturan dominant yada ayırt edici unsurlar akılda tutulmalıdır. Görsel, sescil ve kavramsal benzerlik ya da farkların, markanın genel izleniminde bıraktığı etki esas alınmalıdır.
Somut olayda çekişmeli başvuru standart karekterle yazılmış “… …” ibaresinden oluşurken; itiraza dayanak markanın standart karekterle yazılı “…” ibaresinden oluştuğu görülmektedir.
Dava konusu marka incelendiğinde, “… …” şeklindeki markanın tamamı yabancı kelimelerden oluşan üç kelimelik bir sözcük markası olduğu, markanın “…” ve “…” şeklinde iyi bölüme ayrılabileceği, zira “…” ibaresinin aynı zamanda davacı taraf ticaret unvanının da esas unsuru olduğu, anılan ibarenin ülkemiz tüketicisi tarafından bilinebilecek somut bir anlamı bulunmadığı, “…” kelimesinin de yine İngilizce “yakut”5 anlamına gelen bir sözcük olduğu, ortalama düzeyde İngilizce eğitimi aldığı kabul edilen ülkemiz tüketicisinin aşina olduğu İngilizce kelimelerden biri olmayan bu ibarenin de yine tüketici tarafından anlamının bilinmeyeceği düşünülmekte ve değerlendirilmektedir. Markadaki herhangi bir unsurun bir diğerine nazaran daha üstün yazılmadığı, bununla birlikte soldan sağa okuma ilkesi uyarınca dava konusu markayı oluşturan kelimelerin sıralı şekilde tüketici tarafından algılanacağı, bu algıda “…” kelimesinin son sırada yer aldığı ancak tamamen geri planda kaldığından ise bahsedilemeyeceği değerlendirilmiştir.
Davalı tarafın ret gerekçesi markası ise doğrudan “…” şeklinde olup kırmızı renkte ve konturları sarı şekilde bir logo olarak tasarlanmış “…” kelimesinin kendisinden oluşmaktadır. Bu bağlamda tespiti ve değerlendirilmesi gereken husus taraf markaları ortak olarak yer aldığı görülen “…” ibaresinden kaynaklı olarak ortalama tüketicinin, taraf markaları arasında ilişkilendirilme ihtimali dahil karıştırılma ihtimaline neden olup olmayacağıdır.
İşbu uyuşmazlık kapsamında tartışıldığı gibi kendisinden önce tescil edilmiş bir markadaki ibare ile birlikte kendi unsurlarını içerisinde barındıran birleşik bir markanın önceki marka ile iltibas oluşturup oluşturmadığına karar verilebilmesi için önceki markanın kendi başına uyuşmazlık konusu mal ve hizmetlerde bağımsız bir ayırt edici karakterinin olup olmadığının ve bu ibarenin sonraki markada da dominant bir etkiye sahip olmadığının incelenmesi gerekmektedir. Dolayısıyla iltibas ihtimalinin varlığı için önemli olan, önceki markanın, sonraki marka içerisindeki kullanımında bağımsız ayırt edici karakterini koruyup korumadığıdır. “…” kelimesi anlamsal olarak bakıldığında, normal şartlarda, gıda ürünleri ile doğrudan bir ilişkisi bulunmayan, ayırt edici, anılan emtialar bakımından güçlü kaynaksal fonksiyonlara sahip yabancı bir kelime markasıdır. Anılan ibare davalı markasının doğrudan kendisi olup dava konusu markada ise, marka içerisinde yer alan ve birbirine karşı ön plana çıkartılmaksızın sıralanmış üç kelimeden biridir. Dava konusu markadaki “…” kelimesi aynı zamanda davacının ticaret unvanı olmakla birlikte davacının anılan ibareleri içerir önceki tarihli tescilli markalarının da var olduğu gözlemlenebilmektedir. Dolayısıyla davacı tarafın, tüketici algısında yaratmaya çalıştığı kurumsal kimlikteki öncül algı bu ibare üzerinde olacaktır. Ancak “…” kelimesinin de bu ibare ile eş boyutta yazılmış olunması anılan ibareye de en az diğer iki sözcük kadar markasal algı yüklenmesine neden olacak, tüketici markayı bir bütün olarak algılayacak olmakla birlikte bu algıda “…” kelimesi geri planda kalmayacaktır. Bu bağlamda daha evvelden tescilli “…” şeklinde bir marka mevcutken, ortalama bir tüketicinin, bu ibareyi de içerir şekildeki dava konusu markayı, aynı – aynı tür ya da benzer emtialarda görmesi halinde, önceden bildiği marka ile sonraki markayı ilişkilendirme ihtimali oldukça kuvvetli olacaktır. Bir diğer bakış açısıyla tüketici, dava konusu markayı gördüğünde, tek başına “…” kelimesinden oluşan ret gerekçesi marka ile başka bir yerde karşılaştığında bu durumda taraf markaları arasında tersine bir iltibas ihtimali de meydana gelebilecektir.
Nihai olarak tüketicinin, farklı emtialarda aynı ayırt edici unsuru taşıyan bu işaret ile karşı karşıya kalması halinde işaretler arasında şüphesiz bir kavramsal ilişki kuracağı gibi aynı zamanda kelimelerdeki ortaklık işitsel benzerliğe de neden olmaktadır. Davacı yan markalarındaki sair kelime unsurları, işaretler arasındaki bu benzerliği ortadan kaldırmaya yeterli olmayacaktır. Zira tüketici, sair kelime unsurlarının varlığına rağmen, nihai anlamda davalı markasının kendisi, sonraki markadaki her biri ayırt edici nitelikteki üç kelimeden biri olup bu durum sanki taraflar arasında bir ticari ortaklık kurulmuş, davalı taraf markasının, davacı yanca bir akde dayalı olarak kullanıldığı gibi bir algı meydana getirebilecektedir.
Bununla birlikte, davacı tarafın dosya kapsamındaki iddialarının temelinde yer alan hususlardan biri “…” kelimesinin, günümüzde bir çikolata türünü ifade eden anlamının mevcut olduğudur. Davacı yanın bu iddiaları kapsamında bilirkişi heyetince yapılan araştırma ve incelemelerde “… çikolatası”nın bir çikolata türevi şeklinde “… kakao çekirdeklerinden” ve/veya “fermente edilmemiş kakao çekirdeklerinden” üretilen bir çikolata olarak 2017 yılında “… çikolatası”nın bitter, sütlü ve beyaz çikolatadan sonra dördüncü çikolata türü olarak dünyaya tanıtıldığı, Wikipedia’da kendine özgün bir sayfaya sahip olduğu, uluslararası bilimsel yayın yapan, referans değeri (impact factor) yüksek, saygın ve güvenilir yayın organları tarafından basılan makalelerde adı geçen, tanıtılan, araştırmaları yapılan 8,9 pek çok gazete haberinde, internet sitesinde beyaz çikolatanın keşfinden 80 yıl sonra keşfedilmiş ilk çikolata türü olarak lanse edilen bir çikolata türü olarak tanıtıldığı/(incelendiği, yine çeşitli akademik çalışmalarda da “… çikolata”yla ilgili araştırmaların olduğu,, üniversitelerde tez konusu olarak incelendiği ve yayınlandığı hatta bazı gastronomi (mutfak sanatları) kitaplarında yer aldığı görülmüştür. Yine bilirkişi heyetince yapılan araştırmalarda “…” çikolata ile ilgili şu şekilde bir tanımlamaya da ulaşılmıştır. “… çikolata, hiçbir renklendirici veya meyve aroması içermemesine rağmen sunduğu yepyeni renk ve tat deneyimi ile şaşırtıyor. Yaban mersini, ahududu gibi orman meyvelerini anımsatan ve hafif mayhoş bir tadı olan çikolatanın pembe rengi ise üretildiği … kakao çekirdeklerinden kaynaklanıyor. Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından belirlenen standartlara göre, … çikolata en az %1,5 yağsız kakao kuru maddesi ve %20 kakao yağı içermelidir. Kakaonun sağlığı geliştirici özellikleri fenolik bileşiklere, temel olarak flavonoidlere bağlıdır. Kakaoda bulunan flavonoidleri daha çok proantosiyanidinler, flavonoller ve antosiyaninler oluşturmaktadır.
Bunun yanı sıra … çikolataların özünü oluşturan … kakao çekirdeklerinin de Brezilya, Ekvador ve Fildişi Sahili’nde özel olarak yetişen bir kakao çekirdiği olduğu, bu çekirdeğin fermente edilmeden işlenmesi sonucunda çekirdeğin doğal renginin korunarak çikolatanın yapıldığı, nitekim “… cacao bean” olarak tanındığı görülen bu çekirdeğin doğal renginin de yakut rengine benzer, pembemsi bir şekilde olduğu yapılan araştırmalarda görülmüştür. Bu tespitler çerçevesinde “…” kavramının özellikle bu isimle bilinen “… kakao çekirdeği” ve yine bu kakao çekirdiğinden üretilen pembe/yakut renkli çikolata ürünü açısından dünya çapında yapılan pek çok çalışmada bir cins isin olarak sütlü çikolata, bitter çikolata, beyaz çikolata gibi çikolata türlerinin yanında dördüncü çikolata türü olarak görüldüğü ve kabul edildiği, dünyada pek çok çikolata üreticisinin, kendi markaları altında ürettikleri çikolata ürünleri arasında “… çikolata” çeşidini ekledikleri, nitekim ülkemizde dahi yapılan pek çok marka başvurusunda “…” ibaresinin tarafların müşterek sınıflarını kapsar şekilde başvuru konusu edilme sayısının da arttığı, dolayısıyla anılan ibarenin yalnızca davacının ya da davalı tarafın menşe ülkelerinde değil, pek çok ülkede bu şekilde bilindiği ve evrensel nitelikte gıda literatüründe de tartışılan ve hatta doğrudan literatüre girmiş bir isim haline geldiği görülmüştür.
Ancak Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 16.02.2021 tarih ve 2020/1834 esas, 2021/1273 sayılı kararında belirtilen ve emsal teşkil eden gerekçelerle davalı şirket adına kayıtlı olup tek ve esaslı unsuru “…” olan … numaralı marka hükümsüz kılınmadığı sürece herkese karşı ileri sürülebilen mutlak ve inhisari bir marka hakkı vermektedir. Dava ve başvuru konusu işaret “… …” ibaresinden oluşmakta olup “…” kelimesi davacı şirket markasının asıl unsurları arasındadır.
Bu durumda taraflara ait markalarda yer alan “…” ibaresi dikkate alındığında markaları oluşturan işaretlerin benzer oldukları ve bu benzerliğin, tescil kapsamlarında yer alan aynı veya benzer mallar yönünden ortalama tüketici kitlesinde, her iki markalı ürünün aynı veya aralarında idari/işletmesel bağlantı bulunduğu ve ayı kökenden geldiği zannını doğurabilecek nitelikte olması nedeniyle aralarında karıştırılma ihtimalinin bulunduğu sonuç ve kanaatine varılmıştır.
Taraflarca sunulan belgeler ile tüm deliller incelenmiş, alınan rapor ile tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirilmiş olup yukarıda açıklanan gerekçelerle, davanın reddine karar vermek gerekmiş, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM:
1- Davanın REDDİNE,
2-Alınması gereken 59,30 TL harcın peşin alınan 44,40 TL harçta düşümü ile 14,90 TL bakiye harcın davacıdan tahsili ile Hazine’ye gelir kaydına,
3-Davalılar için AAÜT uyarınca 5.900,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalılara verilmesine,
4- Davacın yapmış olduğu yargılama giderlerinin üzerlerinde bırakılmasına,
5-Tarafların yatırdıkları gider avanslarından kalan tutarın HMK 333/1 uyarınca karar kesinleştiğinde iade işlemi yapılmak üzere tebliğden itibaren 15 gün içinde, banka hesap numarası bildirildiğinde hesaba aktarılmasına, aksi halde PTT aracılığı ile adreste ödemeli olarak gönderilmesine,
Dair verilen karar, taraf vekillerinin yüzüne karşı 6100 sayılı HMK’nun 341. ile 345. Maddelerine göre tebliğinden itibaren iki haftalık süre içinde Ankara Bölge Adliye Mahkemesine İstinaf Kanun Yoluna dilekçe ile başvurulabileceğine yönelik karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.18/05/2021 Katip …
¸

Hakim …
¸
¸Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu gereğince
DYS üzerinden E-İmza ile imzalanmış olup,
Ayrıca fiziki olarak imzalanmayacaktır